ancak… - Turkish English Dictionary
History

ancak…



Meanings of "ancak…" in English Turkish Dictionary : 1 result(s)

Turkish English
Colloquial
ancak… the (only) thing is... expr.

Meanings of "ancak…" with other terms in English Turkish Dictionary : 422 result(s)

Turkish English
Common Usage
ancak hardly adv.
ancak barely adv.
ancak solely adv.
ancak but conj.
General
suyun yüzeyini ancak kıpırdatan çok hafif bir esinti cat's paw n.
basit ancak en hayati gerçekler ve ilkeler bare bones n.
çekici ancak tehlikeli şey enticement n.
tasarım olarak bisiklete benzeyen ancak tekerlek yerine kayakları olan araç ski-bob n.
aslında yapılmaması gereken ancak yapmaktan zevk alınan eylemler guilty pleasure n.
ancak bir kişinin sığabileceği çekmece benzeri kompartmanlar halinde uyunacak yer capsule hotel n.
sık aralarla ancak az miktarda besin alma nibbling n.
hızla ancak sağlıksız biçimde kilo vermeyi hedefleyen diyet fad diet n.
gerçekleşebilecek olan ancak gerçekleşmemiş olaylar ans n.
yapılmaması gerektiğine inandığın ancak yapmaya devam edip içten içe pişmanlık duyduğun zevkler guilty pleasure n.
ikincil ancak kendi özgü bir özelliği olan şey edge n.
yıkanmış ancak kurutulup ütülenmemiş çamaşırlar bagwash n.
belirsiz ancak yeterli miktar bait n.
briçte eli güçlendiren ancak herhangi bir el değerlendirme yönteminde bahsedilmeyen kart filler n.
bir ticari faaliyetten elde edilen ve üretim maliyetini ancak karşılayan gelir margent n.
başlatılmış ancak tamamlanmamış bir proje work in progress n.
basılmış ancak kesilip katlanmamış kitap sayfaları book n.
rahatsız edici ancak zararsız şey hijinks n.
doğru ancak hoş karşılanmayan açıklama home truth n.
gösterişli ancak değersiz ıvır zıvır geegaw n.
et tüketmeyen ancak balık tüketen kişi pescatarian n.
et tüketmeyen ancak balık tüketen kişi pescetarian n.
bir yerde ancak belirli bir faaliyete izin vermek zone v.
ancak masrafını karşılamak break even v.
ancak geçmek (dar bir yerden) skin through v.
etkileyici ancak aldatıcı bir nitelik vermek hoke v.
yavaş ancak istikrarlı bir şekilde ilerlemek ooze v.
ancak yetecek kadar bare adj.
görünüşte doğru ancak gerçekte yanlış olan specious adj.
ancak özel seçilmiş bazı kişilere açık olan exclusive adj.
ancak küçük bir grupça bilinen esoteric adj.
ancak ara sıra iyi olan spotty adj.
ancak yer yer iyi olan spotty adj.
okuyabilen ancak okumayı sevmeyen aliterate adj.
gösterişli ancak değersiz ıvır zıvırlarla kaplı gewgawed adj.
(beygir) ehlileştirilmiş ancak eğitilmemiş green adj.
yeterli ancak kayda değer olmayan okay adj.
katlanmış ancak bağlanmamış in sheets adj.
belirli bir amaç doğrultusunda ancak düşünmeden sunulan incidental adj.
ancak yeterli barely enough adj.
birden fazla ancak belirsiz sayıda olan divers adj.
ancak hard adv.
ancak sole adv.
ancak as late as adv.
ancak scarcely adv.
ancak merely adv.
ancak just adv.
ancak skin adv.
ancak purely adv.
ancak simply adv.
ancak mere adv.
ancak save that adv.
ancak o zaman only then adv.
ancak o vakit only when adv.
ancak o vakit only at that time adv.
ancak o zaman only at that time adv.
ancak o vakit only then adv.
ancak o zaman only when adv.
ancak zaman içinde yet in time adv.
ancak nonetheless adv.
ancak nevertheless adv.
ancak at the same time adv.
ancak büyük güçlükler çekerek ill adv.
ancak soly adv.
Ancak however adv.
ancak save prep.
-den olan ancak mezun olamayan ex prep.
ancak sauf prep.
ancak yet conj.
ancak only conj.
için değil ancak … için not because ... but because conj.
ancak provided conj.
ancak providing conj.
ancak eğer but if conj.
ancak hatta but even conj.
ancak, her ne kadar however, although conj.
ancak however conj.
ancak nevertheless conj.
ancak on the other hand conj.
ancak and conj.
ancak neverthelater [obsolete] conj.
ancak bit [scotland] conj.
ancak still conj.
bir sigorta poliçesi onaylandığı ancak henüz tanzim edilmediği için koşullu olarak yapılan bir işlem wi (wheb issued) abrev.
ancak fark edilebilir düzeydeki fark jnd (just noticeable difference) abrev.
Phrases
sağlam ancak kırılgan robust-yet-fragile adj.
(bir şeyden) ancak bu kadar uzak olabilir nothing could be further from (something) expr.
(bir şeyle) ancak bu kadar alakasız olabilir nothing could be further from (something) expr.
yazıldı ancak/yazıldıktan sonra kontrol edilmedi dictated but not read expr.
yazıldı ancak/yazıldıktan sonra düzeltme yapılmadı dictated but not read expr.
yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak) can but expr.
yapacağı yalnızca/sadece/ancak (bir şey) (olmak/kalmak) can but expr.
ancak nothing else expr.
ancak şu şartla ki provided however that expr.
ancak eğer...sa only if expr.
ancak bu bile but even expr.
ancak şimdi but now expr.
ancak şimdi only now expr.
gelmeyi çok isterdim, ancak I would really like to come, but expr.
iyi ancak all well and good but expr.
iyi ancak all very well but expr.
o demek değildir ancak not but what expr.
size saygım sonsuz ancak with all due respect expr.
tamam ancak ok but expr.
tamam ancak okay but expr.
... dâhil, ancak bununla/bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla including, without limitation ... expr.
(ancak) bununla sınırlı olmamak üzere including but not limited to expr.
(ancak) bununla sınırlı kalmamak üzere including but not limited to expr.
nedenini ancak kendi bilir for reasons best known to himself (or herself) expr.
eğer … olursa, ancak bu olur if ever there was expr.
Proverb
bir hırsızı ancak bir başka hırsız yakalar set a thief to catch a thief
gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar young men may die but old men must die
tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür full independence is possible only through economic independence
ancak bir katır ailesini inkar eder none but a mule denies his family
dokuz terzi bir araya gelse ancak bir adam yapar/eder nine tailors make a man
bencillik insanı ancak küçültür a man wrapped up in himself makes a very small bundle
zorbanın/kabadayının gücü ancak kendinden zayıf olanlara yeter bully is always a coward
gençler ölebilir ancak yaşlılar ölümden kaçamazlar the young may die, but the old must die
Colloquial
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri a diamond in the rough n.
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri a rough diamond n.
aslen iyi ancak tavırları kibar ve zarif olmayan biri diamond in the rough n.
kağıda dökülmüş ancak üzerinde düzenleme yapılmamış yazı spilled ink n.
rahatlamak için söylenen ancak işe yaramayan şey cold comfort n.
güzel ancak deneyimsiz kadın sunucu autocutie n.
genel dinleyicinin ilgisini çekmeyen ancak hedef dinleyiciye mesajı ileten sözcük veya deyim dog whistle n.
ancak küçük bir grupça bilinen theological adj.
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) gray-wave adj.
kar potansiyeli olan ancak yatırımcı yaşlanmadan önce beklentileri karşılaması mümkün olmayan (şirket, yatırım) grey-wave adj.
eski kafalı ancak eğlenceli yaşlı erkekler için kullanılan samimi bir hitap şekli old codger interj.
ancak bu kadar (bir şey) olunabilir! how (something) can you be? expr.
(ancak) rüyanda görürsün dream on expr.
ancak rüyanda görürsün don't you wish expr.
ancak sonra (… olduğunu görmek) only to (do something) expr.
(biri) ancak rüyasında görür in (one's) dreams expr.
ancak rüyanda görürsün! in your dreams! expr.
(ancak) tanrı/allah bilir lord (only) knows (what, where, why) expr.
ancak evet derse rızası vardır yes means yes expr.
eğer (bir şey) olursa, ancak bu olur if ever there was (something) expr.
Idioms
ancak ahmakları yakalayacak tuzak springes to catch woodcocks n.
kendisini bilgili gibi gösteren ancak cahil olan kimse a piss-artist n.
siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler the men in grey suits n.
vadedilen ancak gerçekleşmeyecek olan söz jam tomorrow n.
(geçmişte) olabilecek olanlar (ancak olmayanlar) might-have-beens n.
pahalı ancak kullanımsız şey, bina, proje a white elephant n.
siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler grey suits n.
siyaset ve ticarette çok büyük gücü ve etkisi olan ancak halkın tanımadığı perde arkasındakiler the men in gray suits n.
önce/ancak ölüsü/cenazesi çıkmak be carried out feet first v.
kazandığıyla ancak karnını doyurmak live from hand to mouth v.
(bir şeyi ancak ve uzun uğraşlardan sonra) kabul ettirmek squeak something through v.
ancak cehennem donduğunda olmak be the day hell freezes over v.
ancak geçimini sağlayacak eserler üretmek boil the pot v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross a bridge when one comes to it v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross abridge when you come to it v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross your bridges when you come to them v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross that bridge when (one) comes to it v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross that bridge when (one) gets there v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross that bridge when (one) gets to it v.
sorunlarla ancak ortaya çıktığında uğraşmak cross that bridge when one comes to it v.
uzakta ancak görülebilen in the offing adj.
ancak by the skin of the/one's teeth adv.
ancak senin gibi birisi bu imkansız işi başarabilirdi only nixon could go to china expr.
ancak sizin gibi bir politikacı/yönetici böyle zor bir işin üstesinden gelebilirdi only nixon could go to china expr.
ancak sizin gibi bir politikacı/yönetici böyle tabu olarak görünen bir işi yapabilirdi only nixon could go to china expr.
bir hırsızı ancak bir başka hırsız yakalar it takes a thief to catch a thief expr.
ancak by the skin of one's teeth expr.
bir şeyi ancak istediğinde yapmak when the spirit moves you expr.
bir şeyi ancak istediğinde yapmak as the spirit moves you expr.
sinek küçüktür ancak mide bulandırır fly in the ointment expr.
kendi değil ancak bir başkası aracılığıyla at one remove expr.
ancak o (kadın) azimle devam etti nevertheless, she persisted expr.
ancak geçinerek (from) hand to mouth expr.
(ancak) zaman gösterir/gösterecek (only) time will tell expr.
(ancak) zaman gösterir/gösterecek time (alone) will tell expr.
ancak by the skin of teeth expr.
ancak by the skin of your teeth expr.
çizgiyi ancak aşmış over the line expr.
ancak skin of your teeth expr.
Speaking
arkadaşımı arıyorum ancak onu bulamıyorum I'm looking for my friend but I can't find her expr.
arkadaşımı arıyorum ancak onu bulamıyorum I'm looking for my friend but I can't find him expr.
ancak bu şekilde (olur) this is the only way to do something expr.
ancak bu şekilde (olur) this is the best possible way expr.
ancak bu şekilde (olur) this is the only possible way expr.
bir baba doğum sırasında ancak bu kadarını yapabilir a father can only do so much at the birth expr.
çok isterdim ancak yapamam I would love to but I can't expr.
doğum sırasında babanın elinden ancak bu kadarı gelir a father can only do so much at the birth expr.
her şeyi denedik ancak tedaviye cevap vermedi despite all our efforts she/he failed to respond expr.
nasıl olduğunu ancak allah bilir the lord knows how expr.
muhtemel ancak olacağını/gerçekleşeceğini sanmıyorum possible, but not likely expr.
seni üzmek istemem, ancak I don't want to upset you, but expr.
söyleyecek çok şeyim var ancak çok uzaktasın I have so much to say but you're so far away expr.
tabi ki, burada birkaç arkadaşım var, ancak gerçek bir arkadaşım yok of course, I have a few friends here, but I don't have a true friend expr.
Chat Usage
ancak öte yandan botoh (but on the other hand) abrev.
Trade/Economic
ancak yaşamı sürdürmeye yetecek gelir düzeyi subsistence level n.
ancak bir başka proje ile birlikte gerçekleştirilebilen proje contingent projects n.
döviz alıcısı ile satıcısı arasında aracılık yaparak anlaşmalarını sağlamaya çalışan ancak anlaşmaya kendisi taraf olmayan kişi veya firma foreign exchange broker n.
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek raincheck n.
envanterde görünen ancak stokta kalmamış bir ürünü ürün mağazaya geldiğinde müşteriye aynı fiyattan satmayı taahhüt eden mağaza onaylı kupon veya çek rain check n.
gemi ancak bu süre içinde para cezası ödemez lay days n.
faizlerin arttığı ancak yeteri kadar yükselmediği dolayısıyla krediye aşırı talebin bulunduğu bir ortamda bazı insanların cari faiz oranından ödünç alacak fon bulamamaları dolayısıyla bir tür kredi dağıtımı durumunun ortaya çıkması credit crunch n.
kişi başına gelirin ancak temel ihtiyaç maddelerinin karşılanmasına yetecek bir düzeyin bile altına düşmesi durumu absolute poverty n.
maksadı belirli ancak ürün bazında detaylandırılmayan ve çıkacak ihtiyaca göre verilen sipariş blanket order n.
maksadı belirli ancak ürün bazında detaylandırılmayan ve çıkacak ihtiyaca göre verilen sipariş blanket purchase order n.
sipariş verilmiş ancak henüz gönderilmemiş stok ürün stock on order n.
şirketin başkalarına devrinin ancak hisse senetleri sahiplerinin çoğunluk onayı ile yapılabileceği hükmü shark repellent n.
üçüncü şahıslar tarafından elinde bulunan ancak risk ve menfaatleri şirkete ait olan mallar ve kıymetler goods and values held by third parties in their name but at risk to and for the benefit of the enterprise n.
üçüncü bir şahsa tevdi edilen ve ancak belirli şartların yerine gelmesi halinde geçerli olacak bir taahhütname escrow n.
gümüş olarak basılan ancak yüksek oranda baz metal içeren madeni paralar black money [obsolete] n.
ancak başlangıç yatırımı yapıldıktan sonra erişilebilir olan opsiyonel yatırım fırsatlarının değeri optionality n.
ancak kendi masrafını çıkarmak wash its face v.
ancak kendi masraflarını karşılamak wash its face v.
fiyatta anlaşılmış ancak sözleşme henüz imzalanmamış sold subject to contract (sstc) adj.
Law
bir karineye dayanan ancak temelde mevcut olmayan yasal hak colour of law n.
bir mülkü o mülkün sahibinin izniyle kullanan ancak söz konusu mülk üzerinde herhangi bir yasal hakka sahip olmayan kimse bare licensee n.
eski roma'da hukuksal olarak toprağa bağlı olan ancak alınıp satılamayan bir tür köle-köylü colonate n.
sanığın ancak kefalet yolu ile tahliye edilebildiği dava bailable action n.
taraflarının iyi niyetle imzaladıkları ancak hukuken geçersiz olan evlilik putative marriage n.
yazılı ancak imzasız itirafname simple confession n.
yazılı ancak mühürsüz akit simple contract n.
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi latent n.
otokopili olmayan ancak mühürlü olup genellikle birden fazla nüsha halindeki belge indent n.
Politics
devletlerin fiilen birbirine saldırmadığ ancak uzaktan yürüttüğü savaş türü proxy war n.
tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür full independence can be achieved only through economic independence n.
üye devletlerin birlik oluşturduğu ancak iç işlerinde bağımsız kaldıkları bir hükümet şekli state n.
birleşik krallık'ın bir parçasını oluşturmayan ancak hakimiyeti altında bulunan on dört bağlı toprak uk overseas territory n.
bir devlet içinde sözde özerkliğe sahip ancak ekonomik açıdan bağımlı ve güçten yoksun etnik bölge bantustan n.
filistin'in ideallerine ancak devrimle ulaşabileceğini savunan marksist-leninist bir grup democratic front for the liberation of palestine n.
filistin'in ideallerine ancak devrimle ulaşabileceğini savunan marksist-leninist bir grup popular democratic front for the liberation of palestine n.
filistin'in ideallerine ancak devrimle ulaşabileceğini savunan marksist-leninist bir grup dflp (democratic front for the liberation of palestine) abrev.
filistin'in ideallerine ancak devrimle ulaşabileceğini savunan marksist-leninist bir grup pdflp (popular democratic front for the liberation of palestine) abrev.
Industry
üretim maliyetini ancak karşılayabilen ürünler üreten veya üretebilen girişimlerle ilişkili marginal adj.
Insurance
meydana gelmiş ancak bildirilmemiş incurred but not reported adj.
Media
film, dizi veya kitap benzeri eserlerde lgbtq+ topluluğu ile özdeşleştirilen davranışlarda bulunan ancak bu topluluğa ait olduğu açık olarak söylenmeyen karakterlerin kullanılması queerbaiting n.
haber veya belgesel formatında olan ancak sayfanın veya ekranın bir köşesinde reklam ibaresinin bulunduğu reklam türü advertorial n.
film, dizi veya kitap benzeri eserlerde lgbtq+ topluluğu ile özdeşleştirilen davranışlarda bulunan ancak bu topluluğa ait olduğu açık olarak söylenmeyen karakterlerin kullanılması queerbait n.
Technical
kanatlarını sallayarak uçmak üzere tasarlanmış ancak uçuş denemeleri yapılmamış bir uçak orthopter n.
pişirilmiş ancak sırlanmamış kil biscuit n.
fırınlanmış ancak sırlanmamış çömlek işi biscuit ware n.
sırlanmış ancak henüz fırınlanmamış çanak çömlek glostware n.
ancak fark edilebilir düzeydeki fark difference limen n.
ancak fark edilebilir düzeydeki fark difference threshold n.
Computer
ancak algılanabilen fark just discernible difference n.
ancak sezilebilen ayrım just discernible difference n.
herhangi bir faydaları olmayan ancak kullanıcıya virüslere karşı en iyi korumayı vadeden yazılımlar scareware n.
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım ya da donanım vapourware n.
tanıtımı yapılmış ancak henüz piyasaya sunulmamış yazılım vaporware n.
küçük ancak fark edilebilir etki delta n.
yazılabilen ancak okunamayan write-only adj.
(programlama dilinde) ancak if conj.
hücrelerle taşı ancak boyutlandırma move but don't size with cells expr.
kilitle ancak kaydetme lock but don't save expr.
Telecom
zayıf ancak tehlikeli akım sneak current n.
Electric
dayanıklı ancak hafif yalıtımlı bakır tel office wire n.
Woodworking
temizlenmiş ancak boyanmamış (ağaç işi) bright adj.
Dyeing
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine red toner n.
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine red n.
paranitranilin kırmızısı ile ilgili ancak daha kalıcı kırmızı organik pigment toluidine toner n.
Automotive
dış görünüşü kötü ancak performansı mükemmel olan araç sleeper n.
dış görünüşü kötü ancak performansı mükemmel olan araç q-car n.
Aeronautic
kanatlarını çırparak uçması tasarlanmış ancak uçuş denemeleri yapılmamış bir uçak ornithopter n.
kanatlarını çırparak uçması tasarlanmış ancak uçuş denemeleri yapılmamış bir uçak orthopter n.
Marine
suyun ancak yüzeyini kıpırdatacak kadar hafif esinti cat's-paw n.
suyun ancak yüzeyini kıpırdatacak kadar hafif esinti cats-paw n.
Medical
tek başına antikor yapımını uyarma niteliği taşımayan, ancak bir proteine bağlandığında bu özelliği göstererek kendisine karşı oluşan antikorla birleşebilen molekül hapten n.
hastalığa neden olan etkene benzer ancak onunla aynı olmayan bir etkenin kullanıldığı tedavi yöntemi homoeotherapy n.
penisilin-g'ye benzer faaliyet gösteren ancak g'den farklı elde edilen penisilin türü penicillin o n.
abd gıda ve ilaç idaresi tarafından genel kullanım için onaylanmamış ancak klinik deneyleri devam eden bir ilaç veya tıbbi prosedürle ilgili investigational adj.
abd gıda ve ilaç idaresi tarafından genel kullanım için onaylanmamış ancak klinik deneyleri devam eden bir ilaç veya tıbbi prosedür olan investigational adj.
Psychology
ancak farkedilebilir fark just-noticeable difference n.
eski olayları hatırlamak ancak yenilerini unutma durumu ecmnesia n.
akıcı ancak anlamsız konuşma ile karakterize edilen afazi sensory aphasia n.
Pathology
semptomların düzenli aralıklarla geçici olarak azaldığı, ancak tamamen durmadığı bir ateş remittent fever n.
Pharmaceutics
eskiden yatıştırıcı ve hipnotik olarak kullanılan, ancak fetüs gelişiminde anormalliklere neden olduğu tespit edildiğinde piyasadan çekilmiş sentetik bir ilaç thalidomide n.
iltihap tedavisinde kullanılmayan ancak hafif ağrı kesici olarak kullanılan analjezik bir ilaç tylenol® n.
iltihap tedavisinde kullanılmayan ancak hafif ağrı kesici olarak kullanılan analjezik bir ilaç phenaphen® n.
iltihap tedavisinde kullanılmayan ancak hafif ağrı kesici olarak kullanılan analjezik bir ilaç panadol® n.
iltihap tedavisinde kullanılmayan ancak hafif ağrı kesici olarak kullanılan analjezik bir ilaç datril® n.
iltihap tedavisinde kullanılmayan ancak hafif ağrı kesici olarak kullanılan analjezik bir ilaç anacin iii® n.
Optics
iki farklı ancak ilişkili uyarıcının uzay ve/veya zamanda birbirine yakın bir şekilde gösterildiğinde gerçekte olduklarından daha farklı algılanmaları contrast n.
Printing
fon kartonuna benzeyen ancak daha hafif kuşe karton thick china n.
kağıtla aynı bileşime sahip ancak daha kalın malzeme board n.
üzerinde kabartma tasarımı yapılan sert ancak dövülebilir madde ground n.
Food Engineering
normal kasap bıçağıyla alınmayan ancak bazı mekanik yöntemlerle alınan et mechanically recovered meat n.
kullanılabilir ancak kalitesiz (sığır eti) utility-grade adj.
Gastronomy
domuz kanından yapılan sosise benzeyen ancak domuz kanı içeremeyen bir tür sosis white pudding [uk] n.
Math
bir alan denklemini matematiksel anlamda daha kullanışlı hale getirmek için içerisinde tanımlanan ancak gözlemlenebilir fiziksel sonuçları olmayan fonksiyon gauge n.
(aslında var olmayan ancak) sonsuzdaki sınırlar dahil edilince var kabul edilen ideal adj.
ancak ve ancak iff (if and only if) conj.
ancak ve ancak if and only expr.
ancak ve ancak if and only if (iff) expr.
ancak ve ancak if and only if expr.
Logic
olası ancak kanıtlanmamış moral adj.
teorik olarak mümkün ancak ispatlanmamış bir şekilde hypothetically adv.
Physics
eskiden manyetizma fenomenini açıklamak için var olduğu kabul edilen ancak günümüzde geçerliliğini yitirmiş varsayımsal bir sıvı magnetic fluid n.
düşük gerilim altında akan, ancak daha yüksek gerilim ve basınçlar altında kırılan newton tipi olmayan bir sıvı flubber n.
kısa ancak yoğun bir gama patlaması veya x radyasyonu yayan astrofizik nesnesi burster n.
Chemistry
laktamlara benzeyen ancak imido tipinde olan bir anhidrit serisi lactim n.
tiroksine benzeyen ancak molekül başına bir adet daha az iyot atomu olan amino asit triiodothyronine n.
tiroksine benzeyen ancak molekül başına bir adet daha az iyot atomu olan amino asit liothyronine n.
tiroksine benzeyen ancak molekül başına bir adet daha az iyot atomu olan amino asit tri-iodothyronine n.
ancak mikroskop yardımı ile görülebilen aşırı küçük kristal microcrystal n.
eskiden önantik asitte bulunduğu varsayılan ancak günümüzde heptil ile özdeş olduğu bilinen bir hidrokarbon radikali oenanthyl n.
Biology
bir hayvanın üzerinde yaşayan ancak asalak olmayan organizma epizoite n.
asidik veya bazik boyalarla çok veya tamamen boyanmayan, ancak nötr boyalarla kolayca boyanabilen (hücre) neutrophilic adj.
aynı işlevi gören ancak farklı evrim kökenli olan analogous adj.
Marine Biology
sırt ipliği bulunan, ancak kafatası veya omurları olmayan uzun gövdeli bir kum canlısı lancelet (amphioxus) n.
çiçeklere benzeyen ancak ağız dokunaçları olan deniz polipleri anemone n.
çiçeklere benzeyen ancak ağız dokunaçları olan deniz polipleri sea anemone n.
Astronomy
(küçük çaplı ancak sürekli) yıldız kayması stardrift n.
(küçük çaplı ancak sürekli) yıldız hareketi stardrift n.
Zoology
saimiri cinsine benzeyen, ancak başı daha ön tarafta ve kuyruğu kalın olan küçük bir güney amerika maymunu teetee (callicebus) n.
saimiri cinsine benzeyen, ancak başı daha ön tarafta ve kuyruğu kalın olan küçük bir güney amerika maymunu titi n.
bir kurbağaya benzeyen ancak karada daha çok vakit geçiren ve derisi nispeten daha kuru olan kuyruksuz amfibi true toad n.
Botanic
meyveleri rambutan meyvesine benzeyen ancak daha tatlı bir doğu hindistan meyve ağacı pulasan (nephelium mutabile) n.
meyveleri rambutan meyvesine benzeyen ancak daha tatlı bir doğu hindistan meyve ağacı pulassan n.
meyveleri rambutan meyvesine benzeyen ancak daha tatlı bir doğu hindistan meyve ağacı pulasan tree n.
kuzey amerika'ya özgü dikenli marulu andıran ancak dikenleri olmayan bir bitki trumpet milkweed n.
kuzey amerika'ya özgü dikenli marulu andıran ancak dikenleri olmayan bir bitki wild lettuce n.
bir bitkinin üzerinde yaşayan ancak parazit olmayan bitki epiphyte n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı betula fontinalis n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı mountain birch n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı swamp birch n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı water birch n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı western birch n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı western paper birch n.
gölgede de büyüyebilen ancak güneşte daha fazla gelişen bitki heliosciophyte n.
kağıt huşa benzeyen ancak kabuğu kahverengi olan batı abd'ye özgü bir huş ağacı gray birch n.
Breeding
(evcil hayvan) ıslah edilmiş ancak safkan olmayan grade adj.
Tobacco
satışı ab'de yasak olan ancak norveç ve isveç'te kullanılan gittikçe popülaritesi abd'de artan ve sigara içimini azalttığı iddia edilen isveç menşeli nemli tütün tozu snus n.
Forestry
yumuşak ve hafif ancak dayanıklı hıyar ağacı odunu yellow poplar n.
Social Sciences
çok fazla miktarda ancak yüzeysel bilgilere sahip olan internet kullanıcıları pancake people n.
doğumda kadın olarak atanmış ancak cinsiyet kimliği veya cinsiyet ifadesi maskülen olan cinsel kimlik transmasculine n.
doğumda erkek olarak atanmış ancak cinsiyet kimliği veya cinsiyet ifadesi feminen olan cinsel kimlik transfeminine n.
insanların farklı ancak eşit olduğunu savunan teori intersectionality theory n.
insanların farklı ancak eşit olduğunu savunan teori intersectional theory n.
Literature
hikayede anlatılan konunun bağlamına uymayan ancak hikayenin başka bir yöne gitmesini sağlayan olay veya durum plot convenience n.
kısmen veya tamamen gerçeklere dayanan ancak kurguymuş gibi yazılan edebiyat eseri fictionalization n.
kısmen veya tamamen gerçeklere dayanan ancak kurguymuş gibi yazılan edebiyat eseri fictionalisation n.
genç erkekleri hedef alan, ancak cinsiyet veya yaştan bağımsız olarak herkes tarafından beğenilebilecek anime türü shounen anime n.
ancak ne'ertheless adv.
Linguistics
aynı biçimde söylenen ancak farklı anlamları olan heteronym n.
aynı gibi görünen ancak farklı anlamları olan ayrı dillerdeki iki kelime false friend n.
dil bilgisi kurallarına göre gerekli olan, ancak belirtilmediğinde anlaşılabilirliği etkilemeyecek bir kelimeyi düşürmek ellipse v.
(harf) okunmayan ancak önden gelen sesli harfi vurgulayan servile adj.
History
eskiden ingiltere'de ürün üzerinden %10 oranında alınan (ancak toprak sahibine yansıyan) bir çeşit vergi tythe n.
eskiden ingiltere'de ürün üzerinden %10 oranında alınan (ancak toprak sahibine yansıyan) bir çeşit vergi tithes n.
vietnam savaşı'nda güneydoğu asya üzerinde biyolojik silah olarak kullanıldığı düşünülen ancak sonradan polen yüklü arı dışkısı olduğu anlaşılan sarı renkli toz formda bir madde yellow rain n.
Archaeology
gergedanlarla ilişkili ancak boynuzsuz olan ve köpek dişleri kavisli dişlere dönüşmüş bir hayvan cinsi amynodon n.
Religious
insanların iflah olması için ancak sınırlı miktarda süre olduğu inancı terminism n.
insanların iflah olması için ancak sınırlı miktarda süre olduğunu savunan kimse terminist n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi uniat church n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi uniate church n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu uniat n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu uniate n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi mensubu uniate christian n.
kendi ayin biçimlerini ve dillerini koruyan ancak papa'nın otoritesini kabul eden doğu katolik kilisesi uniatism n.
anglikan veya protestan episkopal kilisesi'nde rahip olmayan ancak vaaz verme yetkisi olan kimse lay reader n.
(anglikan kilisesi'nde) dinin etkilenebileceği tüm bilgilerin zorunlu olarak hristiyan inancının temel gerçeklerini tekrardan doğruladığı ancak bunların çağdaş koşullara uygun bir dilde yeniden ifade edilmesi gerektiği görüşü modernism n.
Philosophy
toplumun işlevinin ancak canlı organizmaların doğasıyla kurulacak analoji ile anlaşılabileceğini öne süren görüş organic analogy n.
vücudu fonksiyonlarına bilincin eşlik ettiği ancak bilinç tarafından kontrol edilmeyen bir makine olarak ele alan bir teori automatism n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen n.
aydınlanmanın ancak doğrudan sezgisel kavrayış ile mümkün olduğunu öne süren budist öğreti zen buddhism n.
ancak ihtimalin hakikatle olan ilişkisi ölçüsünde biçimle bağdaşan şey matter n.
insanların kendi yarattıkları şeylere sahip olduğunu ancak doğadaki nesnelerin herkese ait olduğunu kabul eden bir doktrin geonomics n.
iyinin ne olduğunun ancak duyuların doyumu ile değerlendirilebileceği görüşü sensationalist n.
ancak ve ancak all and only expr.
Environment
avrupa’da yoğunlaşmamış ancak koruma statüleri olumsuz olan türler species not concentrated in europe but with an unfavourable conservation status n.
toprakta bulunan, ancak bitkiler tarafından emilip kullanılamayan su echard n.
Geography
güney afrika'da yüzölçümü bakımından en büyük ancak en seyrek nüfuslu bölge northern cape n.
(yanardağ) sönmemiş ancak gayri faal dormant adj.
Geology
ancak mikroskopla incelenebilen yapı ve organizmaları araştıran jeoloji dalı micro-geology n.
demir ve magnezyum yönünden zengin ancak silika miktarı az ultrabasic adj.
ancak mikroskopla incelenebilen yapı ve organizmaları araştıran jeoloji dalına ait veya ilişkin micro-geological adj.
patlamayan ancak sönmemiş (volkan) inactive adj.
Military
ortaya çok sayıda nötron çıkartan, ancak az miktarda infilak eden ve böylece bir çok canlıyı öldüren, ancak binalara zarar vermeyen nükleer bomba neutron bomb n.
belirli bir bölgede (akdeniz, karadeniz vb.) hareket kabiliyeti yüksek ancak açık denizlere uygun olmayan donanma green-water navy n.
esas infilak veya propulsiyon ünitesini istenmeden aktive etmeyi önleyip ancak uygun uyarıcıyı aldıktan sonra aktive eden iki fonksiyonlu bir cihaz safety and arming mechanism n.
Hunting
boyu ancak aldığı darbeyle kovan kapsülüne vuracak şekilde yapılmış iğne floating firing pin n.
Sport
(golf) topa deliğin kenarına değecek ancak içine girmeyecek şekilde vurmak lip v.
daha heyecanlı ancak daha az düzenli ve daha tehlikeli olan off-piste adj.
Basketball
ancak tanrının yardımı ile sayı olabilecek atış hail mary n.
çok uzun boylu olmayan ancak son derece hareketli olup iyi sıçrayan ve sayı üreten oyuncu swingman n.
Art
üçboyutlu ancak perspektifsiz resim axonometric n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı bas-relief n.
Music
tubaya benzeyen ancak daha yüksek perdeli ses veren bir pirinç enstrüman euphonium n.
allegretto'dan daha yavaş ancak andante'den daha hızlı olan bir tempoda olan moderato adj.
Cinema
filmin rol listesinde ismi geçmeyen ancak filmde rol almış oyuncu uncredited n.
Photography
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı bas-relief n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso relievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso rilievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso-relievo n.
görüntünün pozitif ve negatif filmlerinin birbirine yapışık ancak biraz kaymış halde basıldığı bir fotoğraf baskısı basso-rilievo n.
Printery
metindeki büyük harflerden belirgin şekilde daha büyük olan ancak altı aynı satırda hizalanan harf veya karakter cockup n.
Reptiles
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan asp (vipera aspis) n.
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan asp viper n.
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan european asp n.
güney avrupa'da bulunan, engereğe benzeyen ancak engerekten daha küçük bir yılan aspic viper n.
avustralya'ya özgü demansia ve denisonia cinslerinden olan zehirli ancak ölümcül olmayan birkaç küçük yılan türünden biri whip snake n.
Entomology
(özellikle arılar için) topluluk içinde yaşayan ancak koloni oluşturmayan gregarious adj.
Slang
ancak çift kese kağıdıyla seks yapilabilecek güzellikte olan aşırı çirkin kadın double bagger (vulgar) n.
çok zeki ancak sosyal ilişkilerde başarısız olan kimse nerd n.
kendine fazla güvenen ancak yetenekleri kısıtlı olan yarışçı squid n.
salaş ancak şık, hippy tarzı shabby chic n.
sorulan soruya ait bir bilgiyi o anda google'dan aratıp ancak daha önceden biliyormuş gibi davranan tip google smart n.
vücudu güzel ancak yüzü çirkin kız buttaface (rap slang) n.
ancak gerekli yerleri kapatacak kadar küçük erkek mayosu a banana hammock n.
ancak gerekli yerleri kapatacak kadar küçük erkek mayosu banana hammock n.
çok zeki ancak sosyal ilişkilerde başarısız olan kimse nurd [obsolete] n.
ancak çiftlikte çalışabilecek zenci farm nigger [extremely offensive] n.
ancak anyhoo adv.
ancak anywho adv.
ancak jus (just) adv.
ancak benim cesedimi çiğnersen over my dead body expr.
ancak ölüm çıkar over my dead body expr.
evliyim ancak müsaitim mba (married but available) expr.
vücudu güzel ancak yüzü çirkin kz buttahead/buttaface (rap slang) expr.
British Slang
çok zengin ancak kültürsüz tip chinless wonder n.
sessizce yapılan ancak kokusu katlanılmaz olan osuruk s.b.d. (silent but deadly) n.
Modern Slang
kapitalizmin ancak toplumsal bir devrimle ortadan kalkacağını savunan ideoloji anarcho-communism n.