cry - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
cry ağlamak v.
  • Argentina is in crisis, and when Argentina cries, the whole of the Americas are concerned, as, I believe, Europe is too.
  • Arjantin krizde ve Arjantin ağladığında tüm Amerika kıtası endişeleniyor, inanıyorum ki Avrupa da öyle.
  • That song makes me cry sometimes.
  • Bu şarkı bazen beni ağlatır.
  • That song makes me cry sometimes.
  • Bu şarkı bazen beni ağlatıyor.
Show More (1789)
cry çığlık n.
  • Unfortunately, it is not a new cry.
  • Ne yazık ki bu yeni bir çığlık değil.
  • This week we heard the first political cry of the new-born Europe.
  • Bu hafta yeni doğan Avrupa'nın ilk siyasi çığlığını duyduk.
  • That resolution contains a real cry for help regarding the deplorable situation of beekeepers and their hives.
  • Bu karar, arıcıların ve kovanlarının içler acısı durumuna ilişkin gerçek bir yardım çığlığı içermektedir.
Show More (23)
cry çığlık atmak v.
  • I cried for help.
  • Yardım çığlıkları attım.
  • She gave a small cry of alarm and fled to the bathroom.
  • O küçük bir korku çığlığı attı ve banyoya kaçtı.
  • She heard him cry.
  • Onun çığlık attığını duydu.
Show More (7)
cry bağırma n.
  • If we cry wolf when there is no wolf, we only end up frightening people.
  • Ortada kurt yokken kurt diye bağırırsak, insanları korkutmaktan başka bir işe yaramayız.
  • Tom began to cry hysterically.
  • Tom çılgınca bağırmaya başladı.
  • He cried with joy.
  • O sevinçle bağırdı.
Show More (5)
cry ağlama n.
  • Tom is not likely to cry.
  • Tom'un ağlama ihtimali yok.
  • I felt an impulse to cry out loud.
  • Yüksek sesle ağlama dürtüsü hissettim.
  • Tom is unlikely to cry.
  • Tom'un ağlama ihtimali yok.
Show More (1)
cry feryat n.
  • Time and again, as we all know, the cry from Bavaria has been that we need money for the border regions.
  • Hepimizin bildiği gibi Bavyera'dan defalarca sınır bölgeleri için paraya ihtiyacımız olduğu feryadı yükselmiştir.
  • So the cry is "peace and security."
  • Yani bu feryatlar "barış ve güvenlik" için.
  • All at once, I heard a cry.
  • Aniden bir feryat duydum.
Show More (0)
cry haykırış n.
  • So the cry is "peace and security."
  • Yani bu haykırış "barış ve güvenlik" içindir.
  • The cry echoed.
  • Haykırış yankılandı.
  • Jiro, who had never cried in front of anyone before, started bawling.
  • Daha önce başkasının önünde hiç ağlamayan Jiro haykırmaya başladı.
Show More (0)
cry bağırmak v.
  • They are crying to the government to find employment for them.
  • Onlara iş bulması için hükümete bağırıyorlar.
  • I'm tired of my kids crying.
  • Çocuklarımın bağırmasından bıktım.
  • I felt an impulse to cry out loud.
  • Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
Show More (0)
cry savaş çığlığı n.
  • Our message of suffering for the victims should not turn into a war cry.
  • Mağdurlar için acı mesajımız bir savaş çığlığına dönüşmemelidir.
Show More (-2)
cry nara n.
  • He always cries when he is drunk.
  • İçince hep nara atar.
Show More (-2)