|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
denizde çarpışmalar |
collisions at sea n.
|
|
2 |
General |
boğaz (denizde) |
strait n.
|
|
3 |
General |
hem karada hem de denizde yaşayan canlı |
amphibian n.
|
|
4 |
General |
denizde yüzen üstü düz buz kütlesi |
floe n.
|
|
5 |
General |
enginlik (denizde) |
vastness n.
|
|
6 |
General |
denizde yüzen veya kıyıya vuran şeyler |
flotsam and jetsam n.
|
|
7 |
General |
denizde sığlık |
shelf n.
|
|
8 |
General |
denizde gaz petrol |
offshore oil-gas n.
|
|
9 |
General |
denizde bulunan buz yığını |
ice pack n.
|
|
10 |
General |
geminin denizde çalkalanması |
labour n.
|
|
11 |
General |
denizde kendi halinde yüzen şeyler |
drift stuff n.
|
|
12 |
General |
geminin denizde çalkalanması |
labor n.
|
|
13 |
General |
denizde mal ve can kurtarma |
salvage n.
|
|
|
14 |
General |
denizde yüzen buz kütlesi |
icepack n.
|
|
15 |
General |
(denizde) sığ yer |
bank n.
|
|
16 |
General |
eskiden denizde kullanılan bir tür soyunma kabini |
bathing machine n.
|
|
17 |
General |
denizde bir dalgakıran, mendirek oluşturmak için suya yığılan taş veya beton |
pierre-perdu n.
|
|
18 |
General |
denizde olmak |
be at sea v.
|
|
19 |
General |
denizde yüzmek |
swim in the sea v.
|
|
20 |
General |
yüzmek (denizde veya ırmakta) |
bathe v.
|
|
21 |
General |
denizde yıkanmak |
bathe v.
|
|
22 |
General |
(gemi) denizde çalkalanmak |
labour v.
|
|
23 |
General |
boy vermek (denizde vb) |
touch the bottom v.
|
|
24 |
General |
boy vermek (denizde vb) |
check the depth v.
|
|
25 |
General |
denizde kaybolmak |
be lost at sea v.
|
|
26 |
General |
(gemi) denizde çalkalanmak |
labor v.
|
|
27 |
General |
(denizde, karda) şambrele binmek |
tube v.
|
|
28 |
General |
(denizde, karda) şambrele binip kaymak |
tube v.
|
|
29 |
General |
(denizde uzaktaki bir nesneyi) yaklaşarak görünür hale getirmek |
rise v.
|
|
30 |
General |
denizde mahsur kalmak |
be stranded in the sea v.
|
|
31 |
General |
dar (denizde) |
strait adj.
|
|
32 |
General |
karada ve denizde yaşayan |
amphibious adj.
|
|
33 |
General |
denizde geçen |
saltwater adj.
|
|
|
34 |
General |
denizde olan |
saltwater adj.
|
|
35 |
General |
(açık denizde) yola koyulmuş |
outward-bound adj.
|
|
36 |
General |
denizde inşa edilmiş |
sea-built adj.
|
|
Phrasals |
|
37 |
Phrasals |
nehirde, denizde taşımak |
ferry across v.
|
|
38 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
ferry someone or something across something v.
|
|
39 |
Phrasals |
birini ya da bir şeyi nehir, denizde taşımak |
ferry someone or something across v.
|
|
40 |
Phrasals |
(suda, denizde, okyanusta) seyretmeye başlamak |
launch out on (something) v.
|
|
41 |
Phrasals |
(suda, denizde, okyanusta) seyre çıkmak |
launch out on (something) v.
|
|
42 |
Phrasals |
(denizde seyrederken) rüzgara doğru dönmek |
luff up v.
|
|
43 |
Phrasals |
(denizde seyreden bir geminin) dümenini rüzgara çevirmek |
luff up v.
|
|
Phrases |
|
44 |
Phrases |
boğulacaksan büyük denizde boğul |
better to be hung for a wolf than a sheep expr.
|
|
45 |
Phrases |
boğulacaksan büyük denizde boğul |
i might as well be hanged for a sheep as a lamb expr.
|
|
46 |
Phrases |
dalgasız denizde usta denizci yetişmez |
smooth seas do not make good sailors expr.
|
|
47 |
Phrases |
dalgasız denizde usta denizci yetişmez |
smooth seas don't make good sailors expr.
|
|
Proverb |
|
48 |
Proverb |
sakin denizde herkes kaptan kesilir |
anyone can hold the helm when the sea is calm
|
|
49 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are plenty more pebbles on the beach
|
|
50 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are plenty of (other) pebbles on the beach
|
|
51 |
Proverb |
denizde daha bir sürü balık var |
there are other pebbles on the beach
|
|
52 |
Proverb |
dalgasız denizde herkes kaptan |
in calm water, every ship has a good captain
|
|
Colloquial |
|
53 |
Colloquial |
denizde ölüm |
deep six n.
|
|
Idioms |
|
54 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a small frog in a big pond n.
|
|
55 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
little frog in a big pond n.
|
|
56 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a small fish in a big pond n.
|
|
57 |
Idioms |
denizde ölenlerin mezarı |
davy jones's locker n.
|
|
58 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big fish in a little pond n.
|
|
59 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big frog in a small pond n.
|
|
60 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
a big fish in a small pond n.
|
|
61 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
big frog in a small pond n.
|
|
62 |
Idioms |
büyük denizde küçük balık |
a little frog in a big pond n.
|
|
63 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
big fish in a small pond n.
|
|
64 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık |
frog in a small pond n.
|
|
65 |
Idioms |
dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilme/durabilme |
one's sea legs n.
|
|
66 |
Idioms |
(denizde, gölde) taş sektirmek |
make ducks and drakes v.
|
|
67 |
Idioms |
denizde daha bir sürü balık olmak |
not be the only pebble on the beach v.
|
|
68 |
Idioms |
denizde kum onda para/zaman |
have (something) to burn v.
|
|
69 |
Idioms |
denizde kum onda para/zaman |
have something to burn v.
|
|
70 |
Idioms |
dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek |
have one's sea legs v.
|
|
71 |
Idioms |
dalgalı bir denizde giden bir gemide dengeyi kaybetmeden ve deniz tutması yaşamadan yürüyebilmek |
get one's sea legs v.
|
|
72 |
Idioms |
küçük denizde büyük balık olmak |
be big fish in a small pond v.
|
|
73 |
Idioms |
denizde rüzgara karşı yol almak |
sail near the wind v.
|
|
|
74 |
Idioms |
denizde rüzgarın geldiği yöne doğru gitmek |
sail near the wind v.
|
|
75 |
Idioms |
denizde yaşamayı bırakmak |
swallow the anchor v.
|
|
76 |
Idioms |
denizde sürüklenmek |
go by the board v.
|
|
77 |
Idioms |
denizde, havuzda, suda olmak |
be in the drink v.
|
|
78 |
Idioms |
denizde kum onda para/zaman |
have to burn v.
|
|
79 |
Idioms |
denizde kum gibi |
tuppeny expr.
|
|
80 |
Idioms |
denizde kum gibi |
twopenny-halfpenny expr.
|
|
81 |
Idioms |
denizde daha çok balık var |
there are plenty more fish in the sea expr.
|
|
82 |
Idioms |
denizde kum gibi |
twopenny expr.
|
|
83 |
Idioms |
denizde kum gibi |
threepenny expr.
|
|
84 |
Idioms |
denizde kum gibi |
sixpenny expr.
|
|
85 |
Idioms |
denizde/denize |
in the drink expr.
|
|
86 |
Idioms |
boğulacaksan büyük denizde boğul |
might as well be hung for a sheep as a lamb expr.
|
|
87 |
Idioms |
boğulacaksan büyük denizde boğul |
might as well be hung for a sheep as (for) a lamb expr.
|
|
88 |
Idioms |
denizde başka balıklar da var |
there are other (good) fish in the sea expr.
|
|
89 |
Idioms |
denizde daha çok balık var |
there are plenty/lots more fish in the sea expr.
|
|
Speaking |
|
90 |
Speaking |
denizde kum onda para |
he has pots of money expr.
|
|
91 |
Speaking |
denizde kum onda para |
he is rolling in it expr.
|
|
Trade/Economic |
|
92 |
Trade/Economic |
denizde barınak |
refuge n.
|
|
93 |
Trade/Economic |
denizde el koyma |
prize n.
|
|
94 |
Trade/Economic |
denizde ve karada ticaret yolları |
trade routes n.
|
|
95 |
Trade/Economic |
denizde mal ve can kurtarma |
salvation n.
|
|
Law |
|
96 |
Law |
denizde ele geçirilen malların limana güvenli şekilde taşınması için yapılan savaş sözleşmesi |
ransom bill n.
|
|
97 |
Law |
denizde işlenen haksız fiil |
maritime tort n.
|
|
98 |
Law |
(barış zamanında) devletin açık denizde seyahat eden gemileri üzerinde sahip olduğu münhasır yargı yetkisi |
freedom of the seas n.
|
|
Institutes |
|
99 |
Institutes |
denizde can güvenliği uluslararası sözleşmesi |
international convention for the safety of life at sea n.
|
|
Technical |
|
100 |
Technical |
denizde meydana gelen depremi |
seaquake n.
|
|
101 |
Technical |
gemilerinin açık denizde herhangi bir engel olmadan serbest olarak hareket edebilmesi |
freedom of the seas n.
|
|
102 |
Technical |
karada ve denizde hareket eden araç |
amphicar n.
|
|
103 |
Technical |
yatay ufuk ile denizde görünen ufuk çizgisi arasındaki düşey açı |
dip n.
|
|
104 |
Technical |
geminin denizde ilerlediği açıyı ölçmekte kullanılan bir alet |
oscillometer n.
|
|
105 |
Technical |
denizde seyahat etmeye uygun |
seaworthy adj.
|
|
106 |
Technical |
denizde doğmuş |
sea-born adj.
|
|
Telecom |
|
107 |
Telecom |
denizde can güvenliği |
safety of life at sea n.
|
|
Transportation |
|
108 |
Transportation |
denizde bir yük gemisinin diğerine kıç tarafından yakıt transferi yapması |
astern fueling n.
|
|
109 |
Transportation |
denizde meydana gelen hasar nedeniyle ortaya çıkan gemi veya yük kaybı |
average n.
|
|
110 |
Transportation |
gemi veya yükün denizde kaybedilmesi |
average n.
|
|
111 |
Transportation |
geminin veya yükün denizde zarar görmesi |
average n.
|
|
112 |
Transportation |
denizde meydana gelen gemi veya yük kaybının ilgili taraflarca eşit bölüşülmesi |
average n.
|
|
113 |
Transportation |
denizde meydana gelen gemi veya yük kaybından kaynaklı masraf |
average n.
|
|
Marine |
|
114 |
Marine |
fırtınalı denizde rüzgara karşı seyir |
thrash n.
|
|
115 |
Marine |
fırtınalı denizde rüzgara karşı seyir |
thresh n.
|
|
116 |
Marine |
geçmişte denizde gök cisimlerinin yüksekliğini ölçmekte kullanılan alet üzerinde yer alan orta parça |
transversary n.
|
|
117 |
Marine |
geçmişte denizde gök cisimlerinin yüksekliğini ölçmekte kullanılan alet |
cross-staff n.
|
|
118 |
Marine |
geçmişte açık denizde güneşle alakalı gözlem yapmakta kullanılan on beş derecelik yaya sahip eski bir alet |
almucanter staff n.
|
|
119 |
Marine |
geçmişte açık denizde güneşle alakalı gözlem yapmakta kullanılan on beş derecelik yaya sahip eski bir alet |
almucantar staff n.
|
|
120 |
Marine |
açık denizde terk edilmiş gemi |
abandoned ship n.
|
|
121 |
Marine |
ani silkinti (gemi denizde giderken) |
lurch n.
|
|
122 |
Marine |
denizde uygulama |
execution at sea n.
|
|
123 |
Marine |
denizde pere çalışmaları |
riprap works at sea n.
|
|
124 |
Marine |
denizde yaşayan kirletici organizmalar |
marine fouling organisms n.
|
|
125 |
Marine |
denizde elverişlilik belgesi |
certificate of seaworthiness n.
|
|
126 |
Marine |
denizde durgunluk |
doldrums n.
|
|
127 |
Marine |
denizde beyaz köpüklü dalgaların oluşması |
whitecapping n.
|
|
128 |
Marine |
denizde zapt ve müsadere |
right of prize and capture n.
|
|
129 |
Marine |
denizde dökülen beton |
marine concrete n.
|
|
130 |
Marine |
denizde yaşayan bakteriler |
marine bacteria n.
|
|
131 |
Marine |
denizde çarpışmaların önlenmesi için kanun |
law for preventing collision at sea n.
|
|
132 |
Marine |
denizde bulunulan noktayı belirlemek amacıyla tespit edilen ve iki sabit nesneyi birleştiren çizgi |
transit n.
|
|
133 |
Marine |
denizde oluşan çime benzer yeşillik |
marine ranching n.
|
|
134 |
Marine |
denizde yaşayan kaynakların kullanılma sistemi |
marine living resources exploitation system n.
|
|
135 |
Marine |
geminin denizde sallanması nedeniyle hissedilen mide bulantısı |
sea sickness n.
|
|
136 |
Marine |
özellikle denizde yapılan yolculuk |
voyage n.
|
|
137 |
Marine |
zaman zaman karadan-denizde esen meltem |
land-sea breeze n.
|
|
138 |
Marine |
hem karada hem denizde hizmet vermek için eğitilmiş taburlara mensup askerler |
marines n.
|
|
139 |
Marine |
kanvasın standart denizde kullanım ölçümü |
bolt n.
|
|
140 |
Marine |
denizde ve can kurtarma faaliyetlerinde gemilerin kullandığı farklı renkte fenerlerin yakıldığı işaretler |
coston lights n.
|
|
141 |
Marine |
açık denizde seyredebilen tekne |
sea boat n.
|
|
142 |
Marine |
açık denizde seyretmeye elverişli tekne veya gemi |
seaboat n.
|
|
143 |
Marine |
açık denizde seyreden gemiler |
seacraft n.
|
|
144 |
Marine |
açık denizde seyir halinde olan gemide olmak |
be at sea v.
|
|
145 |
Marine |
denizde yol almak |
sailing v.
|
|
146 |
Marine |
denizde yol almak |
sail v.
|
|
147 |
Marine |
fırtınalı denizde rüzgara karşı seyretmek |
thrash v.
|
|
148 |
Marine |
dalgalı denizde öne arkaya yalpa yapmak |
make heavy weather v.
|
|
149 |
Marine |
fırtınalı denizde baş kıç vurmak |
make heavy weather v.
|
|
150 |
Marine |
(gemi, tekne) yeniden denizde seyretmek |
renavigate v.
|
|
151 |
Marine |
denizde hızla açılmak |
gale v.
|
|
152 |
Marine |
dalgalı denizde yalpalayıp baş-kıç vurmak |
weather v.
|
|
153 |
Marine |
(gemi) dalgalı denizde şiddetle yükselmek |
scend v.
|
|
154 |
Marine |
(gemi) dalgalı denizde şiddetle yükselmek |
send v.
|
|
155 |
Marine |
(denizde) belirli bir istikamette gitmek |
stand v.
|
|
156 |
Marine |
denizde çalkalanmaya yatkın (gemi) |
laborsome adj.
|
|
157 |
Marine |
denizde çalkalanmaya yatkın (gemi) |
laboursome adj.
|
|
158 |
Marine |
denizde yapılan |
marine adj.
|
|
159 |
Marine |
denizde veya deniz kenarında üretilen |
marigenous adj.
|
|
160 |
Marine |
denizde veya deniz kenarında üretilmiş |
marigenous adj.
|
|
161 |
Marine |
denizde kullanılan |
marine adj.
|
|
162 |
Marine |
denizde kullanılmaya uygun hale getirilmiş |
marine adj.
|
|
163 |
Marine |
açık denizde kullanmaya elverişli |
sea adj.
|
|
164 |
Marine |
açık denizde seyretmeye elverişli |
sea adj.
|
|
Gastronomy |
|
165 |
Gastronomy |
denizde atılan torpidolarda kullanılan yakıttaki alkolden yapılan bir içki |
torpedo juice n.
|
|
166 |
Gastronomy |
yağ ve pekmezde pişirilmiş kek veya bisküviyle hazırlanıp genellikle denizde yenen bir tür tatlı |
dandyfunk n.
|
|
Biology |
|
167 |
Biology |
denizde yaşayan |
thalassic adj.
|
|
Marine Biology |
|
168 |
Marine Biology |
küçük ve denizde yaşayan bir eklembacaklı kabuklu cinsi |
nebalia n.
|
|
169 |
Marine Biology |
terebellidae familyasından olan, çok sayıda ip şeklinde dokunaca sahip, denizde yaşayan bir kum kurdu |
terebella n.
|
|
170 |
Marine Biology |
ahşap iskelelere ve gemilere delik açan kurt benzeri, denizde yaşayan, çift kabuklu yumuşakça |
teredinid n.
|
|
171 |
Marine Biology |
denizde yaşayan bir çift kabuklu yumuşakça cinsi |
tridacna n.
|
|
172 |
Marine Biology |
büyük ağır ve uzun konik biçimli kabuğu olup denizde bulunan karındanbacaklı yumuşakça |
triton n.
|
|
173 |
Marine Biology |
denizde bulunan büyük karındanbacaklı yumuşakçanın kabuğu |
triton n.
|
|
174 |
Marine Biology |
büyük ağır ve uzun konik biçimli kabuğu olup denizde bulunan karındanbacaklı yumuşakça |
triton's horn n.
|
|
175 |
Marine Biology |
denizde bulunan büyük karındanbacaklı yumuşakçanın kabuğu |
triton's horn n.
|
|
176 |
Marine Biology |
büyük ağır ve uzun konik biçimli kabuğu olup denizde bulunan karındanbacaklı yumuşakça |
triton's trumpet n.
|
|
177 |
Marine Biology |
denizde bulunan büyük karındanbacaklı yumuşakçanın kabuğu |
triton's trumpet n.
|
|
178 |
Marine Biology |
konik bir kabuğu olup denizde bulunan bir karındanbacaklı yumuşakça familyası |
trochidae n.
|
|
179 |
Marine Biology |
denizde geçen zaman |
sea time n.
|
|
180 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudspringer n.
|
|
181 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
periophthalmus argentilineatus n.
|
|
182 |
Marine Biology |
hem karada hem de denizde yaşayan bir balık türü |
mudskipper n.
|
|
183 |
Marine Biology |
denizde, tatlısuda ve karada yaşayan kabukluları barındıran geniş bir eklembacaklı kabuklular altsınıfı |
subclass malacostraca n.
|
|
184 |
Marine Biology |
denizde, tatlısuda ve karada yaşayan kabukluları barındıran geniş bir eklembacaklı kabuklular altsınıfı |
malacostracan n.
|
|
185 |
Marine Biology |
yengeç, ıstakoz, karides, tespih böceği ve tatarcık gibi denizde, tatlısuda ve karada yaşayan kabukluları barındıran geniş bir eklembacaklı kabuklular altsınıfı |
malacostracan crustacean n.
|
|
186 |
Marine Biology |
sakallı solucanlar familyasından olan denizde yaşayan büyük halkalı tüp solucanları |
vestimentiferan n.
|
|
187 |
Marine Biology |
naticidae familyası'na mensup, denizde yaşayan, kabuğu yuvarlak olan çeşitli etçil tek kabuklu yumuşakçalara verilen ad |
moon snail n.
|
|
188 |
Marine Biology |
barbunyagiller familyasından olan, akarsu ve çoğu denizde bulunup kıyıya yakın yaşayan bir balık |
mullet n.
|
|
189 |
Marine Biology |
denizde yaşayıp sümüksü bir madde üreten körbalıkları içeren bir familya |
myxinidae n.
|
|
190 |
Marine Biology |
denizde yaşayıp sümüksü bir madde üreten körbalıkları içeren bir familya |
family myxinidae n.
|
|
191 |
Marine Biology |
kışı denizde geçirdikten sonra tatlı suya dönen yavru somon |
grilse n.
|
|
192 |
Marine Biology |
denizde yaşayan yılan balıklarını içeren bir familya |
muraenidae n.
|
|
193 |
Marine Biology |
denizde yaşayan yılan balıklarını içeren bir familya |
family muraenidae n.
|
|
194 |
Marine Biology |
kışı denizde geçirdikten sonra tatlı suya dönen yavru somon |
salmon peel n.
|
|
195 |
Marine Biology |
kışı denizde geçirdikten sonra tatlı suya dönen yavru somon |
salmon peal n.
|
|
196 |
Marine Biology |
denizde yaşayan müren |
sea eel n.
|
|
197 |
Marine Biology |
denizde yaşayan kertenkeleye benzer hayvanlara verilen ad |
sea saurian n.
|
|
198 |
Marine Biology |
yetişkinken denizde yaşayıp yumurtlama döneminde nehre gelen balık |
seatrout n.
|
|
199 |
Marine Biology |
konik bir kabuğu olup denizde bulunan karındanbacaklı yumuşakça familyasından |
trochid adj.
|
|
200 |
Marine Biology |
konik bir kabuğu olup denizde bulunan karındanbacaklı yumuşakça familyasıyla ilgili |
trochid adj.
|
|
201 |
Marine Biology |
denizde dondurulmuş |
frozen at sea adj.
|
|
202 |
Marine Biology |
denizde veya tatlı suda bulunan kabuklulara benzeyen |
amphipodiform adj.
|
|
Zoology |
|
203 |
Zoology |
genellikle uzun ve kalın gövdeli ve denizde ufak oyuklar açan solucanları içeren bir familya |
terebellidae n.
|
|
204 |
Zoology |
denizde veya tatlı suda bulunan tırnaksılar takımına mensup kabuklular |
amphipod n.
|
|
205 |
Zoology |
denizde solucanları, toprak solucanları ve sülükleri de içine alan bir eklemli hayvan sınıfı |
annulata n.
|
|
Education |
|
206 |
Education |
denizde sömestr |
semester at sea n.
|
|
History |
|
207 |
History |
eski ingiliz yasalarına göre krala ait olan ve denizde yasal ödül olarak alınan ticari malın payı |
prisage n.
|
|
208 |
History |
eski ingiliz yasalarına göre krala ait olan ve denizde yasal ödül olarak alınan ticari malın payı |
prise n.
|
|
Environment |
|
209 |
Environment |
denizde katılaşan petrol kalıntısı |
tarball n.
|
|
210 |
Environment |
(denizde) salya |
mucilage n.
|
|
Geography |
|
211 |
Geography |
dere, göl veya denizde iki su kütlesini birbirine bağlayan boğaz |
narrow n.
|
|
212 |
Geography |
denizde kabarma |
transgression n.
|
|
213 |
Geography |
açık denizde düz ada |
key n.
|
|
214 |
Geography |
açık denizde düz kayalık |
key n.
|
|
215 |
Geography |
açık denizde ışık yansımaması nedeniyle gökyüzünün ufuk hizasındaki karanlık görünmesi |
blink n.
|
|
216 |
Geography |
denizde orta seviyeli gelgitlerin yükseldiği sınır çizgisi |
high-water mark n.
|
|
Meteorology |
|
217 |
Meteorology |
(denizde çıkan) ani fırtına |
white squall n.
|
|
218 |
Meteorology |
güçlü rüzgarların etkisiyle açık denizde kırılan küçük dalga |
white cap n.
|
|
Geology |
|
219 |
Geology |
karadan sürüklenip denizde çökelen toprakla ilgili |
terrigenous adj.
|
|
Military |
|
220 |
Military |
taktik hava subayı (denizde) |
tactical air officer (afloat) n.
|
|
221 |
Military |
denizde hayatta kalma |
survivability in the sea n.
|
|
222 |
Military |
denizde ikmal muharebe destek gemisi |
fleet replenishment ship n.
|
|
223 |
Military |
denizde durum üstünlüğü |
sea superiority n.
|
|
224 |
Military |
denizde sıcaklık değişimi |
temperature gradient n.
|
|
225 |
Military |
denizde çarpışmayı önleme tüzüğü |
international regulations preventing collision at sea n.
|
|
226 |
Military |
denizde yüzen üstü düz buz kitlesi |
ice floe n.
|
|
227 |
Military |
denizde ikmal muharebe destek gemisi |
vessel n.
|
|
228 |
Military |
denizde ikmal muharebe destek gemisi |
fleet replenishment vessel n.
|
|
229 |
Military |
denizde ikmal gemisi |
oiler n.
|
|
230 |
Military |
denizde ikmal sistemi |
maritime supply system n.
|
|
231 |
Military |
denizde bulunan birlikler |
seaborne units n.
|
|
232 |
Military |
denizde can güvenliği |
safety of life at sea n.
|
|
233 |
Military |
denizde en kıdemli subay |
senior officer present afloat n.
|
|
234 |
Military |
denizde bulunan eleman |
seaborne element n.
|
|
235 |
Military |
denizde yakıt ikmali |
replenishment at sea n.
|
|
236 |
Military |
denizde ikmal |
underway replenishment n.
|
|
237 |
Military |
denizde ikmal |
replenishment at sea n.
|
|
238 |
Military |
hem karada hem denizde operasyon yapabilecek eğitime sahip seçili personel ve ekipmanla genişletilmiş bir deniz piyadesi seferi birliği |
marine expeditionary unit (special operations capable) n.
|
|
239 |
Military |
denizin kontrolünü ele geçirmek veya düşman tarafından ele geçirilmesini önlemek için denizde, denizaltında veya denizin hava sahasında yapılan operasyon |
maritime operation n.
|
|
240 |
Military |
denizde veya deniz hava sahasında harekat yürüten ve ilgili hava ve kara kuvvetlerini de içeren muharip veya yardımcı gemiler |
seaborne forces n.
|
|
241 |
Military |
denizde konvoy oluşturan ordu veya donanmaya ait taşıma araçları |
seatrain n.
|
|
Mythology |
|
242 |
Mythology |
denizde fok karada insan şeklinde olan mitolojik yaratık |
selkie n.
|
|
243 |
Mythology |
denizde fok karada insan şeklinde olan mitolojik yaratık |
sealchie n.
|
|
244 |
Mythology |
denizde fok karada insan şeklinde olan mitolojik yaratık |
silkie n.
|
|
245 |
Mythology |
denizde yaşayan erkek bir yaratık |
manfish n.
|
|
246 |
Mythology |
denizde yaşadığına veya denizi yönettiğine inanılan tanrı |
sea god n.
|
|
247 |
Mythology |
denizde yaşadığına veya denizi yönettiğine inanılan tanrı |
sea-god n.
|
|
248 |
Mythology |
denizde yaşadığına veya denizi yönettiğine inanılan tanrıça |
sea goddess n.
|
|