pole

Sens de "pole" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 118 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	pole n.	direk
The power is gone due to a problem with the power poles. Elektrik direklerindeki bir sorun nedeniyle elektrikler gitti. More Sentences
2	Common Usage	pole n.	kutup
You should match the battery's poles to the remote's ones, or it won't work! Pilin kutuplarını uzaktan kumandanınkilerle eşleştirmelisiniz, yoksa çalışmaz! More Sentences
General
3	General	pole n.	polonyalı
You must talk to the Poles. Polonyalılarla konuşmalısınız. More Sentences
4	General	pole n.	kutup
The same poles of two magnets push each other. İki mıknatısın aynı kutupları birbirini iter. More Sentences
Technical
5	Technical	pole n.	kutup
Penguins and polar bears live in two different poles of the world. Penguenler ve kutup ayıları dünyanın iki farklı kutbunda yaşarlar. More Sentences
Telecom
6	Telecom	pole n.	direk
Come down this pole and cross over. Şu direkten aşağı in ve karşıya geç. More Sentences
7	Telecom	pole n.	kutup
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences
Automotive
8	Automotive	pole n.	direk
That pole is off vertical. Bu direk dik değil. More Sentences
9	Automotive	pole n.	kutup
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Bu strateji göreceli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences
Physics
10	Physics	pole n.	kutup
It has succeeded in setting up a pole of relative stability. Göreli bir istikrar kutbu oluşturmayı başarmıştır. More Sentences
General
11	General	pole n.	karşıt uç
12	General	pole n.	zıt karakterli kimse
13	General	pole n.	ok
14	General	pole n.	gönder
15	General	pole n.	yelken direği
16	General	pole n.	dikme
17	General	pole n.	sırık
18	General	pole n.	uç
19	General	pole n.	bayrak direği
20	General	pole n.	beş metrelik uzunluk
21	General	pole n.	leh
22	General	pole n.	kazık
23	General	pole n.	montaj direği
24	General	pole n.	ucay
25	General	pole n.	ahşap dikme
26	General	pole n.	baton
27	General	pole n.	yürüyüş batonu
28	General	pole n.	sap
29	General	pole n.	kol
30	General	pole n.	tutacak
31	General	pole n.	itfaiye direği
32	General	pole n.	(hipodromun iç korkuluklarında sekizde birlik mil aralıklarla) mesafe işareti
33	General	pole n.	hipodrom işaret çubuğu
34	General	pole n.	berber direği
35	General	pole n.	esnafların iş yerlerini gösteren çizgili kısa direk
36	General	pole n.	totem direği
37	General	pole n.	bölgeye göre farklılık gösteren bir uzunluk birimi
38	General	pole n.	16,5 fitlik ölçü birimi
39	General	pole n.	502.92 santimetrelik ölçü birimi
40	General	pole n.	25 metrekareye denk bir alan ölçü birimi
41	General	pole n.	30 1/4 yarda kareye denk bir alan birimi
42	General	pole n.	(prensip, fikir, etken) zıt kutup
43	General	pole n.	karşıt görüş
44	General	pole n.	karşıt tutum
45	General	pole n.	merkez nokta
46	General	pole n.	kılavuz noktası
47	General	pole n.	cazibe odağı
48	General	pole n.	odak noktası
49	General	pole n.	cazibe noktası
50	General	pole v.	sırıkla desteklemek
51	General	pole v.	sırıklamak
52	General	pole v.	çubuk ile vurmak
53	General	pole v.	sopa ile vurmak
54	General	pole v.	çubuk ile hareket ettirmek
55	General	pole v.	sopa ile işlem uygulamak
56	General	pole v.	çubuk ile karıştırmak
57	General	pole v.	çubukla itmek
58	General	pole v.	sırıkla itmek
59	General	pole v.	(saman veya sazlık) sırıklarla götürmek
60	General	pole v.	(metali) saflaştırmak
61	General	pole v.	(golf sahası çimenleri) uzun ince bir sopayla nemini almak
62	General	pole v.	(bataklık veya göçük tabanda) kazıyı sırıklar ile ilerletmek
63	General	pole v.	(jeneratör veya transformatör) polaritesini belirlemek
64	General	pole adj.	sırığa ait
65	General	pole adj.	sırık ile ilgili
66	General	pole adj.	çubuklu
67	General	pole adj.	çubuklardan yapılan
68	General	pole adj.	sırıklardan yapılan
69	General	pole adj.	tahta çubuk tabanlı
70	General	pole adj.	sırık tabanlı
71	General	pole adj.	kereste tabanlı
72	General	pole adj.	çubuğun ucunda yer alan
73	General	pole adj.	sırık ucunda bulunan
Technical
74	Technical	pole n.	çit kazığı
75	Technical	pole n.	eksen ucu
76	Technical	pole n.	mıknatısın uçları
77	Technical	pole n.	mıknatıs kutbu
78	Technical	pole n.	sırık
79	Technical	pole n.	ucay
Construction
80	Construction	pole n.	duvar dayağı
Automotive
81	Automotive	pole n.	akü kutup başı
Marine
82	Marine	pole n.	yelken direği
83	Marine	pole v.	(tekne veya sal) kürek çekerek götürmek
84	Marine	pole v.	tekneyi kürekle ilerletmek
Geometry
85	Geometry	pole n.	kristal düzlemine dik olup orijinden geçen çizgi
86	Geometry	pole n.	birim kürede orijinden geçen dik çizginin küre yüzeyiyle kesiştiği nokta
87	Geometry	pole n.	birim kürede orijinden geçen dik ile küre yüzeyi kesişiminin stereografik veya gnomik izdüşümü
88	Geometry	pole n.	çemberle sınırlanmış yansıtıcı yüzeyde merkez
89	Geometry	pole n.	meromorf fonksiyonun sonsuz limit değeri aldığı nokta
Physics
90	Physics	pole n.	ucay
Biology
91	Biology	pole n.	(organ, organizma veya hücrede) eksenin farklı uçlarında gelişen morfolojik farklılık
92	Biology	pole n.	(organ, organizma veya hücrede) kutbun farklı uçlarında gelişen fizyolojik farklılık
93	Biology	pole n.	hücre kutbunun sonlandığı nokta
94	Biology	pole n.	sinir hücresi uzantısının ucu
95	Biology	pole n.	kamçı tabanının ucu
96	Biology	pole n.	ip iplikçiği ucu
Zoology
97	Zoology	pole n.	kuş kuyruğu
98	Zoology	pole n.	hayvan kuyruğu
99	Zoology	pole n.	susamuru kuyruğu
Botanic
100	Botanic	pole n.	sabırlık bitkisinin çiçekli sapı
101	Botanic	pole n.	göğüs yüzeyi çapı 4-12 inç arasında olan ağaç
102	Botanic	pole v.	(sabırlık bitkisi) çiçek açmak
103	Botanic	pole v.	(sabırlık bitkisi) çiçeklenmek
104	Botanic	pole v.	(bitkileri) destek çubuğu ile desteklemek
105	Botanic	pole v.	(bitkileri) sırık ile desteklemek
Fishery
106	Fishery	pole n.	standart tip olta çubuğu
Religious
107	Religious	pole n.	kutub
Sport
108	Sport	pole n.	kayak sopası
109	Sport	pole n.	kayak batonu
110	Sport	pole n.	pol pozisyonu
111	Sport	pole n.	önde yarışa başlama pozisyonu
112	Sport	pole v.	kayak batonu ile hızlanmak
113	Sport	pole v.	hız kazanmak için kayak batonlarını kullanmak
Baseball
114	Baseball	pole v.	(saha dışına düşen topa) sopayla güçlü bir şekilde vurmak
Archaic
115	Archaic	pole n.	sema
116	Archaic	pole n.	gök
117	Archaic	pole n.	gökyüzü
Slang
118	Slang	pole n.	doğa gözlem teleskobu

Sens de "pole" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	the north pole n.	kuzey kutbu
There was a time when the Soviet Union wanted to fill the Aral Sea with water from rivers which flow to the North Pole. Bir zamanlar Sovyetler Birliği Aral Denizini Kuzey Kutbuna akan nehirlerden gelen suyla doldurmak istiyordu. More Sentences
2	General	pole vault n.	sırıkla atlama
The Brazilian athlete Thiago Da Silva won the Olympic pole vault gold medal and set an Olympic record. Brezilyalı atlet Thiago Da Silva, Olimpiyat sırıkla atlama altın madalyasını kazandı ve bir olimpiyat rekoru kırdı. More Sentences
3	General	south pole n.	güney kutbu
What Time Is It at the North and South Pole? Kuzey ve Güney Kutbunda Saat Kaç? More Sentences
4	General	the south pole n.	güney kutbu
Who was first to the South Pole? Güney Kutbu'na ilk kim gitti? More Sentences
5	General	telephone pole n.	telefon direği
Tom climbed up the telephone pole. Tom telefon direğine tırmandı. More Sentences
6	General	telegraph pole n.	telgraf direği
The motorcycle hit the telegraph pole. Motosiklet telgraf direğine çarptı. More Sentences
Technical
7	Technical	telegraph pole n.	telgraf direği
The motorcycle hit the telegraph pole. Motosiklet, telgraf direğine çarptı. More Sentences
Telecom
8	Telecom	telephone pole n.	telefon direği
The motorbike struck the telephone pole. Motosiklet telefon direğine çarptı. More Sentences
Fishery
9	Fishery	fishing pole n.	olta
I saw Tom and Mary carrying their fishing poles and tackle boxes. Tom ve Mary'yi oltalarını ve takım kutularını taşırken gördüm. More Sentences
Sport
10	Sport	pole vault n.	sırıkla yüksek atlama
The Brazilian athlete Thiago Da Silva won the Olympic pole vault gold medal and set an Olympic record. Brezilyalı atlet Thiago Da Silva sırıkla yüksek atlamada altın madalya kazandı ve Olimpiyat rekoru kırdı. More Sentences
General
11	General	magnetic pole strength n.	manyetik kutup şiddeti
12	General	mine pole n.	maden direği
13	General	pole star n.	kutup yıldızı
14	General	totem pole n.	totem direği
15	General	magnetic north pole n.	manyetik kuzey kutbu
16	General	ski pole n.	kayak sopası
17	General	fishing pole n.	olta kamışı
18	General	double pole n.	çift kutup
19	General	scaffolding pole n.	iskele direği
20	General	magnetic north pole n.	manyetik pusulanın iğnesince gösterilen yön
21	General	negative pole n.	eksi uç
22	General	north pole n.	kuzey kutbu
23	General	tent pole n.	çadır direği
24	General	surveyor's pole n.	flama
25	General	pole star n.	kutupyıldızı
26	General	ridge pole n.	çatı direği
27	General	positive pole n.	anot
28	General	range pole n.	jalon
29	General	fishing pole n.	kamış
30	General	mean pole n.	ortalama kutup
31	General	pole bear n.	kutup ayısı
32	General	celestial pole n.	gökkutbu
33	General	street-lighting pole n.	sokak aydınlatması direği
34	General	north-pole n.	kuzey kutbu
35	General	telegraph pole n.	telefon direği
36	General	spinnaker pole n.	balon gönderi
37	General	wood pole n.	ağaç direk
38	General	range pole n.	gözetleme direği
39	General	traffic light pole n.	trafik lambası direği
40	General	lighting pole n.	aydınlatma direği
41	General	a fishing pole and bait n.	bir olta ve yem
42	General	gallows pole n.	darağacı
43	General	fireman's pole n.	itfaiyeci direği
44	General	sliding pole n.	itfaiyeci direği
45	General	pole corn n.	süt mısır
46	General	barber's pole n.	berber dükanının kapısındaki kırmızı beyaz işaret
47	General	pole-axe n.	kasap baltası (tokmaklı)
48	General	pole-axe n.	uzun saplı balta
49	General	barber pole candy n.	çubuk şeker
50	General	barber pole n.	çubuk şeker
51	General	pole dance n.	direk dansı
52	General	pole top n.	direk tepesi
53	General	totem pole n.	totem direğine benzeyen şey
54	General	ski pole n.	kayak batonu
55	General	barber pole n.	berber direği
56	General	barber pole n.	eskiden berber dükkanı simgesi olan direk
57	General	leaping pole n.	sıçrama sırığı
58	General	may pole n.	1 mayıs kutlamaları kapsamında yürütülen spor faaliyetlerinin yapıldığı açık alanın tam ortasına konulan, çiçeklerle kaplanmış uzun sırık
59	General	buggy pole n.	fayton direği
60	General	clothes pole n.	giysi askılığı
61	General	clothes pole [scotland] [us] n.	çamaşır kurutma ipini yükselten uzun sopa
62	General	pike pole n.	elektrik tellerini dik tutan direk
63	General	pike pole n.	yüzen kütükleri yönlendiren direk
64	General	pike pole n.	yangınla mücadelede kullanılan bir tür alet
65	General	pole cap n.	(at arabasında) boyunduruğun sabit tutulması için şaft ucuna yerleştirilen demir başlık
66	General	pole horse n.	(at yarışında) başlangıç pozisyonundaki at
67	General	pole horse n.	araba atı
68	General	pole star n.	lider
69	General	pole piece n.	(atı ok ağacına bağlayan) semer kayışı
70	General	pole horse n.	ok ağacına bağlı at
71	General	pole cap n.	(at arabası vagonunda) ok ağacına takılan demir başlık
72	General	pole star n.	kılavuz
73	General	pole telephone n.	elektrik direği
74	General	pole telephone n.	telefon direği
75	General	pole star n.	yol gösterici
76	General	pole star n.	rehber
77	General	be up the pole v.	sarhoş olmak
78	General	set up a pole v.	direk dikmek
79	General	pole-jump v.	sırıkla atlamak
80	General	not touch something with a ten-foot pole v.	karışmak istememek (bir olaya vb)
81	General	(car) hit the pole v.	(araba) direğe çarpmak
82	General	pole-axe v.	şiddetle vurmak
83	General	pole (on) v.	çıkar sağlamak
84	General	pole (on) v.	sömürmek
85	General	pole (on) v.	sırtından geçinmek
86	General	like a bean pole adj.	fasulye sırığı gibi
87	General	single pole adj.	tekkutuplu
88	General	pole-handled adj.	uzun saplı
89	General	pole-handled adj.	uzun kollu
90	General	pole-handled adj.	uzun tutacaklı
91	General	pole-axed adj.	(balta darbesi almışçasına) sersemlemiş
Colloquial
92	Colloquial	pole dancing n.	direk dansı
93	Colloquial	pole dancer n.	striptiz yapan direk dansçısı
94	Colloquial	pole dancer n.	direk dansçısı
95	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	hapı yutmuş olmak
96	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	sıkıntı içinde olmak
97	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	aklını kaçırmış olmak
98	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	aklını yemiş olmak
99	Colloquial	be up the pole v.	hamile olmak
100	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	kafadan kontak/kaçık olmak
101	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	sıkıntıda olmak
102	Colloquial	be up the pole v.	hamile kalmak
103	Colloquial	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	zor durumda olmak
104	Colloquial	pole to pole expr.	tüm dünyada
105	Colloquial	pole to pole expr.	dünyanın dört bir yanında
Idioms
106	Idioms	low man on the totem pole n.	zurnanın son deliği
107	Idioms	high man on the totem pole n.	en tepedeki adam
108	Idioms	low on the totem pole n.	zurnanın son deliği
109	Idioms	low man on the totem pole n.	en alttaki görevli/adam
110	Idioms	the greasy pole n.	kariyerinin zorlu basamakları
111	Idioms	the greasy pole n.	başarıya giden zorlu yol
112	Idioms	the greasy pole [uk/australia] n.	meşakkatli yol
113	Idioms	the greasy pole [uk/australia] n.	yükselmeye giden meşakkatli/zor yol
114	Idioms	smoke pole n.	tabanca
115	Idioms	the greasy pole [uk/australia] n.	ilerlemenin/yükselmenin zorlu yolu/tırmanışı
116	Idioms	the greasy pole [uk/australia] n.	başarıya giden zorlu yol
117	Idioms	wouldn't touch someone or something with a ten-foot pole v.	tırnağının ucuyla bile dokunmamak
118	Idioms	be in pole position v.	(yarış vb kazanmak için) avantajlı olmak
119	Idioms	not touch someone with a ten-foot pole v.	biriyle işi olmamak/ona bulaşmak istememek
120	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	kaçık olmak
121	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	kafayı yemek
122	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	aklını kaçırmak
123	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	başı dertte olmak
124	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	çıldırmak
125	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	zorluk içinde olmak
126	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	delirmek
127	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	kafadan kontak olmak
128	Idioms	be up the pole [old-fashioned] [uk] v.	sıkıntıda olmak
129	Idioms	not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v.	(birine/bir şeye) tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
130	Idioms	not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v.	(biriyle/bir şeyle) hiç işi olmamak
131	Idioms	not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v.	(birinden/bir şeyden) uzak durmak
132	Idioms	not touch with a ten-foot pole v.	asla bulaşmak istememek
133	Idioms	not touch with a ten-foot pole v.	uzak durmak
134	Idioms	not touch with a ten-foot pole v.	tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
135	Idioms	not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v.	(birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmamak
136	Idioms	not touch with a ten-foot pole v.	hiç işi olmamak
137	Idioms	not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v.	(birinden/bir şeyden) uzak durmak
138	Idioms	not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v.	(birine/bir şeye) asla bulaşmak istememek
139	Idioms	not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v.	(birine/bir şeye) tırnağının ucuyla bile dokunmak istememek
140	Idioms	not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v.	(birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmamak
141	Idioms	not touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] v.	(birine/bir şeye) asla bulaşmak istememek
142	Idioms	not touch with a ten-foot pole v.	bir metre bile yaklaşmamak
143	Idioms	not touch (someone or something) with a barge pole [uk/australia] v.	(biriyle/bir şeyle) hiç işi olmamak
144	Idioms	up the pole expr.	aklını kaçırmış
145	Idioms	up the pole expr.	deli
146	Idioms	up the pole expr.	kafadan kontak
147	Idioms	up the pole expr.	kaçık
148	Idioms	up the pole expr.	fıttırmış
149	Idioms	the greasy pole expr.	terfi
150	Idioms	low on the totem pole expr.	önemsiz
151	Idioms	up the pole expr.	sarhoş
152	Idioms	the longest pole knocks the persimmon [us] expr.	yeterli imkanın varsa kazanmak kolay
153	Idioms	the longest pole knocks the persimmon [us] expr.	elin kolun uzunsa her şeyi elde etmek kolay
154	Idioms	the longest pole knocks the persimmon [us] expr.	imkanı çok olan başarıya kolay ulaşır
155	Idioms	the longest pole knocks the persimmon [us] expr.	gereken imkanlara sahipsen başarıyı elde etmek kolay
156	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	(birine/bir şeye) tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
157	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	(birine/bir şeye) bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
158	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	(bir şeye/birine) tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
159	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	(birine/bir şeye) asla bulaşmam/bulaşmazdım
160	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	(biriyle/bir şeyle) işim olmaz
161	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	hiç işim olmaz
162	Idioms	I wouldn't touch (someone or something) with a ten-foot pole [us] expr.	(biri/bir şey) benden uzak olsun
163	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	(bir şeye/birine) asla bulaşmam/bulaşmazdım
164	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	(bir şey/biri) benden uzak olsun
165	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	onunla işim olmaz
166	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	hiç işim olmaz
167	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	(bir şeyle/biriyle) işim olmaz
168	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	ona tırnağımın ucuyla bile dokunmam/dokunmazdım
169	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	ona asla bulaşmam/bulaşmazdım
170	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	benden uzak olsun
171	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	hiç işim olmaz
172	Idioms	I wouldn't touch (something or someone) with a barge pole [uk/australia] expr.	(bir şeye/birine) bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
173	Idioms	I wouldn't touch it with a ten-foot pole [cliché] expr.	ona bir metre bile yaklaşmam/yaklaşmazdım
174	Idioms	in pole position expr.	ön sırada
175	Idioms	in pole position expr.	yarışın başlangıcında ilk sırasında/en önde
176	Idioms	in pole position [uk] expr.	avantajlı durumda/konumda
177	Idioms	in pole position [uk] expr.	güçlü durumda/konumda
178	Idioms	in pole position expr.	ilk sırada
179	Idioms	wouldn't touch with a ten-foot pole expr.	asla bulaşmaz
180	Idioms	wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.	onunla alakası olmaz
181	Idioms	wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr.	birine/bir şeye tırnağının ucuyla bile dokunmaz
182	Idioms	wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr.	birine/bir şeye asla bulaşmaz
183	Idioms	wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr.	biriyle/bir şeyle işi olmaz
184	Idioms	wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.	ona bir metre bile yaklaşmaz
185	Idioms	wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr.	birine/bir şeye asla bulaşmaz
186	Idioms	wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.	ona tırnağının ucuyla bile dokunmaz
187	Idioms	wouldn't touch with a ten-foot pole expr.	tırnağının ucuyla bile dokunmaz
188	Idioms	wouldn't touch with a ten-foot pole expr.	işi olmaz
189	Idioms	wouldn't touch it with a ten-foot pole expr.	onunla işi olmaz
190	Idioms	wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr.	birine/bir şeye tırnağının ucuyla bile dokunmaz
191	Idioms	wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr.	biriyle/bir şeyle işi olmaz
192	Idioms	wouldn't touch with a ten-foot pole expr.	bir metre bile yaklaşmaz
193	Idioms	wouldn't touch something/someone with a barge pole [uk] expr.	birine/bir şeye bir metre bile yaklaşmaz
194	Idioms	wouldn't touch something/someone with a ten-foot pole [us] expr.	birine/bir şeye bir metre bile yaklaşmaz
Speaking
195	Speaking	I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr.	onunla işim olmaz
196	Speaking	I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr.	benden uzak olsun
197	Speaking	I wouldn't touch him with a barge pole expr.	onunla işim olmaz
198	Speaking	I wouldn't touch him with a ten-foot pole expr.	ona bir metre bile yaklaşmam
199	Speaking	I wouldn't touch him with a barge pole expr.	ona bir metre bile yaklaşmam
200	Speaking	I wouldn't touch him with a barge pole expr.	benden uzak olsun
Trade/Economic
201	Trade/Economic	pole of growth n.	büyüme kutbu
Politics
202	Politics	liberty pole n.	genellikle üzerine özgürlüğü simgeleyen başlık takılan yüksek bayrak direği
Institutes
203	Institutes	european development pole n.	avrupa kalkınma kutbu
Industry
204	Industry	pole lathe n.	ahşap direk tornası
205	Industry	pole lathe n.	ahşap torna makinesi
Technical
206	Technical	multiple pole n.	katlı kutup
207	Technical	unit magnetic pole n.	birim manyetik kutup
208	Technical	pole shoe n.	kutup papucu
209	Technical	double pole switch n.	kontaklı şalter
210	Technical	utility pole n.	elektrik direği
211	Technical	negative pole n.	negatif kutup
212	Technical	field windings and pole shoes n.	yastık
213	Technical	single pole n.	tek kutuplu
214	Technical	salient pole n.	çıkık kutup
215	Technical	double pole switch n.	çift kutuplu şalter
216	Technical	antenna pole n.	anten direği
217	Technical	wooden pole n.	ağaç tel direk
218	Technical	simple pole n.	yalın kutup
219	Technical	electric pole n.	elektrik direği
220	Technical	battery pole n.	akümülatör kutbu
221	Technical	anodic pole n.	pozitif kutup
222	Technical	positive magnetic pole n.	pozitif mıknatıs kutbu
223	Technical	celestial pole n.	göksel kutup
224	Technical	blue pole n.	mavi kutup
225	Technical	celestial pole n.	gökkutbu
226	Technical	overhead line pole n.	hava hattı direği
227	Technical	battery pole n.	akü kutbu
228	Technical	complex conjugate pole n.	karmaşık eşlenik kutuplar
229	Technical	commutating pole n.	komütasyon kutbu
230	Technical	lattice pole n.	kafes direk
231	Technical	magnetic pole strength n.	manyetik kutup şiddeti
232	Technical	magnetic pole n.	mıknatıssal ucay
233	Technical	magnetic pole strength n.	mıknatıssal ucay yeğinliği
234	Technical	pole plate n.	direk tabanı
235	Technical	pole plate n.	dikme tabanı
236	Technical	double-pole switch n.	çift kutuplu anahtar
237	Technical	double-pole scaffold n.	çift direkli iskele
238	Technical	single-pole switch n.	tek uç çalıştıran şalter
239	Technical	south-seeking pole n.	mıknatısın güneyi gösteren kutbu
240	Technical	three-pole switch n.	üç kutuplu anahtar
241	Technical	harnessing pole n.	koşum çubuğu
242	Technical	h-pole n.	bağlantılı çifte direk
243	Technical	lighting pole n.	aydınlatma direği
244	Technical	tubular pole n.	boru direk
245	Technical	magnetic pole n.	manyetik kutup
246	Technical	light pole n.	uyarı lambası kolonu
247	Technical	positive pole n.	pozitif kutup
248	Technical	cathodic pole n.	negatif kutup
249	Technical	lamp pole n.	lamba direği
250	Technical	pike pole n.	yangın kancası
251	Technical	pike pole n.	sırıklı kanca
252	Technical	pole scaffold n.	direkli iskele
253	Technical	pole setting n.	direk dikme
254	Technical	pole structure n.	ahşap dikmeli yapım
255	Technical	pole vault n.	sırıkla atlama
256	Technical	pole shoe n.	kutup çarığı
257	Technical	pole zero plot n.	sıfır kutup çiziti
258	Technical	pole arm n.	kutup kolu
259	Technical	range pole n.	gözlem çubuğu
260	Technical	range pole n.	jalon
261	Technical	street-lighting pole n.	sokak aydınlatması direği
262	Technical	trolley pole n.	havai tel direği
263	Technical	three pole circuit breaker n.	üç kutuplu devre kesici
264	Technical	gin pole n.	tek direkli vinç
265	Technical	pole-breaking n.	sopa freni
266	Technical	range pole n.	hizalama çubuğu
267	Technical	opposite pole n.	zıt kutup
268	Technical	single-pole circuit breaker n.	tek kutuplu devre kesici
269	Technical	two pole three-phase generator n.	üç fazlı iki kutuplu jeneratör
270	Technical	double-pole connector n.	iki kutuplu fiş veya priz
271	Technical	single pole connection n.	tek kutuplu bağlantı
272	Technical	single pole connection n.	bir kutuplu bağlantı
273	Technical	double pole connector n.	iki kutuplu konektör
274	Technical	three-pole circuit breaker n.	üç kutup devre kesici
275	Technical	telegraph pole n.	telefon elektrik vb direği
276	Technical	power pole n.	telefon elektrik vb direği
277	Technical	utility pole n.	telefon elektrik vb direği
278	Technical	telephone pole n.	telefon elektrik vb direği
279	Technical	utility pole n.	telefon direği
280	Technical	magnetic pole n.	mıknatıs ucayı
281	Technical	positive magnetic pole n.	artı mıknatıs ucu
282	Technical	totem pole n.	ongun direği
283	Technical	two-pole low voltage type n.	iki kutuplu düşük gerilim tipi
284	Technical	double pole n.	çift ucay
285	Technical	negative pole n.	eksi ucay
286	Technical	single -pole connections n.	tek kutuplu bağlantılar
287	Technical	multi-pole connections n.	çok kutuplu bağlantılar
288	Technical	supporting pole n.	destek kutbu
289	Technical	pole connectors n.	kutuplu bağlantılar
290	Technical	pole-mounted pruner n.	boruya monte budayıcı
291	Technical	pole-mounted powered pruner n.	sırığa monte edilen motorlu budayıcı
292	Technical	main pole winding n.	ana kutup sargısı
293	Technical	main pole coil n.	ana kutup bobini
294	Technical	main pole n.	ana kutup
295	Technical	three-pole switch n.	üç kutuplu şalter
296	Technical	triple-pole switch n.	üç kutuplu şalter
297	Technical	single-pole switch n.	tek kutuplu şalter
298	Technical	double-pole switch n.	çift kutuplu şalter
299	Technical	two-pole machine n.	iki kutuplu makine
300	Technical	single-pole single-throw switch n.	tek kutuplu basit envertör
301	Technical	single-pole double-throw switch n.	tek kutuplu çift konumlu anahtar
302	Technical	pole changeable motor n.	kutupları değiştirilebilir motor
303	Technical	pole core n.	kutup çekirdeği
304	Technical	pole segment n.	kutup plakası
305	Technical	pole lamination n.	kutup plakası
306	Technical	pole axis n.	kutup ekseni
307	Technical	pole centerline n.	kutup ekseni
308	Technical	first pole to clear factor n.	birinci kutup boşaltma faktörü
309	Technical	multi-pole connection pin n.	çok kutuplu bağlantı pimi
310	Technical	single-pole connection pin n.	tek kutuplu bağlantı pimi
311	Technical	shaded-pole motor n.	gölge kutuplu motor
312	Technical	two-pole voltage detector n.	iki kutuplu gerilim detektörü
313	Technical	two-pole low-voltage type n.	iki kutuplu alçak gerilimli tip
314	Technical	single-pole contactor n.	tek kutuplu kontaktör
315	Technical	three-pole contactor n.	üç kutuplu kontaktör
316	Technical	pole balancing problem n.	kutup dengeleme problemi
317	Technical	pole placement n.	kutup yerleşim metodu
318	Technical	pole pitch n.	kutup aralığı
319	Technical	pole [dialect] n.	at arabasında vagonu geride tutan ve atların arasından geçen şaft
320	Technical	pole piece n.	çatı merteği
321	Technical	pole piece n.	kutup parçası
322	Technical	pole strap n.	semerin deri kayışlı bölümü
323	Technical	coupling pole n.	bağlantı çubuğu
324	Technical	plunger pole n.	tulumba makinesinin pompa kolu
325	Technical	socket pole n.	(tekneleri itmek için kullanılan) soketli direk
326	Technical	stobie pole n.	elektrik direği
327	Technical	station pole n.	arazi ölçümünde kullanılan bir alet
328	Technical	station pole n.	mira
329	Technical	station pole n.	jalon
330	Technical	single-pole adj.	tek kutuplu
331	Technical	three-pole adj.	üç kutuplu
332	Technical	two-pole adj.	iki kutuplu
Computer
333	Computer	pole zero plot n.	sıfır kutup çiziti
334	Computer	all-pole filter n.	tüm kutuplu süzgeç
335	Computer	pole-zero plot n.	sıfır-kutup çiziti
Informatics
336	Informatics	shaded-pole motor n.	siperli kutuplu motor
Telecom
337	Telecom	telephone pole n.	telgraf direği
338	Telecom	telegraph pole n.	telgraf direği
339	Telecom	telegraph pole n.	telefon direği
340	Telecom	injected wooden pole n.	enjekte ahşap direk
341	Telecom	pole attachment n.	kutup eklentisi
342	Telecom	closed loop pole n.	kapalı döngü kutubu
343	Telecom	firewall pole vault n.	güvenlik duvarı  kutusu
Electric
344	Electric	positive magnetic pole n.	artı kutup
345	Electric	commutating pole n.	yardımcı kutup
346	Electric	commutating pole n.	komütasyon kutup
347	Electric	auxiliary pole n.	ek kutbu
348	Electric	double pole switch n.	çift kutuplu elektrik düğmesi
349	Electric	commutating pole n.	komütasyon kutbu
350	Electric	double pole n.	çift kutup
351	Electric	overhead line pole n.	hava hattı direği
352	Electric	two-pole interconnection coupler n.	çift kurup ara bağlayıcı
353	Electric	non-wirable two-pole plug n.	kordonu ile sökülemeyen iki kutuplu fiş
354	Electric	insulating pole n.	yalıtkan kutup
355	Electric	one-pole disconnector n.	tek kutuplu ayırıcı
356	Electric	single-pole voltage tester n.	tek kutuplu kontrol kalemi
357	Electric	analogous pole n.	analog kutup
358	Electric	antilogous pole n.	ısıtıldığında negatif elektriklenen kristal kutbu
359	Electric	four pole adj.	dört kutuplu
Mechanic
360	Mechanic	trailing pole tip n.	motor veya dinamonun bobindeki tellerin geçtiği parçasının kenarı
Textile
361	Textile	pry pole n.	pamuk tarağının pervanesini oluşturan çubuk
Architecture
362	Architecture	pole house [new zealand] n.	kazık temelli ev
363	Architecture	pole house [new zealand] n.	ahşap ev
Construction
364	Construction	concrete pole n.	beton direk
365	Construction	scafolding pole n.	iskele direği
366	Construction	derrick pole n.	derik vinç direği
367	Construction	prestressed pole n.	öngerilmeli demirlibeton direk
368	Construction	guyed pole n.	gergili dikme
369	Construction	plumb bond pole n.	duvar köşesi düşeylik dikmesi
370	Construction	pole assignment method n.	kutup atama yöntemi
371	Construction	ranging pole n.	(arazi etüdü yaparken) belirli noktaları işaretlemek için kullanılan çubuk
372	Construction	ranging-pole n.	(arazi etüdü yaparken) belirli noktaları işaretlemek için kullanılan çubuk
373	Construction	ranging-pole n.	jalon
374	Construction	ranging pole n.	jalon
375	Construction	leveling pole n.	mira
376	Construction	leveling pole n.	nivelman mirası
377	Construction	imp-pole [obsolete] n.	yapı iskelesi destek direği
378	Construction	imp-pole [obsolete] n.	yapı iskelesi destek çubuğu
Automotive
379	Automotive	pole position n.	pilotun yarışa 1. sıradan başlaması
380	Automotive	pole shoe n.	bobin sargılarının yerleştirildiği metal parça
381	Automotive	double pole glow plug n.	çift kutuplu ön ısıtma bujisi
382	Automotive	rotor pole n.	rotor kutubu
383	Automotive	stator pole n.	stator kutbu
384	Automotive	battery pole n.	akü kutbu
385	Automotive	claw-pole generator n.	tırnaklı alternatör
386	Automotive	shaded-pole motor n.	siperli kutuplu motor
387	Automotive	shaded-pole motors n.	gölge kutuplu motorlar
388	Automotive	single pole single throw switch n.	açma kapama anahtarı
389	Automotive	field pole n.	alan kutbu
390	Automotive	magnetic south pole n.	manyetik güney kutbu
391	Automotive	magnetic pole n.	manyetik kutup
392	Automotive	magnetic north pole n.	manyetik kuzey kutbu
393	Automotive	pole side impact test n.	direğe yandan çarpma testi
394	Automotive	two-pole motor n.	iki kutuplu motor
395	Automotive	single pole double throw switch n.	iki yönlü anahtar
396	Automotive	four-pole motor n.	dört kutuplu motor
397	Automotive	negative pole n.	negatif kutup
398	Automotive	negative pole n.	negatif manyetik kutup
399	Automotive	pole welding clamp n.	şasi bağlama işkencesi
400	Automotive	pole position n.	pol pozisyonu
401	Automotive	pole trailer n.	çeki çubuklu römork
402	Automotive	double pole double throw switch n.	çift kutuplu çift yönlü anahtar
403	Automotive	double pole single throw switch n.	çift kutuplu tek yönlü anahtar
404	Automotive	south pole n.	güney kutbu
405	Automotive	multi-pole switch n.	çok kutuplu (kontaklı) anahtar
406	Automotive	pole shoe n.	kutup pabucu
407	Automotive	shaded pole adj.	gölge kutuplu
408	Automotive	shaded-pole adj.	gölge kutuplu
Traffic
409	Traffic	snow pole n.	kar direği
Marine
410	Marine	sheer pole n.	dıraveçe demiri
411	Marine	pole tide n.	kutup gel-giti
412	Marine	scaffolding pole n.	iskele dikmesi
413	Marine	bare-pole charter n.	boş gemi sözleşmesi
414	Marine	barge pole n.	uzun avara gönderi
415	Marine	pole mast n.	yelken direği
416	Marine	pole mast n.	seren direği
417	Marine	depress the pole v.	gemi direği ufuk çizgisinde gözükecek şekilde ilerlemek
Mining
418	Mining	mine pole n.	maden direği
Medical
419	Medical	iv pole n.	serum askısı
420	Medical	lower pole of the epididymis n.	epididim alt polü
421	Medical	upper pole heminephrectomy n.	üst pol heminefrektomi
Pathology
422	Pathology	barber's pole worm n.	bir tür mide kurdu
Optics
423	Optics	pole of a lens n.	asal eksenin yüzeyle buluştuğu nokta
424	Optics	pole of a lens n.	mercek kutbu
Math
425	Math	square pole n.	27.6 m2'ye eşit bir alan ölçü birimi
Physics
426	Physics	magnetic pole n.	magnetik kutup
427	Physics	magnetic pole n.	mıknatıs kutbu
428	Physics	unit pole n.	birim ucay
429	Physics	unit pole n.	kutup birimi
430	Physics	positive magnetic pole n.	kuzey mıknatıs kutbu
431	Physics	positive magnetic pole n.	kuzey mıknatıssal ucay
432	Physics	north-seeking pole n.	serbestçe asılan mıknatısın kuzeyi gösteren kutbu
433	Physics	negative magnetic pole n.	mıknatıs serbestçe asıldığında güneye doğru yönelen ucu
434	Physics	negative magnetic pole n.	negatif manyetik kutup
Biology
435	Biology	animal pole n.	animal kutup
436	Biology	animal pole n.	döller kutup
437	Biology	vegetative pole n.	besler kutup
438	Biology	animal pole n.	yumurtada çekirdeği ve sitoplazmanın çoğunu içeren biçimlendirici kısım
439	Biology	vegetal pole n.	yumurtanın daha fazla sarı içeren inaktif kısmı
Marine Biology
440	Marine Biology	gin pole n.	bumba
441	Marine Biology	gin pole n.	palanga direği
442	Marine Biology	stout pole n.	bumba
443	Marine Biology	stout pole n.	palanga direği
444	Marine Biology	pole fluke n.	derin sularda yaşayan büyük bir pisi balığı
445	Marine Biology	pole flounder n.	derin sularda yaşayan büyük bir pisi balığı
Astronomy
446	Astronomy	galactic pole n.	gökada kutbu
447	Astronomy	galactic pole n.	galaktik kutup
448	Astronomy	mean pole n.	ortalama kutup
449	Astronomy	pole-star n.	kutupyıldızı
450	Astronomy	pole-star n.	demirkazık
451	Astronomy	south pole wall n.	güney kutup duvarı
Botanic
452	Botanic	pole bean n.	fasulye
453	Botanic	pole bean n.	fasulye bitkisi
454	Botanic	prickly pole n.	uzun siyah dikenli ve halkalı gövdesi olan bir batı hint palmiyesi
Agriculture
455	Agriculture	hop pole n.	şerbetçiotu direği
Tobacco
456	Tobacco	tier pole n.	tütün ambarında tütün çubuklarının asıldığı yatay sırık
Forestry
457	Forestry	pole stage n.	direklik çağı
Fishery
458	Fishery	fish pole n.	balık oltası
459	Fishery	fish-pole [us] n.	olta mekanizması
History
460	History	liberty pole n.	koloni haline getirilmiş yerleşim yerlerinde ingiliz himayesini protesto etmek üzere köyün merkezinde bulunan sancaklı direk
Geography
461	Geography	movement of the pole n.	kutup devinmesi
462	Geography	south pole n.	yeryüzünün en güney ucu
463	Geography	north pole n.	dünyanın en kuzey noktası
464	Geography	tide pole n.	gelgit ölçeği
465	Geography	tide pole n.	kabarma alçalma gönderi
466	Geography	north pole n.	alaska eyaletinde şehir
467	Geography	north celestial pole n.	kuzey kutup noktası
468	Geography	north celestial pole n.	kuzey yarımkürenin üst kısmında, yerküre ekseniyle kesiştiği hayali kutup noktası
469	Geography	amundsen-scott south pole station n.	amundsen-scott güney kutbu istasyonu
470	Geography	amundsen-scott south pole station n.	antarktika'da abd tarafından kurulan bir araştırma tesisi
471	Geography	depression of the pole n.	kutup depresyonu
472	Geography	depression of the pole n.	(gözlemci ufkunun altında kalan) yeryüzü ekseninin ucu
Meteorology
473	Meteorology	pole star recorder n.	kutup yıldızı kaydedicisi
474	Meteorology	ice pole n.	buz kutbu
Geology
475	Geology	euler pole n.	euler kutbu
476	Geology	geomagnetic pole n.	jeomanyetik kutup
Military
477	Military	survey pole n.	uzaklık ölçüm mirası
478	Military	ranging pole n.	nişangah direği
479	Military	pole charge n.	sırık imla hakkı
480	Military	pole weapon n.	sırıklı silah
481	Military	ridge pole n.	çadır tavan kirişi
482	Military	range pole n.	jalon
Sport
483	Sport	pole walking n.	kuzey disiplini yürüyüşü
484	Sport	pole-vaulting n.	sırıkla yüksek atlama
485	Sport	pole vaulter n.	sırıkla atlayıcı
486	Sport	pole vault n.	sırıkla atlama
487	Sport	pole jump n.	sırıkla atlama
488	Sport	pole jumping n.	sırıkla atlama
489	Sport	pole vault mat n.	sırıkla atlama minderi
490	Sport	pole vaulting n.	sırıkla atlama
491	Sport	pole position n.	formula 1'de en öndeki pilotun pozisyonuna verilen isim
492	Sport	pole jumper n.	sırıkla atlayan sporcu
493	Sport	pole vault n.	sırık üzerinden atlayış
494	Sport	pole-vault v.	sırıkla atlamak
495	Sport	pole vault v.	sırıkla atlamada yarışmak
496	Sport	pole vault v.	sırık üzerinden atlamak
Music
497	Music	mic boom pole n.	mikrofon sopası
498	Music	boom pole n.	mikrofon sopası
499	Music	microphone boom pole n.	mikrofon sopası
Painting
500	Painting	lamp pole n.	ışık direği