kalıcı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

kalıcı



Bedeutungen von dem Begriff "kalıcı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 45 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
kalıcı persistent adj.
kalıcı lasting adj.
kalıcı permanent adj.
General
kalıcı abiding n.
kalıcı perdurable adj.
kalıcı lasting adj.
kalıcı indwelling adj.
kalıcı long lasting adj.
kalıcı consistent adj.
kalıcı lingering adj.
kalıcı perennial adj.
kalıcı standing adj.
kalıcı perpetual adj.
kalıcı stable adj.
kalıcı permanent adj.
kalıcı nonvolatile adj.
kalıcı resident adj.
kalıcı durable adj.
kalıcı secular adj.
kalıcı enduring adj.
kalıcı non-volatile adj.
kalıcı chronic adj.
kalıcı hard adj.
kalıcı long-lived adj.
kalıcı imperishable adj.
kalıcı inexpugnable adj.
kalıcı continuing adj.
kalıcı fast adj.
kalıcı intransient adj.
kalıcı lastingly adv.
Idioms
kalıcı carved in stone adj.
kalıcı here to stay adj.
Technical
kalıcı non-volatile adj.
kalıcı perpetual adj.
kalıcı permanent adj.
kalıcı resident adj.
kalıcı nonvolatile adj.
Computer
kalıcı modal n.
Informatics
kalıcı nonvolatile n.
kalıcı non-volatile n.
kalıcı nonerasable n.
Construction
kalıcı residual n.
kalıcı remanent adj.
Chemistry
kalıcı fixed adj.
Archaic
kalıcı indefective adj.

Bedeutungen, die der Begriff "kalıcı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 444 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kalıcı çözüm permanent solution n.
kalıcı bellek permanent memory n.
şehir ve kasabalardan küçük ama kalıcı yerleşim birimi village n.
kalıcı arkadaş steady n.
bir yere kalıcı olarak park edilen ve konut olarak kullanılan büyük karavan mobile home n.
kalıcı makyaj permanent makeup n.
kalıcı hasar permanent damage n.
kalıcı aksama determinate fault n.
nbc kalıcı malzeme nuclear-biological-chemical contaminant n.
kalıcı sakatlık permanent disability n.
kalıcı dövme permanent tattoo n.
(akılda kalıcı) reklam müziği jingle n.
(müzik) akılda kalıcı nakarat hook n.
kalıcı ruj permanent lipstick n.
kalıcı anonimlik enduring anonymity n.
kalıcı barış perpetual peace n.
kalıcı durum permanent situation n.
kalıcı hasar lasting damage n.
kalıcı hasar permanent damage n.
bir süre istikrarlı sürme ama kalıcı olmama semipermanence n.
kalıcı nedensellik permanent causality n.
kalıcı ısı lingering heat n.
kalıcı bir eve sahip olmama vagrancy n.
kalıcı bir geçim kaynağına sahip olmama vagrancy n.
kalıcı etki mark n.
genellikle olumlu yönde olan kalıcı veya güçlü izlenim mark n.
düz veya hafif dalgalı kalıcı saç fönü body wave n.
kalıcı ve genellikle doğal çayırlardan yapılan saman meadow hay n.
içinde bulunulan faaliyet veya tecrübeden edinilen kalıcı değişim memory n.
adı kalıcı olan kimse immortal n.
kalıcı ün immortality n.
adı kalıcı olan kimse immortals n.
kalıcı şey imperishable n.
kalıcı renkler indelible colors n.
kalıcı dostluk abiding friendship n.
bir eylem, durum, alışkanlık veya meskenin kalıcı olması continuance n.
kalıcı hale getirme inveteration n.
aristoteles'in kalıcı huy veya durum biçimindeki kategorisi possession n.
kalıcı buhran permacrisis n.
akılda kalıcı ifadeler üretme phrasemaking n.
akılda kalıcı ifadeler uydurma phrasemongering n.
kalıcı kriz permacrisis n.
kalıcı istihdam öncesinde geçici olarak işe alınan eleman provisional n.
kalıcı oturma izni olan kimse stranger n.
kalıcı etki bırakmak leave a lasting impression v.
kalıcı olmak be here to stay v.
kalıcı etki bırakmak make a lasting impact v.
kalıcı hasara neden olmak cause permanent damage v.
-den çok daha kalıcı olmak outlast v.
kaliteyi kalıcı kılmak maintain the quality v.
kalıcı hale getirmek make something permanent v.
kalıcı hale getirmek maintain v.
kalıcı iz bırakmak leave one's mark v.
kalıcı olarak kapatmak shut permanently v.
kalıcı hale gelmek become permanent v.
kalıcı olarak iz bırakmak write v.
kalıcı iz bırakmak write v.
kalıcı bir formda bırakmak commit v.
çarpıcı veya hatırda kalıcı pasajları seçerek almak commonplace v.
çarpıcı veya hatırda kalıcı pasajları genel başlıklar altında düzenlemek commonplace v.
akılda kalıcı kılmak consecrate v.
kalıcı zarar vermek incapacitate v.
kalıcı olarak kapatmak condemn v.
kalıcı olarak kötü etki bırakmak scar v.
nispeten kalıcı ve değişmez formda muhafaza etmek freeze v.
kalıcı (izlenim/etki) indelible adj.
yerel ve kalıcı endemic adj.
kalıcı olmayan impermanent adj.
akılda kalıcı olmayan slippery adj.
kalıcı olmayan nonpermanent adj.
akılda kalıcı catchy adj.
kalıcı olmayan non-retentive adj.
kalıcı olmayan non-permanent adj.
kalıcı olmayan unabiding adj.
kalıcı olarak kabul edilen established adj.
bakış açısında veya düşünce biçiminde kalıcı değişim yaratan mind-altering adj.
kalıcı olarak önem taşıyan monumental adj.
(yaralanma) kalıcı zarar veren incapacitating adj.
kalıcı olmayan finite adj.
kalıcı bir şekilde indelibly adv.
kalıcı biçimde consistently adv.
kalıcı olarak lingeringly adv.
kalıcı biçimde abidingly adv.
kalıcı bir şekilde permanently adv.
kalıcı olarak perennially adv.
kalıcı olarak permanently adv.
kalıcı veya sürekli gerçekleştirmeye yönelik anlamı veren son ek -ive suf.
Phrasals
bir şeyi kalıcı hale getirmek ink something in v.
bir şey üzerinde kalıcı bir iz bırakmak burn in v.
bir şey üzerinde kalıcı bir iz bırakmak burn into v.
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak burn into v.
ekranda kalıcı olarak görünmeye neden olmak burn in v.
bir şeyi kalıcı/devamlı hale getirmek lock something in v.
(bir şeyi birinin) zihninde kalıcı kılmak imprint (something) in (someone) v.
(bir şeyi birinin) zihninde kalıcı kılmak imprint (something) into (someone) v.
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak imprint something on someone v.
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak imprint something onto someone v.
bir şeyi birinin zihninde kalıcı kılmak imprint something into something v.
zihninde kalıcı kılmak imprint on v.
(birinin) zihninde kalıcı kılmak imprint on (someone) v.
Phrases
ilk izlenim en kalıcı olandır first impressions are the most lasting expr.
Colloquial
hoş ve akılda kalıcı (müzik) ear-grabbing adj.
ilk izlenimler en kalıcı olanlarıdır first impressions are the most lasting expr.
Idioms
kalıcı etki lingering effect n.
iki veya daha fazla grup arasında kalıcı antlaşma covenant of salt [archaic] n.
bir fikri yerleştirmek/kalıcı kılmak carve something in stone v.
bir şeyi kalıcı/değişmez kılmak carve something in stone v.
(rahat bir yerden) kalıcı olarak göç etmek/ayrılmak pull up roots v.
kalıcı olmak come to stay v.
kalıcı hale gelmek come to stay v.
kalıcı olmak hang your hat [us] v.
ağır ve kalıcı huzursuzluk hissi yaratmak lie heavy v.
özellikle akılda kalıcı olmak ring the bell v.
(bir şeyi) kalıcı hale getirmek make (something) stick v.
kalıcı hale getirmek make stick v.
kalıcı olmamak write on water v.
kalıcı bir darbe/hasar almak be knocked sideways [uk] v.
bir fikri yerleştirmek/kalıcı kılmak carve in stone v.
bir şeyi kalıcı/değişmez kılmak carve in stone v.
kalıcı olmak hang hat v.
(birinin/bir şeyin) üzerinde kalıcı iz bırakmak leave (one's or its) mark on (someone or something) v.
(bir şeyi) kalıcı bir şekilde kurmak set (something) in concrete v.
(koyun) kalıcı dişleri tam olan correct in the mouth adj.
kalıcı olarak in flames expr.
hızlıca ulaşılabilecek kalıcı bir çözüm yok there is no quick fix expr.
Speaking
kalıcı iz bıraktı she left a lasting mark expr.
Trade/Economic
geçici işçilikten kalıcı işçiliğe temp to perm n.
kalıcı gelir kaynağı source of recurring revenue n.
kalıcı gelir kaynağı recurring revenue source n.
kalıcı lisans permanent licence n.
kalıcı lisans perpetual license n.
kalıcı lisans permanent license n.
kalıcı lisans perpetual licence n.
kalıcı artış non-transitory increase n.
kalıcı gelir recurring revenue n.
kalıcı gelir akışı recurring revenue stream n.
(ingiltere'de) hem işverenlerin hem de işçilerin ücretler, çalışma saatleri gibi sorunları çözdüğü kalıcı gönüllü kurullar sistemi whitleyism n.
kalıcı keçeli kalem sharpie v.
kalıcı olmayan transitory adj.
Law
kalıcı şekilde sakatlık permanent injury n.
kalıcı sakatlık permanent injury n.
sahibi tarafından kalıcı ikametgah olarak belirlenip arazi yasası uyarınca borç durumunda haciz ve zorunlu satıştan muaf olan ev ve arazi homestead [us] n.
Politics
kalıcı barış lasting peace n.
kalıcı uzlaşma lasting reconciliation n.
kalıcı toparlanma durable recovery n.
kalıcı gözlem noktaları permanent observation plots n.
kalıcı oturma izni olan kimse permanent resident n.
kalıcı çözüm durable solution n.
kalıcı barış permanent peace n.
savaşa kalıcı çözüm permanent end to fighting n.
sözde özgür bir sosyal sınıfın veya azınlığın kalıcı olarak baskı gördüğü ve aşağılandığı sistem helotism n.
iki ulus veya grup arasında ihtilaflı konuları kalıcı bir çözüme kavuşturmadan uzlaşmayı sağlayan bir uygulama modus vivendi n.
yerel yönetimin görevlerini yerine getirmek için kurulmuş kalıcı birim local department n.
yerel yönetimin görevlerini yerine getirmek için kurulmuş kalıcı birim department of local government n.
(eski) kalıcı olarak yaşamadığı bir seçim bölgesinde oy kullanabilen kimse outvoter [uk] n.
Insurance
sigortalının teminat kaybı olmadan prim ödemesini durdurmasına ve kalıcı olarak engelli olması halinde emekli maaşı veya tazminat almasını sağlayan bir madde disability clause n.
Tourism
kalıcı göçmen permanent immigrant n.
Technical
kalıcı olması için sabitleştirici kullanılması gereken renk adjective color n.
çekirdek bellekte kalıcı core memory resident n.
çekirdek bellekte sürekli kalıcı program core memory resident n.
dolgu malzemesinin kalıcı şekil değişikliği permanent deformation of filling material n.
ısıtma sonucu boyutlarda oluşan kalıcı değişiklik permanent change in dimensions on heating n.
ısıtmayla boyutlarda meydana gelen kalıcı değişiklik permanent change in dimensions on heating n.
kalıcı gerilim derecesi temper n.
karbonlu ve düşük alaşımlı çelik mamüllerin akma veya kalıcı uzama gerilmesi yield or proof stress of carbon and low alloy steel products n.
kalıcı bozunma irreversible deformation n.
kalıcı konum hatası static state position error n.
kalıcı su düzeyi permanent water level n.
kalıcı yordam resident routine n.
kalıcı uzama permanent strain n.
kalıcı ikiucaylı permanent dipole n.
kalıcı reglaj sapması permanent offset n.
kalıcı bellek permanent storage n.
kalıcı paylaştırılmış nesneler permanent shared objects n.
kalıcı durum sapması steady state deviation n.
kalıcı program resident program n.
kalıcı mıknatıslılık residual magnetism n.
kalıcı bellek nonvolatile storage n.
kalıcı ikiucaylı bağı permanent dipole bond n.
kalıcı dosya stationary pad n.
kalıcı ivme hatası static state acceleration error n.
kalıcı görüntü persistence n.
kalıcı ve geçici sertliklerin toplamı hardness total n.
kalıcı renk permanent colour n.
kalıcı durum salınımı steady state oscillation n.
kalıcı boyutsal değişim permanent linear change n.
kalıcı sertlik residual hardness n.
kalıcı kalıp permanent shuttering n.
kalıcı bağlantı permanent connection n.
kalıcı görüntü afterglow n.
kalıcı denge static stability n.
kalıcı sağlamlaştırma permanent fortification n.
kalıcı zemin ankrajları permanent ground anchors n.
kalıcı olarak monte edilmiş teçhizat permanently installed equipment n.
kalıcı deformasyon plastic deformation n.
kalıcı boyut değişikliği permanent change in dimension n.
kalıcı ivme hata katsayısı static acceleration error coefficient n.
kalıcı mıknatıs alaşımları permanent magnet alloys n.
kalıcı şekilde takılmış yakıt sistemi permanently installed fuel system n.
kalıcı deformasyon permanent deformation n.
kalıcı bellek nonvolatile memory n.
kalıcı ivme hatası steady state acceleration error n.
kalıcı uzama permanent elongation n.
kalıcı hız hata katsayısı static velocity error coefficient n.
kalıcı penceresi stationary window n.
kalıcı deformasyon plastic strain n.
kalıcı sertlik permanent hardness n.
kalıcı plise permanent crease n.
kalıcı dipol permanent dipole n.
kalıcı beyaz permanent white n.
kalıcı biçim değiştirme permanent strain n.
kalıcı veya sabit onarım hard patch n.
kalıcı sapma permanent deflection n.
kalıcı toz residual dust n.
kalıcı mıknatıs merceği permanent magnet lens n.
kalıcı akma plastic flow n.
kalıcı şekil değişikliği permanent deformation n.
kalıcı öge residual element n.
kalıcı bozunum permanent deformation n.
kalıcı konum hatası steady state position error n.
kalıcı görüntü iconic memorization n.
kalıcı oturma plastic settlement n.
kalıcı buruşma permanent buckling n.
kalıcı durum steady state n.
kalıcı apre permanent finish n.
kalıcı mıknatıs alanı residual magnetic field n.
kalıcı gaz persistent gas n.
kalıcı eşik kayması permanent threshold shift n.
kalıcı gerilim permanent stress n.
kalıcı bellek flash memory n.
kalıcı süzme permanent filtration n.
kalıcı apre lasting finish n.
kalıcı gerinim permanent strain n.
kalıcı deformasyon dayanımı resistance to permanent deformation n.
kalıcı içgerilim residual internal stress n.
kalıcı hata solid error n.
kalıcı mıknatıslık magnetic remanence n.
kalıcı şekil değiştirme permanent deformation n.
kalıcı deformasyon permanent set n.
ostenitik çelik malzemelerin kalıcı gerilmesi proof stress of austenitic steel products n.
sabit yük altında dinamik yorulma gerilmesinden sonra kalıcı şekil değişikliği permanent deformation after dynamic fatigue stress under constant load n.
statik yüklemeden sonra kalıcı ezilmenin tayini determination of residual indentation after static loading n.
suyun kalıcı sertliği permanent hardness of water n.
şekillendirilmiş ürünlerin ısıtma ile boyutlarında meydana gelen kalıcı değişiklik permanent change in dimension of shaped products on heating n.
vinçlere kalıcı olarak takılan emniyet işaretleri safety signs permanently affixed to cranes n.
x-ışını tüp sistemlerindeki kalıcı filtrasyonun belirlenmesi determination of the permanent filtration of x-ray tube assemblies n.
aktif görev birlikleri ve ihtiyat asli teşkilleri birliklerinin kalıcı konumu home station n.
kesme tesiri sebebiyle metalik bir kristalin bir bölümünde meydana gelen kalıcı deformasyon glide n.
kalıcı veya çıkarılabilir kaplama overlay n.
katı cisimde yavaş yavaş meydana gelen kalıcı deformasyon flowage n.
(metal) kalıcı şekil değişikliği set n.
(metal) kalıcı olarak bükülmek set v.
(metal) kalıcı olarak döndürülmek set v.
kalıcı olarak yerleştirilmiş permanently installed adj.
Computer
kalıcı bellek non-volatile storage n.
çekirdek bellekte sürekli kalıcı program core memory resident n.
dosyaların kalıcı olarak/tamamen silinmesi permanent deletion of files n.
ilk kalıcı yazıtipi first permanent font n.
kalıcı durum sapması steady-state deviation n.
kalıcı bağlantı permanent link n.
kalıcı bellek permanent storage n.
kalıcı program resident program n.
kalıcı dosya permanent file n.
kalıcı konum hatası static or steady-state position error n.
kalıcı yasaklanma perma ban n.
kalıcı bağlantı permalink n.
kalıcı olarak silme permanent deletion n.
kalıcı çerez persistent cookie n.
kalıcı bellek nonvolatile storage n.
kalıcı yordam resident routine n.
kalıcı bağlantı permanent connection n.
kalıcı hız hatası static or steady-state velocity error n.
kalıcı bellek nonvolatile memory n.
kalıcı dosya stationery pad n.
kalıcı ivme hatası static or steady-state acceleration error n.
kalıcı konum hata katsayısı static position error coefficient n.
kalıcı link permalink n.
kalıcı aksama determinate fault n.
kalıcı hata permanent error n.
kalıcı mıknatıslık magnetic remanence n.
kalıcı ad permanent name n.
kalıcı link permanent link n.
yarı-kalıcı bağlantı semi-permanent connection n.
bir bilgisayarın işlemcisine veya harici disk sürücüsüne yerleştirilmiş ve hava geçirmez bir birime kalıcı olarak takılmış sabit disk winchester disk n.
kalıcı değişiklik yapma commit n.
elektriksel olarak silinebilen ve tekrar programlanabilen kalıcı bellek flash memory n.
hasara uğramaması için okuma-yazma kafasına kalıcı olarak kapatılmış sabit disk sealed unit n.
veriyi kaşe bellekten kalıcı bir depolama ortamına taşımak destage v.
mantık devresiyle kalıcı olarak bilgisayara bağlayarak (güç) uygulamak hardwire v.
(yazılımı) dağıtım dosyasından diskteki kalıcı bir yere atıp kendi özel ortam ve kullanımına hazırlamak instal v.
(hard disk) kalıcı olarak silmek scrub v.
disk sürücü mekanizması içindeki metal diskleri kalıcı olarak kapatarak yüksek yoğunluklu depolama yapmaya izin veren (bilgisayar diski) winchester adj.
kalıcı olarak dönüştür convert permanently expr.
kalıcı olarak sil delete permanently expr.
Informatics
kalıcı arıza permanent fault n.
kalıcı bağlantı persistent connection n.
kalıcı veriler fixed data n.
kalıcı bellek permanent memory n.
kalıcı hata permanent error n.
kalıcı bağlantı permanent connection n.
kalıcı dosya stationary pad n.
kalıcı durum hatası steady-state error n.
kalıcı sebeplerle yerine ulaşmayan ve geri dönen e-postalar hard bounce n.
kalıcı bellek persistent storage n.
kalıcı sanal devre permanent virtual circuit n.
yarı kalıcı bağlantı semi-permanent connection n.
kalıcı olmayan nonpersistent adj.
Telecom
kalıcı sanal devre permanent virtual circuit n.
kalıcı devre hizmeti permanent circuit service n.
kalıcı rasgele erişimli hafıza nonvolatile random access memory n.
Electric
kalıcı konumlu anahtar rocker switch n.
elektrikli cihazları kalıcı olarak birleştirmek hardwire v.
Television
kalıcı görüntü iconic memorization n.
kalıcı görüntü persistence n.
Textile
kalıcı apre permanent finish n.
kalıcı plise permanent crease n.
kalıcı pile permanent pleats n.
kalıcı apre lasting finish n.
ütüsü kalıcı tekstil ürünleri durable press products n.
kalıcı olarak bağlanmış fiyonkla yapılan made-up adj.
Architecture
bir evin özellikle kalıcı ve sabit olan iç donanımları standing finish n.
Construction
çatının yük taşıyıcı yapısal kısımlarına kalıcı olarak tespit edilmiş permanently fixed to the load-bearing roof construction n.
kalıcı zorlama strain residual n.
kalıcı kalıp permanent form n.
kalıcı deformasyon plastic deformation n.
kalıcı gerilme residual stress n.
kalıcı şekil değişimi plastic deformation n.
kalıcı şekil değiştirme plastic deformation n.
kalıcı yük dead load n.
katlar arası kalıcı yerdeğiştirme permanent interstory displacement n.
Dyeing
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine red toner n.
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine red n.
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine toner n.
alkali mavi boyadan yapılmış oldukça kalıcı pigmentler alkali blue n.
kobalt ve çinko oksitlerinden elde edilen kalıcı ve yeşil bir boyarmadde zinc green n.
kobalt ve çinko oksitlerinden elde edilen kalıcı ve yeşil bir boyarmadde cobalt green n.
Automotive
kalıcı belleği yeniden programlama flash reprogramming n.
kalıcı bilgiler içeren bellek read-only memory n.
kalıcı rastgele erişimli bellek non-volatile random access memory n.
kalıcı mıknatıs permanent magnet n.
sürekli (kalıcı) mıknatıslı senkron motor permanent magnet synchronous motor n.
Traffic
kalıcı yol işaretleme malzemesi permanent road marking materials n.
Aeronautic
kalıcı hava trafik hizmet yolu permanent air traffic service route n.
kompresyonda kalıcı ezilme compression set n.
Marine
kalıcı usturmaça dolphin n.
seferdeki bir gemiyi geçici veya kalıcı olarak görevden almak put a vessel out of commission v.
(gemi) kalıcı mıknatıs özelliğini azaltmak deperm v.
Medical
kalıcı kateter indwelling catheter n.
kalıcı koma permanent coma n.
kalıcı kemik deformiteleri permanent bone deformities n.
kalıcı hastalık permanent disease n.
kalıcı ağrı chronic pain n.
kalıcı sakatlık permanent impairment n.
kalıcı bağışıklık solid immunity n.
kalıcı görme bozukluğu permanent visual disability n.
kalıcı nöronal fonksiyon kaybı permanent loss of neuronal function n.
kalıcı tedavi permanent treatment n.
kalıcı görüş kaybı permanent vision loss n.
kalıcı nörolojik hasar permanent neurological damage n.
kalıcı bağışıklık permanent immunity n.
kalıcı nörolojik defisit permanent neurologic deficit n.
kalıcı hipokalsemi permanent hypocalcemia n.
kalıcı lökopeni permanent leucopenia n.
kalıcı beyin hasarı permanent brain damage n.
kalıcı komplikasyonlar permanent complications n.
kalıcı şuur kaybı permanent coma n.
kalıcı bir hasar a permanent damage n.
kalıcı felç permanent paralysis n.
kalıcı kalp pili permanent pacemaker n.
tek taraflı kalıcı rekurren laringeal sinir paralizi unilateral permanent recurrent laryngeal nerve palsy n.
persistan serebellar disfonksiyona sebep olan kalıcı bir intoksikasyon sekeli silent (syndrome of irreversible lithium-effectuated neurotoxicity) abrev.
Psychology
kalıcı duyum remanent sensation n.
kalıcı görüntü remanent sensation n.
Dentistry
kalıcı diş adult tooth n.
kalıcı dişler secondary dentition n.
Pathology
eklemin kasılmış şekilde kalıcı olarak kaynaması arthrogryposis n.
Food Engineering
kalıcı değişim noktası yield point n.
Physics
kalıcı değişikliğe girmeyen plastik thermoplasticity n.
kalıcı gerilme residual stress n.
kalıcı eksen permanent axis n.
dinamo-elektrik makinesinin, alanın elektromagnetler yerine kalıcı çelik mıknatıslarla oluşturulduğu bir formu magneto-electric machine n.
manyetik alana sokulduğunda kalıcı olarak manyetik hale gelme ferromagnetism n.
kalıcı mıknatısların yardımıyla meydana gelen elektrik akımı veya elektromotor kuvvet indüksiyonuna ait magnetoelectrical adj.
kalıcı mıknatısların yardımıyla meydana gelen elektrik akımı veya elektromotor kuvvet indüksiyonu ile ilişkili magnetoelectrical adj.
Chemistry
sivrisineklere ve tarım ürünlerine zarar veren haşerelere karşı böcek ilacı olarak kullanılan, kalıcı olmayan bir kimyasal madde naled n.
kalıcı etmen persistent agent n.
kalıcı köpüklenme stable foaming n.
polisilikon kalıcı gerilimi polysilicon residual stress n.
maddenin kalıcı hale gelmesi fixation n.
(emülsiyon) kalıcı olarak bileşenlerine ayrılmak demulsify v.
emülsiyonu kalıcı olarak bileşenlerine ayırmak demulsify v.
kalıcı hale getirmek fix v.
(parfümü) kalıcı hale getirmek fix v.
Biology
farklı canlı türlerinin yakın fiziksel temas içeren kalıcı ortaklığı consortium n.
Marine Biology
avrupa'ya özgü kalıcı dış solungaçları bulunan ve mağaralarda yaşayan bir su semenderi olm n.
Zoology
fetüsü kaplayan yumuşak yünlü tüy tabakasının aşırı gelişerek kalıcı hale gelmesi trichostasis n.
alt tabakaya kalıcı olarak sabitlenmiş attached adj.
kemik temelli kalıcı boynuzları olan hollow-horned adj.
Botanic
çok yıllık bitkilerde yeni yaprak ve çiçeklerin çıktığı, genellikle yer altında olan kalınlaşmış kalıcı kök caudex n.
saplı çiçekleri ve kalıcı çanak yaprakları olan, yaprak dökmeyen çalıları içeren bir cins thea n.
morumsu sert çekirdekli meyveler veren ve yapışkan gövdesi kalıcı siyah lekeler oluşturan batı hint adaları'na özgü bir ağaç maiden plum (comocladia integrifolia) n.
morumsu sert çekirdekli meyveler veren ve yapışkan gövdesi kalıcı siyah lekeler oluşturan batı hint adaları'na özgü bir ağaç comocladia integrifolia n.
bazı meyveleri tutan kalıcı çiçek zarfı hool [scotland] n.
çiçekliklerinde beyaz veya sarı renkte kalıcı pullar bulunan bir bitki life everlasting n.
yaprağın düşmesi sonucu sapta kalan kalıcı iz cicatricle n.
kalıcı bir toprak kaynağından gelen suya bağımlı ve derin köklü bitki phreatophyte n.
Agriculture
kalıcı çayır permanent grassland n.
kalıcı tarım permaculture n.
kalıcı tarım permanent agriculture n.
Education
kalıcı öğrenme permanent learning n.
kalıcı kadroya geçme olasılığına sahip kadro tenure track n.
Religious
(budizm'de) her şeyin sürekli değiştiği ve hiçbir şeyin kalıcı olamayacağı inancı anata n.
(budizm'de) her şeyin sürekli değiştiği ve hiçbir şeyin kalıcı olamayacağı inancı anatman n.
presbiteryan cemaati tarafından seçilmiş, ayinde hizmet etmek ve dini törende papaza yardımcı olmakla görevlendirilmiş kalıcı yetkili elder n.
papazın görevine kalıcı olarak son verilmesi degradation n.
Environment
asgari kalıcı radyoaktivite silahı minimum residual radioactivity weapon n.
kalıcı organik kirletici persistent organic pollutant n.
kalıcı organik kirleticiler persistent organic pollutants n.
kalıcı kirlenme residual contamination n.
kalıcı tehlikeler residual hazards n.
Military
bir alanda kimyasal silahların doğrudan ya da kalıcı etkisiyle oluşan ortam chemical environment n.
asgari kalıcı etkisi olan silah minimum residual radioactivity weapon n.
kalıcı kimya maddesi persistent agent n.
kalıcı harp gazı persistent war gas n.
kalıcı kısmi sakatlık permanent partial disability n.
kalıcı genel sakatlık permanent total disability n.
kalıcı olarak (asker veya malzeme) tahsis etmek assign v.
izin almaksızın bir kışlayı, garnizonu veya görevi kalıcı olarak bırakmak desert v.
ulaşım için kalıcı olarak araçlarla donatılmış mobile adj.
Art
(eseri, kitabı) kalıcı koleksiyondan çıkarmak deaccession v.
(eseri, kitabı, vb.) kalıcı koleksiyondan çıkarmak deaccession v.
Photography
geçici destek üzerine oluşturulan görüntüyü kalıcı desteğe aktararak üretilmiş resim transfer n.
Bookbindery
kitabı hasar görmekten koruyan kalıcı dış kap protective cover n.
Archaic
(bir toplulukta) tam veya kalıcı üyelik gremial n.
kalıcı olmak consist v.
Engineering
su altında bulunan yapının etrafına kaplanan kalıcı koruma armour n.
su altında bulunan yapının etrafına kaplanan kalıcı koruma armor n.
Reptiles
amerika'da yaşayan, kalıcı dış solungaçları bulunan necturus cinsi büyük sucul bir semender menobranch n.
Slang
kalıcı olmak be here to stay v.
kalıcı olmak have come to stay v.
psikoaktif madde/ilaç kullanımından kaynaklanan kalıcı ruhsal hasarın yan etkilerini sürekli yaşayan perma-fried adj.
grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade stid(still true if destroyed) [us] expr.
Modern Slang
kalıcı obeziteye neden olan bir virüs ad-36 n.
uzun süre önce aids teşhisi aldığı için kalıcı güçsüzlüğü/engeli olan fakat sonradan çalışabilecek kadar sağlığına kavuşmuş kimse aids baby n.