|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
karşı karşıya gösteren |
exposer n.
|
|
2 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontation n.
|
|
3 |
General |
karşı karşıya olma |
exposure n.
|
|
4 |
General |
iki müzik grubunun ya da müzisyenin kimin daha iyi olduğunu görmek için karşı karşıya gelmesi |
rock off n.
|
|
5 |
General |
yeniden karşı karşıya bırakma |
re-exposure n.
|
|
6 |
General |
karşı karşıya gelme |
clash n.
|
|
7 |
General |
karşı karşıya gelme |
confront [obsolete] n.
|
|
8 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontal n.
|
|
|
9 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confrontationist n.
|
|
10 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confronter n.
|
|
11 |
General |
karşı karşıya gelme |
confrontment n.
|
|
12 |
General |
karşı karşıya duran ve ellerindeki sopa gibi silahlarla aralarından geçenlere vuran iki sıra insan |
gauntlet n.
|
|
13 |
General |
karşı karşıya gelmek |
come face to face v.
|
|
14 |
General |
birini bir problemle karşı karşıya bırakmak |
present someone with a problem v.
|
|
15 |
General |
karşı karşıya gelmek (bir tehlike veya zorlukla) |
encounter v.
|
|
16 |
General |
karşı karşıya kalmak |
come up against v.
|
|
17 |
General |
karşı karşıya gelmek |
face v.
|
|
18 |
General |
karşı karşıya olmak |
face v.
|
|
19 |
General |
karşı karşıya gelmek |
come across v.
|
|
20 |
General |
bir problemle karşı karşıya olduğunu kabullenmek |
face the music v.
|
|
21 |
General |
bir cezayla karşı karşıya olmak |
be in the doghouse v.
|
|
22 |
General |
karşı karşıya kalmak |
encounter v.
|
|
23 |
General |
karşı karşıya bırakmak |
expose v.
|
|
24 |
General |
karşı karşıya gelmek |
meet v.
|
|
25 |
General |
karşı karşıya bırakmak |
confront somebody with v.
|
|
26 |
General |
karşı karşıya getirmek |
subject to v.
|
|
27 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the edge of extinction v.
|
|
28 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be in danger of extinction v.
|
|
|
29 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the edge of extinction v.
|
|
30 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be in danger of extinction v.
|
|
31 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the verge of extinction v.
|
|
32 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be on the brink of extinction v.
|
|
33 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the verge of extinction v.
|
|
34 |
General |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmak |
be on the brink of extinction v.
|
|
35 |
General |
karşı karşıya kalmak |
be faced with v.
|
|
36 |
General |
karşı karşıya kalmak |
come up against somebody/something v.
|
|
37 |
General |
karşı karşıya kalmak |
be confronted v.
|
|
38 |
General |
zamanaşımına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya bulunmak |
be in danger of lapsing v.
|
|
39 |
General |
zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be in danger of lapsing v.
|
|
40 |
General |
karşı karşıya bulunmak |
face with v.
|
|
41 |
General |
karşı karşıya kalmak |
face with v.
|
|
42 |
General |
riskiyle karşı karşıya kalmak |
face the risk of v.
|
|
43 |
General |
(kendisini veya) başkasını tehlike ile karşı karşıya bırakmak |
endanger v.
|
|
44 |
General |
vurulma riskiyle karşı karşıya olmak |
be faced with the risk of being shot v.
|
|
45 |
General |
vurulma tehlikesiyle karşı karşıya olmak |
be faced with the risk of being shot v.
|
|
46 |
General |
iflasla karşı karşıya kalmak |
be going into administration v.
|
|
47 |
General |
karşı karşıya gelmek |
pit against v.
|
|
48 |
General |
yeniden karşı karşıya bırakmak |
re-expose v.
|
|
49 |
General |
karşı karşıya gelmek |
head v.
|
|
50 |
General |
olumsuz şartlar sebebiyle karşı karşıya gelmek |
rencontre v.
|
|
51 |
General |
düşmanca sebeplerden karşı karşıya gelmek |
rencounter [obsolete] v.
|
|
52 |
General |
şiddetli itirazlarla karşı karşıya gelmek |
oppose [obsolete] v.
|
|
53 |
General |
karşı karşıya olan |
subject adj.
|
|
54 |
General |
karşı karşıya gelmiş |
encountered adj.
|
|
55 |
General |
vurulma tehdidi ile karşı karşıya |
at gun point adj.
|
|
56 |
General |
karşı karşıya olan |
affrontee [obsolete] adj.
|
|
57 |
General |
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan |
endangered adj.
|
|
58 |
General |
soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olan |
endangered adj.
|
|
59 |
General |
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan |
endangered adj.
|
|
60 |
General |
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan |
endangered adj.
|
|
61 |
General |
iki siyahinin karşı karşıya gelmesini içeren |
black-on-black adj.
|
|
62 |
General |
insanların yaralanma veya ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olduğu duruma ilişkin |
humanitarian adj.
|
|
63 |
General |
karşı karşıya gelen |
confrontationist adj.
|
|
64 |
General |
(iki hayvan) karşı karşıya duran |
confronte adj.
|
|
65 |
General |
ile karşı karşıya kalma |
subject to prep.
|
|
66 |
General |
karşı karşıya olan |
subordinate to prep.
|
|
67 |
General |
karşı karşıya olan |
subject to prep.
|
|
68 |
General |
karşı karşıya olan |
inferior to prep.
|
|
|
Phrasals |
|
69 |
Phrasals |
(bir yarışmada) karşı karşıya gelmek |
take on v.
|
|
70 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
meet with [obsolete] v.
|
|
71 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
come in v.
|
|
72 |
Phrasals |
birini birisiyle karşı karşıya getirmek/dövüştürmek |
pit someone against someone v.
|
|
73 |
Phrasals |
bir sorunla karşı karşıya kalmak |
brush up against v.
|
|
74 |
Phrasals |
ile karşı karşıya kalmak |
come up against v.
|
|
75 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
pitch against v.
|
|
76 |
Phrasals |
karşı karşıya getirmek |
involve with v.
|
|
77 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
face off v.
|
|
78 |
Phrasals |
iki kişiyi karşı karşıya getirmek |
face off v.
|
|
79 |
Phrasals |
biriyle karşı karşıya gelmek |
face off v.
|
|
80 |
Phrasals |
karşı karşıya getirmek |
face off v.
|
|
81 |
Phrasals |
cesurca karşı karşıya gelmek |
face out v.
|
|
82 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
fall on v.
|
|
83 |
Phrasals |
karşı karşıya kalmak |
fall upon v.
|
|
84 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi/kendini biriyle veya bir şeyle) karşı karşıya bırakmak |
set (someone, something, or oneself) up against (someone or something) v.
|
|
85 |
Phrasals |
(biriyle) karşı karşıya gelmek |
square up with (someone) v.
|
|
86 |
Phrasals |
tesadüfen (biriyle) yüz yüze/karşı karşıya gelmek |
stumble into (someone) v.
|
|
87 |
Phrasals |
karşı karşıya gelmek |
square up against (someone) v.
|
|
88 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi biriyle/bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
bring (someone or something) up against (someone or something) v.
|
|
89 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
come up against (something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek |
confront someone with something v.
|
|
91 |
Phrasals |
birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek |
confront someone with something v.
|
|
92 |
Phrasals |
(birini bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
confront (one) with (something) v.
|
|
93 |
Phrasals |
(birini bir yanlışıyla, eleştiriyle, kanıtlarla) yüzleştirmek/karşı karşıya getirmek |
confront (one) with (something) v.
|
|
94 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya getirmek |
face with (something) v.
|
|
95 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
face with (something) v.
|
|
96 |
Phrasals |
birini bir şeyle karşı karşıya getirmek |
face someone with something v.
|
|
97 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak |
face with (someone or something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bulunmak |
face with (someone or something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
karşı karşıya bırakmak |
set up against v.
|
|
100 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/kalmak |
stare at (something) v.
|
|
101 |
Phrasals |
ile karşı karşıya olmak |
stare into v.
|
|
102 |
Phrasals |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak |
stare into (something) v.
|
|
103 |
Phrasals |
(birini biriyle/bir şeyle) karşı karşıya bırakmak |
subject (one) to (someone or something) v.
|
|
Colloquial |
|
104 |
Colloquial |
karşı karşıya gelme |
face-off n.
|
|
105 |
Colloquial |
para sıkıntısıyla karşı karşıya kalmak |
be on the rocks v.
|
|
106 |
Colloquial |
bir şeyle karşı karşıya/yüz yüze |
up against something expr.
|
|
Idioms |
|
107 |
Idioms |
düello için karşı karşıya gelmek |
look in the face v.
|
|
108 |
Idioms |
kendine nazaran çok güçlü olan biriyle karşı karşıya gelmek |
catch a tartar v.
|
|
109 |
Idioms |
aynı şartlarla karşı karşıya olmak |
be in the same boat v.
|
|
110 |
Idioms |
birisiyle karşı karşıya kalmak |
come face to face with someone v.
|
|
111 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face someone down v.
|
|
112 |
Idioms |
karşı karşıya kalmak |
bring up against v.
|
|
113 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face it out v.
|
|
114 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
face off against v.
|
|
115 |
Idioms |
ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olmak |
be in grave peril v.
|
|
116 |
Idioms |
(biriyle) karşı karşıya gelmek |
try a fall with (someone) v.
|
|
117 |
Idioms |
bir şeyle karşı karşıya gelmek |
have a brush with something v.
|
|
118 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya olmak/gelmek |
be staring (something) in the face v.
|
|
119 |
Idioms |
bir şeyle karşı karşıya olmak/gelmek |
be staring something in the face v.
|
|
120 |
Idioms |
karşı karşıya gelmek |
break a lance v.
|
|
121 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya kalmak/gelmek |
come face to face with (someone or something) v.
|
|
122 |
Idioms |
çetin bir görevle karşı karşıya olmak |
have a mountain to climb v.
|
|
123 |
Idioms |
bir şeyle yüz yüze/karşı karşıya olmak |
stare something in the face v.
|
|
124 |
Idioms |
işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya |
on the chopping block adj.
|
|
125 |
Idioms |
karşı karşıya gelme (durumu) |
them and us expr.
|
|
126 |
Idioms |
karşı karşıya gelme (durumu) |
them and us situation expr.
|
|
127 |
Idioms |
karşı karşıya (gelme) |
on opposite sides of the barricade expr.
|
|
128 |
Idioms |
karşı karşıya (gelme) |
on opposite sides of the barricades expr.
|
|
129 |
Idioms |
(bir şey) tehlikesiyle karşı karşıya/burun buruna |
on the brink of (something) expr.
|
|
130 |
Idioms |
(biriyle) karşı karşıya |
eyeball to eyeball (with somebody) expr.
|
|
131 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya |
face to face (something) expr.
|
|
132 |
Idioms |
(biriyle/bir şeyle) karşı karşıya |
face to face with (someone or something) expr.
|
|
133 |
Idioms |
eşit güçteki rakipler karşı karşıya |
greek meets greek expr.
|
|
134 |
Idioms |
(bir şeyle) karşı karşıya |
in the teeth of (something) expr.
|
|
Speaking |
|
135 |
Speaking |
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz |
we got no idea what we're dealing with here expr.
|
|
136 |
Speaking |
neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz |
we don't know what we're dealing with here expr.
|
|
Trade/Economic |
|
137 |
Trade/Economic |
karşı karşıya krediler |
back-to-back loans n.
|
|
Law |
|
138 |
Law |
karşı karşıya gelme |
confrontation n.
|
|
Politics |
|
139 |
Politics |
abd hükümetinin, terör, kargaşa, isyan ve savaş gibi risklerle karşı karşıya kalmakta olan memurlarına vediği) ek risk/tehdit maaşı |
danger pay n.
|
|
Technical |
|
140 |
Technical |
karşı karşıya getirmek |
expose v.
|
|
141 |
Technical |
silindirleri karşı karşıya olan |
vis-à-vis prep.
|
|
Anatomy |
|
142 |
Anatomy |
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren kas |
opponent n.
|
|
143 |
Anatomy |
iki vücut bölümünü karşı karşıya getiren (kas) |
opponent adj.
|
|
Psychology |
|
144 |
Psychology |
kişinin eksik yanları ve bunların olası sonuçları ile karşı karşıya getirildiği bir yöntem |
confrontation n.
|
|
Veterinary |
|
145 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
toxemic jaundice n.
|
|
146 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
yellows n.
|
|
147 |
Veterinary |
avustralya'daki koyunların karşı karşıya kaldığı, kronik koyun zehirlenmesi ile ilişkilendirilen enzootik hemolitik sarılığı |
aster yellows n.
|
|
Zoology |
|
148 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
mhorr n.
|
|
149 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
nanger dama n.
|
|
150 |
Zoology |
batı afrika'ya özgü, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan büyük bir ceylan |
gazella dama n.
|
|
Botanic |
|
151 |
Botanic |
karşı karşıya yaprakları olan |
adversifoliate adj.
|
|
Environment |
|
152 |
Environment |
soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak |
endanger v.
|
|
153 |
Environment |
nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olmayan |
unendangered adj.
|
|
Military |
|
154 |
Military |
askeri olarak karşı karşıya gelme |
military confrontation n.
|
|
155 |
Military |
arka birlik ile karşı karşıya |
reverse adj.
|
|
Sport |
|
156 |
Sport |
eleme turnuvasında karşı karşıya gelen çift |
bracket n.
|
|
Football |
|
157 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
have only the keeper to beat v.
|
|
158 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
one-on-one with the goalkeeper v.
|
|
159 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
be one-on-one with the goalkeeper v.
|
|
160 |
Football |
kaleciyle karşı karşıya kalmak |
come face to face with the goalkeeper v.
|
|
Archaic |
|
161 |
Archaic |
karşı karşıya gelmek |
envisage v.
|
|
Slang |
|
162 |
Slang |
karşı karşıya gelmeyi seven |
in-your-face n.
|
|
163 |
Slang |
karşı karşıya gelmek |
front v.
|
|