bound to - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

bound to

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"bound to" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 3 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bound to ed. zorunlu
bound to ed. kesinlikle
bound to ed. mutlaka

"bound to" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 62 sonuç

İngilizce Türkçe
General
bound to be i. mahkum
be bound to start f. başlayacağı kesin olmak
bound to be s. kesin
bound to be s. muhakkak
Proverb
talk of the devil and he is bound to appear iyi insan lafının üstüne gelirmiş
talk of the devil and he is bound to appear iti an çomağı hazırla
Idioms
be duty bound to do f. bir şeyi yapmaya zorunlu olmak/hissetmek
be duty bound to do f. görev icabı/gereği yapmak
be honor-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be honour bound to do something f. (birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honor bound to do something f. (birşeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honour-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be honour-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
feel honor-bound to do something f. (bir şeyi yapmayı) onur meselesi haline getirmek
be duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi kendine görev edinmek
feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi kendine görev edinmek
feel duty bound to (do something) [us] f. (bir şeyi yapmaya) zorunlu hissetmek
feel duty bound to (do something) [us] f. (bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek
be bound to (be or do something) f. kesin (bir şey olacak/yapacak) olmak
be bound to (be or do something) f. muhakkak (bir şey olacak/yapacak) olmak
be bound to (be or do something) f. (bir şey olmaya/yapmaya) eğilimli olmak
be bound to (be or do something) f. (bir şey olacağı/yapacağı) muhtemel olmak
be bound to (be or do something) f. muhtemelen (bir şey olacak/yapacak) olmak
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honour bound to do something [uk] f. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı onur meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı kendine görev edinmek/bilmek
be/feel duty/honor bound to do something [us] f. bir şeyi yapmayı şeref meselesi haline getirmek/olarak kabul etmek
bound to do something f. bir şey yapacağı kesin olmak
bound to do something f. bir şey yapmaya mahkum olmak
bound to do something f. bir şey yapmak zorunda olmak
be bound to do f. yapacağı kesin olmak
be bound to do f. yapmaya mahkum olmak
be bound to do f. yapmak zorunda olmak
be bound to f. kesin olmak
be bound to f. zorunda olmak
be bound to f. kararlı olmak
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek zorunda olan
be duty bound to (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) mesul olan
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi görev bilen
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakmayı/hizmet etmeyi kendine görev edinen
be duty bound to (someone or something) f. (birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen
bound and determined to s. -e azmetmiş
bound and determined to s. konusunda azimli
bound and determined to s. -de çok kararlı
bound and determined to s. -de çok azimli ve kararlı
bound and determined to s. -i kafaya koymuş
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmaya) azmetmiş
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmak) konusunda azimli
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmakta) çok kararlı
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı
bound and determined to (do something) s. (bir şey yapmayı) kafaya koymuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) onur meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) şeref meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) namus meselesi olmuş
(in) honor bound (to do something) expr. (bir şeyi yapmak) onur/namus meselesi olarak zorunlu hale gelmiş
Law
be bound to a limit f. bir sınırlamaya/kurala/şarta bağlı kalmak
Computer
bound to unknown type i. bilinmeyen türe bağlama
Medical
free-to-bound s. bağlanmaya uygun
Chemistry
determination of bound nitrogen after combustion and oxidation to nitrogen dioxide using chemiluminescence detector i. bağlı azotun yakıldıktan ve azot dioksite yükseltgendikten sonra kemilüminesans dedektör kullanılarak belirlenmesi