ucunda - Turco Inglés Diccionario
Historia

ucunda



Significados de "ucunda" en diccionario inglés turco : 1 resultado(s)

Turco Inglés
Phrases
ucunda on the margin of expr.

Significados de "ucunda" con otros términos en diccionario inglés turco: 303 resultado(s)

Turco Inglés
General
parmaklarının ucunda yürüme tiptoeing n.
dilimin ucunda hali/durumu tip-of-the-tongue state n.
şekil itibarıyla kaşığa benzeyen ucunda üç sivri çıkıntı olan mutfak gereci spork n.
ucunda el biçimli uzantı bulunan sırt kaşıma sopası backscratcher n.
etek ucunda bir şeyler taşımak için katlanabilen ön kısım lap n.
(özellikle güney amerika'da) hayvan avlamak için kullanılan, ucunda ağırlık olan bir ip bola n.
(özellikle güney amerika'da) hayvan avlamak için kullanılan, ucunda ağırlık olan bir ip bolas n.
bir ucunda paçavralar bulunan, ekmek fırınını temizlemek için kullanılan sırık maukin [uk] n.
bir ucunda paçavralar bulunan, ekmek fırınını temizlemek için kullanılan sırık mawkin [dialect] n.
(jonglörlükte) bir ip veya kablonun ucunda döndürülen, poi toplarına benzer bir aksesuar meteor n.
haddehane çekicinde ucunda çekiç başı bulunan sap helve n.
ayakkabıların ucunda kullanılan sertleştirme malzemesi boxing n.
eskiden new york'taki long island adası'nın doğu ucunda yaşamış olan yerli kabileye mensup kimse montauk n.
iki ucunda halkalar olan gem gag n.
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan dandi n.
hindistan'da kullanılıp her iki ucunda birer çıkıntısı olan bir tahtırevan dandy n.
(eğlence parkında) özellikle ucunda su olan hız treni chute-the-chutes n.
ucunda sallantılı süs bulunan küpe drop n.
ucunda sallantılı süs bulunan küpe drop earring n.
ucunda sallantılı süs bulunan küpe pendant earring n.
(kaydırılan kütüğün ön ucunda kullanılan) metal levha pan n.
eğreltiotu gibi bitkilerin ucunda bulunan kıvrık kısım fiddle head n.
cam üfleme borusunun ucunda biriken erimiş camı toplayan kimse gatherer n.
ucunda çekül bulunan ip plummet line n.
ucunda küçük, yuvarlak ve hareketli naylon, plastik veya metal bilye bulunan bir kalem rollerball n.
ucunda bilye bulunan kalem rollerball pen n.
ucunda birbirine dikili iki deri parçası olan bir çeşit sopa slapstick n.
manyetik iğne ucunda güneye yatkınlık southness n.
(manyetik iğne ucunda) güneye meyil southness n.
tüy ucunda yer alan parlak leke spangle n.
iki ucunda yarım top yer alan çubuklu bir mermi stang ball n.
dilinin ucunda olmak be on the tip of one's tongue v.
(bale) parmak ucunda dönmek pirouette v.
her iki ucunda da kamçı olan amphitrichous adj.
şehrin iki ayrı ucunda bulunan crosstown adj.
ucunda küçük çengel olan hamulose adj.
ucunda ölüm olan life-and-death adj.
(hanedan armaları) ucunda kare şeklinde parça bulunan cramponee adj.
çubuğun ucunda yer alan pole adj.
sırık ucunda bulunan pole adj.
bitki desteğinin ucunda bulunan innate adj.
dünyanın öteki ucunda at the back of adv.
dilinin ucunda on the tip of one's tongue adv.
caddenin öbür ucunda at the far end of the street adv.
parmağının ucunda do (something) easily and skillfully adv.
dünyanın bir ucunda at the back of beyond adv.
bir ucunda dallanan metil grubunun bağlı olduğu düz karbon atomu zincirine sahip anlamı veren ön ek is- pref.
Phrasals
bir şeyin ucunda sallantıda bırakılmak hang by something v.
Phrases
diğer ucunda at the other end expr.
diğer ucunda on the other end expr.
Colloquial
(birinin) parmaklarının ucunda olmak be (one's) for the asking v.
(birinin) parmaklarının ucunda olmak be there for the taking v.
işin ucunda (bir şey de) var can't be bad expr.
kasabanın diğer ucunda on the other end of town expr.
Idioms
ipin ucunda borrowed time n.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) turned around (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) twisted around (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) wound around (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak turn (someone) around (one's) (little) finger v.
ipin ucunda olmak exist on borrowed time v.
parmaklarının ucunda olmak be there for the taking v.
bıçağın ucunda olmak be on a knife edge v.
dilinin ucunda olmak be on the tip of one's tongue v.
öfkesi burnunun ucunda olmak have a chip on one's shoulder v.
parmağının ucunda oynatmak wind around one's little finger v.
süngünün ucunda olmak be on a knife edge v.
parmak ucunda yürümek walk on the balls of the feet v.
parmağının ucunda oynatmak have somebody on a string v.
parmağının ucunda oynatmak twist around one's little finger v.
parmağının ucunda oynatmak wrap around one's little finger v.
(birinin) parmaklarının ucunda olmak be (one's) for the taking v.
birinin parmaklarının ucunda olmak be somebody's for the taking v.
birinin parmaklarının ucunda olmak be there for the taking v.
ipin ucunda olmak be living on borrowed time v.
ipin ucunda olmak be living on borrowed time v.
ipin ucunda olmak be on borrowed time v.
dilinin ucunda olmak be on the tip of your tongue v.
burnunun ucunda olup biteni görememek can't see past the end of (one's) nose v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) turned round (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) twisted round (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) wound round (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak have (someone) wrapped round (one's) (little) finger v.
namlunun ucunda olmak stare down the barrel of a gun v.
namlunun ucunda olmak stare down the barrel of one's gun v.
(birini) parmağının ucuyla/ucunda oynatmak turn (someone) round (one's) (little) finger v.
parmağının ucunda oynatmak twist around little finger v.
parmağının ucunda oynatmak twist around one's finger v.
parmağının ucunda oynatmak turn around one's finger v.
parmağının ucunda oynatmak wind around one's finger v.
parmağının ucunda oynatmak wrap around one's finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak twist someone around your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak wrap someone around your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak twist somebody around your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak wind somebody around your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak wrap somebody around your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak twist somebody round your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak wind somebody round your little finger v.
birini parmağının ucunda oynatmak wrap somebody round your little finger v.
(birini) parmağının ucuyla/ucunda oynatmak wind (someone) round (one's) (little) finger v.
parmağının ucuyla/ucunda oynatmak wind around one's finger v.
(birini) parmağının ucuyla/ucunda oynatmak wrap (someone) round (one's) (little) finger v.
ipin ucunda on borrowed time adj.
burnunun ucunda under someone's nose expr.
burnunun dibinde/ucunda right under someone's very nose expr.
dünyanın öbür ucunda/ucuna halfway round the world expr.
dilimin ucunda on the tip of my tongue expr.
dilinin ucunda on the tip of one's tongue expr.
parmaklarının ucunda at the end of (one's) fingertips expr.
parmaklarının ucunda at the end of (one's) fingertips expr.
(birinin) dilinin ucunda on (one's) lips expr.
birinin dilinin ucunda on someone's lips expr.
dilimin ucunda it's on the tip of my tongue expr.
bir toplu iğnenin ucunda kaç melek dans eder how many angels can dance on the head of a pin expr.
(birinin) parmaklarının ucunda (one's) for the asking expr.
(birinin) burnunun ucunda (right) under (one's) (very) nose expr.
(birinin) parmaklarının ucunda at (one's) fingertips expr.
namlunun ucunda at gunpoint expr.
parmaklarının ucunda at your fingertips expr.
dilinin ucunda on the tip of tongue expr.
dilinin ucunda on the tip of your tongue expr.
burnunun ucunda under nose expr.
burnunun ucunda under your nose expr.
Speaking
dilimin ucunda it is on the tip of my tongue expr.
Politics
güney amerikanın güney ucunda bulunan yerli bir halk fuegian n.
kuzeydoğu çin'de, mançurya'nın liaodong yarımadası'nın güney ucunda bulunan stratejik bir bölge kwantung leased territory n.
Industry
bağlantı parçalarını tutturmak için borunun ucunda yer alan vida dişi makeup n.
Technical
ucunda kancalar bulunan tutma aleti grappling iron n.
bir ucunda iki tane küçük diğer ucunda ise bir tane büyük bıçak bulunan kompakt ve katlanabilir bir bıçak whittler n.
(matkap) delme ucunda oluklar arasındaki konik alan bridge n.
ilmek yapmak için kementin ucunda bulunan delik hondo n.
(sarkaçlı saat süspansiyon yayı ucunda bulunan) metal ağız chop n.
duvarda çıkıntı yapan ve ucunda kaldırma ekipmanı bulunan sabit kol veya destek derrick n.
bir ucunda kütük, diğer ucunda buhar silindiri ve orta noktada bağlama kolu bulunan buhar makinesi grasshopper engine n.
çift bıçaklı sabanın arka ucunda bulunan ve saban demirini yönlendirip sabit tutan plaka veya çark rudder n.
(kirleri milden uzak tutmak için) vagon tekeri yuvasının ucunda yer alan plaka cuttoo plate n.
varil pompasının ucunda yer alan vana potlid valve n.
deri kayışın ucunda ilmek yapmak için koşum takımına takılan özel tasarımlı metal toka conway buckle n.
deri kayışın ucunda ilmek yapmak için koşum takımına takılan özel tasarımlı metal toka conway loop n.
biçme makinesinin kesici çubuğunun dış ucunda bulunup kesilecek ürünü ayıran çıkıntı divider n.
bir ucunda kereste, taş gibi tutmak için delik bulunan kısa demir çubuk dog iron n.
aksamların ucunda geçme yaparak birleştiren kimse scarfer n.
aksamların ucunda geçme yaparak birleştiren kişi scarpher n.
yaprak yay ucunda bulunan spiral bölüm scroll n.
ucunda geçme yapmak scarf v.
halat ucunda düğüm oluşturmak crown v.
bir ekseninin her iki ucunda farklı formlara sahip olan (kristal) hemimorphic adj.
Computer
bağlantı kablolarının ucunda porta oturması gereken pim pin n.
Mechanic
ahşap bir aksın ucunda bulunup ince ve geniş çıkıntıları olan demir pim wing gudgeon n.
Textile
(dokuma tezgahında) gücü takımı ucunda yer alan çubuk shaft n.
Architecture
roma bazilikalarının bir ucunda yer alan yükseltilmiş platform tribune [rare] n.
her iki ucunda ya da her iki tarafındaki revaklarında sütunları olan tapınak amphiprostyle n.
her iki ucunda ya da her iki tarafındaki revaklarında sütunları olan (yapı) amphiprostylar adj.
her iki ucunda ya da her iki tarafındaki revaklarında sütunları olan (yapı) amphistylar adj.
her iki ucunda ya da her iki tarafındaki revaklarında sütunları olan (yapı) porticoed adj.
her iki ucunda ya da her iki tarafındaki revaklarında sütunları olan (yapı) amphiprostyle adj.
Woodworking
ucunda kavisli bir kesici bulunan, küçük ağaçları budamak için kullanılan uzun kollu bir budama testeresi lopper n.
ucunda kavisli bir kesici bulunan, küçük ağaçları budamak için kullanılan uzun kollu bir budama testeresi pruning hook n.
ucunda kavisli bir kesici bulunan, küçük ağaçları budamak için kullanılan uzun kollu bir budama testeresi pruner n.
Automotive
kampanalı frende pedalın ucunda bulunan başlık anchor n.
Railway
ucunda kapı olmayan tren yüklüğü veya posta arabası blind n.
(ingiliz demiryollarında) trenin en ucunda bulunan yarı kompartıman coupe n.
Marine
bir ucunda radanza bulunan kısa tel lizard n.
direğin veya borunun ucunda bulunan ve içinden başka bir direk veya borunun geçirilip sabitlendiği halkalı demir parça withe n.
denizcilerin taşınmakta olan yükün kayıp gitmesini önlemek için kancanın açık ucunda kullandığı palamar mousing n.
dümenin ön ucunda bulunan direk benzeri öğesi rudderpost n.
dümenin ön ucunda bulunan direk benzeri öğesi rudderstock n.
(halat ucunda oluşturulan) kasa flemish eye n.
falaka ucunda yer alan iki mastika span blocks n.
Mining
her iki ucunda dikey bir şaft bulunan bir drenaj galerisi blind level n.
Medical
ucunda ışıklı kamera bulunan ince bir cihaz kullanılarak iç organların incelenmesi endoscopy n.
kıl ucunda çatallanma distrix n.
Anatomy
yetişkinlerde uzun kemiklerin ucunda bulunan ilik yellow bone marrow n.
yetişkinlerde uzun kemiklerin ucunda bulunan ilik yellow marrow n.
kemiğin ucunda oluşan yuvarlak çıkıntı epicondyle n.
uyluk kemiğinin iç tarafının alt ucunda görülen kondil medial condyle n.
aksonun ucunda diğer nöronlarla sinaps oluşturan topuz benzeri genişleme bouton n.
aksonun ucunda diğer nöronlarla sinaps oluşturan topuz benzeri genişleme bouton terminal n.
aksonun ucunda diğer nöronlarla sinaps oluşturan topuz benzeri genişleme end foot n.
omurganın her iki ucunda bulunup kolları ve bacakları destekleyen kemiğimsi halkalardan her biri girdle n.
penisin ucunda bulunan koni biçimindeki damarlı yapı glans penis n.
göğüs kemiğinin ön kısmında bulunup köprücük kemiklerinin arasından öne doğru çıkıntı yapan ve genellikle ucunda kıkırdak bulunan yapı omosternum n.
kuyruk sokumunun ucunda bulunan küçük bir damar dokusu kütlesi coccuscoccygeal glands n.
kuyruk sokumunun ucunda bulunan küçük bir damar dokusu kütlesi coccygeal body n.
Psychology
dilimin ucunda olgusu tip of the tongue phenomenon n.
dilimin ucunda fenomeni tip of the tongue phenomenon n.
Physiology
sinir ucunda yer alan kese benzeri yapı synaptosome n.
sinir ucunda açığa çıkan maddeyle ilgili neurohumoral adj.
sinir ucunda açığa çıkan maddeye ait neurohumoral adj.
sinir ucunda yer alan kese benzeri yapıya ait synaptosomal adj.
Pathology
parmak ucunda ağrılı apse panaritium n.
Veterinary
ineğin meme ucunda tıkanıklık spider n.
Gastronomy
(et gibi) çubuğun ucunda servis edilen baharatlı gıda lollipop n.
(et gibi) çubuğun ucunda servis edilen baharatlı gıda lollypop n.
Geometry
çapın iki ucunda bulunan (çemberin üzerindeki iki nokta) opposite adj.
Chemistry
molekül oluşturan bir atom zincirinin ucunda veya yakınında terminal adj.
Biology
bir ucunda içe doğru büzülmüş tenya kafası olan, uzun solucan benzeri larvalara benzeyen, modifikasyona uğramış keseli larva tetrathyridium n.
her iki ucunda kamçısı olan bakteriler amphitricha n.
mantarlarda gövden ucunda bir spordan üreyen sporun sonrasında başka spor üretmesi şeklindeki spor çimlenmesi repetition n.
sentromerin ucunda veya ucuna yakın olan (kromozom) telocentric adj.
ucunda kıskaç benzeri bir organ bulunan monodactylous adj.
bir ucunda tek bir kamçı bulunan (bakteri) monotrichic adj.
bir ucunda tek bir kamçı bulunan (bakteri) monotrichate adj.
ucunda ipliksi bir çıkıntı bulunan filose adj.
Marine Biology
bir ucunda üç farklı çıkıntısı olan uzun sünger iğnesi triaene n.
silindir biçimli başının ucunda küçük bir ağzı ve burnu olan ince bir deniz balığı tube snout (aulorhyndus flavidus) n.
her iki ucunda üç farklı ışını olan sünger dikeni amphitriaene n.
derisidikenlilerde vücut duvarında, sırt tarafında veya vücudun içi kısmında olabilen taş kanalın ucunda yer alan delikli veya gözenekli gövde madreporic body n.
derisidikenlilerde vücut duvarında, sırt tarafında veya vücudun içi kısmında olabilen taş kanalın ucunda yer alan delikli veya gözenekli gövde madreporic tubercle n.
Zoology
kuyruk ucunda çiviye benzeyen dik bir nokta olan küçük bir kanguru nail-tailed kangaroo (onychogalea) n.
kuyruk ucunda çiviye benzeyen dik bir nokta olan küçük bir kanguru nail-tailed wallaby n.
tekerlekli hayvanlarda gövdenin ön ucunda yer alan huni şeklindeki disk trochus n.
tekerlekli hayvanlarda gövdenin ön ucunda yer alan huni şeklindeki disk trochal disc n.
(süngerlerde) ucunda ufak dişleri olan dairemsi yapılı ufak diken amphidisc n.
(süngerlerde) ucunda ufak dişleri olan dairemsi yapılı ufak diken amphidisk n.
memelilerde burun ucunda bulunan pürüzlü derinin kılsız kısmı rhinarium n.
memelilerin burun ucunda bulunan ağır ve sarkık deri parçası muffle n.
çeşitli omurgasızların yumurtalarının bir ucunda bulunan dairesel kapak operculum n.
halkalı solucanların distal ucunda çentikli halde bulunan kavisli bir seta crotchet n.
duyu siniri lifinin ucunda yer alıp bir veya birkaç hücreden oluşan basit duyu organı sensillum n.
bazı hayvanların kalça kemiğinin sakral ucunda bulunan kıkırdak dokulu kemik ucu suprailium n.
bazı hayvanların kalça kemiğinin sakral ucunda bulunan kıkırdak dokulu kemik ucu supra-ilium n.
(at) ön ayağını parmak ucunda dinlendirmek point v.
Botanic
tek bir sapın ucunda yetişen çiçek veya meyve kümesi truss n.
eğreltiotu gibi bitkilerin ucunda bulunan kıvrık kısım fiddlehead n.
çiçek açan bitkide olgun embriyo kesesi içindeki yumurtanın karşı ucunda yer alan üç hücre antipodal n.
filiz ucunda küçük çıkıntılar şeklinde görülen ve yaprak oluşturan hücre grubu leaf primordium n.
sapının ucunda küçük demetler halinde açık lila veya mavi-mor renkli büyük çiçekleri bulunan küçük bir çalı bitkisi lowbush penstemon n.
sapının ucunda küçük demetler halinde açık lila veya mavi-mor renkli büyük çiçekleri bulunan küçük bir çalı bitkisi penstemon fruticosus n.
sapının ucunda küçük demetler halinde açık lila veya mavi-mor renkli büyük çiçekleri bulunan küçük bir çalı bitkisi shrubby penstemon n.
meyveleri sapının ucunda olan acrocarpous adj.
dalın veya sapın ucunda büyüyen terminal adj.
sapın ucunda süresiz olarak devam etmeyen determinate adj.
ucunda geniş kemer bulunan rounded adj.
çiçek tacı sap ucunda aniden genişleyen (taç yaprak) salverform adj.
düz büyüyüp ucunda kapıcığı bulunan (tohum tomurcuğu) orthotropous adj.
sapının her iki tarafında yaprakçıklar yer alıp ucunda yaprakçık bulunmayan paripinnate adj.
sap ucunda bulunan stipitate adj.
Agriculture
harman makinesinin arka ucunda bulunan ayarlanabilir elek chaffer n.
tarla ucunda veya çit yakınındaki sürülmemiş toprak headland n.
Forestry
bir grup kütüğü bağlamak için kullanılan, bir ucunda halka ve diğer ucunda kanca bulunan kısa zincirli cihaz toggle n.
Fishery
her iki ucunda kanca olan üzerine balina kemiği tutturulmuş bir tür olta dandy line n.
ucunda yapay sinek bulunan olta iğnesi fly hook n.
Literature
harry potter kitap ve film serisinde asanın ucunda ışık belirmesini sağlayan büyü lumos n.
Linguistics
dil ucunda üretilen slit adj.
Archaeology
isviçre'deki neuchâtel gölü'nün doğu ucunda bulunan arkeolojik bölge la tène n.
Religious
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) trefle adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) botonée adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) botonnée adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) treflé adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) trefly adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) treflée adj.
her bir kolunun ucunda üç adet top olan (haç) trefoiled adj.
Geography
norveç'in güney ucunda bir burun naze n.
newfounland'in güneydoğu ucunda bulunan burun race cape n.
afrika kıtasının güney ucunda namibya ile güney afrika topraklarının bir bölümünde yer alan bir bölge north karroo n.
avrupa'nın en kuzey ucunda yer alan, rusya'ya bağlı takımada novaya zemlya n.
cebelitarık boğazı'nın batı ucunda, fas'ın kuzeyinde bulunan bir şehir tangiers n.
sahra'nın güney ucunda bir şehir timbuctoo n.
sahra'nın güney ucunda bir şehir timbuktu n.
labrador'un kuzey ucunda yer alan yabani bir kırsal alan torngat mountains national park n.
akabe körfezi'nin kuzey ucunda yer alan, kızıldeniz'deki tek israil limanı eilat n.
akabe körfezi'nin kuzey ucunda yer alan, kızıldeniz'deki tek israil limanı elat n.
akabe körfezi'nin kuzey ucunda yer alan, kızıldeniz'deki tek israil limanı elath n.
iskoçya'nın kuzeydoğu ucunda yer alan bir köy john o'groats n.
iskoçya'nın kuzey ucunda bir bölge john ogroats house n.
malakka yarımadası'nın güney ucunda yer alan eski federasyonun ismi malaya n.
norveç'in güney ucunda bir burun lindesnes n.
new jersey'in güneydoğu ucunda, delaware körfezi'nde yer alan bir burun may n.
new jersey'in güneydoğu ucunda, atlas okyanusu ile delaware körfezi arasında yer alan bir yarımada may n.
new jersey'in güneydoğu ucunda, atlas okyanusu ile delaware körfezi arasında yer alan bir yarımada may cape n.
iskoçya'nın kuzeybatı ucunda bir burun wrath n.
iskoçya'nın kuzeybatı ucunda bir burun wrath cape n.
somali'nin kuzeydoğu ucunda bir burun guardafui n.
somali'nin kuzeydoğu ucunda bir burun cape guardafui n.
Military
geçmişte askerlerin taşıdığı, ucunda torpido bulunan direk torpedo boom n.
Hunting
silah olarak veya mermi niyetine kullanılan, ucunda topuz olan değnek knobstick n.
Sport
onar kişilik iki takımın ucunda ağ bulunan uzun saplı sopalarla dikdörtgen sahada oynadığı takım oyunu lacrosse n.
ayak ucunda sıçrama top loop jump n.
aynı takımdan sahanın iki ucunda oynayan benzer iki oyuncudan biri bookend n.
ucunda tel veya halat kancanın takılı bulunduğu, farklı şekillerde olabilen bir blok chock n.
ucunda tel veya halat kancanın takılı bulunduğu blok chockstone n.
paralel barların ucunda yapılan, kişinin çenesi barların hizasına gelecek kadar kollarını büktüğü ve sonrasında düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırdığı bir jimnastik egzersizi dip n.
bovling pistinin ucunda, kukaların içine düştüğü küçük alan pit n.
ucunda düğme bulunan, dairesel bir kabza siperine sahip ince ve esnek bir kılıç ile yapılan eskrim sporu foil n.
paralel barların ucunda, çeneyi barların hizasına gelecek kadar kolları büktükten sonra düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırmak dip v.
Basketball
sahanın her iki ucunda saha çizgisi ve faul çizgisi arasındaki alan key n.
boyalı alanın ucunda yer alan çizgili alan floor n.
Art
(bale) ayak parmaklarının en ucunda durularak yapılan bir hareket pointe n.
Music
(bale) destek ayağının ucunda adım atarak yapılan piqué adj.
Mythology
her iki ucunda birer kafası bulunan ve ileri-geri hareket edebilen zehirli bir yılan amphisbaena n.
Engineering
dış ucunda desteklenmeyen bir çıkıntısı olan kiriş, makas veya köprü cantalever n.
dış ucunda desteklenmeyen bir çıkıntısı olan köprü cantalever bridge n.
dış ucunda desteklenmeyen bir çıkıntısı olan kiriş, makas veya köprü cantilever n.
dış ucunda desteklenmeyen bir çıkıntısı olan köprü cantilever bridge n.
Ornithology
soluk borusunun alt ucunda östaki borusu olan ötücü kuşlar tracheophonae n.
soluk borusunun alt ucunda östaki borusu olan ötücü kuşlardan olan tracheophonine adj.
soluk borusunun alt ucunda östaki borusu olan ötücü kuşlarla ilgili tracheophonine adj.
soluk borusunun alt ucunda östaki borusu olan ötücü kuşlardan olan tracheophonous adj.
soluk borusunun alt ucunda östaki borusu olan ötücü kuşlarla ilgili tracheophonous adj.
Reptiles
uzun kuyruklarının ucunda deriye benzer geniş bir kısım bulunan pterodaktil cinsi rhamphorhynchus n.
Entomology
bazı sineklerde anten ucunda bulunan çıkıntı arista n.
Modern Slang
çıplak ayakla parmak ucunda yürümek air-heel v.
Anthropology
sfenoid kemiğin büyük kanadının ucunda bir nokta crotaphion n.