ciddi - Türkisch Englisch Wörterbuch

ciddi

Bedeutungen von dem Begriff "ciddi" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 94 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
ciddi serious adj.
The accident caused a serious injury to his leg.
Kaza bacağında ciddi bir yaralanmaya neden oldu.

More Sentences
ciddi critical adj.
A critical question mark should also be placed over the funds allocated.
Ayrılan fonlar üzerinde de ciddi bir soru işareti bulunmalıdır.

More Sentences
General
ciddi sober adj.
He is a sober reminder that gambling addiction is dangerous.
Kumar bağımlılığının tehlikeli olduğunu ciddi bir şekilde hatırlatıyor.

More Sentences
ciddi critical adj.
Tom is in critical condition.
Tom'un durumu ciddi.

More Sentences
ciddi heavy adj.
The things got heavy for me too early, and I know that.
İşler benim açımdan çok erken ciddileşti ve bunun farkındayım.

More Sentences
ciddi in earnest adj.
It began to rain in earnest.
Ciddi ciddi yağmaya başladı.

More Sentences
ciddi earnest adj.
Tom is a very earnest person.
Tom çok ciddi bir insandır.

More Sentences
ciddi momentous adj.
In his time that was still a momentous decision.
Onun zamanında bu karar halen ciddi bir karardı.

More Sentences
ciddi sedate adj.
The company produces sedate cars.
Şirket ciddi görünümlü arabalar üretiyor.

More Sentences
ciddi important adj.
The magazine spread many important charges against the Senator.
Dergi senatöre karşı birçok ciddi suçlama yaydı.

More Sentences
ciddi significant adj.
We fear that self-handling would simply be an excuse for significant social dumping.
Kendi kendini idare etmenin ciddi bir sosyal çöplük için bahane olmasından korkuyoruz.

More Sentences
ciddi real adj.
There is also a very real drought in southern Africa.
Afrika'nın güneyinde de çok ciddi bir kuraklık var.

More Sentences
ciddi solemn adj.
Islam contains many solemn rituals as a religion.
İslam bir din olarak çok sayıda ciddi ritüel içerir.

More Sentences
ciddi serious adj.
He asked, 'Who are you?' in a serious voice.
Ciddi bir ses tonuyla "Sen kimsin?" diye sordu.

More Sentences
ciddi grave adj.
I still have grave concerns about the state of health of our colleagues in the various institutions.
Çeşitli kurumlardaki meslektaşlarımızın sağlık durumları hakkında hala ciddi endişelerim var.

More Sentences
ciddi straight adj.
Tom is trying to keep a straight face.
Tom ciddi kalmaya çalışıyor.

More Sentences
ciddi deep adj.
Most of Asia is in a deep economic crisis.
Asya'nın çoğu ciddi bir ekonomik kriz içinde.

More Sentences
ciddi weighty adj.
She doesn't enjoy discussing weighty subjects.
Ciddi konuları tartışmaktan hoşlanmaz.

More Sentences
ciddi severe adj.
The hurricane caused severe damage.
Kasırga ciddi hasara yol açtı.

More Sentences
ciddi sharp [obsolete] adj.
Everyone in this House is aware that fish stocks are in sharp decline across the EU.
Bu Meclisteki herkes balık rezervlerinin AB genelinde ciddi bir düşüş içinde olduğunun farkındadır.

More Sentences
ciddi intense adj.
The ministry announced more intense measures to deal with the pandemic.
Bakanlık pandemi ile mücadele konusunda daha ciddi önlemler alınacağını açıkladı.

More Sentences
Technical
ciddi serious adj.
There was a serious look on her face.
Yüzünde ciddi bir ifade vardı.

More Sentences
ciddi severe adj.
The earthquake has also caused severe destruction in northern Chile and in Bolivia.
Deprem Şili'nin kuzeyinde ve Bolivya'da da ciddi yıkıma neden oldu.

More Sentences
General
ciddi gut adj.
ciddi capital adj.
ciddi eventful adj.
ciddi businesslike adj.
ciddi nasty adj.
ciddi bad adj.
ciddi austere adj.
ciddi demure adj.
ciddi devout adj.
ciddi lenten adj.
ciddi unsmiling adj.
ciddi forbidding adj.
ciddi staid adj.
ciddi owlish adj.
ciddi sober-minded adj.
ciddi no-nonsense adj.
ciddi tight adj.
ciddi earnestful [obsolete] adj.
ciddi earthshaking adj.
ciddi earth-shaking adj.
ciddi earthshattering adj.
ciddi earthshattering adj.
ciddi uncomic adj.
ciddi unfrivolous adj.
ciddi epochal adj.
ciddi ernestful [obsolete] adj.
ciddi laughterless adj.
ciddi king-size adj.
ciddi major-league adj.
ciddi literal adj.
ciddi matronlike adj.
ciddi hard-core adj.
ciddi high adj.
ciddi rigorous adj.
ciddi inexorable adj.
ciddi inficete adj.
ciddi good adj.
ciddi cothurnate adj.
ciddi douce [scotland] adj.
ciddi prayerful adj.
ciddi scarifying adj.
ciddi scrutinous adj.
ciddi self-contained adj.
ciddi cruel adj.
ciddi pressing adj.
ciddi solid adj.
ciddi sobersided adj.
ciddi starch adj.
ciddi stocky adj.
ciddi strange adj.
ciddi stiff adj.
ciddi steady-going adj.
ciddi straightlaced [obsolete] adj.
ciddi straitlaced [obsolete] adj.
ciddi perjink [scotland] adj.
ciddi perjinkety [scotland] adj.
ciddi perjinkity [scotland] adj.
ciddi stour adj.
ciddi stowre adj.
ciddi stour adj.
ciddi stowre adj.
ciddi mortally adv.
ciddi earnestly adv.
ciddi mortal [dialect] adv.
ciddi worse adv.
Colloquial
ciddi earth-shattering adj.
ciddi button-down adj.
ciddi hard-core adj.
Idioms
ciddi of consequence adj.
Art
ciddi hard adj.
Modern Slang
ciddi ain't no joke exclam.

Bedeutungen, die der Begriff "ciddi" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ciddi müzik serious music n.
He always listens to serious music.
O her zaman ciddi müzik dinler.

More Sentences
ciddi tehlike serious danger n.
Those are serious danger signals in Russia itself.
Bunlar Rusya'nın kendi içinde ciddi tehlike sinyalleri.

More Sentences
ciddi hata serious mistake n.
Serious mistakes have been made.
Ciddi hatalar yapıldı.

More Sentences
ciddi bir soru a serious question n.
It is a serious question, just as the question of where Europe stops is a serious question.
Bu ciddi bir sorudur, tıpkı Avrupa'nın nerede duracağı sorusunun ciddi bir soru olması gibi.

More Sentences
ciddi mesele serious matter n.
We need to settle this serious matter at once.
Bu ciddi meseleyi bir an önce çözmemiz gerekiyor.

More Sentences
ciddi yanık severe burn n.
This is the only hospital with specialized personnel for severe burns.
Burası ciddi yanıklar için uzman personele sahip tek hastanedir.

More Sentences
ciddi olmak mean business v.
We must show we mean business.
Ciddi olduğumuzu göstermeliyiz.

More Sentences
ciddi olmak mean v.
I want you to know that I meant every word I said.
Söylediğim her kelimede ciddi olduğumu bilmeni istiyorum.

More Sentences
ciddi olmak mean v.
Edward looked Kathy in the eye and asked her if she really meant what she said.
Edward Kathy'nin gözlerinin içine baktı ve ona söylediklerinde ciddi olup olmadığını sordu.

More Sentences
en ciddi most serious adj.
This is what seems to me to be the most serious violation of sex equality.
Bana göre cinsiyet eşitliğinin en ciddi ihlali budur.

More Sentences
çok ciddi prim adj.
That president's secretary is always prim.
Başkanın sekreteri her zaman çok ciddidir.

More Sentences
ciddi olmayan lightweight adj.
These lightweight arguments do nothing to convince.
Bu ciddi olmayan argümanlar ikna edici değildir.

More Sentences
ciddi olarak seriously adv.
Are you really seriously envisaging further global cuts in public sector income and expenditure?
Kamu sektörü gelir ve harcamalarında daha fazla küresel kesinti yapılmasını gerçekten ciddi olarak öngörüyor musunuz?

More Sentences
ciddi bir şekilde severely adv.
Those found in breach of them must be dealt with severely.
Bunları ihlal ettiği tespit edilenler ciddi bir şekilde ele alınmalıdır.

More Sentences
ciddi olarak severely adv.
This scandal has severely damaged the public image of our company.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.

More Sentences
ciddi olarak in earnest adv.
He started to study in earnest.
O ciddi olarak çalışmaya başladı.

More Sentences
ciddi biçimde seriously adv.
You should seriously consider studying abroad.
Yurtdışında eğitim görmeyi ciddi biçimde düşünmelisin.

More Sentences
ciddi bir şekilde seriously adv.
I believe that we must begin to think seriously about it.
Bu konuda ciddi bir şekilde düşünmeye başlamamız gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
ciddi ciddi seriously adv.
Are you seriously going to fire him?
Onu ciddi ciddi kovacak mısın?

More Sentences
ciddi bir şekilde earnest [obsolete] adv.
He started to study in earnest.
Ciddi bir şekilde çalışmaya başladı.

More Sentences
ciddi anlamda seriously adv.
Something was seriously wrong.
Bir şeyler ciddi anlamda yanlıştı.

More Sentences
ciddi şekilde severely adv.
The front end of the car was severely damaged in the crash.
Kazada arabanın ön tarafı ciddi şekilde hasar gördü.

More Sentences
ciddi ol get serious interj.
Get serious.
Ciddi ol.

More Sentences
Colloquial
ciddi olmak mean business v.
They know that Tom means business.
Tom'un ciddi olduğunu biliyorlar.

More Sentences
ciddi olmak get serious v.
Time has come to get serious.
Ciddi olmanın zamanı geldi.

More Sentences
çok ciddi dead serious adj.
I'm dead serious.
Çok ciddiyim.

More Sentences
konusunda ciddi serious about adj.
I know that it is serious about sustainability of stocks.
Rezervlerin sürdürülebilirliği konusunda ciddi olduğunu biliyorum.

More Sentences
hakkında ciddi serious about adj.
Aren't you serious about anything?
Hiçbir şey hakkında ciddi değil misin?

More Sentences
(biriyle) ciddi serious about (someone) adj.
Is it still serious about the roadmap?
Yol haritası konusunda hala ciddi misiniz?

More Sentences
Speaking
ciddi misin? are you serious? expr.
Are you serious about what you said.
Söylediklerinde ciddi misin?

More Sentences
Law
ciddi yaralanma serious injury n.
She was left with serious injuries and initially offered GBP 15 compensation.
Ciddi yaralanmalara maruz kalmış ve kendisine başlangıçta 15 GBP tazminat teklif edilmiştir.

More Sentences
Traffic
ciddi yaralanma serious injury n.
This symbol shows the possibility of death or serious injury.
Bu sembol ölüm veya ciddi yaralanma olasılığını gösterir.

More Sentences
General
grup halinde sözde ciddi bir maksatla seyahat etme junketing n.
ciddi düşünme serious mindedness n.
ciddi ve ayrıntılı yazı discourse n.
ciddi yenilgi body-blow n.
ciddi ve komedi içeriği olan oyun ya da roman seriocomic n.
ciddi durum plight n.
ciddi ilişki committed relationship n.
ciddi şirket serious company n.
ciddi ifade serious look n.
ciddi ifade serious expression n.
ciddi hukuki sonuç serious legal result n.
ciddi bir uyuşturucu alışkanlığı a serious drug habit n.
ilk ciddi atak first serious attack n.
ilk ciddi saldırı first serious attack n.
ciddi kavga serious fight n.
ciddi uyarı stern warning n.
ciddi uyarı serious warning n.
ölümcül/ciddi yara fatal wound n.
ölümcül/ciddi yara mortal wound n.
ciddi konular grave matters n.
ciddi konular important matters n.
ciddi artış substantial increase n.
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi healthspan n.
ciddi olmayan kimse toyer n.
ciddi yanlış anlama embroglio n.
çok ciddi önlem extremity n.
ciddi hassasiyet jugular n.
ciddi sakatlık maim [obsolete] n.
ciddi yenilgi black eye n.
ciddi tiyatro legit n.
ciddi olarak görülen kimse legitimate n.
ciddi sahne legit n.
ciddi drama tiyatrosu legitimate n.
ciddi aksilik whammy n.
abd ve kanada'da 2015'ten sonra opioid bazlı uyuşturucu kullanımının/bağımlılığının/doz aşımı vakalarının ciddi derecede artması opioid epidemic n.
ciddi gaf gutzer n.
ciddi hata gutzer n.
ciddi yüz ifadesi long face n.
ciddi muamele rough n.
(sağlık, servet, onur, umut) tam hasara veya ciddi bozulmaya sebep olan şey ruination n.
ciddi tavırlı kimse owl n.
ciddi kimse oyster n.
diplomatik konularda ciddi sonuçlara yol açabilecek hareket incident n.
ciddi yiyecek kıtlığı famine n.
ciddi zihinsel yetersizlik feeblemindedness n.
aşırı ciddi olma primness n.
ciddi bir karar gerektiren durum scale n.
çok ciddi olan kadın schoolmarm [uk] n.
ciddi azarlama scold n.
ciddi husus serious n.
ciddi ve başarılı amatör simon-pure n.
ciddi kimse solemnizer [us] n.
ciddi kimse solemniser [uk] n.
ciddi sebep grave reason n.
ciddi başarısızlık severe failure n.
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olma sobersidedness n.
ciddi ve vakur tavır somberness n.
ciddi ve vakur tavır sombreness n.
ciddi kaza howler n.
ciddi bir tehdit a grave threat n.
ciddi bir tehdit a serious threat n.
ciddi tehdit grave threat n.
ciddi tehdit serious threat n.
ciddi sonuçlara sahip olmak have serious consequences v.
çok ciddi olmak mean business v.
ciddi ve ayrıntılı bir şekilde yazmak discourse v.
yarı ciddi bir şekilde düşünmek toy with v.
ciddi olmamak not to be serious v.
ile ciddi bir şekilde ilgilenmek come to grips with v.
ciddi bir hal almak (hastalık) become serious (illness) v.
ciddi bir hal almak (hastalık) become severe (illness) v.
çok ciddi davranmak prim v.
ciddi olarak işe koyulmak get down to work v.
ciddi biçimde vurulmak be fatally shot v.
ciddi bir hastalığa yakalanmak contract a serious illness v.
ciddi bir hastalığa yakalanmak contract a serious disease v.
ciddi durmak keep a straight face v.
ciddi kalmak keep a straight face v.
ciddi olarak düşünmek cogitate v.
ciddi bir rahatsızlığı olmak have a serious disorder v.
ciddi bir rahatsızlık geçirmek have a serious disorder v.
ciddi bulmak find something serious v.
daha ciddi yaklaşmak approach more seriously v.
daha ciddi yaklaşmak approach something more seriously v.
ciddi/gerçek bir salgına dönüşmek escalate into a real epidemic v.
ciddi bir şekilde sakatlanmak be seriously injured v.
ciddi bir ilişki istemek want a serious relationship v.
ciddi oranda sekteye uğratmak seriously cripple v.
(ciddi/önemli) saymak take v.
ciddi şekilde kınamak rark up v.
ciddi çaba sarf etmek do one's diligence v.
ciddi olmayan bir biçimde değerlendirmek toy v.
ciddi tartışmaya girmek wrestle v.
(niyet, ruh hali, tavır) ciddi bir şekilde değişmek break v.
(at) topuk eklemini destekleyen bağ dokuları veya kemikleri ciddi şekilde zedelemek break down v.
ciddi rol oynamak heavy v.
ciddi davranmak deadpan v.
ciddi yüz ifadesine bürünmek prim v.
ciddi tavır takınmak prim v.
ciddi giyinmek prim v.
ciddi zarar vermek spoil [obsolete] v.
daha ciddi hale getirmek straiten [obsolete] v.
ciddi olmayan frivolous adj.
ciddi olan (kimse) intense adj.
çok ciddi somber adj.
ciddi (bakış) straight adj.
aşırı ciddi prim adj.
kadar ciddi as grave as adj.
aşırı ciddi as stiff as a ramrod adj.
çok ciddi solemn adj.
kısmen ciddi semiserious adj.
çok ciddi desperate adj.
ciddi olmayan nonserious adj.
gayri ciddi unserious adj.
ciddi olmayan unserious adj.
ölümcül/ciddi yaralı fatally wounded adj.
ölümcül/ciddi yaralı mortally wounded adj.
çok ciddi sombre adj.
gayri ciddi light-minded adj.
ciddi görünen taciturn adj.
arada ciddi bir bağlılık sözünün olmadığı (seks, ilişki) casual adj.
ciddi derecede terrific adj.
aşırı ciddi trig adj.
aşırı ciddi ultraserious adj.
aşırı ciddi ultracritical adj.
ciddi bir biçimde sakatlanmış maim [obsolete] adj.
yarı şaka yarı ciddi half-joking adj.
yarı ciddi half-serious adj.
aşırı ciddi ve resmi olan (şey) wiggy adj.
soğuk ve ciddi harsh adj.
(tıpta) ciddi veya hayati tehlikesi olmayan minor adj.
aşırı ciddi şekilde teklif edilen humorless adj.
aşırı ciddi şekilde teklif edilen humourless adj.
etkisi ciddi olmayan moderate adj.
aşırı ciddi olan mortal adj.
ciddi şekilde yaralanmış busted adj.
ciddi hasar almış busted adj.
çok ciddi davranan governessy adj.
ciddi dramatik rol ile ilgili heavy adj.
çok ciddi heavy-duty adj.
ciddi bir şekilde yaralanmamış ok adj.
ciddi bir şekilde yaralanmamış okay adj.
fazlasıyla ciddi overearnest adj.
çok ciddi overrigorous adj.
aşırı ciddi overserious adj.
son derece ciddi overserious adj.
çok ciddi overstrict adj.
ciddi olmayan insincere adj.
soğuk ve ciddi clinical adj.
çok ciddi sonuçları olan fateful adj.
ciddi görünen deadpan adj.
ciddi ve kararlı deadly adj.
en ciddi first-degree adj.
hem ciddi hem komik olan serio-comic adj.
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen seriocomic adj.
(güldürü amaçlı) ciddi taklidi yapan seriocomic adj.
(güldürü amaçlı) ciddi taklidi yapan seriocomical adj.
hem ciddi hem eğlenceli seriocomic adj.
hem ciddi hem eğlenceli seriocomical adj.
hem ciddi hem komik olan seriocomic adj.
(eğlence amaçlı) ciddi gibi görünen seriocomical adj.
hem ciddi hem komik olan seriocomical adj.
hem ciddi hem eğlenceli serio-comic adj.
ciddi bir anlamı olmayan silly adj.
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olan sobersided adj.
karakteri ciddi olan solid adj.
niyetinde ciddi solid adj.
aşırı ciddi strict adj.
ciddi tonda harsh adj.
ciddi olarak in sober earnest adv.
ciddi bir şekilde unsmilingly adv.
ciddi bir şekilde staidly adv.
ciddi olarak critically adv.
ciddi olarak devoutly adv.
ciddi bir şekilde sedately adv.
ciddi olarak profoundly adv.
ciddi derecede critically adv.
ciddi olmayarak airily adv.
ciddi biçimde (yaralanmak vb.) gravely adv.
ciddi bir şekilde acutely adv.
ciddi manada substantially adv.
ciddi anlamda substantially adv.
oldukça ciddi bir biçimde in all seriousness adv.
ciddi olarak substantially adv.
yarı şaka yarı ciddi half-jokingly adv.
ciddi ölçüde seriously adv.
ciddi ölçüde heavily adv.
ciddi bir şekilde in a businesslike manner adv.
yarı şaka yarı ciddi bir biçimde seriocomically adv.
şaka ile ciddi unsurları karıştırarak seriocomically adv.
yarı ciddi yarı komik şekilde seriocomically adv.
ciddi olarak agood adv.
ciddi derecede bad adv.
biraz ciddi a bit serious adv.
ciddi bir şekilde earnestfully [obsolete] adv.
ciddi bir şekilde earthshatteringly adv.
ciddi bir şekilde earth-shakingly adv.
ciddi bir şekilde earth-shatteringly adv.
ciddi bir biçimde austerely adv.
ciddi olmayan bir şekilde facetiously adv.
ciddi olarak literally adv.
ciddi anlamda materially adv.
aşırı derecede ciddi biçimde gravely adv.
ölçülü ve ciddi bir tavırla gravely adv.
ciddi bir şekilde grievously adv.
aşırı ciddi bir şekilde overseriously adv.
ciddi şekilde ill [dialect] [uk] adv.
ciddi olmayan manada impalpably adv.
ciddi olmaksızın in joke adv.
ciddi bir şekilde down adv.
ciddi bir şekilde down adv.
ciddi görünerek deadpan adv.
ciddi bir şekilde starchedly adv.
ciddi bir şekilde starchly adv.
ciddi bir şekilde stiff adv.
ciddi anlamda seriously adv.
ciddi bir şekilde stour adv.
Phrasals
daha ciddi bir hal almasını sağlamak precipitate into something v.
ciddi çaba sarf etmek hunker down v.
ciddi ölçüde gerilemek plummet (down) to (something or some place) v.
ani/ciddi düşüş yaşamak plummet (down) to (something or some place) v.
ani/ciddi düşüş yaşamak plummet to something v.
ciddi ölçüde gerilemek plummet to something v.
(bir şeyi) pek ciddi olmadan düşünmek flirt with (something) v.
daha ciddi bir hal almak precipitate into (something) v.
bir şeyi ciddi bir şeye dönüştürmek precipitate something into something v.
daha ciddi (bir şeye) dönüştürmek precipitate into (something) v.
daha ciddi (bir şeye) dönüşmek precipitate into (something) v.
bir şeyi ciddi bir şey haline getirmek precipitate something into something v.
ciddi hasara uğratmak take out v.
güldüğü/dalga geçtiği/ciddi olmadığı için (bir fırsatı) kaybetmek laugh out of v.
ani/ciddi düşüş yaşamak plummet to v.
ciddi ölçüde gerilemek plummet to v.
daha ciddi bir hal almak precipitate into v.
daha ciddi (bir şeye) dönüştürmek precipitate into v.
daha ciddi (bir şeye) dönüşmek precipitate into v.
ciddi ciddi/adamakıllı aramak scratch around v.
Phrases
normalden daha büyük, ciddi, yoğun bir şey/kimse and a half expr.
Colloquial
ciddi bir kaos a serious chaos n.
ciddi bir mesaj a sobering message n.
ciddi bakış steely gaze n.
ciddi ilişkisi olan çift hot item n.
ciddi yüreklilik some nerve n.
ciddi olmayan (bir şey/hastalık, kırgınlık) a touch of (something) n.
ciddi olmayan bir hastalık, kırgınlık, rahatsızlık touch of something n.
ciddi iş heavy lifting n.
ciddi gazete heavy n.
ciddi olmayan şey light stuff n.
niyeti ciddi olmak mean business v.
ciddi bir iş konuşmak talk some serious business v.
biriyle ciddi düşünmek be serious about her/him v.
işinde çok ciddi olmak be all business v.
ciddi bir şekilde odaklan get serious v.
ciddi bir şekilde odaklanmak get serious v.
ciddi bir problemle uğraşmak put to it v.
ciddi bir problemle uğraşmak be put to it v.
ciddi yenilgiye uğramak take a hammering v.
ciddi kayıplara uğramak take a hammering v.
ciddi yenilgi almak take a hammering v.
ciddi anlamda sekteye uğramak take a hammering v.
ciddi zarar görmek take a hammering v.
ciddi oranda gerilemek/geri kalmak take a hammering v.
ciddi bir şekilde yapmak play it straight v.
ciddi davranmak play it straight v.
ciddi olmak play it straight v.
bombalayarak ciddi hasar vermek plaster v.
ciddi derecede terminal adj.
son derece ciddi chronic adj.
tamamen ciddi no nonsense adj.
biriyle ciddi serious about someone adj.
ile ciddi serious about adj.
ciddi bir şekilde right out adv.
ciddi misin? are you having a laugh? expr.
ciddi ol quit the funny stuff expr.
ciddi olmayan with a light heart expr.
ciddi ölçüde içen on a tear expr.
ciddi olamazsın (are) you kidding (me)? expr.
ciddi ol be your age expr.
ciddi ol act your age expr.
ciddi olamazsın you have got to be kidding (me) expr.
ciddi olamazsın you must be kidding (me) expr.
ciddi olamazsın what are you on? exclam.
ciddi misin? no kidding exclam.
ciddi söylüyorum upon my word exclam
Idioms
ciddi kavga bust-up n.
ciddi sonuçlar the devil to pay n.
ciddi kavga knock-down n.
ciddi kavga drag-out fight n.
ciddi kapışma knock-down n.
ciddi kapışma drag-out fight n.
ciddi/kötü bir darbe a body blow n.
başlangıçta iyi olup sonradan ciddi sorunlara neden olan şey a poisoned chalice n.
ciddi olmayan ama kolay bulaşan hastalık the dreaded lurgy (brit) n.
ciddi sorun fine kettle of fish n.
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu seven-year itch n.
ciddi bir ilişkiden yaklaşık yedi sene sonra başlayan aldatmaya meyilli olma durumu the seven year itch n.
ciddi sorun vexed question n.
ciddi sorun vexed issue n.
ciddi bağırsak enfeksiyonları summer complaints n.
çok ciddi kişi/durum five-alarm fire n.
çok ciddi kişi/durum three-alarm fire n.
ciddi vaziyet/durum heavy scene n.
birine çok miktarda/ciddi eleştiri getirecek iş/dava hospital pass n.
ciddi bakış steely look n.
ciddi pazarlık a hard bargain n.
birinin önünde büyük/ciddi bir engel a millstone around somebody's neck n.
önünde büyük/ciddi bir engel a millstone round your neck [uk] n.
(birinin) önünde büyük/ciddi bir engel a millstone about (one's) neck n.
önünde büyük/ciddi bir engel a millstone around your neck n.
birinin önünde büyük/ciddi bir engel a millstone round somebody's neck n.
güçlü/ciddi bir yükseliş rising tide [cliché] n.
ciddi surat a straight face n.
ciddi ve resmi kimse a stuffed shirt n.
önemsiz/ciddi olmayan bir hastalık touch of something n.
ciddi sorun a vexed question n.
ciddi bir gelişme/düzelme a world of difference n.
ciddi iş heavy lifting n.
önünde büyük/ciddi bir engel millstone about neck n.
bir şeyi olduğundan daha ciddi/korkunç gösteren bir hikaye/söylenti scare story n.
ciddi bela devil to pay n.
ciddi adam sobersides n.
kümülatif olarak ciddi zararlar verebilen küçük hasarlar death by a thousand cuts n.
güç bir işle ciddi olarak uğraşmak come to grips with v.
güç bir işle ciddi olarak uğraşmak get to grips with v.
çok ciddi durmak keep a straight face v.
ciddi ciddi düşünmek put one's thinking cap on v.
ciddi bir tehlikeyi atlatmak dodge the bullet v.
ciddi bir sorunu (başarıyla) atlatmak dodge the bullet v.
ciddi biçimde uyarmak get one's ears pinned back v.
ciddi bir anlaşmazlık içinde olmak be on a collision course v.
birisini ciddi manada düşünmeye sevk etmek give somebody food for thought v.
başı ciddi şekilde belada olmak have one's ass in a sling v.
başı ciddi şekilde belada olmak have got one's ass in a sling v.
ciddi itirazda bulunmak have a beef with someone/something v.
(ciddi olarak) düşünmeye başlamak put on one's thinking cap v.
(bir şey için) iyi/ciddi bir şansı olmak have a fighting chance v.
ciddi/büyük oranda kesilmek be cut to the bone v.
ciddi durmak keep a straight face v.
ciddi durmak have a straight face v.
(bir işte) ciddi olmak play for keeps v.
(ufukta) ciddi bir olasılık olarak belirmek loom large on the horizon v.
bir şeyi olduğundan daha önemli/ciddi imiş gibi göstermek make a song and dance about something v.
(özellikle ciddi sorunlardan sonra) tekrar/yeniden başlamak pick up the threads of something v.
birini ciddi/ağır biçimde kesmek cut someone to ribbons v.
biriyle ciddi olmak be serious about someone v.
biriyle ilişkisi ciddi olmak be serious about someone v.
birini ciddi anlamda azarlamak/paylamak call/bring someone to task v.
birini ciddi anlamda azarlamak/paylamak take someone to task v.
ciddi zorluklara rağmen devam etmek walk through the fire v.
bir şey hakkında ciddi ve açık bir biçimde düşündürtmek concentrate the mind v.
ciddi bir hastalıktan kurtulmak be off the danger list v.
ciddi ciddi düşünmeye başlamak get (one's) thinking cap on v.
ciddi ciddi düşünmek get (one's) thinking cap on v.
ciddi olarak düşünmek have one's thinking cap on v.
ciddi bir şeye gülmek make a joke of something v.
ciddi bir konuyla alay etmek make a joke of something v.
(bir şeye) ciddi zarar vermek play old harry with (something) v.
ciddi bir konuda şaka yapıp gülmek make a joke of something v.
birine ciddi bir bilgi açıklamak lay a (heavy) trip on someone v.
(birini) ciddi şekilde yakmak (güneş) burn (someone) to a crisp v.
(birinde) ciddi güneş yanığı oluşturmak burn (someone) to a crisp v.
ciddi kayıplar yaşamak/vermek take a punishing v.
ciddi engellerle karşılaşmak take a punishing v.
ciddi bir hastalıktan kurtulmak be off the danger list v.
ciddi bir hastalığı olmak be on the danger list v.
(biriyle bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde olmak be at loggerheads with (one) (over something) v.
ciddi şekilde sarsılmak be knocked sideways [uk] v.
başı ciddi/büyük belada olmak be toast v.
ciddi olmak be beyond a joke v.
ciddi olmak go beyond a joke v.
ciddi olmak get beyond a joke v.
birini ciddi benzetmek smash someone to a pulp v.
birini ciddi benzetmek beat someone to a pulp v.
(birini) ciddi benzetmek beat the living daylights out of v.
(birini) ciddi benzetmek beat the (living) daylights out of (one) v.
(birini) ciddi benzetmek beat the hell out of (one) v.
(birini) ciddi anlamda azarlamak/paylamak call (one) to task v.
(birini/bir şeyi) ciddi biçimde kesmek cut (someone or something) to ribbons v.
bir şeyi ciddi biçimde kesmek cut something to ribbons v.
bir şeyi ciddi biçimde kesmek tear something to ribbons v.
ciddi biçimde uyarılmak get ears pinned back v.
ciddi biçimde uyarılmak get one's ears pinned back v.
(biriyle) ciddi bir ilişkisi olmak go steady (with somebody) [old-fashioned] v.
ciddi bir yüz ifadesine sahip olmak have a long face v.
(biri/bir şey hakkında) ciddi itirazda bulunmak/itirazı olmak have a beef with (someone or something) v.
fazla ciddi olmamak keep (something) light v.
(ciddi bir şeye) alaycı bir şekilde yaklaşmak make (a) nonsense of (something) v.
(ciddi bir şeyle) alay etmek make (a) nonsense of (something) v.
ciddi ciddi düşünmek put thinking cap on v.
(ciddi olarak) düşünmeye başlamak put on your thinking cap v.
ciddi ciddi düşünmek get your thinking cap on v.
ciddi ciddi düşünmek put your thinking cap on v.
ciddi kayba uğramak take a drubbing v.
ciddi eleştiriler almak take a drubbing v.
ciddi gerileme yaşamak take a drubbing v.
(bir şeyi) daha ciddi bir aşamaya getirmek/taşımak take (something) further v.
ciddi/büyük ölçüde gerilemek take a drubbing v.
ciddi ve tehditkar bir durumda on the chopping block adj.
ciddi olmayarak with one's tongue in one's cheek expr.
ciddi ol! act your age! expr.
ciddi olmaksızın for fun expr.
çok ciddi iş no laughing matter expr.
ciddi bir zarar yoksa sorun da yoktur no harm no foul expr.
bundan sonra iş ciddi the kid gloves are off expr.
bundan sonra iş ciddi gloves are off expr.
daha hafif/az ciddi bir konu olarak on a lighter note expr.
(ve) bu ciddi bir miktar (para) (and) that ain't hay expr.
ciddi olmayarak (with) tongue in cheek expr.
ciddi anlaşmazlık içinde at daggers drawn [uk/australia] expr.
(biriyle bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads (with somebody) (over something) expr.
(biriyle) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads with (someone) expr.
(bir konuda) ciddi bir tartışma/çekişme içerisinde at loggerheads over (something) expr.
ciddi bir zarar yoksa sorun da yoktur nhnf (no harm, no foul) expr.
ciddi bir anlaşmazlık içinde on a collision course expr.
Speaking
ciddi olamazsın you're joking expr.
ciddi olamazsın you are joking expr.
ciddi olamazsın you gotta be kidding me expr.
ciddi misiniz? are you serious? expr.
gitme konusunda ciddi misin? are you serious about going? expr.
ciddi olamazsın you have got to be kidding expr.
ciddi olamazsın you must be kidding expr.
ciddi bir şey değil it's nothing serious expr.
ciddi olamazsın you can't be serious expr.
sen ciddi misin? are you serious? expr.
ciddi olmazsın! you can't be serious! expr.
çok ciddi söylüyorum I could not be more serious expr.
ciddi bir sorunumuz var we have a serious problem expr.
başımızda ciddi bir bela var we're in some real shit expr.
başımız ciddi belada we're in some real shit expr.
onun ne kadar ciddi olduğunu bilmiyorum I don't know how serious he is expr.
sanırım bu sefer ciddi I think he's serious this time expr.
ciddi olamazsın you can't mean i·t expr.
olay çok ciddi bilesiniz I must tell you this is serious expr.
Trade/Economic
ciddi rekabet serious competition n.
borsa fiyatlarındaki ciddi düşüş sliding trend n.
ciddi resesyon bust n.
sahibine ciddi zarar ettirme olasılığı olan (finansal varlık) toxical adj.
sahibine ciddi zarar ettirme olasılığı olan (finansal varlık) toxic adj.
Law
ciddi ceza hefty sentence n.
ciddi bedeni hasar great bodily injury n.
ciddi bedeni hasar great bodily harm n.
ciddi yemin corporal oath n.
çok ciddi bir suç işlemiş kişi (suçlu) felon n.
ciddi olayları yargılama yetisi sense of proportion n.
eski ingiliz yasaları uyarınca krala veya yargı yetkisine sahip bir makama ciddi suçlar için ödenen para cezası wite n.
eski ingiliz yasaları uyarınca krala veya yargı yetkisine sahip bir makama ciddi suçlar için ödenen para cezası wite n.
ciddi şekilde yaralanma veya ölüme sebep olan fakat ihmal, haksız amaç veya yasadışı fiil içermeyen kaza misadventure n.
ciddi bedensel zarar tehdidi altında yapılan eyleme ilişkin cezai savunma duress n.
(eski ingiliz hukukunda) maddi varlıklara el koyma ve benzeri ciddi yaptırımları olan suçlar sınıfı felony n.
daha ciddi suçlamaların reddedilmesi karşılığında daha az ceza gerektiren bir suçlamayı kabul etmek plea bargain v.
daha ciddi bir suçlamanın düşmesi karşısında daha az ceza gerektiren bir suçu kabul etmek plea-bargain v.
Politics
ciddi davranış hardball n.
Industry
ürün veya sözleşmeyi geçersiz kılacak kadar ciddi kusur vice n.
işten çıkarılmayı gerektirecek kadar ciddi (suç, ihlal) sackable adj.
Insurance
ciddi veya uzun süreli hastalıklardan kaynaklı olup belirlenen tutarın üzerinde gelen hastane faturalarının çoğunu veya tamamını kapsayan sigorta major medical n.
Media
ciddi konular ve olaylarla ilgilenen araştırmacı gazetecilik hard news n.
ciddi konuları ele almayan haberler soft news n.
ciddi haberlere odaklanmış hard adj.
Advertising
ciddi ve hevesli tüketicileri hedefleyen prosumer adj.
Technical
ciddi kısıtlamalar severe constraints n.
manyetik fırtınaların şiddetli aşamalarında görülen ciddi radyo sinyali kaybı blackout n.
Telecom
ciddi arıza catastrophic failure n.
Radio
iyonosferdeki dalgalanmalardan ötürü telsiz irtibatında meydana gelen ciddi bir hata twilight effect n.
Medical
beden dokularında ölüm veya ağır hasara yol açabilen ciddi oranda oksijen eksikliği anoxia n.
birden gelen ve ciddi seyreden hastalık fulminant n.
ciddi fiziksel yaralanma grievous bodily harm n.
ciddi rahatsızlık serious health problem n.
ciddi rahatsızlık serious ailment n.