|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
gelecekte olacak şey |
future i.
|
|
2 |
Genel |
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ |
baby fat i.
|
|
3 |
Genel |
birbirine yakın olacak veya birbiri içine sığacak şekilde yerleştirilmiş bir grup nesne |
nest i.
|
|
4 |
Genel |
(video oyunlarında) çok oyunculu bölümlerde oyuna dahil olacak uygun oyuncuların konumlandırılması |
matchmaking i.
|
|
5 |
Genel |
bir düzleme dağılmış belirli sayıdaki noktanın veya cismin her birine uzaklığının toplamı minimum olacak şekilde yerleştirilmiş nokta |
median point i.
|
|
6 |
Genel |
geri dönülemez durumlara neden olacak sınır |
rubicon i.
|
|
7 |
Genel |
(yakında ölüp kargalara leş olacak) bir deri bir kemik at |
crow-bait i.
|
|
8 |
Genel |
gün içinde gerekli olacak eşyaların taşındığı küçük bir sırt çantası |
daysack i.
|
|
9 |
Genel |
kadınları giysilerine birden fazla olacak şekilde taktığı süs iğnesi |
scatter pin i.
|
|
10 |
Genel |
gelecekte var olacak insan |
superman i.
|
|
11 |
Genel |
(golfte) deliğe par sayısından bir fazla olacak şekilde yapılan skor |
bogey i.
|
|
12 |
Genel |
yarın olacak olmak |
be due tomorrow f.
|
|
13 |
Genel |
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlamak |
ruggedize f.
|
|
14 |
Genel |
her iki yanında olacak şekilde iki koldan eşlik etmek |
flank f.
|
|
15 |
Genel |
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlamak |
ruggedise f.
|
|
|
16 |
Genel |
kendi çıkarına olacak şekilde davranmak |
trim f.
|
|
17 |
Genel |
ışığın aralıklı olarak hızla parlamasına sebep olacak ani hareketler yapmak |
glance f.
|
|
18 |
Genel |
… olacak gibi durmak |
rine [dialect] [uk] f.
|
|
19 |
Genel |
kendi çıkarına olacak şekilde davranmak |
hedge f.
|
|
20 |
Genel |
hataya sebep olacak şekilde aşırı düzeltmek |
overcorrect f.
|
|
21 |
Genel |
(ayrı ürünleri) tek ünite olacak şekilde beraber gruplamak |
package f.
|
|
22 |
Genel |
rakip olacak kadar iyi olmak |
rival f.
|
|
23 |
Genel |
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış |
ruggedized s.
|
|
24 |
Genel |
yakında olacak |
imminent s.
|
|
25 |
Genel |
ha oldu ha olacak |
at hand s.
|
|
26 |
Genel |
ha oldu ha olacak |
close at hand s.
|
|
27 |
Genel |
ha oldu ha olacak |
very near s.
|
|
28 |
Genel |
yakında olacak olan |
approaching s.
|
|
29 |
Genel |
sert şartlara dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış |
ruggedised s.
|
|
30 |
Genel |
yasal kovuşturmaya neden olacak |
actionable s.
|
|
31 |
Genel |
sırayla gömülü olacak şekilde kakmalı (mücevher) |
channel-set s.
|
|
32 |
Genel |
ayaklar zemine yakın olacak şekilde dans eden |
terre à terre s.
|
|
33 |
Genel |
iki kolu veya tepe noktası olacak şekilde çatallanmış |
biforked s.
|
|
34 |
Genel |
bilge olacak kadar yaşlı (kimse) |
wise in years s.
|
|
35 |
Genel |
moda olacak kadar sıradan |
obligatory s.
|
|
|
36 |
Genel |
gelecekte belirli bir pozisyonda olacak |
in line s.
|
|
37 |
Genel |
doğuştan olacak şekilde şartlandırılmış |
instinctive s.
|
|
38 |
Genel |
dışa doğru olacak şekilde bağlı |
outward-bound s.
|
|
39 |
Genel |
genel formu sfenoid olacak şekilde simetrik (diad simetri eksenli monoklinik kristal) |
sphenoidal s.
|
|
40 |
Genel |
aynı mesafede olacak şekilde |
equidistantly zf.
|
|
41 |
Genel |
osmotik basınçları eşit olacak şekilde |
isosmotically zf.
|
|
42 |
Genel |
öforiyle ilgili olacak şekilde |
euphorically zf.
|
|
43 |
Genel |
örnek olacak şekilde |
exemplarily zf.
|
|
44 |
Genel |
eşit uzaklıkta olacak şekilde |
equidistantly zf.
|
|
45 |
Genel |
ikilik notalardan daha küçük entervallere ait olacak şekilde |
enharmonically zf.
|
|
46 |
Genel |
uçta olacak biçimde |
distally zf.
|
|
47 |
Genel |
ha oldu ha olacak |
very close zf.
|
|
48 |
Genel |
aşağı doğru olacak şekilde |
downwardly zf.
|
|
49 |
Genel |
aşağı yönlü olacak şekilde |
downwardly zf.
|
|
50 |
Genel |
uygun olacak şekilde |
properly zf.
|
|
51 |
Genel |
uygun olacak şekilde |
suitably zf.
|
|
52 |
Genel |
uygun olacak şekilde |
accommodately zf.
|
|
53 |
Genel |
art arda olacak şekilde |
tandemwise zf.
|
|
54 |
Genel |
on kat olacak şekilde |
tenfold zf.
|
|
55 |
Genel |
gerilimle ilgili olacak şekilde |
tensionally zf.
|
|
56 |
Genel |
geçiş olacak şekilde |
transitionally zf.
|
|
57 |
Genel |
üç köşeli olacak şekilde |
trigonally zf.
|
|
58 |
Genel |
üç köşeli olacak şekilde |
triquetrously zf.
|
|
59 |
Genel |
yardımcı olacak şekilde |
assistantly zf.
|
|
60 |
Genel |
gerekli miktardan az olacak şekilde |
under zf.
|
|
61 |
Genel |
gerekli dereceden az olacak şekilde |
under zf.
|
|
62 |
Genel |
yarısı olacak şekilde |
halfendeale zf.
|
|
63 |
Genel |
ilaçlarla ilişkili olacak şekilde |
medicamentally zf.
|
|
64 |
Genel |
binde bir olacak şekilde |
millesimally zf.
|
|
65 |
Genel |
engel olacak şekilde |
hinderingly zf.
|
|
66 |
Genel |
ani ve şiddetli bir faaliyette olacak şekilde |
off zf.
|
|
67 |
Genel |
ani ve gürültülü bir faaliyette olacak şekilde |
off zf.
|
|
68 |
Genel |
daha az olacak şekilde |
off zf.
|
|
69 |
Genel |
işten uzakta olacak şekilde |
off zf.
|
|
70 |
Genel |
özel hayatta olacak şekilde |
off-camera zf.
|
|
71 |
Genel |
faydalı olacak şekilde |
opportunely zf.
|
|
72 |
Genel |
(kalkanın) sağ tarafında olacak şekilde |
dexterwise zf.
|
|
73 |
Genel |
suç ortağı olacak şekilde |
complicitly zf.
|
|
74 |
Genel |
aynı daire içinde olacak şekilde |
concyclically zf.
|
|
75 |
Genel |
sonu felaket olacak şekilde |
fatally zf.
|
|
|
76 |
Genel |
iç yapıda olacak şekilde |
internally zf.
|
|
77 |
Genel |
iç işleyişe ait olacak şekilde |
internally zf.
|
|
78 |
Genel |
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde |
in saltire zf.
|
|
79 |
Genel |
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde |
saltirewise zf.
|
|
80 |
Genel |
(armacılıkta) haç kollarında olacak şekilde |
saltireways zf.
|
|
81 |
Genel |
kalın olacak şekilde |
thick zf.
|
|
Phrasals |
|
82 |
Öbek Fiiller |
her bir bölümün alanı bir öncekinden küçük olacak şekilde biçimlendirmek |
draw in f.
|
|
83 |
Öbek Fiiller |
(birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek |
offer for (one) to (do something) f.
|
|
84 |
Öbek Fiiller |
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak |
pile on f.
|
|
85 |
Öbek Fiiller |
birinin zararına olacak şeyler, deliller toplamak |
pile onto f.
|
|
86 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birine/bir şeye karşı olacak şekilde yönlendirmek |
weight something against someone or something f.
|
|
87 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde işlemek |
weight something against someone or something f.
|
|
88 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi birinin/bir şeyin aleyhinde olacak şekilde yapmak |
weight something against someone or something f.
|
|
89 |
Öbek Fiiller |
bir şeyin birinin/bir şeyin aleyhinde olacak tarafına ağırlık vermek |
weight something against someone or something f.
|
|
90 |
Öbek Fiiller |
bir şeye birinin/bir şeyin aleyhinde olacak açısından bakmak |
weight something against someone or something f.
|
|
91 |
Öbek Fiiller |
… olacak şekilde tasarlamak/düzenlemek/değiştirmek |
gear toward f.
|
|
92 |
Öbek Fiiller |
… olacak şekilde tasarlamak/düzenlemek/değiştirmek |
gear to f.
|
|
93 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) öncesinde olacak şekilde ayarlamak |
put (someone or something) ahead of (someone or something) f.
|
|
94 |
Öbek Fiiller |
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) öncesinde olacak şekilde ayarlamak |
put (someone or something) in front of (someone or something) f.
|
|
Phrases |
|
95 |
İfadeler |
olacak iş mi bu! |
that would never do! expr.
|
|
96 |
İfadeler |
olacak iş değil! |
that would never do! expr.
|
|
97 |
İfadeler |
olacak iş mi bu! |
it would never do! expr.
|
|
98 |
İfadeler |
olacak iş değil! |
it would never do! expr.
|
|
99 |
İfadeler |
olacak iş mi bu! |
it will never do! expr.
|
|
100 |
İfadeler |
olacak iş değil! |
it will never do! expr.
|
|
101 |
İfadeler |
olacak iş mi bu! |
that will never do! expr.
|
|
102 |
İfadeler |
olacak iş değil! |
that will never do! expr.
|
|
103 |
İfadeler |
(birine veya bir şeye) ne olacak |
what will become of (someone or something) expr.
|
|
104 |
İfadeler |
(birine veya bir şeye) sonu ne olacak |
what will become of (someone or something) expr.
|
|
105 |
İfadeler |
uç, uç böceğim, yarın düğün olacak, annem sana terlik pabuç alacak |
ladybug, ladybug, fly away home expr.
|
|
106 |
İfadeler |
peki çocuklar ne olacak? |
think of the children expr.
|
|
107 |
İfadeler |
olacak iş değil ya |
contrary to all reason expr.
|
|
108 |
İfadeler |
derhal/hemen olacak |
no sooner said than done expr.
|
|
109 |
İfadeler |
her biri sesi ayrı ayrı olacak şekilde |
on sound-by-sound basis expr.
|
|
110 |
İfadeler |
olacak olur |
things do occur expr.
|
|
111 |
İfadeler |
olacak dua var olmayacak dua var |
not all prayers are answered expr.
|
|
112 |
İfadeler |
şimdi ne olacak? |
where do we go from here? expr.
|
|
113 |
İfadeler |
(birine) pahalıya mal olacak |
it/that will cost (one) expr.
|
|
114 |
İfadeler |
bunun bir bedeli olacak |
it/that will cost (one) expr.
|
|
115 |
İfadeler |
tuzlu olacak |
it/that will cost (one) expr.
|
|
116 |
İfadeler |
(birine) pahalıya mal olacak |
it/that will cost (one) expr.
|
|
117 |
İfadeler |
bunun bir bedeli olacak |
it/that will cost (one) expr.
|
|
118 |
İfadeler |
bunun bir bedeli olacak |
it will cost you expr.
|
|
119 |
İfadeler |
tuzlu olacak |
it will cost you expr.
|
|
120 |
İfadeler |
güneş gökyüzünü kızıla boyarsa, yarın hava güzel olacak demektir |
red sky at night, shepherd's delight expr.
|
|
121 |
İfadeler |
olacak gibi |
as to be expr.
|
|
122 |
İfadeler |
ha oldu ha olacak |
close to hand expr.
|
|
Proverb |
|
123 |
Atasözü |
oldu olacak kırıldı nacak |
it's no use crying over spilt milk
|
|
124 |
Atasözü |
bir aksilik sonradan olacak daha büyük bir problemi engelleyebilir |
a stumble may prevent a fall
|
|
125 |
Atasözü |
gökyüzü açıksa don olacak demektir |
clear moon, frost soon
|
|
Colloquial |
|
126 |
Konuşma Dili |
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir hareket |
hollywood moment i.
|
|
127 |
Konuşma Dili |
filmlerde olacak kadar etkileyici/duygusal bir an |
hollywood moment i.
|
|
128 |
Konuşma Dili |
(bir şey) şüphesiz ki olacak |
there's no question of (something) i.
|
|
129 |
Konuşma Dili |
(bir şey) kesin olacak |
there's no question of (something) i.
|
|
130 |
Konuşma Dili |
gelecekte olacak olayları tahmin eden kimse |
prophet i.
|
|
131 |
Konuşma Dili |
olacak bir sonraki kötü şeyi beklemek |
wait for the next bad thing to happen f.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
(kendine) zararı olacak bir davranışta bulunmak |
do (oneself) no favors f.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
ayarlamaları/düzenlemeleri (bir şey) olacak şekilde yapmak |
work things so (that) (something is the case) f.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
olacak iş/şey değil |
be on f.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
çakırkeyif olacak kadar içmek |
have a few f.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
(bir şey) olacak gibi olmak |
look like (something) f.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
(topa) sayı olacak şekilde vurmak |
sink f.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
sayı olacak atış yapmak |
sink f.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
yazılı/baskılı tarafı görünür olacak şekilde |
face out s.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
famous for 15 minutes s.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
famous for fifteen minutes s.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
her şey çok güzel olacak |
she'll be right, mate [australia] expr.
|
|
143 |
Konuşma Dili |
her şey çok güzel olacak |
she’ll be right [australia] expr.
|
|
144 |
Konuşma Dili |
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) |
the betting (line) is (that) expr.
|
|
145 |
Konuşma Dili |
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) |
the betting is that expr.
|
|
146 |
Konuşma Dili |
bana göre/muhtemelen (bir şey olacak veya durum şöyle) |
the betting is (that) expr.
|
|
147 |
Konuşma Dili |
bekle/dur bak ne olacak! |
just you wait! expr.
|
|
148 |
Konuşma Dili |
bundan sonra da böyle olacak |
so it has been expr.
|
|
149 |
Konuşma Dili |
bundan sonra da böyle olacak |
and so it shall be expr.
|
|
150 |
Konuşma Dili |
ha oldu ha olacak |
in the offing expr.
|
|
151 |
Konuşma Dili |
ha oldu ha olacak |
about to happen expr.
|
|
152 |
Konuşma Dili |
güzel olacak |
that will do nicely expr.
|
|
153 |
Konuşma Dili |
ihtiyacın olacak şeyleri getir |
bring things that you will need expr.
|
|
154 |
Konuşma Dili |
olacak iş mi? |
are you kidding me? expr.
|
|
155 |
Konuşma Dili |
o da bir şey mi; ne olacak yani |
big deal expr.
|
|
156 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil |
not done expr.
|
|
157 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil |
not done expr.
|
|
158 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil! |
on earth expr.
|
|
159 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil |
you are something else (again) expr.
|
|
160 |
Konuşma Dili |
buna çok gıcık olacak |
(he, she) won't thank you for (something) expr.
|
|
161 |
Konuşma Dili |
oldu olacak nefes de almayayım |
excuse me for breathing! expr.
|
|
162 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlülük (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
15 minutes of fame expr.
|
|
163 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil! |
give me a break! expr.
|
|
164 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil! |
gimme a break! expr.
|
|
165 |
Konuşma Dili |
olacak iş mi bu |
it/that won't do expr.
|
|
166 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil |
it/that won't do expr.
|
|
167 |
Konuşma Dili |
olacak iş mi bu |
it/that (just) won’t do expr.
|
|
168 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil |
it/that (just) won’t do expr.
|
|
169 |
Konuşma Dili |
evet, yapacağım, ne olacak? |
so what if I do? expr.
|
|
170 |
Konuşma Dili |
yaptım diyelim, ne olacak? |
so what if I do? expr.
|
|
171 |
Konuşma Dili |
evet, yapacağım, ne olacak? |
what if I do? expr.
|
|
172 |
Konuşma Dili |
yaptım diyelim, ne olacak? |
what if I do? expr.
|
|
173 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil! |
deary me! expr.
|
|
174 |
Konuşma Dili |
(biri) yaptığına pişman olacak |
(someone) will be sorry expr.
|
|
175 |
Konuşma Dili |
(biri) pişman olacak |
(someone) will be sorry expr.
|
|
176 |
Konuşma Dili |
son kertede her şey güzel olacak |
it'll be all right on the night expr.
|
|
177 |
Konuşma Dili |
günün sonunda her şey iyi olacak |
it'll be all right on the night expr.
|
|
178 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil |
(are) you kidding (me)? expr.
|
|
179 |
Konuşma Dili |
(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) olacak yaşta |
(one) could be (someone's) (parent/grandparent) expr.
|
|
180 |
Konuşma Dili |
(bir şey) kendiliğinden mi/kendi kendine mi olacak? |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
|
181 |
Konuşma Dili |
peki, yapmazsam ne olacak? |
and (what) if I don't? expr.
|
|
182 |
Konuşma Dili |
her şey güzel olacak |
everything will be ok expr.
|
|
183 |
Konuşma Dili |
her şey iyi olacak |
everything will be ok expr.
|
|
184 |
Konuşma Dili |
her şey güzel olacak |
everything's going to be okay expr.
|
|
185 |
Konuşma Dili |
her şey iyi olacak |
everything's going to be okay expr.
|
|
186 |
Konuşma Dili |
her şey güzel olacak |
egbok (everything's going to be okay) expr.
|
|
187 |
Konuşma Dili |
her şey iyi olacak |
egbok (everything's going to be okay) expr.
|
|
188 |
Konuşma Dili |
çok gıcık olacak |
he/she won't thank you for something expr.
|
|
189 |
Konuşma Dili |
şöyle yapsam daha iyi (olacak) |
in case you were wondering expr.
|
|
190 |
Konuşma Dili |
birine referans olacak bir şey |
it speaks well for expr.
|
|
191 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
pardon me for doing something expr.
|
|
192 |
Konuşma Dili |
bu (birine bir şey yapması/yapmaması) için ders olsun/olacak |
that'll teach (one) ((not) to do something) expr.
|
|
193 |
Konuşma Dili |
ya çocuklar ne olacak? |
what about the children? expr.
|
|
194 |
Konuşma Dili |
ne olacaksa olacak |
whatever happens, happens expr.
|
|
195 |
Konuşma Dili |
bundan (birinin) çıkarı ne olacak? |
what's in it for (one)? expr.
|
|
196 |
Konuşma Dili |
bilsen/bileceksin de ne olacak? |
what's to know? expr.
|
|
197 |
Konuşma Dili |
(bir şey yapmanın) ne zararı olacak ki? |
would it hurt to (do something)? expr.
|
|
198 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil |
would you believe (it) expr.
|
|
199 |
Konuşma Dili |
emin ol ki (bir şey olacak/bir şey öyle) |
you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
|
|
200 |
Konuşma Dili |
kesinlikle (bir şey olacak/bir şey öyle) |
you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
|
|
201 |
Konuşma Dili |
hiç şüphen olmasın ki (bir şey olacak/bir şey öyle) |
you can bet the farm that (something will happen or is the case) expr.
|
|
202 |
Konuşma Dili |
bize ne olacak? |
what is going to become of us? expr.
|
|
203 |
Konuşma Dili |
bize ne olacak? |
what's going to happen to us? expr.
|
|
204 |
Konuşma Dili |
bize ne olacak? |
what's gonna happen to us? expr.
|
|
205 |
Konuşma Dili |
bize ne olacak? |
what will happen to us? expr.
|
|
206 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
(well,) pardon me for breathing! exclam.
|
|
207 |
Konuşma Dili |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari)! |
(well,) pardon me for living! exclam.
|
|
208 |
Konuşma Dili |
fiyatı ne olacak/olur? |
how much will it be? exclam.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
ne kadara mal olacak/olur? |
how much will it be? exclam.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
o nasıl olacak? |
how so? exclam.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
olacak iş mi? |
say what? exclam.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
olacak şey değil |
say what? exclam.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
olacak iş değil! |
dear me! exclam.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
her şey güzel olacak |
egbok (everything is going to be ok) kısalt.
|
|
Idioms |
|
215 |
Deyim |
iki taraf arasında üçüncü tarafın lehine olacak şekilde yapılan her türlü çıkar anlaşması |
sweetheart contract i.
|
|
216 |
Deyim |
adam olacak çocuk |
whiz-kid i.
|
|
217 |
Deyim |
adam olacak çocuk |
whizz-kid i.
|
|
218 |
Deyim |
adam olacak çocuk |
ball of fire i.
|
|
219 |
Deyim |
adam olacak çocuk |
go-getter i.
|
|
220 |
Deyim |
gelecekte olacak olaylar |
coming events i.
|
|
221 |
Deyim |
olacak şeylerin işareti |
harbinger of things to come i.
|
|
222 |
Deyim |
olacak şeylerin işareti |
sign of things to come i.
|
|
223 |
Deyim |
olacak şeylerin işareti |
portent of things to come i.
|
|
224 |
Deyim |
olacak şeylerin habercisi |
portent of things to come i.
|
|
225 |
Deyim |
olacak olaylar |
coming events i.
|
|
226 |
Deyim |
olacak şeylerin habercisi |
sign of things to come i.
|
|
227 |
Deyim |
olacak şeylerin habercisi |
harbinger of things to come i.
|
|
228 |
Deyim |
tartışmaya/kavgaya neden olacak sözler |
them's fighting words i.
|
|
229 |
Deyim |
birinin topa/eleştiri yağmuruna tutulmasına neden olacak iş/dava |
hospital pass i.
|
|
230 |
Deyim |
birinin linç edilmesine neden olacak iş/dava |
hospital pass i.
|
|
231 |
Deyim |
olayların bir tarafın yararına olacak şekilde yön değiştirmesi |
turn of the tide i.
|
|
232 |
Deyim |
olayların bir tarafın yararına olacak şekilde yön değiştirmesi |
turning of the tide i.
|
|
233 |
Deyim |
(bir şey olacak) hissi |
feeling (that something is the case) i.
|
|
234 |
Deyim |
olacak şeylerin bir habercisi |
a harbinger of things to come i.
|
|
235 |
Deyim |
gelecekte popüler olacak şeylerin bir işareti/habercisi |
a portent of things to come i.
|
|
236 |
Deyim |
olacak şeylerin habercisi |
a portent of things to come i.
|
|
237 |
Deyim |
olacak şeylerin işareti |
a sign of things to come [cliché] i.
|
|
238 |
Deyim |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war i.
|
|
239 |
Deyim |
iki kişi arasında düşmanlığa neden olacak hareket/davranış |
an act of war i.
|
|
240 |
Deyim |
tartışmaya/kavgaya neden olacak sözler |
fighting words i.
|
|
241 |
Deyim |
düelloya neden olacak kadar sert çekişme |
pistols at dawn i.
|
|
242 |
Deyim |
(bir konuda) yanında olacak/güç verecek tanrılar |
the (some kind of) gods i.
|
|
243 |
Deyim |
gerçekte olan veya olacak/olması beklenen |
the score i.
|
|
244 |
Deyim |
olacak/yapacak gibi görünmek |
look (all) set (to do something) f.
|
|
245 |
Deyim |
olacak/yapacak gibi görünmek |
be(all) set (for something) f.
|
|
246 |
Deyim |
olacak/yapacak gibi görünmek |
be(all) set (to do something) f.
|
|
247 |
Deyim |
(birine) yardımcı olacak/nazik bir şekilde davranmak |
do all right by (one) f.
|
|
248 |
Deyim |
çok uzun süre/seneler sonra olacak olmak |
be light years away f.
|
|
249 |
Deyim |
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek |
see the handwriting on the wall f.
|
|
250 |
Deyim |
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek |
read the handwriting on the wall f.
|
|
251 |
Deyim |
gelecekte olacak can sıkıcı bir olayı görmek |
see the writing on the wall f.
|
|
252 |
Deyim |
(sonu kötü olacak bir şeyin yapılmasını) göze alamamak |
can ill afford f.
|
|
253 |
Deyim |
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak |
be better off dead f.
|
|
254 |
Deyim |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the cards in the favor of (someone or something) f.
|
|
255 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the cards in the favor of (someone or something) f.
|
|
256 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the cards in the favor of (someone or something) f.
|
|
257 |
Deyim |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the deck in the favor of (someone or something) f.
|
|
258 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck in the favor of (someone or something) f.
|
|
259 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck in the favor of (someone or something) f.
|
|
260 |
Deyim |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the odds in (someone's or something's) favor f.
|
|
261 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in (someone's or something's) favor f.
|
|
262 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in (someone's or something's) favor f.
|
|
263 |
Deyim |
durumu sadece (birine/bir şeye) göre olacak şekilde ayarlamak |
stack the odds in the favor of (someone or something) f.
|
|
264 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) lehine olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in the favor of (someone or something) f.
|
|
265 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) yararına olacak şekilde düzenlemek |
stack the odds in the favor of (someone or something) f.
|
|
266 |
Deyim |
birinin zararına olacak kadar yardım etmek |
be spoon-fed f.
|
|
267 |
Deyim |
bir şeyin başlangıç dönemini yoğun olacak ve giderek yoğunluğu azalacak şekilde planlamak |
front load f.
|
|
268 |
Deyim |
kuralları birinin yararına olacak şekilde değiştirmek |
move the goal line [uk] f.
|
|
269 |
Deyim |
kuralları başkalarının başarılı olmasına engel olacak şekilde değiştirmek |
move the goal line [uk] f.
|
|
270 |
Deyim |
(birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak |
drive (someone) to an early grave f.
|
|
271 |
Deyim |
yanında destek olacak (biri/bir şey) olmak |
have (someone or something) on (one's) side f.
|
|
272 |
Deyim |
(birinin/bir şeyin) zararına olacak şekilde başarılı olmak |
gain ground on (someone or something) f.
|
|
273 |
Deyim |
yararlı, uygun, başarılı olacak kişiyi/şeyi seçmek |
pick a winner f.
|
|
274 |
Deyim |
(bir şey olacak) gibi görünmek |
look (all) set (to do something) f.
|
|
275 |
Deyim |
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak |
be within sight f.
|
|
276 |
Deyim |
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak |
be in sight f.
|
|
277 |
Deyim |
hava iyi olacak gibi durmak/görünmek |
be set fair [uk] f.
|
|
278 |
Deyim |
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak |
dig (oneself) an early grave f.
|
|
279 |
Deyim |
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak |
drive (oneself) to an early grave f.
|
|
280 |
Deyim |
kesin (bir şey olacak/yapacak) olmak |
be bound to (be or do something) f.
|
|
281 |
Deyim |
muhakkak (bir şey olacak/yapacak) olmak |
be bound to (be or do something) f.
|
|
282 |
Deyim |
muhtemelen (bir şey olacak/yapacak) olmak |
be bound to (be or do something) f.
|
|
283 |
Deyim |
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak |
be in sight f.
|
|
284 |
Deyim |
çok yakında olacak/gerçekleşecek olmak |
be within sight f.
|
|
285 |
Deyim |
kendi lehine olacak şekilde çarpıtmak |
bend the truth f.
|
|
286 |
Deyim |
(birinin) kötülüğüne/zarar görmesine neden olacak şekilde davranmak |
do (one) a disservice f.
|
|
287 |
Deyim |
(birinin) yararına olacak şekilde ilerlemek |
go (someone's) way f.
|
|
288 |
Deyim |
durumu (başka birinin/bir şeyin) aleyhine olacak şekilde düzenlemek |
stack the deck (against) (someone or something) f.
|
|
289 |
Deyim |
bir daha toplanması zor olacak/uzun süre alacak şekilde dağılmış |
scattered from here to breakfast s.
|
|
290 |
Deyim |
(birinin) babası olacak yaşta |
old enough to be (one's) father s.
|
|
291 |
Deyim |
(birinin) annesi olacak yaşta |
old enough to be (one's) mother s.
|
|
292 |
Deyim |
annesi olacak yaşta |
old enough to be mother s.
|
|
293 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
on hand zf.
|
|
294 |
Deyim |
çok gıcık olacak |
(someone) is not going to thank you for (something) expr.
|
|
295 |
Deyim |
çok gıcık olacak |
(someone) won't thank you for (something) expr.
|
|
296 |
Deyim |
başa bela olacak şey |
the fat is in the fire expr.
|
|
297 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
be in the cards expr.
|
|
298 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
be on the cards expr.
|
|
299 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
on the cards expr.
|
|
300 |
Deyim |
fırtına olacak |
storm is brewing expr.
|
|
301 |
Deyim |
her şey iyi olacak |
she'll be apples expr.
|
|
302 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
(just) around the corner expr.
|
|
303 |
Deyim |
oldu olacak |
on the cards expr.
|
|
304 |
Deyim |
olacak gibi |
bid fair to expr.
|
|
305 |
Deyim |
olacak gibi görünen |
on the horizon expr.
|
|
306 |
Deyim |
oldu olacak |
in the cards expr.
|
|
307 |
Deyim |
ne yapsam hata oluyor (oldu olacak nefes de almayalım bari) |
pardon me for breathing expr.
|
|
308 |
Deyim |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
it's all over bar the shouting expr.
|
|
309 |
Deyim |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
all over but the shouting expr.
|
|
310 |
Deyim |
şöyle yapsam daha iyi (olacak) |
i'd just as leave do something expr.
|
|
311 |
Deyim |
sonucu artık belli olacak biçimde neredeyse bitmiş |
all over bar the shouting expr.
|
|
312 |
Deyim |
her şey çok güzel (olacak) |
the goose hangs high [old-fashioned] expr.
|
|
313 |
Deyim |
her şey çok cazip (olacak) |
the goose hangs high [old-fashioned] expr.
|
|
314 |
Deyim |
her şey çok keyifli (olacak) |
the goose hangs high [old-fashioned] expr.
|
|
315 |
Deyim |
bir şey olacak |
there's something in the wind expr.
|
|
316 |
Deyim |
çok yakında bir şey olacak |
there's something in the wind expr.
|
|
317 |
Deyim |
olacak gibi değil |
never in a month of sundays expr.
|
|
318 |
Deyim |
(birinin ebeveyni/büyük annesi veya dedesi) olacak yaşta |
(one) is old enough to be (someone's) (parent/grandparent) expr.
|
|
319 |
Deyim |
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak |
(someone or something) is going to be the death of (one) expr.
|
|
320 |
Deyim |
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden olacak |
(someone or something) is going to be the death of (one) expr.
|
|
321 |
Deyim |
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak |
(someone or something) will be the death of (one) expr.
|
|
322 |
Deyim |
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) elinden/yüzünden olacak |
(someone or something) will be the death of (one) expr.
|
|
323 |
Deyim |
(biri/bir şey birinin) sonu olacak |
will be the death of someone or something (yet) expr.
|
|
324 |
Deyim |
(biri/bir şey birinin) ölümüne sebep olacak |
will be the death of someone or something (yet) expr.
|
|
325 |
Deyim |
(birinin) ölümü (birinin/bir şeyin) yüzünden olacak |
will be the death of someone or something (yet) expr.
|
|
326 |
Deyim |
bir yönetici öldüğünde/düştüğünde bir şey olacak |
a heartbeat away from being (something) [cliché] expr.
|
|
327 |
Deyim |
ha oldu ha olacak |
(close/near) at hand expr.
|
|
328 |
Deyim |
olacak gibi değil |
beyond reach expr.
|
|
329 |
Deyim |
bu olacak iş değil |
it will never fly expr.
|
|
330 |
Deyim |
hayatta bir kez olacak bir durum |
once-in-a-lifetime situation expr.
|
|
331 |
Deyim |
deneyelim bakalım nasıl bir tepki olacak |
let's run it up the flagpole (and see who salutes) expr.
|
|
332 |
Deyim |
(birinin) çıkarına/yararına olacak bir şey |
something in it for (one) expr.
|
|
333 |
Deyim |
pek öyle olacak gibi değil |
that will be the day expr.
|
|
334 |
Deyim |
harika olacak |
that'll be the day! expr.
|
|
335 |
Deyim |
muhteşem bir gün olacak |
that'll be the day! expr.
|
|
336 |
Deyim |
işte o gün süper bir gün olacak |
that'll be the day! expr.
|
|
337 |
Deyim |
'-in ölümüne sebep olacak |
will be the death of expr.
|
|
338 |
Deyim |
'-in sonu olacak |
will be the death of expr.
|
|
339 |
Deyim |
(çok) başarılı olacak |
will go a long way expr.
|
|
Speaking |
|
340 |
Konuşma |
annen olacak kadın |
the woman that you call your mother i.
|
|
341 |
Konuşma |
annen olacak o kadın |
the woman that you call your mother i.
|
|
342 |
Konuşma |
her şey güzel olacak |
everything will be nice i.
|
|
343 |
Konuşma |
e ne olacak? |
so ünl.
|
|
344 |
Konuşma |
olacak şey değil |
it's incredible ünl.
|
|
345 |
Konuşma |
olacak (it will) anlamına gelen kaynaşmış sözcük |
twill expr.
|
|
346 |
Konuşma |
baban olacak herif |
the man that you call your father expr.
|
|
347 |
Konuşma |
bundan benim ne çıkarım olacak? |
what do I get out of it? expr.
|
|
348 |
Konuşma |
bir süreliğine izin alsam çok iyi olacak |
it's for the best that i take some time off expr.
|
|
349 |
Konuşma |
buna ihtiyacın olacak |
you'll need this expr.
|
|
350 |
Konuşma |
bu işte yardımınıza ihtiyacım olacak |
I'm going to need your help with this expr.
|
|
351 |
Konuşma |
burada mı yiyeceksiniz paket mi olacak? |
for here or to go? expr.
|
|
352 |
Konuşma |
bu sorun olacak |
that's gonna be a problem expr.
|
|
353 |
Konuşma |
bir bebeğim olacak |
I'm going to have a baby expr.
|
|
354 |
Konuşma |
bu gece dolunay olacak |
the moon is full tonight expr.
|
|
355 |
Konuşma |
baban olacak o herif |
the man that you call your father expr.
|
|
356 |
Konuşma |
benim bu işten çıkarım ne olacak |
what's in it for me expr.
|
|
357 |
Konuşma |
bu bizim küçük sırrımız olacak |
it'll be our little secret expr.
|
|
358 |
Konuşma |
benim çıkarım ne olacak |
what's in it for me expr.
|
|
359 |
Konuşma |
bundan benim çıkarım ne olacak? |
what's in it for me? expr.
|
|
360 |
Konuşma |
bu akşam msn'de olacak mısın? |
will you be on msn in the evening? expr.
|
|
361 |
Konuşma |
başarılı bir adam olacak |
he will amount to something expr.
|
|
362 |
Konuşma |
bundan benim çıkarım ne olacak? |
what do I get out of it? expr.
|
|
363 |
Konuşma |
beş dakikaya burada olacak |
he'll be here in five minutes expr.
|
|
364 |
Konuşma |
bilsen/bileceksin de ne olacak? |
what's there to know? expr.
|
|
365 |
Konuşma |
bana ne kadara mal olacak? |
how much will it cost me? expr.
|
|
366 |
Konuşma |
bana ne kadara mal olacak? |
what's it going to cost me? expr.
|
|
367 |
Konuşma |
çabuk olacak mı? |
will it be quick? expr.
|
|
368 |
Konuşma |
her şey güzel olacak |
everything is going to be okay expr.
|
|
369 |
Konuşma |
hava yarın nasıl olacak? |
what will the weather be like tomorrow? expr.
|
|
370 |
Konuşma |
gitsem iyi olacak |
I'd better go expr.
|
|
371 |
Konuşma |
gitsem iyi olacak |
I had better go expr.
|
|
372 |
Konuşma |
er ya da geç olacak |
it will happen sooner or later expr.
|
|
373 |
Konuşma |
harika olacak |
it will be great expr.
|
|
374 |
Konuşma |
hava yarın nasıl olacak? |
what's the weather like tomorrow? expr.
|
|
375 |
Konuşma |
hayatının sonuna kadar seninle birlikte olacak |
she/he will be with you for the rest of your life expr.
|
|
376 |
Konuşma |
her şey çok güzel olacak |
everything will be great expr.
|
|
377 |
Konuşma |
gecikme olacak |
there will be delay expr.
|
|
378 |
Konuşma |
istanbul'a ilk gidişin mi (olacak)? |
is this the first time you are going to istanbul? expr.
|
|
379 |
Konuşma |
o kocan olacak adam |
the man that you call your husband expr.
|
|
380 |
Konuşma |
oldu olacak |
there is no reason not to expr.
|
|
381 |
Konuşma |
olacak olan bu |
that's what's gonna happen expr.
|
|
382 |
Konuşma |
kötü şeyler olacak |
something bad is going to happen expr.
|
|
383 |
Konuşma |
ona uyumasına yardımcı olacak bir şey verdim |
I gave her something that will help her sleep expr.
|
|
384 |
Konuşma |
o kocan/baban/annen/karın olacak herif/kadın |
that low-lying/good-for-nothing/piece of worthless junk/shit who is supposed to be your husband/father/mother/wife expr.
|
|
385 |
Konuşma |
kısa bir süre bizimle olacak |
he will be with us shortly expr.
|
|
386 |
Konuşma |
o karın olacak kadın |
the woman that you call your wife expr.
|
|
387 |
Konuşma |
o benim karım olacak |
she's going to be my wife expr.
|
|
388 |
Konuşma |
o baban olacak herif |
the man that you call your father expr.
|
|
389 |
Konuşma |
oldu olacak kırıldı nacak |
it's no use crying over split milk expr.
|
|
390 |
Konuşma |
masanız birkaç dakika içinde hazır olacak |
your table will be ready in a few minutes expr.
|
|
391 |
Konuşma |
karın olacak kadın |
the woman that you call your wife expr.
|
|
392 |
Konuşma |
o zaman ne olacak peki? |
what happens then? expr.
|
|
393 |
Konuşma |
ölen üçüncü kişi olacak |
he'll be the third to die expr.
|
|
394 |
Konuşma |
o karın/baban/annen/kocan olacak herif/kadın |
that low-lying/good-for-nothing/piece of worthless junk/shit whom you call your husband/father/mother/wife expr.
|
|
395 |
Konuşma |
ne olacak ki yani |
so what expr.
|
|
396 |
Konuşma |
öğretmen on dakikaya burada olacak |
the teacher will be here in ten minutes expr.
|
|
397 |
Konuşma |
kocan olacak o adam |
the man that you call your husband expr.
|
|
398 |
Konuşma |
o annen olacak kadın |
the woman that you call your mother expr.
|
|
399 |
Konuşma |
kocan olacak adam |
the man that you call your husband expr.
|
|
400 |
Konuşma |
o olmayacak da kim olacak? |
if not him/her then who? expr.
|
|
401 |
Konuşma |
muhteşem olacak |
it will be great expr.
|
|
402 |
Konuşma |
o olmayacak da kim olacak? |
who else but him? expr.
|
|
403 |
Konuşma |
korkmana neden olacak bir şey yok |
you have no reason to be scared expr.
|
|
404 |
Konuşma |
olacak iş değil |
it's incredible expr.
|
|
405 |
Konuşma |
ne olacak yani |
so what expr.
|
|
406 |
Konuşma |
olacak gibi değil |
it's impossible expr.
|
|
407 |
Konuşma |
karın olacak o kadın |
the woman that you call your wife expr.
|
|
408 |
Konuşma |
sonun babanın sonu gibi olacak |
you'll end up like your father expr.
|
|
409 |
Konuşma |
şimdi ne olacak? |
what now? expr.
|
|
410 |
Konuşma |
rica etmiyorum öyle olacak diyorum |
I'm not asking you I’m telling you expr.
|
|
411 |
Konuşma |
sonun baban gibi olacak |
you'll end up like your father expr.
|
|
412 |
Konuşma |
sana bir sorum olacak |
let me ask you a question expr.
|
|
413 |
Konuşma |
şimdi ne olacak? |
what's gonna happen now? expr.
|
|
414 |
Konuşma |
size zahmet olacak |
if it isn't too much trouble expr.
|
|
415 |
Konuşma |
sence eğlenceli olacak mı? |
do you think it's going to be fun? expr.
|
|
416 |
Konuşma |
sipariş ne zaman kargo olacak? |
when will the order be shipped? expr.
|
|
417 |
Konuşma |
peki şimdi ne olacak? |
so what now? expr.
|
|
418 |
Konuşma |
sorun (olacak) görüyorum |
I see trouble ahead expr.
|
|
419 |
Konuşma |
size birkaç sorum olacak |
I got a few questions for you expr.
|
|
420 |
Konuşma |
rötar olacak |
there will be delay expr.
|
|
421 |
Konuşma |
sıradaki hamlemiz ne olacak? |
what's our next move? expr.
|
|
422 |
Konuşma |
şimdi ne olacak? |
what happens now? expr.
|
|
423 |
Konuşma |
teyzemin önümüzdeki ay bir bebeği olacak |
my aunt is going have a baby next month expr.
|
|
424 |
Konuşma |
yarın hava nasıl olacak? |
what will the weather be like tomorrow? expr.
|
|
425 |
Konuşma |
ya şimdi ne olacak? |
so what now? expr.
|
|
426 |
Konuşma |
yakın bir zamanda olacak gibi |
it appears to be imminent expr.
|
|
427 |
Konuşma |
yapmazsam ne olacak? |
what if i don't? expr.
|
|
428 |
Konuşma |
yarın hava nasıl olacak? |
what's the weather like tomorrow? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
429 |
Ticaret/Ekonomi |
aracın sahibi olacak olan çalışan adına işverenin kira ödemesi yaptığı araba satın alma sistemi |
novated lease i.
|
|
430 |
Ticaret/Ekonomi |
terazi kefelerinden birinde alıcının lehine olacak şekilde ağırlık fazlalığı |
turn of the scale i.
|
|
431 |
Ticaret/Ekonomi |
üretim veya satış miktarını maliyeti en düşük olacak biçimde belirleme |
economic lot size i.
|
|
432 |
Ticaret/Ekonomi |
üçüncü bir şahsa tevdi edilen ve ancak belirli şartların yerine gelmesi halinde geçerli olacak bir taahhütname |
escrow i.
|
|
433 |
Ticaret/Ekonomi |
tüm avrupa birliği ülkelerine uygun olacak şekilde tasarlanmış reklam |
euro-ad i.
|
|
434 |
Ticaret/Ekonomi |
faiz oranında veya faiz oranının altında olacak şekilde kredi geri ödemesi ayarlamak |
evergreen f.
|
|
435 |
Ticaret/Ekonomi |
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu müşterilerin olacak şekilde düzenlemek |
mutualize f.
|
|
436 |
Ticaret/Ekonomi |
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu çalışanların olacak şekilde düzenlemek |
mutualize f.
|
|
437 |
Ticaret/Ekonomi |
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu müşterilerin olacak şekilde düzenlemek |
mutualise f.
|
|
438 |
Ticaret/Ekonomi |
(ticari teşebbüsü) hisselerin çoğunluğu çalışanların olacak şekilde düzenlemek |
mutualise f.
|
|
439 |
Ticaret/Ekonomi |
(bir şeyi) son ürün ilk üründen daha düşük değerde olacak şekilde geri dönüştürmek |
downcycle f.
|
|
440 |
Ticaret/Ekonomi |
eşit önceliğe sahip olacak ve eşit şartlarda muamele görecek şekilde |
pari passu expr.
|
|
Law |
|
441 |
Hukuk |
davaya konu olacak bir şey olmaması |
no case to answer i.
|
|
442 |
Hukuk |
hükümleri gelecekte bir tarihte geçerli olacak olan kira sözleşmesi |
reversionary lease i.
|
|
443 |
Hukuk |
delil değeri şüpheli olacak şekilde eski |
ancient s.
|
|
Politics |
|
444 |
Siyasal |
füzyon olacak malzemesi doldurulmuş reaktör |
batch loaded reactor i.
|
|
Insurance |
|
445 |
Sigortacılık |
ölümü büyük kayba sebep olacak deneyimli çalışan için çıkarılan hayat sigortası poliçesi |
key-man assurance i.
|
|
446 |
Sigortacılık |
zarar halinde sorumlu olacak kişinin adını sigorta poliçesinin altına yazmak |
underwrite f.
|
|
Technical |
|
447 |
Teknik |
(kristalin) tam simetri oluşturabilmesi için gerekli dört düzleme sahip olacak şekilde kristalleşmesi |
tetartohedrism i.
|
|
448 |
Teknik |
80 veya 88 adet yüzü olacak şekilde kesilmiş mücevher |
twentieth-century cut i.
|
|
449 |
Teknik |
odak mesafesi farklı üç dalga boyu için aynı olacak şekilde yapılmış bir bileşik mercek |
apochromat lens i.
|
|
450 |
Teknik |
özellikle ahşap (veya taş) işlerinde, tahtayı boyuna kestikten sonra kesilen yüzeylerin karşılıklı ayna imgesi olacak şekilde birleştirilmesi |
book matching i.
|
|
451 |
Teknik |
ayakkabının iç tabanını ayak tabanının yüzey hatlarına yakın olacak şekilde biçimlendirmek |
caulk f.
|
|
452 |
Teknik |
merkezden çevreye olacak biçimde tasarlamak |
radialize f.
|
|
453 |
Teknik |
merkezden çevreye olacak biçimde tasarlamak |
radialise f.
|
|
454 |
Teknik |
(kiliseyi) nefi doğu-batı doğrultusunda olacak ve ana sunak doğuyu gösterecek şekilde inşa etmek |
orient f.
|
|
455 |
Teknik |
(karbondioksiti) büyük bir tepkimenin veya bileşiğin parçası olacak şekilde bağlamak veya absorbe etmek |
sequester f.
|
|
456 |
Teknik |
yarım küre biçimli tacı ve düz bir tabanı olacak şekilde kesilmiş (değerli taş) |
rose-cut s.
|
|
457 |
Teknik |
genel formu sfenoid olacak şekilde simetrisi olan (diad simetri eksenli monoklinik kristal) |
sphenoid s.
|
|
458 |
Teknik |
başka bir akışa zıt olacak şekilde |
countercurrent zf.
|
|
Computer |
|
459 |
Bilgisayar |
değiştirilmesi kolay olacak şekilde bloklar halindeki kod ve verilerle uğraşan (program) |
object-oriented s.
|
|
Mechanic |
|
460 |
Mekanik |
kullanılan tüm parçalar üç sıra halinde olacak şekilde perçinlemek |
triple-rivet f.
|
|
Textile |
|
461 |
Tekstil |
birçok bedene uygun olacak şekilde tasarlanmış (elbise) |
one-size-fits-all s.
|
|
462 |
Tekstil |
yünle tarafı cilde doğru olacak şekilde |
woolward [obsolete] adv
|
|
Architecture |
|
463 |
Mimarlık |
bir blokta dört daire olacak şekilde yerleşmiş yazlık dairelerden her biri |
cottage flat [uk] i.
|
|
Woodworking |
|
464 |
Ağaç İşleri |
yaş halkaları yüzeye dik olacak şekilde kütükten radyal olarak (odun) kesmek |
rift f.
|
|
Aeronautic |
|
465 |
Havacılık |
(uçak yüzeyini) katmanlı olacak şekilde üretmek veya tasarlamak |
laminarize f.
|
|
466 |
Havacılık |
(uçak yüzeyini) katmanlı olacak şekilde üretmek veya tasarlamak |
laminarise f.
|
|
467 |
Havacılık |
(uçağın metal parçalarını) elektriksel olarak birbirine bağlı olacak şekilde birleştirmek |
bond f.
|
|
468 |
Havacılık |
(pervane kanatlarını) uçuş eksenine paralel olacak şekilde döndürerek sürtünmeyi azaltmak |
feather f.
|
|
469 |
Havacılık |
motorun pervane kanatlarını uçuş eksenine paralel olacak şekilde döndürmek |
feather f.
|
|
Marine |
|
470 |
Denizcilik |
belirli bir ölçek ve projeksiyondan oluşan, standart deniz haritalarına yardımcı olacak şekilde tasarlanmış taslak çizelge |
nautical plotting chart i.
|
|
471 |
Denizcilik |
geminin rotasını rüzgarın estiği istikamette olacak şekilde değiştirmek |
bear away f.
|
|
472 |
Denizcilik |
çıpanın üzerine dik olacak şekilde vira etmek |
heave a cable short f.
|
|
473 |
Denizcilik |
yelkenlerin sallanmasına sebep olacak şekilde rüzgarda orsa etmek |
shake the sails f.
|
|
Medical |
|
474 |
Medikal |
(ileri yıllarda yok olacak olan) bebeğin vücundaki yağ |
puppy fat i.
|
|
475 |
Medikal |
kanda anormal derecede yüksek kalsiyum seviyesine neden olacak şekilde aşırı paratiroid salgılanması |
hyperparathyroidism i.
|
|
476 |
Medikal |
(kemikler) aradaki açı normalden büyük olacak şekilde uzamak |
hyperextend f.
|
|
Pathology |
|
477 |
Patoloji |
pnömokonyoza sebep olacak şekilde kil tozu soluma |
kaolinosis i.
|
|
Optics |
|
478 |
Optik |
astigmatsız olacak şekilde tasarlanmış lens veya lens sistemi |
anastigmat i.
|
|
Gastronomy |
|
479 |
Mutfak |
birayı ikinci kez fermente olacak şekilde yıllandırarak depolamak |
lager f.
|
|
Math |
|
480 |
Matematik |
birinci ve ikincinin toplamı ikinciyle, üçüncü ve dördüncünün toplamı ise dördüncüyle orantılı olacak şekilde oluşturulan bileşim |
composition of proportion i.
|
|
481 |
Matematik |
(diferansiyel denklemin değişkenlerini) bağımsız ve bağımlı değişkenlerin diferansiyelleri yalnızca bu değişkenlerin fonksiyonları olacak şekilde yazmak |
separate f.
|
|
482 |
Matematik |
beş katı olacak şekilde |
quintuply zf.
|
|
Geometry |
|
483 |
Geometri |
katı bir cismin veya sıvının belirli bir düzleme paralel olacak şekilde hareket etmesi |
two-dimensional motion i.
|
|
484 |
Geometri |
katı bir cismin veya sıvının belirli bir düzleme paralel olacak şekilde hareket etmesi |
uniplanar motion i.
|
|
485 |
Geometri |
şeklin iki parçasından büyük olanının küçüğe oranı ile toplamın büyük miktara oranı eşit olacak şekilde bölünmesi |
golden section i.
|
|
486 |
Geometri |
parçalar eşit olacak şekilde art arda temas ettirmek |
roll f.
|
|
487 |
Geometri |
karşılıklı parçaları benzer olacak şekilde çift yüzlü |
isobilateral s.
|
|
Logic |
|
488 |
Mantık |
başka bir önermeye ikisinden biri doğru olduğunda diğeri kesinlikle yanlış olacak şekilde bağlı olan önerme |
contradictory i.
|
|
Chemistry |
|
489 |
Kimya |
moleküler olarak kuyruk-başa olacak şekilde düzenli bir zincir bağ yapısında olan (polimer) |
regioregular i.
|
|
490 |
Kimya |
(kimyasal bileşen) her halkada en az iki atom ortak olacak şekilde iki halka halinde dizilmiş atomları olan |
bicyclical s.
|
|
491 |
Kimya |
180 derece döndürüldüğünde bir parçası diğerine paralel olacak şekilde ikiz yapısı olan |
hemitropal s.
|
|
492 |
Kimya |
ph değeri 7 olacak şekilde |
neutrally zf.
|
|
Biology |
|
493 |
Biyoloji |
virüs bilimi ile ilgili olacak şekilde |
virologically zf.
|
|
Astrology |
|
494 |
Astroloji |
dünyaya kıyasla iki gezegenin birbirinden 135 derece uzakta olacak şekilde açısı |
trioctile i.
|
|
Botanic |
|
495 |
Botanik |
üçü bir arada olacak şekilde yetişen çiçekler |
tern flowers i.
|
|
496 |
Botanik |
uçları üst üste binerek aşağı doğru eğik olacak şekilde katmerli |
obimbricate s.
|
|
Agriculture |
|
497 |
Tarım |
meyve sebze yetiştirmeyi topluluktaki herkesin yararına olacak bir sorumluluk olarak gören tarım topluluğu |
agrihood i.
|
|
Breeding |
|
498 |
Hayvancılık |
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü |
tennessee walker i.
|
|
499 |
Hayvancılık |
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü |
tennessee walking horse i.
|
|
500 |
Hayvancılık |
hızlı koşup, dayanıklı olacak şekilde eğitilmiş bir at türü |
plantation walking horse i.
|
|