grave - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

grave

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "grave" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 46 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
grave n. kabir
grave n. mezar
General
grave n. gömüt
grave n. çukur
grave n. mezar
grave n. sin
grave n. makber
grave n. karayer
grave n. aksan işareti
grave n. ölme
grave n. mezara benzer şey
grave v. işlemek
grave v. gömmek
grave v. oymak
grave v. kazımak
grave v. baskı yüzeyindeki bir bölümü oyarak silmek
grave v. derinden etkilemek
grave v. aklına kazımak
grave adj. pes
grave adj. sıkıcı
grave adj. ağır
grave adj. vakur
grave adj. önemli
grave adj. vahim
grave adj. ağırbaşlı
grave adj. vakarlı
grave adj. tehlikeli
grave adj. kasvetli
grave adj. ciddi
grave adj. mat renkli
grave adj. karanlık
grave adj. koyu
grave adj. ölü (renk)
Law
grave adj. ağır
grave adj. şiddetli
Politics
grave n. (eskiden yorkshire ve lincolnshire'da) seçilmiş ilçe yetkilisi
Computer
grave adj. yavaş
Marine
grave v. (ahşap geminin tabanını) kaplayan kabuk benzeri oluşumları temizleyip ziftlemek
Linguistics
grave n. pes
grave n. peslik vurgusu
grave adj. pes (ses)
grave adj. pes (vurgusu)
grave adj. peslik vurgusu bulunan
grave adj. peslik vurgusuna özgü
Music
grave n. bir tür org düğmesi
grave adv. yavaş ve ciddiyetle

Bedeutungen, die der Begriff "grave" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 272 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
grave stone n. mezartaşı
grave robber n. mezar hırsızı
grave stone n. mezar taşı
war grave n. şehitlik
one foot in the grave n. bir ayağı çukurda
grave accent n. aksan işareti
grave danger n. büyük tehlike
mass grave n. toplu mezar
grave harm n. ağır zarar
grave digger n. mezar kazıcısı
retirement in grave (law) n. mezarda emeklilik (yasası)
baby grave n. bebek mezarı
family grave n. aile kabristanı
family grave n. aile mezarlığı
a grave dilemma n. yaman çelişki
a grave contradiction n. yaman çelişki
grave matters n. önemli konular
grave matters n. ciddi konular
grave site n. mezarlık
common grave n. kimsesizler mezarlığı
grave marker n. mezar taşı
grave [obsolete] n. kahya
grave [obsolete] n. çiftlik kahyası
grave [dialect] [uk] n. ambar
grave [dialect] [uk] n. kısmen toprağın altında yer alan ambar
grave robber n. mezar soyguncusu
grave reason n. ciddi sebep
dig somebody's grave v. çukurunu kazmak
turn over in one's grave v. kemikleri sızlamak
rise from the grave v. hortlamak
make someone turn in his grave v. mezarında birinin kemiklerini sızlatmak
turn in one's grave v. kemikleri sızlamak
throw into grave crisis v. ağır krize sokmak
go into a grave crisis v. ağır krize girmek
go through a grave crisis v. ağır kriz geçirmek
dig a grave v. mezar yapmak
dig a grave v. mezar kazmak
as grave as adj. kadar ciddi
grave [obsolete] adj. bilgi ve kavrayışa dayanan
grave [obsolete] adj. otoriter
grave [obsolete] adj. buyurucu
-grave suf. bey veya han anlamlarını veren bir son ek
Phrases
from the cradle to the grave expr. beşikten mezara
Colloquial
say prayers upon one’s grave v. mezarı başında dua etmek
from cradle to grave expr. beşikten mezara kadar
from cradle to grave expr. beşikten mezara
from the cradle to the grave expr. beşikten mezara kadar
from cradle to grave expr. doğumundan ölümüne kadar
from the cradle to the grave expr. doğumundan ölümüne kadar
someone is walking over (one's) grave expr. (birini) şeytan dürttü
someone is walking over (one's) grave expr. (birine) bir titreme geldi
someone is walking over (one's) grave expr. (birinin) içi ürperdi
someone (has) walked over (one's) grave expr. azrail yokladı
someone (has) walked over (one's) grave expr. biri mezarımın üstünden geçti
Idioms
grave peril n. ölüm tehlikesi
grave-dancer n. başkasının ölümü ya da talihsizliğinden kazanç sağlayan kimse
early grave n. erken ölüm
early grave n. vaktinden önce ölüm
watery grave n. suyun dibi
watery grave n. birine mezar olan suyun dibi
watery grave n. su mezarı
watery grave n. ölü birini suya atma
swear on one's mother's grave v. annesinin mezarı üzerine yemin etmek
have one foot in the grave v. bir ayağı mezarda olmak
be on the brink of the grave v. bir gözü toprağa bakmak
have one foot in the grave v. bir gözü toprağa bakmak
carry a secret to the grave v. bir sırrı mezara kadar götürmek
make turn over in his grave v. birinin kemiklerini mezarında sızlatmak
have one foot in the grave v. bir ayağı çukurda olmak
carry a secret to one's grave v. bir sırrı mezara kadar götürmek
take it to one's grave v. bir sırrı mezara kadar götürmek
make turn in his grave v. birinin kemiklerini mezarında sızlatmak
be on the brink of the grave v. bir ayağı çukurda olmak
rise from the grave v. hortlamak
have one foot in the grave v. elden ayaktan düşmek
have one foot in the grave v. gözü toprağa bakmak
have one foot in the grave v. gidici olmak
be on the brink of the grave v. gidici olmak
be in grave peril v. ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak
roll over in someone's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
turn over in one's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
have one foot in the grave v. ölüme yakın olmak
dig one's own grave v. kendi mezarını kazmak
dig one's own grave v. kendi kuyusunu kendi kazmak
make turn in his grave v. mezarında ter ter tepindirmek
make turn in his grave v. mezarında ters döndürmek
roll over in somebody's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
make someone turn in his grave v. kemiklerini sızlatmak
dig one's own grave v. kendi ipini çekmek
make turn over in his grave v. mezarında ter ter tepindirmek
dig one's own grave v. kendi mezarını kendi kazmak
turn over in someone's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
roll in one's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
have one foot in the grave v. ölüme yaklaşmış olmak
turn in one's grave v. mezarında ters dönmek
have one foot in the grave v. ölmek üzere olmak
make someone turn in his grave v. mezarında ters döndürmek
spin in somebody's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
turn in one's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
make turn over in his grave v. mezarında ters döndürmek
roll over in one's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
spin in one's grave v. mezarında kemikleri sızlamak
carry a secret to one's grave v. sırrını mezara kadar götürmek
swear on one's mother's grave v. (annenin mezarı vb.) üzerine yemin etmek
dig (oneself) an early grave v. erken mezara girmek
dig (oneself) an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
dig (someone) an early grave v. (birinin) mezarını kazmak
dig (someone) an early grave v. (birini) erken mezara göndermek
dig (someone) an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
go to (one's) grave v. ölmek
go to (one's) grave v. mezara girmek
go to (one's) grave v. toprak olmak
go to (one's) grave v. toprağın altına girmek
drive (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
drive (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak
take a secret to (one's) grave v. bir sırrı mezara götürmek
take a secret to (one's) grave v. bir sırrı ölene kadar saklamak
take a secret to (one's) grave v. bir sırrı hayatı boyunca saklamak
take a secret to (one's) grave v. bir sırrı ömür boyu açık etmemek
take the secret to (one's) grave v. bir sırrı mezara götürmek
take the secret to (one's) grave v. bir sırrı ölene kadar saklamak
take the secret to (one's) grave v. bir sırrı hayatı boyunca saklamak
take the secret to (one's) grave v. bir sırrı ömür boyu açık etmemek
take a secret to the grave v. bir sırrı mezara götürmek
take a secret to the grave v. bir sırrı ölene kadar saklamak
take a secret to the grave v. bir sırrı hayatı boyunca saklamak
take a secret to the grave v. bir sırrı ömür boyu açık etmemek
take the secret to the grave v. bir sırrı mezara götürmek
take the secret to the grave v. bir sırrı ölene kadar saklamak
take the secret to the grave v. bir sırrı hayatı boyunca saklamak
take the secret to the grave v. bir sırrı ömür boyu açık etmemek
dig (oneself) an early grave v. erkenden ölüp öbür tarafı boylamak
dig (oneself) an early grave v. kendi ölümünü hazırlamak
dig (oneself) an early grave v. erkenden ölüp gitmek
dig (oneself) an early grave v. erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak
dig (oneself) an early grave v. ömrünü kısaltmak
dig (oneself) an early grave v. erken mezara girmek
dig (oneself) an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
drive (oneself) to an early grave v. erkenden ölüp öbür tarafı boylamak
drive (oneself) to an early grave v. kendi ölümünü hazırlamak
drive (oneself) to an early grave v. erkenden ölüp gitmek
drive (oneself) to an early grave v. erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak
drive (oneself) to an early grave v. ömrünü kısaltmak
drive (oneself) to an early grave v. erken mezara girmek
drive (oneself) to an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
send to an early grave v. erken mezara göndermek
send to an early grave v. erken ölümüne sebep olmak
send to an early grave v. ömrünü kısaltmak
send to an early grave v. erken ölmek
send to an early grave v. erken mezara girmek
send (someone) to an early grave v. (birini) erken mezara göndermek
send (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
send (someone) to an early grave v. (birinin) ömrünü kısaltmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir ayağı çukurda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. hayatının sonuna yaklaşmış olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. ölmek üzere olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir gözü torağa bakmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. gidici olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. belirsiz bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. her an değişebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. problemli bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. bir anda felakete dönüşebilecek bir durumda olmak
have one foot in the grave and the other on a banana peel v. pamuk ipliğine bağlı olmak
be (as) silent as the grave v. ölüm sessizliğinde olmak
be (as) silent as the grave v. ölüm sessizliğine bürünmüş olmak
carry a secret to the grave v. sırrını mezara kadar götürmek
carry a secret to the grave v. bir sırrı ölene kadar/ömür boyu saklamak
carry a secret to one's grave v. sırrını mezara kadar götürmek
carry a secret to one's grave v. bir sırrı ölene kadar/ömür boyu saklamak
dig own grave v. kendi ipini çekmek
dig own grave v. kendi mezarını kendi kazmak
dig own grave v. kendi mezarını kazmak
dig own grave v. kendi kuyusunu kendi kazmak
dig your own grave v. kendi ipini çekmek
dig your own grave v. kendi mezarını kazmak
dig your own grave v. kendi kuyunu kazmak
make (one) turn over in (one's) grave v. (birinin) kemiklerini sızlatmak
make (one) turn over in (one's) grave v. (birini) mezarında ters döndürmek
make (one) turn over in (one's) grave v. (birini) mezarında ter ter tepindirmek
take (something) to the grave v. (bir şeyi) mezara götürmek
take (something) to the grave v. (bir şeyi) ölene/mezara kadar saklamak
take (something) to the grave v. (bir şeyi) ömür boyu açık etmemek
take (something) to the grave v. (bir şeyi) hayat boyu saklamak/açık etmemek
take it to grave v. bir sırrı mezara kadar götürmek
turn in grave v. mezarında kemikleri sızlamak
turn in grave v. mezarında ters dönmek
turn in his/her grave [uk] v. mezarında kemikleri sızlamak
turn in his/her grave [uk] v. mezarında ters dönmek
roll in his/her grave [us] v. mezarında kemikleri sızlamak
roll in his/her grave [us] v. mezarında ters dönmek
turn in their grave v. mezarında kemikleri sızlamak
turn in their grave v. mezarında ters dönmek
turn over in their grave v. mezarında kemikleri sızlamak
turn over in their grave v. mezarında ters dönmek
would turn in your grave [uk] v. kemikleri sızlamak
would turn in your grave [uk] v. mezarında ters dönmek
would turn in your grave [uk] v. mezarında kemikleri sızlamak
would turn over in your grave [us] v. kemikleri sızlamak
would turn over in your grave [us] v. mezarında ters dönmek
would turn over in your grave [us] v. mezarında kemikleri sızlamak
silent as the grave adj. ölü gibi sessiz
(as) quiet as the grave adj. ölüm sessizliğinde
(as) quiet as the grave adj. ölüm sessizliğine bürünmüş
(as) quiet as the grave adj. ölü gibi sessiz
(as) silent as the grave adj. ölüm sessizliğinde
(as) silent as the grave adj. ölüm sessizliğine bürünmüş
(as) silent as the grave adj. ölü gibi sessiz
cradle-to-grave adj. beşikten mezara
cradle-to-grave adj. beşikten mezara kadar
cradle-to-grave adj. doğumdan ölüme kadar
cradle-to-grave adj. hayat boyu
someone has just walked over my grave expr. azrail yokladı
on the brink of the grave expr. bir ayağı çukurda
from the cradle to the grave expr. beşikten mezara
someone has just walked over my grave expr. biri mezarımın üstünden geçti
as quiet as the grave expr. çok sessiz
quiet as the grave expr. çok sessiz
as silent as the grave expr. mezar gibi sessiz
as quiet as the grave expr. mezar gibi sessiz
as still as the grave expr. mezar gibi sessiz
as silent as the grave expr. ölüm kadar sessiz
on the brink of the grave expr. ölmek üzere
somebody/a goose/rabbit just walked over my grave expr. şeytan yokladı
somebody/a goose/rabbit just walked over my grave expr. (birden) ürperdim
(someone) is turning over in their grave expr. (biri) mezarında ters dönüyordur
(someone) is turning over in their grave expr. (birinin) kemikleri sızlıyordur
(someone) would be turning over in their grave expr. (biri) mezarında ters dönerdi
(someone) would be turning over in their grave expr. (birinin) kemikleri sızlardı
(enough to make one) turn over in one's grave expr. birini mezarında ters çevirmeye yetecek kadar
(enough to make one) turn over in one's grave expr. birinin mezarında kemiklerini sızlatacak kadar
Speaking
this side of the grave expr. hayattayken
this side of the grave expr. henüz/daha nefes alıyorken
Trade/Economic
cradle-to-grave-analysis n. hayat boyu değerlendirme
Law
grave violation n. ağır ihlal
grave breach n. ağır ihlal
grave crime n. ağır suç
grave and obvious danger n. ağır ve muhakkak tehlike
grave mistake n. fahiş hata
grave robbery n. mezar soygunculuğu
grave robbing n. mezar soygunculuğu
grave robbery n. mezar hırsızlığı
grave robbing n. mezar hırsızlığı
Technical
grave emulsion n. soğuk karışım emülsiyon
Computer
grave accent n. üst tırnak
grave accent n. vurgu işareti
Textile
grave clothes n. cesedin toprağa verilirken sarıldığı kumaş
grave clothes n. kefen
grave clothes n. kefen bezi
Marine
grave the ship v. gemiyi onarmak
grave the ship v. gemiyi havuza çekmek
Biochemistry
grave-wax n. cesetlerin üzerinde bulunan mumsu madde
grave-wax n. adiposir
Linguistics
grave accent n. peslik vurgusu
Archaeology
grave goods n. mezar objeleri
grave goods n. mezar eşyaları
grave goods n. eski mezarlarda merhumun öbür dünyada kullanması için koyulduğu düşünülen objeler
grave mound n. höyük mezar
grave mound n. tümülüs
grave mound n. tarih öncesi dönemlere ait gömütlerin üzerinde bulunan toprak yığını
Religious
punishment of the grave n. kabir azabı
torment of the grave n. kabir azabı
Environment
grave offense n. ağır suç
Military
military grave registration service n. askeri mezar kayıt hizmeti
burial and grave registration n. gömme ve mezar kaydı
common grave n. müşterek mezar
Music
grave mixture n. bir tür org düğmesi
Archaic
grave wax n. cesetlerin üzerinde bulunan mumsu madde
grave wax n. adiposir
British Slang
dig (the grave) n. tıraş
Star Wars
daughter's grave n. kız'ın mezarı
grave thorn n. mezar dikeni
hero's grave n. kahraman'ın mezarı