|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
sağlamak |
ensure v.
|
|
The hospitals ensure everyone's safety.
Hastaneler herkesin güvenliğini sağlıyor.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
sağlamak |
provide v.
|
|
The project goal is to provide people who are living in far areas with jobs.
Projenin amacı uzak bölgelerde yaşayan insanlara iş sağlamak.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
sağlamak |
supply v.
|
|
The company will supply all necessary hardware.
Şirket gerekli tüm donanımı sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
sağlamak |
procure v.
|
|
| General |
|
| 5 |
General |
sağlamak |
lay in v.
|
|
Their importance lies in the credibility they give to long-term objectives.
Önemleri, uzun vadeli hedeflere sağladıkları inandırıcılıkta yatmaktadır.
More Sentences
|
| 6 |
General |
sağlamak |
secure v.
|
|
It will secure the new democracies of Central and Eastern Europe their rightful place in the future Europe.
Orta ve Doğu Avrupa'nın yeni demokrasilerinin gelecekteki Avrupa'da hak ettikleri yeri almalarını sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 7 |
General |
sağlamak |
make available to v.
|
|
State aid must be made available to carry out fleet modernisation.
Filo modernizasyonunun gerçekleştirilmesi için devlet yardımı sağlanmalıdır.
More Sentences
|
| 8 |
General |
sağlamak |
get v.
|
|
She managed to get an excellent report adopted by the Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy.
Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi tarafından mükemmel bir raporun kabul edilmesini sağladı.
More Sentences
|
| 9 |
General |
sağlamak |
implement v.
|
|
Ensuring you implement plenty of cardiovascular activity into your routine is also important.
Rutininize bol miktarda kardiyovasküler aktivite uygulamanızı sağlamak da önemlidir.
More Sentences
|
| 10 |
General |
sağlamak |
provide for v.
|
|
I should also say that it also provides for the free movement of donors and blood products within the Union.
Ayrıca donörlerin ve kan ürünlerinin Birlik içerisinde serbest dolaşımını da sağladığını belirtmeliyim.
More Sentences
|
| 11 |
General |
sağlamak |
carry v.
|
|
I am trying to carry him to give up smoking.
Sigarayı bırakmasını sağlamaya çalışıyorum.
More Sentences
|
| 12 |
General |
sağlamak |
provide with v.
|
|
This is not a weak institution that the WTO must provide with a dynamism that it would not otherwise have.
Bu, DTÖ'nün başka türlü sahip olamayacağı bir dinamizm sağlaması gereken zayıf bir kurum değildir.
More Sentences
|
| 13 |
General |
sağlamak |
yield v.
|
|
The methods used to produce hydrogen yield a powerful and efficient energy source.
Hidrojen üretmek için kullanılan yöntemler güçlü ve verimli bir enerji kaynağı sağlar.
More Sentences
|
| 14 |
General |
sağlamak |
make v.
|
|
They are not to make us feel good.
Kendimizi iyi hissetmemizi sağlamak için değildir.
More Sentences
|
| 15 |
General |
sağlamak |
find v.
|
|
I am very pleased that we have found so broad a consensus here in this joint resolution.
Bu ortak kararda bu kadar geniş bir mutabakat sağlamış olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
More Sentences
|
| 16 |
General |
sağlamak |
offer v.
|
|
The EU's role in offering refugees protection has been under assault from some governments, notably the UK.
AB'nin mültecilere koruma sağlama rolü, başta İngiltere olmak üzere bazı hükümetlerin saldırısı altındadır.
More Sentences
|
| 17 |
General |
sağlamak |
fix v.
|
|
We fixed for the journalists to visit our manufacturing facilities.
Gazetecilerin üretim tesislerimizi ziyaret etmelerini sağladık.
More Sentences
|
| 18 |
General |
sağlamak |
derive from v.
|
|
More than half of the revenues on which the country survives are now derived from foreign aid.
Ülkenin geçimini sağlayan gelirlerin yarısından fazlası artık dış yardımlardan elde ediliyor.
More Sentences
|
| 19 |
General |
sağlamak |
satisfy v.
|
|
The pumps can work independently to satisfy the required vacuum flow.
Pompalar gerekli vakum akışını sağlamak için bağımsız olarak çalışabilir.
More Sentences
|
| 20 |
General |
sağlamak |
obtain v.
|
|
The Commission will not obtain their cooperation unless they are given the support they require.
İhtiyaç duydukları destek verilmediği sürece Komisyon bu işbirliğini sağlayamayacaktır.
More Sentences
|
|
|
| 21 |
General |
sağlamak |
provide v.
|
|
It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this.
Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize bakanlar en zayıf olanlardır.
More Sentences
|
| 22 |
General |
sağlamak |
supply v.
|
|
That is the information I am able to supply on this subject.
Benim bu konuda sağlayabileceğim bilgi budur.
More Sentences
|
| 23 |
General |
sağlamak |
enable v.
|
|
This will enable cancer surveillance applications to be fully considered.
Bu, kanser izleme uygulamalarının tam olarak değerlendirilmesini sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 24 |
General |
sağlamak |
deliver v.
|
|
We must nurture these small- and medium-sized enterprises because they deliver innovation.
Bu küçük ve orta ölçekli işletmeleri beslemeliyiz çünkü bunlar inovasyon sağlıyorlar.
More Sentences
|
| 25 |
General |
sağlamak |
furnish v.
|
|
You can consult the services to understand the Rule that you happily furnished us with several months ago.
Birkaç ay önce bize memnuniyetle sağladığınız Kuralı anlamak için hizmetlere danışabilirsiniz.
More Sentences
|
| 26 |
General |
sağlamak |
gain v.
|
|
The activities in this lesson plan will allow students to gain a better understanding of the early years of the war.
Bu ders planındaki etkinlikler, öğrencilerin savaşın ilk yıllarını daha iyi anlamalarını sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 27 |
General |
sağlamak |
administer v.
|
|
As a judge, it is my duty to administer justice to all the people in my country.
Bir yargıç olarak, ülkemdeki tüm insanlara adaleti sağlamak benim görevim.
More Sentences
|
| 28 |
General |
sağlamak |
afford v.
|
|
We also appeal to Pakistan to allow the refugees to be afforded protection.
Ayrıca Pakistan'a mültecilere koruma sağlaması için çağrıda bulunuyoruz.
More Sentences
|
| 29 |
General |
sağlamak |
make sure v.
|
|
We must be self-disciplined and make sure that problem does not arise.
Öz disiplinli olmalı ve sorunların ortaya çıkmamasını sağlamalıyız.
More Sentences
|
| 30 |
General |
sağlamak |
arrange v.
|
|
Please arrange for that report's immediate publication.
Lütfen bu raporun derhal yayınlanmasını sağlayın.
More Sentences
|
| 31 |
General |
sağlamak |
lend v.
|
|
The proposal for a Railway Agency lends further support to this whole objective.
Demiryolu Ajansı önerisi tüm bu hedefe daha fazla destek sağlamaktadır.
More Sentences
|
| 32 |
General |
sağlamak |
offer v.
|
|
The veneer of social varnish is really far too thin to offer genuine protection.
Sosyal cila kaplaması gerçek bir koruma sağlamak için gerçekten çok ince.
More Sentences
|
| 33 |
General |
sağlamak |
strike v.
|
|
Despite initial scepticism, the Convention has managed to strike an admirable compromise.
Başlangıçtaki kuşkulara rağmen, Sözleşme takdire şayan bir uzlaşma sağlamayı başarmıştır.
More Sentences
|
| 34 |
General |
sağlamak |
provision v.
|
|
You can provision a cache by using the Azure portal.
Azure portalını kullanarak bir önbellek sağlayabilirsiniz.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 35 |
Phrasals |
sağlamak |
make available v.
|
|
For this to be effective sufficient resources have to be made available.
Bunun etkili olabilmesi için yeterli kaynak sağlanmalıdır.
More Sentences
|
| Trade/Economic |
|
| 36 |
Trade/Economic |
sağlamak |
assure v.
|
|
These reforms are certainly needed in order to assure protection of EC financial interests.
Bu reformlar, AT mali çıkarlarının korunmasını sağlamak için kesinlikle gereklidir.
More Sentences
|
| Technical |
|
| 37 |
Technical |
sağlamak |
keep v.
|
|
For example, cortisol helps regulate your blood pressure and keeps your cardiovascular system functioning normally.
Örneğin, kortizol kan basıncınızı düzenlemeye yardımcı olur ve kardiyovasküler sisteminizin normal şekilde çalışmasını sağlar.
More Sentences
|
| 38 |
Technical |
sağlamak |
furnish v.
|
|
Tom will furnish you with anything you need.
Tom ihtiyacınız olan her şeyi size sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 39 |
Technical |
sağlamak |
maintain v.
|
|
Who, though, maintains law and order in practice?
Ancak uygulamada kanun ve düzeni kim sağlıyor?
More Sentences
|
| 40 |
Technical |
sağlamak |
generate v.
|
|
In modern Mediterranean agriculture every cubic metre of water generates 3 euro worth of agricultural production.
Modern Akdeniz tarımında her bir metreküp su 3 Avro değerinde tarımsal üretim sağlamaktadır.
More Sentences
|
|
|
| 41 |
Technical |
sağlamak |
obtain v.
|
|
We will thus obtain a ban on intra-species recycling, that is, animal cannibalism.
Böylece türler arası geri dönüşümün, yani hayvan yamyamlığının yasaklanmasını sağlayacağız.
More Sentences
|
| 42 |
Technical |
sağlamak |
provide v.
|
|
It is the weakest that need the protection of society and of the law and who look to us to provide this.
Toplumun ve yasaların korumasına ihtiyaç duyanlar ve bunu sağlamak için bize güvenenler en zayıf olanlardır.
More Sentences
|
| 43 |
Technical |
sağlamak |
assure v.
|
|
The second option is cost-effective and assures better accuracy.
İkinci seçenek uygun maliyetlidir ve daha iyi doğruluk sağlar.
More Sentences
|
| 44 |
Technical |
sağlamak |
supply v.
|
|
Those suppliers can now supply less clean electricity than the consumer is asking for.
Bu tedarikçiler artık tüketicinin istediğinden daha az temiz elektrik sağlayabilir.
More Sentences
|
| Card |
|
| 45 |
Card |
sağlamak |
establish v.
|
|
Moreover, we need to establish much more efficient common supervision of fisheries.
Dahası, balıkçılığın çok daha etkin bir şekilde ortak denetimini sağlamalıyız.
More Sentences
|
| General |
|
| 46 |
General |
sağlamak |
derive v.
|
|
| 47 |
General |
sağlamak |
fix up v.
|
|
| 48 |
General |
sağlamak |
arm v.
|
|
| 49 |
General |
sağlamak |
endow with v.
|
|
| 50 |
General |
sağlamak |
cater for v.
|
|
| 51 |
General |
sağlamak |
get out of v.
|
|
| 52 |
General |
sağlamak |
send v.
|
|
| 53 |
General |
sağlamak |
purvey v.
|
|
| 54 |
General |
sağlamak |
enable to v.
|
|
| 55 |
General |
sağlamak |
lay on v.
|
|
| 56 |
General |
sağlamak |
enable to be v.
|
|
| 57 |
General |
sağlamak |
suck v.
|
|
| 58 |
General |
sağlamak |
elicit v.
|
|
| 59 |
General |
sağlamak |
supply with v.
|
|
| 60 |
General |
sağlamak |
employ v.
|
|
| 61 |
General |
sağlamak |
cater v.
|
|
| 62 |
General |
sağlamak |
stand by v.
|
|
| 63 |
General |
sağlamak |
fend for v.
|
|
| 64 |
General |
sağlamak |
insure v.
|
|
| 65 |
General |
sağlamak |
extract v.
|
|
| 66 |
General |
sağlamak |
come in v.
|
|
| 67 |
General |
sağlamak |
accommodate somebody with v.
|
|
| 68 |
General |
sağlamak |
extend v.
|
|
| 69 |
General |
sağlamak |
render v.
|
|
| 70 |
General |
sağlamak |
accommodate someone with v.
|
|
| 71 |
General |
sağlamak |
adhibit v.
|
|
| 72 |
General |
sağlamak |
put in possession v.
|
|
| 73 |
General |
sağlamak |
infer [obsolete] v.
|
|
| 74 |
General |
sağlamak |
concede v.
|
|
| 75 |
General |
sağlamak |
pack v.
|
|
| 76 |
General |
sağlamak |
fend [dialect] [uk] v.
|
|
| 77 |
General |
sağlamak |
possess v.
|
|
| 78 |
General |
sağlamak |
perform v.
|
|
| 79 |
General |
sağlamak |
present v.
|
|
| 80 |
General |
sağlamak |
pull in v.
|
|
|
|
| 81 |
General |
sağlamak |
bear v.
|
|
| 82 |
General |
sağlamak |
subminister v.
|
|
| 83 |
General |
sağlamak |
subministrate v.
|
|
| 84 |
General |
sağlamak |
suppeditate [obsolete] v.
|
|
| 85 |
General |
sağlamak |
allow v.
|
|
| Phrasals |
|
| 86 |
Phrasals |
sağlamak |
free up v.
|
|
| 87 |
Phrasals |
sağlamak |
favor with v.
|
|
| 88 |
Phrasals |
sağlamak |
fix up v.
|
|
| 89 |
Phrasals |
sağlamak |
dish out v.
|
|
| Trade/Economic |
|
| 90 |
Trade/Economic |
sağlamak |
procure v.
|
|
| Technical |
|
| 91 |
Technical |
sağlamak |
accommodate v.
|
|
| Math |
|
| 92 |
Math |
sağlamak |
prove v.
|
|
| Archaic |
|
| 93 |
Archaic |
sağlamak |
minister v.
|
|
|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
kazanç sağlamak |
yield v.
|
|
The investment now yields him 6%.
Yatırım şimdi ona % 6 kazanç sağlıyor.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
Why do you continue funding and enabling the terrorists?
Neden teröristleri finanse etmeye ve onlara olanak sağlamaya devam ediyorsunuz?
More Sentences
|
| General |
|
| 3 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate v.
|
|
From that point of view, the report merely accommodates existing practices.
Bu açıdan bakıldığında, rapor sadece mevcut uygulamalara uyum sağlamaktadır.
More Sentences
|
| 4 |
General |
uyum sağlamak |
accord with v.
|
|
His speech did not accord with his feelings.
Onun konuşması duygularıyla uyum sağlamadı.
More Sentences
|
| 5 |
General |
erişim sağlamak |
gain access v.
|
|
I am referring to the statement that the asylum procedure is often the only way to gain access to EU territory.
İltica prosedürünün genellikle AB topraklarına erişim sağlamanın tek yolu olduğu ifadesine atıfta bulunuyorum.
More Sentences
|
| 6 |
General |
üstünlük sağlamak |
outflank v.
|
|
The politician strategically outflanked his opponents.
Politikacı, stratejik olarak rakiplerine üstünlük sağladı.
More Sentences
|
| 7 |
General |
üstünlük sağlamak |
outclass v.
|
|
The experienced tennis player outclassed his opponent.
Deneyimli tenisçi rakibine üstünlük sağladı.
More Sentences
|
| 8 |
General |
güç sağlamak |
power v.
|
|
The team needed to find another way to power the cleanup - fast.
Ekibin temizliğe güç sağlamak için başka bir yol bulması gerekiyordu - hızlıca.
More Sentences
|
| 9 |
General |
uyum sağlamak |
blend v.
|
|
Their voices blend together perfectly.
Sesleri birbirine mükemmel uyum sağlıyor.
More Sentences
|
| 10 |
General |
uyum sağlamak |
harmonize v.
|
|
The new supervisor managed to harmonize with the workers.
Yeni yönetici işçilerle uyum sağlamayı başardı.
More Sentences
|
| 11 |
General |
karar vermesini sağlamak |
decide v.
|
|
The banning of his article decided him to protest the newspaper.
Makalesinin yasaklanması gazeteyi protesto etme kararı vermesini sağladı.
More Sentences
|
| 12 |
General |
üstünlük sağlamak |
outmaneuver v.
|
|
Can you outmaneuver your opponents?
Rakiplerinize üstünlük sağlayabilir misiniz?
More Sentences
|
| 13 |
General |
geçimini sağlamak |
provide for v.
|
|
They provide for workers when they retire.
Emekli olduklarında işçilerin geçimini sağlıyorlar.
More Sentences
|
| 14 |
General |
mali destek sağlamak |
subsidize v.
|
|
The local shops were subsidized after the pandemic.
Pandemiden sonra yerel işletmeler mali olarak desteklendi.
More Sentences
|
| 15 |
General |
uyum sağlamak |
comply with v.
|
|
The financial risk to businesses that cannot comply with the code is enormous.
Kurallara uyum sağlayamayan işletmeler için mali risk çok büyüktür.
More Sentences
|
| 16 |
General |
uyum sağlamak |
attune v.
|
|
All I have to do is stay afloat and attuned.
Tek yapmam gereken ayakta kalmak ve uyum sağlamak.
More Sentences
|
| 17 |
General |
rahatlık sağlamak |
comforting v.
|
|
The purpose of this exercise is not only to build comfort with peers, but also to recognize different values.
Bu alıştırmanın amacı sadece akranlarla rahatlık sağlamak değil, aynı zamanda farklı değerleri tanımaktır.
More Sentences
|
| 18 |
General |
düzeni sağlamak |
maintain order v.
|
|
These are purely for the purpose of maintaining order and protecting tourists.
Bunlar tamamen düzeni sağlamak ve turistleri korumak amaçlıdır.
More Sentences
|
| 19 |
General |
sağlamak (kar) |
return v.
|
|
The group returned profitability in the third quarter.
Grup üçüncü çeyrekte kâr sağlamaya başladı.
More Sentences
|
| 20 |
General |
sermaye sağlamak |
capitalize v.
|
|
The consultant company assists its clients in capitalizing on digitalizing their operations.
Danışman şirket, müşterilerine operasyonlarını dijitalleştirmeleri için sermaye sağlamada yardımcı oluyor.
More Sentences
|
| 21 |
General |
parasal destek sağlamak |
sponsor v.
|
|
The technology firm sponsors a significant number of talented university students.
Teknoloji firması, önemli sayıda yetenekli üniversite öğrencisine parasal destek sağlıyor.
More Sentences
|
| 22 |
General |
katkı sağlamak |
contribute v.
|
|
This will contribute hugely towards re-establishing the confidence of the European citizens in this institution.
Bu, Avrupa vatandaşlarının bu kuruma olan güveninin yeniden tesis edilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 23 |
General |
anlaşma sağlamak |
make a deal v.
|
|
We haven't made a deal yet.
Henüz anlaşma sağlayamadık.
More Sentences
|
| 24 |
General |
artış sağlamak |
increase v.
|
|
We welcome the necessary increase in its contributions, particularly to acceding countries.
Özellikle AB'ye katılan ülkelere yönelik katkılarda gerekli artışın sağlanmasını memnuniyetle karşılıyoruz.
More Sentences
|
| 25 |
General |
giysi sağlamak |
clothe v.
|
|
The organization clothes homeless people.
Kuruluş evsizlere giysi sağlıyor.
More Sentences
|
| 26 |
General |
bağlantı sağlamak |
get through v.
|
|
I can't get through to them.
Onlarla bağlantı sağlayamıyorum.
More Sentences
|
| 27 |
General |
yardım sağlamak |
provide assistance v.
|
|
You should also file charges with the relevant criminal authorities on the grounds of failure to provide assistance!
Ayrıca yardım sağlamadığınız gerekçesiyle ilgili cezai makamlara suç duyurusunda bulunmalısınız!
More Sentences
|
| 28 |
General |
değer sağlamak |
provide value v.
|
|
We share our security technology whenever we believe it can provide value for others.
Başkalarına değer sağlayabileceğine inandığımızda güvenlik teknolojimizi paylaşırız.
More Sentences
|
| 29 |
General |
desteğini sağlamak |
provide support v.
|
|
We must be critical where criticism is needed but we must also provide support where we can.
Eleştiri gereken yerlerde eleştirel olmalı ama aynı zamanda yapabildiğimiz yerlerde de destek sağlamalıyız.
More Sentences
|
| 30 |
General |
avantaj sağlamak |
provide advantage v.
|
|
And the table layout always provides advantages to the players.
Ve masa düzeni her zaman oyunculara avantaj sağlar.
More Sentences
|
| 31 |
General |
düzenini sağlamak |
organize v.
|
|
You will choose a group leader who will organize the group.
Ekibin düzenini sağlaması için bir ekip lideri seçeceksiniz.
More Sentences
|
| 32 |
General |
su sağlamak |
supply water v.
|
|
So let the EU supply water to Afghanistan, show responsibility and contribute to a more peaceful world.
Bırakın AB Afganistan'a su sağlasın, sorumluluk göstersin ve daha barışçıl bir dünyaya katkıda bulunsun.
More Sentences
|
| 33 |
General |
güvenliğini sağlamak |
secure v.
|
|
We understand the importance of security and the techniques needed to secure information.
Güvenliğin önemini ve bilgilerin güvenliğini sağlamak için gereken teknikleri anlıyoruz.
More Sentences
|
| 34 |
General |
koordinasyon sağlamak |
ensure coordination v.
|
|
The Union may take initiatives to ensure coordination of Member States' social policies.
Birlik, Üye Devletlerin sosyal politikalarının koordinasyonunu sağlamak için girişimlerde bulunabilir.
More Sentences
|
| 35 |
General |
güvenliğini sağlamak |
ensure security v.
|
|
In the long run, that's the only way to ensure security in any job.
Uzun vadede herhangi bir işte güvenliği sağlamanın tek yolu budur.
More Sentences
|
| 36 |
General |
fırsat sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
This will provide an opportunity to readjust national policies along the right lines.
Bu, ulusal politikaların doğru çizgide yeniden düzenlenmesi için bir fırsat sağlayacaktır.
More Sentences
|
| 37 |
General |
hizmet sağlamak |
provide service v.
|
|
Digital marketing has many aspects, and the different institutions can provide services for you.
Dijital pazarlamanın birçok yönü vardır ve farklı kurumlar sizin için hizmet sağlayabilir.
More Sentences
|
| 38 |
General |
olanak sağlamak |
allow v.
|
|
This approach has proven to be valuable and has allowed legislation to be updated.
Bu yaklaşımın değerli olduğu kanıtlanmış ve mevzuatın güncellenmesine olanak sağlamıştır.
More Sentences
|
| 39 |
General |
finansman sağlamak |
finance v.
|
|
Prevention for immigration was also what was said, financing for other countries.
Göçün önlenmesi, diğer ülkeler için finansman sağlanması da dile getirilenler arasındaydı.
More Sentences
|
| 40 |
General |
finansman sağlamak |
obtain finance v.
|
|
If they are to obtain finance on the capital market, businesses need these reliefs, which they had expected.
Eğer sermaye piyasasından finansman sağlayacaklarsa, işletmelerin bekledikleri bu kolaylıklara ihtiyaçları var.
More Sentences
|
| 41 |
General |
koordinasyonu sağlamak |
ensure the coordination v.
|
|
The hormone system, together with the nervous system, ensures the coordination of the cells of the body.
Hormon sistemi, sinir sistemi ile birlikte vücut hücrelerinin koordinasyonunu sağlar.
More Sentences
|
| 42 |
General |
barış sağlamak |
establish peace v.
|
|
Together, they work to establish peace in the city.
Birlikte şehirde barışı sağlamak için çalışırlar.
More Sentences
|
| 43 |
General |
olanak sağlamak |
enable v.
|
|
Flutter enables you to build beautiful apps.
Flutter güzel uygulamalar oluşturmanıza olanak sağlar.
More Sentences
|
| 44 |
General |
çözüm sağlamak |
provide solution v.
|
|
There are areas of research - for example what is known as separation and transmutation - which may provide solutions.
Örneğin ayrıştırma ve dönüştürme olarak bilinen ve çözüm sağlayabilecek araştırma alanları mevcuttur.
More Sentences
|
| 45 |
General |
devamlılık sağlamak |
ensure continuity v.
|
|
Consensus on this strategy will also have to be built up in society in order to ensure continuity.
Devamlılığı sağlamak için, toplumda bu strateji etrafında uzlaşma oluşturulması da gerekli olacaktır.
More Sentences
|
| 46 |
General |
bütünlüğü sağlamak |
ensure the integrity v.
|
|
This ensures the integrity of the video.
Bu, videonun bütünlüğünü sağlar.
More Sentences
|
| 47 |
General |
bilgi sağlamak |
provide information v.
|
|
It is important that business is clear about its obligations to provide information on promotions.
İş dünyasının promosyonlar konusunda bilgi sağlama yükümlülükleri konusunda net olması önemlidir.
More Sentences
|
| 48 |
General |
motivasyon sağlamak |
provide motivation v.
|
|
I know competition can provide motivation to try to be better in a particular field or skill.
Rekabetin belirli bir alanda veya beceride daha iyi olmaya çalışmak için motivasyon sağlayabileceğini biliyorum.
More Sentences
|
| 49 |
General |
tasarruf sağlamak |
save up v.
|
|
ZF cPOWER transmission saves up to 25 percent of fuel.
ZF cPOWER şanzıman yüzde 25'e kadar yakıt tasarrufu sağlar.
More Sentences
|
| 50 |
General |
katma değer sağlamak |
add value v.
|
|
It is an absolute necessity to ensure that our assistance brings the highest added value possible.
Yardımlarımızın mümkün olan en yüksek katma değeri sağlamasını temin etmek mutlak bir gerekliliktir.
More Sentences
|
| 51 |
General |
katma değer sağlamak |
provide added value v.
|
|
They also often provide added value for consumers, users, public authorities and all those being addressed.
Ayrıca genellikle tüketiciler, kullanıcılar, kamu yetkilileri ve hitap edilen herkes için katma değer sağlarlar.
More Sentences
|
| 52 |
General |
sübvansiyon sağlamak |
subsidise v.
|
|
The second way is by subsidising salaried employees whose jobs are at risk.
İkinci yol ise işleri risk altında olan maaşlı çalışanlara sübvansiyon sağlamaktır.
More Sentences
|
| 53 |
General |
düzeni sağlamak |
keep order v.
|
|
These rules are set in place to keep order.
Bu kurallar düzeni sağlamak için konulmuştur.
More Sentences
|
| 54 |
General |
erişim sağlamak |
give access to v.
|
|
All paid plans give access to 133 servers and allow 3 simultaneous connections on the same license.
Tüm ücretli planlar 133 sunucuya erişim sağlar ve aynı lisansta 3 eşzamanlı bağlantıya izin verir.
More Sentences
|
| 55 |
General |
barış sağlamak için çalışan kimse |
peacebuilder n.
|
|
| 56 |
General |
yarışlarda pistlerde otomobillerin yavaşlayabilmesini sağlamak amacıyla uzun düzlüklere yerleştirilen yapay viraj |
chicane n.
|
|
| 57 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
safety car n.
|
|
| 58 |
General |
formula 1 gibi yarışlarda kaza durumlarında piste girip güvenlik sağlamak amacıyla yarışçıların hızlarını ayarlayan araç |
pace car n.
|
|
| 59 |
General |
görevi siyasi doktrinin uygulanmasını sağlamak olan ve bu amaçla doktrinden ayrılanları belirleyip ilgili makamlara bildiren görevli |
commissar n.
|
|
| 60 |
General |
sırt desteği sağlamak için kanoya bağlanmış kayış |
backband n.
|
|
| 61 |
General |
sırta destek sağlamak veya ağrısını hafifletmek için sırt çevresine sarılan şey |
backwrap n.
|
|
| 62 |
General |
ucuz taşın arkasına daha fazla parlaklık sağlamak için uygulanan kaplama |
chaton n.
|
|
| 63 |
General |
vazifesi odayı tütsülemek veya hoş kokmasını sağlamak olan kimse |
perfumer [obsolete] n.
|
|
| 64 |
General |
dekorasyon, koruma veya sıcaklık sağlamak üzere bir nesnenin üzerine yerleştirilen bez |
throwover n.
|
|
| 65 |
General |
ırksal dengeyi sağlamak üzere öğrencilerin uzak okul bölgelerine taşınması uygulamasına karşı olan kimse |
antibuser [us] n.
|
|
| 66 |
General |
eskrimde rakibin dikkatini dağıtmak veya tepki vermesini sağlamak için yapılan bir hareket |
battuta n.
|
|
| 67 |
General |
selamet ordusunun ihtiyaç sahiplerine yardım sağlamak için kurduğu pansiyon |
metropole n.
|
|
| 68 |
General |
detaylı kullanımını sağlamak |
budget n.
|
|
| 69 |
General |
sağlam tutuş sağlamak için kullanılan malzeme |
bulldog n.
|
|
| 70 |
General |
avantaj sağlamak için manevra yapma |
musical chairs n.
|
|
| 71 |
General |
üstünlük sağlamak için başkasının dengesini bozma |
oneupmanship n.
|
|
| 72 |
General |
birlik sağlamak |
achieve unity n.
|
|
| 73 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat money n.
|
|
| 74 |
General |
eskiden ingiliz ordusunda askerlere palto sağlamak için ayrılan para |
coat [obsolete] n.
|
|
| 75 |
General |
ayakkabının yeri kavramasını sağlamak için altına yerleştirilen metal veya sert kauçuk parçası |
cleat n.
|
|
| 76 |
General |
güvenliği sağlamak amacıyla çift halatla sekiz rakamı şeklinde atılan dağcılık düğümü |
figure of eight n.
|
|
| 77 |
General |
okuyucuları/izleyicileri bir nesne veya olay hakkında merak içerisinde bırakarak bir sonraki bölümü okumalarını/izlemelerini sağlamak amacıyla kullanılan hikaye anlatım tekniği |
mystery box n.
|
|
| 78 |
General |
anlaşma sağlamak |
come to an agreement v.
|
|
| 79 |
General |
ahenk sağlamak |
brought into consonance v.
|
|
| 80 |
General |
birinin hayata atılmasını sağlamak |
give someone a start in life v.
|
|
| 81 |
General |
yiyecek sağlamak |
board v.
|
|
| 82 |
General |
karar vermesini sağlamak |
cause to decide v.
|
|
| 83 |
General |
iletişim sağlamak |
reach v.
|
|
| 84 |
General |
yarar sağlamak |
utilize v.
|
|
| 85 |
General |
güvenliği sağlamak |
police v.
|
|
| 86 |
General |
meyve vermesini sağlamak |
fructify v.
|
|
| 87 |
General |
yaşamasını sağlamak |
sustain v.
|
|
| 88 |
General |
uyum sağlamak |
make correspond v.
|
|
| 89 |
General |
kazanç sağlamak |
gain ground v.
|
|
| 90 |
General |
kalacak yer sağlamak |
accommodate v.
|
|
| 91 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate oneself to v.
|
|
| 92 |
General |
denge sağlamak |
ballast v.
|
|
| 93 |
General |
denge sağlamak |
poise v.
|
|
| 94 |
General |
anlaşma sağlamak |
do a deal v.
|
|
| 95 |
General |
uyum sağlamak |
settle v.
|
|
| 96 |
General |
gelir sağlamak |
fetch v.
|
|
| 97 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
make a lion of v.
|
|
| 98 |
General |
yiyecek veya gerekli şeyleri sağlamak |
provision v.
|
|
| 99 |
General |
yeni konut sağlamak |
rehouse v.
|
|
| 100 |
General |
uyum sağlamak |
suit v.
|
|
| 101 |
General |
istikrar sağlamak |
ballast v.
|
|
| 102 |
General |
uyum sağlamak |
transduce v.
|
|
| 103 |
General |
çoğunluk sağlamak |
constitute a majority v.
|
|
| 104 |
General |
yiyecek ve içecek sağlamak |
cater v.
|
|
| 105 |
General |
dolaylı yoldan sağlamak |
wangle v.
|
|
| 106 |
General |
para sağlamak |
finance v.
|
|
| 107 |
General |
daha az korkmasını sağlamak |
make someone less fearful v.
|
|
| 108 |
General |
uyum sağlamak |
orientate oneself v.
|
|
| 109 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
constitute a majority v.
|
|
| 110 |
General |
kadınlara oy hakkı sağlamak |
suffragette v.
|
|
| 111 |
General |
yatacak yer sağlamak |
bed v.
|
|
| 112 |
General |
delik açmak (gaz veya sıvının giriş çıkışını sağlamak için) |
vent v.
|
|
| 113 |
General |
geri dönüşümünü sağlamak |
recycle v.
|
|
| 114 |
General |
üstünlük sağlamak |
overtop v.
|
|
| 115 |
General |
disiplin sağlamak |
discipline v.
|
|
| 116 |
General |
eşitlik sağlamak |
equalize v.
|
|
| 117 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
constitute a quorum v.
|
|
| 118 |
General |
güven sağlamak |
brought into safety v.
|
|
| 119 |
General |
disiplini sağlamak |
prog v.
|
|
| 120 |
General |
avantaj sağlamak |
have the advantage v.
|
|
| 121 |
General |
uyum sağlamak |
acclimatize v.
|
|
| 122 |
General |
her yerde bir nutuk çekerek dolaşmak (oy toplamak/destek sağlamak için) |
stump v.
|
|
| 123 |
General |
fayda sağlamak |
court v.
|
|
| 124 |
General |
uyum sağlamak |
fall with v.
|
|
| 125 |
General |
güven sağlamak |
bring into safety v.
|
|
| 126 |
General |
yarar sağlamak |
gain advantage from v.
|
|
| 127 |
General |
uyum sağlamak |
coordinate v.
|
|
| 128 |
General |
istikrar sağlamak |
provide consistency v.
|
|
| 129 |
General |
yarar sağlamak |
provide benefit v.
|
|
| 130 |
General |
uyum sağlamak |
orient oneself v.
|
|
| 131 |
General |
bakımını sağlamak |
service v.
|
|
| 132 |
General |
uyum sağlamak |
be attuned to v.
|
|
| 133 |
General |
uyum sağlamak |
slot into v.
|
|
| 134 |
General |
getiri sağlamak |
return v.
|
|
| 135 |
General |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone over v.
|
|
| 136 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
have the upper hand v.
|
|
| 137 |
General |
birine kefalet ederek tahliyesini sağlamak |
bail someone out v.
|
|
| 138 |
General |
yanmasını sağlamak |
fuel v.
|
|
| 139 |
General |
para sağlamak |
support v.
|
|
| 140 |
General |
enerji sağlamak |
energise v.
|
|
| 141 |
General |
çıkar sağlamak |
capitalize v.
|
|
| 142 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
relieve v.
|
|
| 143 |
General |
ev sağlamak |
house v.
|
|
| 144 |
General |
avantaj sağlamak |
provide an advantage v.
|
|
| 145 |
General |
devamlılığı sağlamak |
maintain v.
|
|
| 146 |
General |
erzak sağlamak |
victual v.
|
|
| 147 |
General |
yiyecek sağlamak |
victual v.
|
|
| 148 |
General |
yakıt sağlamak |
fuel v.
|
|
| 149 |
General |
eleman sağlamak |
staff v.
|
|
| 150 |
General |
akımını sağlamak (havanın/sıvının) |
circulate v.
|
|
| 151 |
General |
düzeni yeniden sağlamak |
restore the order v.
|
|
| 152 |
General |
üstün başarı sağlamak |
make a hit v.
|
|
| 153 |
General |
yarar sağlamak |
benefit v.
|
|
| 154 |
General |
üstünlük sağlamak |
outmanoeuvre v.
|
|
| 155 |
General |
uyum sağlamak |
accord v.
|
|
| 156 |
General |
iletişim sağlamak |
connect v.
|
|
| 157 |
General |
(destek) sağlamak |
enlist v.
|
|
| 158 |
General |
görmesini sağlamak |
disabuse v.
|
|
| 159 |
General |
destek sağlamak |
sponsor v.
|
|
| 160 |
General |
personel sağlamak |
staff v.
|
|
| 161 |
General |
çıkar sağlamak |
gain advantage v.
|
|
| 162 |
General |
savaş malzemesi sağlamak |
munition v.
|
|
| 163 |
General |
birini ikna ederek desteğini sağlamak |
win someone round v.
|
|
| 164 |
General |
çıkar sağlamak |
suck advantage out of v.
|
|
| 165 |
General |
farklı olmasını sağlamak |
characterize v.
|
|
| 166 |
General |
kanun ve düzeni sağlamak |
maintain law and order v.
|
|
| 167 |
General |
imkan sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
| 168 |
General |
uyum sağlamak |
correspond v.
|
|
| 169 |
General |
uyum sağlamak |
assort with v.
|
|
| 170 |
General |
ile arasında uyum sağlamak |
accommodate to v.
|
|
| 171 |
General |
kar sağlamak |
return profit v.
|
|
| 172 |
General |
birinin bir işe katılmasını sağlamak |
bring someone in on v.
|
|
| 173 |
General |
imkan sağlamak |
give chance v.
|
|
| 174 |
General |
rahatını sağlamak |
snug v.
|
|
| 175 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
further v.
|
|
| 176 |
General |
disiplini sağlamak |
proctor v.
|
|
| 177 |
General |
üstünlük sağlamak |
overtower v.
|
|
| 178 |
General |
üstünlük sağlamak |
get the whip hand of v.
|
|
| 179 |
General |
çoğunluk sağlamak |
constitute a quorum v.
|
|
| 180 |
General |
uyum sağlamak |
yield v.
|
|
| 181 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
throw into relief v.
|
|
| 182 |
General |
çıkar sağlamak |
profit from v.
|
|
| 183 |
General |
yarar sağlamak |
pay dividends v.
|
|
| 184 |
General |
uyum sağlamak |
accommodate oneself v.
|
|
| 185 |
General |
beraberliği sağlamak |
equalize v.
|
|
| 186 |
General |
anlamasını sağlamak |
wake v.
|
|
| 187 |
General |
denge sağlamak |
equilibrate v.
|
|
| 188 |
General |
avantaj sağlamak (birisine karşı) |
have the whip hand of v.
|
|
| 189 |
General |
asayişi sağlamak |
pacify v.
|
|
| 190 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
gain the upper hand v.
|
|
| 191 |
General |
imkan sağlamak |
enable v.
|
|
| 192 |
General |
(fayda) sağlamak |
take v.
|
|
| 193 |
General |
büyük avantaj sağlamak |
get the upper hand v.
|
|
| 194 |
General |
aralarında uygunluk sağlamak |
correlate v.
|
|
| 195 |
General |
sübvansiyon sağlamak |
subsidize v.
|
|
| 196 |
General |
polislerle güvenliği sağlamak |
police v.
|
|
| 197 |
General |
para sağlamak (bir iş/kimse için) |
fund v.
|
|
| 198 |
General |
önüne bir şey koyarak gözükmemesini sağlamak |
screen off v.
|
|
| 199 |
General |
ahenk sağlamak |
bring into consonance v.
|
|
| 200 |
General |
anlamasını sağlamak |
make understand v.
|
|
| 201 |
General |
yedek at sağlamak |
remount v.
|
|
| 202 |
General |
konfor sağlamak |
comfort v.
|
|
| 203 |
General |
anlaşma sağlamak |
have an agreement v.
|
|
| 204 |
General |
uyum sağlamak |
shake down v.
|
|
| 205 |
General |
yardımını sağlamak |
enlist v.
|
|
| 206 |
General |
güvenliği sağlamak |
pacify v.
|
|
| 207 |
General |
dolaşımını sağlamak (havanın/sıvının) |
circulate v.
|
|
| 208 |
General |
uyum sağlamak |
harmonise with v.
|
|
| 209 |
General |
çıkar sağlamak |
take advantage of v.
|
|
| 210 |
General |
yeniden sağlamak |
reinstate v.
|
|
| 211 |
General |
üstünlük sağlamak |
have the whip hand of v.
|
|
| 212 |
General |
uymasını sağlamak |
fit v.
|
|
| 213 |
General |
para sağlamak |
sustain v.
|
|
| 214 |
General |
siyasetle ilgilenmemesini sağlamak |
depoliticize v.
|
|
| 215 |
General |
avantaj sağlamak (birisine karşı) |
get the whip hand of v.
|
|
| 216 |
General |
sağlamak (para/yiyecek) |
put up v.
|
|
| 217 |
General |
anlaşılmasını sağlamak |
put across v.
|
|
| 218 |
General |
(para) sağlamak |
put up v.
|
|
| 219 |
General |
tekrar sağlamak |
redeal v.
|
|
| 220 |
General |
çoğu kimsenin tanımasını sağlamak |
popularize v.
|
|
| 221 |
General |
tutulmasını sağlamak |
popularize v.
|
|
| 222 |
General |
rant sağlamak |
get unearned income v.
|
|
| 223 |
General |
gelmesini sağlamak |
call up v.
|
|
| 224 |
General |
konuşarak rahatlamasını sağlamak |
bring out v.
|
|
| 225 |
General |
uyum sağlamak |
suit up v.
|
|
| 226 |
General |
yiyecek içecek sağlamak |
cater v.
|
|
| 227 |
General |
para sağlamak |
pump money into v.
|
|
| 228 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
expose v.
|
|
| 229 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
bring to light v.
|
|
| 230 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
reveal v.
|
|
| 231 |
General |
yardım sağlamak |
supply aid v.
|
|
| 232 |
General |
üstünlük sağlamak |
get the whip hand of somebody v.
|
|
| 233 |
General |
zemin sağlamak |
provide a basis for v.
|
|
| 234 |
General |
ortaya çıkmasını sağlamak |
uncover v.
|
|
| 235 |
General |
farkındalık sağlamak |
raise awareness v.
|
|
| 236 |
General |
tam müşteri memnuniyeti sağlamak |
ensure complete customer satisfaction v.
|
|
| 237 |
General |
tam müşteri memnuniyeti sağlamak |
ensure absolute customer satisfaction v.
|
|
| 238 |
General |
kişisel çıkar sağlamak |
derive personal benefits v.
|
|
| 239 |
General |
kendisi için şahsi çıkar sağlamak |
obtain personal gain v.
|
|
| 240 |
General |
başkaları için şahsi çıkar sağlamak |
provide personal gain v.
|
|
| 241 |
General |
yüksek performans sağlamak |
deliver great performance v.
|
|
| 242 |
General |
sıcak temas sağlamak |
establish close contact v.
|
|
| 243 |
General |
biri ile sıcak temas sağlamak |
establish close contact with someone v.
|
|
| 244 |
General |
tutarlı sonuç sağlamak |
provide consistent result v.
|
|
| 245 |
General |
istikrarlı sonuç sağlamak |
provide consistent result v.
|
|
| 246 |
General |
katılım sağlamak |
provide participants v.
|
|
| 247 |
General |
katılım sağlamak |
ensure turnout v.
|
|
| 248 |
General |
katılım sağlamak |
ensure participation v.
|
|
| 249 |
General |
mutabakat sağlamak |
reach an agreement v.
|
|
| 250 |
General |
mutabakat sağlamak |
reach a mutual understanding v.
|
|
| 251 |
General |
mutabakat sağlamak |
come to a mutual agreement v.
|
|
| 252 |
General |
mutabakat sağlamak |
come to an agreement v.
|
|
| 253 |
General |
anlaşma sağlamak |
agree v.
|
|
| 254 |
General |
telefon bağlantısı sağlamak |
get through v.
|
|
| 255 |
General |
anlaşma sağlamak |
get through to someone v.
|
|
| 256 |
General |
fikrin anlaşılmasını sağlamak |
put across v.
|
|
| 257 |
General |
dengeyi sağlamak |
stabilize v.
|
|
| 258 |
General |
dayanışma sağlamak |
provide solidarity v.
|
|
| 259 |
General |
deneyim sağlamak |
gather experience v.
|
|
| 260 |
General |
devamını sağlamak |
provide continuance v.
|
|
| 261 |
General |
dengeyi sağlamak |
bring into balance v.
|
|
| 262 |
General |
dengeyi sağlamak |
balance v.
|
|
| 263 |
General |
devamlılığı sağlamak |
provide continuance v.
|
|
| 264 |
General |
desteğini sağlamak |
provide one's support v.
|
|
| 265 |
General |
deneyim sağlamak |
gain experience v.
|
|
| 266 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make something work v.
|
|
| 267 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make someone work v.
|
|
| 268 |
General |
çalışmasını sağlamak |
make something run v.
|
|
| 269 |
General |
bütünlük sağlamak |
provide integrity v.
|
|
| 270 |
General |
bütünlük sağlamak |
provide unity v.
|
|
| 271 |
General |
geçimini sağlamak |
earn one's keep v.
|
|
| 272 |
General |
elektrik sağlamak |
electrize v.
|
|
| 273 |
General |
elektrik sağlamak |
electrise v.
|
|
| 274 |
General |
avantaj sağlamak |
gain advantage v.
|
|
| 275 |
General |
avantaj sağlamak |
get the edge on v.
|
|
| 276 |
General |
avantaj sağlamak |
have the edge on v.
|
|
| 277 |
General |
düzenini sağlamak |
make systematic v.
|
|
| 278 |
General |
düzenini sağlamak |
restore v.
|
|
| 279 |
General |
düzenini sağlamak |
order v.
|
|
| 280 |
General |
düzen sağlamak |
systematize v.
|
|
| 281 |
General |
düzen sağlamak |
order v.
|
|
| 282 |
General |
düzenini sağlamak |
systematize v.
|
|
| 283 |
General |
düzen sağlamak |
make systematic v.
|
|
| 284 |
General |
düzen sağlamak |
organize v.
|
|
| 285 |
General |
havadan kazanç sağlamak |
gain unearned income v.
|
|
| 286 |
General |
fayda sağlamak |
gain favor v.
|
|
| 287 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody an opportunity v.
|
|
| 288 |
General |
kontrol sağlamak |
gain control v.
|
|
| 289 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
maintain one's continuity v.
|
|
| 290 |
General |
kontrol sağlamak |
establish control v.
|
|
| 291 |
General |
çoğunluğu sağlamak |
have the majority v.
|
|
| 292 |
General |
olanak sağlamak |
give somebody a chance v.
|
|
| 293 |
General |
kontrol sağlamak |
assume control v.
|
|
| 294 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
ensure one's continuity v.
|
|
| 295 |
General |
sürekliliğini sağlamak |
provide (somebody/something) with continuity v.
|
|
| 296 |
General |
olanak sağlamak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
| 297 |
General |
olanak sağlamak |
offer somebody with an opportunity v.
|
|
| 298 |
General |
tasarruf sağlamak |
achieve saving v.
|
|
| 299 |
General |
tasarruf sağlamak |
make saving v.
|
|
| 300 |
General |
azalma sağlamak |
decrease v.
|
|
| 301 |
General |
olanak sağlamak |
provide someone with opportunity v.
|
|
| 302 |
General |
olanak sağlamak |
give someone opportunity v.
|
|
| 303 |
General |
olanak sağlamak |
open up an opportunity v.
|
|
| 304 |
General |
olanak sağlamak |
offer someone opportunity v.
|
|
| 305 |
General |
olanak sağlamak |
give chance v.
|
|
| 306 |
General |
bütünlük sağlamak |
create coherence v.
|
|
| 307 |
General |
basınç sağlamak |
cause pressure v.
|
|
| 308 |
General |
güvenliğini sağlamak |
provide security v.
|
|
| 309 |
General |
koordinasyon sağlamak |
facilitate coordination v.
|
|
| 310 |
General |
basınç sağlamak |
apply pressure v.
|
|
| 311 |
General |
basınç sağlamak |
put pressure v.
|
|
| 312 |
General |
fırsat sağlamak |
open up an opportunity v.
|
|
| 313 |
General |
fırsat sağlamak |
provide somebody with an opportunity v.
|
|
| 314 |
General |
şartları sağlamak |
satisfy the conditions v.
|
|
| 315 |
General |
şartları sağlamak |
actualize the conditions v.
|
|
| 316 |
General |
gerçekleşmesini sağlamak |
actualise v.
|
|
| 317 |
General |
şartları sağlamak |
fulfil the conditions v.
|
|
| 318 |
General |
fayda sağlamak |
cash on v.
|
|
| 319 |
General |
hizmet sağlamak |
provide someone with service v.
|
|
| 320 |
General |
geçim sağlamak |
earn one's keep v.
|
|
| 321 |
General |
erişim sağlamak |
get access v.
|
|
| 322 |
General |
başarı sağlamak |
achieve success v.
|
|
| 323 |
General |
başarı sağlamak |
have success v.
|
|
| 324 |
General |
başarı sağlamak |
achieve v.
|
|
| 325 |
General |
başarı sağlamak |
succeed v.
|
|
| 326 |
General |
başarı sağlamak |
notch up success v.
|
|
| 327 |
General |
finansman sağlamak |
get finance v.
|
|
| 328 |
General |
dayanak sağlamak |
form basis v.
|
|
| 329 |
General |
dayanak sağlamak |
provide basis v.
|
|
| 330 |
General |
dayanak sağlamak |
provide foundation v.
|
|
| 331 |
General |
koordinasyonu sağlamak |
facilitate the coordination v.
|
|
| 332 |
General |
barış sağlamak |
bring about peace v.
|
|
| 333 |
General |
olanak sağlamak |
facilitate v.
|
|
| 334 |
General |
olanak sağlamak |
make possible v.
|
|
| 335 |
General |
olanak sağlamak |
allow of v.
|
|
| 336 |
General |
olanak sağlamak |
provide an opportunity v.
|
|
| 337 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a huge contribution v.
|
|
| 338 |
General |
büyüme sağlamak |
achieve growth v.
|
|
| 339 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a major contribution v.
|
|
| 340 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a big contribution v.
|
|
| 341 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a great contribution v.
|
|
| 342 |
General |
devamlılık sağlamak |
provide continuity v.
|
|
| 343 |
General |
devamlılık sağlamak |
maintain continuity v.
|
|
| 344 |
General |
tasarruf sağlamak |
provide savings v.
|
|
| 345 |
General |
birşeyin olmasını sağlamak |
bring something to pass v.
|
|
| 346 |
General |
müşteri memnuniyetini sağlamak |
meet the customer satisfaction v.
|
|
| 347 |
General |
ekonomik kalkınma sağlamak |
provide economic development v.
|
|
| 348 |
General |
beraberliği sağlamak |
square v.
|
|
| 349 |
General |
uzlaşma sağlamak |
reach agreement v.
|
|
| 350 |
General |
uzlaşma sağlamak |
come to agreement v.
|
|
| 351 |
General |
uzlaşma sağlamak |
arrive at agreement v.
|
|
| 352 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to function as v.
|
|
| 353 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to perform as v.
|
|
| 354 |
General |
olarak işlemesini sağlamak |
enable to operate as v.
|
|
| 355 |
General |
sükuneti sağlamak |
pour oil on troubled waters v.
|
|
| 356 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
lionise v.
|
|
| 357 |
General |
dikkat çekmesini sağlamak |
lionize v.
|
|
| 358 |
General |
emniyeti sağlamak |
ensure safety v.
|
|
| 359 |
General |
emniyeti sağlamak |
ensure security v.
|
|
| 360 |
General |
kolaylık sağlamak |
enable v.
|
|
| 361 |
General |
kolaylık sağlamak |
provide convenience v.
|
|
| 362 |
General |
görülmesini sağlamak |
bring out v.
|
|
| 363 |
General |
kazanç sağlamak |
cash in v.
|
|
| 364 |
General |
bilgi sağlamak |
supply information v.
|
|
| 365 |
General |
bilgi sağlamak |
give information v.
|
|
| 366 |
General |
milli güvenliği sağlamak |
maintain the national security v.
|
|
| 367 |
General |
güç sağlamak |
drive v.
|
|
| 368 |
General |
geçimini sağlamak |
live off v.
|
|
| 369 |
General |
kaynak sağlamak |
get fund v.
|
|
| 370 |
General |
kaynak sağlamak |
receive fund v.
|
|
| 371 |
General |
kaynak sağlamak |
obtain fund v.
|
|
| 372 |
General |
(destek/yardım vb) sağlamak |
enlist v.
|
|
| 373 |
General |
emniyetini sağlamak |
ensure the safety of someone/something v.
|
|
| 374 |
General |
motivasyon sağlamak |
generate motivation v.
|
|
| 375 |
General |
anlaşılmasını sağlamak |
get across v.
|
|
| 376 |
General |
para sağlamak |
fund v.
|
|
| 377 |
General |
birbirini sırayla izlemesini sağlamak |
alternate v.
|
|
| 378 |
General |
eşgüdüm sağlamak |
co-ordinate v.
|
|
| 379 |
General |
geçimini (-den) sağlamak |
live off v.
|
|
| 380 |
General |
gelişme sağlamak |
get on (with) v.
|
|
| 381 |
General |
uyum sağlamak |
get into v.
|
|
| 382 |
General |
bağlantıyı sağlamak |
get through (to) v.
|
|
| 383 |
General |
aynı düzeye gelerek uyum sağlamak |
get abreast v.
|
|
| 384 |
General |
geçmesini sağlamak |
get through v.
|
|
| 385 |
General |
(moral ya da maddi açıdan) destek sağlamak |
gather round v.
|
|
| 386 |
General |
kaliteyi sağlamak |
maintain the quality v.
|
|
| 387 |
General |
-e girmesini sağlamak |
fit into v.
|
|
| 388 |
General |
yemek sağlamak |
cater v.
|
|
| 389 |
General |
ufki bir yüzey sağlamak |
level v.
|
|
| 390 |
General |
bir kimsenin bir şey için hazır veya uygun olmasını sağlamak |
fit for v.
|
|
| 391 |
General |
su yüzünde yüzerek bir yere gitmesini sağlamak |
float v.
|
|
| 392 |
General |
yatay bir yüzey sağlamak |
level v.
|
|
| 393 |
General |
destek sağlamak |
subsidize v.
|
|
| 394 |
General |
nesilden nesle geçmesini sağlamak |
pass down v.
|
|
| 395 |
General |
bakımını sağlamak |
keep up v.
|
|
| 396 |
General |
çıkar sağlamak |
capitalize on v.
|
|
| 397 |
General |
çıkar sağlamak |
cash in on v.
|
|
| 398 |
General |
paylaşım sağlamak |
enable sharing v.
|
|
| 399 |
General |
paylaşım sağlamak |
make sharing v.
|
|
| 400 |
General |
menfaat sağlamak |
cash in on v.
|
|
| 401 |
General |
menfaat sağlamak |
capitalize on v.
|
|
| 402 |
General |
teminat sağlamak |
provide guarantee v.
|
|
| 403 |
General |
menfaat sağlamak |
take advantage of v.
|
|
| 404 |
General |
menfaat sağlamak |
profit from v.
|
|
| 405 |
General |
teminat sağlamak |
provide assurance v.
|
|
| 406 |
General |
menfaat sağlamak |
suck advantage out of v.
|
|
| 407 |
General |
yarar sağlamak |
pay v.
|
|
| 408 |
General |
-e girmesini sağlamak |
fit in v.
|
|
| 409 |
General |
belge doğruluğunu sağlamak |
proofing a document v.
|
|
| 410 |
General |
kar sağlamak |
profit v.
|
|
| 411 |
General |
inanılırlık sağlamak |
lend credence (to) v.
|
|
| 412 |
General |
yeterlilik sağlamak (oy) |
make a quorum v.
|
|
| 413 |
General |
yapılmasını sağlamak |
have something done v.
|
|
| 414 |
General |
işbirliği sağlamak |
provide cooperation v.
|
|
| 415 |
General |
yapılmasını sağlamak |
ensure that it gets done v.
|
|
| 416 |
General |
yapılmasını sağlamak |
make sure ensure v.
|
|
| 417 |
General |
uyum sağlamak |
tone in v.
|
|
| 418 |
General |
ilk yardım sağlamak |
render first aid v.
|
|
| 419 |
General |
düşüncesinden caymasını sağlamak |
bring around v.
|
|
| 420 |
General |
düşüncesinden caymasını sağlamak |
bring round v.
|
|
| 421 |
General |
yarar sağlamak |
avail oneself of v.
|
|
| 422 |
General |
ilişki sağlamak |
bring into connection with v.
|
|
| 423 |
General |
fayda sağlamak |
avail v.
|
|
| 424 |
General |
rekabet üstünlüğü sağlamak |
provide a competitive advantage v.
|
|
| 425 |
General |
maddi imkan sağlamak |
provide financial opportunity v.
|
|
| 426 |
General |
rekabet üstünlüğü sağlamak |
outcompete v.
|
|
| 427 |
General |
beraberliği sağlamak |
equalise v.
|
|
| 428 |
General |
birine karşı avantaj sağlamak |
have an advantage over somebody v.
|
|
| 429 |
General |
birine karşı avantaj sağlamak |
have an edge over somebody v.
|
|
| 430 |
General |
entegrasyonlarını sağlamak |
provide the integration of v.
|
|
| 431 |
General |
küreselleşmenin insancıl bir mecraya girmesini sağlamak |
ensure that globalization takes a humane course v.
|
|
| 432 |
General |
entegrasyonlarını sağlamak |
integrate v.
|
|
| 433 |
General |
hal almasını sağlamak |
cause something to be v.
|
|
| 434 |
General |
küreselleşmenin insancıl bir seyir izlemesini sağlamak |
ensure that globalization takes a humane course v.
|
|
| 435 |
General |
entegrasyonunu sağlamak |
provide the integration of v.
|
|
| 436 |
General |
entegrasyonunu sağlamak |
integrate v.
|
|
| 437 |
General |
hal almasını sağlamak |
lead something to be v.
|
|
| 438 |
General |
hal almasını sağlamak |
enable something to be v.
|
|
| 439 |
General |
bir dakika durup düşünmesini sağlamak |
give someone pause v.
|
|
| 440 |
General |
çıkar sağlamak |
afford advantage v.
|
|
| 441 |
General |
kazanç sağlamak |
derive a profit v.
|
|
| 442 |
General |
mali destek sağlamak |
subsidise v.
|
|
| 443 |
General |
destek sağlamak |
subsidise v.
|
|
| 444 |
General |
parasal kaynak sağlamak |
bankroll v.
|
|
| 445 |
General |
birinin katılımını sağlamak |
encourage participation v.
|
|
| 446 |
General |
katılım sağlamak |
encourage participation v.
|
|
| 447 |
General |
katılım sağlamak |
enlist v.
|
|
| 448 |
General |
enerjiden tasarruf sağlamak |
economize energy consumption v.
|
|
| 449 |
General |
koşulları sağlamak |
meet the conditions v.
|
|
| 450 |
General |
koşulları sağlamak |
provide the requirements v.
|
|
| 451 |
General |
koşulları sağlamak |
provide the conditions v.
|
|
| 452 |
General |
adaleti sağlamak |
secure the justice v.
|
|
| 453 |
General |
güvenliği sağlamak |
provide the security v.
|
|
| 454 |
General |
güvenlik sağlamak |
provide protection v.
|
|
| 455 |
General |
güvenlik sağlamak |
ensure security v.
|
|
| 456 |
General |
ihtiyaçlarını sağlamak |
fit out v.
|
|
| 457 |
General |
kontrolü sağlamak |
control v.
|
|
| 458 |
General |
kontrolü sağlamak |
provide the control v.
|
|
| 459 |
General |
telsiz teması sağlamak |
establish radio communications with v.
|
|
| 460 |
General |
telsiz teması sağlamak |
raise v.
|
|
| 461 |
General |
girdi sağlamak |
provide input v.
|
|
| 462 |
General |
çoğulculuk sağlamak |
ensure pluralism v.
|
|
| 463 |
General |
(kendiyle) gurur duymasını sağlamak |
do someone proud v.
|
|
| 464 |
General |
gerekli koşulları sağlamak |
provide the necessary conditions v.
|
|
| 465 |
General |
istihbarat sağlamak |
provide intelligence v.
|
|
| 466 |
General |
eşit şartlar sağlamak |
level playing field v.
|
|
| 467 |
General |
danışma sağlamak |
provide consultancy v.
|
|
| 468 |
General |
koşulu sağlamak |
meet the requirement v.
|
|
| 469 |
General |
koşulu sağlamak |
fulfill the condition v.
|
|
| 470 |
General |
yaşam alanı sağlamak |
provide living space v.
|
|
| 471 |
General |
bir hayvana barınak sağlamak |
take an animal in v.
|
|
| 472 |
General |
avantaj elde etmek/sağlamak |
gain leverage v.
|
|
| 473 |
General |
koşulu sağlamak |
provide the appropriate conditions v.
|
|
| 474 |
General |
koşulu sağlamak |
fulfil the requirement/specifications v.
|
|
| 475 |
General |
(birisine/bir şirkete) kredi sağlamak |
extend someone or a company credit v.
|
|
| 476 |
General |
(birisine/bir şirkete) kredi sağlamak |
extend credit to someone or a company v.
|
|
| 477 |
General |
oy üstünlüğü sağlamak |
outvote v.
|
|
| 478 |
General |
yeni fırsatlar sağlamak |
provide new opportunities v.
|
|
| 479 |
General |
yeni arkadaşlara uyum sağlamak |
be fitting in with new friends v.
|
|
| 480 |
General |
(içyüzünün) anlaşılmasını sağlamak |
provide insight into v.
|
|
| 481 |
General |
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak |
enable someone to do something v.
|
|
| 482 |
General |
20 yaşında gibi hissetmenizi sağlamak |
make someone feel 20 again v.
|
|
| 483 |
General |
ortam sağlamak |
provide an environment for v.
|
|
| 484 |
General |
kolaylık sağlamak |
make it convenient v.
|
|
| 485 |
General |
kolaylık sağlamak |
make it easy v.
|
|
| 486 |
General |
büyük katkı sağlamak |
make a significant/huge contribution v.
|
|
| 487 |
General |
anlaşma sağlamak |
agree upon v.
|
|
| 488 |
General |
(aracı) sağlamak |
overtake on the right v.
|
|
| 489 |
General |
farkındalık sağlamak |
provide awareness v.
|
|
| 490 |
General |
daha iyi anlaşılmasını sağlamak |
clarify v.
|
|
| 491 |
General |
bağlantı sağlamak |
establish connection between v.
|
|
| 492 |
General |
büyük kolaylık sağlamak |
provide great convenience v.
|
|
| 493 |
General |
emniyetli çalışma sağlamak |
ensure a safe operation v.
|
|
| 494 |
General |
antika gibi görünmesini sağlamak |
archaize v.
|
|
| 495 |
General |
antika gibi görünmesini sağlamak |
archaise v.
|
|
| 496 |
General |
geçimini denizden sağlamak |
live by the sea v.
|
|
| 497 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
progress v.
|
|
| 498 |
General |
ilerlemesini sağlamak |
improve v.
|
|
| 499 |
General |
maksimum hareketlilik sağlamak |
allow maximum mobility v.
|
|
| 500 |
General |
maksimum hareketlilik sağlamak |
allow for maximum mobility v.
|
|