afford

Sens de "afford" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 26 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
Common Usage
1	Common Usage	afford v.	parası yetmek
Does a peasant suffering from AIDS have the right to access medicine and treatment that he cannot afford? AIDS hastası bir köylünün parasının yetmediği ilaç ve tedaviye erişim hakkı var mıdır? More Sentences
General
2	General	afford v.	parası olmak (bir şey için)
Anyone who can afford it is keen to buy good health. Parası olan herkes iyi bir sağlık satın almaya heveslidir. More Sentences
3	General	afford v.	parası yetmek
I can't afford eating in such an expensive restaurant. Bu kadar pahalı bir restoranda yemek yemeye param yetmez. More Sentences
4	General	afford v.	gücü yetmek
Countries that cannot afford to reduce taxes should introduce supplementary measures. Vergileri azaltmaya gücü yetmeyen ülkeler ek tedbirler almalıdır. More Sentences
5	General	afford v.	karşılamak (parasal olarak)
Is it the case that the car industry definitely cannot afford these? Otomobil endüstrisi bunları kesinlikle karşılayamaz mı? More Sentences
6	General	afford v.	sağlamak
We also appeal to Pakistan to allow the refugees to be afforded protection. Ayrıca Pakistan'a mültecilere koruma sağlaması için çağrıda bulunuyoruz. More Sentences
7	General	afford v.	vermek
This is crucial, since we cannot afford negative stereotyping of Islamic beliefs in the current sensitive climate. Bu çok önemlidir zira mevcut hassas iklimde İslami inançların olumsuz bir şekilde klişeleştirilmesine izin veremeyiz. More Sentences
8	General	afford v.	göze almak
The European Parliament cannot afford to lose a year. Avrupa Parlamentosu bir yıl kaybetmeyi göze alamaz. More Sentences
9	General	afford v.	maddi gücü yetmek
I cannot afford long vacations. Uzun tatillere maddi gücüm yetmez. More Sentences
Law
10	Law	afford v.	gücü yetmek
Even if spares were available the government could not afford to repair them. Yedek parça bulunsa bile hükümetin bunları onarmaya gücü yetmedi. More Sentences
Common Usage
11	Common Usage	afford v.	satın almaya gücü yetmek
General
12	General	afford v.	maddi olarak gücü yetmek
13	General	afford v.	bulabilmek
14	General	afford v.	mali gücü yetmek
15	General	afford v.	zamanı olmak
16	General	afford v.	çıkışmak
17	General	afford v.	durumu el vermek
18	General	afford v.	zarar görmeden yapabilmek
19	General	afford v.	tahammülü olmak
20	General	afford v.	çekebilmek
21	General	afford v.	katlanabilmek
22	General	afford v.	dayanabilmek
23	General	afford v.	vesile olmak
24	General	afford v.	sayesinde … yapabilmek
25	General	afford v.	sunmak
Trade/Economic
26	Trade/Economic	afford v.	(paraca) gücü yetmek

Sens de "afford" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 28 résultat(s)

	Catégorie	Anglais	Turc
General
1	General	afford to (buy something) v.	parası yetmek
These people have not been able to exercise their freedom of movement because they cannot afford to. Bu insanlar, paraları yetmediği için seyahat özgürlüklerini kullanamamaktadırlar. More Sentences
2	General	not afford to (buy something) v.	parası yetmemek
I could not afford to buy a bicycle, much less a car. Bırakın arabayı, bisiklet almaya bile param yetmedi. More Sentences
3	General	afford the fee v.	ücreti karşılamak
I can't afford the fees. Ücreti karşılayamam. More Sentences
4	General	can't afford v.	karşılayamamak
I'd like to buy it, but I can't afford the expense. Satın almak isterdim ama masrafları karşılayamam. More Sentences
5	General	can't afford v.	(maddi) gücü yetmemek
Tom can't afford to buy a house at this time. Tom'un şu anda bir ev satın almaya gücü yetmez. More Sentences
6	General	afford assistance v.	yardım etmek
7	General	cannot afford to overlook v.	gözden kaçırmamak
8	General	afford guaranty v.	garanti vermek
9	General	afford security v.	garanti vermek
10	General	afford advantage v.	menfaat elde etmek
11	General	afford advantage v.	çıkar sağlamak
12	General	afford advantage v.	menfaat temin etmek
13	General	afford the charge v.	ücreti karşılamak
14	General	can't afford v.	yeterince parası olmamak
15	General	can afford to v.	maddi açıdan parası yetmek
16	General	afford pleasure v.	sevinç vermek
17	General	afford pleasure v.	neşe vermek
Colloquial
18	Colloquial	can't afford ... v.	bir şey lüksüne sahip olmamak
Idioms
19	Idioms	can ill afford v.	(sonu kötü olacak bir şeyin yapılmasını) göze alamamak
Speaking
20	Speaking	we can't afford this expr.	bunu karşılayamayız
21	Speaking	how are we going to afford it? expr.	bunu nasıl karşılayacağız?
22	Speaking	I can barely afford for my bills expr.	faturalarımı zar zor ödüyorum
23	Speaking	I wish I could afford it expr.	keşke parasını karşılayabilseydim
24	Speaking	I can't afford it expr.	(maddi olarak) buna gücüm yetmez
25	Speaking	I charge what you can afford expr.	gönlünüzden ne koparsa
Trade/Economic
26	Trade/Economic	all-you-can-afford technique n.	pazarlamada özel bir satış geliştirme bütçesi hazırlama yöntemi
27	Trade/Economic	can not afford the rent v.	kirayı ödeyememek
Law
28	Law	if you cannot afford an attorney expr.	eğer avukat tutacak durumda değilsen