|
Categoría |
Turco |
Inglés |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
içine doğma |
intuition n.
|
|
2 |
Common Usage |
(sıvı içine) batma |
dip n.
|
|
3 |
Common Usage |
suyun içine batırmak |
submerge v.
|
|
4 |
Common Usage |
içine almak |
involve v.
|
|
5 |
Common Usage |
içine kapanık |
withdrawn adj.
|
|
General |
|
6 |
General |
içine alma |
absorption n.
|
|
7 |
General |
içine işleme |
permeation n.
|
|
8 |
General |
karışıklık içine girme |
embroiling n.
|
|
9 |
General |
zarf içine koyan |
encloser n.
|
|
|
10 |
General |
demirlerin içine hapsetme |
embarring n.
|
|
11 |
General |
içine bu tür biber katılmış çok yumuşak bir peynir |
pimento cheese n.
|
|
12 |
General |
kist içine girme |
encysting n.
|
|
13 |
General |
kist içine girme |
encystation n.
|
|
14 |
General |
erkeğin, kadının içine gelmediği cinsel birleşme |
coitus reservatus n.
|
|
15 |
General |
korse içine giyilen dantel yelek |
tucker n.
|
|
16 |
General |
içine işletme |
engraining n.
|
|
17 |
General |
içine çökük |
sunk n.
|
|
18 |
General |
içine doğru çekme |
ensheathing n.
|
|
19 |
General |
insan içine çıkabilirlik |
presentableness n.
|
|
20 |
General |
içine kapanık kimse |
clam n.
|
|
21 |
General |
yağ cebi içine girme |
encysting n.
|
|
22 |
General |
içine doğma |
presage n.
|
|
23 |
General |
içine alma |
embracement n.
|
|
24 |
General |
içine bir şey geçirilen delik |
socket n.
|
|
25 |
General |
içine işleme |
penetration n.
|
|
26 |
General |
içine dökülme |
infusion n.
|
|
27 |
General |
içine dökme |
infusion n.
|
|
28 |
General |
içine alma |
saturation n.
|
|
29 |
General |
içine çekme (sigara dumanı vb'ni) |
inhalation n.
|
|
|
30 |
General |
girdap içine çekip yutma |
engulfment n.
|
|
31 |
General |
içine alma |
environing n.
|
|
32 |
General |
çerçeve içine koyma |
enframing n.
|
|
33 |
General |
testi veya çömlek içine koyma |
jugging n.
|
|
34 |
General |
içine akıtma |
infusion n.
|
|
35 |
General |
içine doğma |
a hunch n.
|
|
36 |
General |
birbirinin içine giren iki tencere |
double saucepan n.
|
|
37 |
General |
kitabın içine yapıştırılan isim etiketi |
bookplate n.
|
|
38 |
General |
içine alma |
inclusion n.
|
|
39 |
General |
içine giren |
enterer n.
|
|
40 |
General |
içine çekme |
inhalation n.
|
|
41 |
General |
içine doğma |
foreboding n.
|
|
42 |
General |
manyetik alan içine konulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde |
diamagnet n.
|
|
43 |
General |
içine almama |
omission of n.
|
|
44 |
General |
içine bir şey konulan nesne |
holder n.
|
|
45 |
General |
içine doğma |
presentiment n.
|
|
46 |
General |
içine işleme |
penetrating n.
|
|
47 |
General |
yağ cebi içine girme |
encystation n.
|
|
48 |
General |
içine sindirme |
saturation n.
|
|
49 |
General |
hücre içine osmoz |
endosmose n.
|
|
50 |
General |
içine kemik külü katılarak yapılan porselen tabak |
bone china n.
|
|
51 |
General |
bir devletin bir başka devletin topraklarının içine doğru girinti yapan toprak şeridi |
panhandle n.
|
|
52 |
General |
içine krem, ilaç gibi maddeler konulan plastik boru |
cylinder n.
|
|
53 |
General |
gözünün içine bakma |
eyeballing n.
|
|
54 |
General |
içine eğrilme |
incurvation n.
|
|
55 |
General |
içine ilaç konulmak üzere yapılan küçük şişe |
gallipot n.
|
|
56 |
General |
içine doğma |
premonition n.
|
|
57 |
General |
yasal hakları geri verilerek kanun kapsamı ve koruması içine alınmış kişi |
inlaw n.
|
|
58 |
General |
biribirinin içine girme |
interpenetration n.
|
|
59 |
General |
içine kapanık kimse |
introvert n.
|
|
60 |
General |
içine eğrilme |
incurvature n.
|
|
61 |
General |
birbirinin içine girme |
interpenetration n.
|
|
62 |
General |
birbirinin içine girme |
interweaving n.
|
|
63 |
General |
tüp içine basınç altında hava verilmesi |
pertubation n.
|
|
64 |
General |
içine çekme |
absorption n.
|
|
65 |
General |
kelimenin içine başka bir kelimenin sokulması |
tmesis n.
|
|
66 |
General |
ceplerinin içine kadar yapılan arama |
body search n.
|
|
67 |
General |
içine çekme |
aspiration n.
|
|
68 |
General |
içine üfleme |
insufflation n.
|
|
69 |
General |
(buhar halindeki ilacı) içine çekme |
inhalation n.
|
|
|
70 |
General |
içine sokma |
insert n.
|
|
71 |
General |
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar |
album notes n.
|
|
72 |
General |
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar |
sleeve notes n.
|
|
73 |
General |
müzik cd’si veya kaset kapağı içine konulan albümle ile ilgili tanıtıcı bilgiler veren yazılar |
liner notes n.
|
|
74 |
General |
içine kapanıklık |
introversion n.
|
|
75 |
General |
daire içine alma |
circumscribing n.
|
|
76 |
General |
toplum içine yerleştirmek amacıyla bir akıl hastasını kurumsal bir bakım yerinden taburcu etme |
deinstitutionalisation n.
|
|
77 |
General |
toplum içine yerleştirmek amacıyla bir akıl hastasını kurumsal bir bakım yerinden taburcu etme |
deinstitutionalization n.
|
|
78 |
General |
daire içine alma |
circumscription n.
|
|
79 |
General |
iki ayağında içine girdiği tek palet |
monofin n.
|
|
80 |
General |
büyülü hayvan (içine büyüyle ruh girmiş) |
familiar n.
|
|
81 |
General |
patates püresinin içine kabak ve/veya lahana karıştırılarak yapılan geleneksel İrlanda yemeği |
colcannon n.
|
|
82 |
General |
içine çekme |
absorbition n.
|
|
83 |
General |
içine alma |
absorbition n.
|
|
84 |
General |
içine saksı konulan süslü kap |
cachepot n.
|
|
85 |
General |
içine çikolata koyulan özel dekoratif kutu |
ballotin n.
|
|
86 |
General |
güney çin ve güneydoğu asya dillerinin yanı sıra tai dillerini de içine alan dil ailesi |
tai-kadai n.
|
|
87 |
General |
bir bölgeye taşacak şekilde suyu tahliye etmek için bir hendek içine yerleştirilmiş bir tahta veya metal levha parçası. |
tappoon n.
|
|
88 |
General |
kulak içine takılan kulaklık |
canalphone n.
|
|
89 |
General |
uzun saçın içine yerleştirilerek kabarık gösteren dolgu malzemesi |
rat n.
|
|
90 |
General |
balo, karnaval gibi eğlencelerde kullanmak üzere içine konfeti konularak hazırlanmış yumurta kabuğu |
cascaron n.
|
|
91 |
General |
yeniden içine dökme |
reinfusion n.
|
|
92 |
General |
genellikle gümüşten yapılan ve içine çeşitli sofra malzemelerinin konduğu tekne şeklinde masa süsü |
nef n.
|
|
93 |
General |
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne |
nest n.
|
|
94 |
General |
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası |
telescope n.
|
|
95 |
General |
daha küçük olan parçası büyük olanın içine girebilen seyahat çantası |
telescope bag n.
|
|
96 |
General |
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi |
turnouts n.
|
|
97 |
General |
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi |
turnout clothes n.
|
|
98 |
General |
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi |
bunker clothes n.
|
|
99 |
General |
botun içine sokulmuş tulumdan oluşan ve çabuk giyilebilen itfaiyeci giysisi |
bunker suit n.
|
|
100 |
General |
içine küçük bir çiçek demeti koyulabilen vazo |
tussie-mussie n.
|
|
101 |
General |
içine doğma |
ultimate belief n.
|
|
102 |
General |
içine gömülme |
immersion n.
|
|
103 |
General |
postaların içine konulduğu kilitli çanta |
private bag [uk] n.
|
|
104 |
General |
bir şeyi başka bir şeyin içine koyma |
envelopment n.
|
|
105 |
General |
bir beherin içine aldığı sıvı miktarı |
beakerful n.
|
|
106 |
General |
ağızla içine çekme |
exsuction n.
|
|
107 |
General |
çevresinden kırmızı kurdele ile sarılmış ve içine mum yerleştirilmiş bir portakaldan yapılan noel süsü |
kriss kringle n.
|
|
108 |
General |
etrafındaki her şeyi içine çektiği düşünülen şey |
vortex n.
|
|
109 |
General |
insanın içine işleyen özellik |
bite n.
|
|
110 |
General |
içine nane şekeri batırılmış limon |
lemon stick [baltimore] n.
|
|
111 |
General |
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara |
medicine lodge n.
|
|
112 |
General |
amerikan yerlilerinin ritüel ve tedavi amaçlarla içine girerek terlediği, sıcak taşlara akıtılan suyla ısınan kulübe, barınak veya mağara |
sweathouse n.
|
|
113 |
General |
(özellikle içine su veya bira konan) ahşap varil |
bowie [scotland] n.
|
|
114 |
General |
belirli sınırların içine giren kategori |
bracket n.
|
|
115 |
General |
(nefes alma sırasında) havayı içine çekme |
breathing in n.
|
|
116 |
General |
içine eğrilme |
hookedness n.
|
|
117 |
General |
içine çeken şey |
morass n.
|
|
118 |
General |
içine etme |
muck-up n.
|
|
119 |
General |
korselerin içine yerleştirilen sert şerit |
busk n.
|
|
120 |
General |
içine göçmüş şey |
depression n.
|
|
121 |
General |
piponun içine konulan yanmamış veya kısmen yanmış tütün |
heel n.
|
|
122 |
General |
genellikle farklı türde kayanın içine gömülü küçük ve yuvarlak kaya kütlesi |
rognon n.
|
|
123 |
General |
içine sürme |
illinition n.
|
|
124 |
General |
içine koyma |
imparkation n.
|
|
125 |
General |
içine alma |
implicitness n.
|
|
126 |
General |
içine girme |
impression n.
|
|
127 |
General |
çarpışarak içine girme |
impression n.
|
|
128 |
General |
içine girme |
impressure [obsolete] n.
|
|
129 |
General |
içine kapanık kimse |
oyster n.
|
|
130 |
General |
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma |
commixtion [obsolete] n.
|
|
131 |
General |
aşai rabbani ayinindeki kutsanmış ekmek parçasını kutsanmış şarap bulunan kadehin içine koyma |
commixture n.
|
|
132 |
General |
manyetik alan içine koyulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde |
diamagnetic n.
|
|
133 |
General |
içine akma |
influxion n.
|
|
134 |
General |
içine nüfuz etme |
influxion n.
|
|
135 |
General |
nefesi içine çeken şey |
inspirator n.
|
|
136 |
General |
nefesi içine çeken kimse |
inspirator n.
|
|
137 |
General |
çerçeve içine alınmış uyarı |
boxed warning n.
|
|
138 |
General |
içine şeytan girme |
bedevilment n.
|
|
139 |
General |
çevrelenmiş bir yerin etrafına veya içine yerleştirme |
circumposition n.
|
|
140 |
General |
içine düşecek gibi durma |
close quarters n.
|
|
141 |
General |
içine düşecek gibi durma |
close quarters n.
|
|
142 |
General |
toplum içine çıkma |
coming-out n.
|
|
143 |
General |
petrol gibi sıvıları çevredeki kayaç tabakalarının içine yönelten basınç |
drive n.
|
|
144 |
General |
içine oyuncak bebek ve minyatür mobilya yerleştirilebilen küçük ev modeli |
doll's house n.
|
|
145 |
General |
içine bir şey atılması için bırakılmış açıklık |
drop n.
|
|
146 |
General |
içine bir şey atılan delik |
drop n.
|
|
147 |
General |
nesnenin içine bırakıldığı kutu |
drop n.
|
|
148 |
General |
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe |
dubber n.
|
|
149 |
General |
hindistan'da içine yağ, sıvı konulan büyük, yuvarlak bir deri şişe |
dupper n.
|
|
150 |
General |
(ceza olarak) avuç içine vurulan fiske |
palmy [scotland] n.
|
|
151 |
General |
(aydınlatma olarak kullanılan ve içine fitil yerleştirilen) büyük kap |
padella n.
|
|
152 |
General |
(içine bir şeyler koymak için) kese şekline getirilen kağıt |
paper n.
|
|
153 |
General |
(içine bir şeyler koymak için) külah şeklinde kağıt |
paper n.
|
|
154 |
General |
içine konduğu paket açıldığında infilak eden ince patlayıcı düzenek |
package bomb n.
|
|
155 |
General |
içine alma |
containment n.
|
|
156 |
General |
daha büyük bir kanalın içine kazılan kanal |
cunette n.
|
|
157 |
General |
içine alma |
ingulfment n.
|
|
158 |
General |
suyun içine daldırma |
ingulfment n.
|
|
159 |
General |
(küvet) içine oturulan şey |
insession n.
|
|
160 |
General |
içine oturma |
insession n.
|
|
161 |
General |
birbirinin içine geçirme |
intertexture n.
|
|
162 |
General |
içine alma |
introreception n.
|
|
163 |
General |
bir parçanın diğeri içine girmesi |
introsusception n.
|
|
164 |
General |
içine kapanık kimse |
introvert n.
|
|
165 |
General |
içine alma |
intussusception n.
|
|
166 |
General |
içine doğma |
portension n.
|
|
167 |
General |
içine işleme |
diverberation n.
|
|
168 |
General |
içine doğma |
divining n.
|
|
169 |
General |
içine doğma |
preapprehension n.
|
|
170 |
General |
içine doğma |
prenotion n.
|
|
171 |
General |
içine doğma |
presensation [obsolete] n.
|
|
172 |
General |
içine doğma |
presention [obsolete] n.
|
|
173 |
General |
içine gül koyulan dekoratif kase |
rosebowl n.
|
|
174 |
General |
bir şeyin üstüne veya içine yerleştirilen eleman |
seating n.
|
|
175 |
General |
pantolon veya eteğin içine sokmadan giyilen kolsuz ve desensiz bluz |
shell n.
|
|
176 |
General |
elektrik ücretini ödemek için içine önceden bozuk para atılan sayaç |
slot meter n.
|
|
177 |
General |
sigara yapımında tütünün içine ittirildiği kağıt kılıf |
spill n.
|
|
178 |
General |
kare içine alan kimse |
squarer n.
|
|
179 |
General |
kare içine alma |
squaring n.
|
|
180 |
General |
içine girilen yer |
squat n.
|
|
181 |
General |
içine alan şey |
surrounding n.
|
|
182 |
General |
içine alan |
surrounding n.
|
|
183 |
General |
içine iyice çektirmek |
engrain in v.
|
|
184 |
General |
içine etmek |
mess (something) up v.
|
|
185 |
General |
içine atmak |
bottle up v.
|
|
186 |
General |
içine dert olmak |
weigh on v.
|
|
187 |
General |
gözünün içine bakmak |
cherish dearly v.
|
|
188 |
General |
içine doğmak |
feel in one's bones v.
|
|
189 |
General |
içine sokmak |
tuck in v.
|
|
190 |
General |
içine atmak |
gulp down v.
|
|
191 |
General |
içine sinmek |
be relieved v.
|
|
192 |
General |
içine çekmek |
swallow v.
|
|
193 |
General |
boru içine yerleştirmek |
tube v.
|
|
194 |
General |
içine çekmek |
engulf v.
|
|
195 |
General |
içine çizmek |
inscribe v.
|
|
196 |
General |
içine işlemek |
perforate v.
|
|
197 |
General |
içine sinmek |
be happy v.
|
|
198 |
General |
içine atmak |
repress v.
|
|
199 |
General |
birini çekmek (bir yerin içine) |
pull someone in v.
|
|
200 |
General |
çalıştırmadan önce pompanın içine su akıtmak |
prime a pump v.
|
|
201 |
General |
acısını içine atmak |
gulp v.
|
|
202 |
General |
içine akıtmak |
infuse into v.
|
|
203 |
General |
acısını içine gömmek |
bear sorrow without complaining v.
|
|
204 |
General |
acısını içine atmak |
throw into v.
|
|
205 |
General |
suyun içine batırmak |
submerge v.
|
|
206 |
General |
içine atmak |
store up v.
|
|
207 |
General |
içine çekilmek |
withdraw v.
|
|
208 |
General |
içine almak |
contain v.
|
|
209 |
General |
acısını içine atmak |
endure in silence v.
|
|
210 |
General |
parantez içine almak |
bracket v.
|
|
211 |
General |
içine tıkmak |
tuck in v.
|
|
212 |
General |
içine almak |
absorb v.
|
|
213 |
General |
içine veya üstüne fazla su koymak |
flood v.
|
|
214 |
General |
içine dert olmak |
prey on v.
|
|
215 |
General |
parantez içine almak |
put in parantheses v.
|
|
216 |
General |
içine çekmek |
sop up v.
|
|
217 |
General |
içine doğmak |
divine v.
|
|
218 |
General |
içine çekmek |
suck in v.
|
|
219 |
General |
içine koymak |
enclose v.
|
|
220 |
General |
içine uydurmak |
fit inside v.
|
|
221 |
General |
daire içine almak |
circle v.
|
|
222 |
General |
acısını içine atmak |
gulp down v.
|
|
223 |
General |
içine çekmek (sigara dumanı vb'ni) |
inhale v.
|
|
224 |
General |
içine almak |
comprise v.
|
|
225 |
General |
içine kakmak |
inlay v.
|
|
226 |
General |
çember içine almak |
circle v.
|
|
227 |
General |
içine işlemek |
empierce v.
|
|
228 |
General |
içine çekmek |
inspire v.
|
|
229 |
General |
ayraç içine almak |
bracket v.
|
|
230 |
General |
içine çekmek |
suck v.
|
|
231 |
General |
içine etmek |
scupper v.
|
|
232 |
General |
içi içine sığmamak |
be unable to contain oneself v.
|
|
233 |
General |
içine almak |
hem about v.
|
|
234 |
General |
tüp içine koymak |
tube v.
|
|
235 |
General |
birbirinin içine geçmek |
interpenetrate v.
|
|
236 |
General |
tamamen içine geçmek |
interpenetrate v.
|
|
237 |
General |
içine kurt düşmek |
feel suspicious v.
|
|
238 |
General |
içine dökmek |
infuse v.
|
|
239 |
General |
içine işlemek |
permeate v.
|
|
240 |
General |
içine etmek |
screw up v.
|
|
241 |
General |
içine beslemek |
feed into v.
|
|
242 |
General |
kutu içine koymak |
case v.
|
|
243 |
General |
içine işlemek |
saturate v.
|
|
244 |
General |
içine atmak |
gulp v.
|
|
245 |
General |
içine almak |
hem in v.
|
|
246 |
General |
içine dökmek |
pour into v.
|
|
247 |
General |
teknenin içine su girmek |
ship water v.
|
|
248 |
General |
içine almak |
include v.
|
|
249 |
General |
içine çekmek |
soak up v.
|
|
250 |
General |
içine ilaç katmak |
medicate v.
|
|
251 |
General |
suyun içine daldırmak |
submerge v.
|
|
252 |
General |
acısını içine gömmek |
hide one's distress or sorrow v.
|
|
253 |
General |
hedefi makas içine almak |
bracket v.
|
|
254 |
General |
içine sokmak |
introduce into v.
|
|
255 |
General |
bir elemanı başka bir elemanın içine geçirmek |
telescope v.
|
|
256 |
General |
içine doğmak |
intuit v.
|
|
257 |
General |
içine çekmek |
inhale v.
|
|
258 |
General |
içine çekmek |
absorb v.
|
|
259 |
General |
kürekleri fora edip teknenin içine koymak |
ship v.
|
|
260 |
General |
içine etmek |
botch v.
|
|
261 |
General |
acısını içine atmak |
repress v.
|
|
262 |
General |
içine almak |
hold v.
|
|
263 |
General |
daire içine almak |
ring v.
|
|
264 |
General |
içine geçip yayılmak |
saturate v.
|
|
265 |
General |
içine çekmek |
puff v.
|
|
266 |
General |
içine sıçmak |
muck something up v.
|
|
267 |
General |
içine koymak |
incase v.
|
|
268 |
General |
içine karışmak |
melt into v.
|
|
269 |
General |
içine dökmek |
pour in v.
|
|
270 |
General |
içine nüfuz etmek |
penetrate into v.
|
|
271 |
General |
içine çekmek |
aspirate v.
|
|
272 |
General |
içine atmak |
interject v.
|
|
273 |
General |
içine kıvırmak |
turn in v.
|
|
274 |
General |
içine biraz ... katmak |
tinge with v.
|
|
275 |
General |
içine oturmak |
sting v.
|
|
276 |
General |
içine doğmak |
have a hunch v.
|
|
277 |
General |
içine dalıvermek |
plunge into v.
|
|
278 |
General |
içine sığmak |
take v.
|
|
279 |
General |
içine çekmek |
suck up v.
|
|
280 |
General |
içine işlemek |
interpenetrate v.
|
|
281 |
General |
içine iyice geçirtmek |
engrain in v.
|
|
282 |
General |
gözünün içine bakmak |
fuss over somebody v.
|
|
283 |
General |
içine sinmek |
be satisfied v.
|
|
284 |
General |
içine dökmek |
infuse into v.
|
|
285 |
General |
içine işlemek |
chill somebody to the marrow v.
|
|
286 |
General |
demirlerin içine hapsetmek |
embar v.
|
|
287 |
General |
içine koymak |
insert v.
|
|
288 |
General |
içine girmek |
enter v.
|
|
289 |
General |
içine atmak |
endure in silence v.
|
|
290 |
General |
içine almak |
be inclusive of v.
|
|
291 |
General |
parantez içine almak |
parenthesize v.
|
|
292 |
General |
içine etmek |
piss on something v.
|
|
293 |
General |
içine etmek |
spoil v.
|
|
294 |
General |
daire içine almak |
circumscribe v.
|
|
295 |
General |
içine dert olmak |
rankle v.
|
|
296 |
General |
içine dert olmak |
prey upon v.
|
|
297 |
General |
içine işlemek |
touch somebody deeply v.
|
|
298 |
General |
içine işlemek |
pierce v.
|
|
299 |
General |
içine almak |
comprehend v.
|
|
300 |
General |
içine yün doldurup dikmek |
quilt v.
|
|
301 |
General |
içine işlemek |
chill somebody to the bone v.
|
|
302 |
General |
içine doğmak |
have a feeling v.
|
|
303 |
General |
içine sindirmek |
saturate v.
|
|
304 |
General |
küre içine almak |
ensphere v.
|
|
305 |
General |
içine almak |
environ v.
|
|
306 |
General |
içine çekmek |
swallow up v.
|
|
307 |
General |
içine çizmek |
line in v.
|
|
308 |
General |
içine karışıp kaybolmak |
merge v.
|
|
309 |
General |
içine işlemek |
touch one's heart with sorrow v.
|
|
310 |
General |
çember içine almak |
ring v.
|
|
311 |
General |
içine karıştırmak |
interlard v.
|
|
312 |
General |
suyun içine daldırmak |
souse v.
|
|
313 |
General |
içine kapanmak |
withdraw v.
|
|
314 |
General |
içine doğru çekmek |
ensheathe v.
|
|
315 |
General |
insan içine çıkmak |
show one's face v.
|
|
316 |
General |
içine almak |
implicate v.
|
|
317 |
General |
ağzının içine bakmak |
hang on somebody's lips v.
|
|
318 |
General |
suyun içine batmak/dalmak |
submerge v.
|
|
319 |
General |
içine almamak |
omit v.
|
|
320 |
General |
içine almak |
embrace v.
|
|
321 |
General |
içine dert olmak |
be a thorn in one's flesh v.
|
|
322 |
General |
içine yabancı madde katmak |
adulterate v.
|
|
323 |
General |
içine doğmak |
sense v.
|
|
324 |
General |
suyun içine batırmak |
souse v.
|
|
325 |
General |
içine çekmek (hava/sıvı vb'ni) |
draw v.
|
|
326 |
General |
ağzının içine bakmak |
hang on somebody's words v.
|
|
327 |
General |
avucunun içine almak |
get somebody under one's thumb v.
|
|
328 |
General |
içine almak |
take in v.
|
|
329 |
General |
içine doğmak |
presage v.
|
|
330 |
General |
kanun kapsamı ve koruması içine almak |
inlaw v.
|
|
331 |
General |
içine kapanmak |
keep to oneself v.
|
|
332 |
General |
içine çekmek |
imbibe v.
|
|
333 |
General |
kapsül içine koymak |
capsulise v.
|
|
334 |
General |
kapsül içine koymak |
capsulize v.
|
|
335 |
General |
içine koymak |
infix v.
|
|
336 |
General |
içine işletmek |
ingrain v.
|
|
337 |
General |
içine bıçak sokmak |
get one's knife into v.
|
|
338 |
General |
içine etmek |
louse up v.
|
|
339 |
General |
içine girmek |
penetrate v.
|
|
340 |
General |
kendi içine kapanmak |
become introverted v.
|
|
341 |
General |
kendi içine kapanmak |
retire into one's shell v.
|
|
342 |
General |
acısı içine işlemek |
hurt deeply v.
|
|
343 |
General |
acısı içine çökmek |
hurt deeply v.
|
|
344 |
General |
kendi içine çevirmek |
introvert v.
|
|
345 |
General |
çalışma içine girmek |
enter into a study v.
|
|
346 |
General |
çerçeve içine almak |
take into a frame v.
|
|
347 |
General |
bir şeyi kıvırıp birşeyin içine yerleştirmek |
fold into v.
|
|
348 |
General |
içine boşalmak |
ejaculate inside v.
|
|
349 |
General |
içine düşmek |
gaze at (him/her) with pure adoration v.
|
|
350 |
General |
arayış içine girmek |
begin a quest v.
|
|
351 |
General |
arayış içine girmek |
embark on a quest v.
|
|
352 |
General |
arayış içine girmek |
set off on a quest v.
|
|
353 |
General |
arayış içine girmek |
plunge into a quest v.
|
|
354 |
General |
içine kapanık olmak |
be introverted v.
|
|
355 |
General |
ilişki içine girmek |
establish a relation v.
|
|
356 |
General |
yanılgı içine düşmek |
make a mistake v.
|
|
357 |
General |
yanılgı içine düşmek |
be mistaken v.
|
|
358 |
General |
arayışı içine girmek |
embark on a quest v.
|
|
359 |
General |
arayışı içine girmek |
be in search of v.
|
|
360 |
General |
arayışı içine girmek |
set off on a quest v.
|
|
361 |
General |
arayışı içine girmek |
be in quest of v.
|
|
362 |
General |
içine su serpmek |
set someone's mind at ease v.
|
|
363 |
General |
içine su serpmek |
relieve v.
|
|
364 |
General |
içine su serpmek |
alleviate v.
|
|
365 |
General |
içine su serpmek |
stop someone from worrying about something v.
|
|
366 |
General |
içine su serpmek |
set someone's mind at rest v.
|
|
367 |
General |
içine su serpmek |
put somenone's mind at ease v.
|
|
368 |
General |
içine katmak |
embed v.
|
|
369 |
General |
içine oturtmak |
embed v.
|
|
370 |
General |
içine koymak |
embed v.
|
|
371 |
General |
içine işlemek |
penetrate v.
|
|
372 |
General |
içine iyice yerleştirmek |
embed in v.
|
|
373 |
General |
içine almak |
count v.
|
|
374 |
General |
kese içine almak |
encyst v.
|
|
375 |
General |
kutu içine koymak |
incase v.
|
|
376 |
General |
(ruh hali) içine girmek |
get into v.
|
|
377 |
General |
içine işlemek |
get into v.
|
|
378 |
General |
içine sıkıştırmak |
get into v.
|
|
379 |
General |
(borç vb) içine gömülmek |
get into v.
|
|
380 |
General |
içine üflemek |
insufflate v.
|
|
381 |
General |
(nefes) içine çekmek |
inspire v.
|
|
382 |
General |
içine oturmak |
begrudge v.
|
|
383 |
General |
daire içine almak |
encircle v.
|
|
384 |
General |
sokmak (bir başka şeyin içine) |
thrust into v.
|
|
385 |
General |
teneke kutu içine koymak |
tin v.
|
|
386 |
General |
koymak (bir mektupla aynı zarf içine) |
enclose v.
|
|
387 |
General |
içine karışmak |
merge v.
|
|
388 |
General |
içine karıştırmak |
merge v.
|
|
389 |
General |
içine etmek |
murder v.
|
|
390 |
General |
(içine) girmek |
penetrate v.
|
|
391 |
General |
süreç içine girmek |
enter in the process of v.
|
|
392 |
General |
(içine) sokmak |
tuck v.
|
|
393 |
General |
kalabalığın içine karışmak |
blend into the crowd v.
|
|
394 |
General |
kalabalığın içine karışmak |
blend in with the crowd v.
|
|
395 |
General |
kalabalığın içine karışmak |
get into the crowd v.
|
|
396 |
General |
kalabalığın içine dalmak |
dive into the crowd v.
|
|
397 |
General |
kalabalığın içine karışmak |
dive into the crowd v.
|
|
398 |
General |
kalabalığın içine karışmak |
go into the crowd v.
|
|
399 |
General |
içine almak |
embody v.
|
|
400 |
General |
içine yerleştirmek |
imbed v.
|
|
401 |
General |
toplum içine çıkmak |
go out in public v.
|
|
402 |
General |
insan içine çıkmak |
go out in public v.
|
|
403 |
General |
tırnak içine almak |
place in inverted commas v.
|
|
404 |
General |
içine koymak |
imbed v.
|
|
405 |
General |
aşkın içine düşmek |
fall in love v.
|
|
406 |
General |
içine etmek |
muck up v.
|
|
407 |
General |
çabası içine girmek |
sink oneself into the effort of v.
|
|
408 |
General |
çabası içine girmek |
go into the effort of v.
|
|
409 |
General |
kabın içine yerleştirmek |
place into container v.
|
|
410 |
General |
içine eklenmek |
be built into v.
|
|
411 |
General |
içine inşa edilmek |
be built into v.
|
|
412 |
General |
içine ilave edilmek |
be built into v.
|
|
413 |
General |
göbeğini içine çekmek |
pull one's belly in v.
|
|
414 |
General |
göbeğini içine çekmek |
draw in one's belly v.
|
|
415 |
General |
göbeğini içine çekmek |
suck the belly in v.
|
|
416 |
General |
içine yerleştirilmek |
be incorporated into v.
|
|
417 |
General |
bir şeyin içine kilitlemek |
lock into v.
|
|
418 |
General |
birşeyin içine kilitlemek |
lock inside v.
|
|
419 |
General |
birşeyin içine kilitlemek |
lock in v.
|
|
420 |
General |
(gömleği vb) pantolonun içine sokmak |
tuck in one's trousers v.
|
|
421 |
General |
içine sinmek |
be comfortable with v.
|
|
422 |
General |
göbeğini içine çekmek |
pull in one's tummy v.
|
|
423 |
General |
içine kapanmak |
turn in on himself/herself v.
|
|
424 |
General |
içine kapanmak |
turn in upon himself/herself v.
|
|
425 |
General |
içine girmek/gömülmek |
be enmired v.
|
|
426 |
General |
içine sokmak |
insert v.
|
|
427 |
General |
içine sokmak |
place in v.
|
|
428 |
General |
içine sokmak |
put in v.
|
|
429 |
General |
içine sığdırmak |
fit inside v.
|
|
430 |
General |
içine sığdırmak |
fit into v.
|
|
431 |
General |
içine çekmek |
engulf something in something v.
|
|
432 |
General |
içine kazımak/oymak |
engrave into v.
|
|
433 |
General |
bir konunun içine girmek |
get inside something v.
|
|
434 |
General |
birinin içine girmek |
enter someone v.
|
|
435 |
General |
içine bakmak |
look inside v.
|
|
436 |
General |
dürbünün içine kum girmek |
get sand in the binoculars v.
|
|
437 |
General |
(içine) cin/ruh girmek |
be possessed v.
|
|
438 |
General |
(içine) cin/ruh girmek |
demon possessed v.
|
|
439 |
General |
(içine) cin/ruh girmek |
be possessed by a demon v.
|
|
440 |
General |
bir şeyin içine sığdırmak |
shoehorn v.
|
|
441 |
General |
tırnak içine almak |
put something in quotes v.
|
|
442 |
General |
süreç içine girmek |
enter into the process of v.
|
|
443 |
General |
parantez içine almak |
parenthesise v.
|
|
444 |
General |
içine gelmek |
come inside her v.
|
|
445 |
General |
perspektif içine dahil etmek |
put into perspective v.
|
|
446 |
General |
perspektif içine almak |
put into perspective v.
|
|
447 |
General |
kapsül içine kapatmak |
capsulate v.
|
|
448 |
General |
kapsül içine almak |
capsulise v.
|
|
449 |
General |
kapsül içine almak |
capsule v.
|
|
450 |
General |
kapsül içine kapatmak |
capsulise v.
|
|
451 |
General |
kapsül içine almak |
capsulize v.
|
|
452 |
General |
kapsül içine kapatmak |
capsulize v.
|
|
453 |
General |
kapsül içine kapatmak |
capsule v.
|
|
454 |
General |
kapsül içine almak |
capsulate v.
|
|
455 |
General |
işin içine girmek |
be involved in v.
|
|
456 |
General |
işin içine girmek |
be engaged in v.
|
|
457 |
General |
işin içine girmek |
become involved in v.
|
|
458 |
General |
kutunun içine girmek |
get into the box v.
|
|
459 |
General |
kutunun içine girmek |
enter the box v.
|
|
460 |
General |
(olaya/duruma/ işin içine) dahil olmak |
enter the picture v.
|
|
461 |
General |
içine kabul etmek |
admit v.
|
|
462 |
General |
içine almak |
admit v.
|
|
463 |
General |
içine karışmak |
get mixed in v.
|
|
464 |
General |
metal kabın içine koymak |
canisterize v.
|
|
465 |
General |
metal kabın içine koymak |
canisterise v.
|
|
466 |
General |
yeniden içine almak |
reabsorb v.
|
|
467 |
General |
(birini) bir durum ya da etkinliğin içine sokmak |
cast [obsolete] v.
|
|
468 |
General |
içine almak |
catch v.
|
|
469 |
General |
içine almak |
cavern v.
|
|
470 |
General |
yeniden içine almak |
reembrace v.
|
|
471 |
General |
yeniden içine almak |
re-embrace v.
|
|
472 |
General |
içine (keyif verici) madde eklemek |
lace v.
|
|
473 |
General |
içine almak |
subsume v.
|
|
474 |
General |
yanak içine veya yanına yerleştirmek |
cheek v.
|
|
475 |
General |
(ilacı) sonradan kullanmak için yanak içine saklamak |
cheek v.
|
|
476 |
General |
ip ucunu sıkı bir bobin içine sıkıştırmak |
cheese v.
|
|
477 |
General |
içine dert olmak |
nag at v.
|
|
478 |
General |
yeniden içine dökülmek |
reinfund v.
|
|
479 |
General |
yeniden içine dökmek |
reinfuse v.
|
|
480 |
General |
yeniden içine katmak |
reinject v.
|
|
481 |
General |
yeniden içine almak |
reinvolve v.
|
|
482 |
General |
şapkanın içine para toplamak |
pass around the hat v.
|
|
483 |
General |
parantez içine almak |
put in parentheses v.
|
|
484 |
General |
içine işletmek |
transfuse v.
|
|
485 |
General |
bir tüpün içine yerleştirmek |
tubulate v.
|
|
486 |
General |
tezeğin içine gömmek |
turf v.
|
|
487 |
General |
emerek içine çekmek |
attract [obsolete] v.
|
|
488 |
General |
(bir şeyin) içine atlamak |
dive into (something) v.
|
|
489 |
General |
daire içine almak |
embail [obsolete] v.
|
|
490 |
General |
acz içine düşmek |
fall into helplessness v.
|
|
491 |
General |
karmaşanın içine atmak |
embroil v.
|
|
492 |
General |
park içine almak |
empark [obsolete] v.
|
|
493 |
General |
içine almak |
underfong [obsolete] v.
|
|
494 |
General |
içine alabilmek |
hold v.
|
|
495 |
General |
içine işletmek |
enflesh [obsolete] v.
|
|
496 |
General |
küre içine almak |
englobe v.
|
|
497 |
General |
oluğun içine koymak |
engroove v.
|
|
498 |
General |
oluğun içine yerleştirmek |
engroove v.
|
|
499 |
General |
çekirdeğin içine almak |
enkernel v.
|
|
500 |
General |
içine koymak |
enter v.
|
|