dawn - English Turkish Sentences
English Turkish
dawn şafak n.
  • The Atlantic Dawn and the Veronica are landing in Las Palmas.
  • Atlantik Şafağı ve Veronica Las Palmas'a iniyor.
  • This would be a minimum requirement, I believe, on the dawn of the third millennium.
  • Üçüncü milenyumun şafağında bunun asgari bir gereklilik olacağına inanıyorum.
  • The other point I wish to make relates to the clause which appears to facilitate the Atlantic Dawn.
  • Değinmek istediğim bir diğer husus ise Atlantik Şafağı'nı kolaylaştıracak gibi görünen maddeyle ilgilidir.
Show More (55)
dawn sabah n.
  • Tom works from dawn to dusk.
  • Tom sabahtan akşama kadar çalışır.
  • Stay with me till the dawn.
  • Sabahın ilk ışıklarına kadar benimle birlikte kalın.
  • Roger works from dawn to dusk.
  • Roger sabahtan akşama kadar çalışıyor.
Show More (6)
dawn şafak vakti n.
  • The hour between night and dawn is called the hour of the wolf.
  • Gece ve şafak vakti arasındaki saate kurt saati denir.
  • It's almost dawn and nothing's happened yet.
  • Neredeyse şafak vakti ve henüz bir şey olmadı.
  • It's almost dawn.
  • Neredeyse şafak vakti.
Show More (0)
dawn ortaya çıkma n.
  • The true scale of this economic and ecological disaster is starting to dawn ever more clearly.
  • Bu ekonomik ve ekolojik felaketin gerçek boyutu giderek daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başlıyor.
  • The true scale of this economic and ecological disaster is starting to dawn ever more clearly.
  • Bu ekonomik ve ekolojik felaketin gerçek boyutu her geçen gün daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Show More (-1)
dawn gün doğmak v.
  • It's always darkest just before dawn.
  • En karanlık zaman gün doğmadan hemen öncesidir.
  • It's nearly dawn.
  • Neredeyse gün doğuyor.
Show More (-1)
dawn tan ağarmak v.
  • Tom wakes up at the crack of dawn every day.
  • Tom her gün tan ağarırken kalkar.
Show More (-2)
dawn şafak sökmek v.
  • Tom didn't arrive home until dawn.
  • Tom şafak sökene kadar eve gelmedi.
Show More (-2)