yolda - Turkish English Dictionary
History

yolda



Meanings of "yolda" in English Turkish Dictionary : 25 result(s)

Turkish English
General
yolda under weigh adj.
yolda enroute adv.
yolda on one's way out adv.
yolda en route adv.
yolda under way adv.
yolda in the pipeline adv.
yolda on the way adv.
yolda in transit adv.
yolda in the road adv.
yolda on the road adv.
yolda agate adv.
Phrases
yolda on their way expr.
Colloquial
yolda on the way expr.
yolda in the pipeline expr.
yolda on way expr.
yolda on your way expr.
yolda on the way expr.
yolda on its way expr.
Idioms
yolda in the pipe line expr.
yolda in train expr.
yolda on the march expr.
Trade/Economic
yolda on the way expr.
Aeronautic
yolda en route adv.
Marine
yolda en route adv.
Military
yolda in transit adv.

Meanings of "yolda" with other terms in English Turkish Dictionary : 291 result(s)

Turkish English
Common Usage
yarı yolda midway adv.
yarı yolda halfway adv.
General
refüj (yolda) median n.
yarı yolda bırakan quitter n.
çukur (yolda oluşan) chuckhole n.
ıslak yolda kayma aquaplaning n.
yolda refüj median strip n.
yolda yürüyerek müzik yapan grup marching band n.
(yolda) çukur pothole n.
yolda hayatını kaybeden kimse dead on arrival n.
hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen dead on arrival n.
hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi dead on arrival n.
yolda yürürüken durup inşaat çalışmalarını veya yıkım işlemlerini seyreden yaya sidewalk superintendent n.
yolda bulunan (ağaç kütüğü gibi) engel hang-up n.
refüj (yolda) medic n.
tekerleklerin toprak yolda bıraktıkları izlerinin arasında yer alan kesintisiz tümsek middelmannetjie [south africa] n.
yaklaşık olarak yarı yolda olan dönem midpoint n.
yolda araba sürme sınavı road test n.
otomobilin yolda sürülerek denenmesi road-test n.
dolambaçlı bir yolda yönlendirme circumduction n.
yolda oluşan çukur cradle hole n.
çakıl yolda ince kenar featheredge n.
amaca giden yolda her şeyi yapan kimse sharpshooter n.
hedefe giden yolda benimsenen motto slughorn [obsolete] n.
yolda kalma strandedness n.
yolda çalışan kimse surfaceman n.
doğru yolda tutmak steady v.
birini yarı yolda bırakmak leave someone in the lurch v.
arabanın yolda durması pull up v.
doğru yolda olmak be on the right road v.
yolda oyalanmak loiter v.
yarı yolda bırakmak leave in the lurch v.
yolda olmak be on the road v.
yanlış yolda olmak lose one's bearings v.
yanlış yolda olmak be on the wrong track v.
yolda yürümek walk on the street v.
yolda yürümek walk on the road v.
yolda oynamak play on the road v.
yolda kalmak be stranded v.
birini (yolda görüp) tanımak acknowledge v.
yarı yolda durmak stop short v.
buzlu yolda kontrolden çıkmak lose control on the icy road v.
buzlu yolda kontrolünü kaybetmek lose control on the icy road v.
dolambaçlı bir yolda gitmek double v.
spiral bir yolda hareket etmek helix v.
(mektup, kargo) yolda kaybolmak miscarry v.
yolda olmak move v.
yolda sürmek road v.
yolda taşımak road v.
virajlı yolda ilerlemek dogleg v.
dolambaçlı yolda gitmek dogleg v.
izlenen yolda kararlı olmak continue v.
iyi bir yolda olmak shape up v.
aynı yolda bulunmak follow v.
istenilen hedefe giden yolda araç olarak kullanmak parlay v.
(kamyon) yükünü yolda kazara boşaltmak shed v.
yarı yolda olan midway adj.
yanlış yolda off the beam adj.
yarı yolda bulunan (yer) halfway adj.
yolda kalmış stranded adj.
yanlış yolda off base adj.
doğru yolda on track adj.
hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden dead in the field adj.
hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen dead in the field adj.
yarı yolda bulunan halfway adj.
yolda olan off adj.
orta yolda buluşan soft-shell adj.
doğru yolda on the right track adv.
bir yolda in some wise adv.
bu yolda thataway adv.
kaygan yolda on the slippery road adv.
yarı yolda halfway adv.
yanlış yolda awry adv.
yanlış yolda wrong adv.
yanlış yolda wry adv.
aynı yolda forward adv.
Phrasals
aynı yolda olmak fall in with something v.
(yolda karşı yöne vb) kaymak skid across something v.
(yolda/rastlantı eseri) birbirlerine rastlamak/karşılaşmak bump into each other v.
bozuk bir yolda ilerlemek bump along v.
doğru yolda ilerlemek potter along v.
doğru yolda ilerlemek putter along v.
bozulup yarı yolda bırakmak quit on v.
bozulup (birini) yarı yolda bırakmak quit on (one) v.
Phrases
ödeme yolda the check is in the mail expr.
bebek yolda (doğum) baby is on its way expr.
doğru yolda yürü walk the path of truth expr.
gözü yolda waiting for someone to come expr.
gözü yolda waiting for somebody to come expr.
kervan yolda düzülür make it up as you go along expr.
Proverb
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır one law for the rich and another for the poor
acele yürüyen yolda kalır (if you) sing before breakfast, (you'll) cry before night
acele yürüyen yolda kalır (if you) sing before breakfast, (you'll) cry before supper
acele yürüyen yolda kalır soft fire makes sweet malt
yolda olan yolda kalır what happens on the road stays on the road [us]
yolda olan yolda kalır what happens on tour stays on tour
bildiğin yolda yürü cobbler, stick to your trade
bildiğin yolda yürü cobbler, stick to your last
her yolda bir engel vardır every path has a puddle
her yolda bir engel vardır every path has its puddle
zengin kağnısını dağdan aşırır fakirin eşeği düz yolda şaşırır one law for the rich and another (law) for the poor
Colloquial
yolda tümsek veya çöküntü thank-you-ma'am n.
yanlış yolda olmak be off beam v.
orta yolda gitmek walk the line v.
doğru yolda on the beam adj.
ödeme yolda cheque is in the mail expr.
yolda olmak will be along expr.
Idioms
hedefe giden yolda bir basamak/geçit a stepping stone n.
(yolda) çatal fork in the road n.
kervanı yolda düzmek make (something) up as (one) goes (along) v.
yanlış yerde/yolda olmak be way off beam [uk] v.
yanlış yerde/yolda olmak be way off beam [uk] v.
(araba sürerken) yolda (yol çizgileri içerisinde) kalmak keep it between the ditches v.
zorlu bir yolda olmak have a bumpy ride v.
zorlu bir yolda olmak have a bumpy ride v.
kendi bildiği yolda gitmek take the path less chosen v.
doğru yolda olmak cook on the front burner v.
birini yarı yolda bırakmak leave someone in the lurch v.
doğru yolda olmak go in the right direction v.
doğru yolda olmak be on the right track v.
söz verilen kişiyi yarı yolda/yüzüstü bırakmak crap out of something on someone v.
(bir yolda) trafiğe çakılıp kalmak hit a parking lot on v.
yanlış yolda olmak way off base v.
yarı yolda bırakmak hang someone out to dry v.
yarı yolda bırakmak hang somebody out to dry v.
(bir yöntemi izlerken) doğru yolda olmak be on the right lines v.
yarı yolda bırakmak let down v.
yarı yolda bırakmak fink out on someone v.
yanlış yolda olmak be on the wrong scent v.
orta yolda buluşmak follow a middle course v.
orta yolda buluşmak follow/steer/take a middle course v.
orta yolda buluşmak find a/the middle way v.
belli bir yolda ilerlemek go down a road v.
belli bir yolda ilerlemek go down the road v.
yolda bırakmak pull the carpet (out) from under (one's) feet v.
yarı yolda bırakmak pull the carpet (out) from under (one's) feet v.
yolda bırakmak pull the carpet/rug out from under somebody’s feet v.
yarı yolda bırakmak pull the carpet/rug out from under somebody’s feet v.
doğru yolda ilerlemek find true north v.
başkalarına çizdiği/gösterdiği yolda aktif rol oynamak lead from the front v.
kervanı yolda düzmek be flying blind v.
ortada/orta yolda buluşmak go halfway v.
ortada/orta yolda buluşmak meet someone halfway v.
yarı yolda bırakılmak be hung out to dry v.
sadece bildiği yolda yürümek stick to (one's) knitting v.
sadece bildiği yolda yürümek stick to the knitting v.
hangi yolda ilerlediğinin farkında olmak know where (one) is going v.
doğru yolda kalmak keep on the straight and narrow v.
doğru yolda kalmak walk the straight and narrow v.
doğru yolda yürümek walk the straight and narrow v.
hedefine giden yolda zalim/merhametsiz olmak take no prisoners v.
hedefine giden yolda inatçı olmak take no prisoners v.
hedefine giden yolda kararlı olmak take no prisoners v.
(birine) bir yolda ilerleme şansı vermek put (one) in the way of (something) v.
yolda olmak be on the march v.
yarı yolda bırakılmak be left in the lurch v.
yarı yolda bırakmamak/kalmamak take a licking and keep on ticking v.
sadece yola/yolda eşlik etmek go along for the ride v.
sadece yola/yolda eşlik etmek come along for the ride v.
sadece yola/yolda eşlik etmek go along for the ride v.
sadece yola/yolda eşlik etmek come along for the ride v.
yanlış yolda olmak bark up the wrong tree v.
yolda olmak be in the pipeline v.
doğru yolda olmamak be off the rails v.
doğru/yanlış yolda olmak be on the right/wrong track v.
doğru yolda olmak be on the straight and narrow v.
doğru yolda olmak be on track v.
sadece yola/yolda eşlik etmek be along for the ride v.
sadece yola/yolda eşlik etmek go along for the ride v.
(birini/bir şeyi) yarı yolda bırakmak break faith with (someone or something) v.
bir şeyi yolda yapmak do something on the way v.
bir şeyi yolda giderken yapmak do something on the way v.
bir şeyi yolda yapmak do something along the way v.
bir şeyi yolda giderken yapmak do something along the way v.
belli bir yolda ilerlemek go down a road v.
belli bir yolda ilerlemek go down the road v.
birini yarı yolda bırakmak hang out to dry v.
yarı yolda bırakmak hang out to dry v.
doğru yolda ilerlemek/gitmek keep on (the right) track v.
doğru yolda gittiğinden/ilerlediğinden emin olmak keep on (the right) track v.
hangi yolda yürüdüğünü bilmek know where you're going v.
hangi yolda ilerlediğinin farkında olmak know where you're going v.
(birini) yarı yolda bırakmak leave (one) hanging v.
(birini) yarı yolda bırakmak leave (one) hanging in midair v.
kendi çizdiği yolda ilerlemek plough a lonely furrow v.
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek plough a lonely furrow v.
kendi çizdiği yolda ilerlemek plough your own furrow v.
diğerlerinden ayrı/farklı bir yolda yürümek/ilerlemek plough your own furrow v.
yarı yolda bırakmak pull the rug v.
(birini) yarı yolda bırakmak pull the rug (out) from under (someone's) feet v.
birini/bir şeyi yarı yolda bırakmak pull the rug from under someone/something v.
yarı yolda bırakmak pull the rug out v.
(birini) yarı yolda bırakmak pull the rug out (from (under) one) v.
yarı yolda bırakmak pull the rug out from under v.
doğru yolda olmak take the right tack v.
doğru yolda olmak take the right track v.
doğru yolda ilerlemek stay on (the right) track v.
orta yolda buluşmak take a middle course v.
kendi bildiği yolda gitmek take the path less traveled v.
kendi bildiği yolda gitmek take the road less traveled v.
(bir işe, sektöre, role) girmek için bir yolda ilerlemek work (one's) way into (something or some place) v.
dönüşü olmayan bir yolda beyond recall adj.
kervan yolda düzülür all right on the night adj.
kervan yolda düzülür all right on the night adj.
herkesin kullandığı yolda along the beaten track adv.
açılmış yolda/yoldan along the beaten track adv.
herkesin kullandığı yolda on the beaten track adv.
açılmış yolda/yoldan on the beaten track adv.
yolda geçirerek on the road adv.
yolda olarak on the road adv.
kervan yolda düzülür it'll be all right on the night expr.
bildiğin yolda yürü stick to your knitting expr.
doğru yolda on the right tack expr.
başarıya giden yolda on the right tack expr.
yanlış yolda on the wrong tack expr.
(biri) başarısızlığına giden yolda (üç hakkından birini, ikisini, üçünü de) kullanmış (one, two, three) strikes against (someone or something) expr.
yola/yolda eşlik etme along for the ride expr.
sadece yola/yolda eşlik etme (just) along for the ride expr.
doğru yolda along the right lines expr.
yola/yolda eşlik etme along for the ride expr.
sadece yola/yolda eşlik etme (just) along for the ride expr.
doğru yolda along the right lines expr.
herkesin kullandığı yolda (olmayan) (off) the beaten track expr.
ödeme yolda (bir zaman kazanma yöntemi) the check is in the mail expr.
(bir şeye/bir yere) doğru yolda on the way (to something or some place) expr.
(birine/bir şeye) doğru yolda on (one's) way to (someone or some place) expr.
doğru yolda on the right lines expr.
başarıya giden yolda on the right lines expr.
tekrar yolda/yollarda on the road again expr.
doğru yolda on the straight and narrow expr.
doğru yolda kalan on the straight and narrow expr.
yanlış yolda on the wrong scent expr.
Speaking
asla beni yarı yolda bırakmazlar they never let me down n.
bu yolda çok emek harcadık we’ve expended a lot of effort on this expr.
ikinci çocuk/bebek yolda second baby is on the way expr.
yolda görsem tanımam I wouldn't know her if she fell on me expr.
yolda olduğunu söylediler they said he's on his way expr.
bu yolda git take this road expr.
Trade/Economic
gerek limanda ve gerekse yolda sigortalı at and from n.
(yolda) engel boom n.
yükün yolda aktarılması transshipment n.
Politics
yolda çalışma yükümlülüğü road work n.
Technical
yolda! on the way n.
yolda şarj aleti travel charger n.
vagonları yolda çekmek için gerekli gücü saptayan dinamometre pirameter n.
yolda karıştırılmış mixed in transit adj.
yolda mesafeyi ölçmeye yarayan odometrous adj.
yolda giderken en route adv.
Construction
(yolda) bir veya birden fazla bitümlü malzeme katmanından oluşan ince yüzey blanket n.
yolda kullanılan çakıl loose metal [new zealand] n.
Automotive
ıslak yolda kayma aquaplaning n.
sürekli asfalt yolda çalışma şartı continuous highway service n.
yolda veya arazide gitmek icin dizayn edilmiş hafif ve kıvrak araç suv n.
yolda veya arazide gitmek icin dizayn edilmiş hafif ve kıvrak araç sport utility vehicle n.
yolda kalmış stranded adj.
Traffic
yolda yer alan orta şerit central reservation n.
(yolda) cep turn-out n.
arabanın itilerek veya yokuş aşağı bir yolda serbest bırakılarak çalıştırılması bump starting n.
arabanın itilerek veya yokuş aşağı bir yolda serbest bırakılarak çalıştırılması push starting n.
arabanın itilerek veya yokuş aşağı bir yolda serbest bırakılarak çalıştırılması pop starting n.
yolda çalışma road works n.
yolda yaya geçici olduğunu gösteren yanıp sönen bir ışık beacon n.
yolda yaya geçici olduğunu gösteren yanıp sönen bir ışık belisha beacon n.
yolda refüj medium strip n.
yolda araba sürme sınavı yapmak road-test v.
engebeli yolda off-road adv.
Railway
yolda gideceği yere göre ayrılmış posta taşıyan tren railway mail car n.
Aeronautic
tahmini yolda geçen süre estimated time en route n.
Botanic
tohum kabuğu çizgisi kalaza ve orifis arasındaki yarı yolda biten hemitropal adj.
Military
yolda geçen tahmini süre estimated time en route n.
Hunting
taşıdığı avı yarı yolda düşüren köpek dropper n.
Sport
halka açık yolda yapılan yüksek hızlı motosiklet yarışı burnup n.
disk yerine topla yolda veya sokakta oynanan bir hokey türü road hockey [canada] n.
başka atın daha önce geçtiği yolda ilerlemek cross v.
Abbreviation
yolda gideceği yere göre ayrılmış posta taşıyan tren tpo (traveling post office) n.
Archaic
doğru yolda olma right n.
yolda olmak wag v.
Slang
yolda yatan ceset road kill n.
yolda toplanan sigara izmaritleri road kill n.
yolda yürürken karşılaşılan engel drunk catcher n.
yolda tümsek wham bam thank you ma'am n.
yolda ezilmiş hayvan leşi tv dinner (turkey vulture dinner) n.
yolda ölmüş hayvan road pizza n.
yolda duran avcı roadster [dated] [uk] n.
yarı yolda bırakmak crap out (of something) (on someone) v.
yarı yolda pes etmek crap out (of something) (on someone) v.
yarı yolda bırakmak crap out v.
yarı yolda pes etmek crap out v.
yarı yolda bırakmak fink out v.
(birini/bir şeyi) yarı yolda bırakmak fink out on (someone or something) v.
(birini/bir şeyi) yarı yolda bırakmak fink out (on someone/something) v.