yüzünden - Turkish English Dictionary
History

yüzünden



Meanings of "yüzünden" in English Turkish Dictionary : 37 result(s)

Turkish English
Common Usage
yüzünden due to prep.
yüzünden because of prep.
General
yüzünden insomuch (as) adv.
yüzünden owing to prep.
yüzünden after prep.
yüzünden thru prep.
yüzünden thro prep.
yüzünden through prep.
yüzünden by virtue of prep.
yüzünden for want of prep.
yüzünden from prep.
yüzünden with prep.
yüzünden for prep.
yüzünden by reason of prep.
yüzünden by way of prep.
yüzünden over prep.
yüzünden along of prep.
yüzünden on prep.
yüzünden because conj.
Phrases
yüzünden in regard of [obsolete] prep.
yüzünden in view of expr.
yüzünden on account of expr.
yüzünden on the ground that expr.
yüzünden because of the fact that expr.
yüzünden thanks to expr.
yüzünden by reason of the fact that expr.
yüzünden on the ground of expr.
yüzünden because of that expr.
yüzünden by virtue of the fact that expr.
yüzünden being that expr.
Colloquial
yüzünden via prep.
yüzünden fo prep.
yüzünden by means of expr.
yüzünden by dint of expr.
yüzünden by help of expr.
Speaking
yüzünden cos of expr.
Archaic
yüzünden long adv.

Meanings of "yüzünden" with other terms in English Turkish Dictionary : 439 result(s)

Turkish English
Common Usage
ağırlık yüzünden çökmek sag v.
General
yağmur yüzünden iptal edilen maç rain check n.
birşeylerin aşırı yenmesi yüzünden bıkkınlık jadedness n.
kesinti (grev yüzünden meydana gelen) stoppage n.
hata yüzünden hükümsüz kalan yargılama mistrial n.
ölmüş bir adamın yüzünden alçı ile alınmış maske death mask n.
bakımsızlık yüzünden harap olma estrepement n.
hastalık yüzünden on account of illness n.
kullanılma yüzünden yıpranma tear and wear n.
kahır yüzünden lütuf blessing in disguise n.
iki anlamlı bir kelime yüzünden kolaylıkla yanlış anlaşılan bir cümle garden path sentence n.
bir şeyin görünen yüzünden daha az makbul olan diğer yüzü underside n.
engellilik yüzünden düzgün hareket edemeyen kimse duck n.
unutkanlığı yüzünden herkesin vaktini çalan kimse packard n.
tükenmişlik yüzünden işi bırakma flame-out n.
iş yükünün ağırlığı yüzünden başarısız olma flame-out n.
sadece içgüdülerine dayanarak idare etmek (tecrübesizlik veya birtakım eksiklikler yüzünden) fly blind v.
birini sadece yüzünden tanımak know someone by sight only v.
bakımsızlık yüzünden harap olmak estrepe v.
yüzünden düşen bin parça olmak pull a long face v.
yangın yüzünden sokakta kalmak be burnt out v.
ufak şeyler yüzünden telaşa düşmek fuss v.
tecrübesizlik veya birtakım eksiklikler yüzünden sadece içgüdülerine dayanarak idare etmek fly by the seat of one's pants v.
(hastalık vb yüzünden) çok çekmek be wracked by v.
hastalık yüzünden işyerine gelmeyeceğini belirtmek call in sick v.
hastalık yüzünden işyerine gelmeyeceğini belirtmek called in sick v.
yangın yüzünden sokakta kalmak be burned out v.
birinin ne düşündüğünü yüzünden okumak read someone's mind v.
(hastalık vb yüzünden) çok çekmek be wracked with v.
bir felaket yüzünden bir yerden ayırılmak evacuate v.
birşey yüzünden kendini kötü hissetmek feel raw about something v.
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak be none the worse v.
-in yüzünden telaşa düşmek stew over v.
yüzünden zarar görmek be damaged because of v.
yüzünden zarar görmek be damaged due to v.
daha mühim başka bir iş yüzünden yapmamak overslaugh v.
yüzünden vurmak shoot in the face v.
birbirlerini ırk uğruna/yüzünden öldürmek kill each other over race v.
devamsızlık yüzünden kalmak fail due to absence v.
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak fail due to absence v.
devamsızlık yüzünden kalmak fail because of absence v.
devamsızlık yüzünden sınıfta kalmak fail because of absence v.
(bir felaket yüzünden bir yeri) boşaltmak evacuate v.
(kıskançlık/haset yüzünden) sağduyusu kaybetmek jaundice v.
aptallığı yüzünden kaybetmek blunder (away) v.
istenmeyen netice yüzünden suçlamak incriminate v.
soğuk veya don yüzünden kırılmak freeze v.
(yüzünden) ifadeyi silmek smooth v.
kıskançlığı yüzünden okunmak squint v.
yüzünden akan blatant adj.
kar yüzünden mahsur kalmış snowbound adj.
dikkatsizlik yüzünden hatalı (bir şey) slovenly adj.
karşılıksız aşk yüzünden üzgün lovelorn adj.
sis yüzünden işlenemeyen fogbound adj.
(fırtına yüzünden) harabeye dönmüş tempest-tossed adj.
(fırtına yüzünden) harabeye dönmüş buffeted adj.
(fırtına yüzünden) harabeye dönmüş tempest-tost adj.
(fırtına yüzünden) harabeye dönmüş storm-tossed adj.
(fırtına yüzünden) harabeye dönmüş tempest-swept adj.
sis yüzünden hareket edemeyen fogbound adj.
(hastalık yüzünden) elden ayaktan düşmüş laid low adj.
(basınç yüzünden) yıkılabilir yieldable adj.
yüzünden okunan etched adj.
(ırkı yüzünden) ayrım yapılmamış unsegregated adj.
(fikir ayrılığı gibi sebepler yüzünden) bölünmüş fissured adj.
ağaç dalı yüzünden zarar gören snagged adj.
kütük yüzünden hasar gören snagged adj.
(belirtilen şey) yüzünden sırılsıklam olmuş -soaked adj.
…yüzünden wherethrough adv.
bilinmeyen bir neden yüzünden for an unknown reason adv.
bir şey yüzünden wherewithal adv.
-in yüzünden on the strength of prep.
ne yüzünden why pron.
hangisi yüzünden wherethrough conj.
Phrasals
(birisine belli bir ihlal yüzünden) celpname vermek cite (one) for (something) v.
(birini bir şey yüzünden) mahkemeye çağırmak cite (one) for (something) v.
birini bir şey yüzünden suçlamak condemn someone for something v.
bir şey yüzünden surat asmak/somurtmak pout about something v.
bir şey yüzünden surat asmak/somurtmak be sullen about something v.
bir şey yüzünden şişmek swell with something v.
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak weep over someone v.
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak weep about someone v.
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek weep about someone v.
(bir suç yüzünden) sallandırılmak swing for something v.
(birisi yüzünden) bırakmak quit over someone v.
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak cry about someone v.
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek weep over someone v.
(ölüm vb yüzünden) biri için gözyaşı dökmek cry about someone v.
birini bir şey yüzünden eleştirmek criticize someone for something v.
birini bir şey yüzünden yermek criticize someone for something v.
birine bir şey yüzünden bela okumak curse someone for something v.
birini bir şey yüzünden lanetlemek curse someone for something v.
birine bir şey yüzünden sayıp sövmek curse someone for something v.
birini başarısızlık yüzünden okuldan atmak fail someone on something v.
notları yüzünden okuldan atılmak fail someone on something v.
bir şey yüzünden bayılmak faint from something v.
bir şey yüzünden kendinden geçmek faint from something v.
bir şey yüzünden düşüp bayılmak faint from something v.
bir şey yüzünden baygınlık geçirmek faint from something v.
olumsuz bir etken yüzünden sıçramak jump for (something) v.
(biri/bir şey) yüzünden göz yaşı dökmek weep for (someone or something) v.
(birisi/bir şey) yüzünden ağlamak weep for (someone or something) v.
(bir şey yüzünden) terk edip gitmek run at (someone or something) v.
(bir şey yüzünden) irkilmek wince at (something) v.
(yediği yumruk yüzünden) dengesini kaybetmek reel back (from something) v.
(bir şey) yüzünden yumruklamak punch out of (something) v.
(bir şey yüzünden) birinin canına okumak read someone out (for something) v.
birine (bir şey yüzünden) çıkışmak read someone out (for something) v.
birini (bir şey yüzünden) azarlamak read someone out (for something) v.
hava şartları yüzünden işleyişi durdurmak sock in v.
hava şartları yüzünden geçici olarak kapatmak sock in v.
yoğun sis yüzünden işleyişi durdurmak sock in v.
yoğun sis yüzünden görünmemek sock in v.
bir şey yüzünden olmak arise from something v.
bir şey yüzünden olmak arise out of something v.
(bir şey) yüzünden olmak arise out of (something) v.
(bir şey) yüzünden boğulmak choke on (something) v.
(bir şey) yüzünden olmak come from (something) v.
yüzünden suçlamak condemn for v.
(birini bir şey) yüzünden eleştirmek criticize (one) for (something) v.
(birini bir şey) yüzünden yermek criticize (one) for (something) v.
yüzünden eleştirmek criticize for v.
için/yüzünden yermek criticize for v.
birine biri/bir şey yüzünden imrenmek envy someone for someone or something v.
birini biri/bir şey yüzünden kıskanmak envy someone for someone or something v.
birine biri/bir şey yüzünden gıpta etmek envy someone for someone or something v.
(birine bir şey) yüzünden imrenmek envy (one) for (something) v.
(birini bir şey) yüzünden kıskanmak envy (one) for (something) v.
(birine bir şey) yüzünden gıpta etmek envy (one) for (something) v.
yüzünden imrenmek/gıpta etmek envy for v.
yüzünden kıskanmak envy for v.
dolayı/yüzünden bayılmak faint from v.
-den dolayı/yüzünden düşüp bayılmak faint from v.
-den dolayı/yüzünden baygınlık geçirmek faint from v.
(biri/bir şey) yüzünden küplere binmek freak out (over someone or something) v.
(biri/bir şey) yüzünden küplere binmek freak out (at someone or something) v.
(pas yüzünden) delinmek rust through v.
pas yüzünden kırılmak rust through v.
(biriyle) incir çekirdeğini doldurmayacak (bir şey) yüzünden kavga etmek niggle (with one) over (something) v.
(biri/bir şey) yüzünden surat asmak/somurtmak pout about (someone or something) v.
yüzünden yumruklamak punch out of v.
yüzünden bırakmak quit over v.
(biri/bir şey) yüzünden işi bırakmak quit over (someone or something) v.
(biri/bir şey) yüzünden işten ayrılmak quit over (someone or something) v.
yüzünden vazgeçmek renounce for v.
yüzünden feragat etmek renounce for v.
yüzünden reddetmek renounce for v.
yüzünden bırakmak renounce for v.
(bir şey) yüzünden reddetmek renounce for (something) v.
(bir şey) yüzünden evlatlıktan reddetmek renounce for (something) v.
(bir şey) yüzünden bağını koparmak renounce for (something) v.
(bir şey) yüzünden uyanmak wake (up) to (something) v.
(bir şey) yüzünden uyanmak waken to (something) v.
(ölüm vb yüzünden) birine ağlamak weep over v.
(ölüm, kayıp yüzünden) biri için gözyaşı dökmek weep over v.
Phrases
astarı yüzünden pahalı the game's not worth the candle expr.
aynı neden yüzünden due to the same reason expr.
bu durum yüzünden because of this situation expr.
bilinmeyen bir neden yüzünden due to an unknown reason expr.
başka bazı nedenler yüzünden for some other reasons expr.
biraz da hava yüzünden partly because of the weather expr.
bir hiç yüzünden just for the hell of it expr.
bir ölçüde hava yüzünden partly because of the weather expr.
çoğunlukla hava yüzünden it's mostly because of the weather expr.
genelde hava yüzünden it's mostly because of the weather expr.
iç savaş yüzünden because of civil war expr.
onun yüzünden because of him/her expr.
kısmen hava yüzünden partly because of the weather expr.
teknik bir sorun yüzünden because of a technical problem expr.
teknik bir sorun yüzünden due to a technical problem expr.
-in yüzünden thanks to expr.
-den yüzünden on account of something expr.
(bir şey) yüzünden out of consideration of (something) expr.
(bir şey) yüzünden as a result of (something) expr.
(biri/bir şey) yüzünden due to (someone or something) expr.
(bir şey) yüzünden in virtue of (something) expr.
(biri/bir şey) yüzünden on account of (someone or something) expr.
biri yüzünden on behalf of somebody expr.
biri yüzünden on somebody's behalf expr.
Colloquial
iki yakın (erkek) arkadaşın bir kız yüzünden arkadaşlıklarını sonlandırması dudevorce n.
yoksul, evsiz birini hastane masrafları yüzünden hastaneden erken taburcu etme patient dumping n.
bir suç yüzünden ceza almak fall v.
(birinin veya bir şeyin) yüzünden olmak be down to somebody/something v.
(bir şey) yüzünden ölmek üzere olmak be dying of (something) v.
(bir şey) yüzünden ölecekmiş gibi hissetmek be dying of (something) v.
(bir şey) yüzünden olmak be down to something v.
çamur yüzünden iptal etmek mud out v.
çamur yüzünden yapamamak/devam edememek mud out v.
yüzünden düşen bin parça down at the mouth adj.
(bir şey yüzünden) yıkılmış all tore up (about something) adj.
(bir şey yüzünden) yıkılmış all tore up (about something) adj.
yangın yüzünden sokakta kalmış burnt out adj.
vücudunda/yüzünden uçuk çıkmış herped adj.
elimizde olmayan nedenler yüzünden due to reasons beyond our control expr.
ne hissettiğini/düşündüğünü yüzünden okuyabilirsin somebody's face is a picture expr.
(yağmur vb yüzünden) sırılsıklam oldum I am soaked to the bone expr.
(yağmur vb yüzünden) sırılsıklam oldum I am soaked to the skin expr.
(birinin) yüzünden belli all over (one's) face expr.
(birinin) yüzünden okunuyor all over (one's) face expr.
(birinin) yüzünden anlaşılıyor all over (one's) face expr.
bir şey yüzünden for want of something expr.
biri/bir şey yüzünden thanks to somebody/something expr.
Idioms
üşengeçlik yüzünden uydurulan anlamsız bahane bone in (one's) leg [obsolete] n.
üşengeçlik yüzünden uydurulan anlamsız bahane a bone in your leg (or head) n.
(özellikle akşamdan kalmalık yüzünden hissedilen) baş ağrısı a sore head n.
hamilelik yüzünden yapılan zorunlu/acele evlilik knobstick wedding n.
politik ideolojiler/sosyal eşitsizlikler yüzünden ayrışmamış halk one nation n.
astarı yüzünden pahalı şey monkey's allowance n.
astarı yüzünden pahalıya gelen bir başarı/zafer a pyrrhic victory n.
yüzünden okunmak be written all over someone's face v.
yüzünden belli olmak be written all over someone's face v.
(bir şey) yüzünden (birini) zahmete/yük altına sokmak burden someone or something with someone or something v.
birisine belli bir ihlal yüzünden celpname vermek cite someone for something v.
birini bir şey yüzünden mahkemeye çağırmak cite someone for something v.
(hastalık yüzünden) evde yatmak down with v.
geçmişte yapmış olduğu hatalar yüzünden zor durumda olmak be (batting) on a sticky wicket v.
(üzüntü/düşünce yüzünden) uykuları kaçmak lose sleep about something v.
yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek lay/put a guilt trip on somebody (us) v.
(sakatlık vb yüzünden) sporu bırakmak hang up one's boots v.
(üzüntü/düşünce yüzünden) uykuları kaçmak lose sleep over something v.
yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek lay a guilt trip on someone v.
yüzünden düşen bin parça olmak have a face like a wet weekend (brit) v.
(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusu kaçmak lose sleep over something v.
yüzünden akmak be written on someone's face v.
yüzünden düşen bin parça olmak be down in the mouth v.
yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek make someone feel guilty v.
(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusundan olmak lose sleep about something v.
yaptığı bir şey yüzünden birini suçlu hissettirmek send somebody on a guilt trip (brit) v.
(bir hastalık yüzünden) yatağa düşmek be laid low with v.
(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusu kaçmak lose sleep about something v.
yüzünden düşen bin parça olmak have a face like a wet weekend v.
yüzünden düşen bin parça olmak have a face as long as a wet week v.
yüzünden okunmak be written all over v.
yüzünden/gözlerinden okumak/anlamak read like an open book v.
(özellikle kötü giden bir evlilik yüzünden) annesinin evine dönmek go home to mama v.
yaptığı bir şey yüzünden kendisini suçlu hissettirmek give someone a hard time v.
yüzünden düşen bin parça olmak have a face as long as a wet week (aus) v.
beklenmedik koşullar yüzünden ortadan kalkmak be ruled out of court v.
soğuk yüzünden vücudu sıcaklığını artırmak için ellerini ovuşturmak cuff jonas [obsolete] v.
(bir kişi ya da bir grupla) bağlantısı yüzünden suçlanmak damn by association v.
korkudan, tedirginlikten, kaygıdan, bir maddenin etkisi yüzünden titremek get the shakes v.
korkudan, tedirginlikten, kaygıdan, bir maddenin etkisi yüzünden titremek have the shakes v.
(biri/bir şey) yüzünden saçları beyazlamak/ağarmak get gray hair from (someone or something) v.
(biri/bir şey) yüzünden saçlarına kır/ak düşmek get gray hair from (someone or something) v.
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenmek, strese girmek, üzülmek get gray hair from (someone or something) v.
(biri/bir şey) yüzünden çok endişelenip, strese girip, üzülüp saçları ağarmak get gray hair from (someone or something) v.
(üzüntüsü vb.) yüzünden okunmak be written all over someone's face v.
(biri/bir şey) yüzünden uykuları kaçmamak not lose (any) sleep (over someone or something) v.
bir şey yüzünden uykuları kaçmamak not lose any sleep over something v.
biri/bir şey yüzünden uykuları kaçmamak not lose any sleep over somebody/something v.
biri/bir şey yüzünden uykuları kaçmamak lose no sleep over somebody/something v.
yüzünden gülücük eksik olmamak wear nothing but a smile v.
yüzünden gülücük eksik olmamak be wearing a smile v.
(birinin) yüzünden okunmak register on (one's) face v.
(birinin) yüzünden belli olmak register on (one's) face v.
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak wear a long face v.
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak pull a long face v.
yüzünden/suratından düşen bin parça olmak draw a long face v.
(biri/bir şey) yüzünden şoka girmek be taken aback (by somebody/something) v.
(biri/bir şey) yüzünden şaşakalmak be taken aback (by somebody/something) v.
astarı yüzünden pahalıya gelmek be more trouble than it's worth v.
(birinin) yüzünden okunmak be written all over (one's) face v.
(birinin) yüzünden belli olmak be written all over (one's) face v.
(bir şey) yüzünden okunmak be written all over your face v.
(bir şey) yüzünden belli olmak be written all over your face v.
(bir şey) yüzünden okunmak have something written all over your face v.
(bir şey) yüzünden belli olmak have something written all over your face v.
birinin yüzünden okunmak be written all over somebody's face v.
birinin yüzünden belli olmak be written all over somebody's face v.
yüzünden okunmak be written all over your face v.
yüzünden belli olmak be written all over your face v.
(bir şey yüzünden) dumanı tepesinden çıkmak be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) hiddete kapılmak be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkeden/sinirden kudurmak be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkeden/sinirden deliye dönmek be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkesi/siniri başına vurmak/sıçramak be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) küplere binmek be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak be (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) dumanı tepesinden çıkmak get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) hiddete kapılmak get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkeden/sinirden kudurmak get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkeden/sinirden deliye dönmek get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) öfkesi/siniri başına vurmak/sıçramak get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) küplere binmek get (all) steamed up (about/over something) v.
(bir şey yüzünden) çok heyecan yapmak get (all) steamed up (about/over something) v.
(özellikle çok konuşan biri yüzünden) konuşmaya fırsat bulamamak can't get a word in edgeways v.
(biri/bir şey yüzünden/hakkında) saç saça baş başa gelmek come to blows (over someone or something) v.
(biri/bir şey yüzünden/hakkında) saç saça baş başa gelmek come to blows (about someone or something) v.
(bir şey yüzünden/hakkında) saç saça baş başa gelmek come to blows (over something) v.
(bir şey yüzünden/hakkında) saç saça baş başa gelmek come to blows about (something) v.
(biri/bir şey) yüzünden çileden çıkmak get bent out of shape (over something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden öfkelenmek get bent out of shape (over something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden küplere binmek get bent out of shape (over something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden canı sıkılmak get bent out of shape (over something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden çileden çıkmak get bent out of shape (about something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden öfkelenmek get bent out of shape (about something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden küplere binmek get bent out of shape (about something) [us] v.
(biri/bir şey) yüzünden canı sıkılmak get bent out of shape (about something) [us] v.
yüzünden saçları beyazlamak/ağarmak get gray hair from v.
yüzünden saçlarına kır/ak düşmek get gray hair from v.
yüzünden çok endişelenmek get gray hair from v.
yüzünden çok endişelenip get gray hair from v.
(biri/bir şey yüzünden) kavga etmek go to war (over someone or something) v.
(biri/bir şey yüzünden) çatışmak go to war (over someone or something) v.
ağırlık yüzünden alçalmak/çökmek hang low v.
(sakatlık yüzünden) sporu bırakmak hang up your boots v.
(bir şey) yüzünden aklı başından gitmek lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden cinleri başına toplanmak lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden paniğe kapılmak lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden kendinden geçmek lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden zıvanadan çıkmak lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden kafası karışmak lose (one's) head over (something) v.
(bir şey) yüzünden pusulayı şaşırmak lose (one's) head over (something) v.
(hastalık yüzünden) evde yatan down with (an illness) adj.
(hastalık yüzünden) evde yatan down with a disease adj.
(biri veya bir şey) yüzünden kederli cut up about (someone or something adj.
(biri veya bir şey) yüzünden kederli cut up (about someone/something) adj.
ev harcamaları/kira yüzünden fakirleşen house poor adj.
kira/ev masrafları yüzünden beli bükülen house poor adj.
astarı yüzünden pahalıya gelen pyrrhic adj.
(birinin) yüzünden belli written all over (one's) face adj.
(birinin) yüzünden okunan written all over (one's) face adj.
yüzünden okunan written all over your face adj.
yüzünden belli written all over your face adj.
(birinin) yüzünden belli written in (one's) face adj.
(birinin) yüzünden okunan written in (one's) face adj.
astarı yüzünden pahalı the game is not worth the candle expr.
astarı yüzünden pahalı the cake's not worth the candle expr.
biri tarafından/yüzünden at someone's hand expr.
biri yüzünden at someone's hands expr.
(birinin) yüzünden on someone's account expr.
yüzünden/suratından belli every picture tells a story expr.
yüzünden/suratından anlaşılıyor every picture tells a story expr.
(biri veya bir şey) yüzünden at the hand of (someone or something) expr.
(biri veya bir şey) yüzünden at the hands of (someone or something) expr.
(biri veya bir şey) yüzünden at the hand of expr.
(birinin) şaşkınlığı/öfkesi yüzünden okunuyor (one's) face is a picture expr.
(birinin) öfkesi/siniri yüzünden okunuyor (one's) face is like thunder expr.
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden/yüzünden olacak (someone or something) will be the death of (one) expr.
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) yüzünden olacak will be the death of someone or something (yet) expr.
(biri birinin) yüzünden öldü (someone's) blood is on (one's) hands expr.
biri yüzünden at the hands of somebody expr.
biri yüzünden at somebody's hands expr.
biri yüzünden at the hands of someone expr.
biri yüzünden at someone's hands expr.
(bir şey) yüzünden by virtue of (something) expr.
bir şey yüzünden by/in virtue of something expr.
bir şey yüzünden by virtue of something expr.
(biri/bir şey yüzünden) çok büyük korku ve endişe içinde in fear and trembling of (someone or something) expr.
(biri/bir şey yüzünden) ödü bokuna karışmış in fear and trembling of (someone or something) expr.
(biri/bir şey yüzünden) korku ve dehşet içinde in fear and trembling of (someone or something) expr.
(birinin) yüzünden okunuyor it's written all over (one's) face expr.
(birinin) yüzünden belli it's written all over (one's) face expr.
yüzünden okunuyor it's written all over face expr.
yüzünden belli it's written all over face expr.
bir şey yüzünden daha az değerli, etkileyici, keyifli, faydalı değil none the worse for something expr.
(biri) yüzünden of (one's) own making expr.
senin yüzünden of your own making expr.
(bir şey) yüzünden on the strength of (something) expr.
Speaking
alacak verecek meselesi yüzünden çıkan kavga the fight that broke out over money n.
bana yaptığı şey yüzünden because of what he did to me expr.
bir iki kendini bilmez yüzünden because of some irresponsible person expr.
bazı kendini bilmezler yüzünden because of some irresponsible person expr.
senin yüzünden because of you expr.
senin yüzünden onlara karşı zor durumda kaldım I am out on a limb for you with them expr.
yüzünden belli it's written all over your face expr.
yaraları yüzünden öldü she died as a result of her injuries expr.
yüzünden okunuyor it's written all over your face expr.
yaşadıkları yer yüzünden because of the place where they live expr.
Trade/Economic
hızla gelişen teknoloji yüzünden işsiz kalacaklarından korkan işçi luddite n.
hızla gelişen teknoloji yüzünden işsiz kalacaklarından korkan işçiler luddites n.
grev yüzünden çalışamayan strikebound adj.
Law
arazi yüzünden işlenen suç agrarian crime n.
ihmal yüzünden yanlış açıklamada bulunma negligent misrepresentation n.
ihmal yüzünden hata mistake due to negligence n.
ihmal yüzünden yanlış izahta bulunma negligent misrepresentation n.
kaza yüzünden kaybedilen zamanın tümü accident severity n.
taksirli suç yüzünden hüküm giyme conviction for negligence n.
(kiracıyı) maddi hasar yüzünden sorumlu tutma impeachment of waste n.
(çek, senet yüzünden hüküm giymiş) suçluların konulduğu eski bir hapishane marshalsea n.
ikaza rağmen çıkmayan kiracı yüzünden elde edilemeyen kira getirileri violent profits [scotland] n.
(akıl hastalığı yüzünden) cezai ehliyeti yok legally insane adj.
(akıl hastalığı yüzünden) cezai ehliyeti olmayan legally insane adj.
Politics
(işsizlik/ırkçılık vb gibi) sade tek bir madde yüzünden oy kullanan seçmen one-issue voter n.
insanları görüşleri yüzünden ayırıp cezalandıran kimse witch-hunter n.
Technical
hata yüzünden kesilmeler error interrupts n.
sıcaklık yüzünden rengin değişmesi metachromatism n.
kristal açılarını ölçen optik alette belirli bir kristal yüzünden yansıyan ışık demeti signal n.
genişlemek (basınç yüzünden) distant v.
Computer
hata yüzünden kesilmeler error interrupts n.
Textile
postun tüysüz yüzünden imal edilen deri top grain n.
Marine
yoğun sis yüzünden seyredemeyen fogbound adj.
Medical
bir engel yüzünden kanın damarlarda dolaşmasının güçleşmesi stasis n.
çivi gibi keskin ve sivri bir şey yüzünden oluşan derin yara puncture wound n.
insan etkisi yüzünden hayvan yaşamlarının toplu biçimde sona ermesi defaunation n.
timüs bezlerini etkisiz hale getiren genetik mutasyon sonucunda aşırı derecede azalan t-hücreleri yüzünden bağışıklık sistemi devre dışı bırakılan laboratuvar faresi nude mouse n.
Anatomy
temporal lobun içyan yüzünden geçen ve büyük beyin toplardamarına boşalan toplardamar vena basalis n.
temporal lobun içyan yüzünden geçen ve büyük beyin toplardamarına boşalan toplardamar basal vein n.
Pathology
atlarda koşum takımı yüzünden oluşan iltihaplı pişik summer rash n.
Veterinary
eyer yüzünden atın derisinde meydana gelen tahriş saddle sore n.
Logic
bundan sonra olduysa bunun yüzünden olmuştur safsatası post hoc n.
Botanic
genç bitkilerin tomurcuklarının aşırı sıcak veya soğuk yüzünden patlaması carbunculation n.
pas mantarı yüzünden çürümek rust v.
Linguistics
iki anlamlı sözcük yüzünden yanlış anlaşılmaya meyilli (cümle) garden-path adj.
Military
yüz kızartıcı bir suç yüzünden ordudan uzaklaştırma discharge with ignominy n.
Hunting
mesafe yüzünden mermi düşüşünü telafi etmek için tüfek dürbününün hedeflenenden daha yükseğe hedeflendiği mesafe holdover n.
mesafe yüzünden mermi düşüşünü telafi etmek için tüfek dürbününün hedeflenenden daha yükseğe hedeflendiği mesafe holdover n.
Photography
bulanıklık yüzünden belirsizleşmiş fogged adj.
Latin
ihmalkarlık yüzünden per incuriam expr.
Slang
gevşek kaya yüzünden zorlaşan kaya tırmanış rotası chossy n.
yoksul, evsiz birini hastane masrafları yüzünden hastaneden erken taburcu etme homeless dumping n.
başından ve yüzünden yaralanmış mahkum pumpkin head n.
başından ve yüzünden yaralama pumpkin head n.
vücudunda/yüzünden uçuk çıkmış herpie n.
vücudunda/yüzünden uçuk çıkmış kimse herp n.
ereksiyon olup boşalamamak yüzünden testislerde meydana gelen ağrı hot rocks n.
cinsel olarak uyarılıp boşalamamak yüzünden olan testis ağrısı hot rocks n.
boşalmama yüzünden oluşan testis ağrısı hot rocks n.
ereksiyon olup boşalamamak yüzünden testislerde meydana gelen ağrı hot-rocks n.
(sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı yüzünden) kısık ses whiskey tenor n.
(sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı yüzünden) kısık ses whiskey voice n.
alkol yüzünden tükenmek be burnt out on the booze v.
sakarlığı yüzünden düşmek eat (someone or something) v.
(biri) yüzünden küplere binmek freak out at (one) v.
uyuşturucu yüzünden çok zarar görmüş burned out adj.
(alkol ya da uyuşturucu yüzünden) sarhoş blocked adj.
(alkol yüzünden) uçmuş damaged adj.
(alkol yüzünden) kendinden geçmiş tore down adj.
vücudunda/yüzünden uçuk çıkmış herped-up adj.
vücudunda/yüzünden uçuk çıkmış herped up adj.
bir hiç yüzünden just for the hell of it expr.
(bir şey) yüzünden hücrede/hücreye in the hole for (something) expr.
British Slang
(alkol, kokain vb. yüzünden) büzülmüş penis billy willy n.
(uyuşturucu yüzünden) yüzü şekilden şekle giren kimse gurner n.
(uyuşturucu yüzünden) paranoyak olmuş wired adj.
(uyuşturucu yüzünden) kendinden geçmiş boxed adj.
(uyuşturucu yüzünden) kendinden geçmiş brained adj.
Modern Slang
hoşuna gitmeyecek bir cevap alma ihtimali yüzünden hislerini dile getirmekten korkma afraidness n.
stres ve fazla çalışma yüzünden normalden daha hızlı yaşlanmak be aging like a president v.