the grain - Turkish English Dictionary
History

the grain



Meanings of "the grain" in Turkish English Dictionary : 117 result(s)

English Turkish
Common Usage
grain n. tahıl
grain n. tane
grain n. tanecik
General
grain n. çok küçük miktar
grain n. tane (arpa/buğday/mısır vb)
grain n. çok küçük parça
grain n. taş damarı
grain n. granül
grain n. evin
grain n. mizaç
grain n. huy
grain n. habbe
grain n. tohum
grain n. zerre
grain n. çizgi
grain n. damarların düzeni (bir ağaç parçasının içindeki)
grain n. damar
grain n. elyaf
grain n. ağaç damarı
grain n. hububat
grain n. bir ölçü birimi
grain n. ağacın yıllık halkası
grain n. tutam
grain n. çimke
grain n. mümkün olan en küçük miktar
grain n. (şeker) ince kristal
grain n. kermes
grain n. tanelerle kaplı görünümü veren yüzeysel pürüzlülük
grain n. granüllü görünüm
grain n. (bir şeyin) pürüzlü tarafı
grain n. derinin dış kısmı
grain n. granüller üzerindeki izler
grain n. granüllü görünüm vermek için yapay olarak işlenmiş yüzey
grain n. buğday tanesi ağırlığına dayanan bir ağırlık birimi
grain n. bir su sertlik derecesi
grain n. paralel sırt ve vadilerin doğrusal duruşu
grain n. paralel sırt ve vadilerin doğrusal duruş yönü
grain n. yarığa dik açıda olan ve yarıktan daha az göze çarpan kaya yarılma yönü
grain n. pürüzlülüğü veya sertliği belirleyen partikül dizilimi
grain n. partikül diziliminin belirlediği pürüzlülük veya sertlik
grain n. aşındırıcının sertliği veya inceliği
grain n. hakim yön
grain n. rokette kullanılan bir parça barut yükü
grain n. maddenin partiküllerinin nispi boyutu
grain n. fotoğraf emülsiyonundaki çok sayıda partikülden her biri
grain n. televizyon görüntüsünün pürüzlenmesi
grain n. kristal malzemelerdeki bölünme çizgileri
grain n. kristal katıyı oluşturan çok sayıdaki kristalden her biri
grain n. (yiyecek) kristallenme
grain n. ağaç dalı
grain n. bitki gövdesi
grain n. tanesel biçim
grain v. sepilemek
grain v. tanelemek
grain v. öğütmek
grain v. ağacı damarlı boyamak
grain v. derine işlemek
grain v. nüfuz etmek
grain v. doyurmak
grain v. aşılamak
grain v. (özellikle sabunu) tuz katarak çöktürmek
grain v. odun veya taş şekli verecek şekilde boyamak veya süslemek
grain v. kumaş üzerine tanecik basmak
grain v. (kağıt, taş, metal) yüzeyini granüllü hale getirmek
grain v. tahılla beslemek
grain v. boğmak
grain v. boğazlamak
grain v. (hayvanı) tahılla beslemek
grain v. dokusunu tanecikli hale getirmek
grain v. dokusunu sertleştirmek
grain v. meyve vermek
Technical
grain n. doku
grain n. (kum, şeker, tuz, barut gibi) küçük ve sert partikül
grain n. fotoğrafik malzemenin ışığa duyarlı kristalleri
grain n. metalde kristal
grain n. inci veya mücevher ağırlığını ölçmek için kullanılan bir birim
grain n. eski bir altın saflığı birimi
grain n. malzemede tek bir kristal yapısı veya yönünün olduğu bölge
grain n. temeli sabitlemek için kalıpta kullanılan ince metal parçası
grain v. deriyi yumuşatmak
grain tanecik
grain tahıl
grain elyaf
grain hububat
grain gren
grain greyn
grain zerrecik
Mechanic
grain tane
Textile
grain n. kumaş çözgüsünün iplik yönü
grain n. boyanan veya boyanacak bir malzemenin lifi veya ipliği
grain n. makine yönü
grain hav yönü
grain kumaş çizgisi
Construction
grain tane
Dyeing
grain n. kermesten elde edilen kırmızı boya
grain n. kırmız
grain n. kırmızdan elde edilen parlak kırmızı boya
grain n. has boya
grain n. solmaz boya
grain n. açık sarımsı bir kahverengi
Aeronautic
grain n. katı yakıt kütlesi
grain yakıt şarjı
Anatomy
grain n. damar tabaka ağı
Food Engineering
grain hububat tanesi
grain hububat tohumu
Botanic
grain tane
Agriculture
grain n. (sigorta poliçesi veya ticaret listesinde) çeşitli bitkilerin kabuklu veya kabuğu ayrılmış tohumları
grain n. kabuklu veya kabuğu ayrılmış tohumlar içeren bitki
grain n. ahududu gibi meyvelerde küçük tanecik
grain n. çanak yaprağın arkasındaki yuvarlak çıkıntı
Tobacco
grain n. işlenmiş ve fermente edilmiş puro yaprağının üzerindeki küçük çıkıntılar
Fishery
grain v. (balığı) tahıl kullanarak zıpkınla yakalamak
Sport
grain n. golf egzersiz sahası üzerindeki bıçakların eğim yönü
Photography
grain kumlanma
Archaic
grain n. renk
grain n. renk tonu
grain n. gölge

Meanings of "the grain" with other terms in English Turkish Dictionary : 58 result(s)

English Turkish
General
go against the grain v. birinin tabiatına aykırı olmak
grind the grain into flour v. tahılı öğütüp un haline getirmek
Idioms
dye in the grain v. iyi boyamak
dye in the grain v. iyice boyamak
go with the grain v. alışılmış biçimde davranmak
rub against the grain v. alışılmışın tersini yapmak
go against the grain v. alışılmışın tersini yapmak
go against the grain v. beklenenin tersini yapmak
go with the grain v. beklendiği biçimde davranmak
rub against the grain v. beklenenin tersini yapmak
separate the grain from the chaff v. değerliyi değersizden ayırmak
go with the grain v. genel gidişe uymak
go against the grain v. eşyanın tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. istemese de söylemek/yapmak
separate the grain from the chaff v. iyiyi kötüden ayırmak
go against the grain v. karşı olmak
separate the grain from the chaff v. samanı çöpünden ayırmak
separate the grain from the chaff v. sapı samandan ayırmak
separate the grain from the chaff v. sapla samanı ayırmak
separate the grain from the chaff v. sapla samanı karıştırmamak
go against the grain v. tam zıddı olmak
go against the grain v. tam tersi olmak
go against the grain v. tabiatına aykırı olmak
separate the grain from the chaff v. taneyi kabuğundan ayırmak
go against the grain v. alışılmışın tersini yapmak
go against the grain v. beklenenin tersini yapmak
go against the grain v. eşyanın tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. tam zıddı olmak
go against the grain v. tam tersi olmak
go against the grain v. alışılmışın tersini yapmak
go against the grain v. beklenenin tersini yapmak
go against the grain v. eşyanın tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. tam zıddı olmak
go against the grain v. tam tersi olmak
be against the grain v. tabiatına aykırı olmak
be against the grain v. normal olmamak
be against the grain v. alışılmış bir şey olmamak
be against the grain v. ters bir şey olmak
be against the grain v. alışılmışın/beklenenin tersini yapmak
go against the grain v. tabiatına aykırı olmak
go against the grain v. normal olmamak
go against the grain v. alışılmış bir şey olmamak
go against the grain v. ters bir şey olmak
go against the grain v. alışılmışın/beklenenin tersini yapmak
against the grain expr. doğasına aykırı
against the grain expr. hoşa gitmeyen
against the grain expr. geleneklere aykırı
against the grain expr. isteksizce
against the grain expr. kişiliğine aykırı
against the grain expr. tersine
against the grain expr. topluma aykırı
Speaking
it goes against the grain for me to do it expr. bunu istemeyerek yapıyorum
Technical
discontinuity of the grain sizes n. dane boyutlarının süreksizliği
micrographic determination of the ferrite or austenitic grain size n. ferrit veya ostenitik tane büyüklüğünün mikrografik tayini
measuring of the standard mass per storage volume of grain n. hububat depolama birim hacmi için standart kütlenin ölçümü
discontinuity of the grain sizes n. tane boyutlarının süreksizliği