Geçmiş

give someone something

"give someone something" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 398 sonuç

	Kategori	İngilizce	Türkçe
General
1	Genel	give someone to understand something f.	birine bir şeyi ima etmek
2	Genel	give (someone) a chance (to do something) f.	meydan vermek
3	Genel	not give (someone) a chance (do something) f.	meydan vermemek
4	Genel	give (someone) a chance do something f.	meydana bırakmak
5	Genel	give (someone) a chance (do something) f.	meydan vermek
Phrasals
6	Öbek Fiiller	give something to someone f.	bir şeyi birine vermek
7	Öbek Fiiller	give chase to someone or something f.	kovalamak
8	Öbek Fiiller	give chase to someone or something f.	peşine düşmek
9	Öbek Fiiller	give chase to someone or something f.	takip etmek
10	Öbek Fiiller	give a gift of something to someone f.	(bir kimseye birşey(i)) hediye etmek
11	Öbek Fiiller	give someone or something away f.	birini/bir şeyi ele vermek
12	Öbek Fiiller	give someone or something away f.	birinin/bir şeyin sırrını açık etmek
13	Öbek Fiiller	give someone or something away f.	birinin/bir şeyin sırrını açığa vurmak
14	Öbek Fiiller	give (something) to (someone) f.	(birine bir şeyi) vermek
15	Öbek Fiiller	give (something) to (someone) f.	(birine bir şeyi) iletmek
16	Öbek Fiiller	give (something) to (someone) f.	(birine bir şeyi) teslim etmek
17	Öbek Fiiller	give (something) to (someone) f.	(birine bir şeyi) hediye etmek
18	Öbek Fiiller	give (something) to (someone) f.	(birine bir şeyi) hediye olarak vermek
19	Öbek Fiiller	give someone or something back (to someone or something) f.	birini/bir şeyi (birine/bir şeye) geri vermek
20	Öbek Fiiller	give someone or something back (to someone or something) f.	birini/bir şeyi (birine/bir şeye) iade etmek
21	Öbek Fiiller	give in to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) boyun eğmek
22	Öbek Fiiller	give in to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) teslim olmak
23	Öbek Fiiller	give in to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) kabul etmek
24	Öbek Fiiller	give out (to one) about (someone or something) [ireland] f.	(biri/bir şey) hakkında (birine) şikayet etmek
25	Öbek Fiiller	give out (to one) about (someone or something) [ireland] f.	(biri/bir şey) hakkında (birine) yakınmak
26	Öbek Fiiller	give out (to one) about (someone or something) [ireland] f.	(biri/bir şey) hakkında (birine) söylenmek
27	Öbek Fiiller	give out (to one) about (someone or something) [ireland] f.	(biri/bir şey) hakkında (birini) azarlamak
28	Öbek Fiiller	give out (to one) about (someone or something) [ireland] f.	(biri/bir şey) hakkında (birini) paylamak
29	Öbek Fiiller	give something over (to someone or something) f.	bir şeyi (birine/bir şeye) vermek
30	Öbek Fiiller	give something over (to someone or something) f.	bir şeyi (birine/bir şeye) teslim etmek
31	Öbek Fiiller	give up (on someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) vazgeçmek
32	Öbek Fiiller	give up (on someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) umudunu kesmek
33	Öbek Fiiller	give up (on someone or something) f.	(birini/bir şeyi) bırakmak
34	Öbek Fiiller	give someone or something up (to someone) f.	birini/bir şeyi (birine) teslim etmek
35	Öbek Fiiller	give someone or something up (to someone) f.	birini/bir şeyi (birine) bırakmak
36	Öbek Fiiller	give up on (someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) umudu/ümidi kesmek
37	Öbek Fiiller	give up on (someone or something) f.	(birine/bir şeye) inancını kaybetmek
Colloquial
38	Konuşma Dili	not give a rap (for someone or something) f.	(biri/bir şey) hiç de umurunda olmamak
39	Konuşma Dili	not give a rap (for someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) zerre kadar önemi/değeri olmamak
40	Konuşma Dili	not give a rap (for someone or something) f.	(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak
Idioms
41	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	gözünü morartmak
42	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	kara çalmak
43	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	lekelemek
44	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	kusur bulmak
45	Deyim	give someone an inkling of something f.	birine bir şey hakkında bir ipucu vermek
46	Deyim	give someone a taste of something f.	tadına vardırmak
47	Deyim	give someone a taste of something f.	tadını aldırmak
48	Deyim	give someone a taste of something f.	tadını almasını/tadına varmasını sağlamak
49	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek
50	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birini diğerine göre) avantajlı bir konuma getirmek
51	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birine diğerine göre) üstünlük sağlamak/vermek
52	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birini diğerine göre) üstün konuma getirmek
53	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birine diğerine göre) avantaj sağlamak/vermek
54	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birini diğerine göre) avantajlı bir konuma getirmek
55	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birine diğerine göre) üstünlük sağlamak/vermek
56	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birini diğerine göre) üstün konuma getirmek
57	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birinin) yüzüne saldırarak/vurarak gözünü morartmak
58	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birine/bir şeye) çamur atmak
59	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birine/bir şeye) leke sürmek
60	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birinin/bir şeyin ismini) karalamak
61	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birinin/bir şeyin ismine) gölge düşürmek
62	Deyim	give (someone or something) a black eye f.	(birinin/bir şeyin) itibarını zedelemek
63	Deyim	give (someone or something) the run of (some place) f.	(birini/bir şeyi bir alanda) özgür bırakmak
64	Deyim	give (someone or something) the run of (some place) f.	(birini/bir şeyi bir alanda) serbest bırakmak
65	Deyim	give (someone or something) the run of (some place) f.	(birinin/bir şeyin bir alanda) serbestçe hareket etmesine izin vermek
66	Deyim	give (someone or something) the run of (some place) f.	(birinin/bir şeyin bir alanda) istediği gibi hareket etmesine izin vermek
67	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini başka birine karşı) avantajlı konuma getirmek
68	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini birine karşı) üstün bir konuma getirmek
69	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak
70	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini başka birine karşı) bir adım öne geçirmek
71	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birine başka biri ile ilgili) koz vermek
72	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini birine) yakalatmak
73	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini başka birine karşı) avantajlı konuma getirmek
74	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini birine karşı) üstün bir konuma getirmek
75	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birine başka birine karşı) avantaj/üstünlük kazandırmak
76	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini başka birine karşı) bir adım öne geçirmek
77	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birine başka biri ile ilgili) koz vermek
78	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini birine) yakalatmak
79	Deyim	give oneself over to someone or something f.	birine/bir şeye teslim olmak
80	Deyim	give oneself over to someone or something f.	birine/bir şeye boyun eğmek
81	Deyim	give oneself over to someone or something f.	birine/bir şeye karşı pes etmek
82	Deyim	give oneself over to someone or something f.	kendini birine/bir şeye kaptırmak
83	Deyim	give oneself over to someone or something f.	birine/bir şeye odaklanmak
84	Deyim	give oneself over to someone or something f.	kendini birine/bir şeye tamamen vermek
85	Deyim	give someone or something best [uk] f.	birinin/bir şeyin üstünlüğünü kabul etmek
86	Deyim	give someone or something best [uk] f.	birine/bir şeye boyun eğmek
87	Deyim	give someone or something best [uk] f.	birinin/bir şeyin yolunu açmak
88	Deyim	give (someone) the first crack at (something) f.	(bir şeyi yapmak için) önce (birine) şans vermek/tanımak
89	Deyim	give (someone) the first crack at (something) f.	(bir şeyi yapmada) önce (birine) fırsat vermek/tanımak
90	Deyim	give (someone) the first crack at (something) f.	(bir şeyi yapmada) önceliği (birine) vermek/tanımak
91	Deyim	give a black eye to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) itibarını zedelemek
92	Deyim	give a black eye to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) kötü göstermek
93	Deyim	give a black eye to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) çamur atmak
94	Deyim	give a black eye to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) adına leke sürmek
95	Deyim	give bad marks to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) olumsuz değerlendirmek
96	Deyim	give bad marks to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) olumsuz bakmak
97	Deyim	give bad marks to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) kötü bulmak
98	Deyim	give bad marks to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) geçer not vermemek
99	Deyim	give bad marks to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) kötü not vermek
100	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birinden/bir şeyden kurtulmak
101	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birine/bir şeye tekmeyi basmak
102	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi başından atmak
103	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi başından savmak
104	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi kovmak
105	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi defetmek
106	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birine bir şeyi) istetmek
107	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinin bir şeye) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
108	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birini bir şeye) hevesini uyandırmak
109	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şey) için istek uyandırmak
110	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şey) isteği/arzusu uyandırmak
111	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şeye) karşı ilgi uyandırmak
112	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinin bir şeye) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
113	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birine bir şeyi) istetmek
114	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinin bir şeye) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
115	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birini bir şeye) hevesini uyandırmak
116	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şey) için istek uyandırmak
117	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şey) isteği/arzusu uyandırmak
118	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şeye) karşı ilgi uyandırmak
119	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinin bir şeye) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
120	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birine bir şey yapmayı) istetmek
121	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birinin bir şey yapmaya) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
122	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birini bir şey yapmaya) olan hevesini uyandırmak
123	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapmak) için istek uyandırmak
124	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak
125	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapmaya) karşı ilgi uyandırmak
126	Deyim	give (someone) an itch to (do something) f.	(birinin bir şey yapmaya) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
127	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birine bir şey yapmayı) istetmek
128	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birinin bir şey yapmaya) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
129	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birini bir şey yapmaya) olan hevesini uyandırmak
130	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapmak) için istek uyandırmak
131	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapma) isteği/arzusu uyandırmak
132	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birinde bir şey yapmaya) karşı ilgi uyandırmak
133	Deyim	give (someone) the itch to (do something) f.	(birinin bir şey yapmaya) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
134	Deyim	give credence to someone or something f.	birine/bir şeye inanmak
135	Deyim	give credence to someone or something f.	birine/bir şeye güvenmek
136	Deyim	give credence to someone or something f.	birine/bir şeye itimat etmek
137	Deyim	give one's right arm (for someone or something) f.	(biri/bir şey için) her şeyini vermek
138	Deyim	give one's right arm (for someone or something) f.	(biri/bir şey için) dünyaları vermek
139	Deyim	give one's eyeteeth (for someone or something) f.	(biri/bir şey için) her şeyini vermek
140	Deyim	give one's eyeteeth (for someone or something) f.	(biri/bir şey için) dünyaları vermek
141	Deyim	not give a fig (for someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç sallamamak
142	Deyim	not give a fig (for someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç umursamamak
143	Deyim	not give a fig (for someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç takmamak
144	Deyim	not give a fig (for someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç tınmamak
145	Deyim	not give a fig (for someone or something) f.	(biri/bir şey) umurunda olmamak
146	Deyim	give (someone or something) the nod f.	(birine veya bir şeye) onay vermek
147	Deyim	give (someone or something) the nod f.	(birini veya bir şeyi) seçmek
148	Deyim	give (a) preference to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) tercih etmek
149	Deyim	give (a) preference to (someone or something) f.	tercihini (birinden/bir şeyden) yana kullanmak
150	Deyim	give (a) preference to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) öncelik vermek
151	Deyim	give someone or something a (good) run for their money f.	birine/bir şeye kök söktürmek
152	Deyim	give someone or something a (good) run for their money f.	biriyle/bir şeyle dişe diş/kora kor mücadele etmek
153	Deyim	give someone or something a (good) run for their money f.	biriyle/bir şeyle kıran kırana mücadele etmek
154	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı avantajlı konuma getirmek
155	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
156	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
157	Deyim	give (one) a jump on (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
158	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı avantajlı konuma getirmek
159	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
160	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
161	Deyim	give (one) the jump on (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
162	Deyim	give (one) an account of (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) konusunda hesap vermek
163	Deyim	give (one) an account of (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) konusunda açıklama yapmak
164	Deyim	give (one) an account of (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) konusunda bilgi vermek
165	Deyim	give (one) an advantage over (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
166	Deyim	give (one) an advantage over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
167	Deyim	give (one) an advantage over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
168	Deyim	give (one) an advantage over (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
169	Deyim	give (one) the advantage over (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
170	Deyim	give (one) the advantage over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
171	Deyim	give (one) the advantage over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
172	Deyim	give (one) the advantage over (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
173	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
174	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
175	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
176	Deyim	give (one) an edge on (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
177	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
178	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
179	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
180	Deyim	give (one) the edge on (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
181	Deyim	give (one) an edge over (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
182	Deyim	give (one) an edge over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
183	Deyim	give (one) an edge over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
184	Deyim	give (one) an edge over (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
185	Deyim	give (one) the edge over (someone or something) f.	(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
186	Deyim	give (one) the edge over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı üstün bir konuma getirmek
187	Deyim	give (one) the edge over (someone or something) f.	(birini birine/bir şeye) karşı bir adım öne geçirmek
188	Deyim	give (one) the edge over (someone or something) f.	(birinin) eline (biriyle/bir şeyle) ilgili bir koz vermek
189	Deyim	give (an) ear to someone or something f.	birine/bir şeye kulak vermek
190	Deyim	give (an) ear to someone or something f.	birini/bir şeyi dinlemek
191	Deyim	give one's ear to someone or something f.	birine/bir şeye kulak vermek
192	Deyim	give one's ear to someone or something f.	birini/bir şeyi dinlemek
193	Deyim	give (someone or something) a bad name f.	(birinin/bir şeyin) adını lekelemek
194	Deyim	give (someone or something) a bad name f.	(birinin/bir şeyin) itibarını zedelemek/lekelemek
195	Deyim	give (someone or something) a bad name f.	(birinin/bir şeyin) adına leke sürmek
196	Deyim	give (someone or something) a bad name f.	(birinin/bir şeyin) adını kötüye çıkarmak
197	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birine/bir şeye) bir şans vermek
198	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birine/bir şeye) bir fırsat tanımak
199	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birine/bir şeye) bir fırsat sunmak
200	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birini/bir şeyi tanımak için) ona bir şans vermek
201	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birine/bir şeye kendini gösterebilmesi için) bir şans tanımak
202	Deyim	give (someone or something) a chance f.	(birini/bir şeyi) hemen kestirip atmamak
203	Deyim	give (someone or something) a hand f.	(birini/bir şeyi) alkışlamak
204	Deyim	give (someone or something) a shellacking f.	(birini) fena pataklamak
205	Deyim	give (someone or something) a shellacking f.	(birini) fena sopalamak
206	Deyim	give (someone or something) a shellacking f.	(birinin) ağzını burnunu kırmak
207	Deyim	give (someone or something) a shellacking f.	(birini/bir şeyi) bozguna uğratmak
208	Deyim	give (someone or something) a shellacking f.	(birini/bir şeyi) açık ara yenmek/mağlup etmek
209	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(birinden/bir şeyden) uzak durmak
210	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak
211	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(biriyle/bir şeyle) araya mesafe koymak
212	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(birinden/bir şeyden) kaçınmak
213	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(birinden/bir şeyden) sakınmak
214	Deyim	give (someone or something) a wide berth f.	(biriyle/bir şeyle) etkileşime girmekten kaçınmak
215	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(birine/bir şeye) inanmaya karar vermek
216	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(birine/bir şeye) hüsnü zanla yaklaşmak
217	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(biri/bir şey hakkında) olumlu düşünmek
218	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(biri/bir şey hakkında) kötü düşünmemek
219	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(birinin/bir şeyin) sözüne inanmak
220	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(birinden/bir şeyden) yana düşünmek
221	Deyim	give (someone or something) the benefit of the doubt f.	(biri/bir şey) hakkında nötr olmak
222	Deyim	give (someone or something) the nod f.	(birine/bir şeye) onay/olur vermek
223	Deyim	give (someone or something) the nod f.	(birini/bir şeyi) seçmek
224	Deyim	give (someone or something) up for lost f.	(birini/bir şeyi) kayıp olarak düşünmek/görmek
225	Deyim	give (someone or something) up for lost f.	(birini/bir şeyi) kayıp/kayboldu kabul etmek
226	Deyim	give (someone or something) up for lost f.	(birinden/bir şeyden) umudunu/ümidini kesmek
227	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birine bir şeyi) istetmek
228	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinin bir şeye) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
229	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinin bir şeye) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
230	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şeye) karşı ilgi uyandırmak
231	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şey yapmak) için istek uyandırmak
232	Deyim	give (someone) an itch for (something) f.	(birinde bir şey) için istek uyandırmak
233	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birine bir şeyi) istetmek
234	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinin bir şeye) olan isteğini tetiklemek/uyandırmak
235	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinin bir şeye) karşı olan ilgisini/arzusunu tetiklemek
236	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şeye) karşı ilgi uyandırmak
237	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şey yapmak) için istek uyandırmak
238	Deyim	give (someone) the itch for (something) f.	(birinde bir şey) için istek uyandırmak
239	Deyim	give (someone) the lowdown (on something) f.	(birini bir konuda) bilgilendirmek
240	Deyim	give (someone) the lowdown (on something) f.	(birine bir şeyin) iç yüzünü anlatmak
241	Deyim	give (someone) the lowdown (on something) f.	(birine bir şeyden) haber vermek
242	Deyim	give (someone) the lowdown (on something) f.	(birine bir şeyin) detaylarını vermek
243	Deyim	give (someone) the lowdown (on something) f.	(birine) bir konuda kapsamlı/ayrıntılı bilgi vermek
244	Deyim	give (something) back (to someone) with interest f.	(birine bir şeyi) faiziyle geri vermek/ödemek
245	Deyim	give a bad name to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) adını lekelemek
246	Deyim	give a bad name to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) itibarını zedelemek/lekelemek
247	Deyim	give a bad name to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) adına leke sürmek
248	Deyim	give a bad name to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) adını kötüye çıkarmak
249	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) uzak durmak
250	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(biriyle/bir şeyle) mesafeyi korumak
251	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(biriyle/bir şeyle) araya mesafe koymak
252	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) kaçınmak
253	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(birinden/bir şeyden) sakınmak
254	Deyim	give a wide berth to (someone or something) f.	(biriyle/bir şeyle) etkileşime girmekten kaçınmak
255	Deyim	give an account (of someone or something) (to someone) f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek
256	Deyim	give an account (of someone or something) (to someone) f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak
257	Deyim	give an account (of someone or something) (to someone) f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek
258	Deyim	give someone an account of someone or something f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek
259	Deyim	give someone an account of someone or something f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak
260	Deyim	give someone an account of someone or something f.	(birine biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek
261	Deyim	give an account of (someone or something) f.	(biri/bir şey) konusunda/hakkında hesap vermek
262	Deyim	give an account of (someone or something) f.	(biri/bir şey) konusunda/hakkında açıklama yapmak
263	Deyim	give an account of (someone or something) f.	(biri/bir şey) konusunda/hakkında bilgi vermek
264	Deyim	give birth to (someone or something) f.	doğurmak
265	Deyim	give birth to (someone or something) f.	dünyaya getirmek
266	Deyim	give birth to (someone or something) f.	meydana getirmek
267	Deyim	give birth to (someone or something) f.	yaratmak
268	Deyim	give ear to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) kulak vermek
269	Deyim	give ear to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) dinlemek
270	Deyim	give ear to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) göz önünde bulundurmak
271	Deyim	give ear to (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) sözlerine önem vermek
272	Deyim	give preference to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) öncelik vermek
273	Deyim	give preference to (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) tercih etmek
274	Deyim	give rein to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) açık çek vermek
275	Deyim	give rein to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) istediğini yapma özgürlüğü vermek/tanımak
276	Deyim	give rein to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) tam yetki vermek
277	Deyim	give rein to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) istediği gibi hareket etme/ilerleme özgürlüğü vermek
278	Deyim	give someone or something a wide berth f.	birinden/bir şeyden uzak durmak
279	Deyim	give someone or something a wide berth f.	biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak
280	Deyim	give someone or something a wide berth f.	biriyle/bir şeyle araya belli bir mesafe koymak
281	Deyim	give someone or something a wide berth f.	biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak
282	Deyim	give someone or something a wide berth f.	birine/bir şeye yaklaşmamak
283	Deyim	give someone or something a run for their money f.	birine/bir şeye kök söktürmek
284	Deyim	give someone or something a run for their money f.	biriyle/bir şeyle dişe diş/kora kor mücadele etmek
285	Deyim	give someone or something a run for their money f.	biriyle/bir şeyle kıran kırana mücadele etmek
286	Deyim	give someone/something a wide berth f.	birinden/bir şeyden uzak durmak
287	Deyim	give someone/something a wide berth f.	biriyle/bir şeyle mesafeyi korumak
288	Deyim	give someone/something a wide berth f.	biriyle/bir şeyle araya belli bir mesafe koymak
289	Deyim	give someone/something a wide berth f.	biriyle bir şeyle aradaki mesafeyi/mesafesini korumak
290	Deyim	give someone/something a wide berth f.	birine/bir şeye yaklaşmamak
291	Deyim	give someone/something a wide berth f.	birinden/bir şeyden kaçınmak
292	Deyim	give someone/something a wide berth f.	birinden/bir şeyden sakınmak
293	Deyim	give someone/something a wide berth f.	biriyle/bir şeyle etkileşime girmekten kaçınmak
294	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye kötü davranmak
295	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye hakaret etmek
296	Deyim	give someone/something the finger f.	birini/bir şeyi hor görmek
297	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye saygısızca davranmak
298	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye hareket çekmek
299	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye el hareketi çekmek
300	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye orta parmak hareketi çekmek
301	Deyim	give someone/something the finger f.	birine/bir şeye orta parmağını göstermek
302	Deyim	give someone/something the green light f.	birine/bir şeye yeşil ışık yakmak
303	Deyim	give someone/something the green light f.	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek
304	Deyim	give someone/something the green light f.	birine/bir şeye izin/onay vermek
305	Deyim	give the green light to someone/something f.	birine/bir şeye yeşil ışık yakmak
306	Deyim	give the green light to someone/something f.	birine/bir şeye geçiş veya başlama izni vermek
307	Deyim	give the green light to someone/something f.	birine/bir şeye izin/onay vermek
308	Deyim	give someone/something the once-over f.	birini/bir şeyi tepeden tırnağa süzmek
309	Deyim	give someone/something the once-over f.	birini/bir şeyi baştan ayağa süzmek
310	Deyim	give someone/something the once-over f.	birini/bir şeyi baştan aşağı süzmek
311	Deyim	give someone/something the once-over f.	birine/bir şeye şöyle bir bakmak
312	Deyim	give someone/something the once-over f.	birini/bir şeyi hızlıca gözden geçirmek
313	Deyim	give someone/something the once-over f.	birine/bir şeye hızlıca bir göz atmak
314	Deyim	give someone/something a once-over f.	birini/bir şeyi tepeden tırnağa süzmek
315	Deyim	give someone/something a once-over f.	birini/bir şeyi baştan ayağa süzmek
316	Deyim	give someone/something a once-over f.	birini/bir şeyi baştan aşağı süzmek
317	Deyim	give someone/something a once-over f.	birine/bir şeye şöyle bir bakmak
318	Deyim	give someone/something a once-over f.	birini/bir şeyi hızlıca gözden geçirmek
319	Deyim	give someone/something a once-over f.	birine/bir şeye hızlıca bir göz atmak
320	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birinden/bir şeyden kurtulmak
321	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birine/bir şeye tekmeyi basmak
322	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birini/bir şeyi başından atmak
323	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birini/bir şeyi başından savmak
324	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birini/bir şeyi kovmak
325	Deyim	give something/someone the heave-ho f.	birini/bir şeyi defetmek
326	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birinden/bir şeyden kurtulmak
327	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birine/bir şeye tekmeyi basmak
328	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi başından atmak
329	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi başından savmak
330	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi kovmak
331	Deyim	give something/someone the old heave-ho f.	birini/bir şeyi defetmek
332	Deyim	give way to (someone or something) f.	(birine/bir şeye) öncelik vermek/tanımak
333	Deyim	give way to (someone or something) f.	yerini (birine/bir şeye) bırakmak
334	Deyim	not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] f.	(birini/bir şeyi) tamamen reddetmek
335	Deyim	not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] f.	(birini/bir şeyi) asla kabul etmemek
336	Deyim	not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] f.	(birileriyle/bir şeyle) aynı ortamda bulunmayı reddetmek
337	Deyim	not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] f.	(birine/bir şeye) yer/mahal vermemek
338	Deyim	not give (someone or something) houseroom [old-fashioned] f.	(birini/bir şeyi) barındırmamak
339	Deyim	not give a fig about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç sallamamak
340	Deyim	not give a fig about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç umursamamak
341	Deyim	not give a fig about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç takmamak
342	Deyim	not give a fig about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç tınmamak
343	Deyim	not give a fig about (someone or something) f.	(biri/bir şey) umurunda olmamak
344	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç sallamamak
345	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç umursamamak
346	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç takmamak
347	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç tınmamak
348	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak
349	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(birinin/bir şeyin) zerre kadar önemi/değeri olmamak
350	Deyim	not give a rap about (someone or something) f.	(biri/bir şey) hiç de umurunda olmamak
351	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç umursamamak
352	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç takmamak
353	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) sallamamak
354	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak
355	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) şu kadarcık bile önemsememek
356	Deyim	not give two hoots about (someone or something) f.	(birine/bir şeye) aldırış etmemek
Slang
357	Argo	give a damn (about someone or something) f.	(birini/bir şeyi) önemsemek
358	Argo	give a damn (about someone or something) f.	(birini/bir şeyi) umursamak
359	Argo	give a damn (about someone or something) f.	(biri/bir şey) umurunda olmak
360	Argo	give a fuck about someone/something f.	birini/bir şeyi siklemek
361	Argo	give a fuck about someone/something f.	birini/bir şeyi sikine takmak
362	Argo	give a fuck about someone/something f.	birine/bir şeye aldırış etmek
363	Argo	give a fuck about someone/something f.	birini/bir şeyi iplemek
364	Argo	give a fuck about someone/something f.	birini/bir şeyi sallamak
365	Argo	give a fuck about someone/something f.	birini/bir şeyi tınmak
366	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) siklemek
367	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) sikine takmak
368	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birine/bir şeye) aldırış etmek
369	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) iplemek
370	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) sallamak
371	Argo	give a shit about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) tınmak
372	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) siklemek
373	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) sikine takmak
374	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birine/bir şeye) aldırış etmek
375	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) iplemek
376	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) sallamak
377	Argo	give a shit (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) tınmak
378	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) siklemek
379	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) sikine takmak
380	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birine/bir şeye) aldırış etmek
381	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) iplemek
382	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) sallamak
383	Argo	give a fuck (about someone/something) f.	(birini/bir şeyi) tınmak
384	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi/birini) hiç takmamak
385	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi/birini) hiç tınmamak
386	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi/birini) iplememek
387	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi/birini) kıçına bile takmamak
388	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi/birini) götüne sallamamak
389	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şey/biri) umurunda olmamak
390	Argo	not give a rat's ass for/about (something or someone) f.	(bir şeyi) siklememek
391	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç umursamamak
392	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) hiç takmamak
393	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) sallamamak
394	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(biri/bir şey) zerre kadar umurunda olmamak
395	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) şu kadarcık bile önemsememek
396	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birine/bir şeye) aldırış etmemek
397	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) siklememek
398	Argo	not give a tinker's damn about (someone or something) f.	(birini/bir şeyi) götüne sallamamak