in two - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

in two

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "in two" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
in two adv. iki kısma
Idioms
in two adj. ortadan ikiye

Bedeutungen, die der Begriff "in two" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 244 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
put one's two cents in v. fikrini söylemek
be in two minds v. bocalamak
be in two minds about v. birşey hakkında kesin bir karara varamamak
fold in two v. ikiye katlamak
fold in two v. ikiye kıvırmak
break in two v. ikiye bölmek (ekmeği vb)
triple one’s money in two weeks v. parasını iki haftada üçe katlamak
work in two-man teams v. ikili takımlar halinde çalışmak
in two minds adj. kararsız
in two shakes adv. çok çabuk ve kolaylıkla
in two minutes flat adv. tam iki dakikada
in two shakes adv. hemen
in under two months adv. iki aydan az bir zamanda
in two ticks adv. hemen
in two shakes adv. bir çırpıda
in two shakes adv. bir lahzada
in a day or two adv. bir iki gün içinde
two in a row adv. ikisi bir arada
in two rows facing each other adv. iki geçeli
in two steps adv. iki adımda
once in two hours adv. iki saatte bir
once in two days adv. her iki günde bir
once in two days adv. iki günde bir
two years in a row adv. iki yıl arka arkaya
two years in a row adv. iki yıl üst üste
two years in a row adv. iki sene üst üste
in the last two years adv. son iki sene içinde
in two days adv. iki gün içinde
two in one adv. ikisi bir arada
once in two days adv. iki günde bir
in two ways adv. iki katlı bir şekilde
two peas in a pod expr. çok benzeşen iki birey
two peas in a pod expr. benzer iki şey
two peas in a pod expr. hık demiş burnundan düşmüş
Phrases
an apple cleft in two n. bir elmanın iki yarısı
friendship is one mind in two bodies expr. dostluk aynı düşünceleri paylaşmaktır
in two minutes flat expr. sadece iki dakika içinde
in two minutes flat expr. tam iki dakika içinde
Proverb
bird in the hand is worth two in the bush elde edilmiş olan şey elde edilememiş güzel şeylerden daha iyidir
bird in the hand is worth two in the bush eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir
a bird in the hand is worth two in the bush eldeki serçe damdaki güvercinden iyidir
one cannot be in two places at once on tane elim yok. her yere aynı anda koşamam/yetişemem
you can't sit in two chairs at once aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs at once aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs at the same time aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs at the same time aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs at the same time iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs at the same time ikisinden birini seçmesi gerek
you can't sit in two chairs with one butt aynı anda her yere yetişemezsin
you can't sit in two chairs with one butt aynı anda bir çok işi yapamazsın
you can't sit in two chairs with one butt iki şey aynı anda yapılamaz
you can't sit in two chairs with one butt ikisinden birini seçmesi gerek
Colloquial
be in two minds v. kararsızlık yaşamak
be in two minds v. bocalamak
be in two minds v. muallakta kalmak
be in two minds v. ikilemde kalmak/olmak
be in two minds v. (iki seçenek arasında) gidip gelmek
be in two minds v. gel git yaşamak
be in two minds v. kararsız kalmak
in a year or two expr. bir veya iki sene içinde
in a year or two expr. bir veya iki seneye
in two minds expr. kesin bir karara varamayan
in two minds expr. kararsız
in two minutes flat expr. tam iki dakikada
in two minutes flat expr. tam iki dakika içinde
Idioms
rip something in two v. bir şeyi (yırtarak) ikiye bölmek/ayırmak
put one's two cents' worth in v. burnunu sokmak
be like two peas in a pod v. bir elmanın iki yarısı gibi olmak
put one's two cents' worth in v. bir işe salça/maydanoz olmak
put your two cents worth in v. her lafa atlamak
put your two cents worth in v. her söze karışmak
put one's two cents' worth in v. hariçten gazel okumak
put your two cents worth in v. her lafa karışmak
put in one's two cents v. fikrini söylemek
be in/of two minds v. gel git yaşamak
put your two cents worth in v. hariçten gazel okumak
be in two minds about something v. ikilemde olmak
stick in your two penn'orth v. konuşmaya dalmak
be in/of two minds v. kararsızlık yaşamak
put in your two penn'orth v. konuşmaya dalmak
be in/of two minds v. kararsız kalmak
put in/stick in your two penn'orth v. konuşmaya dalmak
be in two minds about v. kararsız kalmak
be in two minds v. kararsızlık yaşamak
be in two minds v. muallakta kalmak
be in two minds about v. kararsızlık yaşamak
put your two cents worth in v. sorulmadan fikir beyan etmek
put in your two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
put in/stick in your two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
stick in your two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
be in two minds v. (iki seçenek arasında) gidip gelmek
put in your two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
put in/stick in your two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
stick in your two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
keep (two or more people) straight (in one's mind/head) v. (birden fazla kişiyi) kafasında ayırt edebilmek
keep (two or more people) straight (in one's mind/head) v. (birden fazla kişiyi) birbirinden ayırt edebilmek
keep (two or more people) straight (in one's mind/head) v. kimin kim olduğunu kafasında oturtmak
put in (one's) two pennyworth [uk] v. (kendi) görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) two pennyworth [uk] v. (kendi) naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in (one's) two pennyworth [uk] v. yerli yersiz (kendi) fikrini söylemek
put in (one's) two pennyworth [uk] v. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in (one's) two pennyworth [uk] v. maydanoz olmak
put in your two pennyworth v. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two pennyworth v. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two pennyworth v. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two pennyworth v. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in your two penn’orth v. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two penn’orth v. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two penn’orth v. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two penn’orth v. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
put in your two ˈcents’ worth v. görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two ˈcents’ worth v. naçizane görüşünü/fikrini paylaşmak
put in your two ˈcents’ worth v. yerli yersiz fikrini söylemek
put in your two ˈcents’ worth v. yerli yersiz fikir/görüş belirtmek
rip (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) ikiye ayırmak
rip (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) ortadan ikiye bölmek
rip (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak
rip (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) iki eşit parçaya bölmek
rip (someone) in two v. (birini) duygusal olarak yıkmak
rip (someone) in two v. (birini) kahretmek
rip (someone) in two v. (birini) harap etmek
rip (someone) in two v. (birinin) kalbini kırmak
rip (someone) in two v. (birinin) ciğerini yakmak/delmek
rip (someone) in two v. (birinin) yüreğini dağlamak
tear (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) ikiye bölmek
tear (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) ortadan ikiye ayırmak
tear (someone or something) in two v. (birini/bir şeyi) iki parçaya bölmek
tear (someone) in two v. (birini) yıkmak
tear (someone) in two v. (birini) kahretmek
tear (someone) in two v. (birinin duygusal olarak) canını çok acıtmak/yakmak
tear (someone) in two v. (birini) paramparça etmek
tear (someone) in two v. (birinin) içini parçalamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şey/bir şeyi yapmak hakkında bocalamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kararsızlık yaşamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili muallakta kalmak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kesin karar verememek
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili gel git yaşamak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili ikilemde olmak
be in two minds about something/about doing something [uk] v. bir şeyle/bir şeyi yapmakla ilgili kararsız kalmak
be in two places at once v. aynı anda iki yerde birden olmak
be in two places at once v. her şeye aynı anda yetişmek
can't be in two places at once v. on tane eli olmamak
can't be in two places at once v. her yere aynı anda koşamamak/yetişememek
can't be in two places at once v. aynı anda iki yerde birden olamamak
pull (one's) belt in a notch or two v. harcamaları azaltmak/kısmak
pull (one's) belt in a notch or two v. kemer sıkmak
pull in (one's) belt a notch or two v. harcamaları azaltmak/kısmak
pull in (one's) belt a notch or two v. kemer sıkmak
put in (one's) two cents' worth v. burnunu sokmak
put in (one's) two cents' worth v. hariçten gazel okumak
put in (one's) two cents' worth v. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two cents' worth v. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two cents' worth v. sorulmadan fikrini söylemek
put in (one's) two pennies (worth) [uk] v. burnunu sokmak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] v. hariçten gazel okumak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] v. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two pennies (worth) [uk] v. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two pennies (worth) [uk] v. sorulmadan fikrini söylemek
put in (one's) two penn'orth [uk] v. burnunu sokmak
put in (one's) two penn'orth [uk] v. hariçten gazel okumak
put in (one's) two penn'orth [uk] v. bir işe salça/maydanoz olmak
put in (one's) two penn'orth [uk] v. yerli yersiz fikir belirtmek
put in (one's) two penn'orth [uk] v. sorulmadan fikrini söylemek
stick in (one's) two penn'orth v. (konuşmaya/konuya) maydanoz olmak
stick in (one's) two penn'orth v. (sorulmadan) görüşünü açıklamak
stick in (one's) two penn'orth v. konuşmaya dalmak
stick in (one's) two penn'orth v. üstüne vazife olmayan işlere karışmak
take (one's) belt in (a notch (or two)) v. harcamaları azaltmak/kısmak
take (one's) belt in (a notch (or two)) v. kemer sıkmak
take in (one's) belt (a notch (or two)) v. kemer sıkmak
take in (one's) belt (a notch (or two)) v. harcamaları azaltmak/kısmak
like two peas in a pod expr. ayrılmaz ikili
as like as two peas in a pod expr. birbirine tıpatıp benzeyen
in two shakes of a lamb's tail expr. bir çırpıda
as alike as two peas in a pod expr. birbirinin tıpatıp aynısı
in two shakes of a lamb's tail expr. bir lahzada
as like as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı
a bird in the hand is worth two in the bush expr. bugünün tavuğu yarının kazından iyidir
alike as two peas in a pod expr. birbirinin aynısı
a bird in the hand is worth two in the bush expr. bugunkü tavuk yarınki kazdan iyidir
in two shakes of a lamb's tail expr. birazdan
as like as two peas in a pod expr. birbirinin tıpatıp aynısı
as alike as two peas in a pod expr. birbirinin aynısı
alike as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
like as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
as alike as two peas in a pod expr. birbirine tıpatıp benzeyen
as like as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
in two shakes expr. çabucak
in two shakes of a lamb's tail expr. çok yakında
in two shakes of a lamb's tail expr. çabucak
in two shakes of a lamb's tail expr. çok kısa bir süre içerisinde
in two shakes of a lamb's tail expr. göz açıp kapayana kadar
bird in the hand is worth two in the bush expr. eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir
in two shakes of a lamb's tail expr. göz açıp kapayıncaya kadar
in two shakes expr. hemen
eyes like two burnt holes in a blanket expr. gözlerin çevresindeki koyu halkalar
in two shakes of a lamb's tail expr. hemen
put in my two pennies worth expr. naçizane görüşüm/fikrim
put my two cents in expr. naçizane görüşüm/fikrim
in two shakes of a lamb's tail expr. kaşla göz arasında
as alike as two peas in a pod expr. tıpatıp aynı
alike as two peas in a pod expr. tıpatıp aynı
like/as two peas in a pod expr. birbirine çok benzer
like/as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
like/as two peas in a pod expr. birbirine tıpatıp benzer
as alike/like as (two) peas in a pod expr. birbirinin tıpatıp aynısı
as alike/like as (two) peas in a pod expr. birbirine tıpatıp benzeyen
as alike/like as (two) peas in a pod expr. birbirinin aynısı
as alike/like as (two) peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
like as two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı gibi
like as two peas in a pod expr. birbirinin tıpatıp aynısı
like as two peas in a pod expr. birbirine tıpatıp benzeyen
like as two peas in a pod expr. birbirine çok benzer
two peas in a pod expr. ayrılmaz ikili
two peas in a pod expr. birbirinin aynısı
two peas in a pod expr. birbirinin tıpatıp aynısı
two peas in a pod expr. bir elmanın iki yarısı
Speaking
I'll come in a minute or two expr. bir iki dakikaya kadar geleceğim
there are two universities in this city expr. bu şehirde iki üniversite var
there are two colleges in this city expr. bu şehirde iki üniversite var
there are two cats and a dog in the garden expr. bahçede iki kedi ve bir köpek var
there are two cats and a dog in the garden expr. bahçede iki kedi ve bir köpek bulunuyor
there are two cats and one dog in the garden expr. bahçede iki kedi ve bir köpek var
there are two cats and one dog in the garden expr. bahçede iki kedi ve bir köpek bulunuyor
there's two weeks left in school expr. okulun bitmesine iki hafta kaldı
Technical
supporting ring in two parts n. yarım kama
in two perpendicular directions expr. birbirine dik iki istikamette
Automotive
exhaust valve in head two stroke engine n. egzoz valfı kapakta yer alan iki zamanlı motor
Marine
two-layer flow in estuary n. haliçte iki tabakalı akış
Religious
two-seed-in-the-spirit predestinarian baptist n. insanların kurtulacak olan tanrı'nın soyu ile kaybolacak olan şeytan'ın soyundan geldiğine inanan baptist mezhebi
Slang
two tears in a bucket, fuck it expr. siktir et
two tears in a bucket, fuck it expr. boşver
two tears in a bucket, fuck it expr. çok da şeyimde
two tears in a bucket, fuck it expr. kimin umurunda
two tears in a bucket, fuck it expr. çok da tın
two tears in a bucket, fuck it expr. kim takar
two tears in a bucket, fuck it expr. kim sikler
two tears in a bucket, fuck it expr. siktir et
two tears in a bucket, fuck it expr. boşver
two tears in a bucket, fuck it expr. çok da şeyimde
two tears in a bucket, fuck it expr. kimin umurunda
two tears in a bucket, fuck it expr. çok da tın
two tears in a bucket, fuck it expr. kim takar
two tears in a bucket, fuck it expr. kim sikler