ciddiyetle - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

ciddiyetle



Bedeutungen von dem Begriff "ciddiyetle" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 12 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ciddiyetle earnestly adv.
ciddiyetle in earnest adv.
ciddiyetle solemnly adv.
ciddiyetle agood adv.
ciddiyetle earnest [obsolete] adv.
ciddiyetle earnestfully [obsolete] adv.
ciddiyetle engagedly adv.
ciddiyetle hard adv.
ciddiyetle scrutinously adv.
ciddiyetle statelily adv.
Colloquial
ciddiyetle no messing expr.
Idioms
ciddiyetle (as) straight as a ramrod adj.

Bedeutungen, die der Begriff "ciddiyetle" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 26 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
cenaze, anma töreni için yavaş ve ciddiyetle çalmak (çan) knell v.
özellikle bir cenaze için yavaş ve ciddiyetle çalmak (çan) knoll v.
ciddiyetle aramak desiderate v.
ciddiyetle üzerinde durmaktan kaçınmak dismiss v.
ciddiyetle ifade etmek prim v.
ciddiyetle konuşmak deadpan v.
ciddiyetle yaklaşmak primp v.
(iddiayı) ciddiyetle öne sürmek press v.
ciddiyetle söz vermek protest v.
gerçeği ciddiyetle beyan etmek protest v.
büyük ciddiyetle yapılan humorless adj.
büyük ciddiyetle yapılan humourless adj.
ciddiyetle yalvaran imploring adj.
gereksiz ciddiyetle davranan schoolmarmish adj.
tüm ciddiyetle in all seriousness adv.
Phrasals
ciddiyetle bir işe girişmek buckle down to v.
ciddiyetle (bir şeyi yapmaya) koyulmak get down to (doing something) v.
Colloquial
bir işin üzerine ciddiyetle eğilmek mean business v.
ciddiyetle söylenen bir şeyi komikleştirmek için kullanılan mizahi bir ifade I approve this message expr.
Idioms
birini bir konuyu ciddiyetle düşünmeye teşvik etmek give someone furiously to think v.
(birini) bir konuyu ciddiyetle düşünmeye teşvik etmek give (one) furiously to think v.
(birine/bir şeye) ciddiyetle yaklaşmak take (someone or something) seriously v.
ciddiyetle ele almak sink one's teeth v.
büyük bir ciddiyetle in a serious spirit expr.
Religious
aşai rabbani ayinine katılmayı hak edenlere ciddiyetle hitap ederek katılamayanları dışarıda bırakmak fence the tables v.
Music
yavaş ve ciddiyetle grave adv.