put - Turkish English Dictionary
History

put

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Meanings of "put" in Turkish English Dictionary : 115 result(s)

English Turkish
Common Usage
put v. koymak
General
put n. yatırma
put n. saldırış
put n. koyma
put n. atış
put n. hamle
put n. fırlatma
put n. para koyma
put n. mankafa
put n. dangalak
put v. neşretmek
put v. indirmek
put v. atfetmek
put v. menetmek
put v. söylemek
put v. söndürmek
put v. bırakmak
put v. koşmak
put v. atmak
put v. girmek
put v. yazmak
put v. denemek
put v. sokmak
put v. geciktirmek
put v. utandırmak
put v. saklamak
put v. koyulmak
put v. reddetmek
put v. geçirmek
put v. zorlamak
put v. yatırım yapmak
put v. hamletmek
put v. para koymak
put v. sınamak
put v. yerleştirmek
put v. tıkmak
put v. toplamak
put v. bastırmak
put v. yüklemek
put v. çevirisini yapmak
put v. açmak
put v. reddedilmek
put v. çıkarmak
put v. yayımlamak
put v. düzeltmek
put v. salmak
put v. kurmak
put v. kaydetmek
put v. tercüme etmek
put v. koymak
put v. ifade etmek
put v. sormak
put v. açıklamak
put v. önermek
put v. (silah, füze) bir şeyin içinden göndermek
put v. (silah, füze) içeri itmek
put v. yönlendirmek
put v. işletmek
put v. elle iterek atmak
put v. (belirli bir duruma) sokmak
put v. (rejimin) idaresi altına sokmak
put v. (su kütlesini) karşıya aktarmak
put v. odaklanmak
put v. (ağrıya, acıya) maruz bırakmak
put v. katlanmaya mecbur etmek
put v. (yargılama, karar için) masaya yatırmak
put v. onaylatmak için resmi oylama çağrısı yapmak
put v. uyarlamak
put v. adapte etmek
put v. (kendini) adamak
put v. atamak
put v. (göreve) vermek
put v. kışkırtmak
put v. harekete geçirmek
put v. (bakım altına) almak
put v. (himayesine) geçirmek
put v. yaslamak
put v. dayamak
put v. tahminen söylemek
put v. kestirimde bulunmak
put v. atfetmek
put v. (temele) dayandırmak
put v. bir yerde mevcut göstermek
put v. (kısıtlamayı) yürürlüğe sokmak
put v. varsaymak
put v. farz etmek
put v. (imza) yazılı belgeye iliştirmek
put v. (öğe) bütünün bir parçası olarak girmek
put v. dahil olmak
put v. (hayvanı) eş bulup çiftleştirmek
put v. bahis koymak
put v. tos vurmak
put v. apar topar ayrılmak
put v. yola koyulmak
put v. rotayı izlemeye başlamak
put v. filizlenmek
put v. (bitki) büyümek
put v. (nehir) -e akmak
put v. (neşe, lezzet, renk) katmak
put v. yola düşmek
put v. kıpırdamak
put v. rotasına koyulmak
put v. (fiyat) koymak
put adj. sabit
put adv. hareketsiz
Irregular Verb
put v. put - put
Trade/Economic
put n. satma opsiyonu
put v. satış opsiyonu kullanarak satın almaya zorlamak
Mining
put v. (kömürü) taşıyarak aktarmak
Sport
put n. gülle
put v. fırlatmak
put v. (gülle) atmak
Card
put n. eski bir kart oyunu
put v. (put oyununda) el oynamak
Music
put v. (notalara) dökmek

Meanings of "put" in English Turkish Dictionary : 23 result(s)

Turkish English
General
put icon n.
put idol n.
put god n.
put cross n.
put mumbo jumbo n.
put fetish n.
put twisted silk tread n.
put tin god n.
put image n.
put voodoo n.
put graven image n.
put the cross n.
put golden calf n.
put cult figure n.
put mammet [obsolete] n.
put maumet [obsolete] n.
put mawmet n.
put idolatry [obsolete] n.
Idioms
put golden calf n.
put a golden calf n.
put a graven image n.
Archaic
put mahound n.
put fetich n.

Meanings of "put" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
put on v. giyinmek
put out v. söndürmek
put on weight v. kilo almak
put in order v. düzenlemek
put up with v. katlanmak
put in order v. sıraya koymak
put on v. giymek
put off v. ertelemek
put an end v. son vermek
General
ring put around a stove pipe n. boru bileziği
put-off n. mazeret
put-on n. gösteriş
put-off n. bahane
put-on n. tavır
put-on n. takılma
put-up job n. şike
put-up job n. danışıklı dövüş
put-off n. ayak
put of more n. daha fazlasını koyma
a put away n. bir şey için ayrılmış para
put in a coffin n. tabuta koymak
put in a coffin n. tabuta yerleştirmek
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. empati kurabilme yeteneği
ability to put ourselves imaginatively in another’s place n. hayal gücüne dayanarak kendimizi başkasının yerine koyabilme yeteneği
hard put n. çok zorluk çekme
put [dialect] [uk] n. saldırı amaçlı itme
put [obsolete] n. orospu
put-off n. öteleme
put-off n. erteleme
put-on n. parodi
put-on n. taklit
put-up n. pazarlama ürünü
put-up n. iplik makarası
put in v. harcamak (bir iş için zaman)
put aside v. biriktirmek
put away v. artırmak
put on the brake v. frene basmak
put in v. ilave etmek
put in v. katmak
put back v. geri koymak
put the cards on the table v. kartları masaya sermek
put into action v. yürürlüğe koymak
put a foot wrong v. yanlış adım atmak
put forth v. göstermek
put on v. çalıştırmak
put out v. bir uzvun yerinden çıkması
put in for v. başvurmak
put someone off v. başından atmak
put a jinx on v. büyü yapmak
put too much stress on v. fazlasıyla vurgulamak
put a bold face on it v. erkekliğe toz kondurmamak
put it over on v. aldatmak
put away v. denize açılmak
put away v. kaldırmak
put on v. sayı yapmak
put somebody up v. misafir etmek
put down v. bastırmak
put to use v. kullanmak
put the blame on somebody v. yıkmak
put in v. sunmak
put somebody in his place v. haddini bildirmek
put faith in v. güvenmek
put something forward v. saatini ileri almak
be put v. konmak
put somebody to confusion v. utandırmak
put the finger on v. ele vermek
put to sleep v. uyutmak
put something by v. bir kenara para koymak
put one's trust in v. güvenmek
put on v. giymek
put something in storage v. bir şeyi depoya koymak
put in order v. düzeltmek
put words into someone's mouth v. uydurup birinin ağzından konuşmak
put a damper on something v. zehir etmek
put on an act v. ayak yapmak
put on an act v. caka satmak
put somebody to expense v. masrafa sokmak
be put forward v. ortaya atılmak
put down a deposit on something v. depozito ödemek
put the blame on v. sorumlu tutmak
put up v. düzenlemek
put one's foot down v. ayak diremek
put up with a lot of trouble v. kahır çekmek
put words into someone's mouth v. birinden izin almadan onun adına konuşmak
put aside v. kaldırmak
put something on the market v. piyasaya sürmek
put under psychiatric observation v. müşahede altına almak
put to tender v. tartışmaya sunmak
put down v. azaltmak
put forward v. ileri almak (saati)
put the watch forward v. saati ileri almak
put together v. kurmak
put to v. tabi tutmak
put off v. üstünden atmak
put out a feeler v. nabzını yoklamak
put something forward to v. toplantı saatini ileri almak
put together money v. para denkleştirmek
put in time on v. bir iş için belirli bir zaman harcamak
put in v. takmak
put on the brake v. fren yapmak
put account v. kullanmak
put off v. alıkoymak
put an animal down v. bir hayvanın hayatına son vermek
put on a scene v. olay çıkarmak
put something over to v. bir şeyi başka bir tarihe ertelemek
put somebody off v. oyalamak
be put in v. sokulmak
put up v. artırmak
put into execution v. kuvveden fiile çıkarmak
put in v. eklemek
put emphasis on v. üzerinde durmak
put one's foot down v. yasaklamak
put over v. kandırmak
put something back to v. tarihini öne almak (toplantı/randevu vb)
put into the shades v. gölgelemek
put on a scene v. kıyameti koparmak
put up v. konaklamak
put on v. üzerine yüklemek
put off v. soğutmak
have to put up with somebody v. kahrını çekmek
put up with v. tahammül etmek
put somebody up v. ağırlamak
put on a stopper v. tıpalamak
put someone on v. birini görevlendirmek
put someone to death v. birini idam etmek
put down v. ucuzlatmak
put one's signature under something v. altına imza atmak
put a stake in the ground v. ilk adımı atmak
put something on v. bir şeyi giymek
put across v. kabul ettirmek
put oneself out v. zahmete girmek
put together v. monte etmek
put a price on somebody's head v. başına ödül koymak
put up with v. çekmek
put under maintenance v. bakım altına almak
put in parantheses v. parantez içine almak
put somebody's nose out of joint v. burnunu sürtmek
put out to sea v. denize açılmak
put somebody on salary v. aylık bağlamak
put off v. engel olmak
put a spell on v. büyü yapmak
put somebody out of temper v. kızdırmak
put in the lottery v. piyangoya koymak
put up v. satışa sunmak
put up for sale v. satışa sunmak
put in train v. sıraya dizmek
put in order v. sıralamak
put a stop to v. bitirmek
put something out v. üretmek
put to the vote v. oya koymak
put forth v. yayımlamak
put something away v. yerine koymak
put on v. sahneye koymak (oyunu)
put up v. kurmak (çadır)
put a spoke in somebody's wheel v. engel olmak
put something to a vote v. bir şeyi oya sunmak
put one's finger on v. anımsamak
put the record straight v. ispat niteliğinde açıklama yapmak
put to work v. koşmak
put something to the vote v. oya koymak
put upon v. kullanmak
put oneself forward v. adaylığını koymak
put something out of one's mind v. aklından çıkarmak
put an animal out of its misery v. hayvanı öldürerek acılarına son vermek
put something over v. bir şeyi etkili bir şekilde açıklamak/söylemek
put something back v. yerine koymak
put up for sale v. satışa çıkarmak
put one's best foot forward v. iyi bir tesir bırakmak için elinden geleni yapmak
put down v. yüklemek
put up v. yükseltmek (fiyat kira vb'ni)
put someone down for v. birinin adının yanına yazmak (bir listede)
put signature to v. imzalamak
put oneself up v. şişinmek
put about v. başını çevirmek (geminin)
put somebody to trouble v. zahmete sokmak
put pressure v. baskı yapmak
put down v. kısmak
put in order v. düzene koymak
put someone on the shelf v. birini emekliye ayırmak
put in prison v. hapsetmek
put something through v. bir yasa tasarısını meclisten geçirmek
put an end to v. son vermek
put an embargo v. ambargo koymak
put somebody wise to v. haber vermek
put somebody's mind at rest v. yüreğine su serpmek
put in quarantine v. karantinaya almak
put up v. inşa etmek
put something away v. bir şeyi ortadan kaldırmak
put store by v. önem vermek
put to v. birine soru yöneltmek
put something aside v. biriktirmek
put somebody's nose out of joint v. gözden düşürmek
put it on v. gibi göstermek
put off v. bırakmak
put into circulation v. tedavüle çıkarmak
put someone to bed v. birini yatırmak
put back v. eski yerine koymak
put to sleep v. yatırmak
put someone under arrest v. birini tutuklamak
put by v. biriktirmek
put down a deposit on something v. kapora vermek
put up something for auction v. açık artırmaya çıkarmak
put off v. savsaklamak
can't put a foot wrong v. burnundan kıl aldırmamak
put a stake in the ground v. ilk çiviyi çakmak
put up v. yığmak
put one's nose into v. burnunu sokmak
put aside v. kenara kaldırmak
put up v. kapatmak
put on v. takınmak
put right v. yoluna koymak
put somebody out of temper v. sinirlendirmek
put up v. kompostosunu yapmak
put forward v. ortaya koymak
put something forward to v. randevu saatini ileri almak
put up v. misafir etmek
put on the stage v. sahnelemek
put out v. kapamak (ışığı)
put something on the agenda v. gündeme almak
put under restraint v. kısıtlamak
put somebody in mind of v. hatırlatmak
put something to rights v. bir şeyi yoluna koymak
put on dog v. hava atmak
put forward v. öne çıkarmak
put into service v. kullanıma açmak
put down in v. inmek (uçak)
put something over to v. başka bir tarihe ertelemek
put forth v. iddia etmek
put to the sack v. yağmalamak
put on airs v. çalım satmak
put somebody through v. bağlamak
put in order v. çekidüzen vermek
put through v. telefon bağlamak
put someone off v. vazgeçirmek (birini) (bir şey yapmaktan)
put someone through his paces v. bir kimsenin yeteneğini denemek
put something forward v. ileri almak (saat)
put too much stress on v. fazla yük bindirmek (bir yapıdaki eleman)
put a patch on v. yama vurmak
put something back to v. saatini öne almak (toplantı/randevu vb)
put forth v. ortaya koymak
put something in someone's mind v. bir şeyi birinin aklına koymak
put on the spot v. yüzlemek
put over v. yutturmak
put forward v. ileri sürmek
put the blame on v. suçu yüklemek
be put under the command of v. buyruğu altına girmek
put on v. abartmak
put someone down for v. kaydettirmek (okul/üniversite vb'ne)
put one's head in the lion's mouth v. tehlikeye atılmak
put down v. yazmak
put back v. reddetmek
put an end to v. bitirmek (bir konuyu)
put off v. denize açılmak
be hard put to do something v. akla karayı seçmek
put something up for auction v. bir şeyi açık artırma ile satışa çıkarmak
put someone on a diet v. birini perhize sokmak
put over v. demir atmak
put someone down as v. birinin (bir başkası) olduğunu zannetmek
put a bridle on v. gem vurmak
put in barrels v. fıçılamak
put off v. canını sıkmak
put down v. düşürmek
put a patch v. yama vurmak
put forth v. vermek (yaprak/çiçek/filiz vb'ni)
put on an act v. rol yapmak
put a prop to v. destek vurmak
put under a ban v. yasak etmek
put one's foot in it v. pot kırmak
put the cart before the horse v. tersine iş görmek
put across v. taşımak
put the blame on v. suçlamak
put a collar on v. tasma takmak
put to good use v. değerlendirmek
put under a taboo v. yasaklamak
put something away v. bir kenara para koymak
put on v. kuşanmak
put up v. bildirmek
put across v. kandırmak
put into practice v. gerçekleştirmek
put something to archive v. arşive kaldırmak
put up v. para vermek (bir işi finanse etmek için)
put up for sale v. satılığa çıkarmak
put someone on a pedestal v. birine adeta tapınmak
put off v. oyalamak
put too much stress on v. fazla yük olmak (bir yapıdaki eleman)
put about v. kızdırmak
put the blame on somebody v. suçu yüklemek
put through v. yapmak
put forward v. sunmak
put up v. konservesini yapmak
put someone to shame v. birini gölgede bırakmak
put out v. rahatsızlık vermek
put up one's shutters v. kepenkleri kapamak
put at risk v. riske atmak
put in v. sokulmak
put something forward to v. randevu tarihini ileri almak
put someone off v. bahanelerle atlatmak
put on v. atfetmek
put into a form v. biçimlendirmek
put one's finger on v. hatırlamak
put out of sight v. ortadan kaldırmak
put to the sword v. kılıçtan geçirmek
put someone through her paces v. bir kimsenin yeteneğini denemek
put off v. yutturmak
put a bold face on v. zor bir durum karşısında cesaret göstermek
put in v. atmak
put on airs v. havalara girmek
put up v. yapmak
put one's foot to the floor v. birden gaza basmak
put in v. içeri sokmak
put out v. itfa etmek
put on flesh v. şişmanlamak
put down v. değer biçmek
put off v. tehir etmek
put in v. arzetmek
put on airs v. büyüklük taslamak
put forth v. ileri sürmek
put up with v. takat getirmek
put in an appearance v. boy göstermek
put out to nurse v. bakmak
put away v. silip süpürmek
put a ban on v. aforoz etmek
put one's nose out of joint v. birisinin ayağını kaydırmak
put a stop to v. son vermek
put one's foot in one's mouth v. gaf yapmak
put out of commission v. yıkmak
put something to shame v. bir şeyi gölgede bırakmak
put one's nose out of joint v. birisinin işini bozmak
put forward v. önermek
put a question to v. soru sormak
put out the fire v. yangını söndürmek
put up at v. kalmak (otel vb'nde)
put to rout v. bozguna uğratmak
put something on v. belirli bir miktar artırmak
put a mask on v. maske takmak
put a law into force v. kanunu yürürlüğe koymak
put away v. ortadan kaldırmak
put up v. satılığa çıkarmak
put under a ban v. aforoz etmek
put stitches in v. dikmek
put on v. artırmak
put something by v. bir kenara koymak
put on one's clothes v. üstünü giymek
put a ban on v. yasaklamak
put your foot down v. sert bir dille uyarmak
put through v. telefona bağlamak
put a question v. sual sormak
put out v. zahmet vermek
put faith in v. inancı olmak
put back v. ilerlemesine engel olmak
put into effect v. uygulamak
put it on v. kazıklamak
put emphasis on v. önem vermek
put on the agenda v. gündeme almak
put on weight v. şişmanlamak
put on v. açmak (ışığı/radyoyu vb'ni)
put emphasis on v. vurgulamak
put oneself across v. meramını anlatmak
put the blame on somebody v. suçlamak
put somebody's mind at ease v. yüreğine su serpmek
put off v. geciktirmek
put it over on v. kazıklamak
put on coquettish airs v. cilvelenmek
put up v. kalmak
put on somebody v. yıkmak
put one's foot down v. sert bir dille uyarmak
put store by v. önemsemek
put somebody to confusion v. mahcup etmek
put someone to shame v. utandırmak (birini)
put someone's nose out of joint v. birinin pabucunu dama atmak
put somebody up v. konuklamak
put by v. saklamak
put across v. götürmek
put ashore v. karaya çıkarmak
put forward v. getirmek
put the finger on v. gammazlamak
put in v. sokmak
put to the sack v. yağma etmek
put out of sight v. saklamak
put out a feeler v. ağız aramak
put something forward v. ortaya atmak
put powder on v. pudra sürmek
put forth v. çıkarmak
put under one's order v. emrine vermek
put someone off v. birini şaşırtmak
put out of commission v. işlemez hale getirmek
put up with v. dayanmak
put together v. birleştirmek
put in pledge v. rehin vermek
put something off v. bir şeyi ertelemek
put a stop to v. nokta koymak
put an end to v. bitirmek
put up with somebody's whims v. nazını çekmek
put something forward to v. toplantı tarihini ileri almak
put a saddle on v. eyer koymak
put someone's nose out of joint v. birinin pabucunu dama attırmak
put on the line v. tehlikeye atmak
put away v. öldürmek
put in motion v. devindirmek
put out v. üzmek
put something in order v. düzen vermek
put up v. reçelini yapmak
put into commission v. tamir etmek
put the finger on v. ihbar etmek
put one's two cents in v. fikrini söylemek
put off v. ertelemek
put in v. başvurmak
put someone in a flutter v. birini heyecana düşürmek
put the blame on v. suçu üstüne atmak
put on the line v. riske atmak
put someone right about v. yanılmış olan birine bir şeyin gerçekten nasıl olduğunu söylemek
be put in baskets v. sepetlenmek
put in order v. hale yola koymak
put out v. vermek (ısı)
put out v. dışarı atmak
put to flight v. kaçırmak
put into words v. dile getirmek
put in the picture v. durumu anlatmak
put into practice v. uygulamak
put the wind up somebody v. endişelendirmek
put up a fight v. mücadele etmek
put out at interest v. faize yatırmak
put away make up v. makyajı temizlemek
be put in order v. düzelmek
put out to grass v. çayıra salmak
put out v. ateş söndürmek
put to sea v. açılmak
not to put too fine a point on it v. tam anlamıyla ifade etmek
put on v. oynamak (oyunu)
put out v. çıkarmak
put down v. eleştirmek
put faith in v. inanmak
put somebody's nose out of joint v. kırmak
put an animal to sleep v. hayvanı iğneyle verilen ilaçla öldürmek
put in an appearance v. kısa bir süre kalıp gitmek
put leverage on somebody v. baskı yapmak
put in a flurry v. telaşlandırmak
put in v. limana girmek
put one's foot into it v. pot kırmak
put in pledge v. rehine koymak
put something back v. bir şeyi eski yerine koymak
put someone to sleep v. birini uyutmak
put on the scent v. ihbar etmek
put pen to paper v. yazmaya başlamak
put on the right track v. rayına oturtmak
put on airs v. kurum satmak
put out of mind v. aklından çıkarmak
put on make up v. makyaj yapmak
put one's nose into v. karışmak
put something to one side v. bir şeyi bir kenara bırakmak
put on one's shoes v. ayağını giymek
put in a bonded warehouse v. antrepoya koymak
put a stop to v. durdurmak
put in an appearance v. yer almak
be put under the command v. buyruğu altına girmek
put someone off v. birinin hevesini kırmak
put on an act v. hava atmak
put somebody in jail v. içeri atmak
put on one side v. sonraya bırakmak
be put v. koyulmak
put one's nose out of joint v. birisini gözden düşürmek
put oneself forward v. sokulmak
put in a good word for someone v. biri için iyi şeyler söylemek
put someone off v. birinin (bir başkasından) hoşlanmamasına yol açmak
put into confusion v. patırtıya vermek
put someone down for v. yazdırmak (okul/üniversite vb'ne)
put out to nurse v. emzirmek
put a period to v. sonuçlandırmak
put somebody in mind of v. kafasına sokmak
put one's heart to v. kendini adamak
put one´s foot in it v. baltayı taşa vurmak
put under obligation v. yükümlülük altına sokmak
put to the torture v. işkence etmek
put something on v. ileri almak
put in v. içeri koymak
put it on v. abartmak
put together v. toparlamak
put on v. elektrik yakmak
put the bite on somebody v. baskı yapmak
put on paper v. yazmak
put end to v. nokta koymak (bir konuya vb)
put it on thick v. şişirmek
put off v. atlatmak
put in a plaster cast v. alçıya koymak
put on grand airs v. azamet satmak
put in force v. yerine getirmek
put at risk v. tehlikeye atmak
put someone to shame v. birini rezil etmek
put up with v. acıya dayanmak
put a stop to v. kesmek
put something on v. numara yapmak
put in an appearance v. görünmek
put in order v. tanzim etmek
be put off v. keyfi kaçmak
not put a foot wrong v. hata yapmamak
put about v. yön değiştirmek
put to v. eklemek
put into the shades v. gölgede bırakmak
put on the market v. satışa çıkarmak
put something down v. bir şeyi (aşağı bir yere) koymak