|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
bir diğeri |
the other n.
|
|
2 |
General |
biri yıkama diğeri kurutma işlevi gören iki tane döner tamburu olan çamaşır makinesi |
twin-tub n.
|
|
3 |
General |
biri önde diğeri arkada iki atın taşıdığı direklere asılı sedye |
brancard n.
|
|
4 |
General |
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey |
connascence n.
|
|
5 |
General |
(bir diğeri ile) birlikte doğan şey |
connascency n.
|
|
6 |
General |
(bir diğeri ile) çağdaş olan kimse |
contemporanean n.
|
|
7 |
General |
(bir diğeri ile) akran olan kimse |
contemporanean n.
|
|
8 |
General |
(bir diğeri ile) çağdaş olan kimse |
contemporary n.
|
|
9 |
General |
(bir diğeri ile) akran olan kimse |
contemporary n.
|
|
10 |
General |
bir parçanın diğeri içine girmesi |
introsusception n.
|
|
|
11 |
General |
bir diğeri ile aynı yasal statüde olan kimse |
peer n.
|
|
12 |
General |
birini veya bir şeyi diğeri ile karıştırmak |
mistake v.
|
|
13 |
General |
dümen çevirerek bir diğeri ile değiştirmek |
suppose v.
|
|
14 |
General |
bir bacağı bir taraftayken diğeri ayrı tarafta |
astraddle prep.
|
|
15 |
General |
biri ya da diğeri |
whichsoever pron.
|
|
16 |
General |
bir diğeri |
another one pron.
|
|
17 |
General |
biri ya da diğeri |
ither [dialect] [uk] conj.
|
|
Phrasals |
|
18 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
19 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
20 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
21 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
22 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
23 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
24 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
25 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
26 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
27 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
28 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
29 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
30 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
|
31 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
32 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
33 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
34 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
35 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
hover between something (and something else) v.
|
|
36 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
hover between something (and something else) v.
|
|
37 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
38 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
hover between something (and something else) v.
|
|
39 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
40 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
41 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
42 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
hover between something (and something else) v.
|
|
43 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
hover between something (and something else) v.
|
|
44 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
45 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
hover between something (and something else) v.
|
|
46 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
47 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
48 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
49 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
50 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
51 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
52 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
53 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
54 |
Phrasals |
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek |
hover between (something) and (something else) v.
|
|
55 |
Phrasals |
(bir diğeri ölürken) sağ kurtulmak |
see out [scotland] v.
|
|
Phrases |
|
56 |
Phrases |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
as one door closes, another (one) opens expr.
|
|
57 |
Phrases |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
as one door closes, another one opens expr.
|
|
58 |
Phrases |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
one door closes and another one opens expr.
|
|
59 |
Phrases |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
as one door closes, another opens expr.
|
|
60 |
Phrases |
bir kapı kapanır diğeri açılır |
when one door closes, a window opens expr.
|
|
Proverb |
|
61 |
Proverb |
bir kapı kapanır bir diğeri açılır |
when one door shuts another opens
|
|
62 |
Proverb |
bir kapı kapanır diğeri açılır |
as one door closes, another (one) opens
|
|
63 |
Proverb |
bir kapı kapanır diğeri açılır |
one door closes and another one opens
|
|
64 |
Proverb |
bir kapı kapanır, diğeri açılır |
one door closes, another opens
|
|
65 |
Proverb |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
one door closes, another opens
|
|
66 |
Proverb |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
when one door closes, another (one/door) opens
|
|
67 |
Proverb |
bir kapı kapanır diğeri açılır |
when one door closes, another (one/door) opens
|
|
68 |
Proverb |
bir kapı kapanırsa diğeri açılır |
when one door shuts, another (one/door) opens
|
|
69 |
Proverb |
bir kapı kapanır diğeri açılır |
when one door shuts, another (one/door) opens
|
|
Colloquial |
|
70 |
Colloquial |
ya o ya diğeri |
it's a toss-up expr.
|
|
|
71 |
Colloquial |
bir şey de olur diğeri de |
he/she would just as soon do a expr.
|
|
72 |
Colloquial |
bir şey de olur diğeri de |
he/she would just as soon do a (as b) expr.
|
|
73 |
Colloquial |
veya diğeri |
or other expr.
|
|
Speaking |
|
74 |
Speaking |
biri gider biri (diğeri) gelir |
one goes another comes expr.
|
|
75 |
Speaking |
peki ya diğeri nasıl? |
what about the other one? expr.
|
|
76 |
Speaking |
peki ya diğeri? |
what about the other one? expr.
|
|
77 |
Speaking |
ya diğeri? |
what about the other one? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
78 |
Trade/Economic |
bir bankanın diğeri üzerine çektiği poliçe |
banker's draft or bill n.
|
|
79 |
Trade/Economic |
diğeri gerçekleştirilmeden uygulanamayacak proje |
contingent project n.
|
|
80 |
Trade/Economic |
her birimin diğeri yerine ikame edilebilirliği |
fungibility n.
|
|
81 |
Trade/Economic |
ödeme türünün diğeri ile değiştirilmesi |
commutation n.
|
|
82 |
Trade/Economic |
varlıkların bir emeklilik planından diğeri vergisiz bir şekilde aktarılması |
rollover n.
|
|
Law |
|
83 |
Law |
(iskoç hukukunda) aynı meseleyi inceleyen, biri ceza davası ve diğeri hukuk davası olmak üzere iki davanın ortaya çıkması |
concourse n.
|
|
84 |
Law |
(savunmada) bir taraf kabul edip diğeri reddettiği için karara sunulan madde |
issue n.
|
|
Tourism |
|
85 |
Tourism |
biri yatak odası diğeri de genellikle mutfak olmak üzere en azından iki odalı konaklama |
suite n.
|
|
Technical |
|
86 |
Technical |
bir ucu keser diğeri balta olan alet |
twibill n.
|
|
87 |
Technical |
bir ucu keser diğeri balta olan alet |
twibil n.
|
|
88 |
Technical |
biz düzlemi diğeri ile hizalamak için yapılan döndürme hareketi |
rabatment n.
|
|
89 |
Technical |
biz düzlemi diğeri ile hizalamak için yapılan döndürme hareketi |
rabattement n.
|
|
90 |
Technical |
elektrik devresini diğeri ile paralel bağlama |
bridging n.
|
|
91 |
Technical |
(geminin dış kaplamasında) sac levhanın diğeri üzerine binen kısmı |
lap n.
|
|
92 |
Technical |
bir nesnenin diğeri üzerine binen parçası |
lap n.
|
|
93 |
Technical |
biri müslin kaplı diğeri ise siyah camdan iki ampulü bulunan bükülü bir cam tüpten oluşan bir tür higrometre |
daniell's hygrometer n.
|
|
94 |
Technical |
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta |
common ax n.
|
|
95 |
Technical |
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta |
common axe n.
|
|
96 |
Technical |
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta |
dayton ax n.
|
|
97 |
Technical |
baş kısmının bir tarafı keskin diğeri tarafı kör olan uzun saplı balta |
dayton axe n.
|
|
Radio |
|
98 |
Radio |
radyo sinyalinin bir diğeri tarafından yayını engelleyecek şekilde parazitlenmesi |
wipe-out n.
|
|
Architecture |
|
99 |
Architecture |
ayaklarının biri aşağıda diğeri yukarıda olan kemer |
rampant arch n.
|
|
100 |
Architecture |
ayaklarının birisi aşağıda diğeri yukarıda olan kemer |
rampant vault n.
|
|
Furniture |
|
101 |
Furniture |
içinde biri kötü hava koşulları diğeri ise iyi hava koşullarını bildiren iki insan olan bir maket ev |
weather house n.
|
|
102 |
Furniture |
içine biri kötü diğeri iyi hava tahmini yapan iki figür yerleştirilmiş maket ev |
weather box n.
|
|
Medical |
|
103 |
Medical |
yüzeylerinden biri konkav diğeri konveks olan eklem |
sellar joint n.
|
|
104 |
Medical |
yüzeylerinden biri konkav diğeri konveks olan eklem |
saddle joint n.
|
|
105 |
Medical |
biri hiv pozitif diğeri hiv negatif çiftin ilişkisi ile ilgili |
serodiscordant adj.
|
|
Pathology |
|
106 |
Pathology |
biri canlı diğeri ölü ikiz doğum |
twins one liveborn and one stillborn n.
|
|
Math |
|
107 |
Math |
bir objenin bir diğeri üzerine yerleştirilmesi |
superposition n.
|
|
Logic |
|
108 |
Logic |
başka bir önermeye ikisinden biri doğru olduğunda diğeri kesinlikle yanlış olacak şekilde bağlı olan önerme |
contradictory n.
|
|
Biology |
|
109 |
Biology |
iki parazit arasındaki birinin diğeri içinde geliştiği ilişki |
hyperparasitism n.
|
|
110 |
Biology |
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen |
paralog n.
|
|
111 |
Biology |
aynı organizma içerisinde bir diğeri ile ilişkisi bulunan gen |
paralogue n.
|
|
Astronomy |
|
112 |
Astronomy |
bir gök cismi ile diğeri arasındaki ışık yılı, parsek, veya astronomik birim cinsinden mesafe |
astronomical distance n.
|
|
113 |
Astronomy |
(gezegen veya uydu gibi) bir gök cisminin bir diğeri etrafındaki yörünge hareketi |
revolution n.
|
|
Botanic |
|
114 |
Botanic |
aynı başakçıktaki iki çiçeğinden biri kısır diğeri ise tek eşeyli olan (çimen) |
hemigamous adj.
|
|
Breeding |
|
115 |
Breeding |
ikisi yan yana, bir diğeri de önde olacak şekilde koşum takılmış üç çeki hayvanı |
spike team n.
|
|
Archaeology |
|
116 |
Archaeology |
biri ingiltere'ye, diğeri abd'ye götürülen iki antik mısır dikilitaştan her biri |
cleopatra's needle n.
|
|
Religious |
|
117 |
Religious |
(hristiyan yortuları) biri bitmeden diğeri başlayacak şekilde peş peşe günlere denk gelmek |
concur v.
|
|
Hunting |
|
118 |
Hunting |
ilki hedefin ötesine diğeri gerisine hedef alınan iki mermi arasındaki mesafe |
bracket n.
|
|
119 |
Hunting |
ilki hedefin ötesine diğeri gerisine hedef alınarak ateşlenen iki mermi |
bracket n.
|
|
Music |
|
120 |
Music |
(bir diğeri ile) aynı plak şirketine bağlı şarkıcı ya da müzisyen |
label mate n.
|
|
121 |
Music |
(bir diğeri ile) aynı plak şirketine bağlı şarkıcı ya da müzisyen |
labelmate n.
|
|
Engineering |
|
122 |
Engineering |
(motor veya jeneratör) indüktör sargısı üzerine makinenin kendi kendine çalışması için biri paralel diğeri seri bağlanmış dubleks sargı yerleştirmek |
compound v.
|
|
Slang |
|
123 |
Slang |
kızların/kadınların biri gider biri/diğeri gelir |
girls are like buses expr.
|
|
124 |
Slang |
ebeveynlerinden biri zenci diğeri meksikalı olan |
blaxican
|
|