will - Turkish English Dictionary
History

will

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "will" in Turkish English Dictionary : 70 result(s)

English Turkish
Common Usage
will n. vasiyet
will n. irade
General
will n. amaç
will n. husumet
will n. niyet
will n. azim
will n. murat
will n. istem
will n. meram
will n. garez
will n. vasiyet
will n. maksat
will n. arzu
will n. dilek
will n. istek
will n. vasiyetname
will n. istenç
will v. (allah) buyurmak
will v. buyurmak
will v. vasiyetle bırakmak
will v. iradesini kullanarak bir şeyi gerçekleştirmeye çalışmak
will v. niyet etmek
will v. kastetmek
will v. arzulamak
will v. iradesini kullanmak
will v. azmetmek
will v. istemek
will v. dilemek
will v. amaçlamak
will v. emretmek
will v. iradesini kullanarak bir şeyi gerçekleştirmek
will v. istekte bulunmak
will v. -ecek
will v. -acak
will v. arzu etmek
will v. niyetlenmek
will v. niyet etmek
will v. karar vermek
will v. kararlaştırmak
will v. kaybolmak
will v. yoldan çıkmak
will v. başıboş dolaşmak
will v. uzaklaşmak
will v. (şikayet amaçlı) -yor
will v. (vasiyetle) miras bırakmak
will v. (istekli anlamında) er/ar
will v. (nazikçe teklif amaçlı) er/ar
will v. (rica amaçlı) er/ar
will v. (talep-rica bildiren) ar/er
will v. (tanrı) buyurmak
will v. ebilir/abilir
will v. ecek/acak
will v. ecektir/acaktır
will v. herhalde
will v. meli/malı
will v. oldurmaya çalışmak
Trade/Economic
will n. arzu
will n. istek
Law
will n. irade
will n. maksat
will n. meram
will n. vasiyet
will n. vasiyet
will n. vasiyetname
will v. istemek
will v. vasiyet etmek
Textile
will n. dimit
Psychology
will n. irade
Philosophy
will n. istenç
Football
will n. (amerikan futbolunda) sahanın daha az oyuncu bulunan tarafındaki defans oyuncusu

Meanings of "will" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
will power n. buyrum
will to work n. çalışma isteği
good will n. hüsnüniyet
will to knowledge n. bilme istemi
weakness of will n. iradesizlik
ill will n. garez
free will n. gönüllü tercih/karar
free will and determinism n. özgür irade ve belirlenimcilik
one's last will n. son arzusu
ill will n. husumet
free will n. hür irade
independent will n. hür irade
will to succeed n. başarma arzusu
good will n. sağistem
ill will n. kötü niyet
national will n. milli irade
freedom of will n. irade özgürlüğü
will of god n. allahın takdiri
will of god n. tanrının takdiri
will of god n. takdiri ilahi
will power n. motivasyon
will power n. kararlılık
last will n. son arzu
free will of a person n. irade-i cüz’iyye
self-will n. inatçılık
self-will n. ölmez
the absolute will of good n. irade-i ilahiye
self-will n. benlikçilik
will-o-the-wisp n. yanıltıcı
will-o-the-wisp n. bataklıklarda gece görülen ve yakamoza benzeyen bir parıltı
will-o-the-wisp n. gerçekleşmesi imkansız bir şey
will-o-the-wisp n. ılgım
will-to-power n. güç istemi
will-o-the-wisp n. ham hayal
will-o-the-wisp n. aldatıcı
free will n. serbest irade
ancient will n. eski vasiyet
will to live n. yaşama isteği
free will n. özgür iradeyle yapılan seçim
free will n. özgür irade
strong will n. sağlam irade
strong will n. güçlü irade
iron will n. sağlam irade
iron will n. güçlü irade
will-to-order n. kural istemi
popular will n. halk iradesi
common will n. ortak irade
joint will n. ortak irade
living will n. yaşam iradesi
will power n. irade gücü
force of will n. irade gücü
strength of will n. irade gücü
self-will n. irade gücü
violation of the divine will n. ilahi iradenin ihlali
particular will n. cüzi irade
public will n. halk iradesi
god's will n. tanrı'nın iradesi
will of god n. tanrı'nın iradesi
will-o'-the-wisp n. güvenilmez kimse
will-o'-the-wisp n. güvenilmez şey
will-o'-the-wisp n. ayartıp baştan çıkaran kimse
will-o'-the-wisp n. baştan çıkarıcı şey
general will n. genel irade
ill-will n. kötü niyet
ill-will n. düşmanlık
ill-will n. husumet
good will n. içten gelerek kabul etme
good will n. gönüllülük
good will n. (işletme-müşteri veya ülkeler arası) iyi ilişki
good will n. işletmenin pazar değeri sayılabilecek olumlu itibarı
the absolute will of god n. irade-i külliye
indomitable will n. yılmaz irade
indomitable will n. yılmayan irade
free-will n. karar verme özgürlüğü
free-will n. alternatifler arasından seçim yapma özgürlüğü
illusion of free will n. özgür irade yanılgısı
make one's last will v. vasiyette bulunmak
will to v. vasiyet yoluyla bir şeyi birine bırakmak
leave where it will be stepped on v. ayak altında bırakmak
speak one's last will v. vasiyette bulunmak
speak one's last will v. vasiyet etmek
will to v. bırakılmasını vasiyet etmek (bir şeyin birine)
not to will v. arzu etmemek
dispose of by will v. mirasla bırakmak
make a will v. vasiyet hazırlamak
make a will v. vasiyetini hazırlamak
harbor ill will (towards) v. garezi olmak
harbor ill will (towards) v. kin beslemek
harbor ill will (towards) v. kin gütmek
harbor ill will (towards) v. kin duymak
wait to see which way the cat will jump v. yaş tahtaya basmamak
have a determined will v. iradeli olmak
break a will v. bir vasiyeti bozmak
break a will v. vasiyeti ihlal etmek
harbor ill-will against v. kötü niyet gütmek
harbor ill-will against v. kötü niyet beslemek
will something to someone v. birisine miras bırakmak
show some good will towards change v. değişim yolunda biraz olsun iyi niyet göstermek
have one's will v. istediğini elde etmek
have one's will v. arzu ettiğine kavuşmak
demonstrate a will v. irade ortaya koymak
demonstrate a will v. irade göstermek
will [dialect] adj. şaşkın
will [dialect] adj. ne yapacağını bilmez
will [dialect] adj. şaşırmış halde
will [dialect] adj. şaşkın
will [dialect] adj. ne yapacağını bilmez
will [dialect] adj. şaşırmış halde
free-will adj. özgür iradeye ait
free-will adj. özgür irade ile ilişkili
free-will adj. gönüllü
free-will adj. kendiliğinden olan
free-will adj. içten gelen
at will adv. istediği zaman
at will adv. istediği vakit
at one's sweet will adv. keyfine göre
at will adv. istediği gibi
at will adv. istenilen zamanda
at will adv. istenilen şekilde
at one's sweet will adv. isteğine göre
of one's own free will adv. kendiliğinden
at will adv. istediğinde
at will adv. canı istediği zaman
at one's own sweet will adv. nasıl isterse
at one's own sweet will adv. canı isterse
at one's own sweet will adv. keyfine göre
with a will adv. hevesle
with a will adv. çaba harcayarak
with a will adv. şevkle
with a will adv. istekle
will [dialect] adv. yoldan çıkarak
will [dialect] adv. yoldan çekilerek
will [dialect] adv. yoldan çıkarak
will [dialect] adv. yoldan çekilerek
that will do interj. yetişir
that will do interj. kafi
that will be the day expr. dört gözle bekliyorum!
that will be the day expr. işte o gün harika bir gün olurdu
wc (will call) abrev. satıcının işyerinde teslim
winna (will not) abrev. will not
Phrasals
will away v. bağışlamak
will away v. miras olarak bırakmak
will away v. (tüm servetini vb.) bırakmak
will to v. dilemek
will to v. ummak
will to v. iradesini kullanarak bir şeyi gerçekleştirmeye çalışmak
will to v. niyet etmek
will to v. istemek
will to v. arzu etmek
Phrases
it will never do! expr. olacak iş mi bu!
it will never do! expr. olur iş değil!
it will never do! expr. olacak iş değil!
that will never do! expr. olacak iş mi bu!
that will never do! expr. olur iş değil!
that will never do! expr. olacak iş değil!
kids will be kids expr. çocuk çocukluğunu yapacak illa ki
kids will be kids expr. çocuk işte
there will be the deuce to pay expr. çekeceğimiz var
there will be the deuce to pay expr. vay halimize
there will be the deuce to pay expr. başımıza gelecek var
there will be the deuce to pay expr. sonuçlarına katlanırsın
there will be the deuce to pay expr. bedelini ödersin
what will become of (someone or something) expr. (birine veya bir şeye) ne olacak
what will become of (someone or something) expr. (birinin veya bir şeyin) başına neler gelecek
what will become of (someone or something) expr. (birine veya bir şeye) başından neler geçecek
what will become of (someone or something) expr. (birine veya bir şeye) sonu ne olacak
what will become of (someone or something) expr. başına bir şey geldiğinde ne yapılacak (sorun nasıl çözülecek anlamında)
what will become of (someone or something) expr. (biri veya bir şey) nasıl sonuçlanacak
justice will prevail expr. adalet yerini bulacak
the action plans to be taken will be defined expr. alınacak aksiyon planları tanımlanacak
love will tear us apart expr. aşk bizi parça parça edecek
you will never walk alone expr. asla yalnız yürümeyeceksin
a fine will be levied expr. bir ceza kesilecektir
your reply will be appreciated expr. cevabınız çok makbule geçecektir
your reply will be appreciated expr. dönüş yaparsanız sevinirim
worth of a thing is what it will bring expr. değeri ederi (piyasa karşılığı) kadardır
if you never try, you will never know expr. denemeden bilemezsin
as you will recall expr. hatırlanacağı gibi
If you always do what you've always done, you will always get what you've always got expr. hep aynı şeyleri yaparsan, hep aynı sonuçları elde edersin
with his/her free will expr. hür iradesi ile
with his/her free will expr. hür iradesiyle
will be discussed expr. görüşülecek
with a will expr. gayretle
someday my ship will come in expr. elbet şans birgün bize de gülecek
as you will recall expr. hatırlanacağı üzere
your prompt reply will be appreciated expr. hızlı cevabınız çok makbule geçecektir
every living thing will die one day expr. her canlı bir gün ölümü tadacaktır
nothing will come of nothing expr. hiçbir şey yoktan var olmaz
things will happen while they can expr. her şey olacağına varır
where there's a will there's a way expr. isterse insan her şeyi yapabilir
will be returned expr. iade edilecek
he will have it that expr. iddia ediyor ki
preference will be given to those with bilingual skills expr. ikinci dil tercih sebebidir
with his/her free will expr. özgür iradesiyle
will wear with use expr. kullanıldıkça yıpranacak
what you plant now you will harvest later expr. ne ekersen onu biçersin
no mercy will be shown expr. merhamet gösterilmeyecek
with his/her free will expr. özgür iradesi ile
If you lie down with the devil, you will wake up in hell expr. şeytanla sevişirsen cehennemde uyanırsın
hall will seat fifty people expr. salon elli kişilik oturma kapasitesine sahip olacaktır
will be the competence of expr. sorumluluğunda
...will be made expr. yapılacaktır
by sheer force of will expr. yalnızca irade gücüyle
...will be done expr. yapılacaktır
it/that will cost (one) expr. (birine) pahalıya patlayacak
it/that will cost (one) expr. (birine) pahalıya mal olacak
it/that will cost (one) expr. bunun bir bedeli olacak
it/that will cost (one) expr. tuzlu olacak
it/that will cost (one) expr. bunun bir maliyeti var
it/that will cost (one) expr. (birine) pahalıya patlayacak
it/that will cost (one) expr. (birine) pahalıya mal olacak
it/that will cost (one) expr. bunun bir bedeli olacak
it/that will cost (one) expr. … olursa yandın!
it will cost you expr. pahalıya patlayacak
it will cost you expr. pahalıya patlayacak
it will cost you expr. bunun bir bedeli olacak
it will cost you expr. tuzlu olacak
it will cost you expr. bunun bir maliyeti var
five will get you ten expr. büyük ihtimalle
five will get you ten expr. büyük olasılıkla
five will get you ten expr. her şey ona işaret ediyor
five will get you ten expr. çok büyük ihtimal
there will come a day expr. bir gün gelecek
against will expr. istek dışı
against will expr. zorla
against will expr. istemeyerek
against will expr. gayri ihtiyari
against your will expr. istemeyerek
against your will expr. isteğin dışında
against your will expr. zorla
against your will expr. istemeye istemeye
against will expr. istek dışı
against will expr. zorla
against will expr. istemeyerek
against will expr. gayri ihtiyari
against your will expr. istemeyerek
against your will expr. isteğin dışında
against your will expr. zorla
against your will expr. istemeye istemeye
Proverb
boys will be boys çocuktur yapacak
a drowning man will clutch at a straw denize düşen yılana sarılır
a drowning man will catch at a straw denize düşen yılana sarılır
stretch your arm no further than your sleeve will reach ayağını yorganına göre uzat
boys will be boys erkekler yaramazdır
boys will be boys erkek çocuklar sert olur
even a worm will turn en sakin insan bile bir noktada sinirlenir
even a worm will turn kuzu bile kurt olur
he that lies down with dogs will rise up with fleas üzüm üzüme baka baka kararır
sticks and stones will break my bones but words will never hurt me istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın
there's none so blind as those who will not see hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir
if the mountain will not come to Mahomet, Mahomet must go to the mountain dağ sana gelmiyorsa, sen dağa gideceksin
faith will move mountains azimli insan duvarı deler
faith will move mountains azmin önünde dağlar duramaz
if you run after two hares you will catch neither iki karpuz bir koltuğa sığmaz
if you run after two hares you will catch neither aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun
stretch your arm no further than your sleeve will reach boyundan büyük işlere kalkışma
stretch your arm no further than your sleeve will reach yutamayacağın lokmayı çiğneme
where there's a will there's a way istenirse her şey mümkündür
where there's a will there's a way istenirse mutlaka bir yol bulunur
when the cat's away, the mice will play kedilerin olmadığı yerde meydan farelere kalır
If anything can go wrong it will bir iş ters gidecekse gider
all things will pass bu da geçer
do good things and good things will happen to you iyilik yap iyilik bul
do good things and good things will happen to you iyilik yapan iyilik bulur
when the cat's away the mice will play kedi gidince meydan farelere kalır
blood will tell kan çeker
blood will tell armut dibine düşer
blood will tell aynı bokun soyu
there's none so deaf as those who will not hear hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır değildir
there's none so deaf as those who will not hear hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz
those who sleep with dogs will rise with fleas körle yatan şaşı kalkar
those who sleep with dogs will rise with fleas itle yatan bitle kalkar
love will find a way aşk yolunu bulur
give us the tools, and we will finish the job siz malzemeleri gönderin, yeter; gerisini biz hallederiz
give us the tools, and we will finish the job sen alet edevattan haber ver, işi biz yaparız
what will be, will be olacaksa olur
whatever will be, will be olacaksa olur
whatever will be, will be olacağı varsa olur
what will be, will be olacağı varsa olur
if you lie down with dogs you will rise up with fleas körle yatan şaşı kalkar
worth of a thing is what it will bring ederi, gideri (piyasası) kadardır
truth will out gerçek er veya geç ortaya çıkar
nature will take its course su akar yolunu bulur
take care of the pennies and pounds will take care of themselves damlaya damlaya göl olur
if mohammed will not go to the mountain, the mountain must come to dağ yürümezse abdal yürür
whatever will be, will be olacakla öleceğe çare yoktur
whatever will be, will be olacakla öleceğe çare yok
the proof will be in the pudding yaşamadan bilemezsin
the proof will be in the pudding denemeden bilemezsin
beauty will save the world dünyayı güzellik kurtaracak
the tree that bears fruit will be stoned meyve veren ağaç taşlanır
your mother alone will be wail on you ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar
if you run after two hares you will catch neither aynı anda iki tavşan kovalayan hiçbirini yakalayamaz
blood will have blood şiddet şiddete yol açar
blood will have blood kan kanla yıkanmaz
blood will have blood şiddet şiddeti doğurur
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana söz getiren senden de söz götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone başkasından sana laf getiren senden de başkasına laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf getiren senden laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar
a dog who brings a bone, will carry a bone sana söz getiren senden de söz götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone başkasından sana laf getiren senden de başkasına laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone sana laf getiren senden laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf götürür
a dog who brings a bone, will carry a bone birisi hakkında sana dedikodu yapan senin hakkında da başkasına dedikodu yapar
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana laf taşıyan senden de laf taşır
a dog that'll bring a bone will carry a bone laf getiren laf götürür
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana başkalarının dedikodusunu yapan bir gün senin de dedikodunu yapar
a dog that'll bring a bone will carry a bone sana başkasını çekiştiren seni de başkasına çekiştirir
keep your shop and your shop will keep you bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur
a hit dog will holler yarası olan gocunur
the pitcher will go to the well once too often çekirge bir sıçrar iki sıçrar
the pitcher will go to the well once too often bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge
the pitcher will go to the well once too often hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
the pitcher will go to the well once too often sonsuza kadar şansın yaver gitmez
live, horse, and you will get grass zorluklara direnen/sabreden mükafatını alır
take care of the pence and the pounds will take care of themselves damlaya damlaya göl olur
take care of the pence, and the pounds will take care of themselves damlaya damlaya göl olur
take care of the pence, and the pounds will take care of themselves küçük harcamaların hesabını iyi tutarsan her zaman paran olur
take care of the pennies, and the pounds will look after themselves damlaya damlaya göl olur
take care of the pennies, and the pounds will look after themselves küçük harcamaların hesabını iyi tutarsan her zaman paran olur
(one) has made (one's) bed and (one) will have to lie in it kendi düşen ağlamaz
a drowning man will grab at a straw denize düşen yılana sarılır
a drowning man will grab at a straw çaresiz kalan her yolu dener
a drowning man will grasp at a straw denize düşen yılana sarılır
a drowning man will grasp at a straw çaresiz kalan her yolu dener
a fly will not get into a closed mouth çeneni kapalı tutarsan ağzından bir şey kaçırmazsın
a fly will not get into a closed mouth çeneni kapalı tutarsan pot kırmazsın
a man who stands for nothing will fall for anything güçlü bir duruşu/tutumu olmayan her yana çekilir/her şeye tav olur
a fly will not get into a closed mouth söz gümüşse sükut altındır
a fly will not get into a closed mouth sözünü bil pişir, ağzını der devşir
a fly will not get into a closed mouth boş boş konuşmaktansa/pot kırmaktansa en iyisi susmak
a straw will show which way the wind blows küçük bir şey olacakların işareti olabilir
a straw will show which way the wind blows ateş olmayan yerden duman çıkmaz
avoid evil and it will avoid thee kötülükten uzak durursan o da senden uzak durur
avoid evil and it will avoid thee kötülükten kaçınırsan o da sana bulaşmaz
avoid evil and it will avoid thee kötülükten uzak durana kötülük de bulaşmaz
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship küçük harcamalara dikkat et, küçük bir sızıntı kocaman bir gemiyi batırır
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir
breeding will tell önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar
breeding will tell önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar
breeding will tell önünde sonunda kişi kendini belli eder
breeding will tell kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder
breeding will tell kişi kendini/karakterini saklayamaz
cooler heads will prevail soğukkanlı olanlar kazanır
cooler heads will prevail aklıselim olan kazanır
don't make yourself a mouse, or the cat will eat you kuzu gibi olma, kurda yem olursun
don't make yourself a mouse, or the cat will eat you çekingen olma, hakkından gelirler
don't make yourself a mouse, or the cat will eat you çekingen olursan bunu fırsat bilirler/istismar ederler
don't make yourself a mouse, or the cat will eat you ses çıkarmazsan/kuzu gibi olursan bunu fırsat bilirler
give (someone) an inch and (someone) (will) take a mile (birine) yüz verirsen astarını ister
give (someone) an inch and (someone) (will) take a mile (birine) elini veren kolunu alamaz/kaptırır
give (someone) an inch and (someone) (will) take a mile (birine) selam verir borçlu çıkarsın
give (someone) an inch and (someone) (will) take a yard (birine) yüz verirsen astarını ister
give (someone) an inch and (someone) (will) take a yard (birine) elini veren kolunu alamaz/kaptırır
give (someone) an inch and (someone) (will) take a yard (birine) selam verir borçlu çıkarsın
give a man enough rope and he will hang himself sen eline ipi ver o kendini asar
give a man enough rope and he will hang himself bırak kendi kuyusunu kazsın
he that will not when he may, when he will he may have nay elinde fırsat varken bir şeyden yararlan, sonra ihtiyaç duyduğunda fırsat kaçabilir
he that will not when he may, when he will he may have nay bulmuşken al/yap sonra bir daha bulamayabilirsin
he that will not when he may, when he will he may have nay elindeki fırsatı değerlendirmeyen sonra gerektiğinde bir daha o fırsatı bulamayabilir
if one sheep leaps over the ditch, all the rest will follow eğer bir koyun hendekten atlarsa, diğerleri de arkasından atlar/onu takip eder
if the mountain will not come to mohammed dağ yürümezse abdal yürür
if you chase two rabbits, you will not catch either one iki karpuz bir koltuğa sığmaz
if you chase two rabbits, you will not catch either one aynı anda iki şeyi birden yapmak için çabalarsan ikisinden de olursun
if you chase two rabbits, you will not catch either one aynı anda iki tavşan kovalayan hiçbirini yakalayamaz
if you lie with dogs, you will get fleas itle yatan bitle kalkar
if you lie with dogs, you will get fleas körle yatan şaşı kalkar
learning is a treasure that will follow its owner everywhere bilgi insanı her gittiği yerde/hayat boyu takip edecek bir hazinedir
distant water will not quench a fire nearby uzaktaki su yakındaki ateşi söndüremez
talk of the devil, and he will appear iyi insan sözünün üstüne gelir
talk of the devil, and he will appear iyi adam lafının üstüne gelir
there's none so deaf as those that will not hear hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz
there's none so deaf as those that will not hear hiç kimse duymak istemeyenler kadar sağır değildir
you will catch more flies with honey than (with) vinegar tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
you will catch more flies with honey than (with) vinegar çanakta balın olsun arı yemenden gelir
Colloquial
will of iron n. demir irade
iron will n. demir irade
will to win n. kazanma isteği
will to win n. kazanma hevesi
that will do nicely v. işe yarayacak
be certain that (something will happen or is the case) v. (bir şeydin olacağından/olduğundan) emin olmak
be certain that (something will happen or is the case) v. (bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek
will on v. kendini devam etmeye zorlamak
will on v. kendini devam etmek için teşvik etmek
will on v. devam etmesi için desteklemek
will on v. devam etmeye teşvik etmek
mom will murder you if she finds out you broke her antique vase expr. antika vazosunu kırdığını anlarsa annem seni paramparça eder
mom will kill you if she finds out you broke her antique vase expr. antika vazosunu kırdığını anlarsa annem seni paramparça eder
mom will kill you if she finds out you broke her antique vase expr. antika vazosunu kırdığını anlarsa annem seni öldürür
mom will murder you if she finds out you broke her antique vase expr. antika vazosunu kırdığını anlarsa annem seni öldürür
great danger will befall expr. başına büyük bir tehlike gelecek
nobody will believe it! expr. buna kimse inanmaz/itibar etmez!
that will do nicely expr. güzel olacak
any day will do expr. herhangi bir gün bana uyar
any day will do expr. herhangi bir gün olur
bring things that you will need expr. ihtiyacın olacak şeyleri getir
nobody knows what will happen tomorrow expr. kimse yarın ne olacağını bilemez
nobody knows what will happen in the future expr. kimse gelecekte ne olacağını bilemez
flattery will get you nowhere expr. yağcılık bir işe yaramaz/bana sökmez
time will show expr. zaman gösterecek
(one) will be lucky expr. (eğer gerçekleşirse) kendini şanslı say
a little dab will do you [us] expr. azıcık kafi
a little dab will do you [us] expr. azıcık yeterli
a little dab will do you [us] expr. bir tutam yeterli
a little dab will do you [us] expr. bir gıdım kafi
a little dab will do you [us] expr. bir damla yeterli
a little dab will do you [us] expr. bir tutam kafi
a little dab will do you [us] expr. bir çimdik yeterli
more than you will ever know expr. bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden çok fazla
more than you will ever know expr. anlayabileceğinden/fark edebileceğinden çok fazla
more than you will ever know expr. bilebileceğinden/tahmin edebileceğinden de çok
more than you will ever know expr. bilemezsin
more than you will ever know expr. anlayamazsın
more than you will ever know expr. ne kadar … bilemezsin
it/that will never do expr. bu olmaz
it/that will never do expr. öyle/böyle olmaz
it/that will never do expr. (bu) işe yaramaz
it/that will never do expr. bu kabul edilemez
it/that will never do expr. öyle/böyle devam edemez
it/that will never do expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that will never do expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
it/that will never do [uk] expr. bu olmaz
it/that will never do [uk] expr. öyle/böyle olmaz
it/that will never do [uk] expr. (bu) işe yaramaz
it/that will never do [uk] expr. bu kabul edilemez
it/that will never do [uk] expr. öyle/böyle devam edemez
it/that will never do [uk] expr. buna bir çözüm bulmak gerek
it/that will never do [uk] expr. (bir şeyi yapmak) olmaz
it’s a hundred to one that somebody/something will not do something expr. bire yüz veririm ki (biri bir şeyi yapmayacak)
it’s a hundred to one that somebody/something will not do something expr. (birinin bir şeyi yapmayacağına) bire yüz/bin/bir milyon veririm
all hell will break loose expr. ortalık çok karışacak
all hell will break loose expr. çarşı pazar karışacak
the terrorists will have won expr. teröristlere istediği verilmiş olur
the terrorists will have won expr. teröristler istediğini elde etmiş olur
the terrorists will have won expr. teröristler amacına ulaşmış olur
who will remain nameless expr. ismi lazım değil
who will remain nameless expr. ismi önemli değil
who will remain nameless expr. kim olduğu önemli değil
who will remain nameless expr. kim olduğunu açıklamayacağım (biri)
who will remain nameless expr. ismini vermeyeceğim (biri)
who will/shall remain/be nameless expr. ismi lazım değil
who will/shall remain/be nameless expr. ismi önemli değil
who will/shall remain/be nameless expr. kim olduğu önemli değil
who will/shall remain/be nameless expr. kim olduğunu açıklamayacağım biri
who will/shall remain/be nameless expr. ismini vermeyeceğim biri
who will/shall remain/be nameless expr. ismi lazım olmayan biri
who will/shall remain/be nameless expr. ismi önemli olmayan biri
somebody will/shall remain/be nameless expr. ismi lazım değil
somebody will/shall remain/be nameless expr. ismi önemli değil
somebody will/shall remain/be nameless expr. kim olduğu önemli değil
somebody will/shall remain/be nameless expr. kim olduğunu açıklamayacağım biri
somebody will/shall remain/be nameless expr. ismini vermeyeceğim biri
somebody will/shall remain/be nameless expr. ismi lazım olmayan biri
somebody will/shall remain/be nameless expr. ismi önemli olmayan biri
(someone) will be sorry expr. (biri) yaptığına pişman olacak
(someone) will be sorry expr. (biri) pişman olacak
(someone) will be sorry expr. (biri) yaptığı şey için özür dileyecek
will the real (someone) please stand up expr. gerçek (birisi) kendini gösterecek mi?
will the real (someone) please stand up expr. gerçek (birisi) ortaya çıkacak mı?
will the real (someone) please stand up expr. gerçek (birisi) nerede?
will the real (someone) please stand up expr. gerçek (birisi) ayağa kalkabilir mi lütfen?
will the real (someone) please stand up expr. (birisi) gerçek yüzünü gösterebilir mi lütfen?
will the real (someone) please stand up expr. (birisi) gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen?
will the real - please stand up expr. gerçek ... kendini gösterecek mi?
will the real - please stand up expr. gerçek ... ortaya çıkacak mı?
will the real - please stand up expr. gerçek ... nerede?
will the real - please stand up expr. gerçek ... ayağa kalkabilir mi lütfen?
will the real - please stand up expr. … gerçek yüzünü gösterebilir mi lütfen?
will the real - please stand up expr. … gerçek karakterini/gerçekte kim olduğunu gösterebilir mi lütfen?
will be along expr. yolda olmak
will be along expr. yola koyulmuş olmak
will be along expr. geliyor olmak
(one) will be lucky expr. (birinin) işi şansa kalmış
(one) will be lucky expr. olması pek mümkün değil
(one) will be lucky expr. olması çok zor
it will (all) come out in the wash expr. hiçbir şey gizli kalmaz
it will (all) come out in the wash expr. her şey gelip geçer
it will (all) come out in the wash expr. her şey yoluna girer
everything will be ok expr. her şey yoluna girecek
everything will be ok expr. her şey güzel olacak
everything will be ok expr. her şey iyi olacak
everything will be ok expr. her şey düzelecek
flattery will get you nowhere expr. yağcılık bir işe yaramaz/bana sökmez
flattery will get you nowhere expr. boşuna yağ çekme
flattery will get you nowhere expr. boşuna yağcılık yapma
flattery will get you nowhere expr. boşuna yaltaklanma
flattery will get you nowhere expr. yağcılık yaparak bir şey elde edemezsin
flattery will get you nowhere expr. yağcılıkla bir yere varamazsın
flattery will get you nowhere expr. yağ çekme
he/she will murder you expr. seni öldürecek
he/she will murder you expr. seni gebertecek
he/she will murder you expr. senin canına okuyacak
I will have you know expr. bilmiyorsan öğren
I will have you know expr. şunu bil ki
I will have you know expr. bilmen lazım ki
I will have you know expr. söylemeliyim ki
I will have you know expr. bil ki
iitywybad (If I tell you, will you buy another drink?) expr. istesem bana bir içki daha alır mısın/ısmarlar mısın?