save... - Turkish English Dictionary

save...

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "save..." with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
save v. kurtarmak
The firefighters saved the old lady from the fire.
İtfaiyeciler yaşlı kadını yangından kurtardı.

More Sentences
save v. (para) biriktirmek
He is saving up some money to buy his girlfriend a car.
Kız arkadaşına araba almak için para biriktiriyor.

More Sentences
save v. biriktirmek
He lives from hand to mouth without saving a penny.
Tek kuruş biriktirmeden kıt kanaat geçiniyor.

More Sentences
save n. kurtarma
General
save v. tasarruf etmek
The faster we implement the sixth research framework programme, the more money we shall save.
Altıncı araştırma çerçeve programını ne kadar hızlı uygularsak, o kadar çok para tasarruf edeceğiz.

More Sentences
save up v. para biriktirmek
He’s been saving up for two years to get a new fur.
Yeni bir kürk almak için iki yıldır para biriktiriyor.

More Sentences
save money v. para biriktirmek
In a guaranteed benefit system, contributors save money which they will receive in their retirement.
Garantili bir yardım sisteminde, katılımcılar emekliliklerinde alacakları parayı biriktirirler.

More Sentences
save v. ayırmak
She saved a seat in the theatre for me.
O, tiyatroda benim için bir koltuk ayırdı.

More Sentences
save on v. tasarruf etmek
Join Us and Save on Car Rentals!
Bize Katılın ve Araç Kiralamada Tasarruf Edin!

More Sentences
save face v. görünüşü kurtarmak
You're only saving face!
Sen sadece görünüşü kurtarıyorsun!

More Sentences
save time v. zaman kazanmak
Parliament has given it its full backing and has even waived its codecision powers in order to save time.
Parlamento buna tam destek vermiş ve hatta zaman kazanmak için kodifikasyon yetkilerinden feragat etmiştir.

More Sentences
save life v. hayat kurtarmak
We save lives and we protect the marine environment.
Hayat kurtarıyoruz ve deniz çevresini koruyoruz.

More Sentences
save up v. biriktirmek
Since I'm unemployed, I can't save up anything.
İşsiz olduğum için hiçbir şey biriktiremiyorum.

More Sentences
save for v. para biriktirmek
I am working to save for my college tuition.
Üniversite öğrenimime para biriktirmek için çalışıyorum.

More Sentences
save v. tutmak
Are you saving this seat for someone?
Bu koltuğu biri için mi tutuyorsun?

More Sentences
save v. biriktirmek
I'm saving as much as I can.
Elimden geldiği kadar çok biriktiriyorum.

More Sentences
save v. kurtarmak
I did the shopping to save you from it.
Seni bu dertten kurtarmak için alışverişi ben yaptım.

More Sentences
save time v. zamandan tasarruf etmek
But to save time and then not use it for parliamentary business is wrong.
Ancak zamandan tasarruf etmek ve bunu parlamento çalışmaları için kullanmamak yanlıştır.

More Sentences
save the changes v. değişiklikleri kaydetmek
Do you want to save the changes made to this action?
Bu eylemde yapılan değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz?

More Sentences
save the world v. dünyayı kurtarmak
Are you ready to be a hero and save the world?
Kahraman olmaya ve dünyayı kurtarmaya hazır mısın?

More Sentences
save the day v. günü kurtarmak
A bag can really save the day.
Bir çanta gerçekten günü kurtarabilir.

More Sentences
save someone's life v. hayatını kurtarmak
Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.
Epinefrin, solunum yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmalarını önleyerek birinin hayatını kurtarabilir.

More Sentences
save time v. zaman kazandırmak
It'll save time if we avoid Park Street.
Park Caddesi'nden uzak durursak bu bize zaman kazandırır.

More Sentences
save money v. tasarruf etmek
However, the report mentions the need to save money on health care costs.
Bununla birlikte raporda sağlık hizmetleri maliyetlerinden tasarruf edilmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.

More Sentences
save v. korumak
May Jesus save you.
Rab İsa sizleri korusun.

More Sentences
save v. (para) biriktirmek
These are things I plan for and save for.
Bunlar planladığım ve biriktirdiğim şeyler.

More Sentences
save v. saklamak
I save bolts and nuts in case I need them.
Cıvata ve somunları ihtiyacım olur diye saklıyorum.

More Sentences
save v. kazandırmak
The plane is a time-saving transportation method.
Uçak insana zaman kazandıran bir ulaşım yöntemi.

More Sentences
save up v. tasarruf sağlamak
ZF cPOWER transmission saves up to 25 percent of fuel.
ZF cPOWER şanzıman yüzde 25'e kadar yakıt tasarrufu sağlar.

More Sentences
save oneself v. kendini kurtarmak
That was the only way of saving themselves.
Kendilerini kurtarmanın tek yolu buydu.

More Sentences
save space v. (telefonda vb) yer kazanmak
This type of storage is ideal to save space in your home.
Bu tür bir depolama, evinizde yer kazanmak için idealdir.

More Sentences
save the hostages v. rehineleri kurtarmak
Dan failed to save the hostages.
Dan rehineleri kurtarmayı başaramadı.

More Sentences
save v. para biriktirmek
Long story short, he didn’t save any money.
Uzun lafın kısası, hiç para biriktirmedi.

More Sentences
save v. korumak
In these countries people must be made aware of the need to save precious drinking water resources.
Bu ülkelerde insanlar, değerli içme suyu kaynaklarının korunması gerektiği konusunda bilinçlendirilmelidir.

More Sentences
save prep. dışında
I know nothing about her save that her name is Emma.
Adının Emma olması dışında hiçbir şey bilmiyorum ona dair.

More Sentences
save prep. hariç
It needs to be abolished throughout the world, save possibly in time of war.
Muhtemelen savaş zamanları hariç olmak üzere tüm dünyada kaldırılması gerekmektedir.

More Sentences
save for prep. hariç
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk hariç konser iyiydi.

More Sentences
Phrasals
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir şey) olarak kaydetmek
Earlier versions are copies of files and folders that Windows automatically saves as part of a restore point.
Önceki sürümler, Windows'un bir geri yükleme noktasının parçası olarak otomatik olarak kaydettiği dosya ve klasörlerin kopyalarıdır.

More Sentences
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) dışında
Save for the cold in the hall, the gig was good.
Salondaki soğuk dışında konser iyiydi.

More Sentences
save for (something) v. (bir şey) için para biriktirmek
She was a refugee trying to save for nursing school.
Hemşirelik okulu için para biriktirmeye çalışan bir mülteciydi.

More Sentences
Phrases
save our souls expr. ruhlarımızı kurtarın
It saves our souls and makes us live happily.
Ruhumuzu kurtarır ve mutlu yaşamamızı sağlar.

More Sentences
Colloquial
save me interj. kurtar beni
Save me, Lord, from my friends, I will deal with my enemies myself!
Kurtar beni Tanrım, dostlarımdan, düşmanlarımla kendim başa çıkacağım!

More Sentences
Idioms
save your breath! expr. çeneni yorma!
Save your breath.
Çeneni yorma.

More Sentences
Speaking
save me expr. beni kurtar
Save me.
Beni kurtar.

More Sentences
Technical
save v. kaydetmek
The software will automatically save your progress.
Yazılım, ilerlemenizi otomatik olarak kaydedecektir.

More Sentences
save v. saklamak
We can save it from year to year and ensure that when something major happens we have an instrument to deal with it.
Bunu yıldan yıla saklayabilir ve önemli bir şey olduğunda bununla başa çıkmak için bir aracımız olmasını sağlayabiliriz.

More Sentences
save v. korumak
Thus, we should give our best to save our health.
Bu nedenle sağlığımızı korumak için elimizden geleni yapmalıyız.

More Sentences
save v. kurtarmak
I couldn't manage to save the penalty.
Penaltıyı kurtarmayı başaramadım.

More Sentences
Computer
save n. kaydetme
Most notably, it doesn’t save any of your data between sessions.
En önemlisi, oturumlar arasında verilerinizin hiçbirini kaydetmez.

More Sentences
fast save n. hızlı kaydetme
The Fast Save setting in Microsoft Office Word has been removed.
Microsoft Office Word'deki Hızlı Kaydetme ayarı kaldırıldı.

More Sentences
save n. kayıt
Tom deleted Mary's saves.
Tom, Mary'nin kayıtlarını sildi.

More Sentences
save v. kaydetmek
Save a local copy of your project as an MPP file.
Projenizin yerel bir kopyasını MPP dosyası olarak kaydedin.

More Sentences
save changes expr. değişiklikleri kaydet
Do you want to save changes before printing?
Yazdırmadan önce değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz?

More Sentences
General
save n. sayıyı önleme
enforced save n. çalışanların tasarrufa teşvik edilmesi
save-all n. atık-önleyici
save the date n. düğüne davet etmek amacıyla gönderilen ön davetiye
power save mode n. enerji tasarrufu modu
power save mode n. güç tasarrufu modu
save-all [dialect] n. iş tulumu
save-all [dialect] n. tulum
save-all [dialect] n. paragöz kimse
save-all n. bir tür mumluk
save-all n. şamdan
save-all [dialect] n. kumbara
save-all [dialect] n. önlük
save-all [dialect] n. cimri kimse
save n. (kaleci) kurtarış
save one's skin v. başını kurtarmak
save one's skin v. postu kurtarmak
save v. kusuruna bakmamak
save one's life v. canını kurtarmak
save oneself v. başının çaresine bakmak
save one's skin v. sağ kurtulmak
save v. kayda geçirmek
save money v. para tutmak
save v. bağışlamak
save v. idareli harcamak
save one's face v. itibarını zedeleyebilecek bir durumdan yüzünün akıyla çıkmak
save on v. idareli kullanmak
save face v. başını dik tutmak
save v. engellemek
save v. muhafaza etmek
save one's skin v. paçayı kurtarmak
save v. artırmak
save one's face v. yiğitliğe leke sürmemek
save time v. zamandan kazanmak
save somebody from death v. ölümden kurtarmak
save somebody from death v. ölmekten kurtarmak
save the building from demolition v. binayı yıkımdan kurtarmak
save the house from demolition v. evi yıkımdan kurtarmak
save one's place v. yerini tutmak
save someone from the wreckage v. enkazdan kurtarmak
save someone from the wreckage v. göçükten kurtarmak
save someone from the wreckage v. enkaz altından kurtarmak
save someone from the wreckage v. göçük altından kurtarmak
save the situation v. hızır gibi yetişmek
save one’s honour v. namusunu korumak
save one’s honor v. namusunu korumak
save on v. israfından kaçınmak
save as v. yeni adla saklamak
save v. idareli kullanmak
save one's breath v. boşuna soluk tüketmemek
save one's breath v. nefesini boşuna tüketmemek
save one's life v. hayatını kurtarmak
save on energy v. enerjiden tasarruf etmek
save one’s life v. hayatını kurtarmak
save something for the right occasion v. bir şeyi uygun bir zamana saklamak
save someone the trouble v. birini zahmetten kurtarmak
save the cost v. maliyeti kurtarmak
save the lives of two men v. iki adamın hayatını kurtarmak
save money up v. para biriktirmek
save everybody's lives v. herkesin hayatını kurtarmak
save the marriage v. evliliği kurtarmak
save money for something v. bir şey için para biriktirmek
save a seat on the bus v. birine otobüste yer ayırmak
save the photographs from the fire v. fotoğrafları yanmaktan kurtarmak
save someone from the attacker v. birini saldırgandan kurtarmak
save a seat v. yer tutmak
save appearances v. görüntüyü kurtarmak
save someone from drowning v. birini boğulmaktan kurtarmak
save appearances v. nezih bir görüntü oluşturmak
save v. önlemek
save v. kaçındırmak
save v. zamanında yetişmek
save [obsolete] v. öldürmemek
save v. gereksiz hale getirmek
save v. tasarruf ettirmek
save [obsolete] v. yaşamasına izin vermek
save [obsolete] v. (hayatını) bağışlamak
save v. yakalamak
save v. yetişmek
save-all adj. pinti
save-all adj. eli sıkı
save-all adj. cimri
save-all adj. cebinde akrep olan
save that adv. ancak
save prep. yalnız
save prep. haricinde
save prep. gayri
save prep. başka
save prep. ancak
save prep. -den başka
save that conj. yalnız
save conj. fakat
save conj. '-mazsa
save conj. '-mezse
save conj. şu var ki
save conj. -mediği sürece
save conj. yine de
save conj. haricinde
save conj. ama
save conj. olmasaydı
god save us interj. tanrı bizi korusun
god save the king interj. tanrı kralı korusun
Phrasals
save up for something v. bir şey için para biriktirmek
save money toward something v. (bir şey almak/belli bir amaç/hedef için) para biriktirmek
save (money) on something v. bir şey için (belli bir miktar daha az para) harcamak
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şey) için (belli bir miktar daha az para) harcamak
save (an amount of) (money) on (something) v. (bir şeyden belli bir miktar) tasarruf etmek
save (money) on something v. bir şeyden (belli bir miktar) tasarruf etmek
save for (something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) haricinde
save from v. -den kurtarmak
save down v. (bir bilgisayar dosyasını) kaydetmek/yedeklemek
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) için tutmak
save from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) kurtarmak/korumak
save from v. -den korumak
save from (something) v. (iflastan) kurtarmak/döndürmek
save from (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) elinden almak/kurtarmak
save toward (something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save for (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) başka
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir isimle) kaydetmek
save from (someone or something) v. (tehlikeli birinden/bir durumdan) kurtarmak
save for (someone or something) v. (biri/bir şey) için ayırmak
save toward (something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
save (something) as (something else) v. (bir bilgisayar dosyasını bir formatta) kaydetmek
save for (something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save from (something) v. (başarısızlıktan) kurtarmak
save toward (something) v. (bir şey) için para biriktirmek
Phrases
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşmak
save ground v. (yarış atı) hipodrom içinde koşturmak
save your energy save your money expr. enerjini boşa harcama paran cebinde kalsın
god save britain expr. tanrı britanya'yı korusun
god save the queen expr. tanrı kraliçeyi korusun
save my earth expr. dünyamı kurtar
save your reverence expr. bağışlayın
save your reverence expr. affınıza sığınırım
Proverb
save up something for a rainy day ak akçe kara gün içindir
save for a rainy day ak akçe kara gün içindir
beauty will save the world dünyayı güzellik kurtaracak
a prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
prophet is not without honor save in his own country düşmanı dışarıda aramaya gerek yoktur
prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
a prophet is not without honor save in his own country insana ne gelirse yakınından gelir
a prophet is not without honor save in his own country sakalım yok ki sözüm dinlensin
a prophet is not without honor save in his own country bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez
a prophet is not without honor save in his own country kimse kendi memleketinde peygamber olamaz
Colloquial
save one's bacon v. durumunu kurtarmak
save one's bacon v. canını kurtarmak
save someone's skin v. yardımına yetişmek
save someone's bacon v. yardımına yetişmek
save someone's skin v. yardımına koşmak
save someone's neck v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's bacon v. yardımına koşmak
save someone's skin v. yardım etmek
save someone's neck v. imdadına yetişmek
save someone's bacon v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's bacon v. yardım etmek
save someone's neck v. yardımına koşmak
save someone's bacon v. imdadına yetişmek
save someone's neck v. yardım etmek
save someone's neck v. yardımına yetişmek
save someone's skin v. birinin kıçını kurtarmak
save someone's skin v. imdadına yetişmek
save the best for the last v. en iyisini en sona saklamak
save the best for the last v. en iyisini sona saklamak
can't do something to save your life v. hayatta/ölse yapamamak
save (something) for another time v. (bir şeyi) bir başka zamana saklamak
save somebody's bacon v. birinin yardımına yetişmek
save somebody's bacon v. birinin imdadına yetişmek
save somebody's bacon v. birinin kıçını kurtarmak
save somebody's bacon v. birine yardım etmek
save somebody's bacon v. birinin yardımına koşmak
god save the mark! expr. aman tanrım!
god save the mark! expr. ne diyeceğimi bilemiyorum!
save me some expr. birazını bana bırak
save that bullshit expr. bırak saçmalamayı
save that bullshit expr. bırak maval okumayı
save it! expr. kapa çeneni!
save it! expr. sus!
save it! expr. (öğütleri vb) kendine sakla!
save it! expr. sessiz ol!
save it! expr. söyleyeceklerini duymak istemiyorum!
save it! expr. sonra söylersin!
save it expr. söyleyeceklerini kendine sakla
save it! expr. kes sesini!
save it expr. konuşmayı kes
save it expr. sus
save it! expr. söyleyeceklerini kendine sakla!
save it! expr. söyleyeceklerinin bir önemi yok!
save it! expr. konuşmayı kes!
save it expr. söyleyeceklerini duymak istemiyorum
save it! expr. sus!
save it expr. söyleyeceklerinin bir önemi yok
gstk (god save the king) expr. tanrı kralı korusun
gstq (god save the queen) expr. tanrı kraliçeyi korusun
Idioms
save one's bacon v. yakayı kurtarmak
save one's skin v. postu kurtarmak
save face v. zevahiri kurtarmak
save one's breath v. çenesini yormamak
scrimp and save v. kemerleri sıkmak
save one's neck v. postu kurtarmak
pinch and save v. dişinden tırnağından artırmak
save appearances v. zevahiri kurtarmak
save someone's blushes v. utandırmamaya çalışmak
save someone's blushes v. birisini utandırmaktan kaçınmak
scrimp and save v. çok cimri olmak
scrimp and save v. cebinde akrep olmak
scrimp and save v. çok tutumlu olmak
scrimp and save v. üçün beşin hesabını yapmak
save someone's bacon v. kıçını kurtarmak
save somebody's skin v. birinin kıçını kurtarmak
save a bundle on something v. bir yığın para ödemekten kurtulmak
save a bundle on something v. epeyce bir miktar tasarruf etmek
save something for a rainy day v. (zor günler için) bir kenara koymak
save something for a rainy day v. zor günler için saklamak
save oneself (for marriage) v. (evlenene kadar) bekaretini korumak
save one's own skin v. kendi postunu kurtarmak
scrimp and save v. kıt kıtına harcamak
scrimp and save v. ucu ucuna geçinmek
save your own skin v. kendi kıçını kurtarmak
save the day v. durumu/vaziyeti kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) başarısızlıktan kurtarmak
save (one's) hide v. (birinin) paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kurtarmak
save (one's) hide v. (birine) kötü bir şey olmasını engellemek
save (one's) hide v. (birini) kötü bir durumdan kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save (one's) hide v. (birini) felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) neck v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save somebody’s (own) neck v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save (one's) own hide v. paçasını kurtarmak/sıyırmak
save somebody’s (own) hide v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini beladan kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini tehlikeden kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini tehlikeden kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save (one's) own hide v. kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini kötü bir durumdan kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birine/kendine kötü bir şey olmasını engellemek
save (one's) own hide v. kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin paçasını kurtarmak
save somebody’s (own) hide v. birini/kendini felaketten kurtarmak
save somebody’s (own) skin v. birinin/kendinin götünü kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini kurtarmak
save (one's) own neck v. kendini tehlikeden, beladan, zorluktan kurtarmak/sıyırmak
save (one's) own neck v. postu kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi götünü/kıçını kurtarmak
save (one's) own neck v. kendi postunu kurtarmak
save the furniture [australia] v. günü kurtarmak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan en iyi şekilde sıyrılmak
save the furniture [australia] v. kötü/talihsiz bir durumda elindekinden de olmamak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu çıkarmak
save the furniture [australia] v. kötü bir durumdan olabilecek en iyi sonucu yaratmak
save, keep, it for a rainy day v. kenara koymak
save room (for something) v. (bir yiyeceğe de) yer bırakmak
save a bundle v. bir yığın para ödemekten kurtarmak
save room (for something) v. (bir yiyecek) için yer ayırmak/bırakmak
save skin v. postu kurtarmak
save, keep, it for a rainy day v. zor günler için saklamak
save breath v. çenesini yormamak
save skin v. yardım etmek
save a bundle v. bir yığın para ödemekten kurtulmak
save skin v. kıçını kurtarmak
save room (for something) v. (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak için çok yememek
save versus (something) v. (bir şeyden) kaçmak/kaçınmak
save money up (for something) v. (bir şey) için para biriktirmek
save someone's face v. (birini) rezil olmaktan kurtarmak
save room (for something) v. (bir şey) için karnını tam/tıka basa doyurmamak
save skin v. paçayı kurtarmak
save breath v. boşuna soluk tüketmemek
save a bundle v. epeyce bir miktar tasarruf ettirmek
save skin v. tehlikeden/felaketten kurtulmak/kurtarmak
save someone's face v. (birini) küçük düşmekten kurtarmak
save breath v. nefesini boşuna tüketmemek
save versus (something) v. (masaüstü oyunlarında) (bir şeye) karşı koruma sağlamak
save a bundle v. epeyce bir miktar tasarruf etmek
save money up (for something) v. (bir şey) için kenara para koymak
save skin v. başını kurtarmak
save someone's face v. birini gülünç/komik duruma düşmekten kurtarmak
save, keep, it for a rainy day v. kenara koymak
save money up (for something) v. (bir şey) almak için para biriktirmek
save, keep, it for a rainy day v. ilerisi için saklamak
save versus (something) v. (bir şeye) karşı direnmek
save skin v. sağ kurtulmak/kurtarmak
save versus (something) v. (bir şeye) karşı gardını almak
save room (for something) v. çok yemeyip (bir şeye) yer ayırmak/bırakmak
scrimp and save v. cebinde akrep olmak
scrimp and save v. çok tutumlu olmak
scrimp and save v. üçün beşin hesabını yapmak
scrimp and save v. çok cimri olmak
scrimp and save v. kemerleri sıkmak
scrimp and save v. kıt kıtına harcamak
save shoe leather v. ayakkabıları yıpratmaktan kaçınmak
to save someone's life adv. bunu dahi yapamadan
to save someone's life adv. en azından
to save someone's life adv. asgari olarak
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime anlatırsın
save it for a rainy day expr. ilerisi için sakla
save it for a rainy day expr. zor günler için sakla
save it for the judge [cliché] expr. bunları mahkemede anlatırsın
save it for a rainy day expr. ilerisi için kenara koy
save it for a rainy day expr. zor günler için kenara koy
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime/mahkemede anlat
save it for the judge [cliché] expr. derdini mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. bunları hakime anlatırsın
to save (one's) life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
to save (one's) life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save life expr. ne kadar isterse istesin
to save life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
to save your life expr. ne kadar isterse istesin
to save your life expr. hayatta
to save (one's) life expr. ne yaparsa yapsın
to save your life expr. ne yaparsa yapsın
to save your life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save (one's) life expr. dünyada
to save your life expr. ne kadar uğraşırsa uğraşsın
to save (one's) life expr. ne kadar isterse istesin
to save life expr. ne kadar çabalarsa çabalasın
to save your life expr. dünyada
to save life expr. ne yaparsa yapsın
to save (one's) life expr. ölse
to save your life expr. ölse
to save (one's) life expr. hayatta
to save life expr. hayatta
to save life expr. dünyada
Speaking
turn on the lights to save your eyes expr. gözlerinizi yormamak için ışığı açın
he walks home to save carfare expr. yol parasından tasarruf etmek için eve yürüyerek gider
save your breath expr. ne desen boş
save your breath expr. ne desen nafile
save your breath expr. nefesini tüketme
you had a chance to save yourself expr. kendini kurtarma şansın vardı
I'll save you the trouble expr. sizi zahmetten kurtarayım
save the last bullet for yourself expr. son kurşunu kendin için sakla
I came to save you expr. seni kurtarmaya geldim
save it! expr. düşüncelerini kendine sakla!
save your prayers expr. dualarını boşa harcama
god save your son expr. oğlunu allah bağışlasın
Trade/Economic
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf eğilimi
average propensity to save n. ortalama tasarruf eğilimi
propensity to save n. tasarruf eğilimi
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf meyli
propensity to save n. tasarruf temayülü
propensity to save n. artırım eğilimi
marginal propensity to save n. marjinal tasarruf eğilimi
saye (save as you earn) n. (britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı
save as you earn n. (britanya) aylık yatırımların vergiden muaf faiz getirdiği devlet destekli bir birikim planı
save v. tasarrufta bulunmak
save and go away expr. kurtar ve kaç
Law
save the statute v. davanın zamanaşımını kesmek
save for the exceptions or derogations provided for expr. -de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla
Politics
save as otherwise provided n. aksi öngörülmedikçe
save as otherwise provided expr. aksine rapor olmadıkça
save for the exceptions or derogations provided for expr. de öngörülen istisnalar ya da sapmalar saklı kalmak kaydıyla
even in such circumstances it is your duty to save the turkish independence and republic expr. işte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır
Technical
recovery save set n. kurtarma kaydetme kümesi
auto-save on submit n. gönderme sırasında otomatik kaydetme
save-all n. altın arama savağı
save-all n. lif ve dolgunun büyük bir bölümünü kurtaran bir kağıt makinesi
save as v. yeni adla kaydetmek
save as v. yeni adla saklamak
Computer
toner save n. toner tutumu
save new object n. kaydet yeni nesne
save date n. kayıt tarihi
save messages n. iletileri kaydetme
save in folder n. kaydedileceği klasör
save options n. kaydetme seçenekleri
save error n. kaydetme hatası
save system authority n. sistem saklama yetkisi
save dialog n. kaydet diyalog
save in folder n. kaydedilecek klasör
save file as type n. dosyanın kayıt türü
save file n. saklama kütüğü
save toolbar n. kaydet araç çubuğu
save toner n. toner tutumu
save copy as n. kopya kayıt türü
save n. saklama
save as type n. kayıt türü
save file as type n. kaydedilecek dosya türü
save file as type n. dosya kayıt türü
automatic save every n. otomatik kaydetme aralığı
background save n. arka planda kayıt
don't save n. kaydetme
energy save n. güç tutumu
energy save n. enerji tasarrufu
full save n. tamamını sakla
power save mode n. enerji koruma modu
power save mode n. güç tutumu modu
power save n. güç koruması
power save n. güç tutumu
power save n. güç tasarrufu
power save mode n. enerji kazanç modu
save function n. kaydetme fonksiyonu
save n. kaydedilmiş dosya türü
save it to disk v. dosyayı diske kaydetmek
save a file v. dosya kaydetmek
save as/save copy as expr. farklı kaydet
save/update all expr. kaydet/tümünü güncelleştir
lock/save sheet expr. sayfayı kilitle/kaydet
save/update expr. kaydet/güncelleştir
save to idc/htx expr. idc/htx'e kaydet
save as/export expr. farklı kaydet/ver
would you like to save your changes? expr. değişiklikleri kaydetmek istiyor musunuz?
save as html expr. html olarak kaydet
save scheme expr. düzeni kaydet
save text expr. metni kaydet
save picture in document expr. resmi belgeye kaydet
save macro as expr. makroyu farklı kaydet
save report assave report expr. raporu kaydet
save picture as expr. resmi farklı kaydet
save colors expr. renkleri kaydet
save to database expr. veritabanına kaydet
save formatted values expr. biçimleriyle birlikte
save log expr. günlüğü kaydet
save this image expr. bu resmi kaydet
save html expr. html'yi kaydet
save map template expr. harita şablonu kaydet
save in folder expr. kaydet
save a copy expr. kopyasını kaydet
save copy as expr. kaydet kopya yeni adla
save copy expr. kopyayı kaydet
save in expr. kaydetme yeri
save data only for forms expr. formlar için veriyi kaydet
save with document expr. belge ile kaydet
save data only for forms expr. veriyi sadece formlar için kaydet
save property expr. özelliği kaydet
save report assave results expr. sonuçları kaydet
save file dsn expr. dosya dsn'i kaydet
save binder expr. cilt kaydet
save in inbox expr. gelen kutusu'na kaydet
save pin expr. pin'i kaydet
save as expr. farklı kaydet
save to file expr. dosyaya kaydet
save in expr. konum
save as file expr. dosyayı farklı kaydet
save as expr. yeni adla kaydet
save previous scheme expr. önceki düzeni kaydet