| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | deceive f. | aldatmak | ||
|
When it is a matter of a departure from good administrative practice the friendly exterior should deceive nobody. İyi idari uygulamalardan bir sapma söz konusu olduğunda, dostane dış görünüş kimseyi aldatmamalıdır. More Sentences |
||||
| Yaygın Kullanım | deceive f. | kandırmak | ||
|
He deceived me by pretending to be a businessman. İş adamı gibi davranarak beni kandırdı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | deceive f. | yanıltmak | ||
|
Don't be deceived by the sun; it's going to rain today. Güneş sizi yanıltmasın; bugün yağmur yağacak. More Sentences |
||||
| Law | ||||
| Hukuk | deceive f. | kandırmak | ||
|
Anything else would amount to deceiving the consumer. Aksi bir durum tüketiciyi kandırmak anlamına gelecektir. More Sentences |
||||
| Politics | ||||
| Siyasal | deceive f. | aldatmak | ||
|
He knows very well how to deceive people. O, insanları nasıl aldatacağını çok iyi biliyor. More Sentences |
||||
| Siyasal | deceive f. | kandırmak | ||
|
We must not deceive ourselves that public research institutes can manage the task alone. Kamu araştırma enstitülerinin bu işin üstesinden tek başlarına gelebilecekleri konusunda kendimizi kandırmamalıyız. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | deceive f. | açmaza getirmek | ||
| Genel | deceive f. | kalleşlik etmek | ||
| Genel | deceive f. | yutturmak | ||
| Genel | deceive f. | üçkağıda getirmek | ||
| Genel | deceive f. | oyuna getirmek | ||
| Genel | deceive f. | avlamak | ||
| Genel | deceive f. | faka bastırmak | ||
| Genel | deceive f. | uyutmak | ||
| Genel | deceive f. | kafeslemek | ||
| Genel | deceive f. | keklemek | ||
| Genel | deceive f. | çarpmak | ||
| Genel | deceive f. | ihanet etmek | ||
| Genel | deceive f. | kazık atmak | ||
| Genel | deceive f. | dolandırmak | ||
| Genel | deceive f. | oyun etmek | ||
| Genel | deceive f. | kafese koymak | ||
| Genel | deceive f. | kazıklamak | ||
| Genel | deceive f. | mantarlamak | ||
| Genel | deceive f. | kaybetmek | ||
| Genel | deceive f. | gözünü boyamak | ||
| Genel | deceive f. | göz boyamak | ||
| Genel | deceive f. | yalan söylemek | ||
| Law | ||||
| Hukuk | deceive f. | iğfal etmek | ||
| Archaic | ||||
| Eski Kullanım | deceive f. | hayal kırıklığına uğratmak | ||
| Eski Kullanım | deceive f. | zaman geçirmek | ||
| Eski Kullanım | deceive f. | vakti geçirmek | ||
| Eski Kullanım | deceive f. | zamanı eğlenceli bir şekilde geçirmek | ||
| Eski Kullanım | deceive f. | düzenbazlık yapmak | ||
| Eski Kullanım | deceive f. | hile yapmak | ||
