|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
konusunda |
about adv.
|
|
General |
|
2 |
General |
kitapçık (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract n.
|
|
3 |
General |
makale (özellikle din/siyaset konusunda bir) |
tract n.
|
|
4 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutma |
abstemiousness n.
|
|
5 |
General |
kendini tutma (yeme içme konusunda) |
abstinence from n.
|
|
6 |
General |
birisini özellikle yasadışı işler yapması konusunda kışkırtan kimse |
abetter n.
|
|
7 |
General |
kendini tutma (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiousness n.
|
|
8 |
General |
ticaret konusunda yetenekli |
jack of all trades n.
|
|
9 |
General |
konusunda ehil |
crackerjack n.
|
|
10 |
General |
konusunda uzman |
crackerjack n.
|
|
11 |
General |
disiplin konusunda katılık |
sternness n.
|
|
12 |
General |
konusunda uzman kişiler |
experts in one's subject n.
|
|
13 |
General |
konusunda |
respecting n.
|
|
14 |
General |
güvenlik dokümanlarının işaretlenmesi ve korunması konusunda uzman biri |
one skilled in the art of marking and protection of security documents n.
|
|
15 |
General |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan kişi |
tanorexic n.
|
|
16 |
General |
saç ve saç derisi bakımı konusunda uzmanlaşmış kimse |
trichologist n.
|
|
17 |
General |
annelik konusunda olağanüstü kadın |
alpha mummy n.
|
|
18 |
General |
kitaplar konusunda çok bilgili kimse |
bibliognost n.
|
|
19 |
General |
konusunda uzman kişi |
subject matter expert n.
|
|
|
20 |
General |
manevra yapma konusunda becerikli kimse |
manoeuvrer n.
|
|
21 |
General |
kehanet konusunda yetenekli kimse |
mantologist n.
|
|
22 |
General |
yönlendirme, etkileme ve idare etme konusunda yetenekli kimse |
whisperer n.
|
|
23 |
General |
uçma konusunda beceriklilik |
wingmanship n.
|
|
24 |
General |
uçma konusunda yetkinlik |
wingmanship n.
|
|
25 |
General |
makinelerin teorisi veya yapımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] n.
|
|
26 |
General |
makine yapımı, kullanımı ve onarımı konusunda uzman kimse |
mechanician [dated] n.
|
|
27 |
General |
belirli türden fikir veya faaliyetler konusunda öne çıkan kimse |
merchant n.
|
|
28 |
General |
sikkeler konusunda yetkin kimse |
mintman n.
|
|
29 |
General |
yeni kelimeler türetme konusunda yetenekli kimse |
mintmaster [obsolete] n.
|
|
30 |
General |
biçimin tanımlanması veya tasviri konusunda uzman olan kimse |
morphographer n.
|
|
31 |
General |
tutum veya gidişat konusunda ağırlığını koyan kimse |
moulder n.
|
|
32 |
General |
karşılıklı espri yapma konusunda becerikli kimse |
reparteeist n.
|
|
33 |
General |
içe bakış konusunda iyi olan kimse |
yogi n.
|
|
34 |
General |
yaşam, iş ve ilişkiler konusunda tavsiyeler almak üzere tutulan kimse |
lifestyle guru n.
|
|
35 |
General |
(insanları tazminat davası açmaları konusunda teşvik edip bu talepleri avukata yönlendiren) komisyoncu |
claims farmer n.
|
|
36 |
General |
dante'nin eserleri konusunda uzman olan kimse |
dantean n.
|
|
37 |
General |
gregoryen ilahileri konusunda bilgili kimse |
gregorian [obsolete] n.
|
|
38 |
General |
bir öğretmen veya profesyonel danışman tarafından öğrencilere ders seçme, mesleğe hazırlanma, ileri eğitim ve kişisel sorunlar konusunda verilen tavsiye |
guidance n.
|
|
39 |
General |
rüyaları inceleme ve yorumlama konusunda uzmanlaşan kimse |
oneiroscopist n.
|
|
|
40 |
General |
muhtemel partnerlerini ikna konusunda çok başarılı kimse |
operator n.
|
|
41 |
General |
avustralya sömürgesindeki hayat konusunda deneyimli kimse |
old chum [obsolete] n.
|
|
42 |
General |
halka bilgi aktarma konusunda becerikli kimse |
communicator n.
|
|
43 |
General |
öğretme konusunda yetenekli kimse |
didact n.
|
|
44 |
General |
yemek konusunda idareli kimse |
pinchcommons n.
|
|
45 |
General |
dürtüye veya arzuya kapılmama konusunda kendini tutma |
continency n.
|
|
46 |
General |
(kredi konusunda) risk taşıyan kimse |
fly-by-night n.
|
|
47 |
General |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organization man n.
|
|
48 |
General |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organization man n.
|
|
49 |
General |
organizasyon konusunda uzman kimse |
organisation man n.
|
|
50 |
General |
organizasyon konusunda iyi olan kimse |
organisation man n.
|
|
51 |
General |
organografi konusunda bilgili kimse |
organographist n.
|
|
52 |
General |
organ tanımı konusunda bilgili kimse |
organographist n.
|
|
53 |
General |
fosil, mineral ve kayaçların incelenmesi konusunda bilgili kimse |
oryctologist [obsolete] n.
|
|
54 |
General |
cinsel kimliği konusunda açık olma |
outness n.
|
|
55 |
General |
özellikle ahlaki mükemmelliğe ulaşma konusunda ilerleme kaydetme kapasitesi |
perfectibility n.
|
|
56 |
General |
doğa konusunda bilgelik |
physiosophy n.
|
|
57 |
General |
akademik tartışma incelikleri konusunda yetkin kimse |
schoolman n.
|
|
58 |
General |
hile konusunda becerikli olma |
prestidigitation n.
|
|
59 |
General |
sosyalleşme konusunda uzman |
socially adept n.
|
|
60 |
General |
tutanak konusunda titiz kimse |
protocolist n.
|
|
61 |
General |
konusunda anlaşamamak |
dissent from v.
|
|
62 |
General |
para konusunda liberal davranmak |
loosen up v.
|
|
63 |
General |
müşteriyi daha fazla ürün alması konusunda ikna etmek |
up-sell v.
|
|
64 |
General |
çiçek yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers v.
|
|
65 |
General |
bitki yetiştirme konusunda iyi olmak |
have green fingers v.
|
|
66 |
General |
çiçek yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers v.
|
|
67 |
General |
bitki yetiştirme konusunda becerikli olmak |
have green fingers v.
|
|
68 |
General |
konusunda danışmanlık hizmeti almak |
receive consultancy service on v.
|
|
69 |
General |
birisini bir şeyi yapmaması konusunda ikna etmek |
talk someone out of doing something v.
|
|
70 |
General |
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek |
encourage someone to do something v.
|
|
71 |
General |
(para konusunda) tutumlu olmak |
be careful with money v.
|
|
72 |
General |
müşterileri konusunda ketum olmak |
discreet about one's clients v.
|
|
73 |
General |
birinin karakteri veya yeteneği konusunda yanılmak |
mistake v.
|
|
74 |
General |
(zaman konusunda) yanılmak |
mistake v.
|
|
75 |
General |
anlaşamadıkları konusunda anlaşmak |
agree to disagree v.
|
|
76 |
General |
ödeme konusunda sıkıştırmak |
crave v.
|
|
77 |
General |
zevk konusunda seçici davranmak |
discriminate v.
|
|
78 |
General |
(bir şey) konusunda çok az şüpheye yer bırakmak |
leave little doubt of (something) v.
|
|
79 |
General |
ahlak konusunda çok katı davranan |
straitlaced adj.
|
|
|
80 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutan |
abstemious adj.
|
|
81 |
General |
seyahat konusunda deneyimli |
traveled adj.
|
|
82 |
General |
kendini tutan (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemious adj.
|
|
83 |
General |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
web wise adj.
|
|
84 |
General |
(inter)net konusunda deneyimli/tecrübeli |
webwise adj.
|
|
85 |
General |
seyahat konusunda deneyimli |
travelled adj.
|
|
86 |
General |
her daim bronz tenle gezme konusunda takıntılı olan |
tanorexic adj.
|
|
87 |
General |
güvenliği sağlama ve tehlikeyi önleme konusunda bilinçli olan |
safety-conscious adj.
|
|
88 |
General |
dil veya zevk konusunda incelikli olan |
mandarin adj.
|
|
89 |
General |
betimleme konusunda yetersiz |
meager adj.
|
|
90 |
General |
betimleme konusunda yetersiz |
meagre adj.
|
|
91 |
General |
özellikle yemek yeme ve uyuma gibi alışkanlıkları konusunda rahatı kaçmış |
mistimed [uk] adj.
|
|
92 |
General |
mit yaratma konusunda verimli olan |
mythopoetic adj.
|
|
93 |
General |
cinsellik konusunda sansürsüz |
graphic adj.
|
|
94 |
General |
özellikle alay amaçlı kıyaslama konusunda yetenekli |
comparative [obsolete] adj.
|
|
95 |
General |
iş konusunda aktif |
circulation adj.
|
|
96 |
General |
sonuçlar konusunda temkinli |
circumspective adj.
|
|
97 |
General |
(bilgelik konusunda) kitap gibi olan |
polyhistoric adj.
|
|
98 |
General |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantic adj.
|
|
99 |
General |
bir şeyi sergileme konusunda ihtiyatlı olan |
parsimonious adj.
|
|
100 |
General |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomic adj.
|
|
101 |
General |
fizyonomi konusunda yetenekli |
physiognomical adj.
|
|
102 |
General |
teknoloji konusunda bilgili |
plugged-in adj.
|
|
103 |
General |
müzik konusunda |
musical adj.
|
|
104 |
General |
özellikle yeme içme konusunda kendini tutarak |
abstemiously adv.
|
|
105 |
General |
kendini tutarak (özellikle yeme içme konusunda) |
abstemiously adv.
|
|
106 |
General |
konusunda |
on adv.
|
|
107 |
General |
para konusunda |
moneywise adv.
|
|
108 |
General |
politika konusunda |
politically adv.
|
|
109 |
General |
konusunda |
in the matter of prep.
|
|
110 |
General |
konusunda |
as to prep.
|
|
111 |
General |
konusunda |
on the top of prep.
|
|
112 |
General |
konusunda |
as regards prep.
|
|
113 |
General |
konusunda |
with respect to prep.
|
|
114 |
General |
konusunda |
on the subject of prep.
|
|
115 |
General |
konusunda |
in relation to prep.
|
|
116 |
General |
konusunda |
regarding prep.
|
|
117 |
General |
konusunda |
re prep.
|
|
118 |
General |
konusunda |
concerning prep.
|
|
119 |
General |
konusunda |
in respect of prep.
|
|
120 |
General |
konusunda |
with regard prep.
|
|
121 |
General |
konusunda |
touching prep.
|
|
122 |
General |
konusunda |
upon prep.
|
|
123 |
General |
konusunda |
upo [dialect] prep.
|
|
124 |
General |
konusunda |
round prep.
|
|
125 |
General |
konusunda |
about prep.
|
|
Phrasals |
|
126 |
Phrasals |
(bir şey konusunda) zahmete sokmak |
bother with (someone or something) v.
|
|
127 |
Phrasals |
(bir şey konusunda) zahmet etmek/zahmete girmek |
bother with someone or something v.
|
|
128 |
Phrasals |
birini bir şey yapması konusunda ikna etmek/oyuna getirmek |
fool someone into something v.
|
|
129 |
Phrasals |
bir şey konusunda artış göstermek |
gain in v.
|
|
130 |
Phrasals |
bir şey konusunda/bakımından iyiye gitmek |
gain in v.
|
|
131 |
Phrasals |
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
132 |
Phrasals |
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
133 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
134 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
135 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
136 |
Phrasals |
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek |
exhort (one) to (do something) v.
|
|
137 |
Phrasals |
(bir şey) yapmak konusunda yan çizmek |
get out of doing (something) v.
|
|
138 |
Phrasals |
konusunda baskı yapmak |
push toward v.
|
|
139 |
Phrasals |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something v.
|
|
140 |
Phrasals |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) v.
|
|
141 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) v.
|
|
142 |
Phrasals |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing v.
|
|
143 |
Phrasals |
birine bir şeyi yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise someone against doing something v.
|
|
144 |
Phrasals |
(birine bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise (one) against (something) v.
|
|
145 |
Phrasals |
(bir şeyi) yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against (something) v.
|
|
146 |
Phrasals |
yapmaması konusunda nasihat vermek |
advise against doing v.
|
|
147 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on someone or something (with someone) v.
|
|
148 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on someone or something (with someone) v.
|
|
149 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on someone or something) with someone v.
|
|
150 |
Phrasals |
(biriyle) biri/bir şey konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on someone or something) with someone v.
|
|
151 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise (on something) with (someone) v.
|
|
152 |
Phrasals |
(biriyle bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise (on something) with (someone) v.
|
|
153 |
Phrasals |
(bir şey) üzerinde/konusunda uzlaşmak |
compromise on (something) v.
|
|
154 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda anlaşmaya varmak |
compromise on (something) v.
|
|
155 |
Phrasals |
(biri/bir şey konusunda) birine akıl danışmak |
consult (with) someone (about someone or something) v.
|
|
156 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda birine akıl danışmak |
consult (someone) about (something) v.
|
|
157 |
Phrasals |
birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak |
dare someone (to do something) v.
|
|
158 |
Phrasals |
biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek |
dare someone (to do something) v.
|
|
159 |
Phrasals |
birini biri/bir şey konusunda utandırmak |
embarrass someone about someone or something v.
|
|
160 |
Phrasals |
birini biri/bir şey konusunda mahcup etmek |
embarrass someone about someone or something v.
|
|
161 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey) konusunda ikna etmek/kandırmak |
fool (one or oneself) into (something) v.
|
|
162 |
Phrasals |
konusunda kandırmak |
fool into v.
|
|
163 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda yardım etmek |
help out with v.
|
|
164 |
Phrasals |
konusunda yardım etmek |
help with v.
|
|
165 |
Phrasals |
hakkında/konusunda tereddüt etmek |
hesitate over v.
|
|
166 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda uyanık olmak |
look out for (something) v.
|
|
167 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda laf sokmak |
needle about v.
|
|
168 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda kışkırtmak |
needle about v.
|
|
169 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda iğnelemek |
needle about v.
|
|
170 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda iğneleyici söz söylemek |
needle about v.
|
|
171 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda dokundurmak |
needle about v.
|
|
172 |
Phrasals |
(birine bir şey yapması konusunda) baskı yapmak |
pressure (one) into (doing something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
(bir şey) konusunda baskı yapmak |
pressure into v.
|
|
174 |
Phrasals |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on v.
|
|
175 |
Phrasals |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on v.
|
|
176 |
Phrasals |
(birini/kendini bir şey yapmak konusunda) tatlı dille kandırmak |
talk (someone or oneself) into (doing) (something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
konuşarak yapmaması konusunda ikna etmek |
talk out of doing v.
|
|
178 |
Phrasals |
(birine) ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust (one) for (something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek |
trust for v.
|
|
180 |
Phrasals |
(biri/bir şey) konusunda bir mektup, e-posta göndermek |
write about (someone or something) v.
|
|
Phrases |
|
181 |
Phrases |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backward about coming forward adj.
|
|
182 |
Phrases |
düşüncelerini dillendirme konusunda ketum |
backwards about coming forward adj.
|
|
183 |
Phrases |
konusunda |
in regards to prep.
|
|
184 |
Phrases |
olup olmadığı konusunda |
as to whether expr.
|
|
185 |
Phrases |
konusunda |
with regards to expr.
|
|
186 |
Phrases |
(biri/bir şey) konusunda |
so far as (someone or something) is concerned expr.
|
|
187 |
Phrases |
… konusunda |
in the... stakes expr.
|
|
188 |
Phrases |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
(be) careful what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
189 |
Phrases |
biri/bir şey konusunda |
as regards somebody/something expr.
|
|
190 |
Phrases |
bir şey konusunda |
as to something expr.
|
|
Colloquial |
|
191 |
Colloquial |
borç tavanı (konusunda) ürkek |
debt ceiling chicken n.
|
|
192 |
Colloquial |
başkaları için güç elde etme konusunda yetenekli kişi |
hired gun n.
|
|
193 |
Colloquial |
(politika konusunda) şahin |
hawk n.
|
|
194 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda çok iyi olan kimse |
rotorhead n.
|
|
195 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda deneyimli kimse |
rotorhead n.
|
|
196 |
Colloquial |
uçuş veya helikopterler konusunda bilgili kimse |
rotorhead n.
|
|
197 |
Colloquial |
teknoloji konusunda çok bilgili/yetenekli/hevesli kimse |
tech-nerd n.
|
|
198 |
Colloquial |
etrafındakileri kontrol etmek konusunda takıntılı kimse |
control freak n.
|
|
199 |
Colloquial |
hedeflerine kurnazca veya gayriahlaki manevralarla ulaşma konusunda becerikli kimse |
operator n.
|
|
200 |
Colloquial |
okul hayatında/teorik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
book smart n.
|
|
201 |
Colloquial |
tahmin konusunda yenilgiyi kabul etmek |
bite v.
|
|
202 |
Colloquial |
bir şey olarak/yapmak konusunda çok deneyimi/tecrübesi olmak |
know what it is to be/do something v.
|
|
203 |
Colloquial |
(konusunda/üzerinde) el sıkışmak |
shake on it v.
|
|
204 |
Colloquial |
(konusunda/üzerinde) anlaşmak |
shake on it v.
|
|
205 |
Colloquial |
bir şey yapma konusunda yeterli bilgi sahibi olmak |
know what (one) is doing v.
|
|
206 |
Colloquial |
konusunda bilgili |
clued-in adj.
|
|
207 |
Colloquial |
konusunda bilgili |
clued-up adj.
|
|
208 |
Colloquial |
konusunda ciddi |
serious about adj.
|
|
209 |
Colloquial |
...konusunda katedilecek daha çok mesafe var |
a long way down the road expr.
|
|
210 |
Colloquial |
(biri/bir şey) konusunda |
talking of (someone or something) expr.
|
|
211 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda |
talking of somebody/something [uk] expr.
|
|
212 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda usta |
at home with someone or something expr.
|
|
213 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda uzman |
at home with someone or something expr.
|
|
214 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda yeterli |
at home with someone or something expr.
|
|
215 |
Colloquial |
biri/bir şey konusunda yetenekli |
at home with someone or something expr.
|
|
216 |
Colloquial |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
be careful what you wish for(, it might (just) come true expr.
|
|
217 |
Colloquial |
(bir şey) konusunda |
speaking of (something) expr.
|
|
218 |
Colloquial |
ne dilediğin konusunda dikkatli ol (bakarsın gerçek olur) |
watch what you wish for(, (because) you just might get it) expr.
|
|
Idioms |
|
219 |
Idioms |
pek gezmeyip seyahat konusunda ahkam kesen kişi |
an armchair traveler n.
|
|
220 |
Idioms |
cinsel ilişki konusunda aşırı istekli olma |
enthusiastic consent n.
|
|
221 |
Idioms |
yatırım konusunda deneyim/bilgi sahibi kimse |
the smart money n.
|
|
222 |
Idioms |
insanları yönetme konusunda başarılı kimse |
a smooth operator n.
|
|
223 |
Idioms |
istediğini yaptırma konusunda başarılı kimse |
a smooth operator n.
|
|
224 |
Idioms |
erken yatma konusunda düzenli olmak |
keep good hours v.
|
|
225 |
Idioms |
(bir şey konusunda) heyecanlı olmak |
be keen about v.
|
|
226 |
Idioms |
bir şey konusunda tekel olmamak |
not have a monopoly on something v.
|
|
227 |
Idioms |
birine bir şey yapması konusunda aşırı baskı yapmak |
high-pressure someone into something v.
|
|
228 |
Idioms |
nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmamak |
have no clue how to do v.
|
|
229 |
Idioms |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to one's guns v.
|
|
230 |
Idioms |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a deal v.
|
|
231 |
Idioms |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a deal v.
|
|
232 |
Idioms |
(olaylar konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for v.
|
|
233 |
Idioms |
(fiyat konusunda) anlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
234 |
Idioms |
(fiyat konusunda) uzlaşmaya varmak |
strike a bargain v.
|
|
235 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be (dead) set on something/on doing something v.
|
|
236 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) aynı kafada olmak |
be of one/the same mind (about/on somebody/something) v.
|
|
237 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be set on something/on doing something v.
|
|
238 |
Idioms |
birini (biri/bir şey hakkında/konusunda) güncellemek |
bring someone up-to-date (on someone or something) v.
|
|
239 |
Idioms |
birine (biri/bir şey hakkında/konusunda) son gelişmeleri anlatmak/bildirmek/aktarmak |
bring someone up-to-date (on someone or something) v.
|
|
240 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır koymak |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
241 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) sınır çizmek |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
242 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) set çekmek |
draw a line at (doing) (something) v.
|
|
243 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda hesap vermek |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
244 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda açıklama yapmak |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
245 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda bilgi vermek |
give (one) an account of (someone or something) v.
|
|
246 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
247 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
248 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account (of someone or something) (to someone) v.
|
|
249 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give someone an account of someone or something v.
|
|
250 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give someone an account of someone or something v.
|
|
251 |
Idioms |
(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give someone an account of someone or something v.
|
|
252 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek |
give an account of (someone or something) v.
|
|
253 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak |
give an account of (someone or something) v.
|
|
254 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek |
give an account of (someone or something) v.
|
|
255 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (for somebody/something) v.
|
|
256 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (for somebody/something) v.
|
|
257 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) abartılı davranmak |
go overboard (about somebody/something) v.
|
|
258 |
Idioms |
(biri/bir şey konusunda) ölçüyü kaçırmak |
go overboard (about somebody/something) v.
|
|
259 |
Idioms |
bir şey konusunda büyük umutları olmak |
have (high) hopes of something v.
|
|
260 |
Idioms |
bir şey konusunda büyük umutlar beslemek |
have (high) hopes of something v.
|
|
261 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) v.
|
|
262 |
Idioms |
bir şey (yapma) konusunda doğal becerisi olmak |
have a gift for (doing) something v.
|
|
263 |
Idioms |
bir şey (yapma) konusunda doğuştan yetenekli olmak |
have a gift for (doing) something v.
|
|
264 |
Idioms |
(bir şey) konusunda tekel olmak |
have a monopoly on (something) v.
|
|
265 |
Idioms |
(bir şey konusunda) burnu iyi koku almak |
have a nose for something v.
|
|
266 |
Idioms |
(bir şey konusunda) tahminde bulunmak |
have an inkling (of something) v.
|
|
267 |
Idioms |
(bir şey konusunda) varsayımda bulunmak |
have an inkling (of something) v.
|
|
268 |
Idioms |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
have an open mind (on/about something) v.
|
|
269 |
Idioms |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
have an open mind (on/about something) v.
|
|
270 |
Idioms |
(bir şey konusunda) açık görüşlü olmak |
keep an open mind (on/about something) v.
|
|
271 |
Idioms |
(bir şey konusunda) ön yargılı olmamak |
keep an open mind (on/about something) v.
|
|
272 |
Idioms |
(bir şey yapmak konusunda) işi zor olmak |
have your work cut out (to do something/doing something) v.
|
|
273 |
Idioms |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure (one) into (doing something) v.
|
|
274 |
Idioms |
(birine bir şey yapması konusunda) aşırı baskı yapmak |
high-pressure into v.
|
|
275 |
Idioms |
bir konuda/bir şey yapma konusunda dobra olmak |
make no bones about something/about doing something v.
|
|
276 |
Idioms |
bir konuda/bir şey yapma konusunda şeffaf olmak |
make no bones about something/about doing something v.
|
|
277 |
Idioms |
bir şeyi yapmak konusunda yeteneksiz/beceriksiz olmak |
not be able to do something for toffee v.
|
|
278 |
Idioms |
başkalarıyla iş birliği yapmak konusunda iyi olmak |
play well with others v.
|
|
279 |
Idioms |
savundukları konusunda inatçı olmak |
stick to guns v.
|
|
280 |
Idioms |
bir şey yapmak konusunda bir daha düşünmek |
think better of it/of doing something v.
|
|
281 |
Idioms |
konusunda uzman |
ahead of the curve adj.
|
|
282 |
Idioms |
konusunda lider |
ahead of the curve adj.
|
|
283 |
Idioms |
konusunda önde gelen |
ahead of the curve adj.
|
|
284 |
Idioms |
konusunda yetkin |
ahead of the curve adj.
|
|
285 |
Idioms |
konusunda ön sıralarda gelen/etkili |
ahead of the curve adj.
|
|
286 |
Idioms |
bir şeyi yapma konusunda katı |
religious about doing something adj.
|
|
287 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda bölünmüş |
divided on (someone or something) adj.
|
|
288 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda ayrılığa düşmüş |
divided on (someone or something) adj.
|
|
289 |
Idioms |
konusunda azimli |
bound and determined to adj.
|
|
290 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda azimli |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
291 |
Idioms |
(biri/bir şey) konusunda çok katı |
death on (someone or something) adj.
|
|
292 |
Idioms |
(bir şey) konusunda çok becerikli |
death on (something) adj.
|
|
293 |
Idioms |
(bir şey) konusunda yetenekli |
death on (something) adj.
|
|
294 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden zengin |
long on one thing and short on another adj.
|
|
295 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/yönünden eksik kalmış |
long on one thing and short on another adj.
|
|
296 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/hakkında katı |
religious about (something) adj.
|
|
297 |
Idioms |
(bir şey) konusunda/hakkında kuralcı |
religious about (something) adj.
|
|
298 |
Idioms |
(bir şeyi) yapma konusunda katı |
religious about doing adj.
|
|
299 |
Idioms |
(bir şeyi) yapma konusunda/hakkında kuralcı |
religious about doing adj.
|
|
300 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda kararsız |
reluctant to (do something) adj.
|
|
301 |
Idioms |
(bir şey yapmak) konusunda tereddütlü |
reluctant to (do something) adj.
|
|
302 |
Idioms |
yapmak konusunda kararsız |
reluctant to do adj.
|
|
303 |
Idioms |
yapmak konusunda tereddütlü |
reluctant to do adj.
|
|
304 |
Idioms |
iyilik konusunda birinin/bir şeyin yanından/yakınından bile geçemez |
not half as good as somebody/something expr.
|
|
305 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury is (still) out (on something) expr.
|
|
306 |
Idioms |
(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı |
the jury are (still) out (on something) expr.
|
|
307 |
Idioms |
(bir şey) konusunda avantajlı |
to windward of (something) [obsolete] expr.
|
|
308 |
Idioms |
(dersler/cevaplar konusunda) yardıma ihtiyacım var! |
throw me a bone! exclam.
|
|
Speaking |
|
309 |
Speaking |
ayakkabı konusunda çok zevklisiniz |
you have great taste in shoes expr.
|
|
310 |
Speaking |
bizim kim olduğumuz konusunda hiçbir fikrin yok |
you have no idea who we are expr.
|
|
311 |
Speaking |
bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok |
I have no idea what the motive behind such an horrific act might be expr.
|
|
312 |
Speaking |
gitme konusunda ciddi misin? |
are you serious about going? expr.
|
|
313 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
314 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
315 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
316 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
317 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
318 |
Speaking |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
319 |
Speaking |
isimler konusunda özürlüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
320 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
321 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
322 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
323 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
324 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
325 |
Speaking |
kimse futbol konusunda onunla ölçüşemez |
no one rivals him in soccer expr.
|
|
326 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any progress on the expr.
|
|
327 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
328 |
Speaking |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikrin yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
329 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
is there any progress on the expr.
|
|
330 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments expr.
|
|
331 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any improvements expr.
|
|
332 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
333 |
Speaking |
konusunda bir gelişme var mı |
any update on the expr.
|
|
334 |
Speaking |
konusunda gelişme var mı |
are there any developments in expr.
|
|
335 |
Speaking |
ne olup bittiği konusunda hiçbir fikriniz yok |
you don't have any idea what's going on expr.
|
|
336 |
Speaking |
oraya gidip gitmeyeceğimiz konusunda konuştuk |
we talked about whether we will go there expr.
|
|
337 |
Speaking |
onu tanıdığı konusunda yalan söylüyor |
he lies about knowing him expr.
|
|
338 |
Speaking |
yaşım konusunda yalan söylüyorum |
I lie about my age expr.
|
|
339 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful with names expr.
|
|
340 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful with names expr.
|
|
341 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful with names expr.
|
|
342 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful with names expr.
|
|
343 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm awful at names expr.
|
|
344 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm awful at names expr.
|
|
345 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm awful at names expr.
|
|
346 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm awful at names expr.
|
|
347 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible at names expr.
|
|
348 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible at names expr.
|
|
349 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible at names expr.
|
|
350 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible at names expr.
|
|
351 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda çok başarılı/hiç iyi değilim |
I'm terrible with names expr.
|
|
352 |
Speaking |
isimleri hatırlama konusunda zayıfım |
I'm terrible with names expr.
|
|
353 |
Speaking |
isimler konusunda kötüyüm |
I'm terrible with names expr.
|
|
354 |
Speaking |
isimleri akılda tutma konusunda özürlüyüm/başarısızım |
I'm terrible with names expr.
|
|
Trade/Economic |
|
355 |
Trade/Economic |
sahibi tarafından belirli bir tarihten önce hisse senedinin kullanılamayacağı konusunda hüküm içeren senet |
noncallable bond n.
|
|
356 |
Trade/Economic |
başkalarına onarılmaz zararlara yol açtığı için bir kişi veya kurumun bir eylemi yapmaması konusunda mahkeme tarafından verilen karar |
injunction n.
|
|
357 |
Trade/Economic |
belli bir ekonomik varlığın bugün belirlenen sabit bir fiyattan gelecekte birkaç aylık süre sonunda teslim edilmek kaydıyla satılması konusunda yapılan sözleşme |
forward contract n.
|
|
358 |
Trade/Economic |
bir işin programa göre yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmesi ve yapılması gerekli düzenlemeler konusunda yönetime bilgi verilmesi |
follow-up n.
|
|
359 |
Trade/Economic |
daha önceden çocuklar konusunda/çocuklarla ilgili bir alanda çalışma deneyimi |
previous experience of working with children n.
|
|
360 |
Trade/Economic |
istekli bir alıcı ile ilgisiz fakat istekli bir satıcının serbest bir biçimde alım satım işlemi konusunda anlaşmaya varabilecekleri fiyat |
arm's-length price n.
|
|
361 |
Trade/Economic |
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı |
commodity broker n.
|
|
362 |
Trade/Economic |
mali bir kurumun şirket alacaklı hesaplarını devralma ve borçlarını tahsil etme konusunda onlarla olduğu düzenleme |
factoring n.
|
|
363 |
Trade/Economic |
menkul değer fiyat değişmeleri konusunda bir teori |
random walk theory n.
|
|
364 |
Trade/Economic |
şirket işlerinin sorumluluklarını genişletme ve çalışanları kendilerini iş tanımlarındaki şey ile sınırlandırmamaları konusunda cesaretlendirme |
dejobbing n.
|
|
365 |
Trade/Economic |
taviz değişimi konusunda hükümetlerarası pazarlık |
negotiations n.
|
|
366 |
Trade/Economic |
özellikle akıl sağlığı çalışmaları konusunda eğitilmiş kalifiye sosyal hizmetler uzmanı |
approved social worker n.
|
|
367 |
Trade/Economic |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree upon the price v.
|
|
368 |
Trade/Economic |
fiyat konusunda mutabık kalmak |
agree on the price v.
|
|
369 |
Trade/Economic |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
onboard v.
|
|
370 |
Trade/Economic |
(yeni çalışana) işinde başarılı olması için gerekli beceri ve bilgi konusunda yardımcı olmak |
on-board v.
|
|
Law |
|
371 |
Law |
özellikle cinsel ilişkiler konusunda yasaların öngördüğü norm |
nature n.
|
|
372 |
Law |
bir ilanın dizilmesi fakat ikinci bir emre kadar yayınlanmaması konusunda gazete veya dergi yönetimine verilen talimat |
wait-order n.
|
|
373 |
Law |
bir sözleşmenin yükümlülükleri ile borçlu olan kimse aleyhine sorumluluklarını aynen yerine getirmesi konusunda mahkemeye yapılan başvuru |
bill for specific performance n.
|
|
374 |
Law |
bir şey yapmak konusunda açılan dava |
action of mandamus n.
|
|
375 |
Law |
bir şeyin gerçekleştirilmesi konusunda mahkemece verilen emir |
mandatory injunction n.
|
|
376 |
Law |
borçlu ile alacaklılar arasında borçlunun ibrası konusunda yapılan sözleşme |
composition deed n.
|
|
377 |
Law |
kira süresi sonunda kiralayan tarafa kiralanan mülkün satın alınabilmesi konusunda seçme hakkı tanıyan kira sözleşmesi |
lease with option to purchase n.
|
|
378 |
Law |
mirasın varislerinden yaşça en büyük olanına miras hisselerini seçme konusunda tanınan hak |
esnecy n.
|
|
379 |
Law |
değerli evrakı icra konusunda yasal hakka sahip kimse |
holder n.
|
|
380 |
Law |
kolluk kuvvetlerinin gözaltına alınan kimseyi sessiz kalma ve avukat tutma hakkına sahip olduğu konusunda uyarmasını zorunlu kılan hüküm |
miranda rule [us] n.
|
|
381 |
Law |
başvuranın genellikle duruşma yapılması konusunda yönlendirme talep ettiği, mahkemeye veya yargıca yapılan sözlü veya yazılı başvuru |
motion n.
|
|
382 |
Law |
dava vekilinin özel bir durum için yasaların nasıl uygulanması gerektiği konusunda verdiği resmi ve genellikle yazılı olan değerlendirme |
opinion n.
|
|
383 |
Law |
(tarafı olmayan davaları belirtmek için kullanılır) konusunda |
in re prep.
|
|
Politics |
|
384 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesi |
regalism n.
|
|
385 |
Politics |
krallığın kilise konusunda en yüksek yetkiye sahip olması ilkesini benimseyen kimse |
regalist n.
|
|
386 |
Politics |
suçlu veya terörist ile yetkililer arasında, rehinelerin bırakılması ve teslim olma konusunda yapılan pazarlık |
negotiations n.
|
|
387 |
Politics |
ceza yargılarının milletler arası değeri konusunda avrupa sözleşmesi |
european convention on the international validity of criminal judgments n.
|
|
388 |
Politics |
iki taraflı gözetim konusunda karar |
decision on bilateral surveillance n.
|
|
389 |
Politics |
politikalar konusunda yol gösterme |
policy guidance n.
|
|
390 |
Politics |
vasiyetnamelerin tescili konusunda bir usul kurulmasına ilişkin sözleşme |
convention on the establishment of a scheme of registration of wills n.
|
|
391 |
Politics |
verilere ilişkin standart ve kodlara uyum konusunda raporlar |
reports on the observance of standards and codes n.
|
|
392 |
Politics |
2015 sonrası kalkınma gündemi konusunda seçkin kişiler üst düzeyli panel |
high-level panel of eminent persons on the post-2015 development agenda n.
|
|
393 |
Politics |
özellikle balıkçılık ve denizciliğin düzenlenmesi konusunda yargı yetkisi bulunan kurul |
conservancy [uk] n.
|
|
394 |
Politics |
bir hakkın varlığı konusunda mutabakata varmak |
agree to a right v.
|
|
395 |
Politics |
anlaşamadıkları konusunda uzlaşmak |
agree to disagree v.
|
|
Institutes |
|
396 |
Institutes |
göç ve sınır ihlalleri konusunda bilgi değişim ve paylaşım merkezi |
centre for information, discussion and exchange on the crossing of frontiers and immigration n.
|
|
397 |
Institutes |
özellikle hayvanlar konusunda insani amaç ve uygulamaları destekleyen kuruluş |
humane society n.
|
|
398 |
Institutes |
(britanya'da) anne babaların çocukları konusunda anonim olarak danışabilecekleri gönüllü bir kuruluş |
parents anonymous [uk] n.
|
|
Industry |
|
399 |
Industry |
kariyer konusunda yardımcı olması için tecrübeli birini kıdemsiz çalışana danışman olarak atama |
mentoring n.
|
|
400 |
Industry |
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma |
multiskilling n.
|
|
Insurance |
|
401 |
Insurance |
(sigorta vb. konusunda) bölge ayrımcılığı yapmak |
redline v.
|
|
Media |
|
402 |
Media |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media consultant n.
|
|
403 |
Media |
medya ve iletişim araçlarının kullanımı konusunda danışmanlık veren kimse |
media guru n.
|
|
Technical |
|
404 |
Technical |
oşinografi konusunda uzman |
oceanographer n.
|
|
405 |
Technical |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşan |
specialized in machining n.
|
|
406 |
Technical |
ses kaydını metne çevirme konusunda uzmanlaşmış kişi |
audio-typist n.
|
|
407 |
Technical |
talaşlı imalat konusunda uzmanlaşmış |
specialized in machining adj.
|
|
Computer |
|
408 |
Computer |
bilgisayarlar ve programlama konusunda otorite olan kimse |
computer guru n.
|
|
Informatics |
|
409 |
Informatics |
takma ad kullanarak internette materyal yayınlama hakkı konusunda var olan fikir ayrılığı |
nym war n.
|
|
Construction |
|
410 |
Construction |
(britanya'da) ev inşaatı, tasarımı ve tesisleri konusunda belirlenmiş bir dizi standart |
parker morris standard n.
|
|
Aeronautic |
|
411 |
Aeronautic |
geçerlilik veya kullanım konusunda hiçbir sınırlaması bulunmayan tarife |
normal fare n.
|
|
412 |
Aeronautic |
yeterlilik konusunda kuşku |
doubt of competency n.
|
|
413 |
Aeronautic |
pilotlara ve uçuş mürettebatına uçuş araçlarının kullanımı konusunda yer eğitimi veren bir cihaz |
link trainer® n.
|
|
Marine |
|
414 |
Marine |
yiyecek konusunda cimri kimse |
pinchgut n.
|
|
415 |
Marine |
yemek konusunda cimri |
pinchgut adj.
|
|
Medical |
|
416 |
Medical |
duyguları tanımlama ve açıklama konusunda yetersizlik |
alexithymia n.
|
|
417 |
Medical |
hipnoloji konusunda eğitimli kimse |
hypnologist n.
|
|
418 |
Medical |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnologist n.
|
|
419 |
Medical |
sitoteknoloji konusunda eğitimli tıp teknisyeni |
cytotechnician n.
|
|
Anatomy |
|
420 |
Anatomy |
kaslar konusunda uzman kimse |
myographist [obsolete] n.
|
|
Psychology |
|
421 |
Psychology |
posta pulu toplama konusunda tutkulu olan kimse |
timbromaniac n.
|
|
422 |
Psychology |
kas konusunda yetersiz olma takıntısı |
muscle dysmorphia n.
|
|
Biology |
|
423 |
Biology |
diyatomlar konusunda uzmanlaşmış kimse |
diatomist n.
|
|
Social Sciences |
|
424 |
Social Sciences |
amerikan yerlilerinin kültürü, dili veya ilişkileri konusunda uzman kimse |
american indianist n.
|
|
425 |
Social Sciences |
(kürtaj konusunda) yaşam taraftarı |
pro-life n.
|
|
426 |
Social Sciences |
ritüeller ve törenler konusunda uzman antropolog |
ritualist n.
|
|
427 |
Social Sciences |
halk yararına işler konusunda gönüllü olma |
community spirit n.
|
|
428 |
Social Sciences |
(kürtaj konusunda) tercih taraftarı |
pro-choice adj.
|
|
Education |
|
429 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
peer advisor n.
|
|
430 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community advisor n.
|
|
431 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
community assistant (ca) n.
|
|
432 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident assistant (ra) n.
|
|
433 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident mentor n.
|
|
434 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
senior resident n.
|
|
435 |
Education |
yurt yaşantısı konusunda sorunu veya sorusu olan öğrencilerin ilk danıştığı görevli |
resident advisor (ra) n.
|
|
436 |
Education |
üniversite hocalarının öğrenciler arasında dil, din, ırk ve cinsel yönelim konusunda ayrım yapmayacağına dair yazmaları gereken bir beyanname |
EDI statement (equity, diversity and inclusion statement) n.
|
|
437 |
Education |
burs alma konusunda uzmanlaşan öğrenci |
grantsman n.
|
|
438 |
Education |
hitabet veya ikna konusunda yeterli kimse |
oralist n.
|
|
Literature |
|
439 |
Literature |
genç erkekler ve özel yaşamları konusunda kurgu eserleri içeren edebi tür |
lad lit n.
|
|
440 |
Literature |
jane austen veya yazıları konusunda uzman kimse |
austenite n.
|
|
Linguistics |
|
441 |
Linguistics |
amerika'nın yerlisi olan halkların dilleri konusunda uzman kimse |
americanist n.
|
|
442 |
Linguistics |
dil bilgisi standartları ve ilkeleri konusunda aşırı detaycılık |
grammatism n.
|
|
443 |
Linguistics |
doğal dil işlemede bilgisayar kullanan bilgisayar bilimi ve dilbilim konusunda eğitim almış kimse |
computational linguist n.
|
|
444 |
Linguistics |
ritim konusunda iniş-çıkış gösteren ölçü |
singsong n.
|
|
Religious |
|
445 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
jujuman n.
|
|
446 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
obeahman n.
|
|
447 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
root doctor n.
|
|
448 |
Religious |
afrika'da geleneksel ruhsal ilaçlar konusunda deneyimli rahip ve doktor |
leaf doctor n.
|
|
449 |
Religious |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
masorete n.
|
|
450 |
Religious |
(musevilik'te) masora konusunda uzman alim |
massorete n.
|
|
451 |
Religious |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
maulvi n.
|
|
452 |
Religious |
(hindistan'da) başkalarına din konusunda yardımcı olan okumuş müslüman |
moulvi n.
|
|
453 |
Religious |
2. yüzyılda frigyalı montanus'un kutsal ruh'un bedeninde barındığını ve insanları yönlendirme konusunda kendisini aracı seçtiğini ileri sürdüğü öğretilerine verilen ad |
montanism n.
|
|
454 |
Religious |
ester'in yahudileri haman'ın yıkımından kurtarma konusunda tavsiyeler veren bir akrabası |
mordecai n.
|
|
455 |
Religious |
geleneksel yahudi dininin temel unsurlarını muhafaza eden ve dini uygulamaların modernleştirilmesi konusunda esneklik barındıran bir hareket |
conservative judaism n.
|
|
456 |
Religious |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretist n.
|
|
457 |
Religious |
papalık fetvaları konusunda uzman kilise hukukçusu |
decretalist n.
|
|
458 |
Religious |
tanrının varlığı veya yokluğu konusunda tarafsız olan kimse |
freethinker n.
|
|
459 |
Religious |
yeme içme konusunda musevilik kurallarına uymak |
keep kosher v.
|
|
460 |
Religious |
incil konusunda vaaz vermek |
gospel v.
|
|
Philosophy |
|
461 |
Philosophy |
bilgi ve insan bilgi işleme konusunda yapılan disiplinler arası çalışmalar |
epistemics n.
|
|
462 |
Philosophy |
nesnel felsefe konusunda yeterli kimse |
objectist n.
|
|
Environment |
|
463 |
Environment |
yeni binek otomobillerin yakıt ekonomisi ve co2 emisyonu konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi |
availability of consumer information on fuel economy and co2 emissions in respect of the marketing of new passenger cars n.
|
|
Military |
|
464 |
Military |
kıyı, nehir ve deniz ortamlarında harekat düzenleme konusunda bir harp uzmanlığı |
naval special warfare n.
|
|
465 |
Military |
mayın faaliyetleri konusunda haberleşmek üzere kurulan sistematik iletişim |
minefield report n.
|
|
466 |
Military |
savaş alanının şekillendirilmesi konusunda taktik ve/veya harekat komutanına yardımcı olan mühendislik görevleri |
combat engineering n.
|
|
467 |
Military |
(eskiden) talim konusunda uzman olup birliğin başında durmakla görevlendirilen asker |
flugelman n.
|
|
Mythology |
|
468 |
Mythology |
(yunan mitolojisinde) halkını truva atı konusunda uyardığı için iki oğluyla beraber iki deniz yılanı tarafından öldürülen truvalı apollo rahibi |
laocoon n.
|
|
Abbreviation |
|
469 |
Abbreviation |
üniversitelere yapılacak mali destekler konusunda hükümete danışmanlık yapan komite |
ugc (university grants committee) n.
|
|
Latin |
|
470 |
Latin |
işlemin konusunda hata |
error in corpore n.
|
|
Archaic |
|
471 |
Archaic |
(birini borç ödeme konusunda) oyalamak |
delay v.
|
|
472 |
Archaic |
(özellikle dil konusunda) müşkülpesent |
pedantical adj.
|
|
Entomology |
|
473 |
Entomology |
çift kanatlılar takımına mensup sinekler konusunda uzman kimse |
dipterist n.
|
|
Slang |
|
474 |
Slang |
cinsel ilişki konusunda rahat genç kadın |
bed bunny n.
|
|
475 |
Slang |
birçok konuda uzman olan iyi dans eden karşı cinsle konuşma konusunda iyi olan kişi |
brofessional n.
|
|
476 |
Slang |
doğayı koruma konusunda aşırı takıntılı kimse |
econut n.
|
|
477 |
Slang |
yasadışı uyuşturucu polisliği konusunda uzman kolluk kuvvetleri |
junk squad [dated] n.
|
|
478 |
Slang |
patlayıcı ve fişekler konusunda uzmanlaşan/uzman kimse |
powder monkey n.
|
|
479 |
Slang |
dinamit kullanımı konusunda uzman kimse |
powder monkey n.
|
|
480 |
Slang |
dijital bir görüntünün çözünürlüğü, netliği ve kalitesi konusunda çok hassas/dikkatli kimse |
pixel peeper n.
|
|
481 |
Slang |
flört konusunda başarılı erkekleri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata n.
|
|
482 |
Slang |
kadınlarla takılma konusunda başarılı kişileri çekemeyen/kıskanan kimse |
playa hata n.
|
|
483 |
Slang |
kalça döndürme konusunda uzmanlaşmış striptizci |
grinder n.
|
|
484 |
Slang |
başkalarıyla kendi çıkarları için ilişki kurmak/kendini pazarlamak konusunda başarılı kimse |
schmoozer n.
|
|
485 |
Slang |
özellikle kahve ve alkol gibi içecekler konusunda kasıntılık yapan/seçici davranan/moda olan şeylere yönelen kimse |
sipster n.
|
|
486 |
Slang |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinctum [old-fashioned] n.
|
|
487 |
Slang |
başarılı olmak konusunda isteklilik/tutku/kararlılık |
spizzerinktum [old-fashioned] n.
|
|
488 |
Slang |
günlük hayatta/pratik bilgi konusunda başarılı olan kişi |
street smarts n.
|
|
489 |
Slang |
sosyal sorumluluklarını yerine getirme konusunda kaypaklık yapan kimse |
flake n.
|
|
490 |
Slang |
cinsellik konusunda seçici olmamak |
quench (one's) thirst at any dirty puddle v.
|
|
491 |
Slang |
(bir şey konusunda) cahil/bilgisiz olmak |
not know shit (about something) v.
|
|
492 |
Slang |
bir şeyi satın alma konusunda baskı yapmak |
hustle v.
|
|
493 |
Slang |
farklı ırktan biriyle ilişki yaşama/flört etme konusunda açık |
down with the swirl adj.
|
|
Modern Slang |
|
494 |
Modern Slang |
inanmamak konusunda anlaşmak |
agree to disbelieve v.
|
|