fix - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

fix

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "fix" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 100 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
fix v. düzeltmek
fix v. onarmak
fix v. tamir etmek
General
fix n. çıkmaz
fix n. eroin dozu
fix n. tamir
fix n. güç durum
fix n. sabit organ
fix n. uyuşturucu iğne
fix n. önceden belirlenmiş sonuç
fix n. zorluk
fix n. güçlük
fix n. doz.
fix n. gemi konumu
fix n. uçak konumu
fix n. net şekilde anlama
fix n. net olarak belirleme
fix n. kesin tayin
fix n. bahane
fix n. gerekçe
fix n. mücbir sebep
fix n. olağandışı durum
fix n. zor durum
fix n. utanç verici durum
fix n. tatsız durum
fix n. kötü hal
fix v. ayar etmek
fix v. üstesinden gelmek
fix v. yapmak (saçını)
fix v. onarmak
fix v. sağlamak
fix v. rüşvetle elde etmek
fix v. dikkat çekmek
fix v. belirlemek
fix v. hazırlamak
fix v. takmak
fix v. gözünü dikmek
fix v. dik dik bakmak
fix v. yapıştırmak
fix v. kararlaştırmak
fix v. tutmak
fix v. kararlaştırmak (tarih/miktar vb)
fix v. hile karıştırmak
fix v. bağlamak
fix v. saptamak
fix v. hazırlamak (kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği)
fix v. tasarlamak
fix v. takmak (sabitleştirecek bir şekilde)
fix v. yerleştirmek
fix v. rüşvet vermek
fix v. tayin etmek
fix v. gözünü ayırmamak
fix v. oturtmak
fix v. ayar çekmek
fix v. tespit etmek
fix v. düzenlemek
fix v. sıkıca tutturmak
fix v. sabitleştirmek
fix v. tutturmak
fix v. tamir etmek
fix v. yerleşmek
Colloquial
fix v. (hayvan) kısırlaştırmak
Law
fix v. kararlaştırmak
Technical
fix n. sabit
fix n. onarım
fix n. kabasını alma
fix n. pürüzleri giderme
fix v. düzenlemek
fix v. sabitleştirmek
fix v. tespit etmek
fix v. tamir etmek
Computer
fix n. düzeltme
fix v. (veriyi) kayan noktalı gösterimden sabit noktalı gösterime dönüştürmek
fix expr. düzelt
fix expr. uydur
Textile
fix v. fikse etmek
fix v. sabitleştirmek
Automotive
fix n. onarım
Aeronautic
fix n. mevki tayini
fix n. noktalama mevkii
fix n. noktalama
Medical
fix n. fiks
Gastronomy
fix n. alkollü bir içki çeşidi
Chemistry
fix v. katı veya uçmaz yapmak
fix v. kalıcı hale getirmek
fix v. sabit bileşik oluşturtmak
fix v. birleştirmek
fix v. bütünleştirmek
fix v. kombinlemek
fix v. (gübre) çözünmez hale getirmek
fix v. (parfümü) kalıcı hale getirmek
fix v. (organizma, taze doku) öldürmek
fix v. (organizma, taze doku) sertleştirmek
fix v. (organizma, taze doku) korumak
fix v. (dokuya) tespit işlemi uygulamak
Photography
fix v. fiksajını yapmak (filmin)
fix v. (fotoğrafı) ağartmak
fix v. (fotoğrafı) sabitlemek
Slang
fix v. damardan uyuşturucu almak
British Slang
fix n. bir doz uyuşturucu

Sens de "fix" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 401 résultat(s)

Anglais Turc
General
fix in advance n. önceden belirleme
quick fix n. kestirme çözüm
fix terms n. şartları tespit
time to first fix n. ilk düzeltme zamanı
time-to-first-fix n. ilk tamire kadar geçen süre
quick fix n. kestirme ve hızlı çözüm
quick fix n. geçici çözüm
quick fix n. geçici önlem
fix-up n. onarım
fix-up n. restorasyon
fix-up n. iyileştirme
fix-up n. geliştirme
fix up v. ayarlamak
fix on v. anlaşmak
be in a fix v. ortada kalmak
fix oneself up v. süslenmek
fix oneself up v. kendini süslemek
fix on v. karar vermek
fix somebody up v. ayarlamak
fix on v. kararlaştırmak
fix up v. sağlamak
fix one's attention on v. dikkatini bir yöne çevirmek
fix on v. seçmek
fix up v. kurmak
fix the price v. fiyat koymak
be in a fix v. zor bir duruma düşmek
get oneself in a fix v. kendini zor bir duruma sokmak
fix one's attention on v. dikkatini çevirmek
fix a place up v. bir yeri tamir etmek
fix up v. yerleştirmek
fix up on v. kararlaştırmak
fix eye v. dikmek
fix the price of v. fiyat koymak
fix up on v. anlaşmak
fix one's eyes on v. gözünü dikmek
fix up v. uygun biçimde düzenlemek
fix one's faults v. hatalarını gidermek
fix the fault v. hatayı gidermek
fix on the ground v. zemine sabitlemek
fix the car v. arabayı tamir etmek
fix the television v. televizyonu tamir etmek
fix over v. onarmak
fix with v. düzenlemek
fix up v. düzenlemek
fix up v. onarmak
fix up v. kalacak yer bulmak
fix upon v. karar vermek
fix upon v. üzerinde bir karara varmak
fix up v. vermek
fix upon v. kararlaştırmak
fix up v. misafir edecek yer temin etmek
fix with v. organize etmek
fix over v. yenilemek
fix up v. tamir etmek
fix up v. yerine göre giyinmek
fix over v. tamir etmek
fix up v. tertip etmek
fix up v. aranje etmek
fix up v. donatmak
fix on v. üzerinde bir karara varmak
get a fix on v. çözmeye çalışmak
get a fix on v. hesaplamak
get a fix on v. ne olduğunu anlamaya çalışmak
get a fix on v. belirlemek
fix the conditions v. şartları tespit etmek
fix a day v. gün tespit etmek
fix terms v. şartları tayin etmek
get fix v. tamir görmek
have fix v. tamir görmek
fix the computer v. bilgisayarı tamir etmek
fix the roof v. çatıyı onarmak
fix someone up with a girl v. birine kız ayarlamak
fix the bike v. bisikleti tamir etmek
fix the bicycle v. bisikleti tamir etmek
fix an issue v. sorunu düzeltmek
fix things at home v. evdeki eşyaları tamir etmek
fix one's eyes on v. gözlerini ayırmadan bakmak
fix one's gaze on v. bir şeye gözünü dikmek
in a bad fix adj. sıkıntıda
a quick fix of adj. şipşak (bir) doz
in a bad fix adv. zor durumda
Phrasals
fix (something) with (someone) v. (biriyle) ilişkisini düzeltmek
fix (something) with (someone) v. (biriyle) arasını düzeltmek
fix (something) with (someone) v. (birinin bir şey) için onayını/iznini almak
fix (something) with (someone) v. (birinden bir şey) için onay/izin almak
fix (someone or something) with (something) v. (birine bir şekilde) bakmak
fix on v. (bakışlarını, gözlerini) -e dikmek
fix on v. (bakışlarını, gözlerini)-e sabitlemek
fix on v. '-e yöneltmek
fix upon someone or something v. birine/bir şeye kafayı takmak
fix upon someone or something v. birini/bir şeyi saplantı haline getirmek
fix upon someone or something v. kafası biriyle/bir şeyle meşgul olmak
fix upon someone or something v. biriyle/bir şeyle kafayı bozmak
fix (on someone or something v. birine/bir şeye kafayı takmak
fix (on someone or something v. birini/bir şeyi saplantı haline getirmek
fix (on someone or something v. kafası biriyle/bir şeyle meşgul olmak
fix (on someone or something v. biriyle/bir şeyle kafayı bozmak
fix something on something v. bir şeyi bir şeye takmak
fix something on something v. bir şeyi bir şeye iliştirmek
fix something on something v. bir şeyi bir şeye yapıştırmak
fix something onto something v. bir şeyi bir şeye takmak
fix something onto something v. bir şeyi bir şeye iliştirmek
fix something onto something v. bir şeyi bir şeye yapıştırmak
fix on (someone or something) v. (birine/bir şeye) odaklamak
fix on (someone or something) v. (birine/bir şeye) kafayı takmak
fix on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) saplantı haline getirmek
fix on (someone or something) v. kafası (biriyle/bir şeyle) meşgul olmak
fix on (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) kafayı bozmak
fix on (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) dikkatini alamamak
fix on (something) v. (bir şeyi) karara bağlamak
fix on (something) v. (bir şeyi) kararlaştırmak
fix on (something) v. (bir şeyin) üstüne takmak
fix on (something) v. (bir şeye) iliştirmek
fix on (something) v. (bir şeye) yapıştırmak
fix something over v. bir şeyi onarmak
fix something over v. bir şeyi yenilemek
fix something over v. bir şeyi tamir etmek
fix something over v. bir şeyi yeniden yapmak/düzenlemek
fix something over v. bir şeyin şeklini değiştirmek
fix something over v. bir şeyi yeniden dekore etmek
fix someone or something up v. birini/bir şeyi sağlığına kavuşturmak
fix someone or something up v. birini/bir şeyi rehabilite etmek
fix someone or something up v. birini/bir şeyi iyileştirmek
fix someone or something up v. birini/bir şeyi eski haline döndürmek
fix someone up (with something) v. birine (bir şey) sağlamak
fix someone up (with something) v. birine (bir şey) tedarik etmek
fix someone up (with something) v. birine (bir şey) temin etmek
fix someone up (with something) v. birine (bir şey) vermek
fix someone up (with something) v. birine (bir şey) ayarlamak
fix up v. düzeltmek
fix up v. onarmak
fix up v. tamir etmek
fix up v. saptamak
fix up v. kararlaştırmak
fix up v. sağlamak
fix up v. kurmak
fix up v. ayarlamak
fix up v. düzenlemek
fix up v. donatmak
fix up v. vermek
fix together v. (ip ile) bağlamak
fix together v. birleştirmek
fix together v. iliştirmek
fix together v. birbirine geçirmek
fix together v. iç içe geçirmek
fix together v. bir araya getirmek
Phrases
fix it right first time v. ilk seferde doğru biçimde onarmak
Colloquial
fix on (something) n. (bir şeyin) tam konumu/yeri
fix on (something) n. (bir şeyi) anlama
fix on (something) n. (bir şeyi) idrak etme
fix on (something) n. (bir şeyi) çözme
fix everything up all nice v. her şeyi güzelce yoluna sokmak
fix someone v. bir hayvanı kısırlaştırmak
fix someone v. fesat karıştırmak
fix (someone) v. (birinin) canına okumak
fix (someone) v. (birine) ayar çekmek/vermek
fix (someone) v. (birinin) defterini dürmek
fix (someone) v. (birinin) hakkından gelmek
fix (someone) v. (birine) gününü göstermek
get (one's) fix (of something) v. (bir şeyden) gerekli/ihtiyaç duyduğu dozu almak
if it ain't broke, don't fix it (iiabdfi) expr. çalışıyorsa hiç kurcalama
if it ain't broke, fix it till it is expr. çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun
if it ain't broke, fix it till it is expr. sağlam/düzgün ya, bozana kadar uğraş/uğraşırlar artık
if it ain't broke, fix it till it is expr. fazla kurcalarsan bozarsın
if it ain't broken, don't fix it expr. bozuk değilse kurcalama
if it ain't broken, don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
if it isn't broke, don't fix it expr. bozuk değilse kurcalama
if it isn't broke, don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr. çalışan/sağlam şeyi iyice kurcala ki bozulsun
iiabfitii (if it ain't broke, fix it till it is) expr. fazla kurcalarsan bozarsın
Idioms
a quick fix n. anlık bir çözüm
fix on something n. uzaktaki bir şeyin tam konumu
fix on something n. bir şeyin tam yeri/konumu
fix on something n. bir şeyi anlama
fix on something n. bir şeyi idrak etme
fix on something n. bir şeyi çözme
fix (something) for breakfast/lunch/dinner v. kahvaltı/öğle yemeği/akşam yemeği için bir şeyler hazırlamak
fix something with someone v. biriyle arayı düzeltmek
fix an animal v. bir evcil hayvanı kısırlaştırmak
fix someone's wagon v. defterini dürmek
fix someone's wagon v. gününü göstermek
fix someone's wagon v. hakkından gelmek
fix a broken heart v. kırık bir kalbi onarmak
fix something for a meal v. yemek için bir şeyler yapmak/ayarlamak
fix (one) with a gaze v. (birini) bakışlarıyla ayartmak
fix (one) with a gaze v. (birini) bakışlarıyla bağlamak/tavlamak
fix (one) with a gaze v. bakışlarıyla (birinin) dikkatini çekmek
fix somebody with a look/stare v. bakışlarını birine dikmek
fix somebody with a look/stare v. birine dik dik bakmak
fix somebody with a look/stare v. birine gözlerini dikip uzun süre bakmak
fix (one) with a look v. (birine) derin derin bakmak
fix (one) with a stare v. (birine) derin derin bakmak
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapmak/ayarlamak
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) hazırlamak
fix (something) for breakfast, lunch, dinner v. kahvaltı, öğlen yemeği, akşam yemeği için (bir şeyler) yapıvermek
fix a broken heart v. gönlünü almak
give (one) a fix of (something) v. (birine bir şeyden) bir doz vermek
give (one) a fix of (something) v. (birine bir şeyden) ihtiyaç duyduğu miktarda vermek
give (one) a fix of (something) v. (birinin bir şey) ihtiyacını gidermek
get a fix on (something) v. (bir şeyi) çözmek
get a fix on (something) v. (bir şeyi) anlamak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) belirlemek
get a fix on (something) v. (bir şeyi) çözüme kavuşturmak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) açık bir şekilde anlamak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) saptamak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) tespit etmek
get a fix on (something) v. (bir şeye) nişan almak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) hedef almak
get a fix on (something) v. (bir şeyi) hedefine almak
get a fix on (something) v. hedefini tam görüş açısına almak
be out of fix v. bozuk olmak
be out of fix v. çalışmamak
be out of fix v. düzgün çalışmamak
be out of fix v. düzensiz olmak
be out of fix v. dağınık olmak
be out of fix v. karman çorman olmak
be out of fix v. alt üst olmak
be in a fix v. zor durumda olmak/zor duruma düşmek
be in a fix v. sıkışmak
get in a fix v. zor durumda olmak/zor duruma düşmek
get in a fix v. sıkışmak
fix somebody with a look v. birine gözünü dikip bakmak
fix somebody with a look v. birine bakışlarını dikmek
fix somebody with a stare v. birine gözünü dikip bakmak
fix somebody with a stare v. birine bakışlarını dikmek
fix somebody with a gaze v. birine gözünü dikip bakmak
fix somebody with a gaze v. birine bakışlarını dikmek
fix wagon v. hakkından gelmek
fix wagon v. gününü göstermek
fix wagon v. defterini dürmek
fix wagon v. canına okumak
get (someone) out of a fix v. (birini) bir beladan kurtarmak
get (someone) out of a fix v. (birini) zor bir durumdan kurtarmak
get (someone) out of a fix v. (birini) bir tehlikeden kurtarmak
get (someone) out of a fix v. (birini) bir beladan/güçlükten/tehlikeden çekip çıkarmak
get a fix (of something) v. (bir şeyden) gerekli/ihtiyaç duyduğu dozu almak
get a fix on (one) v. (birini) çözmek
get a fix on (one) v. (birini) anlamak
get a fix on (one) v. (birinin) ciğerini bilmek
get a fix on (one) v. (birinin) ne olduğunu bilmek/anlamak
get a fix on someone/something v. birini/bir şeyi çözmek
get a fix on someone/something v. birini/bir şeyi anlamak
get a fix on someone/something v. birinin/bir şeyin ne olduğunu bilmek/anlamak
get a fix on someone/something v. birini/bir şeyi açık bir şekilde anlamak
get into a fix v. başı belada olmak
get into a fix v. başı belaya girmek
get into a fix v. sıkıntılı/zor bir durumda olmak
get out of a fix v. zor durumdan kurtulmak
get out of a fix v. zor bir durumun içinden çıkmak/sıyrılmak
get out of a fix v. açmazdan kurtulmak
get out of a fix v. beladan/tehlikeden kurtulmak
get out of a fix v. paçayı kurtarmak/sıyırmak
get out of a fix v. yakayı kurtarmak/sıyırmak
get out of a fix v. dertten/sıkıntıdan kurtulmak
give (one) a fix v. (birine) bir doz vermek
give (one) a fix v. (birine) ihtiyaç duyduğu miktarı vermek
give (one) a fix v. (birinin) ihtiyacını gidermek
have a fix v. bir doz almak
have a fix v. ihtiyacını gidermek
have a fix v. çözmek
have a fix v. anlamak
have a fix v. belirlemek
have a fix v. çözüme kavuşturmak
have a fix v. açık bir şekilde anlamak
have a fix v. saptamak
have a fix v. tespit etmek
have a fix v. nişan almak
have a fix v. hedef almak
have a fix v. hedefine almak
have a fix v. hedefini tam görüş açısına almak
have a fix of (something) v. (bir şeyden) bir doz almak
have a fix of (something) v. (bir şeyden) ihtiyaç duyduğu miktarda almak
have a fix of (something) v. (bir şey) ihtiyacını gidermek
have a fix on (something) v. (bir şeyi) çözmek
have a fix on (something) v. (bir şeyi) anlamak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) belirlemek
have a fix on (something) v. (bir şeyi) çözüme kavuşturmak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) açık bir şekilde anlamak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) saptamak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) tespit etmek
have a fix on (something) v. (bir şeye) nişan almak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) hedef almak
have a fix on (something) v. (bir şeyi) hedefine almak
have a fix on (something) v. hedefini tam görüş açısına almak
help (someone) out of a fix v. (birinin) zor/sıkıntılı bir durumdan kaçmasına/kurtulmasına yardım etmek
help (someone) out of a fix v. (birinin) çıkmazdan/güç bir durumdan çıkmasına yardım etmek
help (someone) out of a fix v. birinin başını beladan kurtarmak
need a fix v. (bir şeye) ihtiyaç/gereksinim duymak
need a fix v. bir doz alması gerekmek
need a fix of (something) v. (bir şeye) ihtiyaç/gereksinim duymak
need a fix of (something) v. (bir şeyden) bir doz alması gerekmek
the fix is in [usa] expr. hile var
the fix is in [usa] expr. şike var
if it ain't broke don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
in a fix expr. güç bir durumda
a quick fix expr. geçici ve kestirme çözüm
in a fix expr. zor durumda
out of fix expr. bozuk
out of fix expr. çalışmayan
out of fix expr. düzgün çalışmayan
out of fix expr. düzensiz
out of fix expr. dağınık
out of fix expr. karman çorman
out of fix expr. alt üst
there is no quick fix expr. hızlıca ulaşılabilecek kalıcı bir çözüm yok
there is no quick fix expr. kestirme bir çözüm yok
Speaking
if it's not broke don't fix it expr. bozuk değilse kurcalama
I can fix this expr. bunu düzeltebilirim
if it ain't broke don't fix it expr. bozuk değilse kurcalama
if it's not broke don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
if it ain't broke don't fix it expr. çalışıyorsa kurcalama
I'm sure that'll fix everything expr. eminim bu her şeyi düzeltir
I could fix everything expr. her şeyi düzeltebilirim
I'll fix you up expr. sizinle ilgileneceğim
do you want me to fix you something? expr. sana bir şeyler hazırlamamı ister misin?
I'll fix you something to eat expr. sana yiyecek birşeyler hazırlayayım
I'll fix you something to eat expr. size yiyecek bir şeyler hazırlayayım
I could fix it for you expr. senin için tamir edebilirim
I promise I can fix it expr. söz veriyorum düzelteceğim
I have the mechanic fix my car expr. tamirciye arabamı tamir ettiririm
I had the mechanic fix my car expr. tamirciye arabamı tamir ettirdim
are you sure you can't fix it? expr. tamir edemeyeceğinden emin misin?
can you fix it? expr. tamir edebilir misin?
I wonder if you could ask someone to fix it expr. acaba birisinden bunu tamir etmesini isteyebilir misin?
Trade/Economic
selection under a fix budget n. belirli bütçe kapsamında seçim
other tangible fix assets n. diğer maddi duran varlıklar
fix assets advances given n. verilen avanslar
gold fix n. altın sabitleme
Law
fix time limit v. müddet tayin etmek
Tourism
fix cost n. sabit maliyet
Technical
radio fix n. iki veya daha fazla verici istasyondan gemiye veya uçağa gelen radyo sinyalleri vasıtasıyla bir geminin veya uçağın konumunun belirlenmesi
antifriction fix n. antifriksiyon
antibonding orbital fix n. bağönler yörüngemsi
band spectrum fix n. bant spektrumu
antibonding orbital fix n. bağönler orbital
leakage radiation fix n. kaçak radyasyon
band spectrum fix n. kuşak izgesi
program temporary fix n. program geçici düzeltmesi
leakage radiation fix n. sızıntı ışınım
antifriction fix n. sürtünmesizlik
approach fix n. yaklaşma noktası
Computer
fix level n. düzeltme düzeyi
program temporary fix n. geçici program düzeltmesi
bug fix n. hata düzeltme
pci fix n. pcı onarımı
ras fix policy n. ras düzeltme ilkesi
fix unknown expr. bilinmeyeni düzelt
fix it expr. düzelt
fix-it-all expr. hepsini düzelt
fix registry expr. kayıt defterini düzelt
fix a problem expr. sorun çöz
don't fix it expr. sorunu giderme
fix it expr. sorunu gider
fix database expr. veritabanını düzelt
fix broken text expr. yazı tipi hatalarını düzelt
Informatics
fix level n. düzeltme düzeyi
program temporary fix n. geçici program düzeltmesi
Electric
fix program n. düzeltme programı
Mechanic
fix-it shop n. tamirci
fix-it shop n. tamir dükkanı
fix-it shop n. bakım ve onarım dükkanı
Textile
double basket ultrasonic hot-fix setting machine n. çift hazneli ultrasonik taş ve metal yapıştırma makinesi
Aeronautic
final approach fix n. aletli iniş için yaklaşmaya başlanılan nokta
holding fix n. bekleme fiksi
hi-fix n. decca seyir sistemi
dme fix n. dme cihazı ile belirlenmiş pozisyon
hi-fix n. hi-fix
initial approach fix n. ilk yaklaşma fiksi
initial approach fix n. ilk yaklaşma noktası
coordination fix n. koordine fiksi
intermediate fix n. orta fiks
final approach fix n. son yaklaşma fixi
final approach fix n. son yaklaşma noktası
final approach fix n. son yaklaşma fiksi
approach fix n. yaklaşma noktası
hi-fix adj. mobil istasyonlarında oluşan
Military
running fix n. çok mevki hattı ile noktalama
outer fix n. dış nirengi
running fix n. hareket halinde kestirme
find and fix enemy v. düşmanı bulup tespit etmek
fix bayonets! expr. süngü tak!
Slang
cop a fix v. bir doz uyuşturucu almak
cop a fix v. (esrar, ot) bir nefes çekmek
cop a fix v. bir duman vurmak
have fix v. eroin almak
have fix v. eroin içmek
get a fix v. eroin içmek
get fix v. eroin almak
get fix v. eroin içmek
fix something v. bir şeyi parayla halletmek
fix something v. bir şeyi parayla yaptırmak
fix something v. bir şeyi/işi parayla bağlamak
fix for v. için hazırlamak
fix for v. için ayarlamak
fix for v. için yapmak
fix for v. için tamir etmek
fix yourself! expr. bak işine!
I'll fix your wagon expr. senin canına okuyacağım
I'll fix your wagon expr. sana gününü göstereceğim
if it ain't broke, fix it till it is expr. fazla kurcalarsan bozarsın
Star Wars
methane fix cantina n. metan tamir kantinası