Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | wander v. | başıboş dolaşmak | ||
Sami has just wandered off. Sami başıboş dolaşıyordu. More Sentences |
||||
Common Usage | wander v. | dolaşmak | ||
Her eyes wandered restlessly around the room, hoping to see him. Gözleri onu görme umuduyla odanın içinde huzursuzca dolaştı. More Sentences |
||||
Common Usage | wander v. | amaçsızca dolaşmak | ||
We wandered aimlessly around the shopping district. Alışveriş bölgesinde amaçsızca dolaştık. More Sentences |
||||
General | ||||
General | wander n. | gezinti | ||
They went for a wander around the rose gardens. Gül bahçelerinde gezintiye çıktılar. More Sentences |
||||
General | wander v. | gezinmek | ||
They were dancing, but then his hand started to wander. Dans ediyorlardı ama sonra adamın eli üzerinde gezinmeye başladı. More Sentences |
||||
General | wander v. | sapmak | ||
Make sure not to wander from the subject during the presentation. Sunum esnasında sakın ola konudan sapmayın. More Sentences |
||||
General | wander v. | uzaklaşmak | ||
The cat wandered off and got lost again! Kedi buradan uzaklaştı ve yine ortadan kayboldu! More Sentences |
||||
General | wander v. | kıvrıla kıvrıla gitmek | ||
The road wanders along the skirts of the mountain. Yol dağın etekleri boyunca kıvrıla kıvrıla gidiyor. More Sentences |
||||
General | wander v. | gezmek | ||
I had some free time, so I wandered around town. Biraz boş zamanım vardı, bu yüzden şehri gezdim. More Sentences |
||||
General | wander v. | akıp gitmek | ||
Jones lay on the sand and let his thoughts wander. Jones kumlara uzanarak düşüncelerinin akıp gitmesine izin verdi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | wander v. | dolaşmak | ||
She wandered through the park, enjoying the nice weather. Güzel havanın tadını çıkararak parkta dolaştı. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | wander n. | amaçsızca gezinme | ||
General | ||||
General | wander n. | sayıklama | ||
General | wander n. | dolaşma | ||
General | wander n. | dolaşma | ||
General | wander v. | abuk sabuk konuşmak | ||
General | wander v. | sürtmek | ||
General | wander v. | kaybolmak | ||
General | wander v. | sayıklamak | ||
General | wander v. | yolunu şaşırmak | ||
General | wander v. | dalıp gitmek | ||
General | wander v. | çevreyi dolaşmak | ||
General | wander v. | dolanıp durmak | ||
General | wander v. | doğru yoldan ayrılmak | ||
General | wander v. | dağılıp gitmek | ||
General | wander v. | dağılmak |