kriz - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

kriz



Sens de "kriz" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 33 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
kriz crisis n.
General
kriz crisis n.
kriz bout n.
kriz attack n.
kriz conjuncture n.
kriz dunkirk n.
kriz acme n.
kriz fit n.
kriz emergency n.
kriz emergent [obsolete] n.
kriz brash [dialect] [uk] n.
kriz conjunct n.
kriz flap n.
kriz breakdown n.
Colloquial
kriz cadenza n.
kriz craving n.
kriz attack n.
kriz an attack n.
kriz case of n.
Idioms
kriz a case of (something) adj.
Trade/Economic
kriz crisis n.
kriz depression n.
kriz bust n.
Technical
kriz crisis n.
Medical
kriz bout n.
kriz fit n.
kriz seizure n.
kriz wingding n.
kriz -lepsy suf.
Psychology
kriz fantod n.
Pathology
kriz raptus n.
Slang
kriz screaming-meemies n.
kriz screaming-meamies n.

Sens de "kriz" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 193 résultat(s)

Turc Anglais
General
ani kriz paroxysm n.
kriz yönetimi crisis management n.
kriz çözme ekipleri crisis resolution teams n.
kriz merkezi crisis management center n.
kriz masası crisis management counter n.
ekonomik kriz economic crisis n.
ekonomik kriz slump n.
kriz durumu tahliyesi crisis relocation n.
kriz yöneticisi gamesman n.
ağır ekonomik kriz severe economic crisis n.
nihai kriz terminal crisis n.
kriz çıkması outbreak of crisis n.
kriz/sorun çözümleyicisi disturbance handler n.
alo kriz hattı crisis hotline n.
en çok unutulan kriz the most forgotten crisis n.
kriz masası crisis desk n.
kriz iletişimi crisis communication n.
kentsel kriz urban crisis n.
öfke veya hastalık nedeniyle ani patlama veya kriz access n.
kriz olarak görülmeyen durum noncrisis n.
ani ve şiddetli kriz tumult n.
küçük çaplı kriz brush fire n.
küçük çaplı kriz brushfire n.
iflas, kriz gibi çöküş yaşamış kimse ruin n.
şiddetli kriz combustion n.
öngörülememiş ani kriz pinch n.
daimi kriz permacrisis n.
ani ve şiddetli kriz flaw [obsolete] n.
sürekli kriz permacrisis n.
kalıcı kriz permacrisis n.
kriz yaratmak cause crisis v.
kriz geçirmek have a fit of hysterics v.
ağır kriz geçirmek go through a grave crisis v.
kriz atlatmak overcome the crisis v.
kriz yaşamak experience a crisis v.
kriz yaşamak face crisis v.
kriz yaşamak be faced with a crisis v.
kriz yaşamak have crisis v.
kriz çıkmak crisis arise v.
kriz ile sonuçlanmak result in crisis v.
(kriz vb) doruk noktasına çıkmak reach its climax v.
(kriz vb) doruk noktasına çıkmak come to its climax v.
mali kriz yaşamak have a financial crisis v.
kriz geçirmek have an attack v.
kriz merkezi kurmak set up a crisis center v.
(genellikle ekonomik kriz zamanlarında) ücretsiz izin vermek furlough v.
kriz içinde crisis ridden adj.
kriz güdümlü crisis driven adj.
kriz durumunda olmayan noncrucial adj.
kriz yaratıcı decisive adj.
kriz sonrası gerçekleşen postcrisis adj.
kriz sonrası gelişen postcrisis adj.
kriz öncesi precrisis adj.
kriz öncesi dönemde gelişen precrisis adj.
kriz öncesi dönemde gerçekleşen precrisis adj.
kriz öncesi dönemde var olan precrisis adj.
kriz öncesi precritical adj.
Phrasals
vurmak (doğal afet, kriz, kaza vb) slam into something v.
Colloquial
(kriz be a (something) in the making v.
kriz geçirmek have hysterics v.
kriz döneminin bittiğini söyleyebiliriz it’s safe to say that the crisis period is over expr.
Idioms
kriz aktörü crisis actor n.
geliyorum diyen kriz/felaket a crisis in the making n.
geliyorum diyen kriz/felaket a disaster in the making n.
kriz aktörü crisis actor n.
kriz veya suç unsuru oluşturabilecek bir durumu kanıksama ve mağdur kişiye yardım etmeme durumu bystander apathy n.
kriz çözmek put out a fire v.
kriz çözmek put out the fire v.
bir atak/kriz yaratmak produce an attack v.
kriz durumuyla başa çıkamamak can't take the heat v.
kriz geçirmek spit (out) the dummy v.
Speaking
kriz çözüldü crisis averted expr.
kriz baş gösterecek crisis will loom expr.
Trade/Economic
devresel kriz cyclical depression n.
ekonomik kriz economic depression n.
ekonomik kriz nedeniyle işletme faaliyetlerinin en düşük düzeye inmesi bust n.
ekonomik kriz sonrası hareketler aftershock n.
ekonomik kriz depression n.
ekonomik kriz economic crisis n.
ekonomik kriz panic n.
finansal kriz financial crisis n.
gelen kriz approaching crisis n.
gelen kriz the coming crisis n.
etkin bir kriz yönetimi an effective crisis management n.
global kriz global crisis n.
hala durgunluk/kriz içinde olan ekonomi still-depressed economy n.
iktisadi kriz panic n.
iktisadi kriz economic crisis n.
kriz ekibi crisis team n.
kriz ortamı crisis environment n.
kriz mağduru criss victim n.
kriz diplomasisi crisis diplomacy n.
kriz mağdurları criss victims n.
kriz karteli crisis cartel n.
kriz yönetimi crisis management n.
kriz ekonomisi crisis economy n.
kriz dönemi crisis period n.
kriz durumu crisis situation n.
kriz içindeki durgun ekonomi depressed economy n.
kriz sonrası post crisis n.
kriz baskısı crisis pressure n.
kriz takımı crisis team n.
mali kriz financial crisis n.
küresel mali kriz global financial crisis n.
mali kriz economic disaster n.
mali kriz economic distress n.
küresel kriz global crisis n.
mali kriz financial crises n.
mali kriz fiscal crisis n.
küçük çaplı ekonomik kriz shakeout n.
mali kriz monetary hardship n.
mevcut kriz ortamı current crisis atmosphere n.
mevcut kriz ortamı current crisis environment n.
piyasanın kriz sonrasında düşüş eğiliminden kurtulamasa da az oranda bile olsa toparlanması dead-cat bounce n.
reel kriz real crisis n.
tam anlamıyla bir kriz full blown-crisis n.
tam gelişmiş kriz full blown-crisis n.
ticari kriz commercial crisis n.
uluslararası kriz international crisis n.
yaklaşan kriz approaching crisis n.
yaklaşan kriz the coming crisis n.
küçük ölçekli şokların yayılmasından kaynaklı kriz contagion n.
aniden gelişen ekonomik kriz shock n.
savaş, kriz gibi ihtiyaç durumlarında basılan ve alternatif materyallerden üretilen (para) necessity adj.
kriz sırasında during the crisis expr.
kriz anında in a time of crisis expr.
kriz zamanında in time of crisis expr.
kriz zamanında in a time of crisis expr.
kriz zamanında during a time of crisis expr.
kriz anında in time of crisis expr.
kriz anında during a time of crisis expr.
kriz esnasında during the crisis expr.
Law
anayasal kriz constitutional crisis n.
Politics
barış zamanı veya kriz dönemlerinde bir millete diğer uluslarla yaptığı anlaşmalara dayanarak verilen sivil veya askeri yardım nation assistance n.
diplomatik kriz diplomatic crisis n.
ekonomik kriz economic crisis n.
ekonomik kriz economic crisis n.
finansal kriz financial crisis n.
finansal kriz financial crisis n.
istikrarlı kriz stable crisis n.
kriz masası crisis desk n.
kriz yönetimi crisis management n.
kriz sonrası dünya post-crisis world n.
kriz merkezi crisis center n.
kriz önleme planı anti-crisis plan n.
kriz öncesi düzeyler pre-crisis levels n.
küresel ekonomik kriz global economic crisis. n.
küresel kriz global financial turmoil n.
küresel kriz global crisis n.
sınır ötesi kriz yönetimi cross-border crisis management n.
(ingiltere'de) kriz acil durum komitesi cobra (cabinet office briefing room) abrev.
Medical
adrenal kriz adrenal crisis n.
akinetik kriz akinetic seizure n.
akinetik kriz akinetic crisis n.
hiperkalsemik kriz hypercalcemic crisis n.
hemolitik kriz hemolytic crisis n.
kriz hali critical condition n.
nöbet (kriz) sonrası uyku postictal sleep n.
okulerjik kriz oculogyric crisis n.
plafonnement kriz plafonnemenf s crisis n.
sarsıcı kriz traumatic crisis n.
psikotik kriz psychotic break n.
pulmoner kriz pulmonary crisis n.
travmatik kriz traumatic crisis n.
tesadüfi kriz accidental crisis n.
okülojiik kriz oculogyric crisis n.
kriz emarasi göstermeyen acritical adj.
ani kriz ile öne çıkan fitful [obsolete] adj.
Psychology
akut psikotik kriz acute psychotic break n.
normatif-kriz modelleri normative-crisis models n.
psikososyal kriz psychosocial crisis n.
rastlantısal kriz accidental crisis n.
varoluşsal kriz existential crisis n.
Pathology
ikincil kriz epicrisis n.
gut kriz sırasında kullanılan gouty adj.
Optics
glokomatosiklitik kriz glaucomatocyclitic crisis n.
okülogirik kriz oculogyric crisis n.
Social Sciences
kriz sığınma evi crisis nursery n.
sosyal kriz social crisis n.
toplumsal kriz social crisis n.
History
1930'lu yılların başında dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz the depression n.
Military
kriz eylem planı alert order n.
kriz eylem planının planlanması üzerine direktif alert order n.
kriz yönetim örgütü crisis management organization n.
kriz müdahale harekatı crisis response operation n.
kriz yönetim tatbikatı crisis management exercise n.
kriz yönetim merkezi crisis management centre n.
kriz zamanı kadrosu crisis establishment n.
nato kriz müdahale sistemi nato crisis and response system n.
genellikle askeri bir lider olup siyasi kriz dönemlerinde diktatör olabilecek kadar halkın desteğini almış adam man on horseback n.
kriz eylem planlama sürecinde askeri müdahale geliştirme aşaması course of action development n.
kriz veya çatışma zamanında düşmana karşı belirli hedeflere yönelik olarak bilginin veya bilgi teknolojilerinin kullanımı iw n.
British Slang
kriz geçirmek spit (out) one's dummy v.