-or - Turc Anglais Dictionnaire

-or

Sens de "-or" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 3 résultat(s)

Anglais Turc
General
-or suf. yapan anlamı veren son ek
-or suf. hal anlamı veren son ek
-or suf. etkinlik anlamı veren son ek

Sens de "-or" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
more or less adv. aşağı yukarı
You have provided concise answers to all the points, and more or less within your allotted speaking time.
Tüm noktalara özlü yanıtlar verdiniz ve bunu aşağı yukarı size ayrılan konuşma süresi içinde yaptınız.

More Sentences
more or less adv. az çok
Until now, it has more or less been considered that we had two processes which did not necessarily converge.
Şimdiye kadar zorunlu olarak yakınsamayan iki sürecimiz olduğu az çok kabul ediliyordu.

More Sentences
or conj. ya da
State development aid is not sufficient, even if we manage to double or triple it.
İki ya da üç katına çıkarmayı başarsak bile devlet kalkınma yardımı yeterli değildir.

More Sentences
or conj. veya
Have the other members of the Council or the Commission been consulted?
Konsey veya Komisyonun diğer üyelerine danışıldı mı?

More Sentences
General
yes or no n. evet veya hayır
A simple yes or no will suffice.
Basit bir evet veya hayır yeterli olacaktır.

More Sentences
bias against (someone or something) n. (birine ya da bir şeye) karşı önyargı
He's biased against Christianity.
Hıristiyanlığa karşı önyargılı.

More Sentences
reflect the reality (or realities) v. gerçekleri yansıtmak
The shadow boxing has finished and these tensions reflect the reality that we are now in a vigorous process.
Gölge boksu sona erdi ve bu gerilimler artık güçlü bir sürecin içinde olduğumuz gerçeğini yansıtıyor.

More Sentences
reflect the truth (or truths) v. gerçekleri yansıtmak
At least let the record reflect the truth of senior year.
En azından kayıtlar son sınıfın gerçeğini yansıtsın.

More Sentences
suffer (physically or mentally) v. acı yaşamak
Now, it is a question of preventing as much suffering as possible in the wake of the war.
Şimdi mesele, savaşın ardından mümkün olduğunca fazla acının yaşanmasını engellemektir.

More Sentences
turn over (page or paper) v. sayfa çevirmek
Please turn over the page.
Lütfen sayfayı çevirin.

More Sentences
(for a muscle or eyelid) twitch v. seğirmek
I have a twitch in my right eye.
Benim sağ gözümde bir seğirme var.

More Sentences
or rather adv. daha doğrusu
This report, or rather its explanatory statement, is a good example of just that.
Bu rapor, daha doğrusu raporun açıklayıcı beyanı, tam da bunun iyi bir örneğidir.

More Sentences
or so adv. civarında
There were twenty or so people there.
Orada yirmi civarında insan vardı.

More Sentences
or else adv. aksi takdirde
Turkey must take still further action, or else it will not be able to join the EU.
Türkiye daha fazla adım atmalıdır, aksi takdirde AB'ye katılması mümkün olmayacaktır.

More Sentences
or so adv. yaklaşık
The rainy season will be over in another two weeks or so.
Yağmur mevsimi yaklaşık wiki hafta sonra bitmiş olacak.

More Sentences
rain or shine adv. her halükarda
We'll be there rain or shine.
Her halükarda orada yapıyor olacağız.

More Sentences
or else adv. aksi halde
Put the rubber boots on, or else you will get your feet wet!
Kauçuk botları giyin, aksi halde ayağınızı ıslatırsınız!

More Sentences
rain or shine adv. ne olursa olsun
Rain or shine, I will come to meet you at the station.
Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.

More Sentences
sooner or later adv. er veya geç
Sooner or later it happens to everyone.
Er veya geç herkesin başına gelir.

More Sentences
sooner or later adv. er geç
She will notice sooner or later.
Er geç farkına varacak.

More Sentences
or so adv. kadar
Eventually, standards were drawn up for only a dozen or so substances.
Sonunda, sadece bir düzine kadar madde için standartlar hazırlandı.

More Sentences
or so adv. falan
The rainy season will be over in another two weeks or so.
Yağışlı mevsim iki hafta sonra falan biter.

More Sentences
sooner or later adv. eninde sonunda
I'll find him sooner or later.
Ben onu eninde sonunda bulacağım.

More Sentences
once or twice adv. bir iki kere
I think I've done that once or twice.
Sanırım bunu bir iki kere yaptım.

More Sentences
or conj. veyahut
This question can't be answered by a simple yes or no.
Bu soru basit bir evet veyahut hayırla cevaplanamaz.

More Sentences
whether or conj. olup olmadığı
Whether or not I am prepared to intervene personally is not a personal matter for me.
Kişisel olarak müdahale etmeye hazır olup olmadığım benim için kişisel bir mesele değildir.

More Sentences
or conj. yahut
Only time will tell how good or bad of a president he turns out to be.
Ne kadar iyi yahut kötü bir lider çıkacağını sadece zaman gösterebilir.

More Sentences
or conj. yoksa
Are we to be the United States's puppy or a group of fully paid-up yes-men who cheer the US on whenever it wants us to?
Biz ABD'nin köpek yavrusu mu olacağız yoksa ABD ne zaman isterse onu alkışlayan bir grup paralı dalkavuk mu?

More Sentences
or conj. veya
The European Union must undertake to bring about the alleviation or cancellation of the debts of the poor countries.
Avrupa Birliği, yoksul ülkelerin borçlarının hafifletilmesini veya iptal edilmesini sağlamayı taahhüt etmelidir.

More Sentences
and/or conj. ve/veya
What caused most discussion in the committee was the actual and/or statutory pensionable age.
Komitede en çok tartışmaya neden olan konu gerçek ve/veya yasal emeklilik yaşı oldu.

More Sentences
Phrasals
describe (someone or something) as (something) v. olarak tanımlamak
In paragraph 6, the own resources decision is described as being an organic law.
6. paragrafta öz kaynaklar kararı organik bir kanun olarak tanımlanmaktadır.

More Sentences
adopt (someone or something) as (something) v. evlat edinmek
She was adopted as an infant.
O bir bebekken evlat edinilmiştir.

More Sentences
General
maker or seller of panniers n. küfeci
social food or meal n. sosyal yiyecekler
or n. altın sarısı
a word or two n. iki çift söz
odd or even n. tek mi çift mi
cause to feel sick due to food or drink n. besinlerle arası iyi olmama
a word or two n. iki çift laf
all or none principle n. ya hep ya hiç ilkesi
gift or money for poor guests in ottoman empire n. diş kirası
life or death issue n. ölüm kalım meselesi
department or office concerned n. merci
producer or seller of hashish n. esrarcı
pastry with meat or cheese filling n. poğaça
matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
a matter of life or death n. çok önemli
flock of sheep or goats n. davar
odd or even n. tek mi çift mi oyunu
person who does not keep his or her word n. allak
a matter of life or death n. ölüm kalım meselesi
cheese made of skim milk or yogurt curds n. ekşimik
parsley or mince n. sigaraböreği
dockage or buoyage n. palamar parası
muslim religious leader or priest in a mosque n. imam
quarrel over giving or not giving pass n. yol verdin yol vermedin kavgası
making or selling canned food n. konservecilik
food or drink n. konsomasyon
megalomany or psychopathy n. megolomani ve psikopati
nostalgia for family or home n. aile özlemi
selling a product, service or idea n. ürün veya düşünce satışı
state or province n. eyalet
plus or minus n. artı eksi
heartfelt friend or companion n. can yoldaşı
old or first love n. ilk göz ağrısı
lack of a devotion to one´s country or family n. hamiyetsizlik
or gate n. veya geçidi
or gate n. ya geçidi
gypsy (esp from hungary or romania) n. çigan
passage of (or at) arms n. ağız dalaşı
life and/or death situation n. ölüm kalım meselesi
good opinion of someone or something n. hüsn-ü zan
the father-in-law or mother-in-law of one's child n. dünür
fight or flight n. savaş ya da kaç
purchase or sale by sample n. örneğe göre alış veya satış
written request or demand n. talepname
all or none concept n. her şey veya hiçbir şey kavramı
fight or flight n. savaş ya da sıvış
fight or flight n. savaş veya kaç
arms or legs n. kollar veya bacaklar
heads or tails game n. yazı tura oyunu
heads or tails n. yazı tura oyunu
trick-or-treating n. cadılar bayramında çocukların kapı kapı dolaşıp şeker veya para istemeleri
heads or tails n. yazı tura
transport of sick or injured persons n. hasta ve yaralı kişilerin nakli
panel (in a comic strip or comic book) n. kare (çizgi romanda)
appliances for skin or hair care n. deri veya saç bakım cihazları
lack or order n. başıbozukluk
briquette maker or seller n. briketçi
administrative/executive supervisor or chief n. idari amir
responsibility towards someone or something n. birine veya bir şeye karşı sorumluluk
verbal or written warning n. sözlü veya yazılı uyarı
suspended file or case n. askıdaki dosya
fact or details n. gerçek yada detaylar
either-or n. iki seçenek arasındaki zorunlu seçim
bias someone against someone or something n. birine ya da bir şeye karşı önyargı
get into a dilemma or quandary v. açmaza girmek
regain senses or consciousness v. narkozun etkisinden çıkmak
make or break v. ya batmak ya çıkmak
have a word or two v. iki çift laf etmek
have an understanding or comprehension v. anlayışa sahip olmak
exist or stand in the same place v. aynı yerde bulunmak
excuse someone or something v. mazur görmek
not to have a deficit or shortage v. açık vermemek
talk or write bombastically v. edebiyat parçalamak
behave or function improperly v. arıza çıkarmak
behave or function improperly v. yaramazlık yapmak
talk or write in purple prose v. edebiyat parçalamak
give somebody a headache by noise or worrying v. kafa şişirmek
drill or bore a well v. sondaj kuyusu açmak
leave somebody without a home or a job v. açıkta bırakmak
ring a bell or gong v. çan çalmak
wet or soil one's clothes v. altına yapmak
make or break v. batmak ya da çıkmak
(of food or drink) extremely palatable v. tadı damağında kalmak
be or not to be v. olmak ya da olmamak
hide one's distress or sorrow v. acısını içine gömmek
come or bring down to the ground v. alana inmek
exert one's strength when bearing a child or defecating v. ıkınmak
be unable to make head or tail of v. akıl erdirememek
make or break v. ya kazanmak ya batırmak
bind someone to a specific or a certain requirement v. şartına bağlamak
bind someone to a specific or a certain condition v. şarta bağlamak
bind someone to a specific or a certain requirement v. şarta bağlamak
bind someone to a specific or a certain condition v. şartına bağlamak
make great or desperate efforts v. canını dişine takmak
become part of an activity or effort v. devreye girmek
give no chance or respite v. göz açtırmamak
investigate all the characteristics of someone (or some subject) v. ıcığını cıcığını sormak
make an effort with difficulty (or reluctantly) due one's shyness v. ıkınıp sıkınmak
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v. ucuz atlatmak
escape (from a dangerous situation) with little or no harm v. ucuz kurtulmak
have low regard for someone (or something) v. metelik vermemek
spoil (someone's) pleasure or fun v. zevkini bozmak
be disclosed (previously unknown or secret information) v. açığı çıkmak
do a work or a study v. çalışma yürütmek
strip the skin from (a body or carcass) v. deri yüzmek
carry on a work or a study v. çalışmada bulunmak
establish an association (or society/club) v. dernek kurmak
carry on a work or a study v. çalışma yürütmek
carry out a work or a study v. çalışmada bulunmak
perform works or studies v. çalışmalar yapmak
carry out a work or a study v. çalışma yürütmek
carry on works or studies v. çalışmalar yapmak
perform a work or a study v. çalışma yürütmek
carry out works or studies v. çalışmalar yapmak
extract or pull (something) from v. dışarı çıkarılmak
do a work or a study v. çalışmada bulunmak
perform a work or a study v. çalışmada bulunmak
hoe or mattock (earth/plants) v. çapa yapmak
form an association (or society/club) v. dernek kurmak
found an association (or society/club) v. dernek kurmak
give food to a person or an animal by hand v. elle beslemek
give food to a person or an animal by hand v. eliyle beslemek
put (something) away in a file or its folder v. dosyaya kaldırmak
spare no expense (or cost/pain/effort) v. kaçınmamak
be appointed (to a duty or office) v. tayini çıkmak
be appointed (to a duty or office) v. tayin olmak
assess the amount or cost of damage v. hasar tespiti yapmak
ask about the health or condition of someone v. halini hatırını sormak
hide behind something or someone v. arkasına sığınmak
send a message or news to v. haber yollamak
send a message or news to v. haber salmak
arrive at a decision or opinion v. hükme bağlamak
reschedule a meeting or event for an earlier time v. erken bir tarihe almak
reschedule a meeting or event for an earlier time v. erkene almak
reschedule a meeting or event for an earlier time v. erken tarihe almak
make a buck or two v. birkaç kuruş para kazanmak
(for food or liquid) go down the nasal passage v. genze kaçmak
(for food or liquid) go down the nasal passage v. genzine kaçmak
(for food or liquid) go down the wrong way v. genzine kaçmak
(for food or liquid) go down the wrong way v. genze kaçmak
make or break v. ya batırmak ya çıkarmak
lose sleep over someone or something v. birisi ya da bir şey için uykusu kaçmak
punish as a warning or deterrent to others v. ibret-i alem olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
punish as a warning or deterrent to others v. ibreti alem için cezalandırmak
work or study late into the night v. gece geç saatlere kadar çalışmak
know a thing or two v. tecrübeli ve bilgili olmak
result in loss or damage v. zararla sonuçlanmak
value someone or something above someone or something v. herkesten üstün tutmak
be attacked by unknown assaliant or assailants v. kimliği belirsiz kişi veya kişilerce saldırıya uğramak
be attacked by unknown assaliant or assailants v. kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından saldırıya uğramak
be attacked by unidentified person or persons v. kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından saldırıya uğramak
be attacked by unknown perpetrator or perpetrators v. kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından saldırıya uğramak
be attacked by unidentified person or persons v. kimliği belirsiz kişi veya kişilerce saldırıya uğramak
be attacked by unknown perpetrator or perpetrators v. kimliği belirsiz kişi veya kişilerce saldırıya uğramak
know more or less v. az çok bilmek
recover or restore from apparent death v. yaşama döndürmek
recover or restore from apparent death v. hayata döndürmek
die from lack of air or oxygen v. havasızlıktan ölmek
take someone or something aboard v. birini/bir şeyi gemiye almak/yüklemek
be on the alert (for someone or something) v. tetikte olmak
answer for someone or something v. mesul olmak
answer for someone or something v. hesap vermek
ask about someone or something v. (farklı kaynaklardan) soruşturmak
bring someone before someone or something v. birisini (mahkeme/kurul vb.) karşısına çıkarmak
busy someone with someone or something v. birini bir şey ile meşgul etmek
busy oneself with someone or something v. bir şey ile meşgul olmak
extend someone or a company credit v. (birisine/bir şirkete) kredi kullandırmak
extend someone or a company credit v. (birisine/bir şirkete) kredi sağlamak
extend credit to someone or a company v. (birisine/bir şirkete) kredi sağlamak
extend credit to someone or a company v. (birisine/bir şirkete) kredi kullandırmak
know a thing or two (about something) v. (bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek
file past someone or something v. bir şeyin/kişinin yanından (tek sıra) geçmek
flip over someone or something v. tersini çevirmek
embezzle something from someone or something v. (bir hesaptan/birinden) zimmetine para geçirmek
move forward or backward in time v. zamanda ileri geri gitmek
go away for a week or two v. bir iki haftalığına gitmek
file something with someone or something v. birine veya bir yere başvuruda bulunmak veya bir belge sunmak/ibraz etmek
heist someone or something up v. birini veya bir şeyi kaldırmak
addict someone to a drug or alcohol v. birini uyuşturucuya veya alkole alıştırmak
make a decision one way or the other v. öyle ya da böyle bir karara varmak
discharge from an office or position v. görevden/mevkiden almak
execute under hand or under seal v. imzalı ve mühürlenmiş bir şekilde düzenlemek (belge)
lead or contribute to (a result) v. bir şeye vesile olmak
trouble oneself about someone or something v. birini/bir şeyi dert ederek kendini üzmek
trouble oneself about someone or something v. birisini/bir şeyi dert ederek düşünmek
phase someone or something in v. aşamalı olarak uyarlamak/alıştırmak
phase someone or something into something v. aşamalı olarak uyarlamak/alıştırmak
raise the dickens (with someone or something) v. başına iş açmak/bela olmak
unreel or unwind something v. açmak/çözmek
have no friends or relatives v. kimi kimsesi olmamak
die or leave having left something undone or a desire unaccomplished v. gözü arkada kalmak
throw or be thrown into convulsions v. havale geçirmek
have (someone) sew or stitch (something) v. diktirmek
be extremely thirsty or dry v. içi yanmak
be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v. evlilik çağına gelmek
be old/mature enough to get married (to someone) or marry someone v. gelinlik çağına gelmek
to read the koran from start to finish (or from beginning to end) v. hatim indirmek
value someone or something above someone or something v. her şeyin üstünde tutmak
trick-or-treat v. cadılar bayramında şeker toplamaya çıkmak
become a fan of (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) hayranı olmak
become a fan of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) tutmaya/desteklemeye başlamak
become a fan of (someone or something) v. (birine/bir şeye) ilgi/merak duymaya başlamak
become a fan of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sevmeye başlamak
become a fan of (someone or something) v. (birini/bir şeyi) takdir etmeye başlamak
one or several adj. bir ya da birkaç
one or two adj. birkaç tane
common or garden adj. sıradan
one or two adj. birkaç
without cause or reason adj. sebepsiz
single or dual adj. tek veya çift
officially permitted or authorized adj. ruhsatlı
common or garden adj. alelade
without cause or reason adj. nedensiz
hit or miss adj. gelişigüzel
hit or miss adj. rasgele
one or two adj. bir iki tane
one or two adj. bir iki
sweet or dry adj. tatlı veya tatsız
newer or longer adj. daha yeni veya daha uzun
hit-or-miss adj. gelişigüzel
hit-or-miss adj. tesadüfi
one or two of adj. -in bir iki tanesi
true or false adj. doğru veya yanlış
cannot be captured or seized adj. yakalanamaz
not having a firm basis or foundation adj. sağlam temellere dayanmayan
individual or joint adj. müstakil veya müşterek
having three units or parts adj. üç parçadan oluşan
having three units or parts adj. üç kısımdan oluşan
worn or tired by travel adj. yol yorgunu
all-or-none adj. ya hep ya hiç
all-or-nothing adj. uzlaşmaz
either-or adj. iki seçenekten birini tercih etmeyi gerektiren
either-or adj. kaçamağa izin vermeyen
life-or-death adj. ölüm kalım
make-or-break adj. büyük başarı veya fiyasko ile sonuçlanan
make-or-break adj. ya batıp ya çıkacak olan
very seriously ill or injured adj. oldukça ağır hasta veya yaralı olan
biased against (someone or something) adj. birine ya da bir şeye karşı önyargılı
in some way or another adv. nasılsa
first or last adv. ergeç
in a day or two adv. bir iki gün içinde
by accident or design adv. kazaen veya kasten
by some means or other adv. şu veya bu şekilde
by some means or other adv. herhangi bir şekilde
more or less adv. takriben
come hell or high water adv. bütün zorluklara rağmen
sooner or later adv. erken veya geç
little or nothing adv. hiç denecek kadar
in someway or other adv. iyi kötü
somehow or other adv. nasılsa
come hell or high water adv. her ne olursa
sooner or later adv. nasıl olsa
in some way or another adv. her hangi bir biçimde
sometime or other adv. ileride birgün
not for love or money adv. hiçbir şekilde
in any shape or form adv. hiçbir şekilde
there or there abouts adv. orada veya o civarda
in one way or another adv. bir türlü
neither more or less adv. ne fazla ne eksik
some day or other adv. günün birinde
without let or hindrance adv. hiçbir engelle karşılaşmadan
not for love or money adv. hiçbir suretle
one or other day adv. bugün yahut yarın
one or more adv. bir ya da birden çok
somehow or other adv. nasıl olsa
now or never adv. ya şimdi ya hiç
somehow or other adv. her nasıl olursa olsun
somehow or other adv. her nasıl olsa
once or twice adv. bir iki kez
without let or hindrance adv. herhangi bir engel olmaksızın
little or nothing adv. hemen hemen hiç
an hour or so adv. bir saate kadar
or else adv. ille
come hell or high water adv. ne olursa olsun
for good or ill adv. sonuç ne olursa olsun
partially or wholly adv. kısmen ya da tamamen
for some reason or other adv. her nedense
neither more or less adv. tam o kadar
little or nothing adv. ya az ya hiç
or else adv. yoksa
more or less adv. iyi kötü
neither more or less adv. tam öyle
little or nothing adv. hiç denecek kadar az
or so adv. veya takriben
in some way or another adv. her hangi bir biçimde veya her nasılsa
some day or other adv. bir gün
sooner or later adv. er ya da geç
somehow or other adv. iki arada bir derede
more or less adv. az ya da çok
one or two at a time adv. birer ikişer
directly or indirectly adv. doğrudan veya dolaylı
directly or indirectly adv. doğrudan veya dolaylı olarak
rightly or wrongly adv. doğru veya yanlış
rightly or wrongly adv. doğru ya da yanlış
hit-or-miss adv. rastgele
hit-or-miss adv. neticesini düşünmeden
hit-or-miss adv. dikkatsizce
now or later adv. şimdi veya sonra
more or less adv. yaklaşık
early or late adv. er ya da geç
partly or wholly adv. kısmen veya tamamen
once or twice a year adv. yılda bir veya iki kere
once or twice a year adv. yılda bir veya iki kez
implicitly or explicitly adv. dolaylı ya da doğrudan
implicitly or explicitly adv. dolaylı ya da dolaysız
in whole or in part adv. kısmen veya tamamen
positive or negative adv. olumlu veya olumsuz
positive or negative adv. olumlu ya da olumsuz
twice a week or more adv. haftada iki veya daha fazla kez
in one way or another adv. o ya da bu şekilde
knowingly or unknowingly adv. bilerek ya da bilmeyerek
with or without prep. olarak ya da olmaksızın
something or other pron. belirsizlik ifadesi olarak kullanılan bir kalıp
or so conj. veya şöyle
or conj. ya
either... or ... conj. ya ... ya da ...
whether... or conj. ister
either... or... conj. ya... ya...
either or both conj. biri ya da ikisi
either ... or ... conj. ya ... veya ...
one way or another conj. ama öyle ama böyle
or conj. bilemedin
and or conj. ve/veya
whether or conj. gerek
whether or not conj. -sa da -masa da (yapsa da yapmasa da gibi)
either...or... conj. gerek...gerekse...
mixed or flavoured with vinegar adj. sirkeli
Phrasals
avert something (away) from someone or something n. (dikkatleri/gözleri birinden veya bir şeyden) başka yere çekmek
avert something (away) from someone or something n. (dikkatleri/gözleri birinden veya bir şeyden) uzaklaştırmak
avert something (away) from someone or something n. (birinden veya bir şeyden) gözlerini kaçırmak
tear (oneself) away (from someone or something) v. bir yerden zorla/istemeyerek ayrılmak
bash someone or something around v. kötü davranmak
build around (someone or something) v. çevresine (bir şey) yapmak
build around (someone or something) v. (birinin veya bir fikrin) etrafında inşa etmek
carry (someone or something) about v. beraberinde taşımak
carry someone or something about v. beraberinde taşımak
collect around (someone or something) v. çevresine/etrafına toplanmak
collect around someone or something v. çevresine/etrafına toplanmak
drape (something) around (someone or something) v. öylesine üstüne almak/atmak
drape something around someone or something v. öylesine üstüne almak/atmak
fling (someone or something) around v. oraya buraya atmak
fling someone or something around v. oraya buraya atmak
fly around someone or something v. birinin veya bir şeyin etrafında uçmak/uçuşmak
pull someone or something around v. oraya oraya çekmek/sürüklemek/çekiştirmek
route (someone or something) around (something or some place) v. problemli bölgeye girmeyip etrafından geçecek şekilde yönlendirmek
route someone or something around something v. problemli bölgeye girmeyip etrafından geçecek şekilde yönlendirmek
tout someone or something around v. her yerde bahsetmek
tuck something around someone or something v. iyice/sıkıca sarmak/örtmek
adopt (someone or something) as (something) v. olarak seçmek/benimsemek/kabul etmek
adopt (someone or something) as (something) v. kendine ait olduğunu iddia etmek
conceive of (someone or something) as (someone or something) v. tasavvur/hayal etmek
conceive of someone or something as someone or something v. tasavvur/hayal etmek
condemn (someone or something) as (something) v. olmakla/yapmakla suçlamak
describe someone or something as something v. olarak tanımlamak
envisage (someone or something) as (something) v. olarak görmek/düşünmek/hayal etmek
envisage someone or something as someone or something v. olarak görmek/düşünmek/hayal etmek
evaluate (someone or something) as (something) v. olarak görmek/düşünmek/değerlendirmek/algılamak
extol (someone or something) as (something) v. olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak
extol someone or something as something v. olarak ilan edip methetmek/yüceltmek/övmek/göklere çıkarmak
have (someone or something) down as (something) v. olarak görmek/düşünmek/algılamak
read (someone or something) as (someone or something) v. başka bir şey olarak düşünmek/görmek/algılamak
value someone or something as something v. olarak görmek/tutmak
visualize someone or something as someone or something v. olarak görmek/düşünmek/hayal etmek
fling (someone or something) aside v. yana/kenara atmak/fırlatmak/savurmak
bash someone or something around v. kötü kullanmak
build around (someone or something) v. etrafına (bir şey) yapmak
build around (someone or something) v. (birine veya bir fikre göre) kurmak
carry (someone or something) about v. yanında taşımak
carry someone or something about v. yanında taşımak
collect around (someone or something) v. başına üşüşmek
collect around someone or something v. başına üşüşmek
drape (something) around (someone or something) v. omuzlarına atmak
drape something around someone or something v. omuzlarına atmak
fling (someone or something) around v. oraya buraya fırlatmak
fling someone or something around v. oraya buraya fırlatmak
fly around someone or something v. /birinin veya bir şeyin üzerinde uçmak/uçuşmak
route (someone or something) around (something or some place) v. yan/tali yola yönlendirmek
route someone or something around something v. yan/tali yola yönlendirmek
tout someone or something around v. önüne gelene tanıtmak
adopt (someone or something) as (something) v. kendininmiş gibi benimsemek
conceive of (someone or something) as (someone or something) v. anlamak
conceive of someone or something as someone or something v. anlamak
condemn (someone or something) as (something) v. olmakla itham etmek
describe (someone or something) as (something) v. olduğunu söylemek/demek
describe someone or something as something v. olduğunu söylemek/demek
envisage (someone or something) as (something) v. gözünde/kafasında (bir şey) olarak canlandırmak
envisage someone or something as someone or something v. gözünde/kafasında (bir şey) olarak canlandırmak
extol (someone or something) as (something) v. yere göğe koyamamak
extol someone or something as something v. yere göğe koyamamak
read (someone or something) as (someone or something) v. başka bir şey olduğunu sanmak
value someone or something as something v. bir şeyle bir/eşit tutmak/görmek
visualize someone or something as someone or something v. gözünde/kafasında (bir şey) olarak canlandırmak
bash someone or something around v. tartaklamak
build around (someone or something) v. çevresine (bir şey) kurmak
build around (someone or something) v. (birini veya bir fikri) merkeze alarak oluşturmak
carry (someone or something) about v. kucağında taşımak
carry someone or something about v. kucağında taşımak
drape (something) around (someone or something) v. öylesine sarınmak
drape something around someone or something v. öylesine sarınmak
fling (someone or something) around v. oraya buraya saçmak
fling someone or something around v. oraya buraya saçmak
fly around someone or something v. birinin veya bir şeyin tepesinde uçmak/uçuşmak
adopt (someone or something) as (something) v. evlatlık almak
conceive of (someone or something) as (someone or something) v. olarak düşünmek
conceive of someone or something as someone or something v. olarak düşünmek
envisage (someone or something) as (something) v. gözünün önüne getirmek
envisage someone or something as someone or something v. gözünün önüne getirmek
bash someone or something around v. dövmek
build around (someone or something) v. etrafına (bir şey) kurmak
build around (someone or something) v. (birinin veya bir fikrin) etrafında bina etmek
fling (someone or something) around v. oraya buraya yaymak
fling someone or something around v. oraya buraya yaymak
conceive of (someone or something) as (someone or something) v. gözünde canlandırmak
conceive of someone or something as someone or something v. gözünde canlandırmak
build around (someone or something) v. çevresine (bir şey) inşa etmek
build around (someone or something) v. etrafına (bir şey) inşa etmek
build around (someone or something) v. çevresine/etrafına bina etmek
descend on someone or something v. birisine veya bir yere haber vermeden gitmek
bind someone or something up (in something) v. birini ya da bir nesneyi bir şeyle sarmak
bind someone or something up (in something) v. birini ya da bir nesneyi bir şeyle bağlamak
bless someone or something with something v. … ihsan etmek/eylemek
bless someone or something with something v. kutsamak
blot someone or something out v. unutmak
blot someone or something out v. maziye/geçmişe gömmek
bomb (someone or something) out v. havaya uçurmak
bomb (someone or something) out v. patlatmak
bomb (someone or something) out v. gümletmek
bomb (someone or something) out v. (bombayla) dışarıya çıkartmak
bore into (someone or something) v. (bir şeyde) delik açmak
bore into (someone or something) v. delmek
bore into (someone or something) v. (birine) ilgiyle ve yoğun bir şekilde bakmak
bore into (someone or something) v. gözünü dikmek
bore into (someone or something) v. bakışını yöneltmek
bore into (someone or something) v. bakışları üzerinde olmak
bore through (someone or something) v. delik açmak
bore through (someone or something) v. delmek
bore through (someone or something) v. delip geçmek
bore through (someone or something) v. (bakışları) delip geçmek
bore through (someone or something) v. (birisinin) benliğine nüfuz etmek
bore through (someone or something) v. içine işlemek
beat (someone or something) into (something) v. (birine bir şeyi) zorla yaptırmak
beat (someone or something) into (something) v. (birine bir şeyi) kaba kuvvetle yaptırmak
beat (someone or something) into (something) v. (birine bir şeyi) döve döve yaptırmak
beat (someone or something) into (something) v. (birine bir şeyi) tehditle yaptırmak
beat (someone or something) into (something) v. (birini bir şey) yapmaya zorlamak
beat (someone or something) into (something) v. öğrenmek/öğretmek için çok çalışmak
beat (someone or something) into (something) v. zorla/kafasına vura vura öğretmek
beat (someone or something) into (something) v. aklına/kafasına sokmak
beat (someone or something) into (something) v. beynine kazımak
beat (someone or something) into (something) v. (bir şey birinin) aklına girmek
beat (someone or something) into (something) v. kafa yormak/patlatmak
beat (someone or something) into (something) v. pelte gibi oluncaya kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. ayakta duramayacak hale gelinceye kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. ağzı burnu kanayıncaya kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. pestili çıkıncaya kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. itiraf edinceye kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. pes edinceye kadar dövmek
beat (someone or something) into (something) v. eşek sudan gelinceye kadar dövmek/pataklamak
beat (someone or something) into (something) v. pestilini çıkarmak
beat (someone or something) into (something) v. bir güzel benzetmek
beat (someone or something) into (something) v. ağzını burnunu kırmak/dağıtmak
beat (someone or something) into (something) v. beynini dağıtmak/patlatmak
beat (someone or something) into (something) v. oluncaya kadar çırpmak/karıştırmak
beat (someone or something) into (something) v. karışıma (bir şey) ekleyip/katıp karıştırmak
beat (someone or something) into (something) v. (bir şeyi) karışıma yedirmek
beat (something) out of (someone or something) v. zorla/döve döve ağzından laf almak
beat (something) out of (someone or something) v. zorla/döve döve söyletmek