|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
| General |
|
| 1 |
General |
yasadışı göç |
illegal migration n.
|
|
Attention is paid both to legal and illegal migration and to the socio-economic dimension.
Hem yasal ve yasadışı göçe hem de sosyo-ekonomik boyuta dikkat çekilmiştir.
More Sentences
|
| 2 |
General |
yasadışı faaliyet |
illegal activity n.
|
|
The rules must be very clear, and all these illegal activities must be penalised and punished.
Kurallar çok açık olmalı ve tüm bu yasadışı faaliyetler cezalandırılmalıdır.
More Sentences
|
| 3 |
General |
yasadışı olarak |
illegally adv.
|
|
How many Chinese nationals are able to enter the European Union thanks to the visa exemption and stay here illegally?
Vize muafiyeti sayesinde Avrupa Birliği'ne girebilen ve burada yasadışı olarak kalabilen kaç Çin vatandaşı var?
More Sentences
|
| 4 |
General |
yasadışı yollarla |
illegally adv.
|
|
Saddam Hussein has attempted illegally to acquire weapons of mass destruction for years.
Saddam Hüseyin yıllardır yasadışı yollardan kitle imha silahları elde etmeye çalışmaktadır.
More Sentences
|
| Law |
|
| 5 |
Law |
yasadışı uyuşturucu ticareti |
illegal drug trafficking n.
|
|
To me, illegal drug trafficking is simply too broad a term.
Bana göre, yasadışı uyuşturucu ticareti çok geniş bir terimdir.
More Sentences
|
| 6 |
Law |
(yasadışı veya şaibeli) işbirliği |
complicity n.
|
|
He has complex complicity with the authorities.
Yetkili makamlarla çetrefilli bir işbirliği içerisinde.
More Sentences
|
| 7 |
Law |
yasadışı göçmen |
illegal migrant n.
|
|
This is a direct consequence of the activities of illegal migrants coming out of Sangatte.
Bu durum, Sangatte'den çıkan yasadışı göçmenlerin faaliyetlerinin doğrudan bir sonucudur.
More Sentences
|
| Politics |
|
| 8 |
Politics |
yasadışı göç |
illegal immigration n.
|
|
The Greek Presidency is also making illegal immigration in Europe a priority.
Yunanistan Dönem Başkanlığı da Avrupa'da yasadışı göçü bir öncelik haline getiriyor.
More Sentences
|
| 9 |
Politics |
yasadışı göçmen |
illegal immigrant n.
|
|
Why are illegal immigrants trespassing on various sites used by rail freight transporters?
Neden yasadışı göçmenler demiryolu yük taşıyıcıları tarafından kullanılan çeşitli alanlara izinsiz giriyor?
More Sentences
|
| General |
|
| 10 |
General |
abd'de gizli bir yasadışı grup |
cosa nostra n.
|
|
| 11 |
General |
yasadışı işler çeviren örgüt |
syndicate n.
|
|
| 12 |
General |
yasadışı alkol üretme |
moonshining n.
|
|
| 13 |
General |
komisyon (yasadışı) |
rake-off n.
|
|
| 14 |
General |
yasadışı alkol üretimi |
moonshining n.
|
|
| 15 |
General |
yasadışı siyasi grup |
junto n.
|
|
| 16 |
General |
yasadışı olma |
illegitimacy n.
|
|
|
|
| 17 |
General |
birisini özellikle yasadışı işler yapması konusunda kışkırtan kimse |
abetter n.
|
|
| 18 |
General |
yasadışı olma |
illegality n.
|
|
| 19 |
General |
yasadışı grev yapma |
wildcatting n.
|
|
| 20 |
General |
kazançtan alınan (yasadışı) pay |
rake-off n.
|
|
| 21 |
General |
yasadışı para kazanan kimse |
spiv n.
|
|
| 22 |
General |
yasadışı kazanç |
ill-gotten gain n.
|
|
| 23 |
General |
yasadışı kürtaj |
illegal abortion n.
|
|
| 24 |
General |
yasadışı kürtaj |
backstreet abortion n.
|
|
| 25 |
General |
çok miktarda yasadışı mal |
vast quantities of illicit substances n.
|
|
| 26 |
General |
yasadışı faaliyetlere karşı operasyon düzenleme |
clampdown n.
|
|
| 27 |
General |
yasadışı faaliyetlere karşı operasyon yürütme |
clampdown n.
|
|
| 28 |
General |
ekonomisinin önemli bir bölümü yasadışı uyuşturucu ticaretinden oluşan ülke |
narco-state n.
|
|
| 29 |
General |
yasadışı cinsel ilişki |
unlawful carnal knowledge n.
|
|
| 30 |
General |
yasadışı cinsel ilişki |
criminal congress n.
|
|
| 31 |
General |
yasadışı cinsel ilişki |
bawdry [obsolete] n.
|
|
| 32 |
General |
gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulup sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer |
maildrop n.
|
|
| 33 |
General |
gizli haberleşme materyallerini veya yasadışı malları depolama faaliyeti |
mail drop n.
|
|
| 34 |
General |
gizli haberleşme materyallerini veya yasadışı malları depolama faaliyeti |
maildrop n.
|
|
| 35 |
General |
gizli haberleşme materyallerinin veya yasadışı malların tutulduğu ve sonrasında hemen elden çıkarıldığı önceden belirlenmiş yer |
mail drop n.
|
|
| 36 |
General |
ahlaksız, yasadışı veya etik olmayan mesleki davranış |
malepractice n.
|
|
| 37 |
General |
yasadışı viski |
hokonui [obsolete] [new zealand] n.
|
|
| 38 |
General |
(yasadışı bir iş için) gizlice buluşma |
hit n.
|
|
| 39 |
General |
kötü veya yasadışı amaca ulaşmak için yapılan gizli plan |
connivence n.
|
|
| 40 |
General |
yasadışı taklit |
clone n.
|
|
| 41 |
General |
yasadışı bir şekilde paraya el koyma |
con n.
|
|
| 42 |
General |
yasadışı dini grupların düzenlediği özel toplantı |
conciliable n.
|
|
| 43 |
General |
yasadışı dini grupların düzenlediği küçük toplantı |
conciliabule n.
|
|
| 44 |
General |
yasadışı uyuşturucu kullanan kimse |
drug-taker n.
|
|
| 45 |
General |
yasadışı uyuşturucuları ülkeye sokma |
drug-running n.
|
|
| 46 |
General |
yasadışı uyuşturucu kullanan kimse |
drug-taking n.
|
|
| 47 |
General |
polisin yasadışı uyuşturucu maddeleri ele geçirmesi |
drug bust n.
|
|
| 48 |
General |
hava, deniz veya kara yoluyla yapılan yasadışı uyuşturucu ticaretinin önlenmesi |
drug interdiction n.
|
|
| 49 |
General |
polisin yasadışı uyuşturucu maddeleri ele geçirmesi |
drugs bust n.
|
|
| 50 |
General |
yasadışı kullanma |
pirating n.
|
|
| 51 |
General |
yasadışı yollarla çoğaltma |
pirating n.
|
|
| 52 |
General |
eserlerin yasadışı kopyası |
pirate copy n.
|
|
| 53 |
General |
yasadışı para basımı |
coining [uk] n.
|
|
| 54 |
General |
yasadışı uyuşturucu üretim merkezleri olan peru, bolivya ve kolombiya'yı kapsayan güney amerika bölgesi |
silver triangle n.
|
|
| 55 |
General |
yasadışı kesici alet kullanımı |
slashing n.
|
|
| 56 |
General |
yasadışı kazı |
illegal excavation n.
|
|
|
|
| 57 |
General |
aynı geçiş kartını elden ele döndürerek yapılan yasadışı geçiş hilesi |
passback n.
|
|
| 58 |
General |
yasadışı faaliyet ihbar hattı |
hot line n.
|
|
| 59 |
General |
yasadışı içki satılan mekan |
speak n.
|
|
| 60 |
General |
yasadışı madde kullanmayan kimse |
straight n.
|
|
| 61 |
General |
yasadışı ilan etmek |
outlaw v.
|
|
| 62 |
General |
yasadışı bir işin içinde olmak |
be in something up to one's eyes v.
|
|
| 63 |
General |
yasadışı alkol üretmek |
moonshine v.
|
|
| 64 |
General |
yasadışı kılmak |
delegitimise v.
|
|
| 65 |
General |
yasadışı kılmak |
delegitimize v.
|
|
| 66 |
General |
yasadışı yoldan yurt dışına çıkarmak |
smuggle out of the country v.
|
|
| 67 |
General |
yasadışı yoldan yurt dışına çıkarmak |
take it out of the country illegally v.
|
|
| 68 |
General |
yasadışı ilan etmek |
declare unlawful v.
|
|
| 69 |
General |
yasadışı içki yapmak |
bootleg v.
|
|
| 70 |
General |
(yasadışı) ticaret yapmak |
traffic v.
|
|
| 71 |
General |
yasadışı yollarla sınırdan geçmek |
cross the border illegally v.
|
|
| 72 |
General |
yasadışı yollardan sınırı geçmek |
cross the border illegally v.
|
|
| 73 |
General |
birini yasadışı bir işe bulaştırmak |
involve someone in an illegal activity v.
|
|
| 74 |
General |
gayrimeşru / yasadışı yoldan para kazanmak |
make an illicit profit v.
|
|
| 75 |
General |
yasadışı ticaretini yapmak |
traffick v.
|
|
| 76 |
General |
yasadışı işlere karışmak |
trinkle [obsolete] v.
|
|
| 77 |
General |
(yasaklı malları) yasadışı olarak ihraç etmek |
contraband v.
|
|
| 78 |
General |
marka ismini yasadışı bir yolla almış |
misbranded adj.
|
|
| 79 |
General |
yasadışı ve beklenmedik |
wildcat adj.
|
|
| 80 |
General |
yasadışı kazanılmış |
ill gotten adj.
|
|
| 81 |
General |
çoğunlukla yasadışı |
often-illegal adj.
|
|
| 82 |
General |
tehlikeli yöntemlerle, gizlice ve yasadışı olarak yapılan |
back-alley adj.
|
|
| 83 |
General |
tehlikeli yöntemlerle, gizlice ve yasadışı olarak yapılan |
backstreet adj.
|
|
| 84 |
General |
yasadışı bir şekilde arzu edilen |
temptatious adj.
|
|
| 85 |
General |
yasadışı kopyalanmış (sanat eseri, fikir) |
pirated adj.
|
|
| 86 |
General |
yasadışı sürdürülen |
sly adj.
|
|
| 87 |
General |
yasadışı silahlanan (örgüt) |
paramilitary adj.
|
|
| 88 |
General |
yasadışı yollarla |
through illegal ways adv.
|
|
| Phrasals |
|
| 89 |
Phrasals |
birini çalıntı/yasadışı bir şeyle yakalamak |
catch someone with something v.
|
|
| 90 |
Phrasals |
(birini biriyle) yasadışı bir şey yaparken bulmak/basmak |
catch (one) with (someone) v.
|
|
| 91 |
Phrasals |
zararlı, yasadışı, sağlıksız, kötü bir şeyden uzak durmak |
keep off v.
|
|
| Colloquial |
|
| 92 |
Colloquial |
yasadışı madde |
zip n.
|
|
| 93 |
Colloquial |
silah ya da yasadışı maddeleri aramak için yapılan üst araması |
body shake n.
|
|
| 94 |
Colloquial |
yasadışı içki satan mekan |
booze can n.
|
|
| 95 |
Colloquial |
yasadışı olarak elde edilmiş şey/mal |
haul n.
|
|
| 96 |
Colloquial |
yasadışı üretilen içki |
white lightning n.
|
|
| 97 |
Colloquial |
yasadışı sokak yarışı |
drag racing n.
|
|
| 98 |
Colloquial |
yasadışı kaynaktan gelen para |
funny money n.
|
|
| 99 |
Colloquial |
kayıtlı seçmenleri taklit ederek yasadışı biçimde oy kullanmak |
telegraph [canadian] v.
|
|
| 100 |
Colloquial |
parayı çeşitli finansal kuruluşlar arasında işleterek yasadışı kaynağının izini silmek |
greenwash v.
|
|
| 101 |
Colloquial |
(eroin gibi yasadışı veya bağımlılık yapıcı maddeleri) ana damara doğrudan enjekte etmek |
mainline v.
|
|
| Idioms |
|
| 102 |
Idioms |
gizli, yasadışı işlerde parmağı olmak |
sully (one's) hands v.
|
|
| 103 |
Idioms |
(birini) yasadışı bir şey yaparken yakalamak |
catch (one) with (one's) hand in the cookie jar v.
|
|
| 104 |
Idioms |
gizli, yasadışı işlerde parmağı olmak |
sully your hands v.
|
|
| 105 |
Idioms |
(kötü/yasadışı bir şeye) karışmış |
mixed up in adj.
|
|
| 106 |
Idioms |
tamamen yasadışı |
ninebob adj.
|
|
| 107 |
Idioms |
yasadışı yollarla |
off the back of a truck expr.
|
|
| 108 |
Idioms |
yasadışı yollarla |
off the back of a lorry expr.
|
|
| 109 |
Idioms |
yasadışı bir şey yaparken |
with (one's) hand in the cookie jar expr.
|
|
| 110 |
Idioms |
yasadışı bir şey yaparken |
with your hand in the cookie jar [us] expr.
|
|
| Speaking |
|
| 111 |
Speaking |
ben yasadışı bir şey yapmadım |
I've done nothing illegal expr.
|
|
| 112 |
Speaking |
biz yasadışı hiçbir iş yapmıyoruz |
we don't do anything illegal expr.
|
|
| Trade/Economic |
|
| 113 |
Trade/Economic |
yasadışı işler |
illegal affairs n.
|
|
| 114 |
Trade/Economic |
yasadışı işler |
unlawful business n.
|
|
| 115 |
Trade/Economic |
yasadışı iş |
illicit work n.
|
|
| 116 |
Trade/Economic |
yasadışı grev |
illegal strike n.
|
|
| 117 |
Trade/Economic |
yasadışı grev |
wild-cat strike n.
|
|
| 118 |
Trade/Economic |
yasadışı grev |
wild-cat n.
|
|
| 119 |
Trade/Economic |
yasadışı ekonomi |
illegal economy n.
|
|
| 120 |
Trade/Economic |
alıcının söz konusu ürüne ek olarak başka bir ürün veya hizmeti de satın alması şartıyla sağlanan yasadışı anlaşma |
tying agreement n.
|
|
| 121 |
Trade/Economic |
yasadışı ticaret yapan kimse |
black market n.
|
|
| 122 |
Trade/Economic |
fiyatları yasadışı olarak sabitleme |
price-rigging n.
|
|
| 123 |
Trade/Economic |
13. yüzyılda irlanda'da yasadışı şekilde basılan ve üzerinde gül deseni olan bir madeni para |
rosary n.
|
|
| 124 |
Trade/Economic |
yasadışı bir şekilde dağıtılan |
black-market adj.
|
|
| Law |
|
| 125 |
Law |
resmen evliyken başka biriyle yasadışı olarak evlenen kimse |
bigamist n.
|
|
| 126 |
Law |
resmen evliyken başka biriyle yasadışı olarak evlenme |
bigamy n.
|
|
| 127 |
Law |
yasadışı göç |
irregular migration n.
|
|
| 128 |
Law |
yasadışı giriş |
illegal entry n.
|
|
| 129 |
Law |
yasadışı göç |
illegal migration n.
|
|
| 130 |
Law |
yasadışı öldürme |
unlawful killing n.
|
|
| 131 |
Law |
yasadışı avlanma |
poaching n.
|
|
| 132 |
Law |
yasadışı yollar |
illegal methods n.
|
|
| 133 |
Law |
yasadışı zenginleşme |
unjustifiable enrichment n.
|
|
| 134 |
Law |
yasadışı olarak faizle borç verme |
defeneration n.
|
|
| 135 |
Law |
ülkeye yasadışı yollarla içki sokma |
bootlegging n.
|
|
| 136 |
Law |
yasadışı imal |
illicit production n.
|
|
| 137 |
Law |
yasadışı üretim |
illicit production n.
|
|
| 138 |
Law |
yasadışı telekulak şebekesi |
illegal wiretapping network n.
|
|
| 139 |
Law |
yasadışı uygulama |
unlawful practice n.
|
|
| 140 |
Law |
yasadışı dinleme |
unlawful eavesdropping n.
|
|
| 141 |
Law |
yasadışı dinleme |
illegal wiretapping n.
|
|
| 142 |
Law |
yasadışı dinleme |
warrantless wiretapping n.
|
|
| 143 |
Law |
yasadışı dinleme |
warrantless eavesdropping n.
|
|
| 144 |
Law |
yasadışı uyuşturucu ticareti |
illegal drug trade n.
|
|
| 145 |
Law |
yasadışı telefon dinleme |
phone-hacking n.
|
|
| 146 |
Law |
yasadışı ve sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj |
back-yard abortion n.
|
|
| 147 |
Law |
yasadışı ve sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj |
unsafe abortion n.
|
|
| 148 |
Law |
yasadışı ve sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj |
back-alley abortion n.
|
|
| 149 |
Law |
yasadışı ve sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj |
back alley abortion n.
|
|
| 150 |
Law |
yasadışı giriş |
illegal entry n.
|
|
| 151 |
Law |
yasadışı göç |
illegal migration n.
|
|
| 152 |
Law |
kredi kartı, banka hesabı ve diğer kişisel bilgilerin yasadışı yollarla ticaretinin yapılması |
carding n.
|
|
| 153 |
Law |
yasadışı şekilde dışarıdan davaya müdahil olarak kazanma halinde dava gelirinden pay alma |
champerty n.
|
|
| 154 |
Law |
uyuşturucu veya patlayıcı gibi yasadışı maddeleri koklayarak bulan köpek |
detection dog n.
|
|
| 155 |
Law |
uyuşturucu veya patlayıcı gibi yasadışı maddeleri koklayarak bulan köpek |
sniffer dog n.
|
|
| 156 |
Law |
yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığı ve dağıtımı |
narcotrafficking n.
|
|
| 157 |
Law |
yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığı ve dağıtımı |
narcotraffic n.
|
|
| 158 |
Law |
yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığı ve dağıtımı |
narco-trafficking n.
|
|
| 159 |
Law |
çocukların pornografik fotoğraf veya filmlerde yasadışı kullanımı |
kiddy porn n.
|
|
| 160 |
Law |
çocukların pornografik fotoğraf veya filmlerde yasadışı kullanımı |
child pornography n.
|
|
| 161 |
Law |
çocukların pornografik fotoğraf veya filmlerde yasadışı kullanımı |
kiddie porn n.
|
|
| 162 |
Law |
abd anayasası'nın 4. maddesi uyarınca yasadışı yollarla elde edilen tanıklığın geçersiz sayılması kuralı |
exclusionary rule n.
|
|
| 163 |
Law |
müsabakada rakibi yakalamak için yapılan yasadışı tertip veya hile |
manovery n.
|
|
| 164 |
Law |
yasadışı cinsel ilişki |
whoredom n.
|
|
| 165 |
Law |
ciddi şekilde yaralanma veya ölüme sebep olan fakat ihmal, haksız amaç veya yasadışı fiil içermeyen kaza |
misadventure n.
|
|
| 166 |
Law |
(yasadışı topluluklar tarafından) karargah olarak kullanılan yer |
rendezvous n.
|
|
| 167 |
Law |
yasadışı eylemde işbirliği yapma |
connivence n.
|
|
| 168 |
Law |
yasadışı toplantı |
parasynaxis n.
|
|
| 169 |
Law |
tutuklamanın yasadışı olduğuna ilişkin itiraz |
suspension and liberation n.
|
|
| 170 |
Law |
(bazı durumlarda) yasadışı |
unlicenced adj.
|
|
| 171 |
Law |
yasadışı olmayan |
unprohibited adj.
|
|
| 172 |
Law |
yasadışı olarak ihraç edilen (mal) |
contraband adj.
|
|
| 173 |
Law |
yasadışı olarak ithal edilen (mal) |
contraband adj.
|
|
| 174 |
Law |
yasadışı bir şekilde |
injudicially adv.
|
|
| 175 |
Law |
yasadışı yollarla |
injudicially adv.
|
|
| 176 |
Law |
bu diski yasadışı çoğaltmayın |
do not make illegal copies of disc expr.
|
|
| Politics |
|
| 177 |
Politics |
yasadışı örgüt üyeliği |
membership of illegal group n.
|
|
| 178 |
Politics |
yasadışı örgüt üyeliği |
state of being a member of an illegal organisation n.
|
|
| 179 |
Politics |
yasadışı şiddet |
force n.
|
|
| 180 |
Politics |
yasadışı uyuşturucu madde ticareti |
illegal trafficking in drugs n.
|
|
| 181 |
Politics |
yasadışı örgüt üyeliği |
membership of an illegal organization n.
|
|
| 182 |
Politics |
yasadışı rejimler |
outlaw regimes n.
|
|
| 183 |
Politics |
yasadışı birleşme |
unlawful combination n.
|
|
| 184 |
Politics |
yasadışı birlik |
unlawful combination n.
|
|
| 185 |
Politics |
terörizm gibi yasadışı yöntemleri benimseyen sendika hareketi |
criminal syndicalism n.
|
|
| 186 |
Politics |
yasadışı müdahale |
unlawful interference n.
|
|
| 187 |
Politics |
devletin onayıyla işlenmiş yasadışı fiil |
act of state n.
|
|
| 188 |
Politics |
yasadışı örgüt |
illegal organisation n.
|
|
| 189 |
Politics |
yasadışı ayrılıkçı oluşum |
illegal secessionist entity n.
|
|
| 190 |
Politics |
yasadışı ayrılıkçı oluşum |
illegal separatist entity n.
|
|
| 191 |
Politics |
şüphelilerin ülkeler arasında yasadışı transferi |
rendition flight n.
|
|
| 192 |
Politics |
yasadışı göç |
illegal migration n.
|
|
| 193 |
Politics |
yasadışı sermaye çıkışı |
illicit capital outflow n.
|
|
| 194 |
Politics |
yasadışı uyuşturucu satışıyla finanse edilen terör eylemleri |
narco-terrorism n.
|
|
| 195 |
Politics |
yasadışı uyuşturucu satışıyla finanse edilen terör eylemleri |
narcoterrorism n.
|
|
| 196 |
Politics |
yasadışı savaşçı |
unlawful combatant n.
|
|
| 197 |
Politics |
yasadışı ilan etmek |
damn v.
|
|
| 198 |
Politics |
(siyasi rakibi) yasadışı şekilde ortadan kaldırmak |
disappear v.
|
|
| Computer |
|
| 199 |
Computer |
aktif yasadışı erişim |
active wiretapping n.
|
|
| 200 |
Computer |
yasadışı erişim |
illegal access n.
|
|
| Telecom |
|
| 201 |
Telecom |
telefon şebekesine yasadışı girme |
phreak n.
|
|
| 202 |
Telecom |
mesaj göndererek yasadışı yollarla bir kişinin şifresini veya kredi kartı detaylarının öğrenilmesi |
phishing n.
|
|
| 203 |
Telecom |
telefon şebekesine yasadışı girme |
phreaking n.
|
|
| 204 |
Telecom |
(telefonu) yasadışı olarak kurcalamak |
phreak v.
|
|
| 205 |
Telecom |
telefon şebekesine yasadışı girmek |
phreak v.
|
|
| Radio |
|
| 206 |
Radio |
radyo veya televizyon sinyallerine yasadışı müdahale |
piracy n.
|
|
| Traffic |
|
| 207 |
Traffic |
yasadışı park edenlerin hemen cezalandırıldığı yol |
red route n.
|
|
| Railway |
|
| 208 |
Railway |
new york, londra gibi şehirlerin yer altındaki demiryollarında devriye gezip yasadışı olarak asayişi sağlayan gönüllüler |
guardian angels n.
|
|
| Medical |
|
| 209 |
Medical |
yasadışı kürtaj |
foeticide n.
|
|
| Food Engineering |
|
| 210 |
Food Engineering |
güney afrika'ya yasadışı olarak üretilen oldukça güçlü bir içki |
witblits [south africa] n.
|
|
| Chemistry |
|
| 211 |
Chemistry |
1985'te abd tarafından yasaklanana kadar psikoterapide kullanmış, şu anda yasadışı madde kapsamında olan bir amfetamin türevi |
mdma (methylene dioxymethamphetamine) abrev.
|
|
| Marine Biology |
|
| 212 |
Marine Biology |
yasadışı isim |
nomen illegitimum n.
|
|
| History |
|
| 213 |
History |
19. yüzyılın ortalarında özellikle teksas'ta aktif olan çok sayıda yasadışı gruptan birinin üyesi |
moderator n.
|
|
| Religious |
|
| 214 |
Religious |
inançtan sapanların kiliseye yeniden kabul edilmeyeceğini ve ikinci kez evlenmenin yasadışı olduğunu savunan novatianus tarikatı |
novatian adj.
|
|
| Military |
|
| 215 |
Military |
yasadışı uyuşturucu üretip satan ulusal ve uluslararası örgütlerle mücadeleyi koordine etmek üzere tasarlanmış bir kuruluş |
organized crime drug enforcement task force n.
|
|
| 216 |
Military |
abd mallarının yasadışı şiddete karşı korunması için gerekli hallerde orantılı güç kullanımı |
protection of shipping n.
|
|
| Sport |
|
| 217 |
Sport |
profesyonel sporcuları amatör yarışlara sokup yasadışı ödemelerle destekleme |
shamateurism n.
|
|
| Music |
|
| 218 |
Music |
daha çok yasadışı işleri konu alan bol küfürlü ve yaratıcı sözlü rap müzik türü |
underground rap n.
|
|
| Latin |
|
| 219 |
Latin |
müştekinin toprağına yasadışı olarak giren sanık |
trespass quare clausum fregit n.
|
|
| Archaic |
|
| 220 |
Archaic |
yasadışı kazanç |
meed n.
|
|
| 221 |
Archaic |
yasadışı ticaret |
free trade n.
|
|
| Slang |
|
| 222 |
Slang |
yasadışı yollarla para kazanan kimse |
hustla n.
|
|
| 223 |
Slang |
hırsızlık, soygun benzeri yasadışı eylem |
caper n.
|
|
| 224 |
Slang |
yasadışı ilaç |
chemical n.
|
|
| 225 |
Slang |
yasadışı maddeleri enjekte etmekte kullanılan iğne |
mainer n.
|
|
| 226 |
Slang |
yasadışı uyuşturucu polisliği konusunda uzman kolluk kuvvetleri |
junk squad [dated] n.
|
|
| 227 |
Slang |
tedavi amaçlı masaj kisvesi altında verilen cinsel içerikli yasadışı hizmetler |
massage n.
|
|
| 228 |
Slang |
tedavi amaçlı masaj kisvesi altında cinsel içerikli yasadışı hizmetler veren işletme |
massage parlor n.
|
|
| 229 |
Slang |
alkollü içeceklerin yasadışı satıldığı yer |
blind pig [dialect] n.
|
|
| 230 |
Slang |
alkollü içeceklerin yasadışı satıldığı yer |
blind tiger [dialect] n.
|
|
| 231 |
Slang |
toz halinde yasadışı uyuşturucu içeren küçük paket |
wrap [uk] n.
|
|
| 232 |
Slang |
yasadışı uyuşturucuları kullanım amaçlı eşyalar satan dükkan |
head shop n.
|
|
| 233 |
Slang |
yasadışı ilaçlar |
dadah [australia] n.
|
|
| 234 |
Slang |
yasadışı ilaç satın alma |
connection n.
|
|
| 235 |
Slang |
yasadışı uyuşturucular |
scooby snacks n.
|
|
| 236 |
Slang |
kıçına yasadışı madde saklamak |
hoop v.
|
|
| 237 |
Slang |
yasadışı maddeyi kıçında saklayarak içeri getirmek/sokmak |
hoop v.
|
|
| 238 |
Slang |
kıçına yasadışı madde saklamak |
hoof v.
|
|
| 239 |
Slang |
yasadışı maddeyi kıçında saklayarak içeri getirmek/sokmak |
hoof v.
|
|
| 240 |
Slang |
yasadışı yollarla elde etmek |
hustle v.
|
|
| 241 |
Slang |
yasadışı marihuana tüketimine karşı olan |
antipot adj.
|
|
| 242 |
Slang |
yasadışı kazanç elde eden |
hustling adj.
|
|