|
Category |
English |
Turkish |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
decide v.
|
karar vermek |
|
It is, though, for these countries themselves to decide if that is what they want.
Bununla birlikte istediklerinin bu olup olmadığına bu ülkelerin kendileri karar verecektir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
decide v.
|
belirlemek |
|
The European Union will decide its final position here at the European Council in Seville.
Avrupa Birliği nihai tutumunu Sevilla'daki Avrupa Konseyi'nde belirleyecek.
More Sentences
|
3 |
General |
decide v.
|
kararlaştırmak |
|
But even with those adjustments, we shall not exceed the ceiling decided in Berlin in 1999.
Ancak bu ayarlamalarla bile 1999 yılında Berlin'de kararlaştırılan tavanı aşmamalıyız.
More Sentences
|
4 |
General |
decide v.
|
karar vermek |
|
This means that the right to decide what happens to your own body is also different in the Member States.
Bu, kendi bedeninize ne olacağına karar verme hakkının da Üye Devletlerde farklı olduğu anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
5 |
General |
decide v.
|
uzlaşmak |
|
Now, in order to conclude this process, Parliament is due to decide on a motion for a resolution on 5 December.
Şimdi, bu sürecin sonuçlandırılması için Parlamento'nun 5 Aralık'ta bir karar önergesi üzerinde uzlaşması gerekiyor.
More Sentences
|
Law |
|
6 |
Law |
decide v.
|
karar vermek |
|
I believe that, one day, we might even decide to stop eating animal meat.
Bir gün hayvan eti yemeyi bırakmaya bile karar verebileceğimize inanıyorum.
More Sentences
|
Technical |
|
7 |
Technical |
decide v.
|
karar vermek |
|
We have decided to postpone discharge for the Committee on the Regions.
Bölgeler Komitesi'nin görevden alınmasını ertelemeye karar verdik.
More Sentences
|
General |
|
8 |
General |
decide v.
|
sonuca varmak |
|
9 |
General |
decide v.
|
karar verdirmek |
|
10 |
General |
decide v.
|
azmetmek |
|
11 |
General |
decide v.
|
aklı kesmek |
|
12 |
General |
decide v.
|
karar vermesini sağlamak |
|
13 |
General |
decide v.
|
hüküm vermek |
|
14 |
General |
decide v.
|
hükme bağlamak |
|
15 |
General |
decide v.
|
karar kılmak |
|
16 |
General |
decide v.
|
mevcut gösterge ve kanıtlardan yola çıkarak sonuç çıkarmak |
|
17 |
General |
decide v.
|
karara vardırmak |
|
18 |
General |
decide v.
|
ikna etmek |
|
19 |
General |
decide v.
|
razı etmek |
|
20 |
General |
decide v.
|
tüm tartışma ve belirsizlikleri çözmek |
|
|
21 |
General |
decide v.
|
(yarışma, soru) sonucu belirleyici şekilde etkilemek |
|
22 |
General |
decide v.
|
uzlaştırmak |
|
23 |
General |
decide v.
|
çekişmeli bir konuyu çözmek |
|
24 |
General |
decide v.
|
ara bulmak |
|
25 |
General |
decide v.
|
(resmi kararı, hükmü) ilan etmek |
|
26 |
General |
decide v.
|
eylem planı olarak belirlemek |
|
27 |
General |
decide v.
|
sonucunu belirlemek |
|
|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
decide on v.
|
seçmek |
|
Tom hasn't yet decided on a major.
Tom henüz hangi bölümü seçeceğine karar vermedi.
More Sentences
|
2 |
General |
decide on v.
|
karar vermek |
|
The social component of the measures we are to decide on, however, plays a key role in this.
Ancak karar vereceğimiz tedbirlerin sosyal bileşeni bu konuda kilit bir rol oynamaktadır.
More Sentences
|
3 |
General |
decide on v.
|
karar kılmak |
|
Decide on a design, theme, season, or holiday.
Bir tasarım, tema, sezon ya da tatilde karar kılın.
More Sentences
|
4 |
General |
decide upon v.
|
karar vermek |
|
The EU will not, however, be deciding upon its contribution to Johannesburg until as late as the July summit.
Ancak AB, Johannesburg'a yapacağı katkıya Temmuz zirvesine kadar karar vermeyecektir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
5 |
Phrasals |
decide against (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) aleyhinde karar vermek |
|
The boss considered firing Tom, but decided against it.
Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.
More Sentences
|
6 |
Phrasals |
decide against (something) v.
|
(bir şeyi) yapmamaya karar vermek |
|
I decided against doing that.
Bunu yapmamaya karar verdim.
More Sentences
|
Speaking |
|
7 |
Speaking |
you decide expr.
|
sen karar ver |
|
You decide on what to do.
Ne yapacağına sen karar ver.
More Sentences
|
General |
|
8 |
General |
decide against v.
|
aleyhte karar vermek |
|
9 |
General |
decide to take the plunge v.
|
bir şeyi yapmaya karar vermek |
|
10 |
General |
decide against something v.
|
bir şeyin aleyhinde karar vermek |
|
11 |
General |
decide on v.
|
hükmetmek |
|
12 |
General |
decide up v.
|
beğenmek |
|
13 |
General |
decide in favor of something v.
|
bir şeyin lehinde karar vermek |
|
|
14 |
General |
decide up v.
|
karar kılmak |
|
15 |
General |
decide on v.
|
beğenmek |
|
16 |
General |
decide for something v.
|
bir şeyin lehinde karar vermek |
|
17 |
General |
decide up v.
|
seçmek |
|
18 |
General |
be left to somebody to decide v.
|
takdirine kalmak |
|
19 |
General |
cause to decide v.
|
karar vermesini sağlamak |
|
20 |
General |
decide by majority of votes v.
|
oy çokluğu ile karar vermek |
|
21 |
General |
decide to not fly v.
|
uçmaktan vazgeçmek |
|
22 |
General |
decide by majority of votes v.
|
oy çoğunluğuyla karar vermek |
|
23 |
General |
decide unanimously v.
|
oybirliği ile kararlaştırmak |
|
24 |
General |
decide unanimously v.
|
oybirliğiyle kararlaştırmak |
|
25 |
General |
decide in favor of v.
|
lehine karar vermek |
|
26 |
General |
decide to do something v.
|
bir şeyi yapmaya karar vermek |
|
27 |
General |
decide to have her baby aborted v.
|
kürtaj yaptırmaya karar vermek |
|
28 |
General |
decide to have an abortion v.
|
kürtaj yaptırmaya karar vermek |
|
29 |
General |
decide unanimously v.
|
oybirliğiyle karar vermek |
|
Phrasals |
|
30 |
Phrasals |
decide against someone v.
|
aleyhinde karar vermek |
|
31 |
Phrasals |
decide among some people v.
|
aralarında bir seçim yapmak |
|
32 |
Phrasals |
decide between two v.
|
arasında bir karar vermek |
|
33 |
Phrasals |
decide between two v.
|
arasında bir seçim yapmak |
|
34 |
Phrasals |
decide upon someone or something v.
|
birinde/bir şeyde karar kılmak |
|
35 |
Phrasals |
decide upon someone or something v.
|
birine/bir şeye karar vermek |
|
36 |
Phrasals |
decide upon someone or something v.
|
birini/bir şeyi seçmek |
|
37 |
Phrasals |
decide on someone or something v.
|
birinde/bir şeyde karar kılmak |
|
38 |
Phrasals |
decide on someone or something v.
|
birine/bir şeye karar vermek |
|
39 |
Phrasals |
decide on someone or something v.
|
birini/bir şeyi seçmek |
|
40 |
Phrasals |
decide against (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) seçmemek |
|
41 |
Phrasals |
decide among v.
|
aralarında bir seçim yapmak |
|
42 |
Phrasals |
decide among (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasında seçim yapmak |
|
43 |
Phrasals |
decide among (someone or something) v.
|
(üç veya daha fazla kişi/şey) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
|
44 |
Phrasals |
decide among (someone and someone else) v.
|
(birileri) arasında seçim yapmak |
|
45 |
Phrasals |
decide among (someone and someone else) v.
|
(üç veya daha fazla kişi) arasından seçim yapmak/birine karar vermek |
|
46 |
Phrasals |
decide among (someone and someone else) v.
|
aralarından birini seçmek |
|
47 |
Phrasals |
decide between v.
|
arasından seçmek |
|
48 |
Phrasals |
decide between v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
49 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
|
50 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek |
|
51 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
52 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
ikisinin arasından birini seçmek |
|
53 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında bir seçim yapmak |
|
|
54 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında bir karar vermek |
|
55 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
56 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
ikisinin arasından birini seçmek |
|
57 |
Phrasals |
decide for v.
|
lehinde karar vermek |
|
58 |
Phrasals |
decide for v.
|
yana karar vermek |
|
59 |
Phrasals |
decide for v.
|
-e karar vermek |
|
60 |
Phrasals |
decide for v.
|
için karar almak |
|
61 |
Phrasals |
decide for (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) lehinde karar vermek |
|
62 |
Phrasals |
decide for (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek |
|
63 |
Phrasals |
decide in favor of (someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) lehinde karar vermek |
|
64 |
Phrasals |
decide in favor of (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) yana karar vermek |
|
65 |
Phrasals |
decide on (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) karar vermek |
|
66 |
Phrasals |
decide on (someone or something) v.
|
(birinde/bir şeyde) karar kılmak |
|
67 |
Phrasals |
decide on (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) seçmek |
|
Speaking |
|
68 |
Speaking |
you have three hours to decide expr.
|
karar vermek için üç saatin var |
|
69 |
Speaking |
you don't have to decide right now expr.
|
şu anda karar vermek zorunda değilsin |
|
Trade/Economic |
|
70 |
Trade/Economic |
decide by lot v.
|
kura çekerek karar vermek |
|
Law |
|
71 |
Law |
decide death penalty v.
|
idam kararı vermek |
|
Politics |
|
72 |
Politics |
decide to go for an early election v.
|
erken seçim kararı almak |
|
73 |
Politics |
decide to go for an early election v.
|
erken seçime karar vermek |
|
74 |
Politics |
decide to hold an early election v.
|
erken seçime karar vermek |
|
75 |
Politics |
decide to hold an early election v.
|
erken seçim kararı almak |
|
Construction |
|
76 |
Construction |
decide to demolish v.
|
yıkım kararı vermek |
|