Inglés | Turco | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | finally adv. | nihayet | ||
I finally delivered my project a week after the deadline. Son teslim tarihinden bir hafta sonra nihayet projemi teslim ettim. More Sentences |
||||
Common Usage | finally adv. | en sonunda | ||
We considered going, but finally decided against it. Gitmeyi düşünüyorduk, ama en sonunda vazgeçtik. More Sentences |
||||
General | ||||
General | finally adv. | en sonunda | ||
Tom finally agreed to do that. Tom bunu yapmayı en sonunda kabul etti. More Sentences |
||||
General | finally adv. | son olarak | ||
Finally, here is Andrew, the brains behind our project. Son olarak, işte Andrew, projemizin arkasındaki beyin. More Sentences |
||||
General | finally adv. | bir de | ||
The little boy started to run, caught his friend, and finally hugged her. Küçük çocuk koşmaya başladı, arkadaşını yakaladı ve bir de ona sarıldı. More Sentences |
||||
General | finally adv. | sonunda | ||
A good and clear result has finally been achieved. Sonunda iyi ve net bir sonuç elde edildi. More Sentences |
||||
General | finally adv. | tamamen | ||
This compromise has, then, not finally removed this topic from the agenda. O halde bu uzlaşma, bu konuyu gündemden tamamen çıkarmış değildir. More Sentences |
||||
General | finally adv. | kesin olarak | ||
The dispute between the two countries was not finally settled until 1999. İki ülke arasındaki anlaşmazlık 1999 yılına kadar kesin olarak çözülemedi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | finally n. | nihayet | ||
Having said that, I am pleased to note that we are finally making progress in Internet broadcasting. Bununla birlikte, internet yayıncılığı konusunda nihayet ilerleme kaydettiğimizi belirtmekten memnuniyet duyuyorum. More Sentences |
||||
Technical | finally adv. | sonunda | ||
But finally we have seen the damage the CFP has done to the fishing stocks around our own coastlines. Ama sonunda OBP'nin kendi kıyılarımızdaki balık rezervlerine verdiği zararı gördük. More Sentences |
||||
General | ||||
General | (finally) realize a desirable condition v. | adama dönmek | ||
General | be finally at hand v. | gelip çatmak | ||
General | finally adv. | velhasıl | ||
General | finally adv. | gecikmeli de olsa | ||
General | finally adv. | bu kadar bekledikten sonra | ||
Phrases | ||||
Phrases | all the pieces finally clicked into place expr. | sonunda taşlar yerine oturdu | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | finally expr. | hele şükür | ||
Colloquial | finally someone is stepping up and actually doing something expr. | nihayet öne çıkıp bir şeyler yapan biri çıktı | ||
Speaking | ||||
Speaking | we finally have a vacation expr. | nihayet tatil yapıyoruz | ||
Speaking | finally got here expr. | nihayet gelebildin | ||
Speaking | it finally dawned on me expr. | nihayet kafama dank etti | ||
Speaking | you're finally here expr. | sonunda buradasın | ||
Speaking | what finally changed your mind? expr. | sonunda fikrini ne değiştirdi? |