|
- The second key point of the proposals presented today by the Commission is improving the efficiency of coordination.
- Bugün Komisyon tarafından sunulan tekliflerin ikinci kilit noktası koordinasyonun etkinliğinin arttırılmasıdır.
- The second point concerns the threshold, or thresholds, for drawing on the Fund.
- İkinci nokta Fon'dan yararlanma eşiği ya da eşikleri ile ilgilidir.
- My second comment concerns conscientious objectors.
- İkinci yorumum vicdani retçilerle ilgili.
- The second is that equal access to health services is a fundamental right and must remain one.
- İkincisi, sağlık hizmetlerine eşit erişimin temel bir hak olduğu ve böyle kalması gerektiğidir.
- The second issue regarding cement was the risks of long-term exposure.
- Çimento ile ilgili ikinci konu ise uzun vadeli maruz kalma riskleriydi.
- The second issue is one that Bertel Haarder, being a Dane, will well understand.
- İkinci konu ise Bertel Haarder'in bir Danimarkalı olarak çok iyi anlayacağı bir konu.
- A second option, of course, is to tackle it with new technology.
- Elbette ikinci bir seçenek de yeni teknolojilerle bu sorunun üstesinden gelmektir.
- The second amendment states that a shortage of appropriate finance is the major obstacle to starting a business.
- İkinci değişiklik, uygun finansman eksikliğinin iş kurmanın önündeki en büyük engel olduğunu belirtmektedir.
- The second important point relates to the problem of co-existence between GM cultures and non-GM cultures.
- İkinci önemli nokta, GD kültürler ve GD olmayan kültürler arasında bir arada yaşama sorunuyla ilgilidir.
- The second paragraph is Paragraph 19.
- İkinci paragraf 19. Paragraftır.
- The second is the draft mid-term review.
- İkincisi, orta vadeli gözden geçirme taslağıdır.
- The second point is an evaluation and a political direction at the spring European Councils.
- İkinci nokta ise ilkbahar Avrupa Konseylerinde bir değerlendirme ve siyasi bir yönelimdir.
- A second point of criticism concerns the implementation of ethical investment.
- İkinci bir eleştiri noktası etik yatırımın uygulanmasıyla ilgilidir.
- It is in fact the second such report after the Fowler diamond report.
- Aslında Fowler elmas raporundan sonra bu türden ikinci rapordur.
- The second point I want to make is that it has been suggested that the trend for economic support is downwards.
- Değinmek istediğim ikinci nokta, ekonomik destek eğiliminin aşağıya doğru olduğunun ileri sürülmüş olmasıdır.
- The first danger has now been removed, but the second one remains.
- İlk tehlike bertaraf edildi ancak ikinci tehlike hala mevcut.
- I will be happy to do it a second time.
- Bunu ikinci kez yapmaktan mutluluk duyacağım.
- I now turn to the second area, which has to do with fair conditions.
- Şimdi adil koşullarla ilgili olan ikinci alana geçiyorum.
- The second objective is to respond to public opinion.
- İkinci hedef ise kamuoyunun görüşlerine yanıt vermektir.
- We are now going to start the second part of this Question Time.
- Şimdi Soru-Yanıt bölümünün ikinci kısmına geçiyoruz.
- The second point was in fact more of an observation that you made as part of your question.
- İkinci nokta aslında daha çok sorunuzun bir parçası olarak yaptığınız bir gözlemdi.
- The second point concerns the free movement of persons.
- İkinci nokta kişilerin serbest dolaşımı ile ilgilidir.
- Let us encourage that first try, that second try, the will to keep on trying.
- İlk denemeyi, ikinci denemeyi ve denemeye devam etme isteğini teşvik edelim.
- The second point has to do with the votes to confirm the President of the Commission and the Commission as a whole.
- İkinci nokta, Komisyon Başkanı'nın ve Komisyon'un bir bütün olarak onaylanmasına ilişkin oylamalarla ilgilidir.
- The second point is the idea of added therapeutic value for a new medicinal product.
- İkinci nokta ise yeni bir tıbbi ürün için ilave terapötik değer fikridir.
- The second problem concerns the exclusion of religious discrimination from this directive.
- İkinci sorun, dini ayrımcılığın bu direktifin dışında bırakılmasıyla ilgilidir.
- The second issue is one that Bertel Haarder, being a Dane, will well understand.
- İkinci konu, bir Danimarkalı olan Bertel Haarder'in çok iyi anlayacağı bir konudur.
- My second point relates to subsidiarity, which does, indeed, loom large in the Convention's deliberations.
- İkinci husus, gerçekten de Konferans müzakerelerinde büyük önem arz eden yetki devri ile ilgilidir.
- My second marginal comment concerns the convention.
- İkinci marjinal yorumum kongre ile ilgilidir.
- My second reason is that I do not know how we can impose standards in every area.
- İkinci nedenim ise her alanda nasıl standartlar getirebileceğimizi bilmiyorum.
- The second issue concerns what a better system might involve.
- İkinci konu, daha iyi bir sistemin neleri içerebileceği ile ilgilidir.
- I saw the first one, but I did not see the second.
- İlkini gördüm ama ikincisini görmedim.
- The second type amends the proposal materially by adding or deleting certain important provisions.
- İkinci tür, bazı önemli hükümleri ekleyerek veya silerek teklifi önemli ölçüde değiştirir.
- My second point is funding.
- İkinci husus finansmanla ilgili.
- A second important point is orientation.
- İkinci önemli nokta ise oryantasyondur.
- Within a short time it will be constructing its second oil port at the end of the Gulf of Finland.
- Kısa bir süre içinde Finlandiya Körfezi'nin sonunda ikinci petrol limanını inşa edecektir.
- The second area on which I would like to focus is the programme's budget.
- Üzerinde durmak istediğim ikinci alan ise programın bütçesidir.
- My second concern relates to the reaching of an agreement.
- İkinci endişem ise bir anlaşmaya varılmasıyla ilgilidir.
- The second date is 15 March 2003.
- İkinci tarih ise 15 Mart 2003.
- The rapporteur, quite rightly, also rules out the idea of a second or even a third legislative chamber.
- Sözcü, haklı olarak, ikinci ve hatta üçüncü bir yasama meclisi fikrini de reddetmektedir.
- My second brief question has to do with the Police College.
- İkinci kısa sorum Polis Koleji ile ilgili.
- The second principle is that of mission speciality.
- İkinci ilke ise görev uzmanlığıdır.
- I will now move on to my second point.
- Şimdi ikinci noktaya geçiyorum.
- I would now like to refer to the second point.
- Şimdi ikinci noktaya değinmek istiyorum.
- The second annual progress report on this draft is now before us.
- Bu taslağa ilişkin ikinci yıllık ilerleme raporu şu anda önümüzde bulunmaktadır.
- This is the second session that we are holding in October.
- Bu, Ekim ayında düzenlediğimiz ikinci oturumdur.
- The second important point is Iraq's responsibility to cooperate actively with the inspectors.
- İkinci önemli nokta ise Irak'ın denetçilerle aktif işbirliği yapma sorumluluğudur.
- The second point relates to the adoption of a multi-annual programme.
- İkinci nokta, çok yıllı bir programın kabul edilmesiyle ilgilidir.
- The second is that it really is an important step in the right direction for the coal industry.
- İkincisi ise bunun kömür endüstrisi için doğru yönde atılmış önemli bir adım olmasıdır.
- The second report aims to implement the Treaty of Rotterdam through a regulation.
- İkinci rapor, Rotterdam Antlaşması'nın bir yönetmelik aracılığıyla uygulanmasını amaçlamaktadır.
- The second point is the ban on Internet advertising.
- İkinci nokta ise internet reklamlarının yasaklanmasıdır.
- My second point is that we are negotiating with twelve countries.
- Değineceğim ikinci husus ise on iki ülke ile müzakere ediyor olmamızdır.
- The second trap is the issue of reparations.
- İkinci tuzak ise tazminat meselesidir.
- Here, we are regulating a major component of the second pillar.
- Burada ikinci sütunun önemli bir bileşenini düzenliyoruz.
- I shall endeavour to reply to this second point.
- Bu ikinci noktaya cevap vermeye çalışacağım.
- The second point I want to address is as follows.
- Değinmek istediğim ikinci nokta ise şu.
- The second point on our agenda is the taxation of aviation fuel.
- Gündemimizdeki ikinci konu ise uçak yakıtlarının vergilendirilmesi.
- My second point refers to aspartame.
- Bahsedeceğim ikinci husus aspartam ile ilgilidir.
- The second point concerns the flexibility instrument.
- İkinci nokta esneklik aracıyla ilgilidir.
- The second proposal is about applying and refining the principle of subsidiarity.
- İkinci öneri, ikincillik ilkesinin uygulanması ve iyileştirilmesiyle ilgilidir.
- My second point is about Serbia and Montenegro.
- Değinmek istediğim ikinci husus Sırbistan ve Karadağ ile ilgili.
- The second concerns the vital need to identify adequate resources.
- İkincisi, yeterli kaynakların belirlenmesine yönelik hayati ihtiyaçla ilgilidir.
- The second is the successful incorporation of issues relating to people with disabilities in all policies.
- İkincisi ise engellilerle ilgili konuların tüm politikalara başarıyla dahil edilmesidir.
- This is already the second report on Malta which I have had the honour of tabling.
- Bu, Malta hakkında sunma şerefine nail olduğum ikinci rapordur.
- That will be decided during the second referendum.
- Buna ikinci referandumda karar verilecek.
- My second point has to do with discrimination.
- Bahsedeceğim ikinci husus ayrımcılıkla ilgili.
- The second is the non-cyclical nature of these guidelines.
- İkincisi ise bu kılavuz ilkelerin konjonktürel olmayan doğasıdır.
- The second positive element of the proposal is the amendment distinguishing between food supplements and medicines.
- Teklifin ikinci olumlu unsuru ise gıda takviyeleri ile ilaçları birbirinden ayıran değişikliktir.
- My second point is that you do not voice any criticism to condemn the violent demonstrations that rocked the summit.
- İkinci husus ise zirveyi sarsan şiddet gösterilerini kınamak için herhangi bir eleştiride bulunmamanızdır.
- The second is that we must find a firm, but proportionate, response to criminal behaviour by demonstrators.
- İkincisi ise göstericilerin suç teşkil eden davranışlarına karşı sert ama orantılı bir yanıt bulmamız gerektiğidir.
- Mr Simpson, I should like to congratulate you on your second European act this morning.
- Bay Simpson, bu sabahki ikinci Avrupa eyleminizden dolayı sizi tebrik etmek isterim.
- The second is the draft mid-term review.
- İkincisi ise taslak durumundaki orta vadeli gözden geçirmedir.
- That is the reason why we cannot vote for this second proposal.
- Bu ikinci teklife oy veremememizin nedeni budur.
- The second updates and extends the rules relating to the actual management of the funds.
- İkincisi, fonların fiili yönetimine ilişkin kuralları günceller ve genişletir.
- The first is the problem of the ageing population and the second is the rise in the entitlement age.
- Bunlardan ilki yaşlanan nüfus sorunu, ikincisi ise hak kazanma yaşının yükselmesidir.
- The second point concerns the Convention.
- İkinci nokta Sözleşme ile ilgilidir.
- There is also a second important issue here.
- Burada ikinci önemli bir konu daha vardır.
- The second problem is that of funding.
- İkinci sorun ise finansman sorunudur.
- The second is that, for once, there are excellent reasons for such concerns.
- İkincisi ise, bir kez olsun, bu tür endişeler için mükemmel nedenler olmasıdır.
- My second point concerns the agencies, of which we are acquiring an ever-greater number.
- İkinci husus, sayıları her geçen gün artan ajanslarla ilgilidir.
- I am also a former director of the second largest airline in Britain.
- Ayrıca İngiltere'nin en büyük ikinci havayolu şirketinin eski yöneticisiyim.
- The second point is the country's integrity.
- İkinci nokta ise ülke bütünlüğüdür.
- The second point is about scrutiny mechanisms.
- İkinci nokta ise denetim mekanizmaları ile ilgilidir.
- The second fundamental question that is yet to be resolved relates to the issue of responsibility.
- Henüz çözüme kavuşturulmamış olan ikinci temel soru ise sorumluluk konusuyla ilgilidir.
- The second point is the level of detail provided for each proposed legislative action.
- İkinci nokta, önerilen her bir yasama eylemi için sağlanan ayrıntı düzeyidir.
- Money has been taken away even from the strengthening of the second pillar that has been called for on all sides.
- Her taraftan talep edilen ikinci sütunun güçlendirilmesinden bile para çalındı.
- The second problem is about visas for Taiwan's top leaders.
- İkinci sorun Tayvan'ın üst düzey liderlerine verilen vizelerle ilgili.
- The second is to submit the guidelines as quickly as possible after that, as a package.
- İkincisi, bundan sonra mümkün olan en kısa sürede kılavuz ilkeleri bir paket olarak sunmaktır.
- On the second issue, "ever-greening", there are no provisions in the TRIPS Agreement that could be applied here.
- TRIPS Anlaşması'nda "Sürekli yeşillendirme" temalı ikinci husus bağlamında uygulanacak herhangi bir hüküm bulunmaz.
- On the second part of Amendment 113, it was put to us that the word advertising was open to misinterpretation.
- 113 sayılı Değişikliğin ikinci kısmında reklam kelimesinin yanlış yorumlanmaya açık olduğu ifade edilmiştir.
- Today, we are debating the vitamin directive at second reading.
- Bugün vitamin yönergesini ikinci oturumda tartışıyoruz.
- The second aspect relating to staffing policy concerns the disciplinary procedure.
- Personel politikasıyla ilgili ikinci husus disiplin prosedürüyle ilgilidir.
- In 2000 it was 11.1%, the second highest rate after Spain.
- 2000 yılında bu oran %11,1 ile İspanya'dan sonra en yüksek ikinci orandı.
- The second split should be the remainder of that amendment.
- İkinci bölüm, bu değişikliğin geri kalan kısmı olmalıdır.
- There are lessons to be learnt regarding the second British and Dutch way.
- İkinci İngiliz ve Hollanda yöntemi ile ilgili olarak çıkarılması gereken dersler var.
- My second point concerns the resolution itself, which contained a call for new elections.
- İkinci husus, yeni seçim çağrısı içeren kararın kendisiyle ilgili.
- The second point concerns collaboration between the Council and the European Parliament.
- İkinci nokta ise Konsey ve Avrupa Parlamentosu arasındaki işbirliği ile ilgilidir.
- For the first three decades after the Second World War, state aid and protectionism were less controversial.
- İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki ilk otuz yıl boyunca devlet yardımları ve korumacılık daha az tartışmalı olmuştur.
- My second comment is that Lebanon was hit by tragedy about twenty years ago.
- İkinci yorumum ise Lübnan'ın yaklaşık yirmi yıl önce bir trajediyle karşı karşıya kaldığıdır.
- The second point is the reform of the Commission and the staff regulations.
- İkinci husus ise Komisyon ve personel yönetmeliği reformudur.
- My second main concern is that we connect and communicate more coherently with the people of Europe.
- İkinci temel kaygım ise Avrupa halklarıyla daha tutarlı bir şekilde bağlantı kurmamız ve iletişim kurmamızdır.
- The second major result concerned ourselves as consumers.
- İkinci önemli sonuç ise tüketiciler olarak bizleri ilgilendirmektedir.
- The Commission will be adopting the second measure in the package ordered by Nice in June as well.
- Komisyon, Haziran ayında Nice tarafından sipariş edilen paketteki ikinci tedbiri de kabul edecektir.
- No money at all was spent on new Community initiatives for the second year in succession.
- Art arda ikinci yılda da yeni Topluluk girişimleri için hiç para harcanmadı.
- The second report of the Wise Men arrived in September.
- Akil Adamlar'ın ikinci raporu Eylül ayında geldi.
- Second, that the Treaty provides only a limited basis in law.
- İkincisi, Antlaşma'nın hukukta sadece sınırlı bir dayanak sağlamasıdır.
- The second aspect to this issue concerns the mobility of young researchers.
- Bu konunun ikinci yönü ise genç araştırmacıların hareketliliği ile ilgilidir.
- There are lessons to be learnt regarding the second British and Dutch way.
- İkinci İngiliz ve Hollanda yöntemiyle ilgili çıkarılması gereken dersler var.
- The second recommendation relates to criminal proceedings.
- İkinci tavsiye ceza davaları ile ilgilidir.
- Our second concern is the related issue of lack of balance.
- İkinci endişemiz ise bununla bağlantılı olan denge eksikliği meselesidir.
- The second comment concerns terminology.
- İkinci yorum terminoloji ile ilgilidir.
- Our second call on the Commission is to map the cultural industries at European level.
- Komisyon'a ikinci çağrımız, Avrupa düzeyinde kültür endüstrilerinin haritasını çıkarmasıdır.
- There is too much at stake to get it wrong a second time.
- İkinci kez yanlış yapmak için çok fazla risk var.
- A second is that it creates difficulties for the research framework programme.
- İkincisi ise, araştırma çerçeve programı için zorluklar yaratmasıdır.
- We were unsuccessful, but we must ensure no second Erika or second Prestige founders off our coasts.
- Başarılı olamadık ama kıyılarımızda ikinci bir Erika ya da ikinci bir Prestige kurucusu olmamasını sağlamalıyız.
- The second reason relates to the presence, or absence, of the candidate countries at Council meetings.
- İkinci neden ise aday ülkelerin Konsey toplantılarındaki varlığı ya da yokluğuyla ilgilidir.
- Mr Cunha's report would probably mean a second reform and we could not accept it.
- Sayın Cunha'nın raporu muhtemelen ikinci bir reform anlamına gelecektir ve biz bunu kabul edemeyiz.
- The Council will then come in at the negotiation at second reading.
- Konsey daha sonra ikinci oturumda müzakereye katılacaktır.
- A second supplementary question concerns the coordinator of the Sensus programme.
- İkinci bir ek soru Sensus programının koordinatörü ile ilgilidir.
- Our second principle concerns our work on these issues.
- İkinci prensibimiz bu konulardaki çalışmalarımızla ilgilidir.
- The second proposal that we will be rejecting is that of setting inflation targets.
- Reddedeceğimiz ikinci öneri ise enflasyon hedeflerinin belirlenmesidir.
- My second point has to do with discrimination.
- Değinmek istediğim ikinci husus ayrımcılıkla ilgili.
- This led to a difference in view between Council and Parliament after the second reading in April.
- Bu durum Nisan ayındaki ikinci aşamadan sonra Konsey ve Parlamento arasında görüş ayrılığına yol açtı.
- My second conviction is financial in nature.
- İkinci kanaatim ise mali niteliktedir.
- The second point is the reform of the Commission and the staff regulations.
- İkinci nokta ise Komisyon ve personel yönetmeliklerinde reform yapılmasıdır.
- Who would have forecast all this in 1941, with the second world war raging and millions being slaughtered?
- İkinci Dünya Savaşı'nın sürdüğü ve milyonlarca insanın katledildiği 1941 yılında tüm bunları kim tahmin edebilirdi ki?
- With regard to the second point, entitled 'Stability and security', the terrorist threat hangs over the Union.
- 'İstikrar ve güvenlik' başlıklı ikinci maddeyle ilgili olarak, terör tehdidi Birliğin önünde durmaktadır.
- We also ask for approval of the second tranche of 317 posts, however.
- Bununla birlikte 317 kadronun ikinci diliminin de onaylanmasını talep ediyoruz.
- We are going quickly, so let us hold a second round immediately.
- Hızlı gidiyoruz, bu nedenle hemen ikinci bir tur yapalım.
- The second problem is the delegation of powers by the authority.
- İkinci sorun ise otorite tarafından yetkilerin devredilmesidir.
- I also have a second question, which relates to this and the previous debate.
- Ayrıca bu ve bir önceki tartışmayla ilgili ikinci bir sorum var.
- The second condition was better matching of budgetary decisions and the Commission's work programme.
- İkinci koşul ise bütçe kararları ile Komisyon'un çalışma programının daha iyi eşleştirilmesidir.
- The second line which may require additional appropriations is the Cohesion Fund.
- Ek ödenek gerektirebilecek ikinci hat ise Uyum Fonu'dur.
- The second is the comparator.
- İkincisi ise karşılaştırıcıdır.
- There is no commitment to a second round of national strategy reports and their assessment at European level.
- Ulusal strateji raporlarının ikinci turuna ve bunların Avrupa düzeyinde değerlendirilmesine ilişkin bir taahhüt yoktur.
- Our second objection concerns the reversal of the burden of proof.
- İkinci itirazımız, ispat yükünün tersine çevrilmesiyle ilgilidir.
- The second point is the composition of the ACP-EU delegation, which is not of course particularly appropriate.
- İkinci husus ise ACP-AB delegasyonunun yapısıdır ki bu elbette pek de uygun değildir.
- My second comment concerns Cyprus.
- İkinci yorumum Kıbrıs ile ilgilidir.
- The second issue is that of the first pillar of the CAP, in other words market support and compensatory aid.
- İkinci konu ise OTP'nin birinci ayağı, diğer bir deyişle piyasa desteği ve telafi edici yardımlardır.
- The second concerns, for example, the work programme for environmental strategy.
- İkincisi, örneğin çevre stratejisi çalışma programı ile ilgilidir.
- My second point relates to the duration of authorisation.
- Değineceğim ikinci nokta ise ruhsat süresiyle ilgilidir.
- My second concern applies to Article 53 in the classical directive.
- İkinci endişem klasik direktifin 53. Maddesi ile ilgilidir.
- This brings me to the second point.
- Bu da beni ikinci noktaya getiriyor.
- This second rail package has several dimensions.
- Bu ikinci demir yolu paketinin çeşitli boyutları var.
- The second major amendment is to give an exemption for 12 months for temporary workers placed in user companies.
- İkinci önemli değişiklik ise kullanıcı şirketlere yerleştirilen geçici işçilere 12 ay süreyle muafiyet tanınmasıdır.
- It is true that Agenda 2000 created the second pillar of the CAP, rural development, and we welcome that.
- Gündem 2000'in OTP'nin ikinci ayağı olan kırsal kalkınmayı yarattığı doğrudur ve bunu memnuniyetle karşılıyoruz.
- My second point relates to the conditions governing the entry into force of the future European Constitution.
- İkinci görüşüm, gelecekteki Avrupa Anayasası'nın yürürlüğe girmesine ilişkin koşullarla ilgilidir.
- The second railway package, like the first, aims to create a common internal market in rail transport.
- İkinci demir yolu paketi de birincisi gibi demiryolu taşımacılığında ortak bir iç pazar yaratmayı amaçlıyor.
- The second issue is the cut in traditional policies on third countries.
- İkinci mesele, üçüncü dünya ülkelerine yönelik geleneksel politikalarda kesintiye gidilmesidir.
- The second vote is on whether to hold the vote on the motions in question on Wednesday or Thursday.
- İkinci oylama ise söz konusu önergelerin oylamasının Çarşamba ya da Perşembe günü yapılıp yapılmayacağına ilişkindir.
- The second point is more complicated.
- İkinci husus ise daha karmaşıktır.
- The Irish people saw to that, and you know that if you ask them again they will reject it a second time.
- İrlanda halkı bunu gördü ve onlara tekrar sorarsanız ikinci kez reddedeceklerini biliyorsunuz.
- The second point concerns the threshold, or thresholds, for drawing on the Fund.
- İkinci husus ise Fon'dan yararlanma eşiği ya da eşikleri ile ilgilidir.
- The euro will come into circulation in 89 days, and it is already the second most important currency in the world.
- Euro 89 gün içinde tedavüle girecek ve şimdiden dünyanın en önemli ikinci para birimi haline geldi.
- In June 2003, the Commission transmitted its proposals for the Second Action Plan to the Council.
- Haziran 2003'te Komisyon, İkinci Eylem Planı'na ilişkin önerilerini Konseye iletti.
- The second relates to content.
- İkincisi ise içerikle ilgilidir.
- My second comment concerns the actual purpose of this proposed directive.
- İkinci yorumum, önerilen bu yönergenin asıl amacı ile ilgilidir.
- The second pillar is the virtual campus.
- İkinci ayak sanal kampüs.
- The second issue concerns freedom of dealers and their ability to invest.
- İkinci konu bayilerin özgürlüğü ve yatırım yapma kabiliyetleri ile ilgili.
- I find myself with the unexpected privilege this evening of speaking second in this debate.
- Bu akşam bu tartışmada ikinci konuşma yapma gibi beklenmedik bir ayrıcalığa sahibim.
- I am due to visit FYROM in the second week in March.
- Mart ayının ikinci haftasında Makedonya'yı ziyaret edeceğim.
- The second issue of particular importance to my group is universal services provision.
- Benim grubum için özel önem taşıyan ikinci konu ise evrensel hizmetlerin sağlanmasıdır.
- The second matter concerns the contracts airlines have with their customers.
- İkinci konu, hava yolu şirketlerinin müşterileriyle yaptıkları sözleşmelerle ilgilidir.
- The second point about the approach adopted in the report is that it is thoughts, above all, which are to be punished.
- Raporda benimsenen yaklaşımla ilgili ikinci nokta, cezalandırılacak olanın her şeyden önce düşünceler olduğudur.
- The second comment that I wanted to make concerns a survey that was carried out recently in Latin America.
- Yapmak istediğim ikinci yorum, yakın zamanda Latin Amerika'da gerçekleştirilen bir anketle ilgilidir.
- My second comment relates to the Roadmap.
- İkinci yorumum Yol Haritası ile ilgilidir.
- The second group of proposed amendments contains proposals for fundamental changes to the existing proposal.
- Önerilen değişikliklerin ikinci grubu ise mevcut tasarıya ilişkin temel değişiklik önerilerini içermektedir.
- The second point to stress is the enormous, and very significant, victory of Prime Minister Sharon.
- Vurgulanması gereken ikinci nokta ise Başbakan Şaron'un muazzam ve çok önemli zaferidir.
- The second option was an outright ban on silicone breast implants.
- İkinci seçenek silikon göğüs implantlarının tamamen yasaklanmasıydı.
- The second eartag can be replaced by an electronic identifier.
- İkinci eartag elektronik bir tanımlayıcı ile değiştirilebilir.
- The second issue concerns emissions offsetting, or trading.
- İkinci konu emisyon dengelemesi ya da ticareti ile ilgilidir.
- The first EU-India summit has been held, and has been followed by a second one, but this is really not enough.
- İlk AB-Hindistan zirvesi yapıldı ve bunu ikinci bir zirve takip etti, ancak bu gerçekten yeterli değil.
- Since no candidate has obtained a majority of the votes cast, we shall proceed to a second round of voting.
- Hiçbir aday kullanılan oyların çoğunluğunu alamadığı için ikinci tur oylamaya geçiyoruz.
- This is an aspect that we have particularly highlighted in the Second Action Plan.
- Bu, İkinci Eylem Planında özellikle vurguladığımız bir husustur.
- We cannot have Kosovo fall victim to this a second time.
- Kosova'nın ikinci kez buna kurban gitmesine izin veremeyiz.
- My second comment has to do with repatriation policy.
- İkinci yorumum geri dönüş politikası ile ilgili.
- The second point concerns the referendums which will be held in the candidate countries.
- İkinci nokta ise aday ülkelerde yapılacak referandumlarla ilgilidir.
- That brings me to my second point.
- Bu da beni ikinci noktaya getiriyor.
- Second, because this was an opportunity that did not arise ten years ago and which will not arise in the next few years.
- İkincisi, bunun on yıl önce ortaya çıkmamış ve önümüzdeki birkaç yıl içinde de çıkmayacak bir fırsat olması.
- If we want to promote the second pillar we need to get employers excited about the new rules.
- İkinci ayağı teşvik etmek istiyorsak işverenleri yeni kurallar konusunda heyecanlandırmalıyız.
- My second point relates to the conditions governing the entry into force of the future European Constitution.
- Değineceğim ikinci nokta, gelecekteki Avrupa Anayasasının yürürlüğe girmesine ilişkin koşullarla ilgilidir.
- The second positive feature is that we have succeeded in achieving a better political dialogue.
- İkinci olumlu özellik ise daha iyi bir siyasi diyaloğa ulaşmayı başarmış olmamızdır.
- My second point concerns the new Financial Regulation.
- Değinmek istediğim ikinci husus yeni Mali Tüzük ile ilgilidir.
- The second was to recommend a detailed directive, stating exactly how cars are to be designed.
- İkincisi ise araçların tam olarak nasıl tasarlanması gerektiğini belirten detaylı bir yönerge önermekti.
- The second action plan is an action plan for improving quality at work and increasing productivity.
- İkinci eylem planı, iş yerinde kalitenin iyileştirilmesi ve verimliliğin arttırılmasına yönelik bir eylem planıdır.
- I believe that to be this report's second pillar, if that is indeed the term to be used.
- Bu raporun ikinci ayağının bu olduğuna inanıyorum, eğer gerçekten kullanılacak terim buysa.
- My second comment is that Lebanon was hit by tragedy about twenty years ago.
- İkinci yorumum ise Lübnan'ın yaklaşık yirmi yıl önce bir trajediyle sarsıldığıdır.
- The second point concerns collaboration between the Council and the European Parliament.
- İkinci nokta Konsey ve Avrupa Parlamentosu arasındaki işbirliği ile ilgilidir.
- The first relates to institutional reform and the second to policy matters.
- Bunlardan ilki kurumsal reform, ikincisi ise politika konularıyla ilgilidir.
- That brings me to the second aspect, which is consistency and complementarity.
- Bu da beni tutarlılık ve tamamlayıcılık olan ikinci hususa getiriyor.
- The second point concerns the place of the social dialogue in the Community.
- İkinci nokta, sosyal diyaloğun Topluluk içindeki yeri ile ilgilidir.
- Efforts to cut off sources of funding for terrorism come second.
- Terörizmin finansman kaynaklarının kesilmesine yönelik çabalar ikinci sırada gelmektedir.
- That is our second trump card.
- Bu bizim ikinci kozumuz.
- The second issue is the really huge and complex issue of migration.
- İkinci konu ise gerçekten çok büyük ve karmaşık olan göç meselesidir.
- The second point I want to make links in with our competitiveness.
- Değinmek istediğim ikinci nokta rekabet gücümüzle bağlantılıdır.
- That is the very important second pillar.
- Bu çok önemli ikinci sütundur.
- This is our second substantial debate on this subject in recent weeks.
- Bu, son haftalarda bu konuda yaptığımız ikinci önemli tartışma.
- However, we have only reached a figure of 37.4% for the second threshold.
- Ancak, ikinci eşik için sadece %37,4'lük bir rakama ulaşabildik.
- The second line of approach is to strengthen the potential for a rapid and coordinated response to health threats.
- İkinci yaklaşım çizgisi, sağlık tehditlerine karşı hızlı ve koordineli bir yanıt verme potansiyelini güçlendirmektir.
- What happens in the second commitment period?
- İkinci taahhüt döneminde ne olacak?
- Please allow me to comment on a second amendment.
- Lütfen ikinci bir değişiklikle ilgili yorum yapmama izin verin.
- There is a second way of addressing the problem.
- Sorunu ele almanın ikinci bir yolu daha var.
- My second point is the subject of the amendments which I hope will be adopted by Parliament.
- İkinci husus ise Parlamento tarafından kabul edileceğini umduğum değişikliklerin konusudur.
- Furthermore, the collective nature of the second pillar is important.
- Ayrıca ikinci ayağın kolektif niteliği de önemlidir.
- The second point concerns tour operators.
- İkinci nokta tur operatörleri ile ilgilidir.
- A second problem is that there is no need for this proposal.
- İkinci bir sorun ise bu öneriye ihtiyaç duyulmamasıdır.
- The second point to which I should like to draw attention is the synergy with other European programmes.
- Dikkat çekmek istediğim ikinci nokta ise diğer Avrupa programlarıyla olan sinerjidir.
- Such a debate would give us the opportunity to adopt a resolution during the second September part-session.
- Böyle bir tartışma bize Eylül ayındaki ikinci oturumda bir karar kabul etme fırsatı verecektir.
- A second obstacle is fiscal and social differences.
- İkinci bir engel de mali ve sosyal farklılıklardır.
- In June 2003, the Commission transmitted its proposals for the Second Action Plan to the Council.
- Haziran 2003'te Komisyon, İkinci Eylem Planı'na ilişkin önerilerini Konsey'e iletti.
- The second point is the Statement of Assurance that the Court of Auditors did not grant.
- İkinci nokta, Sayıştay'ın vermediği Güvence Beyanı'dır.
- The second strategy line is the central role of the UN.
- İkinci strateji çizgisi ise BM'nin merkezi rolüdür.
- A second example is public finances.
- İkinci bir örnek ise kamu maliyesidir.
- The second subject that concerns me is the Spring Summit.
- Beni ilgilendiren ikinci konu ise Bahar Zirvesi.
- The second point that is missing is that of parliamentary and representative involvement at all levels.
- Eksik olan ikinci nokta ise her düzeyde parlamento ve temsilci katılımıdır.
- The second issue concerns translations of the patent once it has been granted.
- İkinci konu, patent verildikten sonra yapılan çevirilerle ilgilidir.
- The second basic point concerns the guidelines for 2002.
- İkinci temel nokta 2002 yılı kılavuz ilkeleri ile ilgilidir.
- It is the second time in two years that the city of Melilla has suffered a tragedy of this nature.
- Melilla kenti iki yıl içinde ikinci kez bu tür bir trajediyle karşı karşıya kalmıştır.
- The second new feature is connected with sport, which still does not have a legal basis in the Union.
- İkinci yeni özellik ise Birlik içerisinde hala yasal bir dayanağı bulunmayan spor ile ilgilidir.
- My second concern is that the first and last mention of Parliament is in May, in relation to the employment guidelines.
- İkinci endişem ise Parlamentonun ilk ve son kez Mayıs ayında istihdam kılavuzlarıyla ilgili olarak söz almasıdır.
- The second aspect is that Europe has many ports, many shores and many coasts.
- İkinci husus ise Avrupa'nın çok sayıda limana, çok sayıda kıyıya ve çok sayıda sahile sahip olmasıdır.
- The second is the non-proliferation of nuclear weapons and, of course, of fissile materials.
- İkinci konu ise nükleer silahların ve elbette bölünebilir maddelerin yayılmasının önlenmesidir.
- Education should be centred around the learning of a second Community language and new technologies.
- Eğitim, ikinci bir Topluluk dilinin ve yeni teknolojilerin öğrenilmesine odaklanmalıdır.
- The first approach is the voluntary agreements signed by the airlines and the second is laws that must be complied with.
- İlk yaklaşım hava yolları tarafından imzalanan gönüllü anlaşmalar, ikincisi ise uyulması gereken kanunlardır.
- The second essential requirement is that legally binding targets be set.
- İkinci temel gereklilik ise yasal olarak bağlayıcı hedeflerin belirlenmesidir.
- I am not very impressed by this second rail package given that I strongly support the public services.
- Kamu hizmetlerini güçlü bir şekilde desteklediğim için bu ikinci demiryolu paketinden pek etkilenmedim.
- We would like to see the option of a transfer from the first to the second pillar.
- Birinci sütundan ikinci sütuna aktarım seçeneğini görmek istiyoruz.
- Let me turn now to a second aspect of the programme.
- Şimdi programın ikinci bir yönüne değinmek istiyorum.
- A second trial contravenes all legal principles.
- İkinci bir deneme tüm yasal ilkelere aykırıdır.
- We would support the first part and oppose the second.
- İlk bölümü destekliyor, ikinci bölüme ise karşı çıkıyoruz.
- This brings me to my second point.
- Bu da beni ikinci noktaya getiriyor.
- The second crucial change from Lomé concerns civil society participation.
- Lomé'deki ikinci önemli değişiklik sivil toplum katılımı ile ilgilidir.
- It was put forward as a second best solution to put the brakes on short-term speculative movements.
- Kısa vadeli spekülatif hareketleri frenlemek için ikinci en iyi çözüm olarak öne sürülmüştür.
- My second comment relates to the common foreign and security policy.
- İkinci yorumum ortak dış ve güvenlik politikası ile ilgilidir.
- The second innovation concerns the Commission's dual accountability to the European Parliament and the Council.
- İkinci yenilik, Komisyon'un Avrupa Parlamentosu ve Konsey'e karşı çifte hesap verebilirliği ile ilgilidir.
- Allow me just to go very briefly into a second matter.
- İzninizle çok kısa bir şekilde ikinci bir konuya değinmek istiyorum.
- The second point relates to the retrodisplacement of law enforcement.
- İkinci bir husus olarak kolluk kuvvetlerinin geriye dönük yer değiştirmesi hususuna değinmek istiyorum.
- The second method is not being given much thought.
- İkinci yöntem üzerinde fazla düşünülmüyor.
- One of them must have a majority in the European Parliament, but Parliament cannot elect a second.
- Bunlardan birinin Avrupa Parlamentosu'nda çoğunluğa sahip olması gerekir, ancak Parlamento ikinci bir üyeyi seçemez.
- Money has been taken away even from the strengthening of the second pillar that has been called for on all sides.
- Tüm tarafların çağrıda bulunduğu ikinci ayağın güçlendirilmesinden bile para alınmıştır.
- This brings me to my second point.
- Bu da beni ikinci görüşüme getiriyor.
- Firstly, Italy will represent the European Union at the Second Assembly of States Parties in September.
- İlk olarak, İtalya Eylül ayında yapılacak olan İkinci Taraf Devletler Asamblesi'nde Avrupa Birliği'ni temsil edecektir.
- A second crucial principle is, in fact, the right to individual personality development.
- İkinci bir önemli ilke de aslında bireysel kişilik gelişimi hakkıdır.
- The first concerns public health, the second harmonisation of the internal market.
- Birincisi halk sağlığı, ikincisi ise iç pazarın uyumlaştırılması ile ilgilidir.
- The second is the EODS, the European Statistics on Occupational Diseases, with 2001 as the reference year.
- İkincisi ise EODS, yani Avrupa Meslek Hastalıkları İstatistikleri olup referans yılı 2001'dir.
- The second point that I want to make concerns information technology.
- Belirtmek istediğim ikinci husus bilgi teknolojileriyle ilgilidir.
- The second point of crucial importance to us is gender policy.
- Bizim için hayati önem taşıyan ikinci nokta ise toplumsal cinsiyet politikasıdır.
- The second point is best practices.
- İkinci nokta ise en iyi uygulamalardır.
- Yet I believe we also have a second duty towards Afghanistan, an urgent duty.
- Yine de Afganistan'a karşı ikinci bir görevimiz olduğuna inanıyorum, acil bir görev.
- Our second call on the Commission is to map the cultural industries at European level.
- Komisyona ikinci çağrımız, Avrupa düzeyinde kültür endüstrilerinin haritasını çıkarmasıdır.
- The second point is workers' rights.
- İkinci nokta ise işçi hakları.
- On the second occasion I was able to meet with Aung San Suu Kyi clandestinely.
- İkinci vesileyle Aung San Suu Kyi ile gizlice görüşebildim.
- The second point concerns the difference between the first and second stages.
- İkinci nokta birinci ve ikinci aşamalar arasındaki farkla ilgilidir.
- The second reason is perhaps more important, however, and strikes a very positive note.
- Ancak ikinci neden belki de daha önemlidir ve çok olumlu bir noktaya işaret etmektedir.
- Second, the UN mandate for peace enforcing should not be prolonged but changed to peacekeeping.
- İkincisi BM'nin barışı uygulama yetkisi uzatılmamalı, barışı koruma olarak değiştirilmelidir.
- Is there a timetable for the second round?
- İkinci tur için bir zaman çizelgesi var mı?
- My second comment is that obviously the problem is in the countries from which immigrants come.
- İkinci yorumum ise sorunun göçmenlerin geldiği ülkelerde olduğu yönündedir.
- The second directive on money laundering is already in conciliation and we are trying to get it through.
- Kara para aklamaya ilişkin ikinci direktif halihazırda uzlaşma aşamasında ve biz de bunu kabul ettirmeye çalışıyoruz.
- I will now use my second minute to talk about Slovenia.
- Şimdi ikinci dakikamı Slovenya hakkında konuşmak için kullanacağım.
- My second point is funding.
- Değineceğim ikinci nokta ise finansman.
- The second point is workers' rights.
- İkinci husus ise işçi hakları.
- There is nothing coincidental about this combination of states, which has its roots in the Second World War.
- Kökleri İkinci Dünya Savaşı'na dayanan bu devletler kombinasyonunun tesadüfi hiçbir yanı yoktur.
- A second element relating to efficiency is if there will be financing of the application of the procedure.
- Verimlilikle ilgili ikinci bir unsur da prosedürün uygulanmasının finanse edilip edilmeyeceğidir.
- The second year's report was made only 11 months later, and this year the report is actually in October.
- İkinci yılın raporu sadece 11 ay sonra hazırlandı ve bu yıl rapor aslında Ekim ayında hazırlandı.
- The second point, which was given less of a chance, relates to dangerous substances.
- Daha az şans verilen ikinci nokta ise tehlikeli maddelerle ilgilidir.
- Finally, the second pillar must become the core component of agricultural reform.
- Son olarak, ikinci sütun tarım reformunun temel bileşeni haline gelmelidir.
- The second point I would like to address concerns the powers reserved to the EU.
- Değinmek istediğim ikinci nokta ise AB'ye ayrılan yetkilerle ilgilidir.
- The second topic that has been raised by various Members is agriculture and budgets.
- Çeşitli Üyeler tarafından gündeme getirilen ikinci konu ise tarım ve bütçeler.
- My second point concerns reparation for damage linked to disasters such as that of the Prestige.
- Bahsedeceğim ikinci husus ise Prestige gibi felaketlerle bağlantılı zararların telafisi ile ilgilidir.
- The second point, which is related to this amendment, is that of sanctions.
- Bu değişiklikle bağlantılı olan ikinci husus ise yaptırımlarla ilgilidir.
- Here, we are regulating a major component of the second pillar.
- Burada, ikinci sütunun önemli bir bileşenini düzenliyoruz.
- The second issue is nuclear safety.
- İkinci konu ise nükleer güvenliktir.
- This is the second urgent resolution on Zimbabwe that we have put forward in just over three months.
- Bu, Zimbabve ile ilgili olarak üç aydan biraz daha uzun bir süre içerisinde sunduğumuz ikinci acil karar tasarısıdır.
- The second really follows on from everything we have been discussing here.
- İkincisi, burada tartıştığımız her şeyin devamı niteliğindedir.
- I voted for the second von Boetticher report.
- İkinci von Boetticher raporu için oy kullandım.
- The second point I should like to make concerns relations with the Mediterranean countries.
- İkinci değinmek istediğim nokta Akdeniz ülkeleriyle olan ilişkilerle ilgili.
- That may perhaps be a way ahead, albeit only the second best.
- Bu belki de en iyi ikinci yol olsa da ileride bir yol olabilir.
- My second observation concerns the costs of the Council itself.
- İkinci gözlemim Konsey'in kendi maliyetleri ile ilgilidir.
- The EU's second goal is to improve the governance of globalisation.
- AB'nin ikinci hedefi küreselleşmenin yönetişimini iyileştirmektir.
- A second goal of this proposal is to increase the level of participation during European elections.
- Bu önerinin ikinci bir hedefi de Avrupa seçimlerinde katılım düzeyini arttırmaktır.
- My second comment relates to the countries.
- İkinci yorumum ülkelerle ilgili.
- There have also, however, always been members of Bohemia's second ethnic group here, the Sudeten Germans.
- Bununla birlikte, Bohemya'nın ikinci etnik grubu olan Sudeten Almanlarının üyeleri de burada her zaman var olmuştur.
- The second way of providing funds is through the Structural Funds.
- Fon sağlamanın ikinci yolu Yapısal Fonlardır.
- My second concern applies to Article 53 in the classical directive.
- İkinci endişem ise klasik direktifin 53. Maddesi ile ilgilidir.
- The second benefit has been the work carried on by the committee.
- İkinci fayda ise komite tarafından sürdürülen çalışmalar olmuştur.
- The second element of this strategy is prevention.
- Bu stratejinin ikinci unsuru önlemedir.
- A second point of criticism concerns the implementation of ethical investment.
- İkinci bir eleştiri noktası da etik yatırımın uygulanmasıyla ilgilidir.
- The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September.
- İkinci tema 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir.
- The second is that equal access to health services is a fundamental right and must remain one.
- İkincisi ise sağlık hizmetlerine eşit erişimin temel bir hak olduğu ve böyle kalması gerektiğidir.
- We were unsuccessful, but we must ensure no second Erika or second Prestige founders off our coasts.
- Başarısız olduk, ancak kıyılarımızda ikinci bir Erika ya da ikinci bir Prestige'in kurulmamasını sağlamalıyız.
- A second directive on discrimination at work is to be examined shortly.
- İşyerinde ayrımcılığa ilişkin ikinci bir direktif kısa bir süre içerisinde incelenecektir.
- The second aspect concerning this Parliament's prerogatives is image.
- Bu Parlamento'nun ayrıcalıklarına ilişkin ikinci husus ise imajdır.
- My second point concerns the objective, which has been tightened up considerably.
- İkinci husus, oldukça sıkılaştırılmış olan hedefle ilgilidir.
- That does not however mean that we in any way support supranationalism within the areas of the second pillar.
- Ancak bu, ikinci sütun alanlarında uluslarüstücülüğü herhangi bir şekilde desteklediğimiz anlamına gelmez.
- There will not be a second opportunity of this kind.
- Bu türden ikinci bir fırsat olmayacaktır.
- There have been 250 conflicts since the Second World War, and 86 million people have been killed in them.
- İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana 250 çatışma yaşandı ve bu çatışmalarda 86 milyon insan öldü.
- Second, there is too much red tape and too many complicated financing procedures.
- İkincisi çok fazla bürokrasi ve çok fazla karmaşık finansman prosedürü var.
- The second issue is the cut in traditional policies on third countries.
- İkinci konu ise üçüncü dünya ülkelerine yönelik geleneksel politikalarda kesintiye gidilmesidir.
- The second point is to retain some kind of aid for areas undergoing industrial restructuring.
- İkinci nokta ise endüstriyel yeniden yapılanma sürecindeki bölgelere yönelik bir tür yardımın muhafaza edilmesidir.
- After the report on human genetics, this is his second report in the space of one year.
- İnsan genetiği raporundan sonra, bu bir yıl içinde ikinci raporudur.
- Second, the issue of lifelong learning and the problem of early retirement.
- İkincisi, yaşam boyu öğrenme ve erken emeklilik sorunu.
- The second issue is that of the responsibilities of the local authorities.
- İkinci konu ise yerel yönetimlerin sorumluluklarıdır.
- The second point is the idea of added therapeutic value for a new medicinal product.
- İkinci nokta, yeni bir tıbbi ürün için ilave terapötik değer fikridir.
- My second point concerns the procedures.
- Bahsedeceğim ikinci husus prosedürlerle ilgili.
- The second is that it really is an important step in the right direction for the coal industry.
- İkincisi, kömür endüstrisi için gerçekten de doğru yönde atılmış önemli bir adım olmasıdır.
- I believe that to be this report's second pillar, if that is indeed the term to be used.
- Eğer gerçekten bu terim kullanılacaksa, bunun bu raporun ikinci ayağı olduğuna inanıyorum.
- The second objective is to ensure that judicial cooperation in this area is enhanced and promoted.
- İkinci hedef ise bu alanda adli işbirliğinin geliştirilmesini ve teşvik edilmesini sağlamaktır.
- My second remark concerns the storage of traffic data.
- İkinci açıklamam trafik verilerinin depolanmasıyla ilgilidir.
- A second proof that Vietnamese citizens have no freedom of religion.
- Vietnam vatandaşlarının din özgürlüğüne sahip olmadığının ikinci bir kanıtı.
- The second involves creating an area of greater economic prosperity which safeguards the European social model.
- İkincisi, Avrupa sosyal modelini koruyan daha büyük bir ekonomik refah alanı yaratmaktır.
- My second comment concerns the environment.
- İkinci yorumum çevre ile ilgili.
- The second obstacle is the levying of taxes within the Member States.
- İkinci engel ise Üye Devletler içerisinde vergi alınmasıdır.
- It has supported the victims of the second Chechnya conflict since its very beginning and will continue to do so.
- İkinci Çeçenistan çatışmasının mağdurlarını en başından beri desteklemiştir ve desteklemeye devam edecektir.
- The second message is that changes of this nature must be undertaken prudently and realistically.
- İkinci mesaj ise bu tür değişikliklerin ihtiyatlı ve gerçekçi bir şekilde yapılması gerektiğidir.
- So much, ladies and gentlemen, for our second set of priorities which relates to the Lisbon strategy.
- Bayanlar ve baylar, Lizbon stratejisiyle ilgili ikinci öncelikler dizimiz için bu kadar yeter.
- A second basic element to which numerous speakers referred concerns the role of the official veterinarian in abattoirs.
- Birçok konuşmacının değindiği ikinci temel unsur, mezbahalardaki resmi veterinerin rolü ile ilgilidir.
- The second point of crucial importance to us is gender policy.
- Bizim için hayati önem taşıyan ikinci nokta ise cinsiyet politikasıdır.
- As a second point, you mentioned the Lisbon strategy.
- İkinci bir nokta olarak Lizbon stratejisinden bahsettiniz.
- The second issue concerns freedom of dealers and their ability to invest.
- İkinci konu ise bayilerin özgürlüğü ve yatırım yapabilme kabiliyetleri ile ilgilidir.
- The second point I should like to make brings us to the root of the problem.
- Belirtmek istediğim ikinci husus bizi sorunun temeline götürüyor.
- My second point relates to the issue in question.
- Ele alacağım ikinci husus ise söz konusu meseleyle ilgilidir.
- The second problem I should like to address concerns administrative matters.
- Ele almak istediğim ikinci sorun idari konularla ilgilidir.
- The second conclusion concerns the use of technological resources.
- İkinci sonuç teknolojik kaynakların kullanımı ile ilgilidir.
- The second point of interest is pilotage services.
- İkinci ilgi çekici nokta ise kılavuzluk hizmetleri.
- My second point is the application of the competition rules during 1999.
- Bahsedeceğim ikinci husus ise 1999 yılı boyunca rekabet kurallarının uygulanmasıdır.
- The second measure decided was to provide grain for fodder from intervention stocks in Austria.
- Kararlaştırılan ikinci önlem ise Avusturya'daki müdahale stoklarından yemlik tahıl sağlanmasıydı.
- My second point concerns the comment I made earlier in the debate on Iraq.
- İkinci husus ise daha önce Irak ile ilgili tartışmada yaptığım yorumla ilgilidir.
- My second point is the issue of immigration.
- İkinci husus ise göçmenlik meselesidir.
- This was one of the Commission's suggestions in its second communication.
- Bu, Komisyon'un ikinci bildirimindeki önerilerinden biriydi.
- They recognise the important role of national parliaments, but reject the argument for a further second chamber.
- Rapor, ulusal parlamentoların önemli rolünü kabul etmekte ancak ikinci bir meclis argümanını reddetmektedir.
- A second area is about women and decision-making.
- İkinci bir alan ise kadınlar ve karar alma süreçleri ile ilgilidir.
- Second reading stage saw the PPE-DE prevail on many points.
- İkinci oturum aşamasında PPE-DE birçok noktada galip geldi.
- This second rail package has several dimensions.
- Bu ikinci demiryolu paketinin çeşitli boyutları var.
- That was one of the points on which this House made proposals at first and second reading.
- Bu Meclis'in birinci ve ikinci oturumda önerilerde bulunduğu noktalardan biri de buydu.
- The second problem is actually only part of a pattern of harassment.
- İkinci sorun aslında bir taciz örüntüsünün sadece bir parçasıdır.
- The second point is that the funding is therefore not complete.
- İkinci nokta ise finansmanın bu nedenle tamamlanmamış olmasıdır.
- A second important chapter of my report concerns buildings policy.
- Raporumun ikinci önemli bölümü bina politikasıyla ilgilidir.
- This is our second attempt, and I hope and trust that this time we will have a Community patent.
- Bu bizim ikinci girişimimiz ve umuyor ve inanıyorum ki bu kez bir Topluluk patentine sahip olacağız.
- The Asian ASEM countries form the EU's second largest trading partner.
- Asya ASEM ülkeleri AB'nin en büyük ikinci ticaret ortağını oluşturmaktadır.
- The second point relates to Syria.
- İkinci nokta Suriye ile ilgilidir.
- The second problem is that of commercial transactions which involve young players.
- İkinci sorun ise genç oyuncuların dahil olduğu ticari işlemlerle ilgili.
- The second conclusion of the report was that programmes should not take so long to get started.
- Raporun ikinci sonucu ise programların başlamasının bu kadar uzun sürmemesi gerektiğidir.
- We can accept the second sentence, "Monies wrongly received must be refunded."
- Yanlışlıkla alınan paralar iade edilmelidir şeklindeki ikinci cümleyi kabul edebiliriz.
- The second point relates to the new information and communication technologies.
- İkinci nokta yeni bilgi ve iletişim teknolojileri ile ilgilidir.
- Further support for this proposal is also to be found in the second report of the so-called Five Wise Men.
- Beş Akil Adam olarak adlandırılan grubun ikinci raporunda da bu öneriye daha fazla destek bulunmaktadır.
- The second line of support is EC aid to uprooted people.
- İkinci destek hattı, yerlerinden edilmiş insanlara yönelik AT yardımıdır.
- My second point is about the Lisbon objectives.
- İkinci husus Lizbon hedefleri ile ilgili.
- To do this, the questions asked in the second report need to be looked at in much greater detail.
- Bunun yapılması için ikinci raporda sorulan soruların çok daha detaylı bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
- This figure is the second highest amongst the 15 Member States of the European Union.
- Bu rakam, Avrupa Birliği'nin 15 Üye Devleti arasında en yüksek ikinci rakamdır.
- The second important area is the issue of managing tariff quotas.
- İkinci önemli alan ise tarife kotalarının yönetimi meselesidir.
- My second point concerns the resolution itself, which contained a call for new elections.
- Değinmek istediğim ikinci husus, yeni seçim çağrısı içeren kararın kendisiyle ilgili.
- The second exception should apply to potato starch.
- İkinci istisna patates nişastası için geçerli olmalı.
- We have now confirmed this approach in the Committee on the Environment, which voted for a second reading.
- Bu yaklaşımımızı, ikinci oturum için oy kullanan Çevre Komitesi'nde de teyit ettik.
- A second point I should like to bring up is the use of e-learning.
- Değinmek istediğim ikinci bir nokta da e-öğrenmenin kullanımıdır.
- Second, it would be helpful in this respect to publish the models used.
- İkincisi, kullanılan modellerin yayınlanması bu açıdan faydalı olacaktır.
- A second problem which I believe to be of concern is that of gas emissions.
- Endişe verici olduğuna inandığım ikinci bir sorun da gaz emisyonlarıdır.
- My second plea concerns Afghanistan.
- İkinci ricam Afganistan ile ilgili.
- The second point I would like to make is on the issue of governance.
- Değinmek istediğim ikinci nokta ise yönetişim konusudur.
- The second is that the rules are the same for all countries, large or small.
- İkincisi ise kuralların büyük ya da küçük tüm ülkeler için aynı olmasıdır.
- We must get our second wind once the Intergovernmental Conference has been concluded.
- Hükümetlerarası Konferans tamamlandıktan sonra ikinci rüzgarımızı yakalamalıyız.
- The second problem is that those who want to become entrepreneurs want to stay manager-owners but do not want to grow.
- İkinci sorun ise girişimci olmak isteyenlerin yönetici-sahip olarak kalmak istemeleri ancak büyümek istememeleridir.
- A second is that it creates difficulties for the research framework programme.
- İkincisi ise araştırma çerçeve programı için zorluklar yaratmasıdır.
- The second hurtful aspect of this case is the absolute and wanton cruelty involved.
- Bu vakanın ikinci incitici yönü ise mutlak ve ahlaksız bir zulmün söz konusu olmasıdır.
- The second objective is the training of border guards.
- İkinci hedef sınır muhafızlarının eğitimidir.
- The second reason, however, is that such a scheme would leave consumers completely in the lurch.
- İkinci neden ise, böyle bir planın tüketicileri tamamen zor durumda bırakacak olmasıdır.
- My second point is that we are negotiating with twelve countries.
- İkinci husus ise on iki ülke ile müzakere ediyor olmamızdır.
- The second strategy is about producing full employment, social integration and lifelong education for all.
- İkinci strateji ise herkes için tam istihdam, sosyal entegrasyon ve yaşam boyu eğitim sağlamakla ilgilidir.
- I would now like to turn to the recommendation for second reading of my report.
- Şimdi raporumun ikinci kez okunmasına ilişkin tavsiyeye geçmek istiyorum.
- What I do not want to do is to set a date for a second time and have to postpone it, because that would be calamitous.
- Yapmak istemediğim şey, ikinci kez bir tarih belirlemek ve bunu ertelemek zorunda kalmak, çünkü bu felaket olur.
- This leads me to mention a second point.
- Bu da beni ikinci bir noktaya değinmeye yöneltiyor.
- The second guideline action concerns development policies.
- İkinci kılavuz eylem kalkınma politikaları ile ilgilidir.
- The second major issue that I announced was that of negotiations on enlargement.
- Açıkladığım ikinci önemli konu ise genişleme müzakereleriydi.
- This brings me to the second issue which is the process.
- Bu da beni ikinci konu olan sürece getiriyor.
- The second important feature of our study is that all Member States must be treated in the same way.
- Çalışmamızın ikinci önemli özelliği ise tüm Üye Devletlere aynı şekilde muamele edilmesi gerektiğidir.
- My second comment is about inequality in the world of work.
- İkinci yorumum ise iş dünyasındaki eşitsizlikle ilgili.
- The second way is by subsidising salaried employees whose jobs are at risk.
- İkinci yol ise işleri risk altında olan maaşlı çalışanlara sübvansiyon sağlamaktır.
- I think we should take the second option.
- Bence ikinci seçeneği seçmeliyiz.
- This is the second report.
- Bu ikinci rapor.
- My second point refers to aspartame.
- Değinmek istediğim ikinci husus aspartam ile ilgilidir.
- The second issue which I would like to address briefly is fusion research.
- Kısaca değinmek istediğim ikinci konu ise füzyon araştırmalarıdır.
- The second line which may require additional appropriations is the Cohesion Fund.
- Ek ödenek gerektirebilecek ikinci kalem ise Uyum Fonu'dur.
- Within a short time it will be constructing its second oil port at the end of the Gulf of Finland.
- Kısa bir süre içerisinde Finlandiya Körfezi'nin sonunda ikinci petrol limanını inşa edecek.
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- İkinci ve son sırada siklamat seviyelerinin azaltılması konusuna değinmek istiyorum.
- The second relates to the need for social intervention.
- İkincisi ise sosyal müdahale ihtiyacıyla ilgilidir.
- The second point raised by this debate is the movement of works.
- Bu tartışmanın gündeme getirdiği ikinci nokta ise eserlerin dolaşımıdır.
- The deadline for submitting nominations for the second round of voting is 12.15 p.m.
- İkinci tur oylama için adaylıkların sunulması için son saat 12.15'tir.
- My second point relates to subsidiarity, which does, indeed, loom large in the Convention's deliberations.
- Değineceğim ikinci husus, Konvansiyon'un müzakerelerinde gerçekten de büyük önem taşıyan yetki ikamesi ile ilgilidir.
- This explains our second amendment.
- Bu, ikinci değişikliğimizi açıklamaktadır.
- I would first of all like to point out that this is the second time that we have been consulted on this issue.
- Öncelikle, bu konuda bize ikinci kez danışıldığını belirtmek isterim.
- That is the second way of obtaining redress.
- Tazminat elde etmenin ikinci yolu budur.
- The second point I wish to make concerns the whole question of subsidiarity.
- Değinmek istediğim ikinci nokta ise tümüyle yetki ikamesi meselesiyle ilgilidir.
- A second problem which I should like to touch on is the problem of minorities.
- Değinmek istediğim ikinci bir sorun da azınlıklar sorunudur.
- The second issue which inevitably arises is Parliament's access to documents.
- Kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ikinci konu ise Parlamento'nun belgelere erişimidir.
- The second issue has to do with Turkey.
- İkinci konu Türkiye ile ilgili.
- But there is a second principle we must see as well.
- Ancak görmemiz gereken ikinci bir ilke daha var.
- That brings me to my second point, sanctions.
- Bu da beni ikinci noktaya, yaptırımlara getiriyor.
- My second important point concerns the problem of political control.
- İkinci önemli noktam ise siyasi kontrol sorunuyla ilgilidir.
- The second is the KEDO programme.
- İkincisi KEDO programıdır.
- The second factor is the scope of the proposals.
- İkinci faktör ise önerilerin kapsamıdır.
- I quite definitely belong to the second group.
- Ben kesinlikle ikinci gruba aitim.
- The second central problem is the issue of Cyprus.
- İkinci temel sorun ise Kıbrıs meselesidir.
- My second comment concerns whether we evaluated the repercussions of this directive.
- İkinci yorumum, bu direktifin yansımalarını değerlendirip değerlendirmediğimizle ilgilidir.
- The second point raised relates to what our objective is in relation to social security.
- Gündeme getirilen ikinci husus ise sosyal güvenlikle ilgili hedefimizin ne olduğuyla ilgilidir.
- On the other hand, a number of weapons are reported to have been destroyed during the second Gulf War.
- Öte yandan, İkinci Körfez Savaşı sırasında bir dizi silahın imha edildiği bildirilmektedir.
- The second issue regarding cement was the risks of long-term exposure.
- Çimento ile ilgili ikinci konu ise uzun süreli maruz kalma riskleriydi.
- We chose the second proposal of the two, which was also my preferred option.
- İkisinden ikinci teklifi seçtik, ki bu benim de tercih ettiğim seçenekti.
- The second objective is the training of border guards.
- İkinci hedef ise sınır muhafızlarının eğitimidir.
- They all say that given a second chance, they would do it all again.
- Hepsi ikinci bir şans verilse yine aynı şeyi yapacaklarını söylüyorlar.
- At this very moment, the second United Nations World Assembly on Ageing is taking place in Madrid.
- Şu anda Madrid'de Birleşmiş Milletler Dünya Yaşlanma Asamblesi'nin ikincisi düzenleniyor.
- The second issue that was raised with some passion is vaccination.
- Biraz tutkuyla dile getirilen ikinci konu ise aşılamadır.
- I think that this second option increases both choice and security for European patients.
- Bu ikinci seçeneğin Avrupalı hastalar için hem seçeneği hem de güvenliği artırdığını düşünüyorum.
- My second point is that all countries need security legislation.
- İkinci husus ise tüm ülkelerin güvenlik mevzuatına ihtiyacı olduğudur.
- The second law requires that a judge oversee the execution of sentences.
- İkinci yasa, cezaların infazının bir hakim tarafından denetlenmesini gerektirmektedir.
- The second important question is the voluntary basis for the system.
- İkinci önemli soru ise sistemin gönüllülük esasına dayanmasıdır.
- In short, I am opposed to this second rail package.
- Kısacası bu ikinci demiryolu paketine karşıyım.
- The second point of the triangle is social and economic cohesion.
- Üçgenin ikinci noktası sosyal ve ekonomik uyumdur.
- The second concerns the relationship between the multilateral approach and the bilateral approach.
- İkincisi, çok taraflı yaklaşım ile iki taraflı yaklaşım arasındaki ilişkiyle ilgilidir.
- The second principle is that we propose three hierarchical levels of NUTS.
- İkinci ilke ise İBBS'nin üç hiyerarşik düzeyini önermemizdir.
- The second point is that Chile is currently a member of the Security Council.
- İkinci husus ise Şili'nin şu anda Güvenlik Konseyi üyesi olmasıdır.
- The second point concerns the shift in the sector towards greater market orientation.
- İkinci nokta, sektörün daha fazla pazar yönelimine doğru kaymasıyla ilgilidir.
- The second issue that concerns us is that of lawyer-linguists.
- Bizi ilgilendiren ikinci konu ise avukat-dilbilimcilerle ilgilidir.
- The second comment concerned Cuba.
- İkinci yorum ise Küba ile ilgiliydi.
- My second point concerns the position of the European satellite industry.
- İkinci husus ise Avrupa uydu endüstrisinin konumuna ilişkindir.
- A second question concerns the amendment to Article 18, Paragraph 2.
- İkinci bir soru da 18. Maddenin 2. Paragrafında yapılan değişiklikle ilgilidir.
- The second point is that these reports refer to 1999.
- İkinci nokta ise bu raporların 1999 yılına ait olmasıdır.
- A second reason for European intervention is the making available of reliable and verifiable data.
- Avrupa müdahalesinin ikinci bir nedeni de güvenilir ve doğrulanabilir verilerin sağlanmasıdır.
- You are of course aware that we, being the second arm of the budgetary authority, also have a part to play in all this.
- Elbette bütçe otoritesinin ikinci kolu olarak bizim de bu konuda bir rolümüz olduğunun farkındasınız.
- The second major problem is this one-sided orientation towards financial markets.
- İkinci önemli sorun ise finansal piyasalara yönelik bu tek taraflı yönelimdir.
- The second involves the opening up and liberalisation of the rail passenger network.
- İkincisi ise demiryolu yolcu ağının açılması ve serbestleştirilmesidir.
- My second point has already been mentioned.
- İkinci görüşüme daha önce değinilmişti.
- Please allow me to comment on a second amendment.
- Lütfen ikinci bir değişiklik hakkında yorum yapmama izin verin.
- The second meeting of the Fund's board must take place in New York at the end of April.
- Fon kurulunun ikinci toplantısı Nisan ayı sonunda New York'ta yapılacaktır.
- The second point is that, in today's global world, Europe is not negotiating with one voice.
- İkinci nokta ise, günümüzün küresel dünyasında Avrupa'nın tek sesle müzakere etmiyor olmasıdır.
- If, in the second case, the plenary were to reject the proposal, discharge would be considered granted.
- İkinci durumda, genel kurul öneriyi reddederse, görevden alma kabul edilmiş sayılacaktır.
- The second point is the importance of encouraging twinning between schools.
- İkinci nokta, okullar arasında eşleştirmenin teşvik edilmesinin önemidir.
- That document will serve as a basis for a second round of consultation, possibly in the first half of this year.
- Bu belge, muhtemelen bu yılın ilk yarısında yapılacak ikinci bir istişare turu için temel teşkil edecektir.
- The second theme concerns the complex relationship between terrorism and human rights after the attacks of 11 September.
- İkinci tema, 11 Eylül saldırılarının ardından terörizm ve insan hakları arasındaki karmaşık ilişkiyle ilgilidir.
- The second was necessary institutional reforms.
- İkincisi gerekli kurumsal reformlardı.
- The second message concerns ourselves.
- İkinci mesaj kendimizle ilgilidir.
- The second important point is that blood is in ever shorter supply.
- İkinci önemli nokta ise kanın giderek daha az temin ediliyor olmasıdır.
- The first was Turkish accession to the EU, and the second was the issue of referendums.
- Bunlardan ilki Türkiye'nin AB'ye katılımı, ikincisi ise referandum konusuydu.
- The second point has to do with the votes to confirm the President of the Commission and the Commission as a whole.
- İkinci nokta ise Komisyon Başkanı'nın ve Komisyon'un bir bütün olarak onaylanmasına ilişkin oylamalarla ilgilidir.
- Second, reform, and completing the internal market.
- İkincisi, reform yapmak ve iç pazarı tamamlamak.
- The second is that, if it is envisaged that action will be taken, six months is again a relatively short period.
- İkincisi, eğer eyleme geçilmesi öngörülüyorsa, altı ayın yine nispeten kısa bir süre olmasıdır.
- In the seventies, Sweden was the world's second largest shipbuilding nation after Japan.
- Yetmişli yıllarda İsveç, Japonya'dan sonra dünyanın en büyük ikinci gemi inşa ülkesiydi.
- The second important point is that there are sudden epidemics of new diseases.
- İkinci önemli nokta ise yeni hastalıkların ani salgınlar halinde ortaya çıkmasıdır.
- The second point concerns transitional periods.
- İkinci nokta geçiş dönemleriyle ilgilidir.
- It is not possible to apply for a second wife to come!
- İkinci bir eşin gelmesi için başvuruda bulunmak mümkün değil!
- A feasibility study will be made of the second and third options, which will be ready in the first half of 2003.
- İkinci ve üçüncü seçenekler için 2003 yılının ilk yarısında hazır olacak bir fizibilite çalışması yapılacaktır.
- The second deception is that public opinion has never been properly enlightened and has even been manipulated.
- İkinci aldatmaca ise kamuoyunun hiçbir zaman doğru dürüst aydınlatılmamış ve hatta manipüle edilmiş olmasıdır.
- The second issue has to do with Turkey.
- İkinci konu Türkiye ile ilgilidir.
- Second, there is a reluctance to recognise any matter as being exclusively national.
- İkincisi herhangi bir konunun münhasıran ulusal olduğunu kabul etme konusunda bir isteksizlik vardır.
- My second point is respect for the fundamental rights of those involved in investigations.
- Değinmek istediğim ikinci husus ise soruşturmalarda yer alan kişilerin temel haklarına saygı gösterilmesidir.
- The second major item on the Copenhagen agenda will be Turkey's candidacy.
- Kopenhag gündeminin ikinci önemli maddesi Türkiye'nin adaylığı olacaktır.
- The second concerns the woman as egg cell donor and the risk of actually creating a market.
- İkincisi, yumurta hücresi donörü olarak kadın ve gerçekten bir pazar yaratma riski ile ilgilidir.
- We also want the second pillar to be strengthened, but what, in the area of agriculture, is meant by this?
- Biz de ikinci ayağın güçlendirilmesini istiyoruz, ancak tarım alanında bununla ne kastediliyor?
- The second important issue I would like to mention is general traffic retention for law enforcement purposes.
- Değinmek istediğim ikinci önemli konu ise kolluk kuvvetleri için genel trafik muhafazasıdır.
- The second issue is that of the responsibilities of the local authorities.
- İkinci konu ise yerel makamların sorumluluklarıdır.
- The second point I want to address is as follows.
- Değinmek istediğim ikinci nokta aşağıdaki gibidir.
- The agenda had foreseen that the second round would be at 12.30 p.m.
- Gündemde ikinci turun saat 12.30'da yapılacağı öngörülmüştü.
- This is the second year that we are discussing the annual report in Parliament.
- Bu, Parlamento'da yıllık raporu tartıştığımız ikinci yıl.
- The second challenge that we must face is directly related to what I have just said.
- Karşılaşmamız gereken ikinci zorluk ise az önce söylediklerimle doğrudan ilişkilidir.
- The second point I want to stress concerns contact with public opinion, both in candidate countries and Member States.
- Vurgulamak istediğim ikinci nokta, hem aday ülkelerde hem de Üye Devletlerde kamuoyu ile temasla ilgilidir.
- My second point concerns procedures for the future.
- Ele alacağım ikinci husus ise geleceğe yönelik prosedürlerle ilgilidir.
- The second debate is the WTO reforms.
- İkinci tartışma konusu DTÖ reformları.
- You are of course aware that we, being the second arm of the budgetary authority, also have a part to play in all this.
- Bütçe otoritesinin ikinci kolu olarak bizim de bu konuda bir rolümüz olduğunun elbette farkındasınız.
- A second disturbing phenomenon is that of trafficking in human beings.
- İkinci bir rahatsız edici olgu da insan ticaretidir.
- This explains our second amendment.
- Bu da ikinci değişikliğimizi açıklıyor.
- My second point relates to the issue of instruments for the implementation and participation of SMEs.
- Değineceğim ikinci husus, KOBİ'lerin katılımı ve uygulamaya yönelik araçlar konusuyla ilgilidir.
- The second concerns the adaptability of the individual to the ever-increasing demands in companies and society.
- İkincisi, bireyin şirketlerde ve toplumda sürekli artan taleplere uyum sağlayabilmesiyle ilgilidir.
- The second important factor are the special policies on education and employment.
- İkinci önemli faktör ise eğitim ve istihdama yönelik özel politikalardır.
- We feel that the second part of Amendment No 1 is totally compatible with Amendment No 40.
- 1 No.lu Değişikliğin ikinci kısmının 40 No.lu Değişiklik ile tamamen uyumlu olduğunu düşünüyoruz.
- A second pledging conference was held in Berlin in July 2000 to organise a final contribution to the scheme.
- Programa son katkıyı organize etmek üzere Temmuz 2000'de Berlin'de ikinci bir taahhüt konferansı düzenlenmiştir.
- If passed, the second bloc of amendments to the fifteen original ones would fall.
- Eğer kabul edilirse, on beş orijinal değişikliğe ikinci değişiklik bloğu düşecektir.
- Second, the review and update of the list of allergenic ingredients to reflect scientific advances.
- İkincisi, bilimsel gelişmeleri yansıtmak üzere alerjen maddeler listesinin gözden geçirilmesi ve güncellenmesi.
- This leads me on to my second point, an important one.
- Bu da beni önemli bir nokta olan ikinci noktaya götürüyor.
- The second reason, however, is that such a scheme would leave consumers completely in the lurch.
- Ancak ikinci neden, böyle bir planın tüketicileri tamamen zor durumda bırakacak olmasıdır.
- The second important feature of our study is that all Member States must be treated in the same way.
- Çalışmamızın ikinci önemli özelliği ise tüm Üye Devletlere aynı şekilde davranılması gerektiğidir.
- The second matter concerns the contracts airlines have with their customers.
- İkinci konu havayolu şirketlerinin müşterileriyle yaptıkları sözleşmelerle ilgilidir.
- We need a second system that will complement and strengthen the current system, which is the American one.
- Mevcut sistem olan Amerikan sistemini tamamlayacak ve güçlendirecek ikinci bir sisteme ihtiyacımız var.
- The second point concerns the harmonisation of excise duty on alcohol products.
- İkinci nokta, alkol ürünlerine uygulanan özel tüketim vergisinin uyumlaştırılması ile ilgilidir.
- We are the second source of foreign investment in Canada.
- Kanada'daki yabancı yatırımların ikinci kaynağıyız.
- The second innovation concerns the Commission's dual accountability to the European Parliament and the Council.
- İkinci yenilik ise Komisyon'un Avrupa Parlamentosu ve Konsey'e karşı çifte hesap verebilirliği ile ilgilidir.
- He will be pilloried and shamed, his chances of a second try constrained.
- Ayıplanacak ve utandırılacak, ikinci bir deneme şansı elinden alınacaktır.
- The first danger has now been removed, but the second one remains.
- İlk tehlike ortadan kalkmış olsa da ikinci tehlike devam etmektedir.
- The second point I should like to raise is the financial concern.
- Değinmek istediğim ikinci nokta ise mali kaygılar.
- This Second Action Plan covers the period 2004-2006.
- Bu İkinci Eylem Planı 2004-2006 dönemini kapsamaktadır.
- The EU's second goal is to improve the governance of globalisation.
- AB'nin ikinci hedefi küreselleşmenin yönetimini iyileştirmektir.
- My second point is that regimes are often, in fact, corrupt.
- İkinci husus ise rejimlerin çoğu zaman yozlaşmış olduklarıdır.
- The second is about harnessing globalisation.
- İkincisi ise küreselleşmeden yararlanmakla ilgilidir.
- My second point concerns education.
- İkinci noktam ise eğitimle ilgili.
- The second part of the question relates to the new World Anti-Doping Code.
- Sorunun ikinci kısmı yeni Dünya Anti-Doping Kodu ile ilgilidir.
- My second point has to do with the recognition given by the Directive to the latest processes for reprocessing plastics.
- İkinci husus, plastiklerin yeniden işlenmesine yönelik en son süreçlerin Direktif tarafından tanınmasıyla ilgilidir.
- There are two issues in this debate, the first is the targets and the second is the timetable.
- Bu tartışmada iki konu var; birincisi hedefler, ikincisi ise zaman çizelgesi.
- The second area is prison conditions.
- İkinci alan ise cezaevi koşulları.
- Enlargement has finally put the Second World War to rest.
- Genişleme nihayet İkinci Dünya Savaşı'nı sona erdirdi.
- The second is the age-old, pitiful question of development aid.
- İkincisi ise asırlık, acınası kalkınma yardımı meselesidir.
- We shall now move on to the second round of speakers listed for the political groups.
- Şimdi siyasi gruplara ayrılan ikinci tur konuşmacılara geçiyoruz.
- The second concerns the use of technological resources.
- İkinci konu ise teknolojik kaynakların kullanımıyla ilgilidir.
- One specific problem is the Ignalina nuclear power station and the second is Kaliningrad.
- Belirli sorunlardan biri Ignalina nükleer enerji santrali, ikincisi ise Kaliningrad'dır.
- The second is to contribute to the anti-terrorist coalition formed under the aegis of the United Nations.
- İkincisi ise Birleşmiş Milletler himayesinde oluşturulan terörle mücadele koalisyonuna katkıda bulunmaktır.
- Second reading might provide an opportunity to change this.
- İkinci oturum bunu değiştirmek için bir fırsat sağlayabilir.
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- Değindiğim ikinci husus tartışmaya açık değildir ancak bu nedenle önemsiz de değildir.
- This applies equally to my second point on Save.
- Bu, Save hususundaki ikinci görüşüm için de eşit ölçüde geçerlidir.
- The second point relates the date of publication of the standards applicable in the field of MHP.
- İkinci nokta MHP alanında uygulanacak standartların yayınlanma tarihiyle ilgilidir.
- The second issue of particular importance to my group is universal services provision.
- Grubum için özel önem taşıyan ikinci konu ise evrensel hizmetlerin sağlanmasıdır.
- They are now the second largest force in the Assembly.
- Şu anda Meclis'teki en büyük ikinci güç konumundalar.
- The second point that I would like to make concerns ceramics.
- Belirtmek istediğim ikinci nokta seramikle ilgilidir.
- The second important point has already been mentioned many times, but we cannot consider it often enough.
- İkinci önemli noktadan daha önce birçok kez bahsedildi, ancak bunu yeterince sık ele alamıyoruz.
- The second major area is the transfer of businesses.
- İkinci önemli alan ise işletmelerin transferidir.
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- Değinmek istediğim ikinci ve son husus ise siklamat seviyelerinin azaltılması ile ilgilidir.
- The second report concerns the issue of citizenship, to which I have already referred.
- İkinci rapor, daha önce de değindiğim vatandaşlık konusuyla ilgilidir.
- The second topic that has been raised by various Members is agriculture and budgets.
- Çeşitli Üyeler tarafından gündeme getirilen ikinci konu ise tarım ve bütçelerdir.
- The second cause for worry is that some of the amendments proposed will result in more fragmentation, not less.
- İkinci endişe kaynağı ise önerilen bazı değişikliklerin daha az değil daha fazla parçalanmaya yol açacak olmasıdır.
- My second point concerns the new Financial Regulation.
- İkinci husus yeni Mali Tüzük ile ilgilidir.
- The Council, unfortunately, relied solely on the second philosophy.
- Konsey ne yazık ki sadece ikinci felsefeye dayanmaktadır.
- The second proposed directive relates, of course, to rail safety.
- Önerilen ikinci direktif ise elbette demiryolu güvenliği ile ilgilidir.
- The second proposal, on the control of salmonella, aims to reduce the public health burden caused by this agent.
- Salmonella'nın kontrolüne ilişkin ikinci öneri, bu etkenin neden olduğu halk sağlığı yükünü azaltmayı amaçlamaktadır.
- The main flaw in European integration today is the lack of emphasis on this second pillar.
- Bugün Avrupa entegrasyonunun temel kusuru bu ikinci ayağa gereken önemin verilmemesidir.
- An analytically disciplined extension of the second pillar is also needed.
- İkinci sütunun analitik olarak disiplinli bir uzantısına da ihtiyaç vardır.
- The second measure involves the systems to limit catches.
- İkinci tedbir ise avlanmanın sınırlandırılmasına yönelik sistemlerle ilgilidir.
- This brings me to the second point, namely the marketing of animal products from vaccinated livestock.
- Bu da beni ikinci noktaya, yani aşılanmış hayvanlardan elde edilen hayvansal ürünlerin pazarlanmasına getiriyor.
- We would like to see the option of a transfer from the first to the second pillar.
- Birinci sütundan ikinci sütuna bir aktarım seçeneğini görmek istiyoruz.
- The second point is the need to improve conditions in the workplace.
- İkinci husus ise iş yerindeki koşulların iyileştirilmesi ihtiyacıdır.
- A second issue is the whole set of problems in connection with the environment.
- İkinci bir konu da çevre ile ilgili sorunlar bütünüdür.
- The second is the non-proliferation of nuclear weapons and, of course, of fissile materials.
- İkincisi ise nükleer silahların ve tabii ki bölünebilir maddelerin yayılmasının önlenmesidir.
- So we will not be in a position to present a second package until next year.
- Dolayısıyla önümüzdeki yıla kadar ikinci bir paket sunabilecek durumda olmayacağız.
- A second package of measures is expected in the near future.
- Yakın gelecekte ikinci bir tedbir paketinin açıklanması beklenmektedir.
- The second railway package, like the first, aims to create a common internal market in rail transport.
- İkinci demiryolu paketi de birincisi gibi demiryolu taşımacılığında ortak bir iç pazar yaratmayı amaçlıyor.
- My second point concerns the procedures.
- Değinmek istediğim ikinci husus prosedürlerle ilgili.
- The second issue is the quantitative security of the world market.
- İkinci mesele, dünya pazarının niceliksel güvenliğidir.
- The second group which I should like to mention are the Kurds.
- Bahsetmek istediğim ikinci grup ise Kürtler.
- The second front consists of sporting bodies.
- İkinci cephe spor kuruluşlarından oluşuyor.
- My second point relates to the duration of authorisation.
- İkinci husus, yetkilendirme süresi ile ilgilidir.
- The proposal’s second aim is to facilitate access to compensation for crime victims in cross-border situations.
- Teklifin ikinci amacı, sınır ötesi durumlarda suç mağdurlarının tazminata erişimini kolaylaştırmaktır.
- The second way is that Member States must maintain, and improve where necessary, the pace of structural reform.
- İkinci yol ise Üye Devletlerin yapısal reform hızını korumaları ve gerektiğinde geliştirmeleridir.
- The second difficulty, after environment, is agriculture, which is still a very sensitive subject.
- Çevreden sonra ikinci zorluk, hala çok hassas bir konu olan tarımdır.
- This brings me to my second point.
- Bu da beni bahsedeceğim ikinci hususa getiriyor.
- This gives rise to a second thought which we must consider.
- Bu durum, göz önünde bulundurmamız gereken ikinci bir düşünceye yol açmaktadır.
- This proposal is the second major component in our defence barriers against BSE and other serious animal diseases.
- Bu öneri, BSE ve diğer ciddi hayvan hastalıklarına karşı savunma bariyerlerimizin ikinci önemli bileşenidir.
- That brings me to the second issue raised, the issue of immigration.
- Bu da beni gündeme getirilen ikinci konuya, göç konusuna getiriyor.
- The second is that, if it is envisaged that action will be taken, six months is again a relatively short period.
- İkincisi ise, eğer harekete geçilmesi öngörülüyorsa, altı ay yine nispeten kısa bir süredir.
- But that is an extremely important matter, and we must very much bear in mind the specific nature of this second pillar.
- Ancak bu son derece önemli bir konudur ve bu ikinci sütunun özel niteliğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
- A second option of course is to tackle it with new technology.
- İkinci bir seçenek de elbette yeni teknolojilerle bu sorunun üstesinden gelmektir.
- The second point is the framework, cooperation, updating the employment guidelines and the financial package.
- İkinci nokta ise çerçeve, işbirliği, istihdam kılavuzlarının ve mali paketin güncellenmesi.
- The first is migration and asylum, the second is the Balkans.
- Birincisi göç ve iltica, ikincisi ise Balkanlar.
- This is why a substantial proportion of the proposed modulation should reinforce this second pillar.
- Bu nedenle önerilen modülasyonun önemli bir kısmı bu ikinci sütunu güçlendirmelidir.
- Therefore the Commission cannot accept the second part of Amendment No 23.
- Bu nedenle Komisyon 23 No.lu Değişikliğin ikinci kısmını kabul edemez.
- The second key point is gender equality in the employment market.
- İkinci kilit nokta ise istihdam piyasasında cinsiyet eşitliğidir.
- You say that the first payment must be made before 31 December and the second before 30 June.
- İlk ödemenin 31 Aralık'tan önce, ikincisinin ise 30 Haziran'dan önce yapılması gerektiğini söylüyorsunuz.
- The first period is from 1 May 2001 until 31 July and the second from 1 August 2001 to 31 December.
- İlk dönem 1 Mayıs 2001 - 31 Temmuz, ikinci dönem ise 1 Ağustos 2001 - 31 Aralık tarihleri arasındadır.
- The second point is that the summit Council basically instructed the Greek Presidency to take initiatives.
- İkinci nokta ise, Zirve Konseyi'nin Yunan Dönem Başkanlığı'na inisiyatif alma talimatı vermiş olmasıdır.
- The second way of providing funds is through the Structural Funds.
- Fon sağlamanın ikinci yolu ise Yapısal Fonlardır.
- The second strategy prioritised full employment, social integration and education for all, instead.
- İkinci strateji ise bunun yerine tam istihdam, sosyal entegrasyon ve herkes için eğitime öncelik veriyordu.
- There is a second question, moreover.
- Ayrıca ikinci bir soru daha var.
- The second line of support is EC aid to uprooted people.
- İkinci destek hattı, yerlerinden edilmiş insanlara yönelik AK yardımlarıdır.
- The second matter I intended to address concerns the way in which religion is misused.
- Değinmek istediğim ikinci konu ise dinin nasıl kötüye kullanıldığıyla ilgilidir.
- My second point concerns education.
- İkinci husus eğitimle ilgilidir.
- The second comment is that we need to persuade the political leaders.
- İkinci yorum ise siyasi liderleri ikna etmemiz gerektiğidir.
- The second point we emphasised was the undertaking to repatriate illegal immigrants.
- Üzerinde durduğumuz ikinci nokta ise yasadışı göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmesi taahhüdüydü.
- Islam is the second most important religion in the European Union today.
- İslam bugün Avrupa Birliği'ndeki en önemli ikinci dindir.
- We did not even give it a second look.
- İkinci kez bakmadık bile.
- The second aspect relates to the dialogue with the Central Bank.
- İkinci husus ise Merkez Bankası ile olan diyalogla ilgilidir.
- The second was to recommend a detailed directive, stating exactly how cars are to be designed.
- İkincisi, otomobillerin tam olarak nasıl tasarlanması gerektiğini belirten ayrıntılı bir yönerge önermekti.
- The second traditional feature is the way ideological allies are fêted.
- İkinci geleneksel özellik ise ideolojik müttefiklerin kutsanma şeklidir.
- First-rate product quality, no matter what the production type, and the required income from it, is the second.
- Üretim türü ne olursa olsun birinci sınıf ürün kalitesi ve bundan elde edilmesi gereken gelir ikincisidir.
- The current proposal concerns the second and final stage of this procedure, that is, the ratification procedure.
- Mevcut teklif, bu prosedürün ikinci ve son aşaması olan onay prosedürü ile ilgilidir.
- Allow me to address a second issue, one on which I also ask for the support of Members from the other groups.
- İzninizle, diğer gruplardan Üyelerin de desteğini istediğim ikinci bir konuya değinmek istiyorum.
- A second point was the new employment strategy.
- İkinci bir husus da yeni istihdam stratejisiydi.
- The second issue that was raised with some passion is vaccination.
- Biraz tutkuyla gündeme getirilen ikinci konu ise aşılama.
- A second observation pertains to the aid to those countries that receive large groups of refugees.
- İkinci bir gözlem ise büyük mülteci gruplarını kabul eden ülkelere yapılan yardımlarla ilgilidir.
- The second issue concerns the distance bands.
- İkinci konu mesafe bantlarıyla ilgilidir.
- This will be the second time since Lisbon that employment has been one of the Council's priorities.
- Lizbon'dan bu yana ikinci kez istihdam Konsey'in öncelikleri arasında yer alıyor.
- The second point I want to make which underlines what you have stated is that we now have to move from words to deeds.
- Belirttiğiniz hususun altını çizmek istediğim ikinci nokta ise artık sözden eyleme geçmemiz gerektiğidir.
- My second point concerns reparation for damage linked to disasters such as that of the Prestige.
- Değinmek istediğim ikinci husus ise Prestige gibi felaketlerle bağlantılı zararların telafisi ile ilgilidir.
- I should now like to turn to the second topic which I mentioned this morning.
- Şimdi bu sabah bahsettiğim ikinci konuya dönmek istiyorum.
- The second is the debate about the future.
- İkincisi ise gelecekle ilgili tartışmalar.
- A second important area concerns relations between the United States and the European Union.
- İkinci önemli alan Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerle ilgilidir.
- The second part of the vote concerns the nomenclature.
- Oylamanın ikinci kısmı isimlendirmeyle ilgilidir.
- The Council did not accept this at second reading.
- Konsey ikinci oturumda bunu kabul etmedi.
- The second is that, for us, liberalisation in sectors such as energy is not an end itself.
- İkincisi, bizim için enerji gibi sektörlerde serbestleşme kendi başına bir amaç değildir.
- The second point is security.
- İkinci husus ise güvenliktir.
- My second comment relates to the issue of services of general interest.
- İkinci yorumum, genel menfaatlere yönelik hizmetler konusuyla ilgilidir.
- That was also clearly underlined in the Commission's second report on economic and social cohesion.
- Bu husus, Komisyonun ekonomik ve sosyal uyuma ilişkin ikinci raporunda da açıkça vurgulanmıştır.
- The second call in item 4 is a call for the Commission to reflect.
- 4. Maddedeki ikinci çağrı, Komisyonun düşünmesi için yapılan bir çağrıdır.
- It will also take into account the implications of the second amendment.
- Ayrıca ikinci değişikliğin etkileri de dikkate alınacaktır.
- The second obvious fact is that Côte d'Ivoire is in not facing a civil war.
- İkinci açık gerçek ise Fildişi Sahili'nin bir iç savaşla karşı karşıya olmadığıdır.
- Non-Annex 1 products are those that have been processed a second time.
- Ek 1 dışı ürünler, ikinci kez işlenmiş olanlardır.
- Nevertheless, we have already been presented with a second package, which is just as bad as the last previous one.
- Bununla birlikte en az bir önceki kadar kötü olan ikinci bir paketle karşı karşıyayız.
- This is the second reason.
- Bu ikinci sebep.
- The second point is the rehabilitation of areas of unspoiled nature.
- İkinci nokta ise bozulmamış doğa alanlarının rehabilitasyonudur.
- The second point concerns the Presidency of the Council, an issue that has caused rivers of ink to flow.
- İkinci nokta ise Konsey Başkanlığı ile ilgilidir ki bu konu nehirler dolusu mürekkebin akmasına neden olmuştur.
- The second observation concerns the importance of the agreements for the economy of the developing countries.
- İkinci gözlem, anlaşmaların gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için taşıdığı önemle ilgilidir.
- The second area is the question of cooking oil.
- İkinci alan ise yemeklik yağ meselesidir.
- The second point that needs to be highlighted is that the directive is now ten years old.
- Vurgulanması gereken ikinci nokta ise direktifin artık on yaşında olduğudur.
- The second point is the importance of encouraging twinning between schools.
- İkinci husus ise okullar arasında eşleştirmenin teşvik edilmesinin önemidir.
- My second point has to do with the recognition given by the Directive to the latest processes for reprocessing plastics.
- İkinci noktam, Yönerge tarafından plastiklerin yeniden işlenmesine yönelik en son süreçlerin tanınmasıyla ilgili.
- I would like to direct my second point to Parliament itself.
- İkinci noktayı Parlamento'nun kendisine yöneltmek istiyorum.
- The second reason is the European Union's obligation to respect the national sovereignty of third countries.
- İkinci neden ise Avrupa Birliği'nin üçüncü dünya ülkelerinin ulusal egemenliklerine saygı gösterme yükümlülüğüdür.
- A second report is foreseen next year in 2004.
- Önümüzdeki yıl, 2004'te ikinci bir rapor hazırlanması öngörülmektedir.
- The second and main success, is the result which the Convention achieved.
- İkinci ve asıl başarı, Sözleşmenin elde ettiği sonuçtur.
- The Commission will then adopt the code at second reading.
- Komisyon daha sonra kanunu ikinci oturumda kabul edecektir.
- The second point is the framework, cooperation, updating the employment guidelines and the financial package.
- İkinci nokta ise çerçeve, işbirliği, istihdam kılavuzlarının ve mali paketin güncellenmesidir.
- The second point which I think is important is the fight against corruption within Turkey.
- Önemli olduğunu düşündüğüm ikinci nokta ise Türkiye'de yolsuzlukla mücadeledir.
- My second point is that regimes are often, in fact, corrupt.
- İkinci husus, rejimlerin çoğu zaman yozlaşmış olduklarıdır.
- My second comment concerns our support for the reconstruction in Iraq.
- İkinci yorumum Irak'ın yeniden inşasına verdiğimiz destekle ilgilidir.
- The second important point relates to the problem of co-existence between GM cultures and non-GM cultures.
- İkinci önemli nokta, GD kültürler ile GD olmayan kültürlerin bir arada yaşaması sorunuyla ilgilidir.
- That is the reason why we cannot vote for this second proposal.
- Bu ikinci teklife oy veremeyecek olmamızın nedeni de budur.
- The second reason for our question was of course to get the plans for reform moving.
- Sorumuzun ikinci nedeni elbette reform planlarını harekete geçirmekti.
- In mid May, the second summit between the European Union and the Latin American and Caribbean countries was held.
- Mayıs ayı ortasında Avrupa Birliği ile Latin Amerika ve Karayip ülkeleri arasında ikinci zirve gerçekleştirildi.
- The second principle is that we propose three hierarchical levels of NUTS.
- İkinci ilke ise üç hiyerarşik NUTS seviyesi öneriyoruz.
- My second remark concerns encryption.
- İkinci açıklamam şifreleme ile ilgilidir.
- This is, in fact, a reaction to a second common misconception.
- Bu aslında ikinci bir yaygın yanlış anlamaya karşı bir tepkidir.
- A second point in my report is the European Civil Peace Corps.
- Raporumda yer verdiğim ikinci bir husus da Avrupa Sivil Barış Gücü.
- A second important point, which has already been made, concerns frontier workers.
- Daha önce de belirtilmiş olan ikinci önemli bir husus da sınır çalışanlarıyla ilgilidir.
- The second point concerns what should be done about Cyprus.
- İkinci nokta ise Kıbrıs konusunda ne yapılması gerektiği ile ilgilidir.
- The second major horizontal issue is a lack of resources.
- İkinci büyük yatay sorun ise kaynak yetersizliğidir.
- The second weakness was the sacrifice of the fire prevention measures recommended for rural development programmes.
- İkinci zayıflık ise kırsal kalkınma programları için önerilen yangın önleme tedbirlerinin feda edilmesidir.
- The pipes still do not have a second protective coating as European standards require.
- Borularda hala Avrupa standartlarının gerektirdiği gibi ikinci bir koruyucu kaplama bulunmamaktadır.
- The second point concerns the procedure for revising the Treaties.
- İkinci nokta, Antlaşmaların gözden geçirilmesi prosedürü ile ilgilidir.
- My second thought is about the future of Iraq.
- İkinci düşüncem Irak'ın geleceği ile ilgili.
- The second important issue is that we are seeing sudden epidemics of new diseases.
- İkinci önemli konu ise yeni hastalıkların ani salgınlarına tanık olmamızdır.
- That is a clear case of discrimination against the second Member State.
- Bu, ikinci Üye Devlete karşı açık bir ayrımcılık vakasıdır.
- My group has tabled a few amendments at second reading.
- Grubum ikinci oturumda birkaç değişiklik önergesi sundu.
- The second challenge is the humanitarian one, which preceded the war but has been compounded by it.
- İkinci zorluk ise savaştan önce var olan ancak savaşla birlikte daha da derinleşen insani zorluktur.
- My second comment concerns action to combat the financing of terrorism.
- İkinci yorumum, terörizmin finansmanıyla mücadeleye yönelik eylemlerle ilgilidir.
- The second subject that I would like to deal with is South Africa.
- Ele almak istediğim ikinci konu ise Güney Afrika.
- My second point is that of the celebrated 500 million.
- Değinmek istediğim ikinci husus, kutlanan 500 milyon ile ilgili.
- The EU is Canada's second most important trading partner after the United States.
- AB, ABD'den sonra Kanada'nın en önemli ikinci ticaret ortağıdır.
- The second thing that worries me is the situation in our prisons.
- Beni endişelendiren ikinci husus ise cezaevlerimizdeki durumdur.
- The second point concerns the Presidency of the Council, an issue that has caused rivers of ink to flow.
- İkinci nokta, mürekkep nehirlerinin akmasına neden olan bir konu olan Konsey Başkanlığı ile ilgilidir.
- We are already more or less at the end of the second year.
- Zaten aşağı yukarı ikinci yılın sonundayız.
- The second point is the conditions of network access.
- İkinci nokta ise şebeke erişim koşullarıdır.
- The second objective is to make sure that there is effective enforcement of consumer protection rules.
- İkinci hedef ise tüketiciyi koruma kurallarının etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin Uluslararası Kahve Örgütü dışında olmasıdır.
- The second point I want to make concerns Euronews.
- Belirtmek istediğim ikinci husus Euronews ile ilgili.
- In our view, the second crucial point is the exchange of information, on which Eurogroup members have made a start.
- Bize göre ikinci önemli nokta, Eurogroup üyelerinin bir başlangıç yaptığı bilgi alışverişidir.
- The second measure involves the systems to limit catches.
- İkinci önlem, avlanmayı sınırlandırmaya yönelik sistemleri içermektedir.
- The second point concerns transitional arrangements for the free movement of workers decided at European level.
- İkinci nokta, Avrupa düzeyinde kararlaştırılan işçilerin serbest dolaşımına ilişkin geçiş düzenlemeleriyle ilgilidir.
- My second point has been touched upon by the previous speaker.
- İkinci görüşüme bir önceki konuşmacı değindi.
- My second reservation concerns consumer choice.
- İkinci çekincem ise tüketici tercihleriyle ilgili.
- In mid May, the second summit between the European Union and the Latin American and Caribbean countries was held.
- Mayıs ortasında, Avrupa Birliği ile Latin Amerika ve Karayip ülkeleri arasında ikinci zirve yapıldı.
- The second issue is that European industrial policy does not exist.
- İkinci mesele ise Avrupa sanayi politikasının mevcut olmamasıdır.
- Efforts to cut off sources of funding for terrorism come second.
- Terörizmin finansman kaynaklarının kesilmesine yönelik çabalar ise ikinci sırada gelmektedir.
- Finally, we also need reasonable democratic control of documents covered by the second and third pillars.
- Son olarak, ikinci ve üçüncü sütunlar kapsamındaki belgeler üzerinde de makul bir demokratik denetime ihtiyacımız var.
- My second point concerns the resumption of negotiations between Syria and Israel.
- İkinci husus Suriye ve İsrail arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasıyla ilgilidir.
- The second issue is the Lisbon reforms, which have now become intertwined with the launch of the euro.
- İkinci konu ise artık Avro'nun piyasaya sürülmesiyle iç içe geçmiş olan Lizbon reformlarıdır.
- My second point concerns a request that I wish to make in the field of regional policy.
- İkinci husus, bölgesel politika alanında yapmak istediğim bir taleple ilgilidir.
- The second point concerns the emphasis in the resolution on the operational programmes of producer organisations.
- İkinci nokta, kararda üretici örgütlerinin operasyonel programlarına yapılan vurguyla ilgilidir.
- The second thing we discussed at that time was how such an attack would be taken in Iraq.
- O dönemde tartıştığımız ikinci konu ise Irak'ta böyle bir saldırının nasıl karşılanacağıydı.
- What are the roles of the first, second and third pillars?
- Birinci, ikinci ve üçüncü sütunların rolleri nelerdir?
- My second and last point relates to the reduction of cyclamate levels.
- İkinci ve son yorumum siklamat seviyelerinin azaltılması ile ilgilidir.
- The second perspective is in relation to the current situation.
- İkinci bakış açısı ise mevcut durumla ilgilidir.
- The second proposal concerns the introduction of a European warrant of arrest.
- İkinci öneri ise Avrupa tutuklama emrinin uygulamaya konulmasıyla ilgilidir.
- The second point concerns the threshold values.
- İkinci nokta eşik değerlerle ilgilidir.
- A second issue is the difficulty in agreeing on subsequent measures and subsequent decisions by the Security Council.
- İkinci bir husus ise Güvenlik Konseyi'nin müteakip tedbirler ve kararlar üzerinde mutabık kalmasının zorluğudur.
- The first would be to exaggerate our differences, while the second would be to consider them negligible.
- Birincisi farklılıklarımızı abartmak, ikincisi ise bunları önemsiz görmek olur.
- That may perhaps be a way ahead, albeit only the second best.
- Bu belki de en iyi ikinci yol olsa da ileriye giden bir yol olabilir.
- The second point is that the summit Council basically instructed the Greek Presidency to take initiatives.
- İkinci husus ise, Zirve Konseyi'nin Yunan Dönem Başkanlığı'na inisiyatif alma talimatı vermiş olmasıdır.
- The reading of the second cohesion report demonstrates that the Commission is aware of this problem.
- İkinci uyum raporunun okunması Komisyon'un bu sorunun farkında olduğunu göstermektedir.
- Which brings me to the second condition.
- Bu da beni ikinci koşula getiriyor.
- The first way is intended for human beings and the second way for wild beasts.
- Birinci yol insanlar için, ikinci yol ise vahşi hayvanlar içindir.
- The second agreement with Croatia was initialled in Brussels last month.
- Hırvatistan ile yapılan ikinci anlaşma geçen ay Brüksel'de imzalandı.
- The second point that I would like to make concerns ceramics.
- Değinmek istediğim ikinci nokta seramikle ilgilidir.
- My second comment concerns conscientious objectors.
- İkinci yorumum vicdani retçilerle ilgilidir.
- This report has come back to Parliament for second reading.
- Bu rapor ikinci kez okunmak üzere Parlamento'ya geri gelmiştir.
- The second point I want to make is that it has been suggested that the trend for economic support is downwards.
- Değinmek istediğim ikinci husus ise, ekonomik destek eğiliminin aşağıya doğru olduğunun ileri sürülmüş olmasıdır.
- The second point is the need to improve conditions in the workplace.
- İkinci nokta, iş yerindeki koşulların iyileştirilmesi ihtiyacıdır.
- As to the second aspect, are the manufacturers themselves including this packaging?
- İkinci hususa gelince, üreticilerin kendileri de bu ambalaja dahil mi?
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- Değineceğim ikinci husus çekişme içermeyen bir konu fakat bu onu önemsiz kılmıyor.
- I would ask you not to raise any more, as there is a second supplementary question.
- İkinci bir ek soru olduğu için daha fazla gündeme getirmemenizi rica ediyorum.
- My second point is that we need a properly resourced Commission.
- İkinci husus ise uygun kaynaklara sahip bir Komisyona ihtiyacımız olduğudur.
- The second deficiency led to our naturally wanting a ban on the use of CMR products in cosmetics.
- İkinci eksiklik, doğal olarak CMR ürünlerinin kozmetikte kullanımının yasaklanmasını istememize yol açmıştır.
- There is no commitment to a second round of national strategy reports and their assessment at European level.
- Ulusal strateji raporlarının ikinci turuna ve bunların Avrupa düzeyinde değerlendirilmesine yönelik bir taahhüt yok.
- The second point on transition periods has not, as far as I know, been the subject of any requests.
- Geçiş dönemlerine ilişkin ikinci husus, bildiğim kadarıyla, herhangi bir talebe konu olmamıştır.
- The Second World War has thus been brought to a definitive end.
- İkinci Dünya Savaşı böylece kesin olarak sona ermiştir.
- The second major problem is this one-sided orientation towards financial markets.
- İkinci büyük sorun ise mali piyasalara yönelik tek taraflı yönelimdir.
- The second area, concerning environmental considerations, is another very important question.
- Çevresel hususlarla ilgili ikinci alan, bir diğer çok önemli sorundur.
- My second comment concerns the reform of the Commission.
- İkinci yorumum Komisyon reformu ile ilgilidir.
- The second area, concerning environmental considerations, is another very important question.
- Çevresel hususlarla ilgili ikinci alan ise bir başka çok önemli sorundur.
- The second issue is efficiency.
- İkinci konu ise verimliliktir.
- The second amendment states that a shortage of appropriate finance is the major obstacle to starting a business.
- İkinci değişiklik, uygun finansman eksikliğinin bir iş kurmanın önündeki en büyük engel olduğunu belirtmektedir.
- This is the second time we will adopt a resolution on behalf of Amina Lawal.
- Bu, Amina Lawal adına ikinci kez kabul edeceğimiz bir karar.
- Its continuity is demonstrated by the fact that we are discussing the Second Action Plan.
- İkinci Eylem Planını görüşüyor olmamız da bunun sürekliliğini göstermektedir.
- The second initiative is based on the principle of mutual recognition of final decisions.
- İkinci girişim, nihai kararların karşılıklı tanınması ilkesine dayanmaktadır.
- A second point which I should like to raise is civil-military cooperation.
- Değinmek istediğim ikinci bir husus da sivil-asker işbirliğidir.
- My second point is that of the celebrated 500 million.
- Bahsedeceğim ikinci husus, kutlanan 500 milyon ile ilgili.
- My second point is uncontentious but not, for that reason, insignificant.
- İkinci düşüncem tartışmaya açık değildir ancak bu nedenle önemsiz de değildir.
- The second reason is the cost issue which has been mentioned by many.
- İkinci neden ise birçok kişi tarafından dile getirilen maliyet sorunudur.
- I shall now give the second of these.
- Şimdi bunlardan ikincisini aktaracağım.
- The first is the problem of the ageing population and the second is the rise in the entitlement age.
- Birincisi yaşlanan nüfus sorunu, ikincisi ise hak kazanma yaşının yükselmesidir.
- My second point is one of concern.
- İkinci husus ise endişe verici.
- My second comment concerns the environment.
- İkinci yorumum çevre ile ilgilidir.
- That brings me to the second issue raised, the issue of immigration.
- Bu beni dile getirilen ikinci konuya, göç konusuna getiriyor.
- I do approve, though, of the second measure, which should lead to the simplification of formalities.
- Bununla birlikte, formalitelerin basitleştirilmesine yol açacak olan ikinci tedbiri de onaylıyorum.
- Today's problem is that the United States, which is the second biggest coffee consumer, is outside the ICO.
- Bugünkü sorun, en büyük ikinci kahve tüketicisi olan ABD'nin ICO'nun dışında olmasıdır.
- The same applies to the second proposal, relating to the European arrest warrant.
- Aynı durum Avrupa tutuklama emri ile ilgili ikinci öneri için de geçerlidir.
- The second point relates the date of publication of the standards applicable in the field of MHP.
- İkinci nokta, MHP alanında geçerli standartların yayınlanma tarihiyle ilgilidir.
- One of them must have a majority in the European Parliament, but Parliament cannot elect a second.
- Bunlardan birinin Avrupa Parlamentosunda çoğunluğa sahip olması gerekir ancak Parlamento ikinci bir üyeyi seçemez.
- The second handicap was represented by our isolation from the world and our autarchic tendencies.
- İkinci handikap ise dünyadan izole olmamız ve otarşik eğilimlerimizdi.
- His second pledge was that he would support a subsequent referendum.
- İkinci vaadi ise müteakip bir referandumu destekleyeceği yönündeydi.
- The second parameter consists of the regions.
- İkinci parametre ise bölgelerden oluşuyor.
- The second important factor are the special policies on education and employment.
- İkinci önemli unsur ise eğitim ve istihdama ilişkin özel politikalardır.
- The second approach involves reducing direct aid to agricultural income to 85% of its current level.
- İkinci yaklaşım, tarımsal gelire yapılan doğrudan yardımın mevcut seviyesinin %85'ine indirilmesini içermektedir.
- Second, the Union has its own competences.
- İkincisi, Birliğin kendi yetkileri vardır.
- The second key point of the proposals presented today by the Commission is improving the efficiency of coordination.
- Bugün Komisyon tarafından sunulan tekliflerin ikinci kilit noktası ise koordinasyonun etkinliğinin arttırılmasıdır.
- The second major result concerned ourselves as consumers.
- İkinci büyük sonuç ise tüketiciler olarak bizleri ilgilendiriyor.
- Our second task is to take decisions and foster decision-making.
- İkinci görevimiz ise karar almak ve karar alınmasını teşvik etmektir.
- The second point I wish to make is in relation to the nuclear and chemical industries in Europe.
- Belirtmek istediğim ikinci husus ise Avrupa'daki nükleer ve kimya endüstrileriyle ilgilidir.
- The second major item on the Copenhagen agenda will be Turkey's candidacy.
- Kopenhag gündeminin ikinci önemli maddesi ise Türkiye'nin adaylığı olacak.
- The second proposal of the Kingdom of Spain is also being concealed from the citizens.
- İspanya Krallığı'nın ikinci önerisi de vatandaşlardan gizlenmektedir.
- The second matter I want to mention is the processes.
- Bahsetmek istediğim ikinci konu ise süreçler.
- The second point is collaboration between and the mobility of researchers.
- İkinci nokta ise araştırmacılar arasındaki işbirliği ve araştırmacıların hareketliliğidir.
- The second point on which we agree is on what was accepted at the Convention.
- Üzerinde mutabık kaldığımız ikinci husus ise Konvansiyon'da kabul edilen hususlardır.
- The first suggestion was to create a second forum, a second institution and a second assembly.
- İlk öneri ikinci bir forum, ikinci bir kurum ve ikinci bir meclis oluşturulmasıydı.
- To make it easier for people to support it we have removed the second part.
- İnsanların bunu desteklemesini kolaylaştırmak için ikinci kısmı kaldırdık.
- The second proposal concerns the introduction of a European warrant of arrest.
- İkinci öneri, Avrupa tutuklama emrinin getirilmesiyle ilgilidir.
- The second Turco report on the transmission of personal data from Europol to third States also warrants full consensus.
- Europol'den üçüncü Devletlere kişisel veri aktarımına ilişkin ikinci Turco raporu da tam mutabakat gerektirmektedir.
- It was her third consecutive French final and her second title.
- Bu onun üst üste üçüncü Fransa finali ve ikinci şampiyonluğu oldu.
- This is the second freedom struggle.
- Bu da ikinci özgürlük mücadelesidir.
- Use a second computer with Internet access to create a BIOS recovery USB flash drive.
- BIOS kurtarma USB flash sürücüsü oluşturmak için İnternet erişimi olan ikinci bir bilgisayar kullanın.
- And since his second stroke his memory is not so good.
- Ve geçirdiği ikinci felçten beri hafızası pek iyi değil.
- Now, on the second memory stick is another file.
- Şimdi, ikinci hafıza kartında diğer dosya var.
- Especially check out Musa's second goal.
- Özellikle Musa'nın ikinci golüne göz atın.
- That's right, second intercostal space, midclavicular line.
- Evet, ikinci interkostal boşluk, orta klavikular çizgiden.
- My second job brings a few extra dollars in.
- İkinci işim fazladan birkaç dolar getiriyor.
- Many patients have seen improvement after the first or second treatments.
- Çoğu hastada birinci veya ikinci tedaviden sonra iyileşme görülür.
- This second story is, like the first one, dangerous.
- Bu ikinci hikaye de ilki gibi tehlikeli.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem, dört bölgeli klima sistemini tamamlıyor ve ikinci sıra ayarlarıyla aynı hava sıcaklığını sağlıyor.
- And since his second stroke his memory is not so good.
- Ve ikinci felçten bu yana hafızası pek iyi değil.
- That gives us a second check with our trade strategy.
- Bu bize işlem stratejimizi ikinci kez kontrol etme imkanı sağlıyor.
- That's right, second intercostal space, midclavicular line.
- Aynen öyle, ikinci interkostal aralık, orta klaviküler çizgi.
- This is the second freedom struggle.
- Bu ikinci özgürleşme mücadelesidir.
- This is the second freedom struggle.
- Bu, ikinci kurtuluş mücadelesidir.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Ancak yazarlar bu diziyi ikinci sezona kadar planlamışlar, dolayısıyla her bölüm bir sürpriz.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Fakat yazarlar tüm diziyi ikinci sezona kadar planladılar, bu yüzden her bölüm bir sürpriz.
- Most sporting events, award first, second and third place.
- Çoğu spor etkinliğinde birinci, ikinci ve üçüncüye ödül verilir.
- That gives us a second check with our trade strategy.
- Bu bize işlem stratejimizi ikinci kez kontrol etme imkanı veriyor.
- The second way is to buy from underground labs and black market suppliers.
- İkinci yol ise yeraltı laboratuvarlarından ve karaborsa tedarikçilerinden satın almak.
- Most sporting events, award first, second and third place.
- Çoğu spor etkinliğinde birinci, ikinci ve üçüncü sırayı ödüllendirir.
- Second births at forty weeks are often quick, if not reckless.
- Kırk haftalık ikinci doğumlar dikkatsizce olmasa da genellikle hızlıdır.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem dört bölgeli klima sistemini tamamlıyor ve ikinci sıradaki ayarlara uygun bir hava sıcaklığı sağlıyor.
- Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies.
- İkinci sezonun birçok bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi oldu.
- It was her third consecutive French final and her second title.
- Bu onun üst üste üçüncü Fransa finali ve ikinci şampiyonluğuydu.
- Second, the scientific world conception is marked by application of a certain method, namely logical analysis.
- İkincisi, bilim dünyasının anlayışı belirli bir yöntemin, yani mantıksal çözümleme ile belirlenir.
- This system complements the four-zone climate system and provides an air temperature that follows the second row settings.
- Bu sistem dört bölgeli iklim sistemini tamamlıyor ve ikinci sıra ayarlarına uyumlu bir hava sıcaklığı olmasını sağlıyor.
- Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies.
- İkinci sezonun birkaç bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi oldu.
- Several episodes of the second season have been targets of complaints of human rights societies.
- İkinci sezonun birkaç bölümü insan hakları derneklerinin şikayetlerinin hedefi olmuştur.
- I love the second photo, although they are all beautiful.
- İkinci fotoğrafa bayıldım, gerçi hepsi birbirinden güzel.
- But the writers have this entire series planned out through the second season, so each episode is a surprise.
- Ancak senaristler tüm diziyi ikinci sezona kadar planladılar, bu yüzden her bölüm bir sürpriz.
- That's right, second intercostal space, midclavicular line.
- Doğru, ikinci interkostal boşluk, midklaviküler çizgi.
- I love the second photo, although they are all beautiful.
- İkinci fotoğrafa bayıldım ama hepsi güzel.
- Now, on the second memory stick is another file.
- Şimdi, ikinci bellek kartında da öteki dosya var.
- What do you think is the second tallest mountain in Japan?
- Sence Japonya'daki en yüksek ikinci dağ hangisidir?
- What is the second largest country in the world?
- Dünyadaki en büyük ikinci ülke hangisidir?
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Birleşik Devletler'in en büyük ikinci şehridir.
- Winston Churchil was the Prime Minister of Britain during the Second World War.
- Winston Churchil İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanıydı.
- We just want a second opinion.
- Sadece ikinci bir görüş istiyoruz.
- Give me a second chance.
- Bana ikinci bir şans ver.
- He dropped out of school in his second year.
- İkinci yılında okuldan ayrıldı.
- The Second World War broke out in 1939.
- İkinci Dünya Savaşı 1939 yılında patlak verdi.
- Second best is never enough.
- İkinci en iyi asla yeterli değildir.
- Tom is Mary's second cousin.
- Tom Mary'nin ikinci kuzeni.
- Give them a second chance.
- Onlara ikinci bir şans verin.
- Do you have a book on the Second World War?
- İkinci Dünya Savaşı üzerine bir kitabın var mı?
- I'll leave the second or third of next month.
- Gelecek ayın ikinci veya üçüncü günü ayrılacağım.
- Give her a second chance.
- Ona ikinci bir şans verin.
- Wait for a second chance.
- İkinci bir şans için bekle.
- At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- İlk başta planı beğendiğimi düşündüm, ancak ikinci kez düşününce karşı çıkmaya karar verdim.
- I come to this town for the second time.
- Bu şehre ikinci kez geliyorum.
- Seventy percent of people in the UK cannot speak a second language.
- İngiltere'deki insanların yüzde yetmişi ikinci bir dil konuşamıyor.
- Tom was second.
- Tom ikinciydi.
- Yokohama is the second largest city in Japan.
- Yokohama, Japonya'nın en büyük ikinci şehridir.
- If the idiots would compete, you would be second because you are too idiot to be the first.
- Aptallar yarışsa sen ikinci olurdun çünkü birinci olamayacak kadar çok aptalsın.
- Argentina is the second largest country in South America.
- Arjantin, Güney Amerika'daki en büyük ikinci ülkedir.
- The second lesson is very simple.
- İkinci ders çok basit.
- She is a second year student.
- O bir ikinci sınıf öğrencisidir.
- His second son married and settled down.
- İkinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- In 1683, the Turks besieged Vienna for the second time.
- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattılar.
- Sami deserves a second chance.
- Sami ikinci bir şansı hak ediyor.
- There's possibly a second victim.
- Muhtemelen ikinci bir kurban daha var.
- Their second album is much better than their first album.
- Onların ikinci albümü ilk albümlerinden çok daha iyidir.
- The Second World War was not yet over.
- İkinci Dünya Savaşı henüz bitmemişti.
- In her second novel, the characters have grown up.
- Onun ikinci romanında karakterler büyüdü.
- He was a general in the Second World War.
- İkinci Dünya Savaşı'nda generaldi.
- Tom came second.
- Tom ikinci oldu.
- This elevator doesn't stop at the second or third floors.
- Bu asansör ikinci veya üçüncü katlarda durmaz.
- Bergen is the second largest city in Norway.
- Bergen, Norveç'teki ikinci en büyük kenttir.
- Would you like a second serving?
- İkinci bir porsiyon ister misiniz?
- F = ma is Newton's second law of motion.
- F = ma Newton'un ikinci hareket kanunudur.
- Do it a second time.
- İkinci kez yap.
- I'm getting a second chance.
- İkinci bir şans alıyorum.
- She will never have a second chance to visit Europe.
- Avrupa'yı ziyaret etmek için asla ikinci bir şansı olmayacak.
- They teach Chinese as a second national language in Singapore.
- Singapur'da Çince ikinci ulusal dil olarak öğretiliyor.
- This video is simply about the second World War in Europe.
- Bu video sadece Avrupa'daki İkinci Dünya Savaşı hakkında.
- What mountain do you think is the second highest in Japan?
- Sizce Japonya'nın en yüksek ikinci dağı hangisidir?
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu ilki kadar sevmiyor.
- This is the second time that I have met him.
- Bu onunla ikinci görüşmem.
- His wife is pregnant with their second child.
- Eşi ikinci çocuklarına gebe.
- Give Tom a second chance.
- Tom'a ikinci bir şans ver.
- Do you want a second opinion?
- İkinci bir görüş istiyor musun?
- Kabyle is the second most spoken Berber dialect in North Africa.
- Kabyle, Kuzey Afrika'da en çok konuşulan ikinci Berberi lehçesidir.
- I'm not going second, I'm going first.
- Ben ikinci gitmiyorum, ilk gidiyorum,
- Please have a second helping.
- Lütfen ikinci bir porsiyon alın.
- I'm being given a second chance.
- Bana ikinci bir şans veriliyor.
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim sıradaki sondan ikinci kişi.
- I'm prepared to give you a second chance if you want it.
- Eğer istersen sana ikinci bir şans vermeye hazırım.
- President Obama won a second term.
- Başkan Obama ikinci dönemi kazandı.
- 70% of English people don't speak a second language.
- İngilizlerin %70'i ikinci bir dil konuşmuyor.
- Yokohama is the second largest city in Japan.
- Yokohama Japonya'nın en büyük ikinci şehridir.
- The second appearance of the ghost was on Sunday night.
- Hayaletin ikinci ortaya çıkışı Pazar gecesi oldu.
- Wait for a second chance.
- İkinci bir şansı bekle.
- Mary is Tom's second wife.
- Mary Tom'un ikinci karısı.
- Tom is Mary's second husband.
- Tom, Mary'nin ikinci kocası.
- Sami had a second Instagram account.
- Sami'nin ikinci bir Instagram hesabı vardı.
- Venus is the second planet from the Sun.
- Venüs Güneş'e en uzak ikinci gezegendir.
- He gave flowers to his girlfriend for the second time.
- O ikinci kez kız arkadaşına çiçek verdi.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı ile doruğa ulaşan komşular arasındaki sık ve kanlı savaşları sona erdirmek amacıyla kurulmuştur.
- The second sentence can be left as it is.
- İkinci cümle olduğu gibi bırakılabilir.
- Tom hoped that Mary would give him a second chance.
- Tom, Mary'nin ona ikinci bir şans vereceğini umuyordu.
- You can never make the same mistake twice because the second time you make it, it's no longer a mistake, it's a choice.
- Aynı hatayı asla iki kez yapamazsınız çünkü ikinci kez yaptığınızda bu artık bir hata değil, bir seçimdir.
- Mike is in the second year of high school and Ann is too.
- Mike lise ikinci sınıfta ve Ann de öyle.
- Saturn is the second largest planet in the Solar System.
- Satürn Güneş Sistemi'ndeki en büyük ikinci gezegendir.
- Tom finished second.
- Tom ikinci oldu.
- The second will surely be better.
- İkincisi kesinlikle daha iyi olacak.
- Sami has recently divorced his second wife.
- Sami yakın zamanda ikinci karısından boşandı.
- Libya is the second largest country in North Africa.
- Libya, Kuzey Afrika'daki en büyük ikinci ülkedir.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük ikinci şehridir.
- I'll get a second job.
- İkinci bir iş bulacağım.
- His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council.
- Karısının ikinci kuzeni, Yahudi yönetim konseyinin bir üyesiydi.
- Fadil was the second of four brothers.
- Fadıl dört erkek kardeşin ikincisiydi.
- Do it a second time.
- Onu ikinci bir kez yap.
- Sami scheduled a second meeting with the police chief.
- Sami polis şefiyle ikinci bir görüşme ayarladı.
- Who's the second in command?
- İkinci yetkili kim?
- Who's the second in command?
- İkinci komutan kim?
- In 1683, the Turks besieged Vienne for the second time.
- 1683'te Türkler Viyana'yı ikinci kez kuşattı.
- This river is the second longest in Australia.
- Bu nehir Avustralya'daki en uzun ikinci nehir.
- Coca-Cola invented Fanta, in the middle of the Second World War, for the German market.
- Coca-Cola, Fanta'yı İkinci Dünya Savaşı'nın ortasında Alman pazarı için icat etti.
- His wife's second cousin was a member of the Jewish ruling council.
- Karısının ikinci kuzeni, Yahudi yargı meclisinin üyesiydi.
- The second lesson is very easy.
- İkinci ders çok kolay.
- What is the second largest country in the world?
- Dünyanın en büyük ikinci ülkesi hangisidir?
- Saturn is the second largest planet in the Solar System.
- Satürn güneş sisteminde ikinci en büyük gezegendir.
- Football was played in China in the second century.
- Futbol Çin'de ikinci yüzyılda oynandı.
- According to a study published in 2016, Germany is the best country in the world and Canada is the second best country.
- 2016'da yayınlanan bir çalışmaya göre, Almanya dünyadaki en iyi ülkedir ve Kanada ikinci en iyi ülkedir.
- She is in her second year at university.
- Üniversitede ikinci yılında.
- The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci yemekte nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
- His second son married and settled down.
- Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- I liked Tom's first book more than the second.
- Tom'un ilk kitabını ikincisinden daha çok sevmiştim.
- Tom is Mary's second cousin, I'm pretty sure.
- Tom, Mary'nin ikinci kuzeni, ben oldukça eminim.
- Muiriel is the second member of Tatoeba.
- Muiriel, Tatoeba'nın ikinci üyesi.
- The second lesson is very easy.
- İkinci ders çok kolaydır.
- At a speed of 17 km/sec, it would take about 75,000 years to reach Proxima Centauri, the second nearest star from Earth.
- 17 km/sn hızla, Dünya'ya en yakın ikinci yıldız olan Proxima Centauri'ye ulaşmak yaklaşık 75.000 yıl alacaktır.
- I read the book in my second year of high school.
- Kitabı lise ikinci sınıfta okudum.
- The Second World War is still not over.
- İkinci Dünya Savaşı hala bitmedi.
- Tom is Mary's second cousin, I'm pretty sure.
- Tom'un Mary'nin ikinci kuzeni olduğuna eminim.
- It was in 1939 that the Second World War broke out.
- 1939'da İkinci Dünya Savaşı patlak verdi.
- The Second World War is still not over.
- İkinci Dünya Savaşı hala sona ermedi.
- Seventy percent of the British people don't speak a second language.
- İngiliz halkının yüzde yetmişi ikinci bir dil kullanmaz.
- The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya dükkanı ikinci katta.
- I went to Italy for the second time in 1980.
- İtalya'ya ikinci kez 1980'de gittim.
- He has a second job.
- Onun ikinci bir işi var.
- We want a second opinion.
- İkinci bir görüş istiyoruz.
- President Obama won a second term.
- Başkan Obama ikinci dönemini kazandı.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adam sensin.
- I think Tom should give Mary a second chance.
- Bence Tom, Mary'ye ikinci bir şans vermeli.
- At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
- He won't have given this a second thought.
- Bunu ikinci kez düşünmeyecek.
- I like Tom best, John second best.
- En çok Tom'u severim, ikinci en çok John'u.
- Muiriel is the second member of Tatoeba.
- Muiriel, Tatoeba'nın ikinci üyesidir.
- Tom's wife is pregnant with their second child.
- Tom'un karısı ikinci çocuklarına hamile.
- I was second.
- İkinciydim.
- Who am I to second guess him?
- Ben kimim ki onu ikinci kez tahmin edeyim?
- I'm giving you a second chance.
- Sana ikinci bir şans veriyorum.
- The Miami Heat won a second straight NBA championship.
- Miami Heat üst üste ikinci NBA şampiyonluğunu kazandı.
- Buy one pair of glasses, get the second pair for free.
- Bir çift gözlük alana, ikincisi bedava.
- Would you like a second helping?
- İkinci bir porsiyon ister misin?
- This is the second time I've flown.
- Bu ikinci kez uçuşum.
- The Miami Heat won a second straight NBA championship.
- Miami Heat arka arkaya ikinci NBA şampiyonluğunu kazandı.
- Mary is pregnant with her second child.
- Mary ikinci çocuğuna hamile.
- Yuri Gagarin was killed in a plane crash before he could travel in space a second time.
- Yuri Gagarin uzaya ikinci kez seyahat edemeden bir uçak kazasında hayatını kaybetti.
- I think that the second part of your comment would make a great example sentence.
- Bence yorumunuzun ikinci kısmı harika bir örnek cümle olurdu.
- Algeria has the second largest Berber-speaking community in the world.
- Cezayir, dünyada Berberice konuşan en büyük ikinci topluluğa sahip.
- Being second is to be the first of the ones who lose.
- İkinci olmak, kaybedenlerin ilki olmaktır.
- You can never make the same mistake twice because the second time you make it, it's no longer a mistake, it's a choice.
- Aynı hatayı asla iki kere yapmazsın, çünkü ikinci kez yaptığında artık o bir hata değil, seçimdir.
- Don't you have the second volume of that work?
- O eserin ikinci cildi yok mu sende?
- Layla's second husband commited suicide.
- Leyla'nın ikinci kocası intihar etti.
- Tom was in a hurry so he left his second cup of coffee undrunk.
- Tom'un acelesi vardı, bu yüzden ikinci fincan kahvesini içmeden bıraktı.
- Tom and Mary want to have their second child in Canada.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını Kanada'da doğurmak istiyorlar.
- They have enough capital to build a second factory.
- Onlar ikinci bir fabrika inşa etmek için yeterli sermayeye sahip.
- Seventy percent of the British people don't speak a second language.
- İngiliz halkının yüzde yetmişi ikinci bir dil konuşmuyor.
- This is the second time I have arrived in China on my own.
- Çin'e ikinci kez tek başıma geliyorum.
- Give us a second chance.
- Bize ikinci bir şans verin.
- He dropped out of school in his second year.
- İkinci yılında okulu bıraktı.
- Tom was eliminated in the second round of the contest.
- Tom yarışmanın ikinci turunda elendi.
- This is Tom's second year playing professional baseball.
- Bu Tom'un profesyonel beyzbol oynadığı ikinci yılı.
- The Amazon is the second longest river in the world after the Nile.
- Amazon, Nil'den sonra dünyanın en uzun ikinci nehridir.
- Seventy percent of people in the UK cannot speak a second language.
- İngiltere'deki insanların yüzde yetmişi, ikinci bir dil konuşamazlar.
- Tom is my second cousin.
- Tom benim ikinci kuzenim.
- I want a second opinion.
- İkinci bir görüş istiyorum.
- Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society.
- İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.
- Germany is like my second home.
- Almanya benim ikinci yurdum gibidir.
- I asked Tom to give me a second chance.
- Tom'un bana ikinci bir şans vermesini istedim.
- The second appearance of the ghost was on Sunday night.
- Hayalet ikinci kez pazar gecesi göründü.
- China is now the world's second largest economy.
- Çin şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomisidir.
- I didn't get a second chance.
- İkinci bir şansım olmadı.
- Tom poured himself a second cup of coffee.
- Tom kendine ikinci bir fincan kahve doldurdu.
- Why did you buy a second car?
- Neden ikinci bir araba aldınız?
- Tom doesn't deserve a second chance.
- Tom ikinci bir şansı hak etmiyor.
- Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Mumbai Hindistan'ın en kalabalık şehri ve dünyanın en kalabalık ikinci şehridir.
- I teach English to the second year classes.
- İkinci sınıflara İngilizce öğretiyorum.
- Layla prefers the second option.
- Leyla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- I read the book in my second year of high school.
- Kitabı lisedeki ikinci yılımda okudum.
- Tom gave Mary a second chance.
- Tom Mary'ye ikinci bir şans verdi.
- On the first page of the second chapter there are many new words.
- İkinci bölümün ilk sayfasında birçok yeni kelime var.
- Tom was second.
- Tom ikinci oldu.
- After the commercial break, we'll see the second part of the fight.
- Reklam arasından sonra dövüşün ikinci kısmını göreceğiz.
- The second combination plate contains meat.
- İkinci kombinasyon tabağı et içeriyor.
- The Second Solar System War devastated the home planet.
- İkinci Güneş Sistemi Savaşı ana gezegeni harap etti.
- Dan graduated second in his class.
- Dan sınıf ikincisi olarak mezun oldu.
- His aunt's apple pie was delicious, so he had a second helping.
- Teyzesinin elmalı turtası çok lezzetliydi, bu yüzden ikinci bir porsiyon daha yedi.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, başkan ikinci bir dönem daha görev yapacak.
- Who's the second in command?
- İkinci kaptan kim?
- They have enough capital to build a second factory.
- İkinci bir fabrika kurmak için yeterli sermayeleri var.
- Could I have a second helping?
- İkinci bir yardım alabilir miyim?
- It was in 1939 that the Second World War broke out.
- İkinci Dünya Savaşı 1939'da patlak verdi.
- 70% of English people don't speak a second language.
- İngiliz halkının % 70'i ikinci bir dil konuşmuyor.
- I'd like to get a second opinion.
- İkinci bir görüş almak istiyorum.
- The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
- Doctors refused to perform a second operation.
- Doktorlar ikinci bir ameliyat yapmayı reddettiler.
- Sami was spotted leaving the store for the second time.
- Sami ikinci kez marketten çıkarken görüldü.
- She was like a second mother to me.
- Benim için ikinci bir anne gibiydi.
- Tom needs to be given a second chance.
- Tom'a ikinci bir şans verilmesi gerekiyor.
- Your second button is coming off.
- İkinci düğmen kopuyor.
- Give her a second chance.
- Ona ikinci bir şans ver.
- The accent of this word is on the second syllable.
- Bu kelimenin vurgusu ikinci hecede.
- Do you want a second opinion?
- İkinci bir görüş ister misin?
- My youngest brother has two children from his first marriage, and another child from his second.
- En küçük erkek kardeşimin ilk evliliğinden iki, ikinci evliliğinden de bir çocuğu var.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük kenttir.
- Papua New Guinea is the second largest country in Oceania after Australia.
- Papua Yeni Gine Avustralya'nın ardından Okyanusya'da en büyük ikinci ülkedir.
- According to a study published in 2016, Germany is the best country in the world and Canada is the second best country.
- 2016'da yayınlanan bir araştırmaya göre Almanya dünyanın en iyi ülkesi, Kanada ise ikinci en iyi ülkesi.
- Give me a second chance.
- Bana ikinci bir şans verin.
- Tom deserves a second chance.
- Tom ikinci bir şansı hak ediyor.
- I'm not going second, I'm going third.
- Ben ikinci gitmiyorum, üçüncü gidiyorum.
- I don't give second chances.
- İkinci bir şans daha vermem.
- I deserve a second chance.
- İkinci bir şansı hak ediyorum.
- I went to Italy for the second time in 1980.
- 1980'de ikinci kez İtalya'ya gittim.
- São Paulo has the second largest fleet of helicopters in the world, behind New York, which has 420 helicopters in the whole of the city.
- Sao Paulo tüm şehirdeki 420 helikopteri ile New York'tan sonra dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahiptir.
- The second victim was identified as Dan Anderson.
- İkinci kurban Dan Anderson olarak tespit edildi.
- Why did you buy a second car?
- Neden ikinci bir araba aldın?
- His wife is pregnant with their second child.
- Karısı ikinci çocuklarına hamile.
- I'll give you a second chance.
- Sana ikinci bir şans vereceğim.
- Do you have a book on the Second World War?
- İkinci Dünya Savaşı hakkında bir kitabınız var mı?
- You have to turn left at the second light.
- İkinci ışıktan sola dönmelisin.
- This river is the second longest in Australia.
- Bu nehir Avustralya'daki en uzun ikinci nehirdir.
- China is now the world's second largest economy.
- Çin şu anda dünyanın en büyük ikinci ekonomisi.
- This is the second time that I have met him.
- Ben onunla ikinci kez buluştum.
- The European Union is set up with the aim of ending the frequent and bloody wars between neighbours, which culminated in the Second World War.
- Avrupa Birliği, ikinci dünya savaşı ile sonuçlanan sık ve kanlı komşu devletler arasındaki savaşları bitirme amacıyla kuruldu.
- At this second shock, I began to cry.
- Bu ikinci şokta ben ağlamaya başladım.
- This is the second longest river in Japan.
- Bu Japonya'nın en uzun ikinci nehri.
- Optical illusion makes the second object look larger than the first.
- Optik yanılsama ikinci nesnenin, ilkinden daha büyük görünmesini sağlar.
- Kabyle is the second most spoken Berber dialect in North Africa.
- Kabiliyece Kuzey Afrika'da en çok konuşulan ikinci Berberi lehçesidir.
- In the second month, the seven and twentieth day of the month, the earth was dried.
- İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tamamen kurumuştu.
- I'm a second year middle school student.
- Ben orta okul ikinci sınıf öğrencisiyim.
- In her second novel, the characters have grown up.
- İkinci romanında karakterler büyüdü.
- What mountain do you think is the second highest in Japan?
- Japonya'da ikinci en yüksek dağın hangi dağ olduğunu düşünüyorsunuz?
- The accent of this word is on the second syllable.
- Bu kelimenin vurgusu ikinci hecededir.
- You were in the second year of middle school last year, right?
- Geçen yıl ortaokul ikinci sınıftaydın, değil mi?
- Tom didn't want to play second fiddle.
- Tom ikinci planda kalmak istemedi.
- Please give me a second chance.
- Lütfen bana ikinci bir şans ver.
- Second set, Krajicek to serve.
- İkinci set, Krajicek servis atacak.
- Tom divorced his second wife last year.
- Tom geçen yıl ikinci karısından boşandı.
- Adrastea is one of the 39 satellites of Jupiter and is the second closest to Jupiter itself.
- Adrastea, Jüpiter'in 39 uydusundan biridir ve Jüpiter'e en yakın ikinci uydudur.
- I want a second helping.
- İkinci bir yardım istiyorum.
- If the idiots would compete, you would be second because you are too idiot to be the first.
- Eğer aptallar yarışsaydı, sen ikinci olurdun çünkü birinci olamayacak kadar aptalsın.
- After the second glass of wine, Tom became talkative.
- İkinci kadeh şaraptan sonra Tom konuşkan oldu.
- Doctors refused to perform a second operation.
- Doktorlar ikinci operasyonu uygulamayı reddettiler.
- From the second letter of Saint Paul.
- Aziz Paul'un ikinci mektubundan.
- I got this information second hand, so I may be wrong.
- Bu bilgiyi ikinci elden aldım, bu yüzden yanılıyor olabilirim.
- Tom and Mary were planning to have a second honeymoon.
- Tom ve Mary ikinci bir balayı yapmayı planlıyorlardı.
- Tom has a second job.
- Tom'un ikinci bir işi var.
- Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Dergisi'nin en iyi iki yüz albüm listesine dört numaradan giriş yaptı.
- He had a second helping of soup.
- O, ikinci bir porsiyon çorba içti.
- Algeria won the Africa Cup of Nations for the second time.
- Cezayir ikinci kez Afrika Uluslar Kupası'nı kazandı.
- Seventy percent of British people cannot speak a second language.
- İngiliz halkının yüzde yetmişi ikinci bir dil konuşamaz.
- Tom has decided to give Mary a second chance.
- Tom, Mary'ye ikinci bir şans vermeye karar verdi.
- I liked Tom's first book more than the second.
- Tom'un birinci kitabını ikincisinden daha çok sevdim.
- We're in the second week of an unrelenting heat wave.
- Amansız bir sıcak hava dalgasının ikinci haftasındayız.
- He succeeded on his second try.
- İkinci denemesinde başardı.
- I was second.
- İkinci oldum.
- At this second lie, his nose grew a few more inches.
- Bu ikinci yalanla burnu birkaç santim daha büyüdü.
- Tom needs to be given a second chance.
- Tom'a ikinci bir şans verilmeli.
- Lieutenant Dan Anderson was called to a second murder scene.
- Teğmen Dan Anderson ikinci bir cinayet mahalline çağrıldı.
- His aunt's apple pie was delicious, so he had a second helping.
- Teyzesinin elmalı turtası lezzetliydi, bu yüzden o ikinci bir porsiyon aldı.
- Tom divorced his second wife last year.
- Tom geçen yıl ikinci karısını boşadı.
- Tom answered his phone on the second ring.
- Tom telefonunu ikinci çalışında açtı.
- During the Second World War, German Nazis killed many people at the Auschwitz concentration camp.
- İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman Nazileri Auschwitz toplama kampında birçok insanı öldürdüler.
- Tom is Mary's second husband.
- Tom, Mary'nin ikinci kocasıdır.
- Tom decided to give Mary a second chance.
- Tom, Mary'ye ikinci bir şans vermeye karar verdi.
- The Amazon is the second longest river in the world after the Nile.
- Amazon, Nil'den sonra ikinci en uzun nehirdir.
- I wanted a second opinion.
- İkinci bir görüş istedim.
- Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society.
- İslam, Danimarka'daki en büyük ikinci dindir ve 210.000 inananıyla toplumun %3,7'sini oluşturmaktadır.
- I've never given it a second thought.
- Hiç ikinci kez düşünmedim.
- Tom is giving you a second chance.
- Tom sana ikinci bir şans veriyor.
- The festival is held in the second week of January every year.
- Festival her yıl Ocak ayının ikinci haftasında düzenlenir.
- Give people a second chance.
- İnsanlara ikinci bir şans verin.
- The first part of the book is more difficult than the second.
- Kitabın ilk bölümü ikincisinden daha zor.
- Jack is Mary's second cousin, I believe.
- Sanırım Jack, Mary'nin ikinci kuzeni.
- The second term came to an end.
- İkinci dönem sona erdi.
- Everyone deserves a second chance.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.
- On the second morning, the Scotsman saw from the top of his tree a great castle far away.
- İkinci sabah İskoçyalı ağacının tepesinden uzakta büyük bir kale gördü.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, devlet başkanı ikinci bir dönem hizmet edecek.
- Tom gave me a second chance.
- Tom bana ikinci bir şans verdi.
- I went to Italy for the second time in 1980.
- İtalya'ya 1980'de ikinci kez gittim.
- What was the second reason?
- İkinci sebep neydi?
- She's a second grader.
- O ikinci sınıf öğrencisi.
- What's your second choice?
- İkinci tercihin nedir?
- Who are you to second guess him?
- Sen kimsin ki onu ikinci kez tahmin ediyorsun?
- I got my driving licence on the second time I tried to pass the driving test.
- Ehliyetimi ikinci kez ehliyet sınavını geçmeye çalıştığımda aldım.
- I don't give second chances.
- İkinci bir şans vermem.
- Commencement is typically the first or second Saturday in April.
- Mezuniyet töreni genellikle Nisan ayının ilk ya da ikinci cumartesi günü yapılır.
- She is a second year student.
- İkinci sınıf öğrencisiydi.
- The second course has chickpeas, chicken, meat, sausage and potato.
- İkinci tabakta nohut, tavuk, et, sosis ve patates var.
- What's the second most visited city in the world?
- Dünyada en çok ziyaret edilen ikinci şehir hangisi?
- The Chinese government disbursed the second tranche of the money.
- Çin hükümeti paranın ikinci dilimini dağıttı.
- There are no second chances.
- İkinci bir şans yok.
- Algeria has the second largest Berber-speaking community in the world.
- Dünyada en çok Berberice konuşan nüfusa sahip ikinci ülke Cezayir.
- Layla prefers the second option.
- Layla ikinci seçeneği tercih ediyor.
- I'm getting a second chance.
- İkinci bir şansım var.
- Tom stole second base.
- Tom ikinci kaleyi çaldı.
- The Second World War broke out in 1939.
- İkinci Dünya Savaşı 1939'da patlak verdi.
- Spain is the second largest country in Western Europe.
- İspanya, Batı Avrupa'nın en büyük ikinci ülkesidir.
- The second test is a great improvement on the first.
- İkinci test birincisine göre büyük bir gelişme.
- He has a second job.
- İkinci bir işi var.
- Algeria won the Africa Cup of Nations for the second time.
- Cezayir, Afrika Uluslar Kupası'nı ikinci kez kazandı.
- During the weekends, she does housekeeping as a second job.
- Hafta sonları ikinci bir iş olarak ev temizliği yapıyor.
- Sami became Layla's second husband.
- Sami, Layla'nın ikinci kocası oldu.
- In 1683, the Turks besieged Vienna for the second time.
- 1683 yılında Türkler Viyana'yı ikinci kez kuşattı.
- Buy one pair of glasses, get the second pair for free.
- Bir gözlük alana ikincisi bedava.
- Yokohama is the city in Japan with the second largest population.
- Yokohama, Japonya'da ikinci en büyük nüfuslu kentdir.
- My cousin is the second to the last person in the line.
- Kuzenim kuyrukta sondan ikinci kişi.
- Give him a second chance.
- Ona ikinci bir şans ver.
- Argentina is the second largest country in South America.
- Arjantin Güney Amerika'nın en büyük ikinci ülkesidir.
- I asked Tom to give me a second chance.
- Tom'dan bana ikinci bir şans vermesini istedim.
- This elevator doesn't stop at the second or third floors.
- Bu asansör ikinci ya da üçüncü katta durmuyor.
- I'm not going second, I'm going first.
- İkinci değil, birinci olacağım.
- This is the second time Tom has been here this week.
- Tom bu hafta buraya ikinci kez geliyor.
- During the Second World War, German Nazis killed many people at the Auschwitz concentration camp.
- İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman Naziler Auschwitz toplama kampında birçok insanı öldürdü.
- There'll be no second chances.
- İkinci bir şans olmayacak.
- Bang guitarist will become a dad for the second time, announces a spokesperson for the band.
- Grubun sözcüsü, Bang gitaristinin ikinci kez baba olacağını duyurdu.
- I'm not finding the second sock.
- İkinci çorabı bulamıyorum.
- Tom forgot the words to the second verse, so he sang the first verse again.
- Tom ikinci mısranın sözlerini unuttu, o yüzden ilk mısrayı tekrar söyledi.
- Sami had a second Instagram account.
- Sami'nin ikinci bir İnstagram hesabı vardı.
- At this second shock, I began to cry.
- Bu ikinci şokla ağlamaya başladım.
- Tom was given a second chance.
- Tom'a ikinci bir şans verildi.
- This is Tom's second year playing professional baseball.
- Bu Tom'un profesyonel beyzbol oynadığı ikinci yıl.
- If I were to be born a second time, I would like to be Canadian.
- Eğer ikinci kez doğacak olsaydım, Kanadalı olmak isterdim.
- I deserve a second chance.
- Ben ikinci bir şansı hak ediyorum.
- Mary died giving birth to her second son.
- Mary ikinci oğlunu doğururken öldü.
- Fadil was the second of four brothers.
- Fadıl dört kardeşin ikincisiydi.
- My grandfather died in the Second World War.
- Büyükbabam İkinci Dünya Savaşı'nda öldü.
- Los Angeles is the second largest city in the United States.
- Los Angeles, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ikinci en büyük şehirdir.
- We have no second choice.
- İkinci seçeneğimiz yok.
- Give him a second chance.
- Ona ikinci bir şans verin.
- Can I get a second opinion?
- İkinci bir görüş alabilir miyim?
- My second child doesn't like school as much as the first one.
- İkinci çocuğum okulu birincisi kadar sevmiyor.
- I went to Italy for the second time in 1980.
- 1980'de İtalya'ya ikinci kez gittim.
- Lieutenant Dan Anderson was called to a second murder scene.
- Teğmen Dan Anderson, ikinci bir cinayet mahalline çağrıldı.
- Seventy percent of British people cannot speak a second language.
- İngilizlerin yüzde yetmişi ikinci bir dil konuşamıyor.
- From the second letter of Saint Paul.
- Saint Paul'un ikinci mektubundan.
- Libya is the second largest country in North Africa.
- Libya, Kuzey Afrika'nın en büyük ikinci ülkesidir.
- In all likelihood, the president will serve a second term.
- Büyük olasılıkla, başkan ikinci bir dönem görev yapacak.
- Would you like a second helping?
- İkinci bir porsiyon ister misiniz?
- He succeeded on his second try.
- İkinci denemesinde başarılı oldu.
- I suggest that perhaps we should give Tom a second chance.
- Belki de Tom'a ikinci bir şans vermeliyiz.
- Optical illusion makes the second object look larger than the first.
- Optik illüzyon, ikinci nesnenin birinciden daha büyük görünmesini sağlar.
- On the second morning, the Scotsman saw from the top of his tree a great castle far away.
- İkinci sabah İskoçyalı, ağacının tepesinden uzakta büyük bir kale gördü.
- Tom finished second.
- Tom ikinci geldi.
- Give us a second chance.
- Bize ikinci bir şans ver.
- We're in the second week of an unrelenting heat wave.
- Biz amansız bir sıcak hava dalgasının ikinci haftasındayız.
- He won't have given this a second thought.
- Bunu ikinci kez düşünmeyecektir.
- Can you open a second register?
- İkinci bir kayıt açabilir misiniz?
- In 1683, the Turks besieged Vienne for the second time.
- Türkler 1683'te Viyana'yı ikinci kez kuşattı.
- Tom and Mary want to have their second child in Canada.
- Tom ve Mary, Kanada'da ikinci çocuk sahibi olmak istiyorlar.
- Let's get a second opinion.
- İkinci bir görüş alalım.
- In 1683 the Turks attacked Vienna for the second time.
- 1683 yılında Türkler ikinci kez Viyana'ya saldırdı.
- Today you're the second man who wants to marry me.
- Bugün benimle evlenmek isteyen ikinci adamsın.
- The second showing will start soon.
- İkinci gösteri yakında başlayacak.
- What's the second most visited city in the world?
- Dünyanın en çok ziyaret edilen ikinci şehri neresi?
- Tom and Mary are expecting their second child.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını bekliyorlar.
- You should turn left at the second light.
- İkinci ışıktan sola dönmelisin.
- There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
- Gabriel-Roiter ölçüsünü tanımlamanın daha sezgisel olabilecek ikinci bir yolu daha vardır.
- I think that the second part of your comment would make a great example sentence.
- Yorumunun ikinci kısmının büyük bir örnek cümle olacağını düşünüyorum.
- There are no second chances.
- İkinci bir ihtimal yoktur.
- The second victim was identified as Dan Anderson.
- İkinci kurbanın kimliği Dan Anderson olarak belirlendi.
- This is the second time Tom has been here this week.
- Tom bu hafta ikinci kez buradaydı.
- Tom divorced his second wife last year.
- Tom ikinci karısından geçen yıl boşandı.
- You need to turn left at the second light.
- İkinci ışıktan sola dönmelisin.
- The president said he would not run for the second term.
- Başkan ikinci dönem için aday olmayacağını söyledi.
- Please feel free to have a second helping.
- Lütfen ikinci bir yardım almaktan çekinmeyin.
- Turn left at the second traffic light.
- İkinci trafik ışığından sola dön.
- Turn right at the second corner.
- İkinci köşeden sağa dön.
- She is in her second year at university.
- O üniversitede ikinci yılında.
- Tom watches a film on the second channel of German television.
- Tom, Alman televizyonunun ikinci kanalında bir film izliyor.
- During the weekends, she does housekeeping as a second job.
- Hafta sonlarında o, ikinci bir iş olarak otel temizlik ve bakımı yapar.
- Mary's stew was so delicious that Tom had a second helping.
- Mary'nin yahnisi o kadar lezzetliydi ki Tom ikinci bir porsiyon daha yedi.
- There'll be no second chances.
- İkinci bir fırsat olmayacak.
- The second part of the lesson is harder than the first one, but the third one is the most difficult.
- Dersin ikinci kısmı birincisinden daha zor ama üçüncüsü en zor olanı.
- The Second World War started in 1939.
- İkinci Dünya Savaşı 1939'da başladı.
- Yokohama is the city in Japan with the second largest population.
- Yokohama, Japonya'nın en büyük ikinci nüfusuna sahip şehridir.
- The first part of the lesson is easier than the second.
- Dersin ilk bölümü ikincisinden daha kolay.
- Can I have a second helping?
- İkinci bir yardım alabilir miyim?
- This is the second time I have arrived in China on my own.
- Bu ikinci kez Çin'e tek başıma gittim.
- Osaka is the second largest city of Japan.
- Osaka, Japonya'nın ikinci en büyük şehridir.
- Fadil was given a second chance.
- Fadıl'a ikinci bir şans verildi.
- The second part of the lesson is easier than the third, but the first is the easiest.
- Dersin ikinci kısmı üçüncüsünden daha kolay ama birincisi en kolayı.
- I'm a second year middle school student.
- Ortaokul ikinci sınıf öğrencisiyim.
- The festival is held in the second week of January every year.
- Festival her yıl Ocak ayının ikinci haftasında düzenlenmektedir.
- After the commercial break, we'll see the second part of the fight.
- Reklam arasından sonra, dövüşün ikinci kısmını göreceğiz.
- I come to this city second time.
- Bu şehre ikinci kez geliyorum.
- Tom is Mary's second cousin.
- Tom, Mary'nin ikinci kuzeni.
- He had a second helping of soup.
- İkinci bir porsiyon çorba içti.
- Tom and Mary are expecting their second child.
- Tom ve Mary ikinci çocuklarını bekliyor.
- We've been given a second chance.
- Bize ikinci bir şans verildi.
- Dominic Grieve has tabled a motion for a second referendum.
- Dominic Grieve ikinci bir referandum için önerge verdi.
- I especially liked the way you sang the second song.
- Özellikle ikinci şarkıyı söyleme şeklini beğendim.
- The Second World War isn't over yet.
- İkinci Dünya Savaşı henüz bitmedi.
- We don't have a second choice.
- İkinci bir seçeneğimiz yok.
- He gave flowers to his girlfriend for the second time.
- Kız arkadaşına ikinci kez çiçek verdi.
- Tom gave Mary a second chance.
- Tom, Mary'ye ikinci bir şans verdi.
- I'm not going second, I'm going third.
- Ben ikinci değil, üçüncü olacağım.
- I think Tom should give Mary a second chance.
- Sanırım Tom, Mary'ye ikinci bir şans vermeli.
- The Second World War began in 1939 and ended in 1945.
- İkinci Dünya Savaşı 1939'da başladı ve 1945'te sona erdi.
- Tom did it much better the second time around.
- Tom ikinci seferde çok daha iyisini yaptı.
- Turkish is about to become the second most used language in Tatoeba, surpassed only by English.
- Sadece İngilizcenin geride bıraktığı Türkçe, Tatoeba'da ikinci en çok kullanılan dil olmak üzere.
- The first part of the book is more difficult than the second.
- Kitabın ilk bölümü ikinciden daha zordur.
- I come to this city second time.
- Bu kente ikinci kez geliyorum.
- On the first page of the second chapter there are many new words.
- İkinci bölümün ilk sayfasında birçok yeni sözcük var.
- Turkish is about to become the second most used language in Tatoeba, surpassed only by English.
- Türkçe, Tatoeba'da İngilizce'yi geçerek en çok kullanılan ikinci dil olmak üzere.
- I can't remember how the second verse starts.
- İkinci dizenin nasıl başladığını hatırlayamıyorum.
- Elizabeth the second is the queen of England.
- İkinci Elizabeth İngiltere kraliçesi.
- In the second month, the seven and twentieth day of the month, the earth was dried.
- İkinci ayın yedinci ve yirminci günlerinde yeryüzü kurudu.
- Tom should give me a second chance, don't you think?
- Tom bana ikinci bir şans vermeli, sence de öyle değil mi?
- She will never have a second chance to visit Europe.
- Avrupa'yı ziyaret etmesi için asla ikinci bir şansı olmayacak.
- Tom came second.
- Tom ikinci sırada geldi.
- In 1683 the Turks attacked Vienna for the second time.
- 1683'te Türkler Viyana'ya ikinci kez saldırdı.
- Tom is Mary's second cousin, isn't he?
- Tom, Mary'nin ikinci kuzeni, değil mi?
- We have no second choice.
- İkinci bir seçeneğimiz yok.
- Mary is Tom's second wife.
- Mary, Tom'un ikinci karısı.
- Russia had emerged as a second superpower.
- Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıktı.
- This is the second longest river in Japan.
- Bu Japonya'nın ikinci en uzun nehri.
- This is the second time I've flown.
- Bu ikinci uçuşum.
- Tom used to play second base for his high school's baseball team.
- Tom eskiden lisenin beyzbol takımında ikinci kalede oynardı.
- Give them a second chance.
- Onlara ikinci bir şans ver.
- The second term came to an end yesterday.
- İkinci dönem dün sona erdi.
- Their second album is much better than their first album.
- İkinci albümleri ilk albümlerinden çok daha iyi.
- I didn't get a second chance.
- Ben ikinci bir şans almadım.
- My youngest brother has two children from his first marriage, and another child from his second.
- En küçük erkek kardeşimin ilk evliliğinden iki çocuğu var, ve diğer çocuk ikinci evliliğinden.
- I'd like a second opinion.
- İkinci bir görüş istiyorum.
- Tom has been given a second chance.
- Tom'a ikinci bir şans verildi.
- Winston Churchil was the Prime Minister of Britain during the Second World War.
- Winston Churchill İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'nin başbakanıydı.
- F = ma is Newton's second law of motion.
- F = ma Newton'un ikinci hareket yasasıdır.
- Mary's stew was so delicious that Tom had a second helping.
- Mary'nin güveci o kadar lezzetliydi ki Tom ikinci bir porsiyon aldı.
- Boston is like my second home.
- Boston benim ikinci yurdum gibidir.
- São Paulo has the second largest fleet of helicopters in the world, behind New York, which has 420 helicopters in the whole of the city.
- São Paulo, tüm şehirde 420 helikopteri olan New York'un ardından dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahip.
- The second lesson is very simple.
- İkinci ders çok basittir.
- What's your second choice?
- İkinci tercihin ne?
- During the second glass, he became talkative.
- İkinci kadehte konuşkanlaştı.
Show More (1164)
|
