|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
kalmak (bir pozisyonda/derecede vb) |
remain f.
|
|
General |
|
2 |
Genel |
aşırı derecede yapılan bir şey |
spree i.
|
|
3 |
Genel |
bir şeyin aşırı derecede yapıldığı süre |
binge i.
|
|
4 |
Genel |
belirli bir sınıfta, derecede, konumda olan kimse |
rater i.
|
|
5 |
Genel |
sıkıcı derecede geleneksel bir görünüme sahip kimse |
biedermeier i.
|
|
6 |
Genel |
bir şeyi aşırı derecede tutturma |
overassertion i.
|
|
7 |
Genel |
bir yükümlülükten birinci derecede sorumlu kimse |
principal i.
|
|
8 |
Genel |
aşırı derecede zorlamak (vücudun bir organını) |
overtax f.
|
|
9 |
Genel |
aşırı derecede yormak (vücudun bir organını) |
overtax f.
|
|
10 |
Genel |
belirli bir derecede olmak (ısı vb) |
stand at f.
|
|
11 |
Genel |
pişirmek (kaynama noktasının biraz altında bir derecede) |
simmer f.
|
|
12 |
Genel |
herhangi bir cisme başka bir cismi katarak fazlasını alamayacak derecede doldurmak |
embrue f.
|
|
13 |
Genel |
bir şeyden azami derecede faydalanmak |
make the most of something f.
|
|
14 |
Genel |
pişmek (kaynama noktasının biraz altında bir derecede) |
simmer f.
|
|
15 |
Genel |
şaşırtıcı bir miktar veya derecede ortaya çıkmak |
bloom f.
|
|
16 |
Genel |
belli belirsiz derecede bir şeyin içine karışmak veya bulanıklaşmak |
melt (into) f.
|
|
17 |
Genel |
(bir şeyi) aşırı derecede düzeltmek |
overlabor f.
|
|
18 |
Genel |
belli bir derecede |
a certain extent s.
|
|
19 |
Genel |
aşırı derecede ufak bir gruba özgü |
ultrararefied s.
|
|
|
20 |
Genel |
sıkıcı derecede geleneksel bir görünüme sahip |
biedermeier s.
|
|
21 |
Genel |
bir davaya veya fikre diğer kaygıları bir kenara itecek derecede saplantılı kimse |
monomaniacal s.
|
|
22 |
Genel |
(bir şeye) alışılmadık derecede düşkün |
great s.
|
|
23 |
Genel |
aşırı derecede bir biçimde |
riotously zf.
|
|
24 |
Genel |
aşırı derecede şaşırmış bir şekilde |
astoundedly zf.
|
|
25 |
Genel |
daha kötü bir derecede |
worse zf.
|
|
26 |
Genel |
aşırı derecede küçük anlamını veren bir ön ek |
micr- ök.
|
|
27 |
Genel |
aşırı derecede küçük anlamını veren bir ön ek |
micro- ök.
|
|
28 |
Genel |
belirli bir özelliğe aşırı derecede sahip olma anlamı veren son ek |
-itis snk.
|
|
Phrasals |
|
29 |
Öbek Fiiller |
birinin/bir şeyin sırtına aşırı derecede bir şey yüklemek |
heap something upon someone or something f.
|
|
30 |
Öbek Fiiller |
birinin/bir şeyin sırtına aşırı derecede bir şey yüklemek |
heap something on someone or something f.
|
|
31 |
Öbek Fiiller |
belli bir derecede artırmak/yoğunlaştırmak |
kick up f.
|
|
32 |
Öbek Fiiller |
(bir şeyde) birincil derecede bir rol/görev vermek |
build into (something) f.
|
|
33 |
Öbek Fiiller |
sırtına aşırı derecede bir şey yüklemek |
heap on f.
|
|
34 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) aynı derecede önemli/değerli sayılmak/görülmek |
rate with (someone or something) f.
|
|
35 |
Öbek Fiiller |
(biriyle/bir şeyle) aynı derecede önemli/değerli saymak/görmek |
rate with (someone or something) f.
|
|
36 |
Öbek Fiiller |
bir şeye/bir şey yapmaya varacak derecede |
to the point of something/of doing something expr.
|
|
Phrases |
|
37 |
İfadeler |
öyle bir derecede ki |
such a pitch that i.
|
|
38 |
İfadeler |
(bir şeyle) eşit/aynı derecede |
every bit as (something) expr.
|
|
39 |
İfadeler |
inanılmaz derecede saçma bir şekilde |
to the point of absurdity expr.
|
|
|
Colloquial |
|
40 |
Konuşma Dili |
(birine/bir şeye) göre ikinci derecede/geri planda |
subordinate to (someone or something) s.
|
|
41 |
Konuşma Dili |
aşırı derecede güçlü bir şekilde |
big zf.
|
|
42 |
Konuşma Dili |
biriyle/bir şeyle aynı derecede/şekilde |
as well as someone or something expr.
|
|
43 |
Konuşma Dili |
biri bir şey yapmayı da aynı derecede ister |
he/she would just as soon do a expr.
|
|
44 |
Konuşma Dili |
biri bir şey yapmayı da diğeriyle derecede ister |
he/she would just as soon do a (as b) expr.
|
|
Idioms |
|
45 |
Deyim |
her ikisinin de sonu aynı derecede hoş olmayan iki seçeneğin olduğu bir durum |
morton's fork i.
|
|
46 |
Deyim |
sağlık için olağanüstü derecede faydalı bir sıvı |
wonder water i.
|
|
47 |
Deyim |
(biriyle veya bir şeyle) aynı derecede olmak |
be (right) up there with (someone or something) f.
|
|
48 |
Deyim |
(bir şeye) aşırı derecede düşkün olmak |
be a slave of (something) f.
|
|
49 |
Deyim |
(bir şeyin) aşırı derecede etkisi altında olmak |
be a slave of (something) f.
|
|
50 |
Deyim |
(bir şeye) aşırı derecede düşkün olmak |
be a slave to (something) f.
|
|
51 |
Deyim |
(bir şeyin) aşırı derecede etkisi altında olmak |
be a slave to (something) f.
|
|
52 |
Deyim |
bir şeye aşırı derecede düşkün olmak |
be a slave to/of something f.
|
|
53 |
Deyim |
bir şeyin aşırı derecede etkisi altında olmak |
be a slave to/of something f.
|
|
54 |
Deyim |
basit/ kolay bir şey için haddinden fazla/aşırı derecede güç kullanmak |
kill a fly with an elephant gun f.
|
|
55 |
Deyim |
basit/ kolay bir şey için haddinden fazla/aşırı derecede çaba harcamak |
kill a fly with an elephant gun f.
|
|
56 |
Deyim |
(bir şeye) aşırı derecede benzemek |
look suspiciously like (something) f.
|
|
57 |
Deyim |
(bir şeye) aşırı derecede benzemek |
look/sound suspiciously like something f.
|
|
58 |
Deyim |
(bir şeyden) azami derecede yararlanmak |
make the best of (something) f.
|
|
59 |
Deyim |
(bir şeyi) çok/aşırı derecede istemek |
want (something) so bad (that) (one) can taste it f.
|
|
60 |
Deyim |
inanılmaz derecede (bir şey) |
(as) (something) as dick's hatband [old-fashioned] expr.
|
|
61 |
Deyim |
(biriyle/bir şeyle) aynı derecede iyi |
every bit as good (as somebody/something) expr.
|
|
62 |
Deyim |
uç derecede (biri/bir şey) |
hell-on-wheels expr.
|
|
63 |
Deyim |
(bir şey) en yüksek miktarda/derecede bile olsa |
no amount of (something) expr.
|
|
64 |
Deyim |
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) bile |
no amount of (something) expr.
|
|
65 |
Deyim |
en yüksek derecede/seviyede (bir şey) de olsa |
no amount of (something) expr.
|
|
Trade/Economic |
|
66 |
Ticaret/Ekonomi |
bir ana şirkete bağlı ikinci derecede şirket |
subsidiary i.
|
|
Law |
|
67 |
Hukuk |
bir başkasına zarar veren bir kimsenin yaraladığı kişi tarafından benzer derecede cezalandırılması |
talion i.
|
|
Technical |
|
68 |
Teknik |
aşırı derecede ince cam elyafından oluşan bir malzeme |
fiberglass i.
|
|
69 |
Teknik |
aşırı derecede ince cam elyafından oluşan bir malzeme |
fibreglass i.
|
|
70 |
Teknik |
simetrisi her 180 derecede bir tekrar eden (kristal) |
twofold s.
|
|
71 |
Teknik |
simetrisi her 180 derecede bir tekrar eden (kristal) |
two-fold s.
|
|
72 |
Teknik |
simetrisi her 180 derecede bir tekrar eden (kristal) |
diad s.
|
|
Aeronautic |
|
73 |
Havacılık |
yüzeyin kendisinden daha düşük derecede metalle kaplandığı bir korozyondan koruma metodu |
sacrificial corrosion i.
|
|
Pathology |
|
74 |
Patoloji |
(özellikle parkinson hastalığının bir etkisi olan) anormal derecede yavaş fiziksel hareket |
bradykinesia i.
|
|
Gastronomy |
|
75 |
Mutfak |
genellikle karıştırılarak hazırlanan alkollü içeceklerde kullanılan, 190 derece ya da daha yüksek bir derecede damıtılmış etil alkol |
neutral spirits i.
|
|
Geometry |
|
76 |
Geometri |
sonsuz derecede ince bir cismin düzlem kesiti |
lamina i.
|
|
Physics |
|
77 |
Fizik |
bir sıvının anormal derecede yoğun olması |
hyperviscosity i.
|
|
Chemistry |
|
78 |
Kimya |
fotosellerde, kızılötesi dedektörlerde, düşük erime noktalı camlarda ve geçmişte kemirgen ve karınca zehirlerinde kullanılan yumuşak, dövülebilir, son derecede toksik bir metalik element |
thallium i.
|
|
79 |
Kimya |
yüksek derecede toksik kristalimsi bir karbamat bileşiği |
aldicarb i.
|
|
|
80 |
Kimya |
yüksek derecede tokluk sergileyen şeffaf bir seramik bileşik |
aluminum oxynitride i.
|
|
Biology |
|
81 |
Biyoloji |
yüksek derecede pigmentli veya pigment üretici bir organel, organ veya mikroorganizma |
chromogen i.
|
|
Astronomy |
|
82 |
Gökbilim |
etrafını saran bir kara delik bulunmayan sonsuz derecede yoğun nokta kütlesi |
naked singularity i.
|
|
83 |
Gökbilim |
erken evrende var olduğu düşünülen, merkezinde bir kara delik bulunduran aşırı derecede büyük ve parlak teorik bir yıldız türü |
quasi-star i.
|
|
84 |
Gökbilim |
erken evrende var olduğu düşünülen, merkezinde bir kara delik bulunduran aşırı derecede büyük ve parlak teorik bir yıldız türü |
black hole star i.
|
|
Zoology |
|
85 |
Zooloji |
(büyükbaş hayvan) alt çenenin anormal derecede çıkıntılı olduğu bir mutasyona uğramış |
bulldog s.
|
|
Botanic |
|
86 |
Botanik |
bazı bitkilerde görülen, sürekli orta derecede nemli olan bir ortamda doğal olarak yetişme yetisi |
mesophytism i.
|
|
Geography |
|
87 |
Coğrafya |
deniz seviyesinde 0 santigrat derecede cıvanın 760 mm yüksekliğe ulaştığı bir basınç birimi |
atmosphere i.
|
|
88 |
Coğrafya |
deniz seviyesinde 0 santigrat derecede cıvanın 760 mm yüksekliğe ulaştığı bir basınç birimi |
standard pressure i.
|
|
89 |
Coğrafya |
deniz seviyesinde 0 santigrat derecede cıvanın 760 mm yüksekliğe ulaştığı bir basınç birimi |
standard atmosphere i.
|
|
Meteorology |
|
90 |
Meteoroloji |
radyo dalgası iletim aralıklarını anormal derecede uzun hale getiren bir atmosferik durum |
duct i.
|
|
Geology |
|
91 |
Jeoloji |
aşırı derecede topografik değişim geçiren buzullara özgü üç boyutlu bir dalga çıkıntısı |
ogive i.
|
|
Military |
|
92 |
Askeri |
münferit birinci derecede hazır ihtiyat için askerlerin her yıl tabii olduğu bir günlük etkin görev |
annual screening i.
|
|
Art |
|
93 |
Sanat |
son derecede gerçekçi grafik gösterimle karakterize bir sanat tarzı |
hyperrealism i.
|
|
Music |
|
94 |
Müzik |
standart diyatonik derecede yarım ses aralığına denk bir aralık |
hemitone i.
|
|
95 |
Müzik |
standart diyatonik derecede yarım tona denk bir aralık |
hemitone i.
|
|
96 |
Müzik |
bir notadan sonraki on dördüncü diyatonik derecede bulunan nota |
fifteenth i.
|
|
97 |
Müzik |
üflemeli bir çalgıya akordunu değiştirip ikincil sesler çıkartacak derecede kuvvetle üflemek |
overblow f.
|
|
Reptiles |
|
98 |
Sürüngenler |
avustralya ve tazmanya'ya özgü son derecede zehirli kahverengi-sarı renkli bir yılan |
tiger snake (notechis scutatus) i.
|
|
99 |
Sürüngenler |
abd'nin doğu kesimi ve orta amerika'nın dağlık bölgelerinde yaşayan ve kafasında lir biçiminde bir iz bulunan orta derecede zehirli bir yılan |
lyre snake i.
|
|
Slang |
|
100 |
Argo |
bir şeyin aşırı derecede hayranı olan kişi |
fandom trash i.
|
|
101 |
Argo |
aşırı derecede politik doğrucu olduğu düşünülen bir kişi için kullanılan aşağılayıcı argo kelime |
woketard i.
|
|
102 |
Argo |
bir kişiye karşı aşırı derecede hayranlık besleyip her fırsatta onu övme |
dick riding i.
|
|
103 |
Argo |
bir kişiye karşı aşırı derecede hayranlık besleyip her fırsatta onu övme |
dickriding i.
|
|
104 |
Argo |
bir kişiye karşı aşırı derecede hayranlık besleyip her fırsatta onu övme |
meat riding i.
|
|
105 |
Argo |
bir kişiye karşı aşırı derecede hayranlık besleyip her fırsatta onu övme |
meatriding i.
|
|
106 |
Argo |
(bir şey) inanılmaz derecede iyi/güzel |
(something) is wicked expr.
|
|
Modern Slang |
|
107 |
Modern Argo |
bir kadının veya erkeğin partnerine aşırı derecede sinirlendiği bir an |
angela bassett moment i.
|
|
Paleontology |
|
108 |
Paleontology |
triyas döneminde yaşamış anormal derecede uzun boyunlu bir sürüngen |
tanystropheus i.
|
|