Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | escape n. | firar | ||
Tom told his cellmate about his plans to escape. Tom koğuş arkadaşına firar planından bahsetti. More Sentences |
||||
Common Usage | escape n. | kaçış | ||
The problem, I added, is not a current problem, but there is no escaping this question. Eklediğim gibi sorun güncel bir sorun değil ancak bu sorudan kaçış yok. More Sentences |
||||
Common Usage | escape v. | kaçmak | ||
In Europe too, countries can be found where it is possible to escape security measures in flights to the EU. Avrupa'da da AB'ye yapılan uçuşlarda güvenlik önlemlerinden kaçmanın mümkün olduğu ülkeler bulunabilir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | escape n. | kaçış yolu | ||
We must devise some means of escape. Bazı kaçış yolları düşünmeliyiz. More Sentences |
||||
General | escape n. | kurtulma | ||
I had a narrow escape. Zor kurtuldum. More Sentences |
||||
General | escape n. | kurtuluş | ||
Is death the only possible escape? Tek kurtuluş ölüm mü? More Sentences |
||||
General | escape n. | gerçeklerden kaçma | ||
It's not the drugs that make a drug addict; it's the need to escape reality. Bir bağımlıyı uyuşturucu bağımlısı yapan uyuşturucu değil, gerçeklerden kaçma ihtiyacıdır. More Sentences |
||||
General | escape v. | aklına gelmemek | ||
The reasons for this escape me. Bunun sebepleri aklıma gelmiyor. More Sentences |
||||
General | escape v. | atlatmak | ||
We had a narrow escape. Ucuz atlattık. More Sentences |
||||
General | escape v. | firar etmek | ||
How did you escape? Nasıl firar ettin? More Sentences |
||||
General | escape v. | gözünden kaçmak | ||
You spoke of two elephants; perhaps the third one escaped you. İki filden bahsettiniz; belki de üçüncüsü gözünüzden kaçtı. More Sentences |
||||
General | escape v. | kurtulmak | ||
You have not said how we are to escape from this tragic vicious circle. Bu trajik kısır döngüden nasıl kurtulacağımızı söylemediniz. More Sentences |
||||
General | escape v. | kaçmak | ||
In the end in 1959 I had to escape from Tibet so that I could continue to serve the people of Tibet. Sonunda 1959'da Tibet halkına hizmet etmeye devam edebilmek için Tibet'ten kaçmak zorunda kaldım. More Sentences |
||||
General | escape v. | kurtarmak | ||
Tom escaped by the skin of his teeth. Tom canını zor kurtardı. More Sentences |
||||
General | escape v. | cezadan kaçmak | ||
He will not escape punishment. O, cezadan kaçmayacak. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | escape expr. | çıkış | ||
Tom pointed to the fire escape. Tom yangın çıkışını işaret etti. More Sentences |
||||
Computer | escape expr. | çık | ||
The lid is still on the pan, but the moment when all the steam could escape is imminent. Kapak hala tencerenin üzerinde, ancak tüm buharın dışarı çıkabileceği an yakındır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | escape n. | sızma | ||
General | escape n. | kaçak | ||
General | escape n. | sızıntı | ||
General | escape n. | kaçma | ||
General | escape v. | hatırından çıkmak | ||
General | escape v. | yakayı kurtarmak | ||
General | escape v. | paçayı kurtarmak | ||
General | escape v. | kaçıp kurtulmak | ||
General | escape v. | yakayı sıyırmak | ||
General | escape v. | aklından çıkmak | ||
General | escape v. | paçayı sıyırmak | ||
General | escape v. | sızmak | ||
General | escape v. | kaçılmak | ||
General | escape v. | savuşturmak | ||
General | escape v. | savmak | ||
General | escape v. | sıvışmak | ||
General | escape v. | sızıntı yapmak | ||
General | escape v. | akla gelmemek | ||
General | escape v. | aşmak | ||
General | escape v. | gürleşmek | ||
General | escape v. | gelişmek | ||
General | escape v. | unutmak | ||
General | escape v. | sakınmak | ||
General | escape v. | kaçınmak | ||
General | escape v. | ağzından kaçırmak | ||
General | escape v. | esaretten kaçmak | ||
General | escape v. | tüymek | ||
General | escape v. | ortadan yok olmak | ||
General | escape v. | istemsiz olarak çıkmak | ||
General | escape v. | kontrolsüzce yayılmak | ||
General | escape adj. | kaçış için | ||
General | escape adj. | kaçış sağlayan | ||
General | escape adj. | mazeret göstermeye yarayan | ||
Industry | ||||
Industry | escape n. | yanlışlıkla piyasaya sunulmuş defolu ürün | ||
Technical | ||||
Technical | escape n. | sızıntı | ||
Technical | escape n. | boşaltma valfi | ||
Technical | escape n. | emniyet valfi | ||
Technical | escape v. | vazgeçmek | ||
Technical | escape v. | yanlışlıkla söyleyivermek | ||
Computer | ||||
Computer | escape n. | dönüş | ||
Computer | escape n. | öncelem | ||
Computer | escape n. | önceleme | ||
Computer | escape v. | (karakterin) birebir yorumlanmasını sağlamak | ||
Medical | ||||
Medical | escape n. | eskap | ||
Botanic | ||||
Botanic | escape n. | çiftlikte üretildikten sonra yabanileşen bitki | ||
Botanic | escape v. | yabanileşmek | ||
Botanic | escape v. | yabanıllaşmak | ||
Apiculture | ||||
Apiculture | escape n. | arı kaçıran alet | ||
Sport | ||||
Sport | escape n. | (bilardoda) başarılı vuruş |