diğeri - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

diğeri



Bedeutungen von dem Begriff "diğeri" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 10 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
diğeri the other n.
diğeri t'other [dialect] adj.
diğeri other pron.
diğeri other one pron.
diğeri tother [dialect] pron.
diğeri ither [scotland] conj.
diğeri outher conj.
Colloquial
diğeri nother [dialect] pron.
Archaic
diğeri thother adj.
diğeri thother pron.

Bedeutungen, die der Begriff "diğeri" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 124 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bir diğeri the other n.
biri yıkama diğeri kurutma işlevi gören iki tane döner tamburu olan çamaşır makinesi twin-tub n.
biri önde diğeri arkada iki atın taşıdığı direklere asılı sedye brancard n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascence n.
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey connascency n.
(bir diğeri ile) çağdaş olan kimse contemporanean n.
(bir diğeri ile) akran olan kimse contemporanean n.
(bir diğeri ile) çağdaş olan kimse contemporary n.
(bir diğeri ile) akran olan kimse contemporary n.
bir parçanın diğeri içine girmesi introsusception n.
bir diğeri ile aynı yasal statüde olan kimse peer n.
birini veya bir şeyi diğeri ile karıştırmak mistake v.
dümen çevirerek bir diğeri ile değiştirmek suppose v.
bir bacağı bir taraftayken diğeri ayrı tarafta astraddle prep.
biri ya da diğeri whichsoever pron.
bir diğeri another one pron.
biri ya da diğeri ither [dialect] [uk] conj.
Phrasals
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak hover between something (and something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek hover between (something) and (something else) v.
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek hover between (something) and (something else) v.
(bir diğeri ölürken) sağ kurtulmak see out [scotland] v.
Phrases
bir kapı kapanırsa diğeri açılır as one door closes, another (one) opens expr.
bir kapı kapanırsa diğeri açılır as one door closes, another one opens expr.
bir kapı kapanırsa diğeri açılır one door closes and another one opens expr.
bir kapı kapanırsa diğeri açılır as one door closes, another opens expr.
bir kapı kapanır diğeri açılır when one door closes, a window opens expr.
Proverb
bir kapı kapanır bir diğeri açılır when one door shuts another opens
bir kapı kapanır diğeri açılır as one door closes, another (one) opens
bir kapı kapanır diğeri açılır one door closes and another one opens
bir kapı kapanır, diğeri açılır one door closes, another opens
bir kapı kapanırsa diğeri açılır one door closes, another opens
bir kapı kapanırsa diğeri açılır when one door closes, another (one/door) opens
bir kapı kapanır diğeri açılır when one door closes, another (one/door) opens
bir kapı kapanırsa diğeri açılır when one door shuts, another (one/door) opens
bir kapı kapanır diğeri açılır when one door shuts, another (one/door) opens
Colloquial
ya o ya diğeri it's a toss-up expr.
bir şey de olur diğeri de he/she would just as soon do a expr.
bir şey de olur diğeri de he/she would just as soon do a (as b) expr.
veya diğeri or other expr.
Speaking
biri gider biri (diğeri) gelir one goes another comes expr.
peki ya diğeri nasıl? what about the other one? expr.
peki ya diğeri? what about the other one? expr.
ya diğeri? what about the other one? expr.
Trade/Economic
bir bankanın diğeri üzerine çektiği poliçe banker's draft or bill n.
diğeri gerçekleştirilmeden uygulanamayacak proje contingent project n.
her birimin diğeri yerine ikame edilebilirliği fungibility n.
ödeme türünün diğeri ile değiştirilmesi commutation n.
varlıkların bir emeklilik planından diğeri vergisiz bir şekilde aktarılması rollover n.
Law
(iskoç hukukunda) aynı meseleyi inceleyen, biri ceza davası ve diğeri hukuk davası olmak üzere iki davanın ortaya çıkması concourse n.
(savunmada) bir taraf kabul edip diğeri reddettiği için karara sunulan madde issue n.
Tourism
biri yatak odası diğeri de genellikle mutfak olmak üzere en azından iki odalı konaklama suite n.
Technical
bir ucu keser diğeri balta olan alet twibill n.
bir ucu keser diğeri balta olan alet twibil n.
biz düzlemi diğeri ile hizalamak için yapılan döndürme hareketi rabatment n.
biz düzlemi diğeri ile hizalamak için yapılan döndürme hareketi rabattement n.
elektrik devresini diğeri ile paralel bağlama bridging n.
(geminin dış kaplamasında) sac levhanın diğeri üzerine binen kısmı lap n.
bir nesnenin diğeri üzerine binen parçası lap n.
biri müslin kaplı diğeri ise siyah camdan iki ampulü bulunan bükülü bir cam tüpten oluşan bir tür higrometre daniell's hygrometer n.
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta common ax n.
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta common axe n.
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta dayton ax n.
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta dayton axe n.
Radio
radyo sinyalinin bir diğeri tarafından yayını engelleyecek şekilde parazitlenmesi wipe-out n.
Architecture
ayaklarının biri aşağıda diğeri yukarıda olan kemer rampant arch n.
ayaklarının birisi aşağıda diğeri yukarıda olan kemer rampant vault n.
Furniture
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev weather house n.
içine biri kötü diğeri iyi hava tahmini yapan iki figür yerleştirilmiş maket ev weather box n.
Medical
yüzeylerinden biri konkav diğeri konveks olan eklem sellar joint n.
yüzeylerinden biri konkav diğeri konveks olan eklem saddle joint n.
biri hiv pozitif diğeri hiv negatif çiftin ilişkisi ile ilgili serodiscordant adj.
Pathology
biri canlı diğeri ölü ikiz doğum twins one liveborn and one stillborn n.
Math
bir objenin bir diğeri üzerine yerleştirilmesi superposition n.
Logic
başka bir önermeye ikisinden biri doğru olduğunda diğeri kesinlikle yanlış olacak şekilde bağlı olan önerme contradictory n.
Biology
iki parazit arasındaki birinin diğeri içinde geliştiği ilişki hyperparasitism n.
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen paralog n.
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen paralogue n.
Astronomy
bir gök cismi ile diğeri arasındaki ışık yılı, parsek, veya astronomik birim cinsinden mesafe astronomical distance n.
(gezegen veya uydu gibi) bir gök cisminin bir diğeri etrafındaki yörünge hareketi revolution n.
Botanic
aynı başakçıktaki iki çiçeğinden biri kısır diğeri ise tek eşeyli olan (çimen) hemigamous adj.
Breeding
ikisi yan yana, bir diğeri de önde olacak şekilde koşum takılmış üç çeki hayvanı spike team n.
Archaeology
biri ingiltere'ye, diğeri abd'ye götürülen iki antik mısır dikilitaştan her biri cleopatra's needle n.
Religious
(hristiyan yortuları) biri bitmeden diğeri başlayacak şekilde peş peşe günlere denk gelmek concur v.
Hunting
ilki hedefin ötesine diğeri gerisine hedef alınan iki mermi arasındaki mesafe bracket n.
ilki hedefin ötesine diğeri gerisine hedef alınarak ateşlenen iki mermi bracket n.
Music
(bir diğeri ile) aynı plak şirketine bağlı şarkıcı ya da müzisyen label mate n.
(bir diğeri ile) aynı plak şirketine bağlı şarkıcı ya da müzisyen labelmate n.
Engineering
(motor veya jeneratör) indüktör sargısı üzerine makinenin kendi kendine çalışması için biri paralel diğeri seri bağlanmış dubleks sargı yerleştirmek compound v.
Slang
kızların/kadınların biri gider biri/diğeri gelir girls are like buses expr.
ebeveynlerinden biri zenci diğeri meksikalı olan blaxican