çalışır - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

çalışır



"çalışır" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 6 sonuç

Türkçe İngilizce
General
çalışır on s.
çalışır driven s.
çalışır up s.
Technical
çalışır up s.
çalışır running s.
Computer
çalışır on expr.

"çalışır" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

Türkçe İngilizce
General
çalışır halde olma operativeness i.
çalışır durum order i.
çalışır durumda operating state i.
çalışır durum enabled state i.
suçluların suç mahallinden çabuk kaçabilmesi için çalışır durumda bırakılan araba getaway car i.
çalışır duruma getirmek make functional f.
çalışır hale getirmek make functional f.
çalışır duruma getirmek bring something to good working order f.
çalışır duruma getirmek operationalise f.
çalışır duruma getirmek operationalize f.
çalışır hale sokmak operationalise f.
çalışır hale sokmak operationalize f.
çalışır kılmak enable f.
çalışır duruma getirmek make operable f.
çalışır durumda olmak be in working order f.
çalışır vaziyette olmak be in working order f.
taksimetreyi çalışır bırakmak leave the meter running f.
çalışır gibi yapmak soldier f.
çalışır vaziyette in condition s.
çalışır halde, çalıştırılmış switched on s.
çalışır durumda in-service s.
çalışır/çalışan durumda workwise s.
çalışır vaziyette energic s.
uygun bir şekilde çalışır halde okay s.
yeterli bir şekilde çalışır halde okay s.
çalışır durumda olan in s.
çalışır vaziyette in working condition zf.
çalışır bir pozisyonda workways zf.
fiilen çalışır durumdayken (ödenek alma) wae (while actually employed) [us] kısalt.
Phrasals
çalışır hale gelmek fall in f.
çalışır vaziyette tutmak keep on f.
bir şeyi bağlayıp çalışır hale getirmek hook something up f.
(bir şeyi) açık/çalışır vaziyette bırakmak leave (something) on f.
açık/çalışır vaziyette bırakmak leave on f.
Phrases
çalışır halde in working order expr.
çalışır vaziyette in working order expr.
çalışır durumda in working order expr.
Proverb
yalnızca aptallar ve atlar çalışır only fools and horses work
boş beyin kötülüğe çalışır idle brain is the devil's workshop
Colloquial
çalışır durumda olmak be on f.
çalışır durumda all right s.
çalışır durumda all right s.
Idioms
çalışır vaziyette tutmak hold in play f.
tekrar/yine çalışır/işler durumda olmak be back in business f.
birçok kez onarım görse de hâlâ çalışıyor/çalışır durumda olmak take a licking but keep on ticking f.
çalışır hale gelmek come online f.
çalışır hale gelmek go on line [us] f.
kafası basar/çalışır olmak have something on the ball f.
kafası basar/çalışır olmak have on the ball f.
bir motordaki tüm silindirleri çalışır halde tutmak work on all cylinders f.
çalışır olmak be on stream [uk] f.
tüm silindirler devrede/çalışır durumda olmak fire on all cylinders f.
kafası basar/çalışır olmak have something/a lot on the ball [us] f.
(bir şeyi) çalışır halde tutmak keep (something) on (its) feet f.
çalışır durumda in good shape expr.
düzgün çalışır halde in good shape expr.
çalışır halde/durumda on its feet expr.
çalışır vaziyette in business expr.
Speaking
bu araba benzinle çalışıyor/çalışır this car runs on gas expr.
güneş enerjisiyle çalışır it runs on solar power expr.
fındık fıstığa sadece maymunlar gelir/çalışır if you pay peanuts you get monkeys expr.
o haftanın 5 günü çalışır he works 5 days per week expr.
taksimetreyi çalışır bırak leave the meter running expr.
Trade/Economic
devlet otoritesinin özel şirketlere verdiği kamu yararına çalışır belgesi certificate of public convenience and necessity i.
kamu yararına çalışır sertifikası certificate of public convenience and necessity i.
Industry
asgari çalışır ürün minimum viable product i.
Technical
çalışır duruma getirme loading i.
çalışır durumda takçıkar aygıt tepsi simgesi hot pluggable devices tray icon i.
çalışır durumdayken elle taşınamayan elektronik donanım electronic equipment not portable by hand while working i.
çalışır durumda takçıkar aygıtı hot pluggable device i.
çalışır durum operating state i.
makine çalışır haldeyken parçalarının takılıp çıkarılabilmesi hot plugging i.
makine çalışır haldeyken parçalarının takılıp çıkarılabilmesi hot swapping i.
pervane ile çalışır propeller driven i.
sürekli çalışır fırın continuous kiln i.
(elektronik cihazı) kapıya uygun çalışır hale getirmek gate f.
basınçlı hava ile çalışır air-driven s.
çalışır durumda yerleştirilebilir hot-insertable s.
çalışır durumda operative s.
çalışır durumda çıkarılabilir hot-removable s.
çalışır durumda sökülebilir hot-removable s.
çalışır durumda running s.
çalışır durumda loaded s.
çalışır durumda in operation s.
çalışır durumda on s.
elle çalışır hand-operated s.
elle çalışır hand-driven s.
kendiliğinden çalışır self-propelled s.
çalışır durumda kalmak için düzenli bakım gerektiren high-maintenance s.
cihazı çalışır konumda bırak leave the device running on expr.
Computer
çalışır durum enabled state i.
çalışır kılmak enable f.
yalnızca çalışır olduğunda only when up expr.
bir kere yaz, her yerde çalışır wore (write once, run everywhere) kısalt.
Informatics
çalışır durum enabled state i.
Telecom
çalışır durumda in service s.
Electric
çalışır haldeki bir makinenin elektrik aksamının bakımını yapan elektrikçi wireman i.
Mechanic
aynı anda ve beraber çalışır duruma getirme synchronisation i.
aynı anda ve beraber çalışır duruma getirme synchronization i.
çalışır hale gelmek trip f.
Aeronautic
yakıtla çalışır turbo jet motor fuel turbine jet unit i.
Archaic
çalışır halde awork zf.
çalışır halde aworking zf.
Engineering
(dijital elektronik devre elemanını) çalışır hale getirmek enable f.
Slang
(ısıtmak amacıyla) çalışır durumda bırakılan araba puffer car i.
aklı yavaş çalışır he doesn't know christmas from bourke street expr.