için vermek - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

için vermek



"için vermek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç

Türkçe İngilizce
Phrasals
için vermek expend for f.

"için vermek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 362 sonuç

Türkçe İngilizce
General
yemeklere tat vermek için kullanılan bitki herb i.
uçurtmaya geriye doğru eğim vermek için kullanılan ip bowline i.
ibret vermek için yapılan exemplary i.
kilo vermek için yapılan egzersizler reducing exercises i.
bir kişinin belirli bir sosyal hizmet için uygun olup olmadığına karar vermek için fiziksel veya sosyal koşullarının incelenmesi needs test i.
işaret vermek için ayna kullanma heliography i.
grup üyelerine samimi ve gayriresmi olarak tanışma fırsatı vermek için bir partide yapılan oyun, gösteri veya dans mixer i.
para üstü tutup vermek için kullanılan bir alet money changer i.
para üstü tutup vermek için kullanılan bir alet moneychanger i.
(abd'de) baba adayını kutlayıp ona hediye vermek için düzenlenen parti dadchelor party [us] i.
granüllü görünüm vermek için yapay olarak işlenmiş yüzey grain i.
kandırmak ve zarar vermek için verilen hediye greek gift i.
yakın mesafe efekti vermek için yükseltilmiş ses close-up i.
saça şekil vermek için kullanılan jelatinimsi preparat gelatin i.
saça şekil vermek için kullanılan jelatinimsi preparat gelatine i.
pirinç gibi metallere altın görüntüsü vermek için uygulanan bir cila ormolu varnish i.
yakıp söndürmek (işaret vermek için ışıkları) flash f.
son vermek için bir şeyin üstüne gitmek crack down on f.
bir şey için her şeyini vermek give eyeteeth for f.
para vermek (bir işi finanse etmek için) put up f.
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak flavor f.
varını yoğunu vermek (bir başkası için) wait on someone hand and foot f.
yapılması için emir vermek (toplantının) summon f.
bir işin yapılması için çok az zaman vermek give short notice f.
artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek ya da önermek submit a bid f.
unutmak için mücadele vermek try hard to forget f.
unutmak için mücadele vermek strive to forget f.
şans getirmesi için vermek give for good luck f.
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek give someone the chance to do the right thing f.
birine bir şey yapması için yetki vermek empower someone to do something f.
bir yiyeceğe tat vermek için (bir şey) katmak flavour f.
takvim için poz vermek pose for calendar f.
birisi için kayıp ilanı vermek put out an mpr on someone f.
istenmeyen yan etkilerden kaçınmak için kesintili, çoğunlukla konsantre dozajlarda (ilaç) vermek pulse f.
özel bir amaç için emanet vermek bail f.
sınırlı bir süre için emanet vermek bail f.
selamlamak için sinyal vermek hail f.
geceyi geçirmek için yolculuğa ara vermek hang up f.
(briçte) düşünmek için ara vermek huddle f.
belirli bir açıda bir araya getirmek için uçlarına eğim vermek miter f.
belirli bir açıda birleştirmek için uçlara eğim vermek mitre f.
(birini) cinsel zevk vermek için okşamak grope f.
(aynı anda haber vermek için) çok sayıda kapı zilini çalmak doorbell f.
(çıkar için) ilkelerinden ödün vermek pimp f.
(kabile, grup için) parti vermek potlatch f.
hareket için güç vermek power f.
gözenekli hafif malzeme oluşturmak için (maddeye) gaz kabarcıkları vermek foam f.
kullanıma hazırlamak için önceden şekil vermek preshape f.
taşımacılık için kiraya vermek freight f.
(bir dava, yasal işlem için) yürürlük emri vermek stet f.
(fotoğraf için) poz vermek pose f.
yay şekli vermek için bükülmüş embowed s.
ders vermek için kullanılan penitentiary s.
ağaca dikkat! (çevredekilere yeni kesilen bir ağacın düşeceğini haber vermek için söylenir) timber! ünl.
sıfatlara ve zarflara üstünlük derecesi vermek için kullanılan son ek -er snk.
küçümseme anlamı vermek için kişi veya nesne isimlerinin sonuna gelen bir ek -o snk.
Phrasals
(biri ya da bir şey için birine) bir şey vermek contribute something (to someone) (for someone or something) f.
bir işlemin uygulanması için izin vermek submit to f.
bir işlemin uygulanması için izin vermek submit to something f.
başka bir yere geçmek için ara vermek/yarıda kesmek adjourn to (some place) f.
birine bir yere gitmesi için bilet vermek ticket someone for some place f.
(bir şey için) bir şeye ara vermek break for something f.
(bir şey için bir şey) vermek expend (something) for (something) f.
(bir şeyin, kanunun, mevzuatın) geçmesi için savaş vermek fight (something) through f.
(bir yer veya şey) için savaş vermek battle for f.
(bir yeri veya şeyi) almak için mücadele vermek battle for f.
(bir şeyi yapmak için) para vermek pay to (do something) f.
(biri için) ortalığı velveleye vermek fawn upon (one) f.
(biri için) ortalığı velveleye vermek fawn on (one) f.
(birine birinin/bir şeyin) erişimi için izin vermek release (someone or something) to (one) f.
birine bir şey alması için borç vermek stake someone to something f.
birine bir şey alması için para vermek stake someone to something f.
tefeciden kredi almak için bir şeyini emanet vermek pawn off f.
(bir şeye/bir şey için bir fiyat) vermek put (something) at (some amount of money) f.
için ara vermek adjourn to f.
bir şey için bir şeyin ilanını vermek advertise something for something f.
bir şey için satılık/kiralık ilanı vermek advertise something for something f.
(biri/bir şey) için ilan vermek advertise for (someone or something) f.
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) advertise for (someone or something) f.
birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek advise someone against doing something f.
(birine bir şeyi) yapmaması için akıl vermek advise (one) against (something) f.
(bir şeyi) yapmaması için akıl vermek advise against (something) f.
yapmaması için akıl vermek advise against doing f.
bir şey için bir şeyin ilanını vermek advertise something for something f.
bir şey için satılık/kiralık ilanı vermek advertise something for something f.
(biri/bir şey) için ilan vermek advertise for (someone or something) f.
(biri/bir şey) aranıyor ilanı vermek (bir iş, hizmet için) advertise for (someone or something) f.
birine bir şeyi yapmaması için akıl vermek advise someone against doing something f.
(birine bir şeyi) yapmaması için akıl vermek advise (one) against (something) f.
(bir şeyi) yapmaması için akıl vermek advise against (something) f.
yapmaması için akıl vermek advise against doing f.
geceyi geçirmek için yolculuğa ara vermek hang up f.
(birine/bir şeye) karşı (bir şey) için aynı şekilde karşılık vermek avenge (oneself) against (someone or something) for (something) f.
(birine bir şey için) bir ödül vermek award something (to someone) (for something) f.
(birine bir şey için) bir şey ödülü vermek award something (to someone) (for something) f.
(birine bir şey için) bir ödül vermek award (someone) something (for something) f.
(birine bir şey için) bir şey ödülü vermek award (someone) something (for something) f.
(birine bir şey) için (bir şey) hediye etmek/vermek award (one) (something) for (something) f.
(birine bir şey) için (bir şeyi) ödül/mükafat olarak vermek award (one) (something) for (something) f.
(birine bir şey için) destek olmak/vermek back (someone) for (something) f.
için destek vermek back for f.
bir şey için savaşmak/savaş vermek battle for something f.
bir şeyi almak/elde etmek için savaş vermek battle for something f.
bir şey için mücadele etmek/vermek battle for something f.
bir şeyi elde etmek/kazanmak için kavga vermek battle for something f.
bir şey için/uğruna kavga vermek battle for something f.
bir sonuca ulaşmak için savaşmak/kavga vermek battle something out f.
bir şey için (bir fiyat) teklifi vermek bid (something) for something f.
açık artırmada bir şey için (bir fiyat) vermek bid (something) for something f.
bir şey için (bir fiyat) teklifi vermek bid (something) on something f.
açık artırmada bir şey için (bir fiyat) vermek bid (something) on something f.
(bir şey) için (bir fiyat) teklifi vermek bid (some amount) for (something) f.
açık artırmada (bir şey) için (bir fiyat) vermek bid (some amount) for (something) f.
(bir şey) için (bir fiyat) teklifi vermek bid (some amount) on (something) f.
açık artırmada (bir şey) için (bir fiyat) vermek bid (some amount) on (something) f.
(birine bir şey yapması) için rüşvet vermek bribe (someone) into (doing something) f.
yapması için rüşvet vermek bribe into doing f.
(birine) zarar vermek için gelmek/peşine düşmek come for (someone) f.
başlaması için işaret vermek cue in f.
(biri/bir şey) için canını vermek die for (someone or something) f.
(birine bir şey) için iş vermek employ (someone) for (something) f.
(birine bir şey) için iş vermek employ (someone) in (something) f.
(bir şeyin, kanunun, mevzuatın) geçmesi için savaş vermek fight something through (something) f.
geçmesi için savaş vermek fight through f.
(bir şeyi almak için biriyle) mücadele etmek/vermek grapple (with someone) (for something) f.
(bir şeyi almak için) mücadele etmek/vermek grapple for (something) f.
(bir şeyi almak için biriyle/bir şeyle) mücadele etmek/vermek grapple with (someone or something) f.
(kendine/birine bir şey) için izin vermek indulge (oneself or someone) with (something) f.
için izin vermek indulge with f.
(birine bir şey yapmak) için enerji/cesaret vermek jolly (someone) into (doing) (something) f.
yanından/önüne geçmesi için yol vermek let by f.
(bir şey) için (bir fiyat) vermek offer (something) for (something) f.
(birine/bir şeye bir şey) için ceza vermek penalize (someone or something) for (something) f.
için ceza vermek penalize for f.
(bir şey) için dilekçe vermek petition for (something) f.
(biri/bir şey) için poz vermek pose for (someone or something) f.
(bir hastalık, sorun) için reçeteyle (bir ilaç) vermek prescribe (something) for (something) f.
için söz vermek promise to f.
(birine bir şey) için gaz vermek put (one) up to (something) f.
(bir şey) için eleştirel yazı yazmak/eleştiri vermek review for (something) f.
(bir şey) yapılması için vermek send in for (something) f.
(bir şey) için durmak/mola vermek stop for (something) f.
(bir şey yapmak, almak için durmak/mola vermek stop for (something) f.
(bir şey) için mücadele vermek struggle for (something) f.
(bir şey) için savaş vermek struggle for (something) f.
(bir şeyin) arasından/içinden geçmek için mücadele vermek struggle through (something) f.
için söz vermek swear to f.
için zahmet vermek trouble for f.
için rahatsızlık vermek trouble for f.
(bir şey) için mahkemeye vermek try for (something) f.
Phrases
terim olarak 'bellek' genellikle bir bilgisayarın dahili bellek alanlarına isim vermek için kullanılır the term 'memory' is usually used to refer to the internal storage locations of a computer expr.
Proverb
korkak damgası yememek adına kaybedilen bir savaşta boşuna ölmektense ilerde kazanabileceği bir savaş vermek için canını korumak he who fights and runs away may live to fight another day
Colloquial
yoğun bir program sırasında dinlenmek veya kendine çeki düzen vermek için duraklamak touchdown i.
kederine son vermek için intihar etme the dutch cure i.
kederine son vermek için intihar etme the dutch act i.
selam vermek için uğramak drop in to say hello f.
(bir şey) için her şeyi vermek give anything (for something) f.
(birine) istediğini yapması için izin vermek let (one) have (one's) head f.
(birine bir şey) için zahmet vermek trouble (one) for (something) f.
(birine bir şey) için rahatsızlık vermek trouble (one) for (something) f.
(birine) yanından/önüne geçmesi için yol vermek let (one) by f.
(birine) yanından/önüne geçmesi için yol vermek let (one) past f.
bir şey vermek/sağlamak için müsait olmak be good for something f.
tutuklu için kefalet vermek go f.
yapmak için para vermek pay to do f.
Idioms
casusluk yapmak/ele vermek için kurulan arkadaşlık a judas kiss i.
saldırı için sinyal vermek sound the charge f.
bir suç için azami cezayı vermek throw the book at f.
terfi/inceleme için (birinin) adını vermek bring someone up for something f.
öne/yanından geçmesi için (birine) yol vermek let (one) go by f.
daha önemli bir işi için bir işe son vermek clear the decks f.
daha önemli bir işi için bir işe son vermek clear the deck f.
akşam olduğu için bir işe son vermek call it a night f.
birisi için her şeyini vermek give one's right arm for someone f.
birisi için bir parti vermek/düzenlemek throw a party for someone f.
birisi için her şeyini vermek give one's eyeteeth for someone f.
ülkesi için yapıyormuş izlenimi vermek wrap oneself in the flag f.
(bir şey için) her şeyini vermek give one's eye teeth for something f.
(başkaları için) kendi hayatını vermek lay down one's life f.
ülkesi için yapıyormuş izlenimi vermek drape oneself in the flag f.
(bir şey için) dünyaları vermek give one's eye teeth for something f.
(başkaları için) kendi hayatını vermek give one's life f.
(zarar vermek için) birinin peşine düşmek birini desteklemek be gunning for somebody f.
(birinin gösterdiği emek/sergilediği çaba için) bahşiş/para vermek make it worth someone's while f.
bir şeye daha inandırıcı ve mümkün kılmak için detaylandırmak, açmak ya da ek bilgi vermek lend support to (something) f.
(bir şeyi yapmak için) önce (birine) şans vermek/tanımak give (someone) the first crack at (something) f.
birine yürümesi için emniyetli/güvenli tarafı vermek give the wall f.
birine yürümesi için duvardan tarafı vermek give the wall f.
birine yürümesi için duvar tarafını vermek give the wall f.
abd senatosu'nda, işi uzatmamak için çoğunluk partisinin gereken %60 nitelikli çoğunluk yerine salt çoğunluğu sağlayarak hareket etmesine izin vermek go nuclear f.
(boksör) belirli bir sıklet için kilo vermek make weight f.
birden fazla partinin adayına farklı pozisyonla için oy vermek split (one's) ticket f.
farklı pozisyonlar için farklı partilerin adaylarına oy vermek split (one's) ticket f.
uzun bir seyahatte dinlenmek, yemek yemek, tuvalet için mola vermek make a pit stop [us] f.
bir şeyin değerini, cazibesini, potansiyelini sahtekarlıkla artırmak için yanlış bilgi sunmak/vermek salt the mine f.
yaralamak/zarar vermek için ateş etmek fire in anger f.
birini/bir şeyi birinin kullanması için vermek make someone or something available to someone f.
batmamak/başarısız olmamak için mücadele vermek be fighting for one's life f.
batmamak/başarısız olmamak için mücadele vermek be fighting for your life f.
kiraya vermek için almak buy to let f.
(bir şey yapmak) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth to (do something) f.
(bir şey yapmak) için dünyaları vermek give (one's) eyeteeth to (do something) f.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's right arm (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) dünyaları vermek give one's right arm (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) her şeyini vermek give one's eyeteeth (for someone or something) f.
(biri/bir şey için) dünyaları vermek give one's eyeteeth (for someone or something) f.
tv programcılığında dikkat çekmek/izleyiciyi tutmak için hileye, şaşırtıcı/akılalmaz bir şeye yer vermek jump the shark f.
bir şey için dişinle tırnağınla savaş vermek/uğraşmak get your teeth into something f.
bir şey için dişinle tırnağınla savaş vermek/uğraşmak sink your teeth into something f.
(birine bir şey yapması için) resmi olarak izin vermek give (one) (the) clearance to (do something) f.
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek give (one) (the) clearance to have (something) f.
(birine birini) ikna etmesi, (birinin) ağzından bilgi alması için izin vermek give (one) a shot at (someone) f.
(birine) yapması için izin/fırsat vermek give (one) a turn f.
(birine bir şey yapması için) küçük bir şans vermek give somebody half a chance (to do something) f.
(bir şey) için her şeyini vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
(bir şey) için dünyaları vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
(bir şey) için varını yoğunu vermek give (one's) eyeteeth for (something) f.
(birini/bir şeyi tanımak için) ona bir şans vermek give (someone or something) a chance f.
birine (evini, odasını) istediği gibi kullanması için izin vermek give somebody the run of something f.
bir şey için dünyaları vermek give your eye teeth for f.
bir şey için varını yoğunu vermek give your eye teeth for f.
bir şey/bir şey yapmak için dünyaları vermek give your eye teeth for something/to do something f.
bir şey/bir şey yapmak için varını yoğunu vermek give your eye teeth for something/to do something f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any lengths to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any length to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any greats to (do something) f.
(bir şey yapmak için) varını yoğunu vermek go to any great to (do something) f.
(bir şey için) küçük bir umut vermek hold out little hope (of something/that...) f.
için her şeyini vermek kill for f.
bir şey için her şeyini vermek kill for something f.
yanından/önüne geçmesi için yol vermek let past f.
(birini/bir şeyi birinin) kullanması için vermek make (someone or something) available to (one) f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name a price (for something) f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name the price (for something) f.
(bir şey için) bir fiyat vermek name one's price (for something) f.
(bir şey) için her şeyini vermek put (one's) heart (and soul) into (something) f.
bir hayvanı acısını dindirmek/acısına son vermek için öldürmek put something out of its misery f.
(bir hayvanı) acısını dindirmek/ıstırabına son vermek için öldürmek put (something) to sleep f.
bir hayvanı acısına son vermek için öldürmek put some creature out of its misery f.
(söz almak, oy vermek için) elini kaldırmak put up (one's) hand f.
(söz almak, oy vermek için) el kaldırmak put up (one's) hand f.
(bir şey için) fiyat vermek quote a price (for something) f.
(bir şeyi başarmak için) elinde ne var ne yok her şeyi vermek throw the kitchen sink f.
(birinin) suçlu olup olmadığına karar vermek için jürilik yapmak sit in judgment of (someone) f.
birinden son bilgileri almak veya birine son bilgileri vermek için (biriyle) görüşmek touch base (with someone) f.
(bir şey) için her şeyini vermek would/could kill for (something) f.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days yet expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early in the day [uk] expr.
Speaking
karar vermek için üç saatin var you have three hours to decide expr.
(hüküm vermek için) henüz erken it's early days yet expr.
Trade/Economic
sipariş vermek için arayın call for placing order i.
ticaret gemilerine zarar vermek için kullanılan bir çeşit süratli ve zırhsız muhrip commerce raider i.
ticaret gemilerine zarar vermek için kullanılan bir çeşit süratli ve zırhsız muhrip commerce destroyer i.
tek veremeyecekleri büyüklükteki bir krediyi vermek için bir araya gelmiş bir grup bankanın paylaştığı kredi loan participation i.
bankanın kredi vermek için alıcıdan mevduatta tutmasını isteyebileceği minimum kredi bakiyesi offsetting balance i.
hatır için borç vermek accommodate f.
sermaye malı için yapılan harcamalara gider hesabı yerine sabit değerler hesabında yer vermek capitalize f.
sermaye malı için yapılan harcamalara gider hesabı yerine sabit değerler hesabında yer vermek capitalise f.
(yapılacak iş için) bağımsız yüklenicilere ücret vermek hire [uk] f.
(borçlu) temerrüde karşı korunmak için teminat vermek countersecure f.
(bir şeye veya bir şey için) ek teminat vermek countersecure f.
Law
boğulma hissi vermek için kafaya geçirilmiş bir çuvalın üstüne su dökme yöntemi waterboard i.
karayoluna geçişi sağlamak için gayrimenkul sahibinin vermek zorunda olduğu geçit way of necessity i.
bir hakkı vermek veya savunmak için mahkemeye çağırılan kimse vouchee i.
(kiracının yapıda renovasyon gerçekleştirmesine izin vermek için düzenlenen) süresi uzatılmış kontrat improving lease [scotland] i.
suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak bail f.
suçlamaya karşılık vermek için mahkemeye çıkmamak forfeit bail f.
(dava dilekçesine cevap vermek için) süre uzatmak emparl f.
(dava dilekçesine cevap vermek için) ek süresi olmak emparl f.
Politics
rüşvet vermek için toplanan para slush fund i.
eskiden gizli oy vermek için kullanılan küçük bir top ballot i.
oy vermek için rüşvet almadığına dair edilen yemin bribery oath i.
(parlamentoyu feshetmek ve seçim düzenlemek için devlet başkanına) müzekkere vermek drop the writ [canada] f.
(oy pusulasını) birden fazla adaya oy vermek için işaretlemek scratch f.
Industry
işçinin çalışma saatlerini kaydetmek, materyalleri tanımlamak ve kısa talimatlar vermek üzere atölyede kullanım için düzenlenmiş form work sheet i.
işçinin çalışma saatlerini kaydetmek, materyalleri tanımlamak ve kısa talimatlar vermek üzere atölyede kullanım için düzenlenmiş form worksheet i.
deri tabakçılarının deriye esneklik vermek için kullandıkları güvercin gübresi infüzyonu grainer i.
hizmet vermek için şirket binasına veya tesise ihtiyaç duymayan detached s.
Technical
keser, marangoz keseri gibi aletlere şekil vermek için kullanılan cihaz addice i.
granit parçalara şekil vermek için kullanılan bir çekiç reel i.
keser, marangoz keseri gibi aletlere şekil vermek için kullanılan cihaz adz i.
keser, marangoz keseri gibi aletlere şekil vermek için kullanılan cihaz adze i.
şekil vermek veya damgalamak için kalıp takılmış bir pres punch press i.
suni solunum vermek için kullanılan bir cihaz respirator i.
veri tabancasıyla ateşlenen ve işaret vermek için kullanılan işaret fişeği very signal i.
kıvrımlara şekil vermek için kullanılan yastık ham i.
şekil vermek için kaynatılarak yumuşatılmış deri quirboilly i.
sinyal vermek veya bir şeyi aydınlatmak için kullanılan net, ani veya aralıklı ışık flashlight i.
yay şekli vermek için bükmek embow f.
gölgeleri önlemek için yüz tuğlasına hafifçe meyil vermek hack f.
(antika görünüm vermek için) şeklini bozmak distress f.
Computer
html'de dökümana biçim vermek için kullanılan etiketler tag i.
Electric
arka renk vermek için yanıcı karbonların kullanıldığı bir ark lambası flame-arc light i.
manyetik alan oluşturmak için elektrik vermek excite f.
Mechanic
perçin başlarına köşe şekli vermek için kullanılan alet cup-tool i.
Textile
örgüye fazladan dayanıklılık vermek için dikiş yerlerine uygulanan bükümlü iplik twist i.
dikişi genişletip daraltarak şekil vermek için kullanılan iğne fashioning needle i.
model vermek için ipi tığ ile çekmek hook f.
Construction
yapıya daha heybetli bir görünüm vermek için çatının sırtı ( ya da merkez hattı) boyunca yükselen duvar roof crest i.
yapıya daha heybetli bir görünüm vermek için çatının sırtı ( ya da merkez hattı) boyunca yükselen duvar roof comb i.
gemi kalafat ustalarının eklenti yerlerine son halini vermek için kullandıkları keskiye benzer oluklu bir alet making-iron i.
Dyeing
renk vermek için kullanılan kırmızımsı yumuşak bir kil türü bolus i.
renk vermek için kullanılan kırmızımsı yumuşak bir kil türü bole i.
(boyaya) gölge vermek için başka boyalar eklemek top f.
Aeronautic
kuyruğun tamamının uçağa yön vermek için hareket ettirilebildiği kuyruk tipi all-flying tail i.
Marine
ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca wind catcher i.
ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca windcatcher i.
hem karada hem denizde hizmet vermek için eğitilmiş taburlara mensup askerler marines i.
Petrol
su altı araştırmalarında kullanılan uzaktan kumandalı mini denizaltılara ve açık deniz platform ve su altı yapılara dalış yaparak tamir bakım işlerini yapan dalgıçlara hizmet vermek için açılan su altı deliği moonpool i.
Mining
sondaj yapan uzaktan kumandalı mini denizaltılara ve bakım işlerini yapan dalgıçlara hizmet vermek için açılan su altı deliği moon pool i.
Medical
vücuttan sıvı almak veya vücuda sıvı vermek için kullanılan tüp veya boru cannula i.
vücuttan sıvı almak veya vücuda sıvı vermek için kullanılan tüp veya boru canula i.
vücuttan sıvı almak veya vücuda sıvı vermek için kullanılan tüp veya boru canular i.
sıvı vermek ya da çıkarmak için vücuda yerleştirilen boru canula i.
oksijen vermek için burun ve yutaktan soluk borusu içine sokulan tüp nasotracheal tube i.
ilacın iyonlarını dokulara vermek için bölgesel elektrik akımının kullanımı ionic medication i.
ilacın iyonlarını dokulara vermek için bölgesel elektrik akımının kullanımı iontotherapy i.
(hastalığın seyrine, şiddetine karar vermek için) hastayı değerlendirmek stage f.
Dentistry
diş etleriyle birleşme yerindeki taraklı görünümü vermek için takma diş tabanında yapılan tasarım festoon i.
Food Engineering
biraya sarhoş etme özelliği vermek için cocculus indicus'tan elde edilen bir ilaç hard multum i.
Gastronomy
içeceğe veya yemeğe tat vermek için eklenen az miktarda içki lacing i.
Chemistry
alıcı madde ile kombinasyon için (elektron, atom) vermek donate f.
Biochemistry
hayvan yemlerine renk vermek için ve antioksidan besin takviyesi olarak kullanılan kırmızı karotenoid pigment canthaxanthin i.
istenen etkiyi meydana getirmek veya istenen nitelikleri vermek için proses sırasında eklenen madde modifier i.
Botanic
kahveye tat vermek için kullanılan kurutulmuş hindiba kökü chicory i.
Agriculture
ağaçlara ve çalılara koni şekli vermek için uygulanan bir yöntem quenouille training i.
çimlenmeye yardım etmek için tohumun dış tabakalarına zarar vermek chit [dialect] f.
Fishery
ince uskumru etine dekoratif bir görünüm vermek için iki yanında katlar oluşturmaya yarayan bir alet mackerel plow i.
Education
çocuklara tuvalet eğitimi vermek için klozet üstüne yerleştirilen küçük oturak training seat i.
daimi kilise ayrıcalıkları olmayan çocuklara dini eğitim vermek için kurulmuş okul mission school i.
(birleşik krallık'ta) gençlere macera eğitimi vermek için tasarlanmış bir programın markası outward bound® i.
(diploma için) denklik tanımak/vermek nostrificate f.
Literature
eğlendirmek, güldürmek veya keyif vermek için yazılan şiir light verse i.
Religious
vaaz vermek için gezen metodist vaiz rounder i.
Military
bina veya gemileri ateşe vermek için kızdırılmış gülle hot shot i.
pruvasında düşman gemilerine zarar vermek için çıkıntı bulunan savaş gemisi beak i.
geceleri işaret vermek için kullanılan uzun saplı meşale flying torch i.
Hunting
aerodinamik biçimini vermek için merminin baş kısmına yerleştirilen hafif metal kapak windshield i.
av köpeklerine işaret vermek ya da onları geri çağırmak için düdük çalmak recheat f.
Sport
(kayak yaparken) dönüş için ağırlığını diğer yöne vermek unweight f.
(yalnızca tek ucunun karla temas etmesi için) kayak ağırlığını öne veya arkaya vermek butter f.
Baseball
koşucu üçüncü kaledeyken vurucunun koşucunun kaleye ulaşmasına izin vermek için yavaş bir vuruş yaparak uyguladığı taktik squeeze play i.
Card
(kağıt çekme veya koz kararı vermek için) kartları iki veya daha fazla bölüme ayırmak cut f.
Music
boru (askerlere işaret vermek için kullanılan çalgı) bugle i.
Cinema
ilgili dönemin havasını vermek için film veya belgeselde kullanılan arşiv filmi compilation film i.
fotoğraf etkisi vermek için tekrarlanan film karesi freeze-frame i.
Photography
vinyet efekti vermek veya hassas yüzeyi kısmen örtmek için kullanılan bir tür tasarım mask i.
doğal renklerde bir fotoğraf etkisi vermek için çok hafif bir baskının vernikle yarı saydam hale getirilip arkası renklendirilmiş daha koyu renkli bir baskı üzerine koyulmasıyla elde edilen bir resim hellenotype i.
Archaic
(parça veya özelliği) bütüne zarar vermek için ortadan kaldırmak derogate f.
(ceza için) önceden hüküm vermek predoom f.
Slang
eşcinsel bir erkeğe onun öyle olmadığı izlenimini vermek için eşlik eden kadın beard i.
kederine son vermek için intihar etme dutch act i.
kederine son vermek için intihar etme the dutch cure i.
kişisel çıkar için ele vermek sell out f.
para için prensiplerinden taviz vermek whore out f.
para için kendinden taviz vermek whore out f.
çıkarı için ilkelerinden taviz vermek whore f.
(bir şeyi yapmak) için her şeyini vermek give (one's) left nut to (do something) f.
kural ihlali için ihtar vermek gig f.
kural ihlali için hafif ceza vermek gig f.