pole - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

pole

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "pole" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 118 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
pole n. direk
pole n. kutup
General
pole n. karşıt uç
pole n. polonyalı
pole n. zıt karakterli kimse
pole n. ok
pole n. gönder
pole n. yelken direği
pole n. dikme
pole n. sırık
pole n.
pole n. bayrak direği
pole n. beş metrelik uzunluk
pole n. leh
pole n. kazık
pole n. kutup
pole n. montaj direği
pole n. ucay
pole n. ahşap dikme
pole n. baton
pole n. yürüyüş batonu
pole n. sap
pole n. kol
pole n. tutacak
pole n. itfaiye direği
pole n. (hipodromun iç korkuluklarında sekizde birlik mil aralıklarla) mesafe işareti
pole n. hipodrom işaret çubuğu
pole n. berber direği
pole n. esnafların iş yerlerini gösteren çizgili kısa direk
pole n. totem direği
pole n. bölgeye göre farklılık gösteren bir uzunluk birimi
pole n. 16,5 fitlik ölçü birimi
pole n. 502.92 santimetrelik ölçü birimi
pole n. 25 metrekareye denk bir alan ölçü birimi
pole n. 30 1/4 yarda kareye denk bir alan birimi
pole n. (prensip, fikir, etken) zıt kutup
pole n. karşıt görüş
pole n. karşıt tutum
pole n. merkez nokta
pole n. kılavuz noktası
pole n. cazibe odağı
pole n. odak noktası
pole n. cazibe noktası
pole v. sırıkla desteklemek
pole v. sırıklamak
pole v. çubuk ile vurmak
pole v. sopa ile vurmak
pole v. çubuk ile hareket ettirmek
pole v. sopa ile işlem uygulamak
pole v. çubuk ile karıştırmak
pole v. çubukla itmek
pole v. sırıkla itmek
pole v. (saman veya sazlık) sırıklarla götürmek
pole v. (metali) saflaştırmak
pole v. (golf sahası çimenleri) uzun ince bir sopayla nemini almak
pole v. (bataklık veya göçük tabanda) kazıyı sırıklar ile ilerletmek
pole v. (jeneratör veya transformatör) polaritesini belirlemek
pole adj. sırığa ait
pole adj. sırık ile ilgili
pole adj. çubuklu
pole adj. çubuklardan yapılan
pole adj. sırıklardan yapılan
pole adj. tahta çubuk tabanlı
pole adj. sırık tabanlı
pole adj. kereste tabanlı
pole adj. çubuğun ucunda yer alan
pole adj. sırık ucunda bulunan
Technical
pole n. çit kazığı
pole n. eksen ucu
pole n. kutup
pole n. mıknatısın uçları
pole n. mıknatıs kutbu
pole n. sırık
pole n. ucay
Telecom
pole n. direk
pole n. kutup
Construction
pole n. duvar dayağı
Automotive
pole n. akü kutup başı
pole n. direk
pole n. kutup
Marine
pole n. yelken direği
pole v. (tekne veya sal) kürek çekerek götürmek
pole v. tekneyi kürekle ilerletmek
Geometry
pole n. kristal düzlemine dik olup orijinden geçen çizgi
pole n. birim kürede orijinden geçen dik çizginin küre yüzeyiyle kesiştiği nokta
pole n. birim kürede orijinden geçen dik ile küre yüzeyi kesişiminin stereografik veya gnomik izdüşümü
pole n. çemberle sınırlanmış yansıtıcı yüzeyde merkez
pole n. meromorf fonksiyonun sonsuz limit değeri aldığı nokta
Physics
pole n. kutup
pole n. ucay
Biology
pole n. (organ, organizma veya hücrede) eksenin farklı uçlarında gelişen morfolojik farklılık
pole n. (organ, organizma veya hücrede) kutbun farklı uçlarında gelişen fizyolojik farklılık
pole n. hücre kutbunun sonlandığı nokta
pole n. sinir hücresi uzantısının ucu
pole n. kamçı tabanının ucu
pole n. ip iplikçiği ucu
Zoology
pole n. kuş kuyruğu
pole n. hayvan kuyruğu
pole n. susamuru kuyruğu
Botanic
pole n. sabırlık bitkisinin çiçekli sapı
pole n. göğüs yüzeyi çapı 4-12 inç arasında olan ağaç
pole v. (sabırlık bitkisi) çiçek açmak
pole v. (sabırlık bitkisi) çiçeklenmek
pole v. (bitkileri) destek çubuğu ile desteklemek
pole v. (bitkileri) sırık ile desteklemek
Fishery
pole n. standart tip olta çubuğu
Religious
pole n. kutub
Sport
pole n. kayak sopası
pole n. kayak batonu
pole n. pol pozisyonu
pole n. önde yarışa başlama pozisyonu
pole v. kayak batonu ile hızlanmak
pole v. hız kazanmak için kayak batonlarını kullanmak
Baseball
pole v. (saha dışına düşen topa) sopayla güçlü bir şekilde vurmak
Archaic
pole n. sema
pole n. gök
pole n. gökyüzü
Slang
pole n. doğa gözlem teleskobu

Bedeutungen, die der Begriff "pole" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
south pole n. güney kutbu
fishing pole n. kamış
the south pole n. güney kutbu
ridge pole n. çatı direği
positive pole n. anot
range pole n. jalon
the north pole n. kuzey kutbu
pole vault n. sırıkla atlama
double pole n. çift kutup
magnetic north pole n. manyetik pusulanın iğnesince gösterilen yön
scaffolding pole n. iskele direği
magnetic north pole n. manyetik kuzey kutbu
ski pole n. kayak sopası
fishing pole n. olta kamışı
pole star n. kutup yıldızı
mine pole n. maden direği
magnetic pole strength n. manyetik kutup şiddeti
tent pole n. çadır direği
negative pole n. eksi uç
surveyor's pole n. flama
pole star n. kutupyıldızı
totem pole n. totem direği
mean pole n. ortalama kutup
telephone pole n. telefon direği
north pole n. kuzey kutbu
pole bear n. kutup ayısı
celestial pole n. gökkutbu
street-lighting pole n. sokak aydınlatması direği
telegraph pole n. telgraf direği
north-pole n. kuzey kutbu
telegraph pole n. telefon direği
spinnaker pole n. balon gönderi
wood pole n. ağaç direk
range pole n. gözetleme direği
traffic light pole n. trafik lambası direği
lighting pole n. aydınlatma direği
a fishing pole and bait n. bir olta ve yem
gallows pole n. darağacı
sliding pole n. itfaiyeci direği
fireman's pole n. itfaiyeci direği
pole corn n. süt mısır
barber's pole n. berber dükanının kapısındaki kırmızı beyaz işaret
pole-axe n. kasap baltası (tokmaklı)
pole-axe n. uzun saplı balta
barber pole candy n. çubuk şeker
barber pole n. çubuk şeker
pole dance n. direk dansı
pole top n. direk tepesi
totem pole n. totem direğine benzeyen şey
ski pole n. kayak batonu
barber pole n. berber direği
barber pole n. eskiden berber dükkanı simgesi olan direk
leaping pole n. sıçrama sırığı
may pole n. 1 mayıs kutlamaları kapsamında yürütülen spor faaliyetlerinin yapıldığı açık alanın tam ortasına konulan, çiçeklerle kaplanmış uzun sırık
buggy pole n. fayton direği
clothes pole n. giysi askılığı
clothes pole [scotland] [us] n. çamaşır kurutma ipini yükselten uzun sopa
pike pole n. yüzen kütükleri yönlendiren direk
pike pole n. elektrik tellerini dik tutan direk
pike pole n. yangınla mücadelede kullanılan bir tür alet
pole cap n. (at arabasında) boyunduruğun sabit tutulması için şaft ucuna yerleştirilen demir başlık
pole cap n. (at arabası vagonunda) ok ağacına takılan demir başlık
pole horse n. ok ağacına bağlı at
pole horse n. araba atı
pole horse n. (at yarışında) başlangıç pozisyonundaki at
pole piece n. (atı ok ağacına bağlayan) semer kayışı
pole star n. kılavuz
pole star n. rehber
pole star n. lider
pole star n. yol gösterici
pole telephone n. telefon direği
pole telephone n. elektrik direği
be up the pole v. sarhoş olmak
set up a pole v. direk dikmek
pole-jump v. sırıkla atlamak
not touch something with a ten-foot pole v. karışmak istememek (bir olaya vb)
(car) hit the pole v. (araba) direğe çarpmak
pole-axe v. şiddetle vurmak
pole (on) v. çıkar sağlamak
pole (on) v. sömürmek
pole (on) v. sırtından geçinmek
like a bean pole adj. fasulye sırığı gibi
single pole adj. tekkutuplu
pole-axed adj. (balta darbesi almışçasına) sersemlemiş
pole-handled adj. uzun saplı
pole-handled adj. uzun kollu
pole-handled adj. uzun tutacaklı
Colloquial
pole dancing n. direk dansı
pole dancer n. direk dansçısı
pole dancer n. striptiz yapan direk dansçısı
be up the pole v. hamile olmak
be up the pole v. hamile kalmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. aklını kaçırmış olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. aklını yemiş olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. kafadan kontak/kaçık olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. hapı yutmuş olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. zor durumda olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. sıkıntı içinde olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. sıkıntıda olmak
pole to pole expr. dünyanın dört bir yanında
pole to pole expr. tüm dünyada
Idioms
low man on the totem pole n. en alttaki görevli/adam
high man on the totem pole n. en tepedeki adam
low man on the totem pole n. zurnanın son deliği
low on the totem pole n. zurnanın son deliği
smoke pole n. tabanca
the greasy pole [uk/australia] n. meşakkatli yol
the greasy pole [uk/australia] n. yükselmeye giden meşakkatli/zor yol
the greasy pole [uk/australia] n. ilerlemenin/yükselmenin zorlu yolu/tırmanışı
the greasy pole [uk/australia] n. başarıya giden zorlu yol
the greasy pole n. başarıya giden zorlu yol
the greasy pole n. kariyerinin zorlu basamakları
not touch someone with a ten-foot pole v. biriyle işi olmamak/ona bulaşmak istememek
wouldn't touch someone or something with a ten-foot pole v. tırnağının ucuyla bile dokunmamak
be in pole position v. (yarış vb kazanmak için) avantajlı olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. delirmek
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. çıldırmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. aklını kaçırmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. kafayı yemek
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. kafadan kontak olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. kaçık olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. zorluk içinde olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. sıkıntıda olmak
be up the pole [old-fashioned] [uk] v. başı dertte olmak
not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v. (birine/bir şeye) asla bulaşmak istememek
not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v. (biriyle/bir şeyle) hiç işi olmamak
not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v. (birinden/bir şeyden) uzak durmak
not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v. (birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmamak
not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v. (birine/bir şeye) tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v. (birine/bir şeye) asla bulaşmak istememek
not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v. (biriyle/bir şeyle) hiç işi olmamak
not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v. (birinden/bir şeyden) uzak durmak
not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v. (birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmamak
not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v. (birine/bir şeye) tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
not touch with a ten-foot pole v. asla bulaşmak istememek
not touch with a ten-foot pole v. hiç işi olmamak
not touch with a ten-foot pole v. uzak durmak
not touch with a ten-foot pole v. bir metre bile yaklaşmamak
not touch with a ten-foot pole v. tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
up the pole expr. aklını kaçırmış
up the pole expr. deli
up the pole expr. fıttırmış
up the pole expr. kafadan kontak
low on the totem pole expr. önemsiz
up the pole expr. kaçık
up the pole expr. sarhoş
the greasy pole expr. terfi
the longest pole knocks the persimmon [us] expr. yeterli imkanın varsa kazanmak kolay
the longest pole knocks the persimmon [us] expr. gereken imkanlara sahipsen başarıyı elde etmek kolay
the longest pole knocks the persimmon [us] expr. imkanı çok olan başarıya kolay ulaşır
the longest pole knocks the persimmon [us] expr. elin kolun uzunsa her şeyi elde etmek kolay
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. (birine/bir şeye) tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. (birine/bir şeye) asla bulaşmam/bulaşmazdım
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. (biriyle/bir şeyle) işim olmaz
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. (biri/bir şey) benden uzak olsun
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. (birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr. hiç işim olmaz
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. (bir şeye/birine) tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. (bir şeye/birine) asla bulaşmam/bulaşmazdım
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. (bir şeyle/biriyle) işim olmaz
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. (bir şey/biri) benden uzak olsun
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. (bir şeye/birine) bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr. hiç işim olmaz
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona asla bulaşmam/bulaşmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. onunla işim olmaz
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. benden uzak olsun
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. ona bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr. hiç işim olmaz
in pole position expr. ilk sırada
in pole position expr. ön sırada
in pole position expr. yarışın başlangıcında ilk sırasında/en önde
in pole position [uk] expr. avantajlı durumda/konumda
in pole position [uk] expr. güçlü durumda/konumda
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr. ona bir metre bile yaklaşmaz
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr. onunla işi olmaz
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr. onunla alakası olmaz
wouldn't touch it with a ten-foot pole expr. ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz
wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr. birine/bir şeye tırnağının ucuyla bile dokunmaz
wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr. birine/bir şeye asla bulaşmaz
wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr. biriyle/bir şeyle işi olmaz
wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr. birine/bir şeye bir metre bile yaklaşmaz
wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr. birine/bir şeye tırnağının ucuyla bile dokunmaz
wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr. birine/bir şeye asla bulaşmaz
wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr. biriyle/bir şeyle işi olmaz
wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr. birine/bir şeye bir metre bile yaklaşmaz
wouldn't touch with a ten-foot pole expr. tırnağının ucuyla bile dokunmaz
wouldn't touch with a ten-foot pole expr. asla bulaşmaz
wouldn't touch with a ten-foot pole expr. işi olmaz
wouldn't touch with a ten-foot pole expr. bir metre bile yaklaşmaz
Speaking
I wouldn't touch him with a barge pole expr. benden uzak olsun
I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr. benden uzak olsun
I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr. onunla işim olmaz
I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr. ona bir metre bile yaklaşmam
I wouldn't touch him with a barge pole expr. onunla işim olmaz
I wouldn't touch him with a barge pole expr. ona bir metre bile yaklaşmam
Trade/Economic
pole of growth n. büyüme kutbu
Politics
liberty pole n. genellikle üzerine özgürlüğü simgeleyen başlık takılan yüksek bayrak direği
Institutes
european development pole n. avrupa kalkınma kutbu
Industry
pole lathe n. ahşap torna makinesi
pole lathe n. ahşap direk tornası
Technical
antenna pole n. anten direği
lighting pole n. aydınlatma direği
wooden pole n. ağaç tel direk
pole structure n. ahşap dikmeli yapım
battery pole n. akü kutbu
battery pole n. akümülatör kutbu
main pole n. ana kutup
main pole coil n. ana kutup bobini
main pole winding n. ana kutup sargısı
positive magnetic pole n. artı mıknatıs ucu
h-pole n. bağlantılı çifte direk
tubular pole n. boru direk
pole-mounted pruner n. boruya monte budayıcı
first pole to clear factor n. birinci kutup boşaltma faktörü
unit magnetic pole n. birim manyetik kutup
single pole connection n. bir kutuplu bağlantı
double-pole scaffold n. çift direkli iskele
double pole n. çift ucay
salient pole n. çıkık kutup
multi-pole connection pin n. çok kutuplu bağlantı pimi
double-pole switch n. çift kutuplu anahtar
double-pole switch n. çift kutuplu şalter
double pole switch n. çift kutuplu şalter
multi-pole connections n. çok kutuplu bağlantılar
supporting pole n. destek kutbu
pole scaffold n. direkli iskele
pole plate n. direk tabanı
pole plate n. dikme tabanı
pole setting n. direk dikme
utility pole n. elektrik direği
negative pole n. eksi ucay
electric pole n. elektrik direği
range pole n. gözlem çubuğu
celestial pole n. göksel kutup
shaded-pole motor n. gölge kutuplu motor
celestial pole n. gökkutbu
range pole n. hizalama çubuğu
trolley pole n. havai tel direği
overhead line pole n. hava hattı direği
two-pole machine n. iki kutuplu makine
double pole connector n. iki kutuplu konektör
range pole n. jalon
double-pole connector n. iki kutuplu fiş veya priz
two-pole low-voltage type n. iki kutuplu alçak gerilimli tip
two-pole voltage detector n. iki kutuplu gerilim detektörü
two-pole low voltage type n. iki kutuplu düşük gerilim tipi
lattice pole n. kafes direk
complex conjugate pole n. karmaşık eşlenik kutuplar
multiple pole n. katlı kutup
pole connectors n. kutuplu bağlantılar
pole shoe n. kutup çarığı
pole axis n. kutup ekseni
pole segment n. kutup plakası
commutating pole n. komütasyon kutbu
pole lamination n. kutup plakası
harnessing pole n. koşum çubuğu
pole core n. kutup çekirdeği
pole placement n. kutup yerleşim metodu
pole changeable motor n. kutupları değiştirilebilir motor
pole balancing problem n. kutup dengeleme problemi
pole centerline n. kutup ekseni
pole pitch n. kutup aralığı
double pole switch n. kontaklı şalter
pole arm n. kutup kolu
pole shoe n. kutup papucu
magnetic pole n. manyetik kutup
magnetic pole strength n. manyetik kutup şiddeti
lamp pole n. lamba direği
blue pole n. mavi kutup
magnetic pole n. mıknatıssal ucay
south-seeking pole n. mıknatısın güneyi gösteren kutbu
magnetic pole n. mıknatıs ucayı
magnetic pole strength n. mıknatıssal ucay yeğinliği
cathodic pole n. negatif kutup
totem pole n. ongun direği
negative pole n. negatif kutup
positive pole n. pozitif kutup
anodic pole n. pozitif kutup
positive magnetic pole n. pozitif mıknatıs kutbu
pole zero plot n. sıfır kutup çiziti
pole-mounted powered pruner n. sırığa monte edilen motorlu budayıcı
pole vault n. sırıkla atlama
street-lighting pole n. sokak aydınlatması direği
pike pole n. sırıklı kanca
pole-breaking n. sopa freni
utility pole n. telefon direği
single-pole switch n. tek uç çalıştıran şalter
telegraph pole n. telefon elektrik vb direği
telegraph pole n. telgraf direği
gin pole n. tek direkli vinç
single-pole single-throw switch n. tek kutuplu basit envertör
single pole n. tek kutuplu
single-pole circuit breaker n. tek kutuplu devre kesici
single-pole connection pin n. tek kutuplu bağlantı pimi
telephone pole n. telefon elektrik vb direği
power pole n. telefon elektrik vb direği
utility pole n. telefon elektrik vb direği
single-pole contactor n. tek kutuplu kontaktör
single -pole connections n. tek kutuplu bağlantılar
single pole connection n. tek kutuplu bağlantı
single-pole switch n. tek kutuplu şalter
light pole n. uyarı lambası kolonu
three-pole circuit breaker n. üç kutup devre kesici
three-pole switch n. üç kutuplu anahtar
three-pole contactor n. üç kutuplu kontaktör
three-pole switch n. üç kutuplu şalter
triple-pole switch n. üç kutuplu şalter
three pole circuit breaker n. üç kutuplu devre kesici
two pole three-phase generator n. üç fazlı iki kutuplu jeneratör
pike pole n. yangın kancası
field windings and pole shoes n. yastık
simple pole n. yalın kutup
opposite pole n. zıt kutup
pole [dialect] n. at arabasında vagonu geride tutan ve atların arasından geçen şaft
pole piece n. çatı merteği
pole piece n. kutup parçası
pole strap n. semerin deri kayışlı bölümü
coupling pole n. bağlantı çubuğu
single-pole double-throw switch n. tek kutuplu çift konumlu anahtar
plunger pole n. tulumba makinesinin pompa kolu
socket pole n. (tekneleri itmek için kullanılan) soketli direk
stobie pole n. elektrik direği
two-pole adj. iki kutuplu
single-pole adj. tek kutuplu
three-pole adj. üç kutuplu
Computer
pole zero plot n. sıfır kutup çiziti
pole-zero plot n. sıfır-kutup çiziti
all-pole filter n. tüm kutuplu süzgeç
Informatics
shaded-pole motor n. siperli kutuplu motor
Telecom
injected wooden pole n. enjekte ahşap direk
firewall pole vault n. güvenlik duvarı  kutusu
closed loop pole n. kapalı döngü kutubu
pole attachment n. kutup eklentisi
telegraph pole n. telefon direği
telephone pole n. telefon direği
telephone pole n. telgraf direği
telegraph pole n. telgraf direği
Electric
analogous pole n. analog kutup
positive magnetic pole n. artı kutup
two-pole interconnection coupler n. çift kurup ara bağlayıcı
double pole n. çift kutup
double pole switch n. çift kutuplu elektrik düğmesi
auxiliary pole n. ek kutbu
overhead line pole n. hava hattı direği
non-wirable two-pole plug n. kordonu ile sökülemeyen iki kutuplu fiş
commutating pole n. komütasyon kutup
commutating pole n. komütasyon kutbu
single-pole voltage tester n. tek kutuplu kontrol kalemi
one-pole disconnector n. tek kutuplu ayırıcı
commutating pole n. yardımcı kutup
insulating pole n. yalıtkan kutup
antilogous pole n. ısıtıldığında negatif elektriklenen kristal kutbu
four pole adj. dört kutuplu
Mechanic
trailing pole tip n. motor veya dinamonun bobindeki tellerin geçtiği parçasının kenarı
Architecture
pole house [new zealand] n. ahşap ev
pole house [new zealand] n. kazık temelli ev
Construction
ranging pole n. (arazi etüdü yaparken) belirli noktaları işaretlemek için kullanılan çubuk
ranging-pole n. (arazi etüdü yaparken) belirli noktaları işaretlemek için kullanılan çubuk
ranging pole n. jalon
ranging-pole n. jalon
concrete pole n. beton direk
derrick pole n. derik vinç direği
plumb bond pole n. duvar köşesi düşeylik dikmesi
guyed pole n. gergili dikme
scafolding pole n. iskele direği
pole assignment method n. kutup atama yöntemi
prestressed pole n. öngerilmeli demirlibeton direk
leveling pole n. mira
leveling pole n. nivelman mirası
imp-pole [obsolete] n. yapı iskelesi destek çubuğu
imp-pole [obsolete] n. yapı iskelesi destek direği
Automotive
single pole single throw switch n. açma kapama anahtarı
battery pole n. akü kutbu
field pole n. alan kutbu
pole shoe n. bobin sargılarının yerleştirildiği metal parça
double pole glow plug n. çift kutuplu ön ısıtma bujisi
pole trailer n. çeki çubuklu römork
double pole double throw switch n. çift kutuplu çift yönlü anahtar
double pole single throw switch n. çift kutuplu tek yönlü anahtar
multi-pole switch n. çok kutuplu (kontaklı) anahtar
pole side impact test n. direğe yandan çarpma testi
four-pole motor n. dört kutuplu motor
south pole n. güney kutbu
shaded-pole motors n. gölge kutuplu motorlar
two-pole motor n. iki kutuplu motor
single pole double throw switch n. iki yönlü anahtar
pole shoe n. kutup pabucu
magnetic south pole n. manyetik güney kutbu
magnetic pole n. manyetik kutup
magnetic north pole n. manyetik kuzey kutbu
negative pole n. negatif kutup
negative pole n. negatif manyetik kutup
pole position n. pol pozisyonu
pole position n. pilotun yarışa 1. sıradan başlaması
rotor pole n. rotor kutubu
shaded-pole motor n. siperli kutuplu motor
stator pole n. stator kutbu
pole welding clamp n. şasi bağlama işkencesi
claw-pole generator n. tırnaklı alternatör
shaded-pole adj. gölge kutuplu
shaded pole adj. gölge kutuplu
Traffic
snow pole n. kar direği
Marine
bare-pole charter n. boş gemi sözleşmesi
sheer pole n. dıraveçe demiri
scaffolding pole n. iskele dikmesi
pole tide n. kutup gel-giti
barge pole n. uzun avara gönderi
pole mast n. yelken direği
pole mast n. seren direği
depress the pole v. gemi direği ufuk çizgisinde gözükecek şekilde ilerlemek
Mining
mine pole n. maden direği
Medical
lower pole of the epididymis n. epididim alt polü
iv pole n. serum askısı
upper pole heminephrectomy n. üst pol heminefrektomi
Pathology
barber's pole worm n. bir tür mide kurdu
Optics
pole of a lens n. mercek kutbu
pole of a lens n. asal eksenin yüzeyle buluştuğu nokta
Math
square pole n. 27.6 m2'ye eşit bir alan ölçü birimi
Physics
north-seeking pole n. serbestçe asılan mıknatısın kuzeyi gösteren kutbu
negative magnetic pole n. negatif manyetik kutup
negative magnetic pole n. mıknatıs serbestçe asıldığında güneye doğru yönelen ucu
unit pole n. birim ucay
unit pole n. kutup birimi
positive magnetic pole n. kuzey mıknatıssal ucay
magnetic pole n. magnetik kutup
positive magnetic pole n. kuzey mıknatıs kutbu
magnetic pole n. mıknatıs kutbu
Biology
animal pole n. animal kutup
vegetative pole n. besler kutup
animal pole n. döller kutup
animal pole n. yumurtada çekirdeği ve sitoplazmanın çoğunu içeren biçimlendirici kısım
vegetal pole n. yumurtanın daha fazla sarı içeren inaktif kısmı
Marine Biology
stout pole n. bumba
gin pole n. bumba
stout pole n. palanga direği
gin pole n. palanga direği
pole flounder n. derin sularda yaşayan büyük bir pisi balığı
pole fluke n. derin sularda yaşayan büyük bir pisi balığı
Astronomy
pole-star n. demirkazık
galactic pole n. galaktik kutup
galactic pole n. gökada kutbu
pole-star n. kutupyıldızı
mean pole n. ortalama kutup
south pole wall n. güney kutup duvarı
Botanic
pole bean n. fasulye
pole bean n. fasulye bitkisi
prickly pole n. uzun siyah dikenli ve halkalı gövdesi olan bir batı hint palmiyesi
Agriculture
hop pole n. şerbetçiotu direği
Tobacco
tier pole n. tütün ambarında tütün çubuklarının asıldığı yatay sırık
Forestry
pole stage n. direklik çağı
Fishery
fish pole n. balık oltası
fishing pole n. olta
fish-pole [us] n. olta mekanizması
History
liberty pole n. koloni haline getirilmiş yerleşim yerlerinde ingiliz himayesini protesto etmek üzere köyün merkezinde bulunan sancaklı direk
Geography
north celestial pole n. kuzey kutup noktası
north celestial pole n. kuzey yarımkürenin üst kısmında, yerküre ekseniyle kesiştiği hayali kutup noktası
north pole n. dünyanın en kuzey noktası
tide pole n. gelgit ölçeği
tide pole n. kabarma alçalma gönderi
movement of the pole n. kutup devinmesi
south pole n. yeryüzünün en güney ucu
amundsen-scott south pole station n. amundsen-scott güney kutbu istasyonu
amundsen-scott south pole station n. antarktika'da abd tarafından kurulan bir araştırma tesisi
north pole n. alaska eyaletinde şehir
depression of the pole n. (gözlemci ufkunun altında kalan) yeryüzü ekseninin ucu
depression of the pole n. kutup depresyonu
Meteorology
ice pole n. buz kutbu
pole star recorder n. kutup yıldızı kaydedicisi
Geology
euler pole n. euler kutbu
geomagnetic pole n. jeomanyetik kutup
Military
ridge pole n. çadır tavan kirişi
range pole n. jalon
ranging pole n. nişangah direği
pole weapon n. sırıklı silah
pole charge n. sırık imla hakkı
survey pole n. uzaklık ölçüm mirası
Sport
pole position n. formula 1'de en öndeki pilotun pozisyonuna verilen isim
pole walking n. kuzey disiplini yürüyüşü
pole jump n. sırıkla atlama
pole jumping n. sırıkla atlama
pole vault mat n. sırıkla atlama minderi
pole vault n. sırıkla yüksek atlama
pole vault n. sırıkla atlama
pole vaulter n. sırıkla atlayıcı
pole-vaulting n. sırıkla yüksek atlama
pole vaulting n. sırıkla atlama
pole jumper n. sırıkla atlayan sporcu
pole vault n. sırık üzerinden atlayış
pole-vault v. sırıkla atlamak
pole vault v. sırık üzerinden atlamak
pole vault v. sırıkla atlamada yarışmak
Music
mic boom pole n. mikrofon sopası
microphone boom pole n. mikrofon sopası
boom pole n. mikrofon sopası
Painting
lamp pole n. ışık direği
Entomology
barber's pole worm (haemonchus contortus) n. geviş getiren hayvanlarda görülen bir tür mide kurdu
barber pole worm (haemonchus contortus) n. geviş getiren hayvanlarda görülen bir tür mide kurdu
Slang
totem pole n. hiyerarşi
icy pole n. buzlu şeker