sea - Turkish English Dictionary
History

sea

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "sea" in Turkish English Dictionary : 38 result(s)

English Turkish
Common Usage
sea n. deniz
General
sea n. okyanus
sea n. dalga
sea n. umman
sea n. derya
sea n. enginlik, çalkantılılık, taşkın gibi sebeplerden denize benzetilen şey
sea n. denizcilik mesleği
sea n. geçim kaynağı olarak gemicilik
sea n. deniz suyu
sea n. tuzlu su
sea n. bol miktar
sea adj. denizle ilgili
sea adj. deniz
sea adj. deniz tarafından yapılmış
sea adj. deniz tarafından oluşturulmuş
sea adj. deniz tarafından şekillendirilmiş
sea adj. deniz hareketleri nedeniyle oluşmuş
sea adj. deniz hareketleri nedeniyle şekillenmiş
Marine
sea n. deniz
sea adj. gemiye ait veya ilişkili
sea adj. gemi tayfasına ait veya ilişkili
sea adj. gemi donanımına ait veya ilişkili
sea adj. denizcilere ait
sea adj. denizciler tarafından kullanılan
sea adj. gemi yolcularına ait
sea adj. gemi yolcuları tarafından kullanılan
sea adj. açık denizde kullanmaya elverişli
sea adj. açık denizde seyretmeye elverişli
sea adj. seyrüsefere ait veya ilişkili
sea adj. gemiciliğe ait veya ilişkili
sea adj. deniz sebebiyle birikmiş
Astronomy
sea n. ay ve mars yüzeyindeki karanlık bölgelere verilen ad
Geography
sea n. denizin belirli bir bölümü
sea n. büyük su kütlesinin yüzeyindeki hareket veya bu hareketin yönü
sea n. dalgalı su
sea n. büyük dalga
sea n. esen rüzgar sebebiyle deniz gibi su kütlesinde meydana gelen çalkantı
Meteorology
sea n. deniz

Meanings of "sea" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
sea water n. deniz suyu
General
a sea of faces n. insan kalabalığı
the aegean sea n. ege denizi
south china sea n. güney çin denizi
sea reflection n. deniz yansıması
law of the sea n. deniz hukuku
the open sea n. açık deniz
sea horse n. denizatı
aegean sea n. adalar denizi
sea cock n. geminin su çizgisinin altında bulunup su almaya veya atmaya yarayan delik
the caribbean sea n. karayip denizi
sea spray n. tuz serpintisi
a heavy sea n. dalgalı deniz
sea mew n. martı
euxine sea n. karadeniz
the north sea n. kuzey denizi
sea lion n. denizaslanı
black sea coast  n. karadeniz kıyısı 
mean sea level n. denizin kabarması ve çekilmesi seviyeleri ortasında kalan deniz seviyesi
sea breeze n. denizden karaya esen yel
south sea n. güney denizi
sea stories n. deniz öyküleri
trough of the sea n. dalgalar arası çukur
flat with sea view n. denize nazır ev
sea milkwort n. sütlüot
caspian sea n. hazar denizi
bering sea n. bering denizi
sea food n. deniz ürünü
sea wall n. denizden gelecek saldırıları önlemek için yapılan surlar
baltic sea n. baltık denizi
nasty sea n. fırtınalı deniz
sea foam n. lületaşı
the black sea n. karadeniz
sea wolf n. deniz kurdu
sea bream n. trança
aegean sea coast  n. ege denizi kıyısı 
sea foam n. denizköpüğü
sea power n. donanması güçlü devlet
sea gull n. martı
sea salt n. deniz tuzu
red sea n. kızıl deniz
black sea n. karadeniz
south sea n. büyük okyanusun güney kısmına özgü
sea breeze n. denizden esen rüzgar
caribbean sea n. karayip denizi
sea star n. denizyıldızı
sea stories n. deniz hikayeleri
tasman sea n. tasman denizi
department of sea and coastal management n. denizler ve kıyı yönetimi dairesi
the caspian sea n. hazar denizi
land and sea breeze n. kara ve deniz meltemi
sea green n. mavimsi yeşil
sea coast n. deniz kenarı
sea bird n. deniz kuşu
collisions at sea n. denizde çarpışmalar
sea urchin n. denizkestanesi
sea mark n. deniz işareti
sea turtle n. deniz kaplumbağası
eastern black sea n. doğu karadeniz
arctic sea smoke n. buhar dumanı
sea calf n. ayıbalığı
aegean sea n. ege denizi
communication with the sea n. denizle bağlantı
sea lettuce n. denizmarulu
sea eagle n. deniz kartalı
sea hog n. domuzbalığı
sea anemone n. denizşakayığı
sea snake n. su yılanı
sea cock n. deniz musluğu
territorial sea n. karasuları
accident at sea n. deniz kazası
arm of the sea n. körfez
sea lane n. rota
the mediterranean sea n. akdeniz
sea water temperature n. deniz suyu sıcaklığı
aral sea n. aral denizi
sea breeze n. imbat
the south sea islands n. büyük okyanusun güney kısmındaki adalar
sea cucumber n. denizhıyarı
sea kale n. yabani lahana
sea shell n. deniz kabuğu
sea lion n. ayıbalığı
sea snake n. denizyılanı
the irish sea n. irlanda denizi
sea coast n. deniz kıyısı
sea voyage n. deniz seyahati
sea route n. rota
north sea n. kuzey denizi
sea insurance n. deniz sigortası
sea coast n. sahil
south sea islands n. okyanusya
yellow sea n. sarı deniz
sea frontier n. deniz sınırı
sea legs n. fırtınalı havalarda güvertede dolaşabilme becerisi
deep sea steamer n. açık deniz gemisi
inland sea n. kapalı deniz
mean sea level n. ortalama deniz seviyesi
sea connection n. deniz bağlantısı
sea captain n. süvari
black sea region n. karadeniz bölgesi
sea transport n. deniz taşımacılığı
sea surface temperature n. deniz yüzeyi sıcaklığı
epicontinental sea n. kapalı deniz
sea wall n. deniz suru
open sea n. açık
sea bells n. denizmenekşesi
sea cell n. deniz pili
mean sea level n. orta deniz seviyesi
sea bathing n. deniz banyosu
dead sea sparrow n. küçük serçe
the open sea n. engin deniz
open sea n. alarga
sea trout n. denizalası
aral sea n. aral gölü
sea green n. camgöbeği
the aegean sea n. adalar denizi
sea lion n. deniz aslanı
above sea level n. deniz seviyesi üstünde
sea nettle n. denizısırganı
the baltic sea n. baltık denizi
sea otter n. su samuru
mediterranean sea n. akdeniz
sea warfare n. deniz savaşı
adriatic sea n. adriatik denizi
tethys sea n. tethys denizi
gray sea eagle n. gri deniz kartalı
east mediterranean sea n. doğu akdeniz
sea monster n. deniz canavarı
the high sea n. engin deniz
arabian sea n. umman denizi
greenland sea n. grönland denizi
the red sea n. kızıldeniz
sea cow n. denizayısı
sea of marmara n. marmara denizi
open sea n. açık deniz
international sea traffic n. milletlerarası deniz trafiği
sea of azov n. azak denizi
sea cock n. deniz valfi
sea green n. deniz yeşili
caspian sea region n. hazar denizi bölgesi
aegean sea coast n. ege sahili
sea of marmora n. marmara denizi
sea flow n. deniz akıntısı
altitude above sea level n. deniz seviyesinden yükseklik
sea sports n. deniz sporları
above sea level n. deniz seviyesi üzerinde
sea distance n. denize uzaklık
distance from the sea n. denize uzaklık
irish sea n. irlanda denizi
sea shelf n. deniz sahanlığı
landlocked sea n. iç deniz
philippine sea n. filipin denizi
inland sea n. iç deniz
deep sea n. derin deniz
enclosed sea n. kapalı deniz
air-sea rescue n. denizdeki kimseyi havadan kurtarma
cool aegean summer sea-breeze n. imbat
high-sea n. açık deniz
deep-sea n. açık deniz
harbour-sea-river works n. liman deniz nehir işleri
river-sea transport n. nehir-deniz taşımacılığı
sea-lane n. devamlı kullanılan deniz rotası
sea-turtle n. denizkaplumbağası
sub-sea tunnel n. tüp geçit
sea-ear n. denizkulağı
sea captain n. kaptan
ship at sea n. denizdeki gemi
polar-sea n. kutup denizi
sea front n. sahil
sea bird n. denizkuşu
sea hog n. yunusbalığı
sea gravel n. deniz çakılı
sea farming n. deniz tarımı
closed sea n. içdeniz
adriatic sea n. adriyatik denizi
deep-sea diving n. derin su dalgıçlığı
sea freight n. deniz taşımacılığı
dead sea scrolls n. kumran metinleri
short sea n. çalkantılı veya dalgalı deniz
sea view house n. deniz manzaralı ev
sea view hotel n. deniz manzaralı otel
sea pen n. deniz teleği
sea border n. deniz sınırı
sea border n. deniz hududu
aegean sea region n. ege denizi bölgesi
rise of sea level n. deniz seviyesinin yükselmesi
elevation of sea level n. deniz seviyesinin yükselmesi
house facing the sea n. denize bakan ev
sea green n. su yeşili
surrounded on three sides by the sea n. üç tarafı denizlerle çevrili
sea air n. deniz havası
sea walnut n. deniz cevizi
deep-sea exploration n. derin deniz araştırması
sea bus n. deniz otobüsü
sea surrounding n. çevreleyen deniz
sea waters n. deniz suları
sea chantey n. denizci şarkısı
sea shanty n. denizcilerin iş yaparken söylediği ritmik şarkı
sea chantey n. denizcilerin iş yaparken söylediği ritmik şarkı
sea shanty n. denizci şarkısı
sea robber n. korsan
sea rover n. korsan
bottom of the sea n. denizin dibi
bottom of the sea n. deniz dibi
sea chest n. deniz sandığı
sea products n. deniz ürünleri
sea fog n. deniz sisi
sea mist n. deniz sisi
sea serpent n. deniz yılanı
sea view n. deniz manzarası
sea sparkle n. yakamoz
ionian sea n. iyon denizi
ionian sea n. iyonya denizi
sea nymph n. su perisi
sea nymph n. deniz perisi
sea shoes n. deniz ayakkabısı
sea shoes n. plaj ayakkabısı
smell of the sea n. denizin kokusu
smell of the sea n. deniz kokusu
sea plant n. deniz bitkisi
banda sea n. banda denizi
sea side n. sahil
sea sponge n. deniz süngeri
black sea dishes n. karadeniz yemekleri
rising sea n. yükselen deniz
chilean sea bass n. şili levreği
level of the sea n. deniz seviyesi
sea league n. fersah
sea league n. üç deniz mili
high sea n. yüksek deniz
high sea n. engin deniz
high sea n. güçlü rüzgarlar nedeniyle çok şiddetli ve tehlikeli hale gelmiş deniz
cockling sea n. çarpışan dalgalar
sea bank n. deniz kenarı
sea bank n. deniz kıyısı
sea bank n. sahil
sea bank n. deniz kıyısındaki kumla
sea bank n. sahilde bulunan kumla
sea bow n. sıçrayan okyanus suyunda görülen gökkuşağı
sea breach n. tahrip edici dev dalga
sea breach n. tahrip edici dev dalgalar dizisi
sea change n. denizin sebep olduğu değişim
sea froth n. lüle taşı
sea froth n. deniz köpüğü
sea horse n. dalgadaki büyük köpüklenme
sea horse n. deniz tarağı toplamaya yarayan kısa saplı uzun dişli tırmık
sea lawyer n. bürokratik işlemleri bahane edip işten kaytaran kimse
sea lion n. (hanedan armalarında) perdeli ayakları ve balık kuyruğu bulunan bir aslan şeklinde tasvir edilen yaratık
sea marge n. deniz kenarında bulunan arazi
sea marge n. deniz kıyısı
sea pool n. tuzlu su havuzu
sea room n. özgürlük fırsatı
sea wolf [obsolete] n. ünlü bir deniz yaratığı
sea-coast n. deniz kenarı
sea-coast n. okyanus kıyısı
sea-gate n. deniz kabarması
sea-level pressure n. deniz seviyesi basıncı
sea-level pressure n. deniz seviyesine inmiş hava basıncı
look across to sea v. denizi görmek (ev vb)
put out to sea v. denize açılmak
be at sea v. denizde olmak
protrude to sea v. denize açılmak
put to sea v. denize açılmak
go to sea v. deniz yolculuğuna çıkmak
go to sea v. denizci olmak
put out to sea v. alarga etmek
make for open sea v. engine çıkmak
swim in the sea v. denizde yüzmek
put to sea v. açılmak
flow into the sea v. denize akmak
(a house etc) overlook the sea v. deniz görmek
(a house etc) overlook the sea v. denizi görmek
undulate the sea v. denizi dalgalandırmak
be all at sea v. afallamak
be all at sea v. şaşırmak
jump into the sea v. denize atlamak
send by sea v. deniz yoluyla göndermek
insure against sea risk v. deniz kazasına karşı sigortalamak
have never seen a sea v. denizi hiç görmemiş olmak
cross the sea v. deniz aşmak
cross the sea v. denizi aşmak
flow into the sea v. (nehir) denize dökülmek
be lost at sea v. denizde kaybolmak
step on a sea urchin v. denizkestanesine basmak
empty into the sea v. (nehir) denize dökülmek
be surrounded on three sides by the sea v. üç tarafı denizlerle çevrili olmak
live by the sea v. deniz kenarında yaşamak
live by the sea v. geçimini denizden sağlamak
drive the enemy into the sea v. düşmanı denize dökmek
drive the enemy forces into the sea v. düşmanı denize dökmek
throw the enemy into the sea v. düşmanı denize dökmek
see the bottom of the sea v. denizin dibini görmek
be stranded in the sea v. denizde mahsur kalmak
sea view adj. deniz manzaralı
with sea view adj. denize nazır
(a house etc) overlooking the sea adj. denizi gören
(a house etc) overlooking the sea adj. deniz gören
at sea adj. gemide
air-to-sea adj. havadan denize
deep-sea adj. kıyıdan uzakta
deep-sea adj. derin deniz
sea-girt adj. etrafı denizlerle çevrili
sea-girt adj. denizle çevrili
sea-salt adj. deniz suyu ile tuzlu hale gelmiş
sea-salt adj. deniz tuzu gibi
sea-bordering adj. denize kıyısı olan
sea-bordering adj. deniz kenarında yer alan
sea-built adj. denizde inşa edilmiş
sea-built adj. deniz kenarında inşa edilmiş
sea-level adj. normal seviyenin altında yatan
sea-roving adj. okyanusta gelişi güzel seyreden
sea-walled adj. denizle çevrili
sea-walled adj. denizle sınırlandırılmış
sea-walled adj. denizle korunan
beyond the sea adv. denizlerin ötesinde
by the sea adv. deniz kenarından
by sea adv. deniz yoluyla
at sea adv. şaşırmış halde
by sea adv. denizden
at sea adv. denizde
by sea and land adv. hem denizden hem karadan
by sea adv. deniz yolu ile
below the sea level adv. deniz seviyesinin altında
at sea level adv. deniz seviyesinde
off the coast of black sea adv. karadeniz açıkları
a-sea adv. denize doğru
a-sea adv. denizde
in these parts of the sea adv. denizin bu bölgelerindeki
Phrases
caught between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki ucu boklu değnek
caught between the devil and the deep blue sea expr. iki arada bir derede
Proverb
he that would go to sea for pleasure, would go to hell for a pastime denizci olanın aklı yoktur
anyone can hold the helm when the sea is calm deniz sakinken dümeni herkes tutar
anyone can hold the helm when the sea is calm sakin denizde herkes kaptan kesilir
a smooth sea never made a skillful sailor. pürüzsüz bir deniz asla usta bir denizci yapmaz
Colloquial
bride of the sea n. venedik
all rivers fall into the sea expr. her yol roma'ya çıkar
all rivers fall into the sea expr. su akar yolunu bulur
all rivers fall into the sea expr. tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer yine kürkçü dükkanıdır
Idioms
sea-change n. ani değişme
sea-change n. ani ve köklü değişim
a sea change n. büyük değişim
a sea change n. büyük dönüşüm
sea change n. büyük değişim
sea change n. büyük dönüşüm
a sea of mud n. çamur deryası
sea dog n. deniz kurdu
one's sea legs n. denize alışma
one's sea legs n. gemi yolculuğuna alışma
one's sea legs n. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilme/durabilme
be all at sea v. apışıp kalmak
get one's sea legs v. bir şeye alışmak
get one's sea legs v. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek
find one's sea legs v. denize alışmak
go to sea v. denize açılmak
have one's sea legs v. dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek
go to sea v. denizci olmak
get one's sea legs v. denize alışmak
get one's sea legs v. gemi yolculuğuna alışmak
find one's sea legs v. gemi yolculuğuna alışmak
between the devil and the deep blue sea v. iki ucu boklu değnek
be all at sea v. işin içinden çıkamamak
be at sea v. işin içinden çıkamamak
be all at sea v. kafası karışmak
be at sea v. kafası tamamen karışmış/karışık olmak
be at sea v. kafası karışık olmak
be all at sea v. kafası tamamen karışmış/karışık olmak
be all at sea v. kafası karışık olmak
be at sea v. kafası karışmak
be at sea v. afallamak
be at sea v. şaşırmak
be at sea v. yolunu kaybetmek
be at sea v. ne yapacağını bilememek
be at sea v. kafası karışmak
be at sea v. muallakta olmak
be all at sea v. afallamak
be all at sea v. şaşırmak
be all at sea v. yolunu kaybetmek
be all at sea v. ne yapacağını bilememek
be all at sea v. kafası karışmak
be all at sea v. muallakta olmak
follow the sea v. denizci olmak
follow the sea v. gemici olmak
be lost at sea v. kafası karışmak
all at sea adj. şaşırmış
all at sea adj. şaşkına dönmüş
all at sea adj. kafası karışmış
all at sea adj. afallamış
completely at sea adj. şaşırmış
completely at sea adj. şaşkına dönmüş
completely at sea adj. kafası karışmış
completely at sea adj. afallamış
all at sea adj. şaşırmış
all at sea adj. şaşkına dönmüş
all at sea adj. kafası karışmış
all at sea adj. afallamış
completely at sea adj. şaşırmış
completely at sea adj. şaşkına dönmüş
completely at sea adj. kafası karışmış
completely at sea adj. afallamış
caught between the devil and the deep blue sea adv. iki ateş arasında
caught between the devil and the deep blue sea adv. kendini iki ateş arasında bulmuş
caught between the devil and the deep blue sea adv. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
caught between the devil and the deep blue sea adv. iki ucu boklu değnek
caught between the devil and the deep blue sea adv. iki arada bir derede kalma
between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
from sea to shining sea expr. bir ucundan öteki ucuna
from sea to shining sea expr. bir ucundan bir ucuna
not the only fish in the sea expr. bulunmaz hint kumaşı değil
she is not the only fish in the sea expr. denizdeki tek balık o değil (sana kız mı yok?)
there are plenty more fish in the sea expr. denizde daha çok balık var
as scary as the sea expr. deniz gibi ürkütücü
there are plenty of other fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
there are plenty more fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
between the devil and the deep sea expr. iki arada bir derede
between the devil and the deep blue sea expr. iki arada bir derede
worse things happen at sea expr. kendi sorunlarını çok dert etme (başkalarının daha büyük sorunları var) (haline şükret)
all at sea about something expr. muallakta olmak
all at sea expr. şaşkına dönmüş
all at sea expr. şaşırmış
there are plenty of other fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
there are plenty more fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
caught between the devil and the deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili kafası karışmış
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili kafası bulanık
at sea about (something) expr. (bir şeyle) ilgili muallakta
devil and deep blue sea expr. iki ucu boklu değnek
devil and deep blue sea expr. aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık
devil and deep blue sea expr. iki arada bir derede
devil and deep blue sea expr. iki ateş arasında
there are other (good) fish in the sea expr. elini sallasa ellisi
there are other (good) fish in the sea expr. (birine) göre iş, eş mi yok
there are other (good) fish in the sea expr. birçok başka olasılık/fırsat var
there are other (good) fish in the sea expr. denizde başka balıklar da var
there are plenty/lots more fish in the sea expr. denizde daha çok balık var
there are plenty/lots more fish in the sea expr. elini sallasa ellisi
there are plenty/lots more fish in the sea expr. (birine) göre iş, eş mi yok
Speaking
go to sea expr. denize gitmek
there are plenty of fish in the sea expr. elini sallasan ellisi
there are plenty of fish in the sea expr. sana göre eş mi yok
Trade/Economic
open sea n. açık deniz
deep-sea fishing n. açık deniz balıkçığı
deep-sea steamer n. açık deniz gemisi
perils of the sea n. deniz tehlikeleri
sea frontier n. deniz sınırı
sea peril n. deniz tehlikesi
sea mile n. deniz mili
sea route n. deniz yolu
sea traffic n. deniz trafiği
sea insurance n. deniz sigortası
sea accident n. deniz kazası
sea-shipment n. deniz yolu ile sevkıyat
perils of the sea n. deniz riskleri
carriage of goods by sea act n. denizden mal taşıma kanunu
perils of the sea n. deniz rizikoları
sea damage n. deniz hasarı
sea risk n. deniz riski
sea pilot n. deniz kılavuzu
sea peril n. deniz rizikosu
sea trade n. deniz ticareti
sea voyage n. deniz seyahati
sea power n. deniz kuvveti
policy of sea insurance n. deniz sigorta poliçesi
sea transport n. deniz taşımacılığı
sea port n. deniz limanı
sea shipment n. deniz yoluyla sevkıyat
certificate of sea worthiness n. denize elverişlilik belgesi
sea journal n. gemi jurnali
sea cargo n. gemi yükü
sea letter n. gemiye verilen belge
sea-stores n. geminin yedek ekipmanı
air/sea interchange n. hava/deniz yolu dönüşümlü taşıma
inland sea n. iç deniz
open sea n. kara sularının dışında hiçbir devletin egemenliğinde olmayan denizler
salvage at sea n. kurtarma ücreti
air/sea interchange n. taşıma şirketleri arasında yapılan anlaşma
send by sea v. deniz yoluyla göndermek
put to sea v. (gemiyi) denize indirmek
sea-borne adj. denizyolu ile taşınan
ready for sea adj. deniz seferine hazır
sea-borne adj. deniz yolu ile taşınan
Law
perils of sea n. deniz muhataraları
right access to the sea n. denize erişim hakkı
law of the sea n. uluslararası deniz hukuku
bering sea controversy n. bering denizi ihtilafı
high sea n. denizcilik yasalarının geçerli olduğu deniz
Politics
regional marine pollution emergency response centre for the mediterranean sea n. akdeniz bölgesel deniz kirliliği acil müdahale merkezi
dumping of waste at sea n. atıkların denize verilmesi
baltic sea parliamentary conference n. baltık denizi parlamento konferansı
united nations convention on the law of the sea n. birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi
united nations convention on the law of sea n. birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi
deep sea discharge system n. derin deniz deşarj sistemi
sea power theory n. deniz hakimiyeti teorisi
great sea n. hükümetin resmi mührü
committee on the movement of air or sea passengers' baggage n. hava veya deniz yolcularının bagajlarının dolaşımı komitesi
black sea economic cooperation organization n. karadeniz ekonomik işbirliği örgütü
the commission on the protection of the black sea against pollution n. karadeniz'in kirliliğe karşı korunması komisyonu
black sea trade and development bank n. karadeniz ticaret ve kalkınma bankası
parliamentary assembly of the organization of the black sea economic cooperation n. karadeniz ekonomik işbirliği parlamenter asamblesi
north sea commission n. kuzey denizi komisyonu