|
- We do not have our finger on the world’s pulse.
- Parmağımız dünyanın nabzında değil.
- The Commission will point its finger at us, the Council probably will too.
- Komisyon parmağıyla bizi işaret edecek, Konsey de muhtemelen öyle yapacaktır.
- The third finger, without a doubt, points to the issue of sustainable policies in our own activities.
- Üçüncü parmak ise şüphesiz kendi faaliyetlerimizde sürdürülebilir politikalar konusuna işaret ediyor.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bunun kime faydası var, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda büyük perakende satış mağazası dışında?
- One of these fingers is our agricultural policy.
- Bu parmaklardan biri de tarım politikamızdır.
- The scandal is not that someone has had their fingers in the till.
- Skandal, birilerinin parmaklarını kasaya sokmuş olması değildir.
- The third finger, without a doubt, points to the issue of sustainable policies in our own activities.
- Üçüncü parmak, hiç şüphesiz, kendi faaliyetlerimizde sürdürülebilir politikalar konusuna işaret etmektedir.
- Who does it benefit, except a handful of large retail outlets which you can count on the fingers of one hand?
- Bu durum, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki büyük perakende satış mağazası dışında kime fayda sağlıyor?
- According to a Chinese proverb, when a wise man points at the moon, the fool looks at his finger.
- Bir Çin atasözüne göre, bilge bir adam ayı işaret ettiğinde, aptal onun parmağına bakar.
- Similar effect can be obtained by the left-hand fingers.
- Benzer etki sol el parmaklarıyla da elde edilebilir.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir cisme dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve dolayısıyla üşür.
- I thought so till I cut my finger the first time.
- İlk seferinde parmağımı kesene kadar ben de öyle sanıyordum.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir nesneye dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve üşüme hissi oluşur.
- Similar effect can be obtained by the left-hand fingers.
- Sol elin parmaklarıyla da benzer bir efekt yaratılabilir.
- Every finger in your hand is connected to a planet.
- Elinizdeki her parmak bir gezegene bağlıdır.
- When we touch an object that is colder than our hand, our finger loses heat and therefore feels cold.
- Elimizden daha soğuk bir nesneye dokunduğumuzda parmağımız ısı kaybeder ve bu nedenle üşür.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Parmağınızla zombilerin üzerine dokunarak onlar kapınızı kırmadan önce onları parçalayın ve ortadan kaldırın.
- I thought so till I cut my finger the first time.
- İlk kez parmağımı kesene kadar öyle sanıyordum.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtladı.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmakta kalbe giden damarlar olduğunu kanıtladı.
- Every finger in your hand is connected to a planet.
- Elinizdeki her parmak bir gezegene bağlı.
- I sprained my finger while playing volleyball.
- Voleybol oynarken parmağımı burktum.
- A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih ediyor.
- You haven't lifted a finger.
- Parmak bile kıpırdatmadın.
- Put your finger in your throat.
- Parmağınızı boğazınıza sokun.
- I had a splinter in my finger, so I asked Tom to help me get it out.
- Parmağıma kıymık battı, Tom'dan çıkarmama yardım etmesini istedim.
- She started running her fingers through her hair.
- O, parmaklarını saçında gezdirmeye başladı.
- Tom twirled the basketball on his finger.
- Tom basketbol topunu parmağında döndürdü.
- Don't cut your finger.
- Parmağınızı kesmeyin.
- If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
- Eğer tırnaklarınızı yerseniz, er ya da geç parmaklarınızı kanatacaksınız.
- His fingers ran swiftly over the keys.
- Parmakları tuşların üzerinde hızla gezindi.
- He licked his fingers.
- Parmaklarını yaladı.
- I got a burn on my finger.
- Parmağımda bir yanık var.
- Keep your fingers crossed for me!
- Parmaklarını benim için çapraz tut!
- Tom cut his finger and it's bleeding pretty badly.
- Tom parmağını kesti ve oldukça kötü kanıyor.
- One of Tom's fingers was broken.
- Tom'un parmaklarından biri kırılmış.
- I got a thorn in my finger.
- Parmağıma diken battı.
- Show me your finger.
- Parmağını banagöster.
- He kissed her fingers.
- Onun parmaklarını öptü.
- I cut my finger peeling potatoes.
- Patatesleri soyarken parmağımı kestim.
- Tom put his finger to his lips.
- Tom parmağını dudaklarına koydu.
- He cut his finger with the knife.
- O, bıçakla parmağını kesti.
- Tom tried to put the ring on Mary's finger, but she wouldn't let him.
- Tom yüzüğü Mary'nin parmağına takmaya çalıştı ama Mary buna izin vermedi.
- Sami looked at Layla's fingers.
- Sami, Layla'nın parmaklarına baktı.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
- Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- There is a distance of four fingers between the eyes and the ears.
- Gözler ve kulaklar arasında dört parmak mesafe vardır.
- Tom held up a warning finger.
- Tom uyarı parmağını kaldırdı.
- Tom put an engagement ring on Mary's finger.
- Tom Mary'nin parmağına bir nişan yüzüğü taktı.
- I'll keep my fingers crossed.
- Parmaklarımı çapraz tutacağım.
- I heard Tom snapping his fingers.
- Tom'un parmaklarını çıtırdattığını duydum.
- My finger is fine now.
- Parmağım şimdi iyi.
- I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.
- Tombul parmaklarım var, bu nedenle küçük bir klavye kullanamam.
- Tom waggled his finger at Mary.
- Tom parmağını Mary'ye doğru salladı.
- He cut his finger in opening a can.
- Konserve açarken parmağını kesti.
- The teacher pointed her finger at me and asked me to come with her.
- Öğretmen parmağıyla beni işaret etti ve onunla gelmemi istedi.
- Mary had a ring on every finger of her left hand.
- Mary'nin sol elinin her parmağında bir yüzük vardı.
- Tom tapped his fingers on his desk.
- Tom parmaklarını masasının üzerine vurdu.
- You haven't lifted a finger.
- Parmağını bile oynatmadın.
- Tom waggled his finger at Mary.
- Tom Mary'ye parmağını salladı.
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebzeleri keserken parmağını bir bıçakla kesti.
- I just cut my finger.
- Ben az önce parmağımı kestim.
- I just cut my finger.
- Az önce parmağımı kestim.
- His fingers got smashed while working on the assembly line.
- Montaj hattında çalışırken parmakları kırıldı.
- Can I put this on your finger?
- Bunu parmağınıza takabilir miyim?
- Tom's fingers are really long.
- Tom'un parmakları çok uzun.
- Tom cut his finger with a knife while he cut vegetables.
- Tom sebze keserken bıçakla parmağını kesti.
- Don't mess with me again, or you'll pick up your teeth with broken fingers.
- Bir daha bana bulaşma, yoksa dişlerini yerden kırık parmaklarınla toplarsın.
- I dipped my finger into the honey.
- Parmağımı bala daldırdım.
- I broke my finger.
- Parmağımı kırdım.
- Can I have this finger?
- Bu parmağı alabilir miyim?
- My fingers are so cold they have gone numb.
- Parmaklarım o kadar soğuk ki uyuştular.
- The root of a flower is as weak as a baby's finger.
- Bir çiçeğin kökü bir bebeğin parmağı kadar zayıftır.
- She ran her fingers through her hair.
- Parmaklarını saçlarında gezdirdi.
- Mary licked the chocolate from her fingers.
- Mary parmaklarındaki çikolatayı yaladı.
- Sami was fingering his prayer beads.
- Sami tespihini parmağıyla çekiyordu.
- She wore a diamond ring on her left third finger.
- Sol üçüncü parmağına elmas bir yüzük takardı.
- A girl caught her fingers in the door.
- Bir kız parmaklarını kapıya sıkıştırdı.
- Tom massaged my temples with his fingers.
- Tom parmaklarıyla şakaklarıma masaj yaptı.
- He has enormous fingers.
- Kocaman parmakları var.
- She had rings on every finger.
- Her parmağında yüzük vardı.
- That's not my finger!
- O benim parmağım değil!
- These mittens keep my fingers warm.
- Bu eldivenler parmaklarımı sıcak tutuyor.
- Tom put the engagement ring on Mary's finger.
- Tom nişan yüzüğünü Mary'nin parmağına taktı.
- Even though I was wearing gloves, my fingers were cold.
- Eldiven giymiş olmama rağmen parmaklarım üşümüştü.
- He blew on his fingers to make them warm.
- Isıtmak için parmaklarına üfledi.
- A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih eder.
- Tom accidentally cut his finger with a knife while chopping carrots.
- Tom havuç doğrarken yanlışlıkla parmağını bıçakla kesti.
- He cut his finger in opening a can.
- Bir kutu açarken parmağını kesti.
- Watch your fingers.
- Parmaklarına dikkat et.
- The x-ray showed two broken fingers.
- Röntgende iki parmağın kırık olduğu görüldü.
- Tom has cut off one of his fingers.
- Tom parmaklarından birini kesmiş.
- A hand has five fingers.
- Bir elin beş parmağı vardır.
- I burnt my fingers while I was preparing popcorn.
- Patlamış mısır hazırlarken parmaklarımı yaktım.
- Tom shut the car door on his finger.
- Tom arabanın kapısını parmağının üzerine kapattı.
- My finger is fine now.
- Parmağım şu anda iyi.
- Your fingers are pretty.
- Parmakların çok güzel.
- I cut my finger.
- Parmağımı kestim.
- Tom has a splinter in his finger.
- Tom'un parmağına kıymık battı.
- Tom cut his finger on a piece of glass.
- Tom parmağını bir cam parçasıyla kesti.
- Everyone has seven fingers and three toes.
- Herkesin yedi parmak ve üç ayak parmağı vardır.
- Spread your fingers.
- Parmaklarınızı ayırın.
- Tom was tapping his fingers nervously on the table.
- Tom parmaklarını gergin bir şekilde masaya vuruyordu.
- Do you think fried chicken should be eaten with a fork or with your fingers?
- Sizce kızarmış tavuk çatalla mı yoksa parmaklarla mı yenmeli?
- If you bite your fingernails, sooner or later you will make your fingers bleed.
- Tırnaklarını ısırırsan, er ya da geç parmaklarını kanatırsın.
- Cool the burned finger in running water.
- Yanmış parmağı akan suda soğut.
- I burned my finger.
- Ben parmağımı yaktım.
- My father doesn't lift a finger at home.
- Babam evde parmağını bile kıpırdatmaz.
- Tom caught a mosquito between his thumb and first finger.
- Tom bir sivrisineği başparmağı ve ilk parmağı arasında yakaladı.
- Tom tapped his fingers on his desk.
- Tom parmaklarını masasına vurdu.
- Tom broke a glass and cut one of his fingers.
- Tom bir bardak kırdı ve parmaklarından birini kesti.
- Tom took his finger off the trigger and put his pistol back in its holster.
- Tom parmağını tetikten çekti ve tabancasını kılıfına geri koydu.
- His mother lost a few fingers at work.
- Annesi işte birkaç parmağını kaybetti.
- I caught my finger in the door.
- Kapıya parmağımı sıkıştırdım.
- Even though I was wearing gloves, my fingers were cold.
- Eldiven takmama rağmen parmaklarım üşüyordu.
- His mother lost a few fingers at work.
- Onun annesi iş başında birkaç parmağını kaybetti.
- He drew invisible symbols in the air with his fingers.
- Parmaklarıyla havada görünmez semboller çizdi.
- Tom put a diamond ring on Mary's finger.
- Tom Mary'nin parmağına elmas bir yüzük taktı.
- She ran her fingers through his hair.
- Parmaklarını onun saçlarında gezdirdi.
- Be more careful with the hammer - don't hit my finger!
- Çekiçle daha dikkatli ol - parmağıma vurma!
- People have eaten with their fingers from the beginning of history.
- İnsanlar tarihin başlangıcından beri parmaklarıyla yemek yemişlerdir.
- I can't get this splinter out of my finger.
- Bu kıymığı parmağımdan çıkaramıyorum.
- I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.
- Tombul parmaklarım var, bu yüzden küçük klavye kullanamıyorum.
- When using the kitchen knife, my wife cut her finger.
- Karım mutfak bıçağını kullanırken parmağını kesti.
- Tom held up a finger.
- Tom parmağını kaldırdı.
- Tom's fingers are greasy.
- Tom'un parmakları yağlı.
- I will cut your fingers and tongue, Caty!
- Senin parmaklarını ve dilini keseceğim, Caty!
- Many people eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yer.
- He kissed her fingers.
- Parmaklarını öptü.
- You like to feel cash with your fingers, so you think money's more real.
- Parayı parmaklarınızla hissetmeyi seviyorsunuz, bu yüzden paranın daha gerçek olduğunu düşünüyorsunuz.
- Watch your fingers!
- Parmaklarına dikkat et!
- His finger bleeds.
- Onun parmağı kanıyor.
- Don't point your finger at me.
- Parmağını bana doğrultma.
- His finger bleeds.
- Parmağı kanıyor.
- Tom has a splinter in his finger.
- Tom'un parmağında kıymık var.
- While Tom cut vegetables he cut off a part of his finger.
- Tom sebzeleri keserken parmağının bir kısmını kesti.
- I'm keeping my fingers crossed.
- Parmaklarımı çapraz tutuyorum.
- Spread your fingers.
- Parmaklarını aç.
- I still have a couple of fingers left.
- Hâlâ birkaç parmağım var.
- He put the ring on Mary's finger.
- Yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
- Bir Yunanlıyla tokalaşırken parmaklarını say.
- Tom has cut off one of his fingers.
- Tom parmaklarından birini kesti.
- Never plug your finger into the socket.
- Parmağını asla prize takma.
- My fingers pronounce every word, every pause and every accent.
- Parmaklarım her kelimeyi, her duraklamayı ve her vurguyu telaffuz eder.
- Tom licked his fingers.
- Tom parmaklarını yaladı.
- Tom drummed his fingers on the table.
- Tom parmaklarını masaya vurdu.
- The girl is skillful with her fingers.
- Kızın parmakları becerikli.
- I got a burn on my finger.
- Benim parmağımda bir yanık var.
- Tom put his finger on his lips.
- Tom parmağını dudaklarına götürdü.
- Show me your fingers.
- Bana parmaklarını göster.
- Her fingers danced over the keyboard.
- Parmakları klavyenin üzerinde dans ediyordu.
- My fingers are numb.
- Parmaklarım uyuşmuş.
- My fingers are fine now.
- Parmaklarım şu anda iyi.
- These exercises will develop the strength of your fingers.
- Bu egzersizler parmaklarınızın gücünü geliştirecek.
- She started running her fingers through her hair.
- Parmaklarını saçlarında gezdirmeye başladı.
- We have five fingers on each hand.
- Her elimizde beşer parmak var.
- Tom shut the door on his finger.
- Tom parmağıyla kapısını kapattı.
- Please squeeze my fingers.
- Lütfen parmaklarımı sıkın.
- He stood with his finger in his mouth.
- Parmağı ağzında duruyordu.
- Please follow my finger without moving your head.
- Lütfen başınızı oynatmadan parmağımı takip edin.
- A little girl caught her fingers in the door.
- Küçük bir kız parmaklarını kapıya sıkıştırdı.
- Don't point the finger at others, point the finger at yourself.
- Parmağınızla başkalarını göstermeyin, parmağınızla kendinizi gösterin.
- I have a thorn in my finger.
- Parmağımda bir diken var.
- Tom took his finger off the trigger.
- Tom parmağını tetikten çekti.
- Please follow my finger without moving your head.
- Lütfen kafanızı hareket ettirmeden gözünüzle parmağımı takip edin.
- I cut my finger peeling potatoes.
- Patates soyarken parmağımı kestim.
- She shut the door on her finger.
- Kapıyı parmağıyla kapattı.
- That was my finger.
- O benim parmağımdı.
- Tom has cut his finger.
- Tom parmağını kesti.
- Tom cut his finger.
- Tom parmağını kesti.
- Her fingers danced over the keyboard.
- Onun parmakları klavyenin üzerinde dans etti.
- Have you ever cut your finger with a knife?
- Hiç bıçakla parmağınızı kestiniz mi?
- Tom had his finger on the trigger.
- Tom'un parmağı tetikteydi.
- Tom certainly has Mary wrapped around his finger.
- Tom kesinlikle Mary'yi parmağında oynatıyor.
- Can I have this finger?
- Şu parmağınızı alabilir miyim?
- My fingers are too fat to fit into these gloves.
- Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar şişman.
- I've got blisters on my fingers.
- Parmaklarım su topladı.
- Please squeeze my fingers.
- Parmaklarımı sıkın lütfen.
- Tom cut his finger on the broken glass.
- Tom kırık camla parmağını kesti.
- So are you translating or twiddling your fingers?
- Çeviri mi yapıyorsun yoksa parmaklarını mı oynatıyorsun?
- My father doesn't lift a finger at home.
- Babam evde parmağını bile oynatmaz.
- She pointed her finger at him accusingly.
- Parmağını suçlayıcı bir şekilde ona doğrulttu.
- Tom put the ring on Mary's finger.
- Tom yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
- She cut her finger on the broken glass.
- Kırık camla parmağını kesmiş.
- Tom caught a mosquito between his thumb and first finger.
- Tom baş ve ilk parmağı arasında bir sivrisinek yakaladı.
- Tom's fingers got smashed while working on the assembly line.
- Tom'un parmakları montaj hattında çalışırken kırıldı.
- He licked his fingers.
- O, parmaklarını yaladı.
- This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, onun üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarını kullanabilirsin.
- Today he cut his finger, therefore he cannot play the piano very well.
- Bugün parmağını kesti, bu yüzden piyanoyu iyi çalamıyor.
- He blew on his fingers to make them warm.
- Parmaklarını ısıtmak için onlara üfledi.
- The hand has five fingers.
- Elin beş parmağı var.
- Don't mess with me again, or you'll pick up your teeth with broken fingers.
- Bir daha bana bulaşma, yoksa kırık parmaklarla dişlerini toplarsın.
- Tom noticed the ring on Mary's finger.
- Tom, Mary'nin parmağındaki yüzüğü fark etti.
- I still have a couple of fingers left.
- Hala birkaç parmağım kaldı.
- Tom accidentally cut his finger with a knife while chopping carrots.
- Tom havuç doğrarken yanlışlıkla bıçakla parmağını kesti.
- Is using fingers uncivilized?
- Parmak kullanmak medeni değil mi?
- I've cut my finger.
- Parmağımı kestim.
- Tom cut his finger and it's bleeding pretty badly.
- Tom parmağını kesti ve çok kötü kanıyor.
- Tom tapped his fingers impatiently.
- Tom sabırsızlıkla parmaklarını vurdu.
- Mary twirled her hair around her fingers.
- Mary saçlarını parmaklarının etrafında döndürdü.
- Dan slipped through the fingers of the police.
- Dan, polisin parmaklarının arasından kayıp gitti.
- You don't even lift a finger.
- Parmağını bile kıpırdatmıyorsun.
- Sometimes I want to break your fingers.
- Bazen parmaklarını kırmak istiyorum.
- Please follow my finger without moving your head.
- Lütfen başınızı oynatmadan parmağımı izleyin.
- She drummed her fingers on the table.
- Parmaklarını masaya vurdu.
- Tom cut his finger on a piece of glass.
- Tom bir cam parçası ile parmağını kesti.
- My fingers are fine now.
- Parmaklarım şimdi iyi.
- The baby has pretty little fingers.
- Bebeğin çok güzel parmakları var.
- Tom is all fingers and thumbs.
- Tom'un parmakları ve başparmakları.
- While Tom cut vegetables he cut off a part of his finger.
- Tom sebze keserken parmağının bir kısmını kesti.
- Your fingers are pretty.
- Parmakların güzel.
- Show me your fingers.
- Parmaklarını bana göster.
- Tom is keeping his fingers crossed.
- Tom parmaklarını çapraz tutuyor.
- I got a thorn in my finger.
- Parmağımda bir diken var.
- The baby is sucking his finger.
- Bebek parmağını emiyor.
- Tom clicked his fingers.
- Tom parmaklarını şıklattı.
- The x-ray showed two broken fingers.
- Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.
- They usually drum their fingers at red lights.
- Onlar genellikle kırmızı ışıklarda parmaklarını şakırdatırlar.
- René's fingers are caught in the door.
- René'nin parmakları kapıya sıkıştı.
- Tom put his finger to his lips.
- Tom parmağını dudaklarına götürdü.
- I burnt my finger when some popcorn burst.
- Patlamış mısır patlayınca parmağımı yaktım.
- The girl got her fingers caught in the door.
- Kız, parmaklarını kapıya kaptırdı.
- He burned his fingers.
- O parmaklarını yaktı.
- I sucked my finger.
- Parmağımı emdim.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
- Doktor, Tom'un kırık parmağından çok ayak bileği için endişelendiğini söyledi.
- Tom shut the door on his finger.
- Tom kapıyı parmağıyla kapattı.
- I have my fingers crossed.
- Parmaklarım çapraz.
- She ran her fingers through her hair.
- Parmaklarını saçında gezdirdi.
- My fingers are so numb with cold that I can't play the piano.
- Parmaklarım soğuktan o kadar uyuştu ki piyano çalamıyorum.
- Tom noticed the wedding ring on Mary's finger.
- Tom, Mary'nin parmağındaki alyansı fark etti.
- The girl got her fingers caught in the door.
- Kızın parmakları kapıya sıkıştı.
- Tom has three fingers missing on his left hand.
- Tom'un sol elinde üç parmak eksik.
- They usually drum their fingers at red lights.
- Genelde kırmızı ışıkta parmaklarını çalarlar.
- Tom cut his finger on the broken glass.
- Tom kırık bardakla parmağını kesti.
- Your fingers are pretty.
- Parmaklarınız güzel.
- Tom cut his finger with a knife.
- Tom bir bıçakla parmağını kesti.
- We're keeping our fingers crossed.
- Parmaklarımızı çapraz tutuyoruz.
- Tom slid the ring on Mary's finger.
- Tom yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
- Tom cut his fingers off with a big knife.
- Tom büyük bir bıçakla parmaklarını kesti.
- He can count up to ten with his fingers.
- Parmaklarıyla ona kadar sayabiliyor.
- Can I lick your fingers?
- Parmaklarını yalayabilir miyim?
- Never plug your finger into the socket.
- Elektrik prizine asla parmağınızı sokmayın.
- My fingers are crossed.
- Parmaklarım çapraz.
- We have five fingers on each hand.
- Her elde beş parmağımız var.
- Tom cut his finger with a knife.
- Tom bıçakla parmağını kesti.
- I can't put my finger on it.
- Onun üzerine parmağımı koyamam.
- Tom ran his fingers through his hair.
- Tom da parmaklarını saçlarında gezdirdi.
- Tom put a bandage on Mary's finger.
- Tom, Mary'nin parmağına bandaj yapıştırdı.
- Tom poked his finger up through the hole in the wall.
- Tom parmağını duvardaki delikten içeri soktu.
- Tom put a band-aid on his finger.
- Tom parmağına yara bandı yapıştırdı.
- Tom ran his fingers through Mary's hair.
- Tom parmaklarını Mary'nin saçlarında gezdirdi.
- She bandaged his finger with a handkerchief.
- Bir mendille parmağını sardı.
- We kept our fingers crossed.
- Parmaklarımızı çapraz tuttuk.
- I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds.
- Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma soktum.
- He can count up to ten with his fingers.
- Parmaklarıyla ona kadar sayabilir.
- Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarla yemek yemek yüzyıllar boyu devam etmekle birlikte, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
- Tom took his finger off the trigger and lowered his gun.
- Tom parmağını tetikten çekti ve silahını indirdi.
- Tom took his finger off the trigger and lowered the gun.
- Tom parmağını tetikten çekti ve silahı indirdi.
- I will cut your fingers and tongue, Caty!
- Parmaklarını ve dilini keseceğim, Caty!
- Tom didn't lift a finger to help.
- Tom yardım etmek için parmağını bile kıpırdatmadı.
- The girl got her fingers caught in the door.
- Kız, parmaklarını kapıya sıkıştırdı.
- I burnt my fingers on the hob this morning.
- Bu sabah ocakta parmaklarımı yaktım.
- People have eaten with their fingers from the beginning of history.
- İnsanlar tarihin başlangıcından beri kendi parmaklarıyla yemek yedi.
- He has enormous fingers.
- Onun kocaman parmakları vardır.
- Tom has three fingers missing on his left hand.
- Tom'un sol elinde üç parmağı eksik.
- Put your finger on this.
- Parmağınızı buraya koyun.
- Tom certainly has Mary wrapped around his finger.
- Tom kesinlikle parmağını Mary'ye sardırdı.
- The hand has five fingers.
- Elde beş parmak vardır.
- Tom put a band-aid on his finger.
- Tom parmağına bir yara bandı koydu.
- Have you ever cut your finger with a knife?
- Sen hiç bir bıçakla parmağını kestin mi?
- Tom tried to get the splinter out of Mary's finger.
- Tom, Mary'nin parmağındaki kıymığı çıkarmaya çalıştı.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
- Tom licked the chocolate from his fingers.
- Tom parmaklarındaki çikolatayı yaladı.
- My fingers are numb.
- Parmaklarım uyuştu.
- Tom stuck his fingers in his ears.
- Tom parmaklarını kulaklarına soktu.
- His fingers ran swiftly over the keys.
- Parmakları klavyenin üzerinde hızla hareket etti.
- She bandaged his finger with a handkerchief.
- Parmağını bir mendille sardı.
- The baby wrapped his tiny hand around Tom's finger.
- Bebek minik elini Tom'un parmağına doladı.
- I burnt my fingers on the hob this morning.
- Bu sabah parmaklarımı ocakta yaktım.
- Tom pointed a finger at Mary.
- Tom parmağıyla Mary'yi işaret etti.
- She wore a diamond ring on her left third finger.
- Sol elinin üçüncü parmağına bir elmas yüzük taktı.
- You haven't lifted a finger.
- Parmağını bile kıpırdatmadın.
- Sami looked at Layla's fingers.
- Sami, Leyla'nın parmaklarına baktı.
- Tom burned his fingers on a hot frying pan.
- Tom sıcak tavada parmaklarını yaktı.
- Tom ran his fingers through his hair.
- Tom parmaklarını saçında gezdirdi.
- Tom noticed the wedding ring on Mary's finger.
- Tom Mary'nin parmağındaki alyansı fark etti.
- Tom pulled the ring off his finger.
- Tom parmağındaki yüzüğü çıkardı.
- Watch my fingers.
- Parmaklarıma dikkat et.
- He cut his finger with the knife.
- Bıçakla parmağını kesti.
- Mayuko got a cut on her finger.
- Mayuko'nun parmağında bir kesik var.
- I sprained my finger while playing volleyball.
- Voleybol oynarken parmağımı incittim.
- Mary twirled her hair around her fingers.
- Mary saçını parmaklarının etrafında burdu.
- Can I put this on your finger?
- Şunu parmağınıza takabilir miyim?
- He stood with his finger in his mouth.
- O parmağı ağzında durdu.
- His fingers got smashed while working on the assembly line.
- Montaj hattında çalışırken parmakları ezildi.
- I dipped my finger into the honey.
- Parmağımı bala batırdım.
- She drummed her fingers on the table.
- O parmaklarıyla masada tempo tuttu.
- She pointed her finger at him.
- Parmağıyla onu işaret etti.
- He wouldn't even lift a finger.
- Parmağını bile kıpırdatmadı.
- I have cut my finger.
- Parmağımı kestim.
- Are your fingers broken?
- Parmakların kırık mı?
- I caught my finger in the door.
- Parmağımı kapıya sıkıştırdım.
- Tom put a diamond ring on Mary's finger.
- Tom, Mary'nin parmağına elmas bir yüzük taktı.
- Mary put her finger on my lips.
- Mary parmağını dudaklarıma koydu.
- A splinter of wood, barely visible to the naked eye, caused a very painful infection in one of Tom's fingers.
- Çıplak gözle zar zor görülebilen bir tahta parçası, Tom'un parmaklarından birinde çok acı veren bir enfeksiyona neden oldu.
- You like to feel cash with your fingers, so you think money's more real.
- Parayı parmaklarınızla hissetmek hoşunuza gidiyor, böylece onun daha gerçek olduğunu düşünüyorsunuz.
- Cool the burned finger in running water.
- Yanık parmağı akan suda soğutun.
- Don't put your fingers in the meat grinder!
- Parmaklarınızı kıyma makinesine sokmayın!
- Tom ate the chicken with his fingers.
- Tom tavuğu parmaklarıyla yedi.
- I cut my finger while trying to open the package.
- Paketi açmaya çalışırken parmağımı kestim.
- Tom tried to get the splinter out of Mary's finger.
- Tom Mary'nin parmağından kıymığı çıkarmaya çalıştı.
- Tom had a splinter in his finger, so he asked Mary to help him get it out.
- Tom'un parmağına kıymık batmıştı, bu yüzden Mary'den kıymığı çıkarmasına yardım etmesini istedi.
- Watch my fingers.
- Parmaklarımı izle.
- Tom held up three fingers.
- Tom üç parmağını kaldırdı.
- One of Tom's fingers was broken.
- Tom'un parmaklarından biri kırıldı.
- He burned his fingers.
- Parmaklarını yaktı.
- These exercises will develop the strength of your fingers.
- Bu egzersizler parmaklarınızın gücünü geliştirecektir.
- Many people eat fried chicken with their fingers.
- Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yiyor.
- Tom was tapping his fingers nervously on the table.
- Tom gergin bir biçimde parmaklarını masaya vuruyordu.
- When using the kitchen knife, my wife cut her finger.
- Mutfak bıçağını kullanırken, karım parmağını kesti.
- She shut the door on her finger.
- O, kapıda parmağını sıkıştırdı.
- I burnt my fingers while I was preparing popcorn.
- Patlamış mısır hazırlarken parmağımı yaktım.
- I burnt my finger when some popcorn burst.
- Biraz mısır patlatırken parmağım yandı.
- Tom put his finger on his lips.
- Tom parmağını dudaklarına koydu.
- Watch the baby's fingers.
- Bebeğin parmaklarına dikkat et.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
- Elim soğuktan o kadar uyuştu ki parmaklarımı oynatamıyorum.
- Are your fingers broken?
- Parmaklarınız mı kırık?
- Tom poked his finger up through the hole in the wall.
- Tom parmağıyla duvardaki deliği kurcaladı.
- This pianist has very flexible fingers.
- Bu piyanistin çok esnek parmakları var.
- Is using fingers uncivilized?
- Parmakları kullanmak medeniyetsizlik midir?
- My fingers are too fat to fit into these gloves.
- Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar kalın.
- I burned my finger.
- Parmağımı yaktım.
- The little girl is sucking her finger.
- Küçük kız parmağını emiyor.
- Tom's fingers are really long.
- Tom'un parmakları gerçekten uzun.
- This is a touchscreen, so you can use your fingers to operate the controls which are displayed on it.
- Bu bir dokunmatik ekran, yani üzerinde görüntülenen kontrolleri çalıştırmak için parmaklarınızı kullanabilirsiniz.
- This pianist has very flexible fingers.
- Bu piyanistin parmakları çok esnek.
- Few people can type using all fingers.
- Çok az insan tüm parmaklarını kullanarak yazabilir.
Show More (333)
|