tiny - Englisch Türkisch Sätze
The sample sentences have been compiled from various sources and although they have been proofread, there may be some omissions. The sentences do not necessarily reflect the ideology and opinions of Tureng.com. Please let us know about sentences with political, social and sensitive content that offend you.

Englisch Türkisch
tiny küçük adj.
  • At first reading, Parliament adopted a total of 40 amendments, some admittedly by a tiny majority.
  • Parlamento, ilk okumada, bazıları kuşkusuz küçük bir çoğunlukla olmak üzere toplam 40 değişiklik önergesini kabul etti.
  • In both the unions and the employers' organisations women in leadership roles are in a tiny minority.
  • Hem sendikalarda hem de işveren örgütlerinde liderlik rolündeki kadınlar küçük bir azınlıktır.
  • This tiny town boasts 16 churches and 17 formerly grand palazzos.
  • Bu küçük kasabada 16 kilise ve 17 eski büyük saray bulunuyor.
Show More (105)
tiny minik adj.
  • She decided to do a sponsored wheelchair push, self-propelling the wheels with her tiny hands.
  • Minik elleriyle tekerlekleri kendi kendine iterek sponsorlu bir tekerlekli sandalye itme hareketi yapmaya karar verdi.
  • You are full of tiny little molecular machines.
  • Minik küçük moleküler makinelerle dolusunuz.
  • They’re like tiny stars illuminating the stairs.
  • Merdivenleri aydınlatan minik yıldızlar gibiler.
Show More (16)
tiny küçücük adj.
  • The State restricts the tiny space of freedom that had been gained by the working class and youth.
  • Devlet, işçi sınıfının ve gençliğin kazandığı küçücük özgürlük alanını kısıtlıyor.
  • We have just a tiny bit of garden.
  • Küçücük bir bahçemiz var.
  • We made just one tiny little mistake.
  • Sadece küçücük bir hata yaptık.
Show More (8)
tiny çok küçük adj.
  • He bought a tiny house because he lives alone.
  • Yalnız yaşadığı için çok küçük bir ev satın aldı.
  • That is a tiny amount.
  • Bu çok küçük bir miktar.
  • She has dragons, but they are tiny.
  • Ejderhaları var ama çok küçükler.
Show More (7)
tiny ufacık adj.
  • We made just one tiny little mistake.
  • Sadece ufacık bir hata yaptık.
  • The baby held out his tiny hand.
  • Bebek ufacık elini uzattı.
Show More (-1)