seyirci - Turc Anglais Dictionnaire

seyirci

Sens de "seyirci" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 21 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
seyirci audience n.
I think the audience is going to be very surprised.
Seyircinin çok şaşıracağını düşünüyorum.

More Sentences
seyirci viewer n.
This movie causes all viewers to reflect deeply.
Bu film tüm seyircileri derin düşüncelere sevk ediyor.

More Sentences
General
seyirci bystander n.
It is important to remember there are innocent bystanders sitting on the sidelines, watching and listening.
Kenarda oturan, izleyen ve dinleyen masum seyirciler olduğunu unutmamak önemlidir.

More Sentences
seyirci spectator n.
The spectators clapped their hands at the end of the play.
Oyunun sonunda seyirciler ellerini çırptı.

More Sentences
seyirci onlooker n.
The onlookers watched the scene at a respectful distance.
Seyirciler olayı uygun bir mesafeden izlediler.

More Sentences
seyirci audience member n.
The audience members reacted to the speaker with applause.
Seyirciler alkışlarla konuşmacıya tepki gösterdi.

More Sentences
Sport
seyirci spectator n.
Too often we are left with the impression of a Commission that is a spectator rather than a powerful actor.
Çoğu zaman güçlü bir aktörden ziyade seyirci konumunda olan bir Komisyon izlenimi ediniyoruz.

More Sentences
Art
seyirci spectator n.
What we are doing here today does not require 70 000 spectators.
Bugün burada yaptığımız şey 70.000 seyirci gerektirmiyor.

More Sentences
General
seyirci beholder n.
seyirci televiewer n.
seyirci looker on n.
seyirci member of the audience n.
seyirci public n.
seyirci looker-on n.
seyirci looker n.
seyirci watcher n.
seyirci on-looker n.
seyirci stander-by n.
seyirci supervisor [obsolete] n.
Sport
seyirci onlooker n.
Cinema
seyirci cinemagoer n.

Sens de "seyirci" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 103 résultat(s)

Turc Anglais
General
seyirci kalan bystander n.
The working class cannot remain a bystander in the fight between Trump and the Democrats.
İşçi sınıfı, Trump ile Demokratlar arasındaki mücadeleye seyirci kalamaz.

More Sentences
içeri alınan seyirci sayısı gate n.
The average gate for tomorrow's match is expected to be 30,000.
Yarınki maçın ortalama seyirci sayısının 30,000 olması bekleniyor.

More Sentences
seyirci kalmak stand by v.
No longer will we stand by and watch payment arrears being built up.
Artık ödeme borçlarının birikmesine seyirci kalmayacağız.

More Sentences
Colloquial
masum bir seyirci an innocent bystander n.
I'm just an innocent bystander.
Ben sadece masum bir seyirciyim.

More Sentences
General
seyirci kalma etkisi bystander effect n.
seyirci çekici oyunlar hokum n.
seyirci kalma hissizliği bystander apathy n.
kaçak seyirci gate crasher n.
seyirci kontrolü spectator control n.
biletsiz seyirci gate crasher n.
geniş seyirci kitlesi wide audience n.
geniş seyirci kitlesi vast audience n.
seyirci geliştirme audience development n.
biletsiz yolcu veya seyirci deadhead n.
seyirci joker hakkı ask the audience lifeline n.
çağdaş seyirci contemporary viewer n.
tüm seyirci koltuklarının dolu olması capacity audience n.
seyirci sayısı viewership n.
(tv/sinema) seyirci viewership n.
seyirci çeken oyunlar hoke n.
seyirci çeken oyunlar hokey-pokey n.
(hipodrom, stadyum) üstü kapalı seyirci bölümü covered stand n.
bedava giriş yapan seyirci paper house n.
bedava bilet ile girenlerden oluşan seyirci grubu paper house n.
sahte seyirci plant n.
kaçak seyirci gate-crasher n.
biletsiz seyirci gate-crasher n.
seyirci tezahüratı shouting n.
modern seyirci modern audience n.
(tiyatroda) seyirci bölümünü aydınlatan ışıklar houselights n.
kadın seyirci spectatress n.
kadın seyirci spectatrix n.
(spor alanında) açık seyirci bölümü outer n.
seyirci kalmak be a mere spectator v.
seyirci kalmak not to be involved in v.
seyirci kalmak look on v.
seyirci kalmak be an onlooker to v.
seyirci çekmek draw an audience v.
olaya seyirci kalmak be a mere spectator v.
olaya seyirci kalmak not to be involved in v.
seyirci toplamak gather spectators v.
seyirci çekmek draw audience v.
seyirci çekmek attract audience v.
seyirci çekmek pull in audience v.
(haksızlığa vb) seyirci kalmak sit back and watch v.
seyirci ile buluşmak meet with the audience v.
(seyirci) (bir konserde vb) bis yapmak call for an encore v.
(bir müsabakada) seyirci olmak spectate v.
bedava bilet dağıtarak seyirci doldurmak paper v.
seyirci ile ilgili spectatorial adj.
seyirci olan spectatorial adj.
Phrasals
(olan bir şeye) seyirci kalmak look on as (something happens) v.
Colloquial
yolcu/seyirci çekme bums in seats n.
çok sayıda izleyici/seyirci getirmek pack them in v.
çok sayıda izleyici/seyirci çekmek pack them in v.
(seyirci eğlendirmek panic v.
Idioms
bir gösteriye/etkinliğe çok sayıda seyirci toplayan ünlü a drawing card n.
seyirci toplayan oyun drawing card n.
seyirci kalma psikolojisi bystander apathy n.
bir suça seyirci/tepkisiz kalma psikolojisi bystander apathy n.
pür dikkat izleyen seyirci captive audience n.
seyirci üzerinde parlak etki bırakmaya çalışmak play to the gallery v.
(seyirci) alkışlamamak sit on its hands v.
(seyirci) alkışlamamak sit on their hands v.
(izleyici, seyirci, dinleyici) şaşkınlık yaratacak bir niteliği olmak be a revelation v.
(izleyici, seyirci, dinleyici) şaşkınlık yaratacak bir niteliği olmak come as a revelation (to somebody) v.
elinden alınmasına seyirci kalmak let slip away v.
terk etmesine seyirci kalmak let slip away v.
(yolsuzluğa, haksızlığa) seyirci kalmak sit back and (do something) v.
(bir şeye) seyirci kalmamak not take (something) sitting down v.
seyirci ve hikaye arasındaki ayrımı kaldırmak break the fourth wall v.
(bir şeye) seyirci kalmamak not take (something) lying down v.
henüz seyirci önüne çıkmaya hazır değil not ready for prime time adj.
seyirci önüne çıkmaya hazır ready for prime time adj.
Politics
sporda seyirci şiddeti ve taşkınlıklarını önlemeye ilişkin avrupa sözleşmesi european convention on spectator violence and misbehaviour at sports events n.
Media
seyirci akışı audience flow n.
bir televizyon veya radyo programından diğerine seyirci veya dinleyici geçişi audience flow n.
geniş seyirci kitlesi mass audience n.
seyirci örtüşmesi audience overlap n.
Construction
(stadyum) seyirci görüş alanı spectator viewing area n.
Lighting
(tiyatroda) seyirci bölümünü aydınlatan ışıklar house lights n.
Automotive
(araba yarışında) özel seyirci tribünü superspecial n.
Psychology
seyirci terapisi spectator therapy n.
seyirci rolü spectator role n.
seyirci etkisi bystander effect n.
seyirci apatisi bystander apathy n.
Chemistry
seyirci ligant spectator ligand n.
Sport
seyirci kapasitesi spectator capacity n.
ringe yakın seyirci ringsider n.
araba yarışlarında özel seyirci bölümü clubhouse n.
Card
iskambil oynayanların kartlarına bakıp lüzumsuz tavsiyeler veren seyirci kibitzer n.
Art
balede seyirci tarafındaki bacağın yana açık durduğu pozisyon écarté n.
balede seyirci tarafındaki bacağın önde durması efface n.
Theatre
seyirci bölmesinde oturanlar box n.
seyirci bölmesi box n.
aynı yapımın bir önceki gösterisini de izlemiş olan seyirci repeater n.
yan yana seyirci koltukları row n.
tiyatronun orkestra yerindeki seyirci pittite n.
sahne platformunu seyirci görüş alanından çıkacak şekilde hafifçe büküp yükseltmek trip v.
Cinema
(aktörü, sahne eşyasını) seyirci ve kameraların görmesini engellemek cover v.
Slang
biletsiz seyirci deadhead n.
aval aval bakan seyirci rubbernecker n.
Modern Slang
japonya'da icat edilen ve giyinik vaziyetteki kadın ve erkeklerin müzik eşliğinde birbirleriyle seyirci önünde hayali partnerlerle abartılı şekilde seks yapar gibi hareketler yaptıkları yarışma/performans air sex n.