planlı - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

planlı



Bedeutungen von dem Begriff "planlı" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 15 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
planlı planned adj.
General
planlı scheming adj.
planlı deliberate adj.
planlı planned adj.
planlı planful adj.
planlı calculated adj.
planlı voulu adj.
planlı willed adj.
planlı destinate adj.
planlı on adj.
planlı cool adj.
planlı fixed adj.
planlı staged adj.
Trade/Economic
planlı planned adj.
Technical
planlı planned adj.

Bedeutungen, die der Begriff "planlı" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 99 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
planlı kalkınma development plan n.
planlı elektrik kesintisi power cut n.
planlı kalkınma planned development n.
planlı katliam pogrom n.
planlı şehirleşme planned urbanisation n.
planlı kentleşme planned urbanization n.
planlı şehirleşme planned urbanization n.
planlı kentleşme planned urbanisation n.
ızgara planlı sokak sistemi grid street plan n.
planlı çalışma planned study n.
planlı çalışma planned work n.
planlı insan organised person n.
planlı insan organized person n.
planlı düzenleme method [obsolete] n.
planlı hayat planned life n.
planlı saldırının başlangıç gününde malzeme hazırlığı için gayrisafi imkan ve kabiliyet d-day materiel readiness gross capability n.
planlı seminer toplantısı seminar n.
planlı hareket etmek be tactful v.
planlı olmak be tactful v.
planlı olmak be organized v.
planlı hareket etmek be planned v.
planlı hareket etmek be organized v.
planlı olmak be planned v.
ustalıkla ve planlı bir şekilde yönetmek manoeuver v.
planlı veya doğal bir şemaya göre sıralamak marshal v.
planlı olmayan arbitrary adj.
planlı bir şekilde schemingly adv.
planlı bir şekilde conspiratorially adv.
planlı bir şekilde in a planned way adv.
planlı bir şekilde calculatedly adv.
önceden planlı bir şekilde preconcertedly adv.
hazır ve planlı bir şekilde shipshape adv.
Colloquial
(açık planlı ofiste) üstten gözetleme prairie-dogging n.
(açık planlı ofiste) üstten bakma prairie-dogging n.
planlı bir şeyi olmak have something doing v.
planlı bir şeyi olmak have something on v.
Idioms
(birinin) planlı programlı olmasını sağlamak keep on top of (someone) v.
planlı davranamayan all over the shop [uk] adj.
planlı davranamayan all over the shop [uk] adj.
Trade/Economic
işletmeyi planlı olarak kapatma planned divestment n.
merkezi planlı ekonomiler centrally planned economies n.
merkezi planlı kapitalizm centrally planned capitalism n.
merkezi planlı ekonomi command economy n.
merkezi planlı sosyalizm centrally planned socialism n.
planlı eskitme built-in obsolescence n.
planlı ekonomi planed economy n.
planlı yatırım planned investment n.
planlı eskitme planned obsolescence n.
planlı kalkınma planned development n.
planlı eskime planned obsolescence n.
planlı mülakat patterned interview n.
planlı mülakat planned interview n.
planlı masraf planned expenditure n.
planlı gider planned expenditure n.
planlı alışveriş merkezi planned shopping center n.
planlı harcama planned expenditure n.
planlı ekonomi planned economy n.
planlı ekonomi centralized economy n.
planlı ekonomi centralised economy n.
Law
cinsel temas amacıyla çocukları kandırmaya yönelik planlı eylemler child grooming n.
planlı cinayet premeditated murder n.
Politics
merkezi planlı ekonomi central planning economy n.
Insurance
düşük ödeme planlı esnek emeklilik planı stakeholder pension n.
Tourism
yolcu almak veya indirmek amacıyla yapılmayan planlı durak technical stop n.
Technical
roket veya füze fırlatması geri sayımında roket veya füzedeki hataların düzeltilmesi için yapılan planlı veya beklenmedik duraklama hold n.
Telecom
planlı bilgi ürünleri planned information products n.
Radio
planlı son yaklaşma hattına göre yanal konumunu gösterecek şekilde uçağa yönlendirilmiş radyofar localizer n.
Architecture
(haç planlı kiliselerde) iç duvarlarda yer alan açıklık squinch n.
(haç planlı kiliselerde) iç duvarlarda yer alan açıklık squint n.
Automotive
planlı olarak demode hale getirme planned obsolescence n.
Medical
planlı sezaryen ameliyatı elective cesarean section n.
planlı tedavi planned treatment n.
planlı sezaryen ameliyatı planned cs n.
planlı sezaryen ameliyatı planned cesarean section n.
Psychology
planlı davranış teorisi theory of planned behavior n.
Forestry
amenajman planlı orman alanı forest area with management plan n.
Social Sciences
açık planlı yaşam open-plan living n.
Education
planlı müfredat değişikliği planned curriculum change n.
History
geçmişte güney afrika'da siyahilere ayrılan planlı kentsel yerleşim township n.
Geography
1930'larda abd'nin maryland eyaletinde inşa edilen, düşük gelir grubuna yönelik planlı bir şehir greenbelt n.
Military
dağıtım planlı haber book message n.
önceden planlı nükleer destek preplanned nuclear support n.
önceden planlı vazife talebi preplanned mission request n.
planlı bombardıman pattern bombing n.
planlı dalga scheduled wave n.
planlı deneyim planned experience n.
planlı taarruz deliberate attack n.
planlı tatbikat scheduled manoeuvre n.
tam planlı intikal fully planned movement n.
(özellikle nükleer silahlar) planlı silah azaltımı builddown n.
(özellikle nükleer silahlar) planlı silah azaltımı build-down n.
planlı bir saldırının başlangıç günü d-day n.
önceden planlı vazife talebi (keşif) preplanned mission request (reconnaissance) n.
Music
(balede) planlı gösteri hareketleri choregraphy n.
Printery
planlı bakım scheduled maintenance n.
Slang
planlı davranamayan all over the shop expr.
planlı davranamayan all over the show expr.
planlı davranamayan all over the shop expr.
planlı davranamayan all over the show expr.