English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | original adj. | özgün | ||
We must now develop original forms of cooperation, whilst respecting the freedoms and desires of each EU nation. Şimdi her bir AB ülkesinin özgürlüklerine ve arzularına saygı duyarak özgün işbirliği biçimleri geliştirmeliyiz. More Sentences |
||||
Common Usage | original adj. | orijinal | ||
The original idea of producing annual financial plans seemed excessively restrictive. Yıllık mali planların hazırlanması yönündeki orijinal fikir aşırı derecede kısıtlayıcı görünmekteydi. More Sentences |
||||
Common Usage | original adj. | asıl | ||
So we have not succeeded in our original aim of maintaining the population in rural areas. Dolayısıyla kırsal alanlardaki nüfusu muhafaza etme yönündeki asıl amacımızda başarılı olamadık. More Sentences |
||||
Common Usage | original n. | asıl | ||
If that is the case, we should make adjustments but continue to bear in mind the original aim of the regulation. Eğer durum buysa, düzenlemeler yapmalı ancak düzenlemenin asıl amacını göz önünde bulundurmaya devam etmeliyiz. More Sentences |
||||
General | ||||
General | original n. | asıl metin | ||
Ali learnt the Persian language to be able to read the The Mathnawi of Jalaluddin Rumi in original text. Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi. More Sentences |
||||
General | original n. | başlangıç | ||
I am also pleased to see that little has been changed from the original objectives of reform. Reformun başlangıçtaki hedeflerinden çok az şey değiştirildiğini görmekten de memnuniyet duyuyorum. More Sentences |
||||
General | original n. | şahsiyet | ||
You are an original masterpiece. Çok müstesna bir şahsiyetsin. More Sentences |
||||
General | original n. | orijinal | ||
The Commission, for its part, will encourage a return to the original spirit of the G8 summits. Komisyon ise G8 zirvelerinin orijinal ruhuna geri dönülmesini teşvik edecektir. More Sentences |
||||
General | original adj. | orijinal | ||
That original agenda is one which may embarrass some individual countries, but the action programme is now there. Bu orijinal gündem bazı ülkeleri utandırabilecek bir gündemdir, ancak eylem programı artık mevcuttur. More Sentences |
||||
General | original adj. | ilk | ||
The original proposed amendment increases the thresholds from 10% to 25%. Önerilen ilk değişiklik eşikleri %10'dan %25'e çıkarmaktadır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | original n. | orijinal kopyası | ||
Subtle differences in tone discriminate the original from the copy. Tonlamadaki ince farklılıklar orijinali kopyadan ayırır. More Sentences |
||||
Trade/Economic | original adj. | asıl | ||
That was its original aim and remains its essential nature. Bu onun asıl amacıydı ve temel niteliği olmaya devam etmektedir. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | original adj. | asıl | ||
I welcome the Council's response to the original question. Konseyin asıl soruya verdiği yanıtı memnuniyetle karşılıyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | original n. | ilginç tip | ||
General | original n. | kaynak | ||
General | original n. | organizatör | ||
General | original n. | orijinal kimse | ||
General | original n. | asıl nüsha | ||
General | original n. | özgün canlı | ||
General | original n. | bir şeyin ilk biçimi | ||
General | original n. | kopyalanan model | ||
General | original n. | kopyalanan desen | ||
General | original n. | kopyalanan arketip | ||
General | original n. | asıl baskı | ||
General | original n. | ilk baskı fotoğraftakiler | ||
General | original n. | resimdekiler | ||
General | original n. | kendisinden kopyalar üretilen resim veya eser | ||
General | original n. | yenilikçi | ||
General | original n. | yenilik yapan kimse | ||
General | original n. | mucit | ||
General | original n. | eksantrik kimse | ||
General | original n. | asıl baskı olan posta pulu | ||
General | original n. | tuhaf kimse | ||
General | original n. | meraklı kimse | ||
General | original n. | karakter | ||
General | original adj. | esas | ||
General | original adj. | gerçek | ||
General | original adj. | zati | ||
General | original adj. | hakiki | ||
General | original adj. | düzenleyen | ||
General | original adj. | değişik | ||
General | original adj. | kopya olmayan | ||
General | original adj. | başlangıçtaki | ||
General | original adj. | asli | ||
General | original adj. | yaratıcı | ||
General | original adj. | el değmemiş | ||
General | original adj. | yeni | ||
General | original adj. | kendine özgü | ||
General | original adj. | menşeye ait | ||
General | original adj. | kökensel | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | original adj. | aslı | ||
Archaic | ||||
Archaic | original n. | ebeveynlik | ||
Archaic | original n. | soy | ||
Archaic | original n. | nesil | ||
Archaic | original n. | ana-babalık | ||
Archaic | original n. | yazar | ||
Archaic | original n. | yaratıcı |