vuran - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

vuran



Bedeutungen von dem Begriff "vuran" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 9 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
vuran percussive adj.
vuran striking adj.
vuran pulsatory adj.
vuran flappy adj.
vuran pulsatile adj.
vuran pulsative adj.
vuran scudding adj.
Technical
vuran pulsant adj.
vuran appulsive adj.

Bedeutungen, die der Begriff "vuran" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 140 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
okyanustan kıyıya vuran büyük dalga beachcomber n.
sırrı açığa vuran kimse telltale n.
gizli bir şeyi açığa vuran exposer n.
gizli işleri açığa vuran makale exposé n.
kıyıya vuran büyük dalga breaker n.
sahile vuran dalga beachcomber n.
vuran şey ve kimse kicker n.
yüze vuran expropriator n.
kıyıya vuran süprüntü wash n.
topa vuran oyuncu batsman n.
kıyıya vuran köpüklü dalgalar surf n.
taşkın sevgi gibi hisleri açığa vuran emoter n.
başkalarının sırlarını açığa vuran kimse telltale n.
kıyıya vuran yosun wrack n.
denizde yüzen veya kıyıya vuran şeyler flotsam and jetsam n.
sertçe vuran kişi smiter n.
ayışığının denize (suya) vuran yansıması moonglade n.
kıyıya vuran enkazı toplayan kimse beachcomber n.
topa vuran oyuncu batter n.
cama vuran yağmur sesi pitter-patter n.
(soğuktan vs) birbirine vuran dişler chattering teeth n.
hafifçe vuran kimse tapper n.
güm güm vuran şey thumper n.
(sır/düşünce) açığa vuran unbosomer n.
aniden vuran şey zinger n.
hedefin en dışındaki halkayı vuran ok white n.
açığa vuran veya ortaya konulan şey manifestation n.
bir şeyi açığa vuran kimse manifester n.
bir şeyi açığa vuran şey manifester n.
çekiç gibi vuran kimse hammer n.
çekiçle vuran kimse hammerer n.
vuran kimse whacker n.
gem vuran kimse bridler n.
suçlunun kendisine vuran iki sıra adamın arasından koştuğu eski bir ceza türü gantlet n.
suçluya vuran iki sıra adam gantlet n.
hafifçe vuran kimse dabber n.
hafifçe vuran şey dabber n.
sekte vuran kimse deranger n.
bir şeye vuran kimse hitter n.
hedeften vuran okçu rover n.
sekte vuran şey impedance n.
vuran şey inflicter n.
vuran kimse inflicter n.
dalgalarla kıyıya vuran şey drift n.
kuvvetle vuran kimse pile driver n.
vuran kimse pelter n.
torbasını doldurmak için önüne geleni vuran avcı pot hunter n.
raunttaki diğer atışların isabet ettiği alanların dışında kalan kısımdaki bir hedefi iyi vuran atış flyer n.
ket vuran kimse foiler n.
karşı karşıya duran ve ellerindeki sopa gibi silahlarla aralarından geçenlere vuran iki sıra insan gauntlet n.
bel altı vuran yorum outfling n.
hedefin ötesini vuran atış over n.
vuran şey plunker n.
ayağını yere vuran kimse scuffer n.
hedefi on ikiden vuran sözlü veya yazılı saldırı sharpshooting n.
ket vuran durum preventative n.
sağ gösterip sol vuran kimse sleeveen [ireland] n.
dışa vuran şey solvent n.
kıyıya vuran dev dalga suff [obsolete] n.
kıyıya vuran enkazı toplama işiyle uğraşmak beachcomb v.
kıyıya vuran enkazı aramak beachcomb v.
kıyıya vuran enkazı bulmak beachcomb v.
duygularını açığa vuran demonstrative adj.
belirli bir durumu açığa vuran revealing adj.
hislerini serbestçe açığa vuran demonstrative adj.
arkadan vuran treacherous adj.
hislerini açığa vuran demonstrative adj.
başa vuran heady adj.
hemen samimi olup duygularını dokunarak vb. dışa vuran yılışık kimse touchy-feely adj.
güneş alan/vuran sun-soaked adj.
açığa vuran unconcealing adj.
ay ışığı vuran moon-splashed adj.
tarihe damga vuran classical adj.
ket vuran impeding adj.
üzerine vuran impingent adj.
(rüzgar) denizden kıyıya vuran inshore adj.
sekte vuran interpellant adj.
(dalga) çarpan, vuran plangent [rare] adj.
sahilden vuran shoreward adj.
ket vuran foul adj.
damga vuran stigmatic adj.
Phrases
arkadan vuran ışıkta in back light (in back of the light) adv.
Colloquial
tos atan/vuran kişi headbutter n.
(beyzbol) atış bölgesinde topa vuran oyuncu bad-ball hitter n.
bir volkswagen beetle marka araba görüldüğünde herkesin diğerlerine ilk yumruk vuran kişi olmaya çalışıp "punch buggy" dediği oyun punch buggy n.
ağır bir darbe ile vuran kimse tonker n.
Idioms
zincir vuran (kişi) the old ball and chain n.
bel altı vuran yorum cutting remark n.
ilk darbeyi vuran taraf olmak be first out of the box [us] v.
Trade/Economic
damga vuran memur stamper n.
Law
gemi enkazının karaya vuran parçaları wreck n.
Industry
bakır arıtma işlemi sırasında eriyik metalin yüzeyine çubukla vuran işçi flapper n.
Technical
kaza sonucu karaya vuran gemi veya gemi yükü flotsam n.
piyanonun tellerine vuran çekici ayarlayan mekanizma escapement n.
Computer
bilgisayar oyunlarında oyunun büyük bir kısmı boyunca aynı noktada kalıp oradan geçen diğer oyuncuları vuran oyuncu camper n.
Marine
gemi veya teknelerden atılıp karaya vuran mallar ve çer çöp jetsam n.
gemiden denize atılıp karaya vuran yük jetsam n.
gemiden denize atılıp karaya vuran yük jetsom n.
kıyıya vuran gemi enkazından sorumlu kimse wreck-master n.
gemi battıktan sonra karaya vuran yükünden sorumlu yetkili wreckmaster n.
gemi ve yükünün enkaz halinde karaya vuran parçaları wreck n.
baş kıç vuran bir geminin kabarması scend n.
baş kıç vuran bir geminin kabarması send n.
Medical
hızlı fazı yukarıya vuran nistagmus nystagmus with the fast phase beating in upward n.
hızlı fazı bakış yönüne vuran nistagmus nystagmus with the fast phase beating in the direction of gaze n.
hızlı fazı aşağıya vuran nistagmus nystagmus with the fast phase beating in a downward n.
Biology
aynı anda vuran symmetric adj.
aynı anda vuran symmetrical adj.
Marine Biology
fırtınanın ardından kumsallara vuran sarımsı bir yosun hayvanı hornwrack n.
rüzgarla kıyıya vuran deniz yosunu driftweed n.
Environment
karaya vuran çöp rejectamenta n.
karaya vuran atık rejectamenta n.
dere yatağında olup dalları su yüzeyine vuran ağaç sawyer n.
Geography
kıyıya vuran kalıntıların oluşturduğu çizgi hattı strand line n.
kıyıya vuran kalıntıların oluşturduğu çizgi hattı strandline n.
Military
alan dışı hedefi vuran atış flier n.
zemini dik açı ile vuran top gibi ağır silah plunging fire n.
Hunting
atış poligonunda havaya fırlatılan hedefleri vuran kimse trapshooter n.
atış poligonunda havaya fırlatılan hedefleri vuran atıcı trap shot n.
horozun dip tablasına vuran ön kısmı ile arka kısmı arasındaki yay hammer nose spring n.
rastgele vuran avcı potter n.
Sport
sert vuran oyuncu slugger n.
sopayla vuran oyuncu batter n.
çubuğa vuran kriket topu bailer n.
okçuluk tahtasındaki mavi üçüncü daireyi vuran atış blue n.
topa vuran oyuncu chipper n.
golf sopasının topa vuran başı club head n.
golf sopasının topa vuran başı clubhead n.
golf sopasının topa vuran başı club-head n.
golf sopasının topa vuran başı golf-club head n.
sağ elle atılıp kukanın soluna vuran top crossover n.
topa vuran oyuncunun topu görebilmesi için ip dışı alan yakınına yerleştirilen büyük beyaz platform sightscreen n.
sert vuran boksör slogger n.
Baseball
topa vuran oyuncuya atılan top sayısı the count n.
topa yavaşça vuran kimse bunter n.
(topa yavaşça vuran vurucu) yerinden çıkarak atıcı ile yüz yüze gelmek square around v.
topu iç sahanın hemen dışına gönderecek şekilde vuran bloop adj.
Archaic
ket vuran impedimental adj.
Slang
arkadan vuran kimse backstabber n.
(birinin) yüzüne yüzüne vuran in (one's) face adj.