separate - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

separate

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"separate" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 57 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
separate f. ayırmak
separate s. ayrı
separate f. ayrılmak
separate s. ayrık
General
separate i. ayırma işareti
separate f. ayrışmak
separate f. ayrıştırmak
separate f. tecrit etmek
separate f. kopmak
separate f. dağılmak
separate f. çıkmak
separate f. ayırt etmek
separate f. aralamak
separate f. ayrı yaşamak
separate f. ayrı tutmak
separate f. kaymağını almak
separate f. ayırmak
separate f. yolları ayırmak
separate f. yollarını ayırmak
separate f. mekana dağıtmak
separate f. zamana yaymak
separate f. dağıtmak
separate f. serpmek
separate s. münferit
separate s. ayırma
separate s. ayrılmış
separate s. ayrılma
separate s. bireysel
separate s. farklı
separate s. müstakil
separate s. ferdi
separate s. ayrı
separate s. cisimsiz
separate s. ruhani
separate s. maddi olmayan
separate s. tinsel
Law
separate i. mahfuz
separate s. ayrı
separate s. bölünmüş
Technical
separate i. ayırma işleminde elde edilen belirli boyut veya derecedeki toprak partikülü grubu
separate f. bölmek
separate s. ayrı
Medical
separate f. (vücut bölümünü) kemiğin yerine başka kemik yerleştirerek yerinden çıkarmak
Math
separate f. (diferansiyel denklemin değişkenlerini) bağımsız ve bağımlı değişkenlerin diferansiyelleri yalnızca bu değişkenlerin fonksiyonları olacak şekilde yazmak
Religious
separate i. 1740-42 amerikan canlanma hareketi sırasında dinde canlanma ve duygusallığı tercih eden grubun üyesi olan kimse
separate i. 1740-42 amerikan canlanma hareketinden doğan baptist mezhebine mensup bir grubun üyesi
Printery
separate i. ayrıbasım
Archaic
separate f. özel bir amaç için ayırmak
separate f. seçmek
separate f. tahsis etmek
separate f. adamak
separate f. yaymak
separate f. salgılamak
separate s. diğer insanlardan ayrıma ile nitelenen
separate s. tek başına
separate s. tecrit edilmiş
separate s. inzivaya çekilmiş

"separate" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 171 sonuç

İngilizce Türkçe
General
separate poperty i. ayrılık mülkiyeti
a separate cell i. ayrı bir hücre
separate system i. ayrı sistem
separate house i. müstakil konut
separate house i. müstakil ev
separate into grains f. tanelemek
separate into f. ayırmak
separate into segments f. dilimlemek
separate into fractions f. küçük parçalara ayırmak
separate into factions f. hizipleşmek
consider something separate f. ayrı tutmak
keep (someone/something) separate f. ayrı tutmak
remain separate f. ayrı kalmak
separate from one's spouse f. eşinden ayrılmak
separate from her husband f. kocasından ayrılmak
separate from his wife f. karısından ayrılmak
separate out f. ayırıp kenara koymak
separate out f. filtrelemek
separate out f. elekten geçirmek
separate out f. arasından seçmek
hold separate f. ayrı tutmak
separate legally f. resmi olarak ayrılmak
separate legally f. yasal olarak ayrılmak
keep the drinking water separate f. içme suyunu ayrı tutmak
separate someone from someone else f. birini başka birinden ayırmak
separate from/divorce/split up with one's husband/wife/spouse f. eşinden ayrılmak
separate a room (with a partition) f. odayı bölmek
separate/split beds f. yatak ayırmak
live in separate houses f. ayrı evlerde yaşamak
imprison someone in a separate cell f. birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek
imprison someone in a separate cell f. birini ayrı bir hücreye kapamak/hapsetmek
quite separate s. apayrı
divided into separate articles s. madde madde
sep (separate) s. ayrı
sep (separate) s. ayrılmış
under separate cover zf. ayrı olarak
under separate cover zf. ayrı bir zarfta
in separate parts zm. bölük bölük
Phrasals
separate something off f. bir şeyi bir şeyden ayırmak
separate something off from something f. bir şeyi bir şeyden ayırmak
separate something out of something f. bir şeyi bir şeyden ayırmak
separate something out f. bir şeyi bir şeyden ayırmak
separate the kids into smaller groups f. çocukları daha küçük gruplara ayırmak
separate off from something f. -den ayrılmak
separate from f. -den ayırmak
separate from f. -den ayrılmak
separate from (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) ayrılmak/kopmak
separate from (someone or something) f. (birinden/bir şeyden) ayırmak/koparmak
separate from (someone) f. (birinden/eşinden) ayrı yaşamak
separate into (something) f. daha küçük (gruplara/parçalara) ayrılmak/bölünmek
separate into (something) f. daha küçük (gruplara/parçalara) ayırmak/bölmek
separate off f. -den ayırmak
separate off f. -den ayrılmak
separate off (from someone or something) f. (birinden/bir şeyden) ayrılmak
separate off (from someone or something) f. (birinden/bir şeyden) ayırmak
separate off from f. -den ayırmak
separate off from f. -den ayrılmak
separate out of f. -den ayırmak
separate out of f. -den ayrılmak
separate out of (something) f. (bir şeyden) ayrılmak
separate out of (something) f. (bir şeyden) ayırmak
Phrases
separate but equal expr. ayrı ama eşit
Colloquial
three separate groups i. üç ayrı grup
Idioms
go one's separate ways f. ayrılmak
separate the wheat from the chaff f. değerliyi değersizden ayırmak
separate the grain from the chaff f. değerliyi değersizden ayırmak
separate the grain from the chaff f. iyiyi kötüden ayırmak
separate the wheat from the chaff f. iyiyi kötüden ayırmak
separate the men from the boys f. iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak
separate the sheep from the goats f. iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmak
separate the wheat from the chaff f. samanı çöpünden ayırmak
separate the sheep from the goats f. sapla samanı ayırmak
separate the wheat from the chaff f. sapı samandan ayırmak
separate the grain from the chaff f. sapla samanı karıştırmamak
separate the wheat from the chaff f. sapla samanı karıştırmamak
separate the wheat from the chaff f. sapla samanı birbirinden ayırmak
separate the wheat from the chaff f. sapla samanı ayırmak
separate the grain from the chaff f. sapla samanı ayırmak
separate the men from the boys f. sapla samanı ayırmak
separate the grain from the chaff f. sapı samandan ayırmak
separate the grain from the chaff f. samanı çöpünden ayırmak
separate the wheat from the chaff f. taneyi kabuğundan ayırmak
separate the grain from the chaff f. taneyi kabuğundan ayırmak
go one's separate ways f. yollarını ayırmak
separate the wheat from the chaff f. sapı samanı ayırt etmek
separate the wheat from the chaff f. sapı samanı ayırmak
separate the wheat from the chaff f. sapla samanı birbirinden ayırmak
separate the wheat from the chaff f. değerli insanları değersiz insanlardan ayırmak
separate the wheat from the chaff f. değerli insanları beş para etmez insanlardan ayırt etmek
go your separate ways f. yollarını ayırmak
go your separate ways f. ayrı yönlere gitmek/devam etmek
go your separate ways f. kendi yoluna gitmek
go your separate ways f. ayrılmak
separate fact from fiction f. gerçeği hayalden/yalandan/kurmacadan ayırmak
separate wheat from chaff f. sapı samandan ayırmak
separate wheat from chaff f. sapla samanı birbirinden ayırmak
separate wheat from chaff f. sapla samanı ayırmak
separate wheat from chaff f. değerliyi değersizden ayırmak
separate wheat from chaff f. iyiyi kötüden ayırmak
separate wheat from chaff f. sapla samanı karıştırmamak
separate wheat from chaff f. samanı çöpünden ayırmak
separate wheat from chaff f. taneyi kabuğundan ayırmak
separate wheat from chaff f. sapı samanı ayırt etmek
Speaking
we should go our separate ways expr. herkes kendi yoluna gitsin
we must go our separate ways expr. herkes kendi yoluna gitsin
let's just go our separate ways expr. herkes kendi yoluna gitsin
Trade/Economic
separate account i. ayrı hesap
separate column i. ayrı sütun
separate corporate existence i. ayrı tüzel varlık
separate financial statements i. bireysel finansal tablolar
separate book i. muhasebe dışı defter
as a separate item expr. ayrı bir kalem olarak
under separate cover expr. ayrı bir zarf içinde
Law
separate maintenance i. ayrılık nafakası
separate maintenance i. ayrı yaşayan eşe kocası tarafından ödenen nafaka
divorce based upon living separate i. ayrı yaşama sebebiyle boşanma
separate estate i. evli kadının kocasından ayrı olarak sahip olduğu mülk
separate property i. karı ve kocanın kişisel malları
action for separate maintenance i. kocanın kusuru nedeniyle ayrı yaşamak zorunda kalan eşinin açtığı nafaka davası
Politics
the separate but equal doctrine i. ayrı ama eşit doktrini
separate estate i. mal ayrılığı
separate the state from religion f. din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak
Technical
separate sewerage i. ayrık kanalizasyon sistemi
six separate cylinder heads i. altı ayrı silindir kapağı
separate spillway i. ayrı dolusavak
separate technical unit i. ayrı teknik ünite
separate sewerage i. ayrık sistem kanalizasyon
separate excitation i. bağımsız ikaz
separate cooling i. bağımsız soğutma
separate drive i. bağımsız tahrik
separate drive i. bağımsız tahrik sistemi
separate governing oil system i. bağımsız reglaj yağı devresi
intergrinding and separate grinding i. birlikte ve ayrı öğütme
separate exciter i. dıştan uyaran
transformer with two separate secondary windings i. iki ayrı sekonder sargılı transformatör
separate footing i. münferit sömel
separate excitation s. dıştan ikazlı
Computer
separate device i. ayırma ayarı
separate page i. ayrı sayfa
separate text with i. metin ayırıcı
separate text at expr. metin ayırıcı
Informatics
separate chaining i. ayrı ayrı zincirleme
separate chaining hash table i. ayrı ayrı zincirlenmiş anahtarlama tablosu
separate chaining hash table i. ayrı zincirlenmiş anahtarlama tablosu
Telecom
separate channel signaling i. ayrı kanal işaretlemesi
Construction
separate house i. müstakil ev
separate house i. müstakil konut
Automotive
separate lubrication i. ayrı yağlama
separate chassis i. ayrık şasi
separate entertainment media players i. bağımsız eğlencelik media oynatıcılar
Math
separate into factors f. çarpanlarına ayırmak
separate into factors f. çarpanlara ayırmak
Education
separate school i. (kanada'da) büyük dini azınlık grupları için açılıp yerel vergilerle finanse edilen, okul yönetim kurulu tarafından yönetilen ve il eğitim müdürlüğüne bağlı okul
Philosophy
absence of separate self i. ayrı bir benliğin yokluğu
absence of separate self i. ben'in yokluğu
absence of separate self i. bensizlik
absence of separate self i. ruhun yokluğu doktrini
Military
separate battalion i. bağımsız tabur
separate regiment i. bağımsız alay
separate company i. bağımsız bölük
separate battery i. bağımsız batarya
separate shipments i. bölünmüş sevkiyat
identification of separate shipments i. denizaşırı istek numarası
separate loading round i. keseli cephane atımı
separate-loading ammunition i. keseli cephane
identification of separate shipments i. parça sevkiyatının tanıtılması
separate loading round i. terkipsiz cephane atımı
separate-loading ammunition i. terkipsiz cephane
separate loading ammunition i. keseli cephane
separate loading ammunition i. terkipsiz cephane
separate loading ammunition i. mermi ve barutun silaha ayrı ayrı doldurulduğu mühimmat