1 |
away |
uzak |
adj., adv. |
|
- Town councils have not used their land use plans to keep residential or commercial areas away from danger.
- Kent konseyleri arazi kullanım planlarını konut veya ticari alanları tehlikeden uzak tutmak için kullanmamıştır.
- In this House, we have to get away from demonising these organisations.
- Bu Meclis'te bu kuruluşları şeytanlaştırmaktan uzak durmalıyız.
- Lebanon is just a stone's throw away.
- Lübnan sadece bir taş atımı uzaklıkta.
- The historical fortification "French Tower" is less than 7 km away.
- Tarihi sur "Fransız Kulesi", 7 km'den daha az uzaklıktadır.
- Hey, get away from there.
- Hey, oradan uzak dur.
- Sami moved six hours away from where he worked.
- Sami çalıştığı yerden altı saat uzağa taşındı.
- I want him kept away from here.
- Buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- Tom is still thirty minutes away.
- Tom hâlâ otuz dakika uzaklıktadır.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin dairesi sadece beş dakika uzaklıkta.
- Poor health kept him away from travel.
- Kötü olan sağlık durumu onu seyahatten uzak tuttu.
- In all likelihood, they'll be away for a week.
- Büyük olasılıkla, bir hafta uzak kalacaklar.
- How long will you be away from Boston?
- Boston'dan ne kadar süre uzak kalacaksın?
- Children should be kept away from the pond.
- Çocuklar havuzdan uzak tutulmalıdır.
- Don't stay away too long.
- Çok uzun süre uzak kalma.
- They drove away.
- Uzaklara gittiler.
- Get away from me, you creep!
- Benden uzak dur, seni sürüngen!
- Stay the hell away from her!
- Ondan uzak dur!
- Keep children away from medicine.
- Çocukları ilaçlardan uzak tutun.
- Tom pushed the chair away.
- Tom sandalyeyi uzağa itti.
- I want them kept away from here.
- Onların buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaklıktaydı.
- This is the first time I've been away from my family for more than three weeks.
- İlk defa ailemden üç haftadan fazla uzak kaldım.
- Take that away.
- Onu uzağa götür.
- Your car is a block away.
- Senin araban bir blok uzaklıkta.
- Keep Tom away from me.
- Tom'u benden uzak tut.
- Keep Tom away from me.
- Tom'u benden uzak tutun.
- Everybody told me to stay away from Tom.
- Herkes bana Tom'dan uzak kalmamı söyledi.
- It's miles away from the correct answer.
- Bu doğru cevaptan millerce uzak.
- Just get your dog away from me.
- Şu köpeğini benden uzak tut.
- We're five minutes away.
- Beş dakika uzaklıktayız.
- Mary looked away and pretended to ignore Kate.
- Mary uzaklara baktı ve Kate'i görmezden geliyormuş gibi yaptı.
- Sami's condo is just five minutes away.
- Sami'nin evi sadece beş dakika uzaklıkta.
- Christmas is just a few days away.
- Noel sadece birkaç gün uzaklıktadır.
- Keep children away from medicine.
- Çocukları ilaçtan uzak tutun.
- The station is 100 meters away.
- İstasyon 100 metre uzaklıktadır.
- I want to move away.
- Uzaklara taşınmak istiyorum.
- Keep Tom away from Mary.
- Tom'u Mary'den uzak tut.
- I couldn't keep Tom away.
- Tom'u uzak tutamazdım.
- Get away from him.
- Ondan uzak dur.
- Tom has been away for three weeks.
- Tom üç haftadır uzaklarda.
- Keep them away from me.
- Onları benden uzak tut.
- We live ten minutes away from him.
- On dakika uzaklıkta oturuyoruz.
- I need to get away from him.
- Ondan uzak durmam gerekiyor.
- I couldn't keep Tom away.
- Tom'u uzak tutamadım.
- Move away from me.
- Benden uzak dur.
- An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
- Did Tom say how long he'd be away?
- Tom ne kadar süre uzak kalacağını söyledi mi?
- Keep him away from us.
- Onu bizden uzak tut.
- How long will you be away?
- Ne kadar süre uzak kalacaksın?
- Tom told me to stay away from there.
- Tom oradan uzak kalmamı söyledi.
- I had to get away from her.
- Ondan uzak durmak zorundaydım.
- He stayed away from school for a week.
- O bir hafta boyunca okuldan uzak kaldı.
- They stayed away from the place.
- Onlar mekandan uzak kaldılar.
- Tom has been away.
- Tom uzaklardaydı.
- Just get your dog away from me.
- Köpeğini benden uzak tut.
- I had to get away from them.
- Onlardan uzak durmak zorundaydım.
- It is only a few minutes away.
- Sadece birkaç dakika uzaklıkta.
- I told Tom to stay away from us.
- Tom'a bizden uzak kalmasını söyledim.
- Never stay away from school without good cause.
- İyi bir sebep olmaksızın asla okuldan uzak kalmayın.
- Get that dog away from me.
- O köpeği benden uzak tut.
- It's impossible for me to be away from my wife for long.
- Uzun süre için karımdan uzak kalmam olanaksız.
- This is the first time I've been away from my family for more than three weeks.
- Bu, ailemden üç haftadan daha uzun süre uzak durduğum ilk seferdir.
- Sami sat a few tables away.
- Sami birkaç masa uzağa oturdu.
- Tell Tom to stay away from Mary.
- Tom'a Mary'den uzak kalmasını söyle.
- You stay away from her.
- Ondan uzak kal.
- Stay the hell away from me.
- Benden uzak dur.
- I couldn't keep him away.
- Onu uzak tutamadım.
- Get away from there.
- Oradan uzak dur.
- Tom looked away.
- Tom uzağa baktı.
- Get away from my son.
- Oğlumdan uzak dur.
- Dan promised Linda to stay away from alcohol.
- Dan, Linda'ya alkolden uzak kalacağına dair söz verdi.
- It's only a stone's throw away from where I was born.
- Orası, doğduğum yerden sadece bir taş atımı uzaklıkta.
- Tom and Mary can't stand being away from each other.
- Tom ve Mary birbirlerinden uzak kalmaya dayanamıyorlar.
- Get the boy away from the fire!
- Çocuğu ateşten uzak tut!
- Keep that spider away from me.
- O örümceği benden uzak tut.
- I want them kept away from here.
- Buradan uzak tutulmalarını istiyorum.
- Keep chocolate away from the dog.
- Çikolatayı köpekten uzak tut.
- Tom wants me to stay away from Mary.
- Tom Mary'den uzak kalmamı istiyor.
- I shoot the rabbits in my garden with a squirt gun to keep them away from the vegetables.
- Bahçemdeki tavşanları sebzelerden uzak tutmak için su tabancasıyla vuruyorum.
- The town is two miles away from the coast.
- Kasaba sahilden iki mil uzaklıkta.
- Never stay away from school without good cause.
- İyi bir neden olmadan asla okuldan uzak kalma.
- It's only a stone's throw away from where I was born.
- Doğduğum yerden sadece bir taş atımı uzaklıkta.
- I advise you to stay away from Tom.
- Sana Tom'dan uzak kalmanı tavsiye ediyorum.
- Get away from that door.
- O kapıdan uzak dur.
- How long will you be away from Boston?
- Boston'dan ne kadar uzak kalacaksın?
- Tom is only three hours away by bus.
- Tom otobüsle sadece üç saat uzaklıkta.
- Tom lives only an hour away.
- Tom sadece bir saat uzaklıkta yaşıyor.
- An apple a day keeps the doctor away.
- Günde bir elma doktoru uzak tutar.
- He returned home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve döndü.
- Get away from her.
- Ondan uzak dur.
- The noise keeps the birds away.
- Gürültü kuşları uzak tutuyor.
- I want her kept away from here.
- Onun buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Erkek kardeşini uzak tut çünkü o bizi rahatsız ediyor.
- Keep fire away from this pond.
- Ateşi bu göletten uzak tutun.
- Keep them away from Tom.
- Onları Tom'dan uzak tut.
- I'd like to talk to you away from the press.
- Seninle basından uzak konuşmak istiyorum.
- The cat is almost five meters away from the dog.
- Kedi köpeğe nerdeyse beş metre uzaklıktadır.
- Get Tom away from me.
- Tom'u benden uzak tut.
- It's better for you to stay away from Tom.
- Tom'dan uzak kalman daha iyi.
- Get away from me.
- Benden uzak dur.
- Get away from them.
- Onlardan uzak dur.
- Get away from me now.
- Benden uzak dur.
- Layla wanted to keep her kids away from all harm.
- Layla çocuklarını her türlü zarardan uzak tutmak istiyordu.
- Tom warned me to stay away from Mary.
- Tom Mary'den uzak kalmam için beni uyardı.
- I want him kept away from here.
- Onun buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- Tom sat three tables away from us.
- Tom bizden üç masa uzağa oturdu.
- Stay the hell away from me!
- Allah aşkına benden uzak dur.
- Get him away from me.
- Onu benden uzak tut.
- Keep your brother away because he's bothering us.
- Kardeşini uzak tut çünkü bizi rahatsız ediyor.
- I need to get away from you.
- Senden uzak durmam gerekiyor.
- Tom wants me to stay away from you.
- Tom senden uzak kalmamı istiyor.
- Get that dog away from me.
- Şu köpeği benden uzak tut.
- Keep the child away from the pond.
- Çocuğu göletten uzak tutun.
- Step away from the controls.
- Kontrollerden uzak durun.
- Step away from the door.
- Kapıdan uzak dur.
- I want Tom kept away from here.
- Tom'un buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- Make sure Tom stays away from my daughter.
- Tom'un kızımdan uzak kaldığından emin ol.
- Sami sat six feet away from Layla.
- Sami, Leyla'dan altı fit uzağa oturdu.
- Tom wanted me to tell you that he was going to be away from the office for a few days.
- Tom birkaç gün ofisten uzak kalacağını sana söylememi istedi.
- Do not stay away from English, even for a day.
- Bir gün bile İngilizce'den uzak kalmayın.
- Keep that thing away from me.
- O şeyi benden uzak tut.
- We are forty kilometers away from the capital city.
- Başkente kırk kilometre uzaklıktayız.
- The police tried to keep people away from the accident.
- Polis, insanları kazadan uzak tutmaya çalıştı.
- Get away from it all!
- Her şeyden uzak dur!
- Get that away from me.
- Onu benden uzak tut.
- I need to get away from her.
- Ondan uzak durmam gerekiyor.
- I couldn't keep them away.
- Onları uzak tutamadım.
- Keep the children away from the knives.
- Çocukları bıçaklardan uzak tutun.
- He returned back home after being away for ten months.
- On ay uzak kaldıktan sonra eve geri döndü.
- Don't look away from me.
- Benden uzağa bakma.
- Let's send them all away.
- Onların hepsini uzaklara gönderelim.
- He couldn't stand being away from his girlfriend.
- Kız arkadaşından uzak kalmaya dayanamıyordu.
- Keep Tom away from us.
- Tom'u bizden uzak tut.
- Tom tried to stay away from Mary.
- Tom Mary'den uzak kalmaya çalıştı.
- The noise keeps the birds away.
- Gürültü kuşları uzak tutar.
- Keep children away from the pond.
- Çocukları göletten uzak tutun.
- That town is two miles away.
- O kasaba iki mil uzaklıkta.
- Tom sat a few feet away.
- Tom birkaç metre uzağa oturdu.
- Get away from me, you creep!
- Benden uzak dur, seni yaltakçı!
- The Andromeda galaxy is over 2 million light-years away from us.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaklıktadır.
- They looked away.
- Uzaklara baktılar.
- Children should be kept away from the pond.
- Çocuklar göletten uzak tutulmalı.
- Stay the hell away from him!
- Ondan uzak dur!
- I shouldn't have stayed away so long.
- Bu kadar uzun süre uzak kalmamalıydım.
- I can't bear the thought of being away from you.
- Senden uzak kalma düşüncesine dayanamıyorum.
- Tom shook his head and looked away.
- Tom başını salladı ve uzağa baktı.
- Move that boulder away from the barn.
- O kaya parçasını ağıldan uzağa taşı.
- Needless to say, because of the accident, he will stay away from school for a while.
- Kaza nedeniyle bir süre okuldan uzak kalacağını söylemeye gerek yok.
- Get away from Tom.
- Tom'dan uzak dur.
- You can sit by the exotic plants in front of the lake, away from the noise.
- Gürültüden uzak olarak, gölün önündeki egzotik bitkilerin yanında oturabilirsin.
- An apple a day keeps the doctor away.
- Günde bir elma, doktoru uzak tutar.
- Get it away from me.
- Onu benden uzak tut.
- I'll stay away from you.
- Senden uzak kalacağım.
- Keep them away from us.
- Onları bizden uzak tut.
- Get away from that.
- Ondan uzak dur.
- We need to get away from them.
- Onlardan uzak durmamız gerekiyor.
- Keep him away from me.
- Onu benden uzak tut.
- Get that thing away from me!
- O şeyi benden uzak tut!
- Hey, get away from the wall.
- Hey, duvardan uzak dur.
- Do not stay away from English, even for a day.
- Bir gün için bile, İngilizce'den uzak kalmayınız.
- I can't walk away from this.
- Buradan uzağa yürüyemem.
- I looked away.
- Uzaklara baktım.
- I had to get away from him.
- Ondan uzak durmak zorundaydım.
- Get away from the fire.
- Ateşten uzak dur.
- Step away from the gun.
- Silahtan uzak dur.
- It is only a few minutes away.
- O sadece birkaç dakika uzaklıktadır.
- He stayed away from school for a week.
- Bir hafta boyunca okuldan uzak kaldı.
- Birds can fly thousands of miles away and return to the same place every year.
- Kuşlar binlerce mil uzağa uçabilir ve her yıl aynı yere geri dönebilirler.
- Tom told me to stay away from Mary.
- Tom bana Mary'den uzak kalmamı söyledi.
- Tom needed to get away from Boston.
- Tom'un Boston'tan uzak durması gerekiyordu.
- Please get away from me.
- Lütfen benden uzak dur.
- I want her kept away from here.
- Buradan uzak tutulmasını istiyorum.
- The planet Sakura is 4.7 light-years away.
- Sakura gezegeni 4.7 ışık yılı uzaklıkta.
- I'm three hours away.
- Ben üç saat uzaklıktayım.
- He won't be away for long.
- Uzun süre uzak kalmayacak.
- Stay the hell away from me!
- Benden uzak dur!
- Keep them away from Tom.
- Onları Tom'dan uzak tutun.
- Get away from me.
- Benden uzak durun.
- Step away from the car.
- Arabadan uzak dur.
- I need to get away from them.
- Onlardan uzak durmam gerekiyor.
- The house closest to here is two miles away.
- Buraya daha yakın olan ev, iki mil uzaklıkta.
- Tom glanced away.
- Tom uzaklara baktı.
- How long will you be away, Tom?
- Ne kadar süre uzak kalacaksın, Tom?
- He's away on business.
- O iş için uzaklarda.
- You should keep the medicine box away from your child.
- İlaç kutusunu çocuğunuzdan uzak tutmalısınız.
- Get away from me now.
- Şimdi benden uzak dur.
- Layla wanted to keep her kids away from all harm.
- Leyla, çocuklarını her türlü zarardan uzak tutmak istiyordu.
- The station is two miles away.
- İstasyon iki mil uzaklıkta.
- Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
- Keep oil away from the fire.
- Yağı ateşten uzak tutun.
- A piece of chocolate a day keeps the doctor away.
- Günde bir parça çikolata doktoru uzak tutar.
- I sent them away.
- Onları uzağa gönderdim.
- Tom had never been away from home before.
- Tom daha önce memleketinden hiç uzak olmamıştı.
- Stay away from here.
- Buradan uzak kal.
- Get away from this city.
- Bu şehirden uzak dur.
- The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh.
- Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'a sadece 115 kilometre uzaklıkta.
- Tom was happy to be home after being away for so long.
- Tom uzun süre uzak kaldıktan sonra eve döndüğü için mutluydu.
- I've been away.
- Uzaklara gittim.
- We live ten minutes away from him.
- Ondan on dakika uzaklıkta yaşıyoruz.
Show More (198)
|
2 |
away |
uzakta |
adv. |
|
- The future I am describing is just three years away from us.
- Tarif ettiğim gelecek bizden sadece üç yıl uzakta.
- For many people, Vietnam would appear to be a long way away.
- Birçok insan için Vietnam çok uzakta gibi görünebilir.
- Somewhat away from the main headlines, extremely serious human rights abuses occur there too.
- Ana manşetlerden biraz uzakta, orada da son derece ciddi insan hakları ihlalleri yaşanıyor.
- Economically, Asia, the Far East and Latin America are light-years away from the ACP countries.
- Ekonomik açıdan Asya, Uzak Doğu ve Latin Amerika ACP ülkelerinden ışık yılı kadar uzakta.
- Unfortunately, we are an infinitely long way away from realising that vision.
- Ne yazık ki bu vizyonu gerçekleştirmekten çok uzaktayız.
- Unfortunately, we are an infinitely long way away from realising that vision.
- Maalesef bu vizyonu gerçekleştirmekten çok uzaktayız.
- I'm just a phone call away.
- Sadece bir telefon uzaktayım.
- Tom sat alone on a log away from the fire.
- Tom ateşten uzakta bir kütüğün üzerine tek başına oturdu.
- She handles the business when the manager is away.
- Yönetici uzaktayken, işi o yönetir.
- Tom never thought about Mary while she was away.
- Tom o uzaktayken Mary hakkında hiç düşünmedi.
- The station is two meters away.
- İstasyon iki metre uzakta.
- Tom will take over my job while I'm away.
- Ben uzaktayken Tom işimi devralacak.
- Tom is sitting just a few tables away.
- Tom sadece birkaç masa uzakta oturuyor.
- How long are you going to be away?
- Daha ne kadar uzakta olacaksın?
- Dan lived only four miles away.
- Dan yalnızca 4 mil uzakta oturuyordu.
- We're a phone call away.
- Bir telefon kadar uzaktayız.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu, ama Tom'un bağırdığını duyunca döndü.
- Tom and Mary are away.
- Tom ve Mary uzakta.
- I've been away too long already.
- Zaten çok uzun zamandır uzaktaydım.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard her shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu ama onun bağırdığını duyunca döndü.
- Tom lives about twenty minutes away from Mary.
- Tom, Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşıyor.
- Tom has been away for a long time.
- Tom uzun süredir uzakta.
- Tom didn't even write one letter to Mary while he was away.
- Tom uzaktayken Mary'ye bir mektup bile yazmadı.
- Tom lives only three miles away.
- Tom sadece üç mil uzakta yaşıyor.
- The nearest star is about four and half light-years away from the earth.
- En yakın yıldız dünyadan yaklaşık dört buçuk ışık yılı uzakta.
- I've been away far too long.
- Ben çok uzun zamandır uzaktayım.
- Would you be able to feed my rabbits while I'm away?
- Ben uzaktayken tavşanlarımı besler misin?
- Tom is away on a business trip.
- Tom uzakta bir iş gezisindedir.
- Keep on working while I'm away.
- Ben uzaktayken çalışmaya devam et.
- Beth looked after our dog while we were away.
- Beth biz uzaktayken köpeğimize baktı.
- My family will be away for a week.
- Ailem bir haftalığına uzakta olacak.
- Who will look after your cat while you are away?
- Sen uzaktayken kedine kim bakacak?
- I'm going to be away a long time.
- Uzun bir süre uzakta olacağım.
- Layla lived a few miles away.
- Layla birkaç mil uzakta yaşıyordu.
- I'd like to talk to you away from the press.
- Sizinle basından uzakta konuşmak istiyorum.
- Who took care of the dog while you were away?
- Sen uzaktayken köpeğe kim baktı?
- I may be away for a couple of days.
- Birkaç gün uzakta olabilirim.
- Dan lived only four miles away.
- Dan yalnızca 4 mil uzakta yaşıyordu.
- Tom never thought about Mary while she was away.
- Tom, Mary uzaktayken onu hiç düşünmedi.
- Tom won't be away for long.
- Tom uzun süre uzakta olmayacak.
- I'll take over your duties while you are away from Japan.
- Sen Japonya'dan uzaktayken görevlerini ben üsleneceğim.
- Layla's grandparents lived just a mile away.
- Leyla'nın büyükanne ve büyük babaları bir mil uzakta yaşıyordu.
- How long have you been away?
- Ne zamandır uzaktasın?
- Sami lives about a block away from here.
- Sami buradan yaklaşık bir blok uzakta yaşıyor.
- Our house was robbed while we were away.
- Biz uzaktayken evimiz soyuldu.
- I've been away far too long.
- Çok uzun zamandır uzaktaydım.
- I've been away.
- Uzaktaydım.
- The planet Sakura is 4.7 light-years away.
- Sakura gezegeni 4.7 ışık yılı uzaktadır.
- I'm three hours away.
- Üç saat uzaktayım.
- The post office is a good five kilometers away from here.
- Postane buradan beş kilometre uzakta.
- He was away from the swimming pool.
- O, yüzme havuzundan uzaktaydı.
- Tom is away at the moment.
- Tom şu anda uzakta.
- Who cared for the dog when you were away?
- Sen uzakta iken köpeğe kim baktı?
- Tom has been away for three days.
- Tom üç gündür uzakta.
- We're still thirty minutes away.
- Biz hâlâ otuz dakika uzaktayız.
- They're miles away.
- Kilometrelerce uzaktalar.
- I live miles away from the nearest station.
- En yakın istasyondan millerce uzakta yaşıyorum.
- My daughter lives in Rio de Janeiro, which is four hundred miles away from Sao Paulo.
- Kızım Sao Paulo'dan dört yüz mil uzaktaki Rio de Janeiro'da yaşıyor.
- I've been away for a long time.
- Uzun süredir uzaktaydım.
- Dan lived only four miles away.
- Dan sadece 4 mil uzakta oturdu.
- Tom was three meters away when the bomb exploded.
- Bomba patladığında Tom üç metre uzaktaydı.
- Tom is going to be away for at least a week.
- Tom en az bir hafta uzakta olacak.
- I'm away from my kids.
- Çocuklarımdan uzaktayım.
- Tom has been away for over three years.
- Tom üç yıldan daha fazla süredir uzakta.
- Mary wrote something in Tom's notebook while he was away from his desk.
- Mary, Tom masasından uzaktayken onun defterine bir şeyler yazdı.
- Tom is away at the moment.
- Tom şu an uzakta.
- The post office is a good five kilometers away from here.
- Postane buradan en az beş kilometre uzakta.
- Dan lived only four miles away.
- Dan sadece 4 mil uzakta yaşadı.
- How long will you be away?
- Ne kadar süre uzakta olacaksın?
- Tom has been away.
- Tom uzakta.
- We've been away.
- Uzaktaydık.
- Tom has been away for three months.
- Tom üç aydır uzaktaydı.
- We are forty kilometers away from the capital city.
- Başkentten kırk kilometre uzaktayız.
- The Andromeda galaxy is over 2 million light-years away from us.
- Andromeda galaksisi bizden 2 milyon ışık yılından fazla uzaktadır.
- The cat is almost five meters away from the dog.
- Kedi köpekten neredeyse beş metre uzakta.
- I was away for a while.
- Bir süreliğine uzaktaydım.
- Layla lived only a few miles away.
- Layla sadece birkaç mil uzakta yaşıyordu.
- Sami lived just six miles away.
- Sami sadece altı mil uzakta yaşıyordu.
- Father is away now.
- Babam şu anda uzakta.
- I could hear you from miles away!
- Seni millerce uzaktan duyabiliyordum.
- Tom lived three miles away from Mary when they were both in high school.
- Onların her ikisi de lisedeyken Tom Mary'den üç mil uzakta yaşıyordu.
- He's away for the weekend.
- O hafta sonu için uzakta.
- We're a phone call away.
- Bir telefon kadar uzağınızdayız.
- It's thirty kilometers away.
- Otuz kilometre uzakta.
- Fadil's home was just five minutes away.
- Fadıl'ın evi sadece beş dakika uzaktaydı.
- Sami is away for life.
- Sami ömür boyu uzakta.
- Tom is away on a trip.
- Tom uzakta bir gezide.
- I am inconvenienced when my wife is away.
- Karım uzaktayken sıkıntılı oluyorum.
- Please wait one meter away.
- Lütfen bir metre uzakta bekleyin.
- He will be my deputy while I am away.
- Ben uzaktayken o beni temsil edecek.
- He won't be away for long.
- O uzun süre uzakta olmayacak.
- Tom has been away too long.
- Tom çok uzun zamandır uzakta.
- The station is two miles away.
- İstasyon iki mil uzakta.
- Tom and Mary are away.
- Tom ve Mary uzaktalar.
- The station is three kilometers away from here.
- İstasyon, buradan üç kilometre uzakta.
- Tom won't be away for long.
- Tom uzun süre uzakta kalmayacak.
- How long have you been away?
- Ne kadar süredir uzaktasın?
- We're now about a hundred miles away from Boston.
- Şu anda Boston'dan yaklaşık 100 mil uzaktayız.
- You seem a million miles away.
- Milyonlarca kilometre uzakta gibisin.
- We're only thirty minutes away.
- Biz sadece otuz dakika uzaktayız.
- My wife is away for the weekend.
- Karım hafta sonu için uzakta.
- You should've stayed away.
- Uzakta kalmalıydın.
- I've been away too long.
- Çok uzun zamandır uzaktaydım.
- I'll be away till Christmas.
- Noel'e kadar uzakta olacağım.
- Tom has been away for three weeks.
- Tom üç haftadır uzakta.
- Please stand one meter away.
- Lütfen bir metre uzakta durun.
- Tom is away on business.
- Tom iş için uzakta.
- Sami was just a few feet away.
- Sami sadece birkaç adım uzaktaydı.
- Tom is going to be away for at least a week.
- Tom en azından bir hafta uzakta olacak.
- Presumably, Mary watered the flowers while we were away.
- Muhtemelen biz uzaktayken Mary çiçekleri suladı.
- Layla robbed a bank twenty miles away from her home.
- Layla evinden 20 mil uzakta bir banka soydu.
- Tom has been away for a long time.
- Tom uzun zamandır uzakta.
- The station is three kilometers away from here.
- İstasyon buradan üç kilometre uzakta.
- His neighbor will care for the children while she is away.
- Komşusu, o uzakta iken çocukların bakımını üslenecek.
- The station is three miles away from here.
- İstasyon buradan üç mil uzaktadır.
- That's a long ways away.
- Çok uzakta.
- We'll probably be away for a few days.
- Muhtemelen birkaç gün uzakta olacağız.
- Tom will be away for at least a week.
- Tom en az bir hafta uzakta olacak.
- While Tom was away from his desk, Mary drew a caricature of him on the cover of his notebook.
- Tom masasından uzaktayken Mary onun defterinin kapağında onun bir karikatürünü çizdi.
- Tom sat alone on a log away from the fire.
- Tom yangından uzakta bir kütük üzerinde tek başına oturdu.
- I was away for a while.
- Bir süredir uzaktaydım.
- Layla lived a few miles away.
- Leyla birkaç mil uzakta yaşıyordu.
- I've been away for a long time.
- Uzun zamandır uzaktaydım.
- I may be away for a couple of days.
- Birkaç gün için uzakta olabilirim.
- Tom is going to take care of Mary's dog while she's away.
- Tom, o uzakta iken Mary'nin köpeğiyle ilgilenecek.
- Dan lived only four miles away.
- Dan sadece 4 mil uzakta ikamet etti.
- I could be away for some time.
- Bir süre uzakta olabilirim.
- Tom has been away for over three years.
- Tom üç yıldan fazladır uzakta.
- Tom asked Mary what the weather had been like while he was away.
- Tom Mary'ye o uzaktayken havanın nasıl olduğunu sordu.
- We're a phone call away.
- Bir telefon uzağındayız.
- Tom lived three miles away from Mary when they were both in high school.
- İkisi de lisedeyken Tom, Mary'den üç mil uzakta yaşıyordu.
- Sami lived just six miles away.
- Sami sadece 6 mil uzakta yaşıyordu.
- Tom will be away for at least a week.
- Tom en azından bir hafta uzakta olacak.
- Tom has been away too long.
- Tom çok uzun süre uzaktaydı.
- My sister took care of the dog while I was away.
- Ben uzaktayken kız kardeşim köpeğe baktı.
- How long are you going to be away?
- Ne kadar süre uzakta olacaksın?
- Halloween is still weeks away.
- Cadılar bayramı hâlâ haftalarca uzakta.
- We're only thirty minutes away.
- Sadece 30 dakika uzaktayız.
- My daughter lives in Rio de Janeiro, which is four hundred miles away from Sao Paulo.
- Kızım Sao Paulo'dan 400 mil uzakta, Rio de Janeiro'da yaşıyor.
- Layla robbed a bank twenty miles away from her home.
- Leyla evinden yirmi mil uzaktaki bir bankayı soydu.
- Who will take care of the dog while we are away?
- Biz uzaktayken köpeğe kim bakacak?
- The town is two miles away from the coast.
- Kasaba, kıyıdan iki mil uzaktadır.
- You seem a million miles away.
- Bir milyon mil uzakta gibi görünüyorsun.
- He's away on business.
- İş için uzakta.
- I'll be thinking of you every day while I'm away.
- Uzaktayken her gün seni düşünüyor olacağım.
- A great deal has happened while you've been away.
- Sen uzaktayken çok şey oldu.
- Sydney is miles away from here.
- Sidney buradan millerce uzakta.
- He's away for the weekend.
- Hafta sonu için uzakta.
- She asked me to take care of the boy when she's away.
- O uzakta olduğu zaman çocukla ilgilenmemi istedi.
- That man was standing a little ways away, but he turned when he heard Tom shout.
- O adam biraz uzakta duruyordu fakat Tom'un bağırdığını duyunca geri döndü.
- The wedding is still a few days away.
- Düğün hâlâ birkaç gün uzakta.
- Tom looked after our dog while we were away.
- Biz uzaktayken Tom köpeğimize baktı.
- It's about three meters away.
- Yaklaşık üç metre uzakta.
- I live miles away from the nearest station.
- En yakın istasyondan kilometrelerce uzakta yaşıyorum.
- Tom is three months away from graduation.
- Tom mezuniyetten üç ay uzakta.
- I was away for a year.
- Bir yıl boyunca uzaktaydım.
- Tom lives about twenty minutes away from Mary.
- Tom Mary'den yaklaşık yirmi dakika uzakta yaşamaktadır.
- Tom lives a few miles away.
- Tom birkaç mil uzakta yaşıyor.
- We'll probably be away for a few days.
- Biz muhtemelen birkaç gün uzakta olacağız.
- You need to stay away from Tom.
- Sen Tom'dan uzakta durmaya ihtiyaç duyuyorsun.
- The station is three miles away from here.
- İstasyon buradan 3 mil uzakta.
- The morning is just a few hours away.
- Sabah sadece birkaç saat uzakta.
- A burglar broke into my house while I was away on a trip.
- Ben bir gezi için uzaktayken bir hırsız evime girdi.
- I've been away too long.
- Çok uzun süredir uzaktaydım.
- This country road leads to a small town ten miles away.
- Bu taşra yolu, on mil uzaktaki küçük bir kasabaya gider.
- Sami sat six feet away from Layla.
- Sami, Layla'dan bir metre uzakta oturuyordu.
- Sami lived hundreds of miles away.
- Sami yüzlerce mil uzakta yaşıyordu.
- Tom is still thirty minutes away.
- Tom hala otuz dakika uzakta.
- It's miles away from the correct answer.
- Doğru cevaptan kilometrelerce uzakta.
- Tom lives a few miles away.
- Tom birkaç kilometre uzakta yaşıyor.
- I was away for a few years.
- Birkaç yıldır uzaktaydım.
- Tom wrote a lot of letters to Mary while he was away.
- Tom uzaktayken Mary'ye bir sürü mektup yazdı.
- He was away from the swimming pool.
- Yüzme havuzundan uzaktaydı.
- This star is five light years away.
- Bu yıldız beş ışık yılı uzakta.
- Tom lives only three miles away.
- Tom sadece 3 mil uzakta yaşıyor.
- Father is away now.
- Baban şimdi uzakta.
- The Andromeda galaxy is over 2 million light-years away from us.
- Andromeda Galaksisi bizden 2 milyon ışık yılı uzaktadır.
- I have two children away at university.
- Uzakta üniversitede okuyan iki çocuğum var.
- He lives a long way away.
- O çok uzakta yaşıyor.
- While Tom was away from his desk, Mary drew a caricature of him on the cover of his notebook.
- Tom masasından uzaktayken Mary defterinin kapağına onun bir karikatürünü çizdi.
- Tom took care of my dog while I was away.
- Tom ben uzaktayken köpeğimle ilgilendi.
- Her house is a few kilometers away from here.
- Evi buradan birkaç kilometre uzakta.
- He lives a long way away.
- Çok uzakta yaşıyor.
- In all likelihood, they'll be away for a week.
- Büyük olasılıkla, bir hafta uzakta olacaklar.
- Who will fill in for Tom when he is away?
- Tom uzaktayken onun yerine kim çalışacak?
- I live kilometers away from the nearest station.
- En yakın istasyondan kilometrelerce uzakta yaşıyorum.
- The city is two miles away.
- Şehir iki mil uzakta.
- Have you been away?
- Uzakta mıydın?
- This star is five light years away.
- Bu yıldız beş ışık yılı uzaktadır.
- Who'll look after your cat while you are away?
- Sen uzaktayken kedine kim bakacak?
- Tom asked Mary what the weather had been like while he was away.
- Tom Marry'e, o uzaktayken havanın nasıl olduğunu sordu.
- The nearest star is about four and half light-years away from the earth.
- En yakın yıldız, dünyadan dört buçuk ışık yılı uzakta.
- Tom is miles away.
- Tom kilometrelerce uzakta.
- We're five minutes away.
- Biz beş dakika uzaktayız.
- I was away for a year.
- Bir yıldır uzaktaydım.
- The station is 100 meters away.
- İstasyon 100 metre uzakta.
- Tom looked after my dog while I was away.
- Ben uzaktayken Tom köpeğime baktı.
- We're still thirty minutes away.
- Hala 30 dakika uzaktayız.
Show More (196)
|
3 |
away |
yok |
adj. |
|
- In Jerusalem, where I am from, hope and humanity are fading away.
- Benim geldiğim yer olan Kudüs'te umut ve insanlık yok oluyor.
- Every moment, within the body's framework, masses of subatomic particles arise and pass away.
- Her an, bedenin çerçevesi içinde, atom altı parçacık kütleleri ortaya çıkar ve yok olur.
- Heavens and earth will pass away, but It won't.
- Gökler ve yeryüzü yok olacak, ama o yok olmayacak.
- All in this world will pass away.
- Bu dünyadaki her şey yok olacak.
- And I know, I know I'll have to watch them pass away
- Ve biliyorum, biliyorum ki onların yok oluşunu izlemek zorunda kalacağım.
- Heaven and earth have still not passed away.
- Cennet ve yeryüzü henüz yok olmadı.
- It will pass away soon enough.
- Çok yakında yok olacak.
- Heaven and earth haven't passed away yet.
- Cennet ve yeryüzü henüz yok olmadı.
- That must've taken place while I was away.
- Bu ben yokken gerçekleşmiş olmalı.
- I'll try my best to look after your house while you're away.
- Sen yokken evine göz kulak olmak için elimden geleni yapacağım.
- A lot's happened while you've been away.
- Sen yokken bir sürü şey oldu.
- Could you water my garden for me while I'm away?
- Ben yokken benim için bahçemi sular mısın?
- Shun will take over my job while I'm away.
- Ben yokken işimi Shun devralacak.
- I'll take care of your kitten while you're away.
- Siz yokken yavru kedinize ben bakarım.
- It's too late to shut the barn door after the horse has run away.
- İş işten geçtikten sonra önlem almanın faydası yoktur.
- The beautiful color of the sky soon faded away.
- Gökyüzünün harika rengi az sonra yok oldu.
- Would you care for my plants while I'm away?
- Ben yokken bitkilerime bakar mısın?
- Take care of Tom while I'm away.
- Ben yokken Tom'a göz kulak ol.
- Who will take care of the dog while we are away?
- Biz yokken köpeğe kim bakacak?
- Would you be able to feed my rabbits while I'm away?
- Ben yokken tavşanlarımı besleyebilir misin?
- Keep an eye on the baby while I am away.
- Ben yokken bebeğe göz kulak ol.
- The music faded away.
- Müzik yavaş yavaş yok oldu.
- Tom asked Mary what the weather had been like while he was away.
- Tom, Mary'ye kendisi yokken havanın nasıl olduğunu sordu.
- Shun will take over my job while I'm away.
- Ben yokken Shun işimi devralacak.
- My house was robbed while I was away.
- Ben yokken evim soyuldu.
- I'll take care of your kitten while you're away.
- Sen yokken yavru kedinle ilgileneceğim.
- Who'll look after your cat while you are away?
- Sen yokken kedine kim bakacak?
- Would you care for my plants while I'm away?
- Ben yokken bitkilerimle ilgilenir misiniz?
- My sister took care of the dog while I was away.
- Ben yokken köpeğe kız kardeşim baktı.
- The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken ofisin sorumluluğunu almasını istedi.
- When you are away, I feel lost.
- Sen yokken kaybolmuş hissediyorum.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- That must've taken place while I was away.
- Ben yokken gerçekleşmiş olmalı.
- With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız yokken, çok fazla boş zamanınız olmalı.
- Could you water my plants while I'm away?
- Ben evde yokken çiçeklerimi sulayabilir misiniz?
- Tom fed the neighbor's cat while they were away.
- Onlar yokken Tom komşunun kedisini besledi.
- Can you watch my dog while I’m away?
- Ben yokken köpeğime bakabilir misin?
- Could you water my plants while I'm away?
- Ben yokken çiçeklerimi sulayabilir misin?
- Who will fill in for him when he is away?
- O yokken yerine kim bakacak?
- Why have you been away so long?
- Neden bu kadar uzun zamandır yoksun?
- A lot's happened while you've been away.
- Sen yokken çok şey oldu.
- I'll look after your dog while you're away.
- Sen yokken köpeğine ben bakarım.
- He will be my deputy while I am away.
- Ben yokken o benim yerime bakacak.
- Who will protect me while you are away?
- Sen yokken beni kim koruyacak?
- Who will protect me while you are away?
- Siz yokken beni kim koruyacak?
- Keep on working while I'm away.
- Ben yokken de çalışmaya devam edin.
- Nothing will save this watch now, it's better to throw it away.
- Şimdi bu saati kurtaracak hiçbir şey yok, onu atmak daha iyi.
- Tom's neighbour said he would keep an eye on Tom's place for him while he was away.
- Tom'un komşusu, o yokken Tom'un evine göz kulak olacağını söyledi.
- Could you water my garden for me while I'm away?
- Ben yokken bahçemi benim yerime sular mısın?
- Please take care of my birds while I am away.
- Ben yokken kuşlarıma bak lütfen.
- Tom will take over my job while I'm away.
- Ben yokken işimi Tom devralacak.
- Tom doesn't want anyone in his room while he's away.
- Tom o yokken kimsenin odasına girmesini istemiyor.
- Please look after my cats while I'm away.
- Lütfen ben yokken kedilerime bak.
- Beth looked after our dog while we were away.
- Biz yokken köpeğimize Beth baktı.
- Tom looked after our dog while we were away.
- Biz yokken köpeğimize Tom baktı.
- Will you look after my dog while I am away?
- Ben yokken köpeğime bakar mısın?
- Please take care of my birds while I am away.
- Lütfen ben yokken kuşlarıma göz kulak ol.
- I'll look after your dog while you're away.
- Sen yokken köpeğinle ilgileneceğim.
- Please look after my cats while I'm away.
- Lütfen ben yokken kedilerime göz kulak ol.
- The snow has melted away.
- Kar eriyip yok oldu.
- I'll look after your child while you are away.
- Sen yokken çocuğuna bakacağım.
- Do you want me to water your flowers while you're away?
- Sen yokken çiçeklerini sulamamı ister misin?
- Who cared for the dog when you were away?
- Sen yokken köpeğe kim baktı?
- Tom asked Mary what the weather had been like while he was away.
- Tom, Mary'ye o yokken havanın nasıl olduğunu sordu.
- The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
- Will you take care of my dog while I am away?
- Ben yokken köpeğime bakar mısın?
- Tom has been away for three days.
- Tom üç gündür yok.
- Who is in charge of the office while the boss is away?
- Patron yokken ofisten kim sorumlu?
- Who will look after your cat while you are away?
- Sen yokken kedine kim bakacak?
- My house was robbed while I was away.
- Ben yokken evim soyulmuş.
- I will look after your cat while you are away.
- Siz yokken kedinize ben bakarım.
- I'll look after your child while you are away.
- Siz yokken çocuğunuza ben bakarım.
- Please take care of my dog while I am away.
- Ben yokken lütfen köpeğime bak.
- Tom looked after my dog while I was away.
- Ben yokken köpeğime Tom baktı.
- I know a very good shampoo that takes seborrhea away.
- Seboreyi yok eden çok iyi bir şampuan biliyorum.
- Tom has been away for three months.
- Tom üç aydır yok.
- Please take care of my dog while I am away.
- Lütfen ben yokken köpeğime iyi bakın.
- Tom will take over my job while I'm away.
- Ben yokken Tom işimi devralacak.
- His neighbor will care for the children while she is away.
- Komşusu o yokken çocuklara bakacak.
- Rust eats away the iron.
- Pas, demiri yok ediyor.
- If anyone calls me up while I'm away, tell them I'll be back by five.
- Eğer ben yokken biri beni ararsa, beş gibi döneceğimi söyleyin.
- The light that casts away the darkness also creates shadows.
- Karanlığı yok eden ışık, gölgeler de yaratır.
- She handles the business when the manager is away.
- Müdür yokken işlerle o ilgileniyor.
- Presumably, Mary watered the flowers while we were away.
- Muhtemelen Mary biz yokken çiçekleri suladı.
- Tom took care of my dog while I was away.
- Ben yokken Tom köpeğime baktı.
- I will look after your cat while you are away.
- Sen yokken kedine bakacağım.
- She asked me to take care of the boy when she's away.
- O yokken çocuğa bakmamı istedi.
- Tom asked if you'd be willing to take care of his dog while he was away.
- Tom, o yokken köpeğine bakıp bakamayacağınızı sordu.
- Tom is going to take care of Mary's dog while she's away.
- Mary yokken köpeğine Tom bakacak.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
- Tom, kendisi yokken Mary'nin evine göz kulak olacağına güvenemez.
- A great deal has happened while you've been away.
- Sen yokken çok şey oldu.
- A thief broke into the house while we were away.
- Biz yokken eve hırsız girmiş.
- Who will fill in for him when he is away?
- O yokken yerine kim geçecek?
- Who will fill in for Tom when he is away?
- Tom yokken onun yerini kim dolduracak?
- When you are away, I feel lost.
- Sen yokken kendimi kaybolmuş hissediyorum.
Show More (92)
|
4 |
away |
bir yere |
adv. |
|
- The workers concerned, who are generally highly qualified, are not moving away.
- Genellikle yüksek vasıflı olan söz konusu işçiler başka bir yere taşınmıyor.
- Store in a cool place, away from direct sunlight.
- Direkt güneş ışığından uzakta, serin bir yerde saklayın.
- I don't want to go away.
- Bir yere gitmek istemiyorum.
- We're not going away.
- Bir yere gitmiyoruz.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
- Balon rüzgarla bir yere taşındı.
- They're not going away.
- Bir yere gitmiyorlar.
- Store in a cool place, away from direct sunlight.
- Direkt güneş ışığından uzak, serin bir yerde saklayın.
- We'll never go away.
- Asla bir yere gitmeyiz.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
- Rüzgâr balonu bir yerlere savurdu.
- Tom and Mary went away for the weekend.
- Tom ve Mary hafta sonu için bir yere gittiler.
- This won't go away.
- Bu bir yere gitmeyecek.
- Let's go away this weekend.
- Bu hafta sonu bir yerlere gidelim.
- This won't go away.
- Bu bir yere gitmez.
- I won't go away.
- Bir yere gitmiyorum.
Show More (11)
|
5 |
away |
kenara atarak |
adv. |
|
- I would like to emphasise that I am very willing to make concessions, but not when the other side throws them away.
- Taviz vermeye çok istekli olduğumu ancak karşı tarafın bu tavizleri bir kenara atmaması gerektiğini vurgulamak isterim.
- I would like to emphasise that I am very willing to make concessions, but not when the other side throws them away.
- Şunu vurgulamak isterim ki, taviz vermeye çok istekliyim, ancak karşı taraf bu tavizleri bir kenara attığında değil.
- I hope we do not throw it away.
- Umarım bunu bir kenara atmayız.
- Why did you throw that away?
- Bunu neden bir kenara attınız?
- Why don't we throw it away?
- Neden bir kenara atmıyoruz?
- I don't want to throw that away.
- Bunu bir kenara atmak istemiyorum.
- I don't want to throw this away.
- Bunu bir kenara atmak istemiyorum.
Show More (4)
|
6 |
away |
bir kenara bırakarak |
adv. |
|
- I'm going to have to ask you to put your phone away.
- Telefonunu bir kenara bırakmanı istemek zorunda kalacağım.
- Put that knife away.
- O bıçağı bir kenara bırak.
- Put your toys away.
- Oyuncaklarını bir kenara bırak.
- Put the gun away.
- Silahı bir kenara bırak.
Show More (1)
|
7 |
away |
hapiste |
expr. |
|
- You should be put away.
- Sen hapse atılmalısın.
- Al Capone was finally sent away for tax evasion.
- Al Capone sonunda vergi kaçakçılığından hapse atıldı.
Show More (-1)
|
8 |
away |
dışarı! |
interj. |
|
- Who is in charge of the office while the boss is away?
- Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?
- Tom is often away on business.
- Tom genellikle iş için dışarıda oluyor.
Show More (-1)
|
9 |
away |
burada olmayan |
adj. |
|
- Tom will be away until Monday.
- Tom pazartesiye kadar burada olmayacak.
Show More (-2)
|