|
- I feel guilty about forgetting your name, could you introduce yourself again, please?
- Adınızı unuttuğum için kendimi suçlu hissediyorum, lütfen kendinizi tekrar tanıtır mısınız?
- The judge thinks you are guilty but I think you have persuaded the jury that you are not.
- Yargıç sizin suçlu olduğunuzu düşünüyor ama bence siz jüriyi suçlu olmadığınıza ikna ettiniz.
- Yet guilty men and women are still at large.
- Ancak suçlu kadın ve erkekler hala serbesttir.
- I have not named the guilty parties in my speech because now is the time to seek peace.
- Konuşmamda suçlu tarafların isimlerini vermedim çünkü şimdi barışı arama zamanıdır.
- And all the rest of us are guilty to a greater or lesser extent.
- Ve geri kalan hepimiz az ya da çok suçluyuz.
- We do not have guilty and innocent parties here, just victims.
- Burada suçlu ve masum taraflar yok, sadece mağdurlar var.
- We do not have guilty and innocent parties here, just victims.
- Bizim burada suçlu ve masum taraflarımız yok, sadece mağdurlarımız var.
- Just as I fail to understand that the guilty parties will, you say, be tried before national courts.
- Tıpkı suçlu tarafların ulusal mahkemeler önünde yargılanacağını söylemenizi anlayamadığım gibi.
- Who is the more guilty here?
- Burada kim daha suçlu?
- Iraq is indeed guilty and in breach on all those counts.
- Irak gerçekten de suçludur ve tüm bu hususları ihlal etmektedir.
- Part of the guilty party is sitting directly opposite me, namely the Council itself.
- Suçlu tarafın bir kısmı tam karşımda oturuyor, yani Konseyin kendisi.
- They may be guilty at most of a misdemeanour.
- En fazla bir kabahatten suçlu olabilirler.
- He pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.
- Alkollü araç kullanmaktan suçlu bulunup ehliyetine altı ay süreyle el konuldu.
- Do you think the jury will find Tom guilty?
- Sence jüri Tom'u suçlu bulacak mı?
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Layla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- Layla wasn't acting like a guilty woman.
- Leyla suçlu bir kadın gibi davranmıyordu.
- She is as guilty as Tom.
- O da Tom kadar suçlu.
- Tom is guilty.
- Tom suçlu.
- I thought that Tom wasn't guilty.
- Tom'un suçlu olmadığını sanıyordum.
- Tom said that he wasn't guilty.
- Tom suçlu olmadığını söyledi.
- Do you feel guilty?
- Suçlu mu hissediyorsun?
- They found Tom guilty, right?
- Tom'u suçlu buldular, değil mi?
- Sami is guilty, too.
- Sami de suçlu.
- The court found him guilty and ordered him shot.
- Mahkeme onu suçlu buldu ve onun vurulmasını emretti.
- I felt guilty and sad.
- Suçlu ve üzgün hissettim.
- There was not enough evidence to find him guilty.
- Onu suçlu bulmak için yeterli delil yoktu.
- How can you tell who's innocent and who's guilty?
- Kimin masum ve kimin suçlu olduğunu nasıl söyleyebilirsin?
- I'm the guilty one.
- Suçlu olan benim.
- Dan pleaded guilty to second degree murder.
- Dan ikinci derece cinayetten suçlu bulundu.
- I know you're guilty.
- Suçlu olduğunu biliyorum.
- Do you think they'll find him guilty?
- Sence onu suçlu bulacaklar mı?
- I felt guilty and sad.
- Ben suçlu ve üzgün hissettim.
- Tom looked guilty.
- Tom suçlu görünüyordu.
- I wonder whether Tom is really guilty.
- Acaba Tom gerçekten suçlu mu?
- I heard they found him guilty.
- Onu suçlu bulduklarını duydum.
- Tom looked very guilty.
- Tom çok suçlu görünüyordu.
- Don't forget that you're guilty.
- Suçlu olduğunu unutma.
- The cook is guilty.
- Aşçı suçlu.
- Clearly, he's guilty.
- Belli ki suçlu.
- Is Tom guilty?
- Tom suçlu mu?
- Sami was found just as guilty as Layla and was sentenced to life.
- Sami de Layla kadar suçlu bulundu ve ömür boyu hapse mahkum edildi.
- They found him guilty.
- Onu suçlu buldular.
- They were all guilty.
- Hepsi suçluydu.
- Tom looks guilty.
- Tom suçlu görünüyor.
- He gave up running for mayor after pleading guilty to drunken driving.
- Sarhoş araba kullanmaktan suçlu bulunduktan sonra belediye başkanlığı adaylığından vazgeçti.
- I know Tom isn't guilty.
- Tom'un suçlu olmadığını biliyorum.
- The jury found Tom guilty.
- Jüri Tom'u suçlu buldu.
- You aren't guilty.
- Suçlu değilsiniz.
- She is as guilty as Tom.
- O, Tom kadar suçludur.
- Is Tom really guilty?
- Tom gerçekten suçlu mu?
- I wonder whether or not Tom is guilty.
- Tom'un suçlu olup olmadığını merak ediyorum.
- How can you tell who's innocent and who's guilty?
- Kimin masum kimin suçlu olduğunu nasıl anlayabilirsin?
- Do you feel guilty?
- Kendini suçlu mu hissediyorsun?
- Tom was guilty.
- Tom suçluydu.
- I'm guilty.
- Ben suçluyum.
- You're as guilty as him.
- Sen de onun kadar suçlusun.
- Sami is guilty, too.
- Sami da suçludur.
- Tom looks really guilty.
- Tom gerçekten suçlu görünüyor.
- You're guilty as sin.
- Dibine kadar suçlusunuz.
- The court found him guilty.
- Mahkeme onu suçlu buldu.
- Do you think they'll find him guilty?
- Sence onu suçlu bulurlar mı?
- As far as I know, he's guilty.
- Bildiğim kadarıyla, o suçlu.
- Tom pleaded guilty to armed robbery.
- Tom, silahlı soygundan dolayı suçlu olduğunu itiraf etti.
- He pleaded guilty to drunken driving and his driver's license was suspended for six months.
- Alkollü araç kullanmaktan suçlu bulundu ve ehliyetine altı ay süreyle el konuldu.
- There's no question they're guilty.
- Onların suçlu olması söz konusu değil.
- Sami is guilty as hell.
- Sami cehennem kadar suçludur.
- I heard they found her guilty.
- Onların onu suçlu bulduğunu duydum.
- They're all guilty.
- Onların hepsi suçlu.
- Nobody believes that you're guilty.
- Senin suçlu olduğuna kimse inanmıyor.
- Tom and Mary are guilty.
- Tom ve Mary suçlu.
- You are as guilty as I am, because you knew this was going to happen.
- Sen de benim kadar suçlusun çünkü bunun olacağını biliyordun.
- I wonder if Tom is really guilty.
- Acaba Tom gerçekten suçlu mu?
- Mary is as guilty as Tom.
- Mary, Tom kadar suçludur.
- Insofar as we know, he is guilty.
- Bildiğimiz kadarıyla, o suçlu.
- My lawyer told me that I should plead guilty.
- Avukatım bana suçlu olduğumu itiraf etmem gerektiğini söyledi.
- What convinced you Tom wasn't guilty?
- Tom'un suçlu olmadığına seni ne ikna etti?
- Tom and Mary aren't guilty.
- Tom ve Mary suçlu değil.
- Nobody believes that you're guilty.
- Kimse senin suçlu olduğuna inanmıyor.
- I am just as guilty as everyone else.
- Ben de herkes kadar suçluyum.
- I'm convinced Tom isn't guilty.
- Tom'un suçlu olmadığına ikna oldum.
- If he is innocent, it follows that his wife is guilty.
- Eğer o masumsa bundan şu sonuç çıkar ki onun karısı suçlu.
- Tom is equally guilty.
- Tom da eşit derecede suçlu.
- You're guilty as sin.
- Yüzüne bakılmayacak kadar suçlusun.
- You looked guilty.
- Sen suçlu görünüyordun.
- You are the guilty party.
- Suçlu olan sensin.
- You are as guilty as I am, because you knew this was going to happen.
- Benim kadar sen de suçlusun; çünkü bunun olacağını biliyordun.
- I heard they found Tom guilty.
- Tom'u suçlu bulduklarını duydum.
- We are all convinced that he's guilty.
- Hepimiz onun suçlu olduğuna ikna olduk.
- Tom said I looked guilty.
- Tom suçlu göründüğümü söyledi.
- Sami is guilty as hell.
- Sami çok suçlu.
- Tom claimed he wasn't guilty.
- Tom suçlu olmadığını iddia etti.
- I wasn't guilty.
- Suçlu değildim.
- You aren't guilty.
- Suçlu değilsin.
- You looked guilty.
- Suçlu görünüyordun.
- Tom seemed to be guilty.
- Tom suçlu görünüyordu.
- It is better to risk saving a guilty man than to condemn an innocent one.
- Suçlu bir adamı kurtarma riskini almak, masum birini mahkum etmekten daha iyidir.
- You look guilty.
- Sen suçlu görünüyorsun.
- Fadil wasn't acting like a guilty man.
- Fadıl suçlu bir adam gibi davranmıyordu.
- I won't plead guilty.
- Suçlu olduğumu kabul etmeyeceğim.
- Do you think Tom is guilty?
- Sence Tom suçlu mu?
- Tom is the guilty one.
- Suçlu olan Tom'dur.
- You look guilty.
- Suçlu görünüyorsun.
- I don't know for what I'm guilty.
- Ne için suçlu olduğumu bilmiyorum.
- You're as guilty as him.
- Sen onun kadar suçlusun.
- The court found him guilty and ordered him shot.
- Mahkeme onu suçlu buldu ve vurulmasına karar verdi.
- Mary is as guilty as Tom.
- Mary de Tom kadar suçlu.
- If he is innocent, then his wife is guilty.
- Eğer o masumsa, karısı suçludur.
- He hasn't been proven guilty yet.
- Suçlu olduğu henüz kanıtlanmadı.
- Sami pled guilty to voluntary manslaughter.
- Sami kasten adam öldürmekten suçlu bulundu.
- Do you think the jury will find Tom guilty?
- Jürinin Tom'u suçlu bulacağını düşünüyor musun?
- You are the guilty party.
- Sen suçlu tarafsın.
- They were all guilty.
- Onların hepsi suçluydu.
- Sami pled guilty to murder.
- Sami cinayetten suçlu bulundu.
- We are all convinced that he's guilty.
- Hepimiz onun suçlu olduğuna inanıyoruz.
- Tom hasn't been proven guilty yet.
- Tom'un suçlu olduğu henüz kanıtlanmadı.
- The jury found the defendant guilty.
- Jüri sanığı suçlu buldu.
- I wonder whether Tom is really guilty.
- Tom gerçekten suçlu mu, merak ediyorum.
- Clearly, Tom is guilty.
- Belli ki Tom suçlu.
- I heard they found him guilty.
- Onların onu suçlu bulduğunu duydum.
- In a word, she is guilty.
- Tek kelimeyle, o suçlu.
- Tom is the guilty one.
- Suçlu olan Tom.
- I wonder if Tom is really guilty.
- Tom gerçekten suçlu mu, merak ediyorum.
- Tom was declared guilty.
- Tom'un suçlu olduğu ilan edildi.
- I heard they found her guilty.
- Onu suçlu bulduklarını duydum.
- There was not enough evidence to find him guilty.
- Onu suçlu bulmak için yeterli kanıt yoktu.
- The fact remains that he is guilty.
- Gerçek şu ki o suçlu.
- Tom is guilty, isn't he?
- Tom suçlu, değil mi?
- They're all guilty.
- Hepsi suçlu.
- Tom is as guilty as sin.
- Tom dibine kadar suçlu.
- Maybe Tom is guilty.
- Tom belki suçludur.
- You're guilty, aren't you?
- Suçlusun, değil mi?
- I don't believe you're guilty.
- Suçlu olduğuna inanmıyorum.
- Perhaps Tom is guilty.
- Belki Tom suçludur.
- Tom's guilty.
- Tom suçludur.
- There's no question they're guilty.
- Suçlu olduklarına şüphe yok.
- Tom isn't guilty.
- Tom suçlu değil.
- Maybe Tom is guilty.
- Belki Tom suçludur.
Show More (136)
|